T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2020/2937
KARAR NO    : 2021/864

TÜRK MİLLETİ ADINA

KARAR

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ              : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
TARİHİ                        : 09/06/2020
NUMARASI                : 2019/1672 - 2020/295
İLK DERECE 
MAHKEMESİ             :
Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 
TARİHİ                       : 15/04/2019
NUMARASI               : 2019/189 - 2019/319
DAVACI                      : S. Sanayii Anonim Şirketi Vek. Av. E.D.
DAVALI                      : B. Hafriyat Nakliyat İnşaat Otomotiv İş Makinaları Ticaret Sanayi Limited Şirketi

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik verilen hüküm süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

- K A R A R -

Davacı vekili, dava dışı yüklenici ile eser sözleşmesi aktedildiğini, davalı alt yüklenici ile yüklenici arasında sözleşme imzalanarak bir kısım işlerin davalıya devredildiğini, davalının sözleşmeyi haksız yere feshetmesi sebebiyle müvekkilinin büyük zarara uğradığını, müvekkilinin taraf olmadığı sözleşmenin feshinden dolayı mükekkilinin davalıya borçlu olmadığının tesbitini talep etmiştir.

İlk derece mahkemesi 6102 sayılı TTK’nın 5/A. maddesi ile 6325 sayılı Yasa’nın 18/A maddesinin 2. fıkrası hükümleri gereğince menfi tesbit davalarında dava açılmadan önce arabulucuya başvurmanın dava şartı olduğu gerekçesiyle HMK 115/2 maddesi gereğince davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuş Adana Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 7155 sayılı Yasa’nın 20. maddesi ile TTK 5. maddesine eklenen 5/A maddesi gereğince menfi tesbit davalarında arabulucuya başvurmasının dava şartı olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Dava; taraf olunmayan eser sözleşmesinin feshinden dolayı borçlu olunmadığının tesbitine ilişkindir.

Mahkemeye yöneltilmiş hukuki himaye talebi dava olarak nitelendirilir.

Menfi tesbit davası 6100 sayılı HMK’nın 106. maddesinde ifade edilmiştir. Bunun yanında İİK 72. maddesinde icra hukuku açısından özel bir menfi tesbit davası türü düzenlenmektedir.

HMK 106. maddesi tesbit davası yoluyla mahkemeden bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilebilir.

2004 sayılı TTK’nun 72. maddesi “ Borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.”

6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi “(1) ilgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk süresine aşağıdaki hükümler uygulanır.”

TTK’nIn 5/A maddesi “Bu kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükümlerini içermektedir.

Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü Arabuluculuk Daire Başkanlığı tarafından yayınlanan “Ticari Uyuşmazlıklarda Dava Şartı Arabuluculuk” isimli kitapta menfi tesbit ve istirdat davalarında arabuluculuğun dava şartı olduğu görüşüne yer verilmiştir.

Menfi tesbit davası HMK 106. ve İİK 72. maddesinde düzenlenmiş özel bir tesbit davası türüdür. Bu davalarda bir miktar paradan borçlu olunmadığının tesbiti talep edilmekte davalar sonucunda da borçlu olunmayan kısımla ilgili olumsuz hüküm kurulmaktadır. Bu hüküm taraflar arasında kesin hüküm teşkil etse de ifa imkanı tanımayan bir tesbit hükmü niteliğindedir. TTK’nın 5/A maddesi bir miktar paranın ödenmesi, alacak ve tazminat taleplerinin dava açılmadan önce arabulucuya tabi olduğuna amirdir. Gerek HMK 106 ve gerekse İİK 72. maddesinde belirlenen menfi tesbit davaları yukarıda belitildiği gibi ifa hükmü içermeyen olumsuz tesbite yönelik davalardır. Bu itibarla kanun koyucunun TTK’nın 5/A maddesinda amaçladığı “alacağa bir an önce kavuşma” gerekçesi menfi tesbit davaları için gerekçe olamaz. Nitekim doktrinde menfi tesbit davalarının arabuluculuğa tabi olmadığı, menfi tesbit davalarında borçluyu arabulucuya müracaata zorlatmanın, arabulucuya müracaatın cebri icrayı durdurmayacağından onu takipten önce menfi tesbit davası açma hakkından mahrum burakmak anlamına geleceği ve %15 teminat yatırarak takibi tedbiren durduramayacağı bunun da hak arama özgürlüğüne aykırı olduğu görüşlerine yer verilmektedir. (Bknz:Prof. Dr.Ömer Ekmekçi, Prof Dr. Muhmammet Özekes, Prof.Dr. Murat Atalı, Prof. Dr. Vural Seven Hukuk Uyuşmazlıklarında arabuluculuk 2. Baskı Sh.189-191) (Prof Dr. Süha Tanrıver Dava Şartı arabuluculuk üzerine bazı düşünceler Türkiye Barolar Birliği Dergisi Mart- Nisan 2020 Sh.111 -141)

Bunun yanında İİK 89. maddesi ve HMK 211 vd. maddelerine istinaden açılan menfi tesbit davalarında arabulucuya gitme imkanının bulunmadığı da izahtan varestedir.

TTK 5/A maddesi uyarınca arabuluculuğun dava şartı olabilmesi için (1) davanın konusunun bir miktar pararın ödenmesi olmalı (2) bu talebin bir davada alacak ve tazminat olarak ileri sürülmesi gerekir. Yukarıda açıklandığı üzere menfi tesbit davalarında kanunda belirlenen şartların bulunmadığı anlaşılmaktadır. Kanun koyucu menfi tesbit davalarını zorunlu aracbuluculuğa tabi tutmak isteseydi bunu açık şekilde ifade ederdi. Yukarıda açıklandığı üzere yorum yoluyla menfi tesbit davalarını İİK 5/A maddesi kapsamına almak mümkün bulunmamaktadır.

Tüm bu gerekçeler ışığında menfi tesbit davalarında dava açılmadan önce arabulucuya başvurmanın dava şartı olmadığının sonucuna varılmalıdır.

Somut olayda davacı tarafı olmadığı bir sözleşmenin feshi nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tesbitini talep etmiş yani menfi tesbit davası açmıştır. İlk derece mahkemesi menfi tesbit davalarında arabulucuya başvurunun dava şartı olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar vermiş, kararın istinaf edilmesi üzerine Adana Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesine başvuruyu esastan reddetmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere menfi tesbit davalarında dava açılmadan önce arabulucuya başvuru dava şartı olarak kabul edilmeyeceğinden kararın davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin kararının BOZULMASINA, karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Adana Bölge Adiye 6. Hukuk Dairesi kararının kaldırılmasına, HMK 373/1 maddesi uyarınca davanın esası hakkında inceleme yapmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödenen peşin harcın talep halinde temyiz eden davacıya iadesine, 15.03.2021 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

Başkan         Üye                      Üye               Üye                   Üye
M. KIYAK      E. G. ELVERİCİ   B. SONER    B. KARAKAŞ    D. AĞIRMAN

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2020/3044
KARAR NO    : 2021/996

TÜRK MİLLETİ ADINA

KARAR

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ              : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
TARİHİ                        : 08/06/2020
NUMARASI                : 2019/1411 - 2020/292
İLK DRC. MHK.         : Tarsus 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)
TARİHİ                       : 07/05/2019
NUMARASI               : 2019/53 - 2019/268
DAVACI                      : T.A. Yapı Gayrimenkul Danışmanlığı Turizm Taşımacılık
                                      Reklamcılık Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi Vek. Av. A.Ö.
DAVALI                      : M.C. Vek. Av. E.O.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen kararın temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

- K A R A R -

Uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın usulden reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Adana Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi'nce istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, verilen karar davacı vekilince süresinde temyiz edilmiştir.

Davacı iş sahibi, davalı yüklenici ile aralarında 25.05.2018 tarihli eser sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme gereği yüklenici tarafından yapılacak elektrik işlerine karşılık davalıya 9 adet çek verildiğini, davalının işi yapmadığını belirterek çekler nedeni ile borçlu olmadıklarının tespitini ve çeklerin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

İlk derece mahkemesi 6102 sayılı TTK’nın 5/A. maddesi ile 6325 sayılı Yasa’nın 18/A maddesinin 2. fıkrası hükümleri gereğince menfi tesbit davalarında dava açılmadan önce arabulucuya başvurmanın dava şartı olduğu gerekçesiyle HMK 115/2 maddesi gereğince davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuş Adana Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 7155 sayılı Yasa’nın 20. maddesi ile TTK 5. maddesine eklenen 5/A maddesi gereğince menfi tesbit davalarında arabulucuya başvurmasının dava şartı olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Dava; taraf olunmayan eser sözleşmesinin feshinden dolayı borçlu olunmadığının tesbitine ilişkindir.

Mahkemeye yöneltilmiş hukuki himaye talebi dava olarak nitelendirilir.

Menfi tesbit davası 6100 sayılı HMK’nın 106. maddesinde ifade edilmiştir. Bunun yanında İİK 72. maddesinde icra hukuku açısından özel bir menfi tesbit davası türü düzenlenmektedir.

HMK 106. maddesi tesbit davası yoluyla mahkemeden bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilebilir.

2004 sayılı TTK’nun 72. maddesi “ Borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.”

6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi “(1) ilgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk süresine aşağıdaki hükümler uygulanır.”

TTK’nIn 5/A maddesi “Bu kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükümlerini içermektedir.

Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü Arabuluculuk Daire Başkanlığı tarafından yayınlanan “Ticari Uyuşmazlıklarda Dava Şartı Arabuluculuk” isimli kitapta menfi tesbit ve istirdat davalarında arabuluculuğun dava şartı olduğu görüşüne yer verilmiştir.

Menfi tesbit davası HMK 106. ve İİK 72. maddesinde düzenlenmiş özel bir tesbit davası türüdür. Bu davalarda bir miktar paradan borçlu olunmadığının tesbiti talep edilmekte davalar sonucunda da borçlu olunmayan kısımla ilgili olumsuz hüküm kurulmaktadır. Bu hüküm taraflar arasında kesin hüküm teşkil etse de ifa imkanı tanımayan bir tesbit hükmü niteliğindedir. TTK’nın 5/A maddesi bir miktar paranın ödenmesi, alacak ve tazminat taleplerinin dava açılmadan önce arabulucuya tabi olduğuna amirdir. Gerek HMK 106 ve gerekse İİK 72. maddesinde belirlenen menfi tesbit davaları yukarıda belitildiği gibi ifa hükmü içermeyen olumsuz tesbite yönelik davalardır. Bu itibarla kanun koyucunun TTK’nın 5/A maddesinda amaçladığı “alacağa bir an önce kavuşma” gerekçesi menfi tesbit davaları için gerekçe olamaz. Nitekim doktrinde menfi tesbit davalarının arabuluculuğa tabi olmadığı, menfi tesbit davalarında borçluyu arabulucuya müracaata zorlatmanın, arabulucuya müracaatın cebri icrayı durdurmayacağından onu takipten önce menfi tesbit davası açma hakkından mahrum burakmak anlamına geleceği ve %15 teminat yatırarak takibi tedbiren durduramayacağı bunun da hak arama özgürlüğüne aykırı olduğu görüşlerine yer verilmektedir. (Bknz:Prof. Dr.Ömer Ekmekçi, Prof Dr. Muhmammet Özekes, Prof.Dr. Murat Atalı, Prof. Dr. Vural Seven Hukuk Uyuşmazlıklarında arabuluculuk 2. Baskı Sh.189-191) (Prof Dr. Süha Tanrıver Dava Şartı arabuluculuk üzerine bazı düşünceler Türkiye Barolar Birliği Dergisi Mart- Nisan 2020 Sh.111 -141)

Bunun yanında İİK 89. maddesi ve HMK 211 vd. maddelerine istinaden açılan menfi tesbit davalarında arabulucuya gitme imkanının bulunmadığı da izahtan varestedir.

TTK 5/A maddesi uyarınca arabuluculuğun dava şartı olabilmesi için (1) davanın konusunun bir miktar pararın ödenmesi olmalı (2) bu talebin bir davada alacak ve tazminat olarak ileri sürülmesi gerekir. Yukarıda açıklandığı üzere menfi tesbit davalarında kanunda belirlenen şartların bulunmadığı anlaşılmaktadır. Kanun koyucu menfi tesbit davalarını zorunlu aracbuluculuğa tabi tutmak isteseydi bunu açık şekilde ifade ederdi. Yukarıda açıklandığı üzere yorum yoluyla menfi tesbit davalarını İİK 5/A maddesi kapsamına almak mümkün bulunmamaktadır.

Tüm bu gerekçeler ışığında menfi tesbit davalarında dava açılmadan önce arabulucuya başvurmanın dava şartı olmadığının sonucuna varılmalıdır.

Somut olayda davacı tarafı olmadığı bir sözleşmenin feshi nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tesbitini talep etmiş yani menfi tesbit davası açmıştır. İlk derece mahkemesi menfi tesbit davalarında arabulucuya başvurunun dava şartı olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar vermiş, kararın istinaf edilmesi üzerine Adana Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesine başvuruyu esastan reddetmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere menfi tesbit davalarında dava açılmadan önce arabulucuya başvuru dava şartı olarak kabul edilmeyeceğinden kararın davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulü ile Tarsus 1. Asliye Hukuk Mahkemesi kararının BOZULMASINA, karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Adana Bölge Adiye 6. Hukuk Dairesi kararının kaldırılmasına, HMK 373/1 maddesi uyarınca davanın esası hakkında inceleme yapmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesin gönderilmesine, peşin alınan harcın talep halinde temyiz eden davacıya iadesine, 18.03.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan         Üye                      Üye               Üye                   Üye
M. KIYAK      E. G. ELVERİCİ   B. SONER    B. KARAKAŞ    D. AĞIRMAN

BİLGİ : 
"Ticari nitelikteki menfi tespit davalarında arabuluculuk dava şartı aranmaz" şeklindeki Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 13 Şubat 2020 ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 01 Nisan 2021 tarihli kararları için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/ticari-nitelikteki-menfi-tespit-davalarinda-arabuluculuk-dava-sarti-aranmaz

"İş hukuku kaynaklı menfi tespit davalarında arabuluculuk dava şartı aranmaz" şeklindeki Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 18 Mart 2021 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/is-hukuku-kaynakli-menfi-tespit-davalarinda-arabuluculuk-dava-sarti-aranmaz