T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/5-2032
KARAR NO   : 2021/497

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 İstanbul Anadolu 9. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                         : 11/09/2014
NUMARASI                  : 2013/444 - 2014/367
DAVACILAR                N.U. ve diğerleri vekilleri Av. Y.Ö.
DAVALI                        : İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili Av. F.T.

1. Taraflar arasındaki “kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 9. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen fiilen el atılan bölüm yönünden davanın kabulüne, hukuki el atmaya ilişkin bölüm için ise idari yargı görevli olduğundan bahisle dava dilekçesinin görev yönünden reddine ilişkin karar, davacılar vekili ve davalı idare vekilinin temyizleri üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacılar vekili ve katılma yolu ile davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:  

4. Davacılar vekili dava dilekçesi ile; müvekkillerinin Kadıköy ilçesi, Erenköy mahallesi 4.5 ada 53 parsel sayılı taşınmazın malikleri olduğunu, Şemsettin Günaltay Caddesinin genişletilmesi sırasında davalı idarenin taşınmazın bir kısmına kamulaştırma yapmadan el koyduğunu, taşınmazın ticaret+konuteksenli yapılaşmanın olduğu bir bölgede bulunduğunu, el atılan alan nedeniyle geriye kalan kısımda da bir değer kaybı oluştuğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları sakları kalmak üzere 8.000,00 TL nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 11.06.2012 havale tarihli ıslah dilekçesi ile davasını 79.972,40 TL olarak ıslah etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı idare vekili cevap dilekçesi ile; 5999 sayılı Kanun uyarınca öncelikle dava açılabilmesi için uzlaşmaya gidilmesi gerektiğini, dava konusu taşınmazın kadastral parsel olduğunu, el atılan alanın %40'lık DOP dilimi içinde kaldığının tespit edilmesi hâlinde davacıların tazminat isteyemeyeceğini, Kat Mülkiyeti Kanunu’nun (KMK) 45. maddesi uyarınca tüm hissedarların oybirliği ile onayı olmadan bu davanın açılamayacağının ve el atma tarihinin kanıtlanması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemenin Kararı:

6. (Kapatılan) Kadıköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.09.2012 tarihli ve 2011/177 E. 2012/450 K. sayılı kararı ile; imar planı ile yola özgülenen bölüme ilişkin talebin hukuki el atma niteliğinde bulunduğu ve bu hususa yönelik ihtilafın idari yargıda çözülmesi gerektiğinden bu talep yönünden davanın görev yönünden reddine, fiili el atma yönünden ıslah doğrultusunda davanın kabulüne, 79.972,40 TL'nin davalı idareden dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte alınarak davacılara payları oranında verilmesine, bilirkişi krokisinde A harfi ile işaretli 31,50 m2'lik bölümdeki davacılara ait payların yol olarak terkinine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Bozma Kararı:

7. Mahkemenin bu kararı süresi içinde davacılar vekili ve davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir.

8. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 28.02.2013 tarihli ve 2012/24960 E. 2013/3284 K. sayılı kararı ile; “… Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemece fiilen el atılan bölüm yönünden davanın kabulüne, hukuki el atmaya ilişkin bölüm için ise idari yargı görevli olduğundan bahisle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesinde ve yol olarak fiilen el atılan kısmın bedelinin tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

Bu nedenle davalı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir.

Davacılar vekilinin temyizine gelince;

Dosyada bulunan kanıt ve belgelerden; dava konusu taşınmazın davaya konu bölümünün 2006 yılından bu yana 1/1000 ölçekli imar planında yol olarak ayrıldığı ve bu bölüme kısmen yol olarak el atıldığı, yol olan kısmın bir bütün oluşturduğu bu nedenle yol olarak ayrılan bölümün tamamının bedeline hükmedilmesi gerektiği; bu bölüme fiilen el atılmamış olsa dahi, 3194 sayılı İmar Kanununun 10. maddesinin amir hükmü uyarınca 1/1000 ölçekli planın kesinleştiği tarihten itibaren 5 yıl içinde kamulaştırma görevinin yerine getirilmemesi, bu şekilde malikin mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlanması ve kısmen yol olarak el atılmakla projenin bütünlüğü gereği tamamına el atılmış sayılıp, el atılan kısmın dışında kalan bölümün de bedeline hükmedilmesi gerektiğini belirten Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 gün 2010/5-662/651 ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 16.05.1956 gün ve 1/6 sayılı kararı gözetilerek davanın kabulü gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi,

Doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Birleşen Dosyada Davacı İstemi:            

9. Birleşen davada davacılar vekili bozmadan sonra 07.02.2014 tarihli dava dilekçesinde; İstanbul Anadolu 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/444 E. sayılı dosyasında müvekkillerinin İstanbul ili, Kadıköy ilçesi, Erenköy mevkii, 4.5 ada, 53 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki, kamulaştırmasız el atma nedeniyle dava açtıklarını, dava neticesinde 31,5 m2lik bir bölümün fiilen el atılması neticesinde yol olarak terkinine karar verildiğini, kararın temyiz edildiğini, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin imarda yolda kalan ve bir kısmına el atılan 178,91 m2lik bölümün tamamının bedelinin ödenmesi yönünde kararı bozduğunu, davalının karar düzeltme talebinin de yerinde bulunmayarak reddedildiğini, davanın 31,5 m2lik kısmının 79.972,40 TL bedel üzerinden ıslah edildiğini, fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuklarını, dosyada alınan bilirkişi raporunda bilirkişilerin 178,91 m2 lik kısmının toplam bedelini 454.217.77TL olarak belirlediklerini, bu nedenle aradaki fark olan 374.245,37 TL'lik kısmı açısından ek dava açılarak talep etme zorunluluğu doğması nedeniyle işbu davanın açıldığını, İstanbul Anadolu 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/444 E. sayılı dosyasında davanın derdest olduğunu belirterek davanın İstanbul Anadolu 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/444 E. sayılı dosyası ile birleştirilmesini talep ve dava etmiştir.

10. İstanbul Anadolu 23. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.02.2014 tarihli ve 2014/51 E. 2014/60 K. sayılı kararı ile; tarafları ve dava konuları arasında irtibat bulunması nedeniyle bu davanın İstanbul Anadolu 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/444 E. sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine, esasın bu şekilde kapatılmasına karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

11. İstanbul Anadolu 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.09.2014 tarihli ve 2013/444 E. 2014/367 K. sayılı kararı ile; Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2013/13887 E. 2013/22154 K. sayılı kararı ve yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/5-24.5 E. 2014/708 K. sayılı kararları, 6487 sayılı Kanun ile değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 6. maddesi dikkate alındığında hukuki el atmalara ilişkin davalarda idari yargının görevli olduğu, konuya ilişkin Uyuşmazlık Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararları gözetilerek karar verildiği, somut olayda hukuki olarak el atılan bölüme ilişkin tazminat talebi yönünden idari yargının görevli olduğu, Yargıtayın bozmadan sonraki son kararların da bu yönde olduğundan dava ve birleşen davadaki hukuki el atmaya yönelik tazminat davalarının idari yargıda görülmesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı süresi içinde davacılar vekili ve katılma yolu ile davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; imar kısıtlamasından kaynaklanan hukuki elatma iddiasına dayalı kamulaştırmasız elatma davasına adli yargı yerinde mi, yoksa idari yargı yerinde mi bakılması gerektiği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

A- Davalı idare vekilinin katılma yolu ile temyiz talebi yönünden yapılan incelemede;

14. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, mahkemece verilen ilk kararın davacılar vekili ve davalı idare vekili tarafından temyiz edildiği, Özel Dairece davalı idare vekilinin temyiz itirazları reddedilerek bozma kararı verildiği, direnme kararının ise davacılar vekili ve katılma yolu ile davalı idare vekili tarafından temyiz edildiği dikkate alındığında, bozma öncesi kararı temyiz eden ve temyiz itirazları reddedilen davalı idare vekilinin direnme kararını temyizinde hukuki yararının bulunup bulunmadığı, bu bağlamda temyiz isteminin reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.

15. Bilindiği üzere hukuki yarar, dava şartı olduğu gibi, temyiz istemi için de gereken bir şarttır.

16. Mahkemenin ilk hükmünü temyiz edip, bu istemi Özel Dairece reddedilen taraf yönünden karar kesinleşmiş olmakla, artık bu tarafın direnme kararını temyizde de hukuki yararı bulunmamaktadır.

17. O hâlde davalı idare vekilinin direnme hükmüne yönelik katılma yolu ile temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.

B- Davacılar vekilinin temyiz talepleri yönünden yapılan incelemede;

18. İdare, kamu yararı nedeniyle, kamusal amaçların gerçekleştirilmesi için bir takım işlemler yaparken, Anayasa’nın ikinci kısmında yer alan temel hak ve hürriyetlerle uyumlu, özellikle 35. maddesi ile güvence altına alınan mülkiyet hakkına saygılı olmalıdır.

19. Buradan hareketle, imar planlarında uzunca bir süre yol, park, okul vs. olarak tahsis edilmiş bulunan taşınmazı kamulaştırmayarak veya takas yoluyla taşınmaz malikine başka bir yerden taşınmaz vermeyerek pasif kalmak suretiyle tasarrufunu engelleyen idarenin, Anayasa’da yer alan temel hak ve hürriyetlerle, bireyin mülkiyet hakkına saygılı olduğundan söz edilemez; çünkü imar planlarında yol, park, okul vs. olarak tahsis edilmiş bulunan taşınmaza herhangi bir müdahale yapılmamış olsa da üzerinde maliklerin, ileriye yönelik inşaat yapma gibi kişisel tasarruflarda bulunma, rayiç değeri üzerinden satma, kiralama, yararlı değişiklikler yapma gibi, mülkiyet hakkının sahibine verdiği yetkileri kullanma hakkı kısıtlanmıştır. Başka bir anlatımla uzun süre programa alınmayan imar planının fiilen hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı idare, maliklerin taşınmaz üzerindeki tasarruf hakkını belirsiz bir süre için kullanılamaz hâle getirmekte, dolayısıyla maliklerin taşınmazdan mülkiyet hakkının özüne uygun şekilde yararlanma olanağı kalmamaktadır.

20. Bir kişinin taşınmazına eylemli olarak el atıp tamamen veya kısmen kullanılmasına engel olunması ile, imar uygulaması sonucu o kişinin mülkiyetinde olan taşınmaza hukuken kullanmaya engel sınırlamalar getirilmesi arasında sonucu itibari ile bir fark bulunmamakta, her ikisi de kişinin mülkiyet hakkının sınırlandırılması anlamında aynı sonucu doğurmaktadır.

21. Bu itibarla kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığının doğal sonucu, idarenin hukuka aykırı eylemiyle mülkiyet hakkı engellenen taşınmaz mal sahibi davacıların, dava yoluyla kamulaştırmasız el koyma hükümleri doğrultusunda mülkiyetin bedele çevrilmesini, eş söyleyişle idareden değer karşılığının verilmesini isteyebilecekleri açıktır.

22. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında uyuşmazlığın esasını teşkil eden hukuken el atılan taşınmazlarda yargı yolu kavramı irdelendiğinde;

23. Hukuken el atılan taşınmazlarla ilgili ilk yasal düzenleme 24.05.2013 tarihli ve 6487 sayılı Kanun ile Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6. maddesinde yer almış, ardından 6745 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile bu düzenleme mülga olmuş ve aynı Kanun’un 33. maddesi ile Kamulaştırma Kanunu’na ek 1. maddesi eklenmiştir.

24. 6745 sayılı Kanun’un 33. maddesiyle 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na eklenen ek 1. maddesinde; “…Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içerisinde imar programları veya imar uygulamaları yapılır ve bütçe imkânları dâhilinde bu taşınmazlar ilgili idarelerce kamulaştırılır veya her hâlde mülkiyet hakkını kullanmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılır/yaptırılır. Bu süre içerisinde belirtilen işlemlerin yapılmaması hâlinde taşınmazların malikleri tarafından, bu Kanunun geçici 6 ncı maddesindeki uzlaşma sürecini ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemleri tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırmasından sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir.

Birinci fıkra uyarınca dava açılması hâlinde taşınmazın ya da üzerinde tesis edilen irtifak hakkının dava tarihindeki değeri, mahkemece; bu Kanunun 15 inci maddesine göre bilirkişi incelemesi yapılarak, taşınmazın hukuken tasarrufunun kısıtlandığı veya fiilen el konulduğu tarihteki nitelikleri esas alınmak suretiyle tespit edilir ve taşınmazın veya hakkın idare adına tesciline veya terkinine hükmedilir.

Bu madde kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılacak dava ve takiplerde, bu Kanunun geçici 6 ncı maddesinin üçüncü, yedinci, sekizinci ve on birinci fıkra hükümleri, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılan ancak henüz karara bağlanmayan veya kararı kesinleşmeyen davalara bu madde hükümleri, kesinleşen ancak henüz ödemesi yapılmayan kararlar hakkında ise geçici 6 ncı maddenin üçüncü, sekizinci ve on birinci fıkra hükümleri uygulanır.

Bu Kanunun geçici 6 ncı maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca ayrılması gereken yüzde iki oranındaki ödenekler, yüzde dört olarak ayrılır. İlave olarak ayrılan yüzde iki oranındaki ödenekler, münhasıran bu ek madde ile geçici 11 inci ve geçici 12 nci maddeler kapsamında yapılacak ödemelerde kullanılır. Yapılacak ödemelerin toplam tutarının ilave olarak ayrılan ödeneğin toplamını aşması hâlinde, ödemeler, en fazla on yılda ve geçici 6 ncı maddenin sekizinci fıkrası hükmüne göre yapılır.” şeklinde hüküm mevcut iken, Anayasa Mahkemesinin 05.04.2019 tarihinde Resmî Gazete'de yayınlanan 20.12.2018 tarihli ve 2016/181 E. 2018/111 K. sayılı kararı ile; maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesi dışında kalan bölümü, Anayasa’nın 2. 35. ve 46. maddelerine aykırı olduğundan bahisle iptal edilmiştir.

25. Dolayısıyla maddenin 1. fıkrasındaki “Bu süre içerisinde belirtilen işlemlerin yapılmaması hâlinde taşınmazların malikleri tarafından, bu Kanunun geçici 6 ncı maddesindeki uzlaşma sürecini ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemleri tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırmasından sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir.” cümlesi de iptal edilen bölüm içerisinde kalmaktadır.

26. Somut olayda dosya kapsamı ve bilirkişi raporlarına göre, dosyaya bulunan inşaat istikamet rölövesi ve mer’i imar planı ile taşınmazın 178,91 m2’lik bölümünün yola terk edilmesinin öngörüldüğü, fiilen el atılan bölümün ise imar planı ile yola terk edilen alanın, 31,50 m2'lik kısmından ibaret olduğu belirtilmiştir.

27. Hâl böyle olunca eldeki davada tek bir taşınmaza tek bir imar planı kapsamında fiili ve hukuki olarak el atıldığı dikkate alındığında taşınmazın ve projenin bütünlüğü gereği, bu davaya bakma görevi adli yargıya aittir. Zira bu durum yargılama yetkisi ve usul ekonomisi ilkelerine de uygundur.

28. O hâlde mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

29. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

I-  A bendinde (§14-17) belirtilen gerekçelerle davalı idare vekilinin direnme kararına yönelik katılma yolu ile temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan REDDİNE,

II- B bendinde (§18-29) belirtilen gerekçelerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 15.04.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.