TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
İstanbul Anadolu
15. AİLE MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO       : 2018/791
KARAR NO    : 2019/959

DAVA                 : TAPU İPTALİ VE TESCİL
DAVA TARİHİ    : 25/07/2013
KARAR TARİHİ : 13/11/2019

Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; Rahmanlar Atalar Mahallesi, 27.5 Ada, 10 Parsel'de kayıtlı olan S.S.S.K. Konut Yapı Kooperatifi, A Blok, Kat: 6, No: 21 adresinde bulunan taşınmazın, davacının yaşamakta olduğu aile konutu vasfına haiz olduğunu, bu konutun eşi Fehim Y. adına kayıtlı iken, davacının izni ve bilgisi olmaksızın davalıya devredildiğini, Medeni Kanun ve Yargıtay içtihatları nazara alındığında aile konutu satışında diğer eşin rızasının alınmasının şart olduğu, oysa söz konusu devir işleminde davacının hiçbir şekilde rızasının alınmadığının, dolayısıyla yapılan bu devirin kanunlara aykırı olup iptalinin gerektiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2006/2-591 - 2006/624 sayılı kararında; aile konutunun diğer eşin rızası olmadan satılamayacağı hükmünün içerdiğini yapılan satıştan dolayı, davacı ve çocukların mağdur edildiğini, davanın kabulüne, taşınmaz üzerine tedbiren tapuda satılamaz şerhi konulmasına, satışın iptal edilerek tekrardan Fehim Y. adına tescil ettirilmesine ve taşınmaz hakkında tapuya aile konutu şerhi konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu yerin, T.M.K.'nın 194. maddesinin amaçladığı gibi tapuda bağımsız bir bölüm olarak kaydı yapılan bir yer olmadığını, kooperatif hissesi olan bir yer olduğunu, kooperatif hisseleri üzerine aile konutu şerhinin konulamayacağını, ortada tapuda devri gerçekleşen bir satım söz konusu olmadığından, tapu iptali davasının da olmasının mümkün olmadığını, bu yer ile ilgili dava ve tahliye takiplerinde tebligatların tamamının davacı tarafından alındığını, bu yerle ilgili tahliyenin davacı ve dahili davalı Fehim Y. tarafından birlikte yapılmışken sonrasında bu davanın açılmadığının iyi niyetle bağdaşmadığını, Fehim Y.'in de davaya dahil edilmesi gerektiğini, davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.

Mahkememizin 09/02/2016 tarih ve 2015/56 Esas 2016/109 Karar sayılı kararı ile, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkememizden verilen karar, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 05/04/2018 tarih ve 2016/21583 Esas 2018/4629 Karar sayılı ilamı ile; "Davacı, aile konutu olduğu iddia edilen kooperatif hisseli taşınmazın rızası dışında davalı eş tarafından, diğer davalıya satıldığını ileri sürerek taşınmazın satışının iptali ile yeniden davalı eş adına tescilini ve taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi konulmasını talep etmiştir. Aile konutu şerhi konulmasına yönelik istek maktu harca tabi ise de; tapu iptal ve tescil isteği taşınmazın aynına ilişkin olmakla değer ölçüsüne göre (nispi) harca tabidir. Nispi harçlarda karar ve ilam harcının dörtte biri işlem yapılmadan önce peşin ödenir (Harçlar Kanunu m. 28/a). Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe yargılamaya devam edilemez (Harçlar Kanunu m. 32). Davacı kadın dava değerini 10.000 TL göstermiş ve maktu harç yatırmıştır. Davacı kadın tarafından dava açılırken adli yardım talebinde bulunulmuş olup mahkemece bu hususta olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiştir. O halde davacı kadının adli yardım talebinin değerlendirilerek olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi, adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi halinde yargılamaya harç alınmadan devam edilmesi, adli yardım talebinin reddine karar verilmesi halinde ise öncelikle taşınmazın değerinin gerekirse keşif yapılarak belirlenmesi, tespit edilecek değer üzerinden nispi peşin harç noksanlığının Harçlar Kanunu'nun 30-32. maddeleri gereğince tamamlattırılması, harcın tamamlanması halinde işin esasının incelenmesi, aksi takdirde Harçlar Kanunu'nun 30. maddesinde gösterilen usul çerçevesinde hareket edilmesi gerekirken, harç noksanlığı giderilmeden işin esasının incelenmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle bozulmuştur.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 05/04/2018 tarih ve 2016/21583 Esas 2018/4629 Karar sayılı bozma kararına uyulmuş ve dava, mahkememizin 2018/791 Esas sırasına kaydedilmiştir.

Bozma ilamı doğrultusunda dava konusu taşınmazın değer tespiti için keşif yapılarak, gayrimenkul değerleme uzmanı bilirkişiden taşınmazın harca esas değerinin tespiti hususunda rapor alınmış ve yapılan sosyo-ekonomik durum araştırması sonucu davacının adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak ele alındığında; İsteme konu yer hakkında davalı adına oluşturulmuş bağımsız bir tapu kaydının olmadığı, davanın kooperatif hissesine yönelik bulunduğu, dahili davalı ile davalı arasında görülüp kesinleşen, kayda dayalı mülkiyete ilişkin olarak verilmiş el atmanın önlenmesi ve tahliye davası olduğu, davacının söz konusu konuttaki hakkının ve oturumunun dahili davalıya istinaden olduğu, dolayısıyla mülkiyete dayalı davaya davanın niteliği gereği, davacının sahip olduğu haktan daha fazla üstünlük tanınması gerektiği gözetilerek davanın reddine karar verilmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1- Davanın REDDİNE,

2- Tahsilde tekerrür oluşturmamak kaydıyla, karar tarihinde alınması gereken harçtan peşin harcın mahsubu ile bakiye 20,10 TL karar ilam harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,

3- Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,

4- Tahsilde tekerrür oluşturmamak kaydıyla, davalı İlter kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 26.950,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALI İLTER'E VERİLMESİNE,

5- Taraflarca varsa yatırılıp kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana İADESİNE,

Dair, 6100 Sayılı Kanun'un geçici 3. maddesi gereğince mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçe ile 15 gün içerisinde Yargıtay'a temyiz yolu açık olmak üzere dahili davalının yokluğunda, taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okundu, usulen anlatıldı. 13/11/2019

 

T.C.
Y A R G I T A Y
2. Hukuk Dairesi

ESAS NO:           KARAR NO:
2020/3385            2021/476

TÜRK MİLLETİ ADINA

Y A R G I T A Y   İ L A M I

DAVA TÜRÜ                  : Tapu İptali ve Tescil - Aile Konutu Şerhi Konulması
TEMYİZ EDEN              : Davacı

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı, Rahmanlar Atalar Mahallesi 27.5 Ada 10 Parsel'de kayıtlı olan S.S.S.K.K. Yapı Kooperatifi A Blok Kat 6 No: 21 adresinde bulunan taşınmazın, aile konutu vasfına haiz olduğunu, bu konutun eşi Fehim Y. adına kayıtlı iken, davacının izni ve bilgisi olmaksızın davalı İlter A.'a devredildiğini, söz konusu devir işleminde davacının hiçbir şekilde rızasının alınmadığının, dolayısıyla yapılan bu devirin kanunlara aykırı olup, iptalinin gerektiğini, satışın iptal edilerek tekrardan Fehim Y. adına tescil ettirilmesine ve taşınmaz hakkında tapuya aile konutu şerhi konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, taşınmazın bağımsız bir tapu kaydının olmadığı, davanın kooperatif hissesine yönelik olduğu, dahili davalı ile davalı arasında görülüp kesinleşen, kayda dayalı mülkiyete ilişkin olarak verilmiş el atmanın önlenmesi ve tahliye davası olduğu, davacının söz konusu konuttaki hakkının ve oturumunun dahili davalıya istinaden olduğu, dolayısıyla mülkiyete dayalı davaya davanın niteliği gereği, davacının sahip olduğu haktan daha fazla üstünlük tanınması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 194/1. maddesine göre, "Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz." Bu madde hükmü ile aile konutu şerhi "Konulmuş olmasa da" eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma, aile konutu şerhi konulduğu için değil, zaten var olduğu için getirilmiştir. Bu sebeple, tapuya aile konutu şerhi verilmese bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Eş söyleyişle şerh konulduğu için aile konutu olmamakta, aksine aile konutu olduğu için şerh konulabilmektedir. Bu nedenle aile konutu şerhi konulduğunda, konulan şerh "Kurucu" değil "Açıklayıcı" şerh özelliğini taşımaktadır. Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma, "Emredici" niteliktedir. Dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak "Belirli olan" bir işlem için verilebilir.

Türk Medeni Kanunu'nun 193. maddesi hükmü ile eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle olan hukuki işlemlerinde özgürlük alanı tanınmış olmakla birlikte, Türk Medeni Kanunu'nun 194. madde hükmü ile eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü, "Aile birliğinin korunması" amacıyla sınırlandırılmıştır. Buna göre, eşlerden biri diğer eşin "Açık rızası bulunmadıkça" aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Bu cümleden hareketle, aile konutunun maliki olan eş, aile konutundaki yaşantıyı güçlüğe sokacak biçimde, aile konutunun başkası adına devir edilerek, tescil edilmesi gibi "Tek başına" bir ayni hakla sınırlandıramaz. Bu sınırlandırma "Ancak diğer eşin açık rızası alınarak" yapılabilir.

Türk Medeni Kanunu'nun 194. maddesi yetkili eşin izni için bir geçerlilik şekli öngörmemiştir. Bu nedenle söz konusu izin bir şekle tabi olmadan, sözlü olarak dahi verilebilir. Ancak maddenin ifadesinden de anlaşılacağı üzere, iznin "Açık" olması gerekir.

Somut olayda, davalı eş dava konusu aile konutuna ilişkin tahsisli kooperatif hissesini diğer davalı İlter A.'a devir ederek kooperatif üyeliğini tescil ettirmiş, yapılan yargılama ve toplanan delillerle bu işlem sırasında davacı eşin açık rızasının alındığı ispatlanamamıştır.

Aile konutu olan taşınmazın, hak sahibi olan eş tarafından üçüncü kişiye devri, davacının açık rızasını gerektirmektedir (TMK m. 194/1) (HGK'nun 24.05.2017 tarih 2017/2-1604 esas, 2017/967 karar sayılı kararı).

Eş söyleyişle eşin "Açık rızası alınmadan" yapılan işlemin "Geçersiz olduğunu" kabul etmek zorunludur. Gerçekleşen bu durum karşısında yukarıda açıklanan yasal düzenleme ile ilkelere uygun değerlendirme yapılarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ret hükmü kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 21.01.2021 (Per.)

Başkan                        Üye                   Üye                      Üye                Üye
Ömer Uğur Gençcan   Rıza Sarıtaş     Sedat Demirtaş    Harun Can     Erdem Şimşek

BİLGİ : Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 21 Ocak 2021 tarihli kararında sözü edilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 24 Mayıs 2017 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/banka-sunulan-muvafakat-belgesindeki-imzanin-rizasi-gereken-ese-aidiyetini-belirlemelidir