T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO       : 2015/8-1767
KARAR NO    : 2017/851

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ          :
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi (İlk Derece)
TARİHİ                    : 27/01/2015
NUMARASI            : 2014/1 - 2015/1
DAVACI                  : A.Ö. vekilleri Av. C.G., Av. K.K.
DAVALI                  : T.C. Adalet Bakanlığı vekili Av. H.S.
İHBAR OLUNAN   : G.Ç.

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 8. Hukuk Dairesince;

“Davacı vekili, dava dilekçesinde; müvekkili Arzu Ö.’ın taraf olmadığı B. 6. Aile Mahkemesi’nin 19.06.2007 tarihinde açılan 2007/3.5 Esas nolu dosyada, davacının dava dilekçesinde; davalı eşinden 200,00 TL katılma alacağı istediğini, davalı eşinin TMSF’ye devredilen Türkiye İmar Bankası'ndaki hesaplarına da tedbir konulmasını talep ettiğini, Mahkemece, müvekkilinin kardeşi ve o davanın davalısı olan İsmail Ö. ile müvekkilinin Türkiye İmar Bankası'ndaki müşterek hesabına, davanın müvekkille hiçbir alakası bulunmaması bir yana dava dilekçesinde bu hesapların müşterek olduğu açıkça belirtilmiş olmasına rağmen haksız ve hukuksuz bir şekilde tedbir konulduğunu, kaldırılması talep edilmesine rağmen çok uzun süre kaldırılmadığını, kaldırma kararı verildikten sonra da TMSF’ye yazı ile tedbirin kaldırıldığının bildirilmediğini, müvekkilinin hesabındaki parasına 05.10.2007 tarihinde tasarruf hakkı kazanacakken 15.06.2012 tarihine kadar bu hakkı kazanamadığını, hesaplara faiz uygulanamaması nedeniyle mağdur edilip zarara uğratıldıklarını bu zarara neden olan haksız ve hukuksuz karar veren Hakimin sorumluluğu nedeni ile HMK’nun 46. maddesi uyarınca Adalet Bakanlığı hakkında iş bu davayı açtığını, 15.....22 nolu müşterek hesaba, müvekkilinin konumu dikkate alınmadan, davacının talebi olan 200,00 YTL için müşterek hesaptaki paranın miktarları da gözetilmeden Mahkemece 21.06.2007 tarihli tensip zaptı ile tedbir konulmasına karar verildiğini, 05.06.2008 tarihli celsede tedbirin kaldırılmasının talep edildiğini, 11.09.2008 tarihli celsede talebin yenilenmesi üzerine aynı oturumda üçüncü şahıs Arzu Ö.'ın hesaptaki hissesi üzerindeki tedbirin kaldırılmasına karar verildiğini, buna rağmen anlaşılmaz bir şekilde mahkeme hakimi G.Ç.’un dava dosyasına baktığı sürece TMSF’ye bir yazı yazılıp ortak hesaptaki tedbirin müvekkili hissesi yönünden kaldırılmadığını, 17.04.2012 tarihli celsede yeni Hakim E.A. tarafından müvekkili hissesi yönünden tedbirin kaldırılması için müzekkere yazılmasına karar verilerek tedbirin kaldırılmış olduğunu, 18.04.2012 tarihinde davaya başka Hakim bakıncaya kadar kaldırma müzekkeresinin yazılmamasının nedeni olarak kalem müdürü A.G.’in "hesaptaki Arzu Ö.’ın hissesi belli değil o nedenle yazmadım" şeklindeki beyanı yine aynı müdürün "davacının muvafakatı olmadığı için tedbir kaldırılmıyor" şeklindeki beyanlarının bulunduğunu, B. 6. Aile Mahkemesi Hakimi G.Ç.’un açık ve kesin kanun hükümlerine aykırı kararlar vererek müvekkilinin zamanında TMSF’de parası üzerindeki tasarruf hakkını engellemiş olduğunun kabulü ile TMSF tarafından DİBS bedeli olarak müvekkiline 05.10.2007 tarihinde ödenecek olan 204.856 TL’sının 15.06.2012 tarihinde ödenmesi sebebiyle faiz kaybı, tedbir kaldırılması için müvekkilini temsil eden avukata ödenmiş olan vekalet ücreti, sair zararlara karşılık 6100 sayılı HMK’nun 107/1 maddesi gereğince zararın tam olarak öğrenilmesinden itibaren arttırılmak üzere şimdilik asgari tutar olarak belirlenen 25.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan faiziyle birlikte tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; öncelikle hak düşürücü süre ve zamanaşımı def’inde bulunduğunu, mahkeme kararının yasal mevzuata uygun olarak verilmiş olup işlemde kusur, kasıt ve hata bulunmadığını, ayrıca idareye atfedilecek bir kusur da olmadığını, konunun tamamen delillerin değerlendirilerek soyut kanun hükümlerinin somut olaya tatbik edilmesi sonucunda hak ve nesafet kuralları gözetilerek vicdani kanaat doğrultusunda verilen hükümle ilgili olduğunu HMK’nun 46. maddesinde belirtilen koşulların mevcut bulunmadığını, aynı maddenin c ve e bentlerindeki koşulların somut olayda mevcut olmadığını belirterek mesnetsiz açılan davanın reddine, davacının HMK’nun 49. maddesi hükmü uyarınca disiplin para cezasına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.

Dosyanın 17.04.2014 tarihli ön tensip tutanağı ile Dairemiz üyesi Fahri Akçin’e naip üye olarak tevdii edildiği, HMK’nun 137 ve devam maddeleri uyarınca yöntemine uygun bir biçimde ön inceleme ve öninceleme duruşmasının yapıldığı, dava ile ilgili B. 6. Aile Mahkemesi'nin 2012/1.3 Esas, B. Cumhuriyet Savcılığı’nın 2011/3..1 Karar nolu Hazırlık evraklarının istendiği ara karar ile ön inceleme aşamasında yapılacak başka işlem kalmadığından tahkikat duruşmasına geçilmesine karar verildiği, tahkikat yargılamasında celbedilen dosyaların geldiği ve delil listesinde bildirilen tanığın dinlenilmesinden yargılamada vazgeçildiği anlaşılmıştır.

Dava 6100 sayılı HMK’nun 46. maddesi uyarınca hakimin sorumluluğunu gerektiren maddi tazminat isteğine ilişkindir.

Somut olayda, davacı tarafın dayandığı HMK’nun 46/c ve e bentlerinde açıklanan hususlardan dolayı Hakimin sorumluluğunun doğup doğmadığı ve bundan hareketle Devletin sorumluluğuna gidilip gidilemeyeceği hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusu oluşturmaktadır.

Olayın dayanağını B. 6. Aile Mahkemesi'nin 2007/3.5 Esas (Bozmadan sonra 2012/1.3 Esas sayılı) sayılı dosyasında verilen tedbir kararı oluşturmaktadır. Anılan dosyada “katılım payı alacağı şeklinde dava açan Münevver Nesrin Ö.’ın dava dilekçesinde davalının İmar Bankası B. Şubesi'nde 15....42 nolu ve davalının Arzu Ö.’la müşterek, 15....22 nolu hesaplarda %50 katılma alacağı olduğunu beyanla tedbir talebi üzerine 21.06.2007 tarihinde tensip zaptı ile belirtilen hesaplara tedbir konulmuştur. 05.06.2008 tarihli celsede davalı vekili müvekkili İsmail Ö. ile kardeşi Arzu Ö.’a ait olup dava ile ilgisi bulunmaması nedeniyle hesapta Arzu Ö.’a ait %50 hisse yönünden tedbirin kaldırılmasını talep ettiklerini bildirip, Arzu Ö. adına vekaletnamelerini dosyaya ibraz etmiştir. Mahkemece, İmar Bankası İflas İdaresine yazı yazılarak 15.....22 nolu hesabın Arzu Ö. ve İsmail Ö. adına %50'şer oranında müşterek olup olmadığının sorulmasına mütakiben 11.09.2008 tarihli celse 5 nolu ara kararı ile “davalı İsmail Ö. ile Arzu Ö.’ın birlikte hissedar olduğu hesaba konan tedbir kararında Arzu Ö. hissesi üzerindeki tedbirin kaldırılmasına” karar verilmiştir. Mal rejiminden kaynaklı davanın reddine dair mahkeme kararının 8. Hukuk Dairesi’nin 29.11.2011 tarihli ilamı ile bozulması üzerine dosya yeniden esasa kaydedilmiş, bu yargılama devam ederken 17.04.2012 tarihli oturumda davanın davalısı ve karşı davacısı İsmail Ö. vekili (aynı zamanda Arzu Ö. vekili) 18.12.2008 tarihli celsede 5 nolu ara kararı ile dava dışı Arzu Ö. hissesi üzerindeki tedbirin kaldırılmış olmasına rağmen bu yönde müzekkere yazılmadığını, müzekkere yazılmasını talep ettiğini bildirmiş aynı gün 6 nolu ara karar ile müzekkere yazılmasına karar verilmiş, bu yönde yazılan 18.04.2012 tarihli müzekkere bu kez Av. E.Ö. tarafından elden alınarak İmar Bankası İflas İdaresine ulaştırılmış, müşterek hesap üzerindeki ½ oranındaki Arzu Ö.’a ait hisse üzerindeki tedbir kararı 23.05.2012 tarihinde kaldırılmıştır.

6100 sayılı HMK’nun 46. maddesinde hakimin sorumluluğunu gerektiren sebepler sınırlı olarak sayılmıştır. Anılan maddeye göre, hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı ancak maddede gösterilen sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir. Somut olayda, HMK'nun 46/1. fıkrasının c ve e bendlerine dayanılarak maddi ve manevi tazminat davası açılmış bulunmaktadır. HMK'nun 46/1-c bendinde; “farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması..” hükmüne yer verilmiş, "e" bendinde ise; “hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması” hükmü yer almıştır. Dosyadaki tüm bilgi ve belgeler ile dayanağı olan tüm dosyalar birlikte değerlendirildiğinde davaya bakan hakimin HMK'nun 46/1 fıkranın c bendinde yer alan, “farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verdiğinin” kabulüne olanak görülmemektedir. Aynı maddenin e bendinde yer alan “hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması” unsuru da somut olayda gerçekleşmemiştir. Söz konusu bendlerdeki unsurların gerçekleştiğinin kabul edilebilmesi için davaya bakan hakimin bir bakıma kasıtlı tutum ve davranışı ile zararın oluşmasına maddi ve manevi tazminatın meydana getirilmesine sebebiyet vermiş olması gerekmektedir. Somut olayda kasıtlı tutum ve davranıştan öte mahkeme hakimine atfı kabil kusura da rastlanmamıştır.

Şöyle ki; müşterek hesaptaki payların aksi iddia edilip kanıtlanmadığı sürece eşit olduğu kabul edilmeli ise de aksine şart koşulmamışsa banka mevduat sahiplerinden herhangi birine ödeme yaparak diğer kişilere karşı sorumluluktan kurtulur. Bir başka anlatımla mevduat türünde ortaklardan birinin kendi payından fazlasını ya da tamamını çekmesi mümkündür. Bu halde, müteselsil borç ilişkisinde olduğu gibi diğer ortaklar para çeken ortağa payları oranında rücu hakkını kullanabilirler (11 HD. 21.03.2002 tarih, 1579/2539, HGK 11.02.1998 tarih, 40/75, 13 HD. 10.05.2004 tarih, 2003/16263 Esas, 2004/6900 Karar sayılı kararları). Bu nedenledir ki tedbir konulmaması halinde davacı Arzu Ö.’ın İsmail Ö.'la müşterek hesabındaki paranın tamamında tasarruf edebileceği düşünüldüğünde başlangıçta talebe de uygun olarak numarası bildirilen müşterek hesaba tedbir konulmasında, açık bir kanun hükmüne aykırı davranıştan söz edilemez.

Ayrıca, 18.12.2008 tarihli kararla mahkeme hakimi tarafından tedbir kaldırılmış olduğundan, kaldırılan tedbir kararının, aynı tarihte dosyaya vekalet ibraz etmiş bulunan Arzu Ö. vekilinin istemesi halinde müzekkere masrafı verilmek suretiyle müzekkere yazdırılarak yahut elden takip yetkisi alınarak infazının sağlanması mümkün olduğu halde 17.04.2012 tarihine kadar beklenildiği görülmektedir. Nitekim, talep üzerine daha sonra bu yönde yazılan müzekkere davacı Arzu Ö.’ın vekili tarafından elden takipli olarak alınabilmiş ve tedbirin kaldırılması sağlanabilmiştir. Her ne kadar dava dilekçesinde müzekkere yazılması taleplerinin mahkeme yazı işleri müdürünce engellendiği bildirilmiş ise de bu durum mahkeme hakimiyle ilişkilendirilmemiş ve HMK’nun 48. maddesine uygun olarak bu yönde delil de bildirilmemiştir.

B. Cumhuriyet Başsavcılığı’nın (Memur suçları bürosunun) 2011/3..1 karar nolu evrakının incelenmesinde, Aile Mahkemesi dosyasının davalısı, İsmail Ö.’ın başvurusu üzerine yazı işleri müdürü A.G., E.G. ve mübaşir N.C. hakkında dosyanın 5. Aile Mahkemesi'ne tevzi edilmesine rağmen adı geçenlerin müdahalesiyle kendi mahkemelerine tevzi ettirildiği iddiası ile yapılan tahkikat sonucunda 24.01.2011 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği görülmektedir. Aynı kovuşturma sırasında davacı Arzu ile birlikte müşterek hesap sahibi İsmail Ö. alınan ifadesinde, dava dilekçesinin kendisine on ay sonra geldiğini, hesabındaki ve müşterek hesabındaki tedbirden haberi olmadığını, İmar Bankası TMSF’ye geçmiş olduğundan bu süre içinde henüz ödeme yapılmaya başlanmadığını belirtmiştir. Bu beyandan Mahkemece tedbirin konulduğu ve kaldırılmasına karar verildiği tarihler arasında normal şartlar altında da ilgililere ödeme yapılmadığı anlaşılmaktadır.

Saptanan bu somut ve hukuki olgular karşısında Hakimin dolayısıyla Devletin hukuki sorumluluğunu öngören HMK’nun 46 maddesinin c ve e bentlerindeki hususların olayda gerçekleşmediği, buna bağlı olarak da maddi tazminatın unsurlarının oluşmadığı sonucuna varıldığından davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,

1- HMK’nun Hakimin (Devletin Hukuki Sorumluluğunu düzenleyen) 46. maddesinin c ve e bentleri gereğince maddi tazminatın unsurları somut olayda gerçekleşmediğinden açılan davanın ve isteklerin esastan reddine,

2- 6100 sayılı HMK’nun 49. maddesi uyarınca 1.000,00 TL disiplin para cezasının davacıdan alınarak davalı Hazine’ye verilmesine

3- Davanın reddedildiği gözetilerek alınması gereken 57,60 TL karar ve ilam harcının 426,93 TL peşin harçtan indirimi ile fazla alınan 369,63 TL’nin istek halinde davacıya iadesine,

4- Reddedilen maddi tazminat için Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 12. maddesinin 2. fıkrası (bendi) uyarınca, 440,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı Hazineye verilmesine,

5- Davacı tarafın yaptığı tüm masrafların üzerinde bırakılmasına,

6- 6100 HMK'nun 333. maddesi hükmü uyarınca, hükmün kesinleşmesinden sonra yatırılan avanstan kullanılmayan kısmın davacıya iadesine,”

Dair oybirliği ile verilen 27.01.2015 gün ve 2014/1 E., 2015/1 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Davacı tarafın temyiz isteminin süresinde olduğunun anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:

Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.

Davacı vekili müvekkili Arzu Ö.’ın taraf olmadığı B. 6. Aile Mahkemesinin 2007/3.5 E. sayılı dosyasının davacısının, müvekkilinin kardeşi olan davalı İsmail Ö.’dan 200.000,00 TL katılma alacağı istediğini, davalı İsmail Ö.’ın TMSF’ye devredilen Türkiye İmar Bankası'ndaki hesaplarına da tedbir konulmasını talep ettiğini, mahkemece İsmail Ö. ile müvekkilinin Türkiye İmar Bankası'ndaki müşterek hesabına 21.06.2007 tarihli tensip zaptı ile tedbir konulduğunu, 11.09.2008 tarihinde kaldırma kararı verildikten sonra da TMSF’ye yazı ile tedbirin kaldırıldığının bildirilmediğini, 17.04.2012 tarihli celsede yeni hakim E.A. tarafından müvekkili hissesi yönünden tedbirin kaldırılması için müzekkere yazılmasına karar verildiğini ve tedbirin kaldırıldığını, müvekkilinin hesabındaki parasına 05.10.2007 tarihinde tasarruf hakkı kazanacakken 15.06.2012 tarihine kadar bu hakkı kazanamadığını, hesaplara faiz uygulanamaması nedeniyle mağdur edilip zarara uğratıldığını belirterek 25.000,00 TL tazminatın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Maliye Hazinesi vekili hak düşürücü süre itirazında ve zamanaşımı def’inde bulunduklarını, mahkeme kararının yasal mevzuata uygun olarak verilmiş olup işlemde kusur, kasıt ve hata bulunmadığını, HMK’nın 46. maddesinde belirtilen koşulların oluşmadığını, aynı maddenin c ve e bentlerindeki koşulların da somut olayda mevcut olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

İhbar olunan dava konusu usulü işlemlerde hatasının söz konusu olmadığını, dava dışında tanımadığı ve ilişkisi olmadığı taraflardan birisine veya üçüncü bir kişiye karşı kasti ya da ihmali bir davranışının olmadığını, bu olayla ilgili olarak şikayet edilen personeli hakkında takipsizlik kararı verildiğini, talebin zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Özel Dairece yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.

Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başka harç alınmasına mahal olmadığına, karar düzeltme yolu açık olmak üzere 26.04.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.