T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2022/2-149
KARAR NO   : 2022/277

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
TARİHİ                         : 13/10/2021
NUMARASI                 : 2021/1132 - 2021/1693
DAVACI/BİRLEŞEN 
DAVADA DAVALI       :
O.G. vekili Av. L.B.
DAVALI/BİRLEŞEN 
DAVADA DAVACI       :
A.G. vekili Av. M.A.K.

1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen “boşanma ve bağımsız tedbir nafakası” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı-birleşen davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Asıl Davada Davacı İstemi:       

4. Davacı-birleşen davalı vekili 01.02.2017 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 27.07.2001 tarihinde evlendiklerini, ortak üç çocuklarının bulunduğunu, eşler arasında evliliğin ilk yıllarından itibaren huzursuzlukların yaşandığını, son üç-dört yıldır bu durumun arttığını, davalının müsrif olduğunu, eşine küfür ettiğini, müvekkiline ait ruhsatlı tabancanın kaybolmasına sebep olduğunu, yaklaşık beş ay önce ortak evin anahtarını değiştirmek suretiyle eşinin eve girmesine engel olduğunu, bu tarihten beri tarafların ayrı yaşadığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, çocukların velâyetinin davacı babaya verilmesini talep etmiştir.

Birleşen Davada Davacı İstemi:

5. Davalı-birleşen davacı vekili 31.01.2017 tarihli birleşen dava dilekçesinde; bir yıl öncesine kadar evliliğin düzgün şekilde ilerlediğini, ancak son bir yıldır davacının Düriye Güven isimli başka bir kadınla birlikte yaşamaya başladığını, evinin ve çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamadığını ileri sürerek kadın yararına 1.000 TL, her bir çocuk yararına ayrı ayrı 400 TL tedbir nafakası ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Aksaray 2. Aile Mahkemesinin 11.05.2018 tarihli ve 2017/82 E., 2018/425 K. sayılı kararı ile; kadının ev işleri ile yeterince ilgilenmediği, buna karşılık erkeğin de başka bir kadınla gayri resmi evlilik yaptığı, böyle olunca boşanmaya sebep olan olaylarda kadının az erkeğin ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle erkek tarafından açılan davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, çocukların üstün yararı ve beyanları doğrultusunda Abdulhamit ve Fazlı’nın velâyetinin babaya, Nisanur’un velâyetinin ise anneye verilmesine, buna uygun şekilde kişisel ilişki tesisine, Nisanur yararına 200 TL iştirak, kadın yararına 400 TL yoksulluk nafakası ile 12.500 TL maddi ve 7.500 TL manevi tazminat ödenmesine, birleşen dava yönünden ise kadının ayrı yaşamakta haklı olduğunu kanıtladığı gerekçesiyle davanın kabulü ile Nisanur yararına 200 TL, kadın yararına da 400 TL tedbir nafakası ödenmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

7. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde taraflarca istinaf isteminde bulunulmuştur.

8. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 27.11.2020 tarihli ve 2018/1977 E., 2020/2050 K. sayılı kararı ile; ilk derece mahkemesince, davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin toplanıp değerlendirildiği, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, bu itibarla; kusur belirlemesi, velâyet, kişisel ilişki, hükmedilen nafakaların miktarları, birleşen davanın kabulü ve kadın yararına maddi-manevi tazminata hükmedilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından tarafların bu yönlere ilişkin istinaf itirazlarının esastan reddine, ne var ki tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları ile boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile boşanma yüzünden zedelenen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamı ile evliliğin süresi dikkate alındığında takdir edilen maddi ve manevi tazminat miktarlarının az olduğu gerekçesiyle, davalı-birleşen davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulüne, ilk derece mahkemesi kararındaki maddi ve manevi tazminata ilişkin bendin kaldırılmasına, yerine 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi uyarınca kadın yararına 50.000 TL maddi, 45.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9. Bölge adliye mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde taraflarca temyiz isteminde bulunulmuştur.

10. Yargıtay 2. Hukuk Dairesince 22.06.2021 tarihli ve 2021/2107 E. ve 2021/5159 K. sayılı kararı ile;

“… 1- Davalı-davacı kadının iştirak nafakası ve yoksulluk nafakasına yönelik temyiz dilekçesinin incelenmesinde;

İlk derece mahkemesince verilen kararlar, istinaf edilmeyen yönlerden kesinleşmiş olup istinaf edilmeyen konular temyize getirilemez. Davalı-davacı kadın tarafından iştirak nafakası ve yoksulluk nafakasına yönelik istinaf talebi bulunmadığından, istinaf edilmemiş bu yöne ilişkin temyiz hakkı bulunmamaktadır. Bu itibarla davalı-davacı kadının iştirak nafakası ve yoksulluk nafakasına yönelik temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.

2- Tarafların temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

a- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışlarının yanında davalı erkeğin "Birlik görevini ihmal ettiği" ancak yine de evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına yol açan olaylarda davalı erkeğin ağır kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre davalı-davacı kadının tüm, davacı-davalı erkeğin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

b- Davacı-davalı erkek tarafından Türk Medeni Kanunu'nun 166/1. maddesine dayalı olarak açılan boşanma davası ve davalı-davacı kadın tarafından Türk Medeni Kanunu'nun 197. maddesine dayalı olarak açılan tedbir nafakası davalarının yapılan yargılaması sonucunda ilk derece mahkemesince, erkek ağır kusurlu kabul edilerek erkeğin boşanma davasının kabulüne, kadının tedbir nafakası davasının kısmen kabulüne, kadın yararına dava tarihi itibariyle aylık 400 TL tedbir nafakası ve aylık 400 TL yoksulluk nafakası, ortak çocuk Nisanur yararına aylık 200 TL tedbir nafakası ve 200 TL iştirak nafakası ile kadın yararına 12.500 TL maddi tazminat, 7.500 TL manevi tazminata hükmedilmiş, hüküm, davacı-davalı erkek tarafından kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi, tazminatlar, nafakalar, ortak çocuk Nisanur'un velayeti yönünden, davalı-davacı kadın tarafından erkeğin kabul edilen boşanma davası, kusur belirlemesi, birleşen davada tedbir nafakalarının miktarları yönünden istinaf edilmiş, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 27.11.2020 tarihli, 2018/1977 esas, 2020/2050 karar sayılı ilamıyla kadın yararına hükmedilen tazminat miktarlarının az olduğu gerekçesiyle kadın yararına 50.000 TL maddi tazminata, 45.000 TL manevi tazminata karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında kadın yararına 12.500 TL maddi tazminat, 7.500 TL manevi tazminata karar verilmiş, davalı-davacı kadın tarafından tazminat miktarları istinaf edilmediğinden, maddi ve manevi tazminatlar miktarlar yönünden erkek lehine usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Hal böyleyken tazminatların arttırılmasına dair karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

11. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 13.10.2021 tarihli ve 2021/1132 E., 2021/1693 K. sayılı kararı ile; somut olayda erkek eş tarafından açılan tek bir boşanma davasının bulunduğu, boşanmanın fer'îsi niteliğindeki kadın yararına hükmolunan maddi ve manevi tazminatların erkeğin bu davasında hüküm altına alındığı, ilk derece mahkemesince verilen boşanma kararına karşı kadın tarafından “erkeğin boşanma davasının reddinin gerektiği” gerekçesiyle istinaf kanun yoluna başvurulduğu, dolayısıyla istinaf incelemesinin boşanma ve bu dava içinde boşanmanın fer'îsi olarak hükmedilen tazminatların miktarlarını da kapsadığı kabul edilerek buna göre yapıldığı, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin bu hususta uzun yıllardır süre gelen içtihatlarının da “davanın reddi gerekir” şeklindeki bir başvurunun “hükmün aleyhe olan tüm yönlerini kapsadığı” yönünde olduğu, başka bir ifade ile Özel Dairenin boşanma davalarında davanın reddi istemli kanun yolu başvurusunu o hükümdeki aleyhe olan tüm yönleri kapsadığını kabul ederek uygulamayı bu şekilde oluşturduğu, bu yöndeki içtihatların hem bölge adliye mahkemeleri kurulmadan önceki doğrudan temyiz, hem de bölge adliye mahkemeleri kurulduktan sonraki istinaf kanun yolunda da aynı şekilde uygulandığı, Özel Dairenin bu yerleşik uygulamasını değiştirmesinin elbette mümkün olduğu ancak bu durumda ayrıntıları Anayasa Mahkemesi'nin 06.01.2015 tarihli ve 2013/6932 Bireysel Başvuru Numaralı kararı ile 22.1.2019 tarihli ve 2015/17453 Bireysel Başvuru Numaralı kararlarında açıklandığı üzere, içtihat değişikliğinin sürpriz karar yasağı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği, mevcut içtihatlar dışında yeni bir görüş benimsenecekse öncelikle tarafların bu konuda bilgilendirmesi gerektiği, aksi hâlde yerleşik içtihadını değiştirmesi ve bu değişikliğin hemen uygulaması durumunda taraflar yönünden hukukî güvenlik, belirlilik, öngörülebilirlik ve sürpriz karar yasağı ilkelerinin ihlâline yol açacağı, benimsenen yeni görüşün uygun yollarla duyurulmasından itibaren makul bir süre sonra uygulamaya konulması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı yasal süresi davacı-birleşen davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.         

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; ilk derece mahkemesince boşanma ve boşanmanın fer'îlerinin hüküm altına alındığı karara karşı, davalı tarafından “davanın reddine karar verilmesi” istemli dilekçe ile istinaf kanun yoluna başvurulması hâlinde; bölge adliye mahkemesince yapılacak olan incelemenin hükmün tamamını kapsayıp kapsamayacağı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

14. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.

15. Bilindiği üzere ülkemizde iki dereceli yargı sistemi uygulanmakta iken, 2004 yılında kabul edilen 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un yürürlüğe girmesi ve 6100 sayılı HMK ile istinaf kanun yolu hükümlerinin düzenlenmesi, bu düzenlemeye uygun olarak 20.07.2016 tarihinde bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başlaması ile üç dereceli yargı sistemine geçilmiş bulunmaktadır.

16. Gerek Türk hukukunda gerekse mukayeseli hukukta, istinaf kanun yolu incelemesi “somut olay adaletinin sağlanması” ihtiyacı üzerine doğmuş ve uygulanmaya başlanmıştır. Hukuk yargılamasında istinaf; ilk derece mahkemelerinin henüz kesinleşmemiş kararlarının, hem maddi vakıa incelemesi yapan hem de hukukîlik denetimi yapma yetkisi bulunan daha üst dereceli mahkemece tekrar incelenmesini, taleplerle belirlenen sınırlar içerisinde ikinci kez görülerek, hatalı hâllerin düzeltilmesi suretiyle karara bağlanmasını istemek olarak tanımlanabilir. İstinaf kavramı, incelemenin içeriği itibari ile “dar ve geniş anlamda istinaf” olarak ikiye ayrılır. Türk hukuk sisteminde kanun koyucu tercihini “dar anlamda istinaf” sisteminden yana kullanmıştır. Buna göre; ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın denetlenmesi anlamında sadece gerekli ve itiraz konusu edilen hususlarda inceleme yapılarak bir karar verilir.

17. Kanun yolları düzeltici ve bozucu kanun yolları olmak üzere ikiye ayrılır. Düzeltici kanun yolunda, ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararda hukuka aykırılık tespit edildikten sonra dosya yeniden karar verilmesi için yerel mahkemeye gönderilmez, aksine üst mahkeme kendisi karar verir. Bozucu kanun yolunda ise, hukuka aykırılık tespit edilirse karar bozulur ve fakat yüksek mahkeme kendisi bir karar veremez, yeni bir karar verilmesi için dosyayı genellikle bölge adliye mahkemesine istisnai hâllerde de ilk derece mahkemesine geri gönderir. Buradan hareketle; temyiz kanun yolu bozucu kanun yolu olup, buna karşılık istinaf kanun yolu ise hüküm mahkemesi sıfatı nedeniyle düzeltici kanun yoludur. Diğer bir ifade ile Yargıtay; hukuka aykırı alt derece mahkemesinin hükmünü sadece bozar, yeniden yargılama yapıp bir karar veremez. Bölge adliye mahkemesi ise; ilk derece mahkemesi kararı üzerinde yaptığı denetleme sonucunda hukuka aykırılık tespit ettiği takdirde veya Yargıtayın bozma kararı sonucunda dosyanın kendisine gönderilmesi hâlinde yeniden yargılama yaparak karar vermek zorundadır.

18. İstinaf kanun yolu, HMK’nın sekizinci kısmının birinci bölümünün 341 ilâ 360. maddeleri arasında, temyiz kanun yolu da ikinci bölümünün 361 ilâ 373. maddeleri arasında düzenleme altına alınmıştır.

19. Kanun koyucu temyiz sebeplerinin tek tek gösterilmesinin (HMK m. 371, HUMK m. 428) aksine, istinaf sebeplerini tek tek saymamış, “istinaf sebepleri şunlardır” şeklinde bir düzenlemede bulunmamıştır. Bunun yerine “istinaf kanun yolunun” niteliğine uygun olarak genel bir sebep göstermiştir (HMK m. 342-2/e, m. 353/6).

20. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İstinaf dilekçesi” başlıklı 342. maddesi “(1) İstinaf yoluna başvurma, dilekçeyle yapılır ve dilekçeye, karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenir.

(2) İstinaf dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:

a) Başvuran ile karşı tarafın davadaki sıfatları, adı, soyadı, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ve adresleri.

b) Varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.

c) Kararın hangi mahkemeden verilmiş olduğu ve tarihi ile sayısı.

ç) Kararın başvurana tebliğ edildiği tarih.

d) Kararın özeti.

e) Başvuru sebepleri ve gerekçesi.

f) Talep sonucu.

g) Başvuranın veya varsa kanuni temsilci yahut vekilinin imzası.

(3) İstinaf dilekçesi, başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması durumunda diğer hususlar bulunmasa bile reddolunmayıp, 355 inci madde çerçevesinde gerekli inceleme yapılır” şeklinde düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere maddenin son fıkrasında istinaf dilekçesinin maddede belirtilen hususları taşımaması durumunda başvurunun sonucuna ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Bu düzenlemeye göre; bölge adliye mahkemesince, istinaf dilekçesi, başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıyorsa başvuru doğrudan reddedilmeyip, 355. madde çerçevesinde kararda “kamu düzenini ilgilendiren hususlarda istemle bağlı olmaksızın re’sen” gerekli incelemenin yapılması öngörülmüştür. Bununla istinaf dilekçesindeki bir usul eksikliği sebebiyle hak kaybının önlenmesi amaçlanmıştır.

21. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun özellikle 353. maddesine bakıldığında istinaf sebebinin “ilk derece mahkemesi kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olmaması” şeklinde düzenlenmiş olduğu söylenebilir. Dolayısıyla istinaf sebepleri, temyiz sebeplerinden çok daha geniş bir çerçeve çizmektedir. Buradan hareketle istinaf dilekçesinde yer alan “istinaf sebepleri” bölge adliye mahkemesince yapılacak olan incelemenin sınırlarını çizmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Nitekim istinaf sebebinin gösterilmemesi hâlinde, hükümde kamu düzenine aykırı bir husus da bulunmuyorsa, istinaf talebi ön inceleme aşamasında reddedileceğinden, doğal olarak istinaf sebebinin bulunmadığı talebin de kamu düzenine aykırı bir yön bulunmaması hâlinde reddedilmesi gerektiği hususu tartışmasızdır.

22. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İncelemenin kapsamı” başlıklı 355. maddesi “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir” şeklinde düzenleme altına alınmıştır. Buna göre; bölge adliye mahkemesi, incelemesini istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplere bağlı olarak yapmak zorundadır. Temyiz incelemesinden farklı olarak, bölge adliye mahkemesinde yapılacak incelemede tarafların ileri sürdüğü sebeplerle bağlı kalınmasının nedeni, bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesinin kararının kanuna aykırılığını tespit etmesi hâlinde, çoğu zaman yeniden yargılama yaparak yeni bir karar verebilmesidir. Tercih edilen istinaf sisteminde, ilk derecedeki yargılama tümüyle tekrarlanmamaktadır. Bu sebeple, istinaf sebepleri ile sınırlı tutulmuştur. Zira, istinaf incelemesi ilk derece mahkemesi kararını denetleyerek ondan sonra yapılan yargılama özelliği taşımaktadır. Bununla beraber, kamu düzenini ilgilendiren hususlarda bölge adliye mahkemesi istemle bağlı olmaksızın re’sen inceleme yapar. Örnek vermek gerekirse dava şartlarının var olup olmadığı bölge adliye mahkemesince re’sen araştırılır. Dolayısıyla re’sen araştırma ilkesinin geçerli olduğu davalarda bölge adliye mahkemesi tarafların istemiyle bağlı olmaksızın ilk derece mahkemesinin kararını inceleme yetkisine sahiptir.

23. Özetle; HMK ile düzenlenen istinaf sebeplerinin “kamu düzenine aykırılık” ve “taraflarca ileri sürülen” nedenler olmak üzere iki ayrımda incelenmesi gerekmektedir. Kamu düzenine aykırılık mutlak istinaf sebebidir ve bölge adliye mahkemesince kendiliğinden gözetilir. Bu nedenle kamu düzenine aykırı bir sebebin istinaf dilekçesinde ileri sürülüp sürülmemesinin de bir önemi bulunmamaktadır. Ne var ki kamu düzenine aykırı olmayan istinaf sebeplerinin istinaf dilekçesinde mutlaka gösterilmesi gerekmektedir. Kamu düzenine aykırı olmayan bir istinaf sebebi istinaf dilekçesinde gösterilmemiş ise bölge adliye mahkemesince kendiliğinden dikkate alınamaz. Çünkü istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.

24. Eldeki davada; ilk derece mahkemesince tarafların boşanmalarına, ortak çocuklar hakkında velâyet ve buna uygun şekilde kişisel ilişki tesisine, velâyeti anneye verilen Nisanur için 200 TL tedbir-iştirak, kadın eş yararına 400 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 12.500 TL maddi ve 7.500 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesinin bu kararına karşı erkek eş tarafından; birleşen bağımsız tedbir nafakası davasının kabulü, boşanma kararına ilişkin kusur belirlemesi, Nisanur'un velâyeti ve hükmolunan iştirak nafakası ile kadın yararına takdir edilen tazminat ve nafakalar yönünden istinaf talebinde bulunulduğu, kadın eş tarafından ise boşanma davasının kabulü ve birleşen bağımsız tedbir nafakası davasında hükmedilen nafakaların miktarlarına yönelik istinaf talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır.

25. Bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda kusur belirlemesi, velâyet, kişisel ilişki, hükmedilen nafakaların miktarları, birleşen davanın kabulü ve kadın yararına maddi-manevi tazminata hükmedilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle erkek eşin tüm, kadın eşin ise sair istinaf itirazlarının esastan reddine, ne var ki kadın yararına hükmedilen tazminat miktarlarının az olduğuna karar verildiği görülmektedir.

26. Bilindiği üzere boşanma nedeni ile oluşan maddi ve manevi tazminat TMK’nın 174. maddesi ile düzenleme altına alınmıştır. Bu maddeye göre hâkim, boşanmaya sebep olan olaylarda kusursuz veya az kusurlu bulunan eş yararına talep hâlinde ve istemle bağlı kalarak “uygun” bir miktar tazminat ödenmesine karar verebilir.

27. Kadın eş tarafından açılan birleşen dava ise “birlikte yaşamaya ara verilmesi” sebebiyle TMK’nın 197. maddesine dayalı tedbir nafakası istemine ilişkindir. Madde ile eşlerden birinin istemi üzerine hâkimin “birlikte yaşamaya ortak olmayan kararla ara verilmesi halinde” evlilik birliğinin korunmasına yönelik özel bir müdahale şekli düzenleme altına alınmıştır. Bu davada eşlerden birinin haklı bir sebep olmaksızın birlikte yaşamaktan kaçınması hâlinde diğer eşe bir miktar parasal katkı yapmasına karar verilir. Uygulamada bu hükme göre gerek eş ve gerekse ergin olmayan çocuklar için hâkim tarafından belirlenen bu parasal katkıya bağımsız tedbir nafakası denilmektedir.

28. Tüm bu anlatılanların ışığı altında somut olaya gelindiğinde; re’sen araştırma ilkesine tabi olmadığı gibi kamu düzeni ile de ilgisinin bulunmadığı hususunda tereddüt bulunmayan ilk derece mahkemesi kararı üzerinde bölge adliye mahkemesince yapılacak olan inceleme “taraflarca ileri sürülen” nedenlerle sınırlı olarak yapılacağı açıktır. Kadın eş vekili tarafından sunulan 11.06.2018 tarihli istinaf dilekçesi incelendiğinde, istinaf sebebi olarak boşanmaya ve birleşen bağımsız tedbir nafakası davasının kısmen kabulüne karar verilmesine ilişkin itirazların ileri sürüldüğü, buna karşılık boşanma nedeniyle kadın eş yararına hükmedilen tazminat miktarlarına yönelik herhangi bir itirazda bulunulmadığı, diğer bir ifadeyle ilk derece mahkemesince takdir edilen tazminatların miktarına ilişkin bir istinaf sebebinin ileri sürülmediği anlaşılmıştır. Bölge adliye mahkemesi bu hususlara yönelik yaptığı incelemede; TMK'nın 166/2. maddesi koşullarının oluştuğu, dolayısıyla boşanma davasının kabulünün doğru olduğu, ayrı yaşamakta haklılığı kanıtlanan kadının birleşen tedbir nafakası davasında hükmedilen nafaka miktarlarının, tarafların tespit edilen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, günün ekonomik koşulları, eşin ve ortak çocuğun ihtiyaçları ile hakkaniyet ilkesi birlikte değerlendirildiğinde bir isabetsizlik bulunmadığına karar verilmiştir.

29. Yukarıda ayrıntılarıyla açıklandığı gibi bölge adliye mahkemesi; re’sen araştırma ilkesinin geçerli olmadığı davalarda ve kamu düzenine aykırılık bulunmayan kararlar üzerinde incelemesini “taraflarca ileri sürülen” istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapması gerekir. Boşanma davalarında hem boşanma kararı hem de boşanmanın fer'îleri yönünden hüküm kurulmasının kaçınılmaz olduğu dikkate alındığında, eldeki davada kadın eşin istinaf dilekçesinde “boşanma davasının reddi gerekir” demesine karşın yararına hükmedilen tazminatların miktarına ayrıca ve açıkça itiraz etmediği, açıkça itiraz edilmeyen bir konuda diğer eş aleyhine karar verilmesinin mümkün olmadığına göre, bölge adliye mahkemesinin somut olayda olduğu gibi bu sınırı aşarak, tazminatların miktarlarına yönelik bir itiraz olmadığı hâlde, ilk derece mahkemesince kadın yararına hükmedilen “12.500 TL maddi, 7.500 TL manevi tazminat” miktarının az olduğu kanaatiyle kadın yararına “50.000 TL maddi, 45.000 TL manevi tazminat” takdirine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.

30. Hâl böyle olunca, Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararının bozulması gerekmiştir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı-birleşen davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 08.03.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.