T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
BAŞKANLIĞI

ESAS NO       : 2021/3986
KARAR NO    : 2021/7143

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
DATÇA ASLİYE HUKUK (TÜKETİCİ) MAHKEMESİ
TARİHİ                        : 08/05/2018
NUMARASI                 : 2018/58 E. 2018/168 K.
DAVACI                       : A.E. VEK. AV. Ö.K.
DAVALI                       : A.Ç.

Taraflar arasındaki tüketici hakem heyeti kararının iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen karara karşı Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına temyiz yoluna başvurulmakla; dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Y A R G I T A Y   K A R A R I

Davacı; davalının, yüksek voltaj nedeniyle arızalanan bulaşık makinesi nedeniyle oluşan zararının tazmini için yapmış olduğu başvurunun ilçe tüketici hakem heyeti tarafından kabul edildiğini, davalı ile arasında sözleşme ilişkisi bulunmaması nedeniyle ortada bir tüketici işlemi bulunmadığından tüketici hakem heyetinin görevli olmadığını, ayrıca aynı hattan faydalanan diğer abonelerde benzer arızaların meydana gelmemesine rağmen bilirkişi incelemesi yapılmadan salt tamir belgeleri esas alınarak başvurunun kabul edilmesinin doğru olmadığını, kaldı ki voltaj dalgalanmalarına karşı gerekli önlemleri almayan davalının da kusurlu olduğunu ileri sürerek; Datça İlçe Tüketici Hakem Heyeti tarafından verilen 15/02/2018 tarihli kararın iptalini talep etmiştir.

Davalı; eşinin davacı şirketin elektrik abonesi olduğunu, arızalanan ürünün faturasının adına düzenlenmiş olması nedeniyle tüketici hakem heyetine başvurduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; davacı şirket ile davalının eşi arasında abonelik sözleşmesinin bulunduğu, arızalanan ürünü satın almış olan davalının da davacı şirket tarafından verilen hizmetten yararlandığı, Elektrik Enerjisinin Tedarik Sürekliliği, Ticari ve Teknik Kalitesi Hakkındaki Yönetmeliğin 6 ncı maddesi uyarınca ani voltaj yükselmesine bağlı olarak arızalanan ürün nedeniyle uğranılan zarardan davacı şirketin sorumlu olduğu, davalının başvurusu üzerine tesis edilen tüketici hakem heyeti kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

Adalet Bakanlığının 19/03/2021 tarihli yazısında; cevap dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmemesi nedeniyle yapılan yargılamanın HMK’nın 27 nci maddesine uygun olmadığı, sözleşmenin nispiliği ilkesi uyarınca abonelik sözleşmesinin tarafı olmayan kişi tarafından hakem heyetine başvuru yapıldığından davanın kabulü ile husumet yokluğu nedeniyle talebin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı, uyuşmazlığın çözümünün özel ve teknik bilgiyi gerektirmesi nedeniyle bilirkişi görüşüne başvurulması gerekirken eksik inceleme ile karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı bulunduğu ileri sürülerek; kararın 6100 sayılı HMK’nın 363 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca kanun yararına bozulması talep edilmiştir.

1) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 266 ncı ve 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun 3 üncü maddesine göre; bir davada çözümü hukuk dışında, özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde, oy ve görüşüne başvurulan bağımsız, tarafsız ve objektif üçüncü kişiye bilirkişi denir. Bilirkişiye başvurulmasına gerek olup olmadığına hâkim karar verir (HMK m.266).

Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davalıya ait bulaşık makinesinin, yüksek voltaj nedeniyle zarar görmüş olduğu hususunun, özel ve teknik bilgiye sahip olan yetkili servis tarafından belirlenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu belirleme, zararın neden kaynaklandığı hususunda kesin bir kanaat oluşturduğundan, hâkim tarafından bilirkişinin oy ve görüşüne başvurulmamış olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

Şu durumda, Adalet Bakanlığının bu yöne ilişen kanun yararına temyiz talebinin reddi gerekir.

2) HMK’nın “Hukuki dinlenilme hakkı” başlıklı 27 nci maddesinde;

"(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.

(2) Bu hak;

a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,

b) Açıklama ve ispat hakkını,

c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir." hükmüne yer verilmiştir.

Hukuki dinlenilme hakkı olarak maddede ifade edilen bu hak, çoğunlukla "iddia ve savunma hakkı" olarak bilinmektedir. Ancak, hukuki dinlenilme hakkı, iddia ve savunma hakkı kavramına göre daha geniş ve üst bir kavramdır.

Bu hak, yargılamanın tarafları dışında, müdahiller ve yargılama konusu ile ilgili olanları da kapsamına almaktadır. Her yargılama süjesi kendi hakkıyla bağlantılı ve orantılı olarak bu hakka sahiptir. Hakkın temel unsurları maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.

Bu çerçevede, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur.

Öte yandan, HMK’nın 322 nci maddesi atfı ile basit yargılama usulünde de uygulama alanı bulan aynı Kanun’un “Cevap dilekçesinin verilmesi” başlıklı 126 ncı maddesinin dördüncü fıkrası; “Cevap dilekçesinin örneği mahkeme tarafından davacıya tebliğ edilir.” hükmünü içermektedir.

Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı tarafından verilen cevap dilekçesinin mahkeme tarafından davacıya tebliğ edilmediği, diğer bir anlatımla mahkemece davacıya hukuki dinlenilme hakkı tanınmadan usul ve kanuna aykırı karar verildiği anlaşıldığından, Adalet Bakanlığının bu yöne ilişen kanun yararına temyiz talebinin kabulü gerekir.

3) 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (TKHK) “Amaç” başlıklı 1 inci maddesi; “Bu Kanunun amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir.” şeklinde olup, “Kapsam” başlıklı 2 nci maddesinde; “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” hükmüne yer verilmiştir.

Tüketici mahkemelerinin görevleri, TKHK’nın 73 üncü maddesinin birinci fıkrasında; “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” denilmek suretiyle belirlenmiştir. Buna göre, TKHK’nın kapsamının ne olduğunu belirlemek gerekir. THKK’nın “Tanımlar” başlıklı maddesinde tüketici, sağlayıcı ve tüketici işlemlerinin ne olduğu açıklanmıştır. Buna göre, tüketici; “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,” (m. 3/k); sağlayıcı; “Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,” (m. 3/ı); tüketici işlemi; “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi,” (3/l); ifade etmektedir. Bir hukuki işlemin, 6502 sayılı TKHK kapsamında kaldığının kabul edilmesi için, kanunun amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında kurulan bir sözleşme veya hukuki işlemin olması gerekir.

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde; elektrik hizmetini sunan davacı sağlayıcı ile davalı arasında kurulan bir abonelik sözleşmesinin veya hukuki işlemin bulunmadığı, dosya kapsamı ile sabit olduğu gibi taraflarında kabulündedir. Dolayısıyla, davalı tüketici olmadığı gibi ortada bir tüketici işlemi de bulunmamaktadır.

Hal böyle olunca, mahkemece; uyuşmazlığın Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiile dair hükümleri uyarınca genel mahkemelerde görülmesi gerektiği, tüketici hakem heyetinin bu tür uyuşmazlıklarda görevli olmadığı gözetilerek, tüketici hakem heyetince davalının başvurusunun kabulüne dair verilen kararın iptaline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmediğinden, Adalet Bakanlığının bu yöne ilişen kanun yararına temyiz talebinin kabulü gerekir.

SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığının kanun yararına temyiz talebinin REDDİNE, ikinci ve üçünü bentte açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığının HMK'nın 363 üncü maddesinin birinci fıkrasına dayalı kanun yararına temyiz talebinin kabulü ile kararın sonuca etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca gereği yapılmak üzere bozma kararının bir örneğinin ve dava dosyasının Adalet Bakanlığına gönderilmesine, 23/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan            Üye                    Üye               Üye               Üye
M. DUMAN       H. ÖZDEMİR     H. KANIK      E. ATEŞ        İ. ULUKUL

BİLGİ : Bu konuda hakkındaki çalışma için bkz. KARAMERCAN, Fatih, Basit Yargılama Usulünde Cevap Dilekçesinin Tebliği Zorunlu Mudur?, Terazi Hukuk Dergisi, C: 9, S: 91, Y: 2014, s. 104-105.

https://bit.ly/39zbJjj