T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/11-3183
KARAR NO   : 2021/735

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
 İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                        : 02/04/2014
NUMARASI                : 2014/30 - 2014/74
DAVACI                      : H.E.S. vekili Av. H.D.
DAVALI                      : S.S. Lojistik Hizmetler A.Ş. vekilleri Av. M.M.E. ve diğerleri 
FER'İ MÜDAHİLLER : 1- Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü (DHMİ) vekili Av. P.B.
                                     2- H.Y. Hizmetleri A.Ş. (HA.AŞ) vekili Av. İ.H.

1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili; müvekkili tarafından Slovenya'ya ihraç edilmek üzere davalının Yeşilköy Atatürk Havalimanındaki antreposuna gümrük belge ve beyannamelerinde miktarı yazılı emtianın fatura karşılığı teslim edildiğini, ancak havaalanında çıkan yangının davalının antreposuna sirayet etmesi nedeniyle müvekkiline ait malların da yanarak zayi olduğunu, bugüne kadar müvekkilinin zararının tazmin edilmediğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 7.919,25 Euro karşılığı 15.718 TL’nin 24.05.2006 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5.1. Davalı vekili; müvekkilinin taşıyıcı havayolu şirketlerine antrepo hizmeti verdiğini ve bu bağlamda taşıyıcıların ifa yardımcısı olduğunu, Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğüne (DHMİ) ait "sundurma" bölümünde çıkan yangında müvekkilinin hiçbir kusurunun bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

5.2. Fer'i müdahil H.Y. Hizmetleri A.Ş. (HA.AŞ) vekili; DHMİ’ye ait sundurmada başladığı anlaşılan yangının çıkmasında müvekkilinin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, ayrıca müvekkiline kiracı sıfatı ile antreponun evsaf ve şartları yönünden yükletilmesi mümkün herhangi bir kusurun ve sorumluluğu bulunmadığını belirtmiştir.

5.3. Fer'i müdahil Devlet Hava Meydanları İşlemeleri Genel Müdürlüğü (DHMİ) vekili; yangın mahallindeki mevcut antrepo ve geçici depolama alanlarının sırasıyla HA.AŞ, davalı ve dava dışı Ç. Hava Servisi tarafından Gümrük İdaresinin kontrolünde işletilmekte olduğunu, antrepo ve geçici depolama alanlarının müvekkili tarafından havalimanı işletmecisi sıfatıyla adı geçen şirketlere kiralandığını, bu kapsamda müvekkiline yöneltilebilecek herhangi bir kusur ve sorumluğu bulunmadığını belirtmiştir.

Mahkeme Kararı:

6. İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14.03.2011 tarihli ve 2007/154 E., 2011/87 K. sayılı kararı ile; zarara sebebiyet veren yangının çıkış nedeninin belirlenemediği, ancak bina maliki sıfatı ile bu olayda tedbir alma yükümlülüğünün ve objektif sorumluluğun kamu organı sıfatı ile devlet adına kullanan DHMİ'ne ait bulunduğu, yangının ilk olarak çıktığı sundurma kısmı ile davalı tarafından kiralanan yerin DHMİ'nin münhasır sorumluluğu ve denetimi altında olduğu, antrepo kiracısı olan davalının kiracıdan beklenen özeni göstermediğinin kanıtlanamadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 07.12.2012 tarihli ve 2011/13482 E., 2012/20169 K. sayılı kararı ile; “… Dava, davalıya teslim edilen emtianın, antrepoda çıkan yangın nedeniyle zayi olduğu iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir.

Somut olayda, taraflar arasında, davacıya ait emtianın Slovenya'ya gönderilmek üzere, davalının işlettiği Atatürk Hava Limanı'nda bulunan antrepoya bırakıldığı ve emtianın burada bulunduğu sırada çıkan yangın nedeniyle yanarak zayi olduğu hususlarında ihtilaf yoktur. İhtilaf, davalının oluşan zarardan sorumlu olup olmadığı, sorumlu ise hangi sıfatla ve ne miktarda sorumlu olduğu hususlarında toplanmaktadır.

Mahkemece, yangının ilk olarak çıktığı sundurma kısmı ile davalı tarafından kiralanan yerin DHMİ'nin münhasır sorumluluğu ve denetimi altında olduğu, antrepo kiracısı olan davalının kiracıdan beklenen özeni göstermediğinin kanıtlanamadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş ise de, varılan sonuç ve verilen karar eksik incelemeye dayalı olarak verilmiştir.

Zira mahkemece hükme esas alınan raporu düzenleyen heyette, hava taşıması konusunda uzmanlığı bulunan bilirkişi bulunmadığı gibi, dosya içinde mevcut, davalı tarafından davacı adına düzenlenmiş 24.05.2006 tarihli ardiye faturası da bilirkişi heyetince yeterince değerlendirilmemiştir.

Bu itibarla, mahkemece, içinde hava taşıma hukuku konusunda uzmanlığı bulunan bir bilirkişinin de bulunduğu yeni bir heyetten, tarafların iddia ve savunmaları ile alınan bilirkişi raporlarına karşı tarafların yaptıkları itirazları değerlendiren, buna göre davalının hukuki durumu ile oluşan hasar nedeniyle sorumlu olup olmadığı, sorumlu ise miktarının ne olduğunu belirleyen rapor alınmak suretiyle, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 02.04.2014 tarihli ve 2014/30 E., 2014/74 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçelere ek olarak, davalının BK'nin 473 vd. maddelerinde düzenlenen depo işletmecisi olduğu, ancak depo sahibinin eşyayı korumak ve iade etmek yükümlülüğü bulunmakla beraber somut olayda eşyanın yanmasına sebep olan yangını davalının önlemesinin mümkün olmadığı, ne yaparsa yapsın oluşan zararın önüne geçemeyeceği, davalının kendi kusurundan kaynaklanmayan bir olaydan dolayı sorumlu tutulmasının hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşmayacağı, zira yangının çıkış sebebi yönünden davalı antrepo işletmecisine yüklenebilecek bir kusurun olmadığı, yangının boyutu ve yayılma hızına göre muhafaza ve istif koşullarından dolayı zararın artmasından da söz edilemeyeceği, hava taşıma hukuku konusunda uzmanlığı bulunan bilirkişinin de bulunduğu yeni bir heyetten rapor alınmasının da sonuca bir etkisinin olmayacağı, zira dosya kapsamında aynı yangın sebebiyle açılan maddi tazminat davalarında alınan raporlar, tespit raporları ve bu dosyada alınan bilirkişi kurulu raporları gözetildiğinde davalının hukukî durumunun oluşan hasar sebebiyle sorumlu olmayacağı yönünde olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunu düzenleyen heyette hava taşıma hukuku konusunda uzmanlığı bulunan bilirkişinin bulunmaması karşısında, içinde anılan bilirkişinin de bulunduğu yeni bir heyetten bilirkişi raporu alınmasının gerekli olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre davalının oluşan zarardan sorumlu olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle havayolu ile uluslararası eşya taşıma sözleşmesi hakkında genel olarak bilgi verilmesinde yarar bulunmaktadır.

13. Havayolu ile taşıma sözleşmesi, yolcu veya yükün havayolu ile bir ücret karşılığında taşınması için yapılan sözleşmedir. Bu sözleşmede hareket yeri ve varış yeri aynı olan bir taşıma söz konusu ise iç taşımadan; hareket yeri ve varış yeri farklı iki ülkede olan veya her ikisi de aynı ülkede olmasına rağmen başka bir devletin ülkesinde bir duraklama yerinin kararlaştırılmış olduğu taşıma söz konusu ise uluslararası taşımadan bahsedilecektir.

14. Türkiye’de havayoluyla yapılan iç taşımalarda 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu (TSHK) uygulanacak; bu Kanun’da hüküm bulunmayan hâllerde ise TSHK’nin 106. maddesi gereğince Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmaların hükümleri ve bu anlaşmalarda da hüküm bulunmadığı hâllerde Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümleri uygulanacaktır. Uluslararası taşımalarda ise doğrudan Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmaların uygulanması gerekecektir. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar ise 1929 tarihli Uluslararası Hava Taşımalarına İlişkin Bazı Kuralların Birleştirilmesi Hakkında Sözleşme ve Eki Protokol ile 4 numaralı Montreal Protokolü (Varşova Konvansiyonu) ve bu Sözleşme ile kurulan sistemin günümüz şartlarına uygun hâle getirilmesi amacıyla hazırlanan 1999 tarihli Hava Yoluyla Uluslararası Taşımacılığa İlişkin Belirli Kuralların Birleştirilmesine Dair Sözleşme’dir (Montreal Konvansiyonu). Ülkemizin Varşova Konvansiyonuna katılması 01.03.1977 tarihli ve 2073 sayılı Kanunla uygun bulunmuştur. Montreal Konvansiyonu ise ülkemiz tarafından 28.05.1999 tarihinde imzalanmış, ancak 26.03.2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu kapsamda taşıma sözleşmesinin tarihi veya akit devletin Montreal Konvansiyonuna taraf olup olmaması gözetilerek Varşova Konvansiyonu da uyuşmazlıklara uygulanacaktır. Dolayısıyla eldeki davada Montreal Konvansiyonu hükümleri değil taşıma sözleşmesi tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Uluslararası Hava Taşımalarına İlişkin Bazı Kuralların Birleştirilmesi Hakkında Sözleşme ve Eki Protokol ile 4 numaralı Montreal Protokolü (Varşova Konvansiyonu) ile değişik hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.

15. Bilindiği üzere taşıma hukukunda hangi tür taşıma olursa olsun, taşıyıcı bakımından eşya (yük) taşımalarında ziya ve hasardan dolayı sorumluluk ile gecikmeden doğan sorumluluk; yolcu (insan) taşımalarında ise ölümden ya da cismani zarardan dolayı sorumluluk ile gecikmeden doğan sorumluluk düzenlenmiş ve bu sorumluluk hâlleri bakımından taşıyıcının sorumluluğu sınırlandırılmıştır. Bu sorumluluk hâlleri dışında ise taşıyıcının sorumluluğu genel hükümlere tabidir.

16. Varşova Konvansiyonu’nun 17. Maddesinde taşıyıcının; yolcunun ölümü veya yaralanması veya herhangi bir bedeni zarara uğraması hâlinde doğan zarardan sorumluluğu; 18. maddesinde kayıtlı bagaj veya yükün tahribi veya kaybı veya zarara uğraması hâlinde doğan zarardan da sorumluluğu; ayrıca 19. maddesinde yolcuların, bagajın veya eşyanın havayoluyla taşınması sırasında gecikmeden doğan zarardan da sorumluluğu düzenlenmiştir.

17. Varşova Konvansiyonu’nun 18. maddesi gereğince taşıyıcı, hava taşıması esnasında kayıtlı bagajın tahribi, kaybı veya hasara uğraması veya yükün tahrip, kayıp veya hasara uğraması hâlinde doğan zararlardan sorumludur. Hava taşıması ise bagaj veya yükün bir hava alanında veya bir hava aracında veya hava alanı dışına iniş yapılması hâlinde herhangi bir yerde, taşıyıcının koruması altında bulunduğu süreyi kapsamaktadır (m. 18/4). Buna göre eşyanın taşıyıcının sorumluluğunda bulunduğu süre teslim alma ile teslim etme arasındaki zaman dilimidir. Varşova Konvansiyonu gereğince taşıyıcının sorumlu tutulabilmesi için öncelikle yükün hava alanında veya bir hava aracında bulunması ve yükün taşıyıcının zilyetliğine geçmiş olması gerekmektedir. Taşıyıcı yükü bizzat kendisi teslim alabileceği gibi adamları marifetiyle de teslim alabilir. Örneğin gümrük mevzuatı gereğince yükün havaalanında antrepoya teslim edilmesi taşıyıcıya teslim niteliğinde olup, taşıyıcının sorumluluğu bu andan itibaren başlar.

18. Varşova Konvansiyonu gereğince taşıyıcının taşıma sözleşmesinden kaynaklanan sorumluluğu kural olarak kusur sorumluluğudur. Anılan Konvansiyon’un olay tarihinde geçerli olan 20. maddesinde taşıyıcının sorumluluktan kurtulması için kurtuluş beyyinesi düzenlenmiştir. Anılan madde; “Yolcu ve bagaj taşımasında ve yük taşımasındaki gecikme nedeni ile zarar meydana gelmesi hâlinde, taşıyıcı, kendisinin ve adamlarının zararı önlemek için gerekli bütün tedbirleri almış olduklarını veya bu tedbirleri alma olanağı bulunmadığını ispatlarsa, sorumlu olmayacaktır.” hükmünü haizdir. Buna göre taşıyıcının kurtuluş beyyinesi ikame ederek sorumluluktan kurtulması tüm sorumluluk hâlleri bakımından değil sadece “yolcu ve bagaj taşımasında” ve “yük taşımasındaki gecikme nedeni ile” zarar meydana gelmesi hâllerine münhasır olarak kabul edilmiştir. Dolayısıyla taşıyıcı yolcu ve bagaj taşımasında herhâlde, yük taşımasında ise sadece gecikme hâlinde kurtuluş beyyinesi ikame edebilecek, yük taşımasında ziya veya hasar hâlinde kurtuluş beyyinesi ikame etmesine imkân olmayacaktır. Bu durumda taşıyıcının yük taşımasında taşıyıcının ziya ve hasar sorumluluğu ile ilgili olarak mutlak sorumluluk ilkesi kabul edilmiştir.

19. Varşova Konvansiyonu gereğince taşıyıcının taşıma sözleşmesinden kaynaklanan sorumluluğu kural olarak sınırlı sorumluluk olup bu husus anılan Konvansiyon’un 22. maddesinde tüm sorumluluk hâlleri için ayrı ayrı düzenlenmiştir. Bu itibarla anılan Konvansiyon’un 22. maddesinde özellikle taşıyıcının yük taşımasında sorumluluğu, yük taşıyıcıya verilirken gönderici varış yerinde teslimindeki menfaatine ilişkin özel bir bildirimde bulunmadıkça ve gerekiyorsa ek bir meblağ ödemedikçe, kilogram başına 17 Özel Çekme Hakkı (SDR) ile sınırlandırılmıştır. Özel bildirimde bulunulması hâlinde, taşıyıcı bildirilen meblağın göndericinin varış yerinde teslim anındaki gerçek menfaatinden büyük olduğunu ispat etmedikçe, bildirimi yapılan meblağa kadar ödeme yapmakla sorumlu olduğu belirtilmiştir.

20. Varşova Konvansiyonu’nun 25/A maddesi gereğince taşıyıcının yararlanma hakkına sahip olduğu sorumluluk sınırlamalarından bazı durumlarda taşıyıcının adamlarının da yararlanacağı belirtilmiştir. Anılan madde gereğince, Varşova Konvansiyonu kapsamında bulunan bir zarar nedeniyle taşıyıcının bir adamına karşı dava açılırsa, taşıyıcının adamı görevi çerçevesi içinde hareket ettiğini ispatladığı takdirde, bu anılan Konvansiyon’a göre taşıyıcının yararlanma hakkına sahip olduğu sorumluluk sınırlamalarından yararlanmaya hak kazanacaktır. Bu durumda, taşıyıcıdan veya adamlarından alınabilecek meblâğların, toplamı söz konusu limitleri aşmayacaktır.

21. Görüldüğü üzere Varşova Konvansiyonu kapsamında taşıyıcının yanı sıra adamlarına karşı da dava açılabilmektedir. Bir zarar dolayısıyla taşıyıcının adamlarının sorumluluğuna gidilmesi hâlinde taşıyıcının adamlarından her biri görevi çerçevesi içinde hareket ettiğini ispat ederek anılan Konvansiyon hükümleri kapsamında taşıyıcıya tanınan sınırlı sorumluluktan yararlanabilecektir. “Görevi çerçevesi içinde hareket etmek” ifadesini “kendisine verilen görevi ifa ederken” şeklinde anlamak gerekir. Bu kapsamda taşıyıcının adamı görevini yaparken hafif kusur hâlinde sınırlı sorumlu olacak; ağır kusur ya da kast hâlinde hem taşıyıcı hem de adamı sınırsız sorumlu olacaktır. Taşıyıcının adamı görevi çerçevesinde hareket etmediği hâllerde ise genel hükümlere göre sorumlu olacağı hiç şüphesizdir. Bununla birlikte taşıyıcının adamının kişisel sorumluluğu Varşova Konvansiyonu ile düzenlenmediğinden 818 sayılı BK’nın haksız fiile ilişkin hükümleri uygulanacaktır (Birinci Uzun, Tuba: Uluslararası Hava Taşımalarında Taşıyıcının Sorumluluğu, Ankara, 2015, s. 144-145.)

22. Hemen belirtilmesi gerekir ki, Varşova Konvansiyonu gereğince taşıyıcının adamı kavramı, taşıyıcının hizmetinde olsun ya da olmasın onun taşıma işi ile görevlendirdiği kimseyi ifade etmektedir. Dolayısıyla sadece taşıyıcının kendi hizmetli ya da işçileri (mürettebat, bakım personeli vs.) değil, aynı zamanda taşıyıcı tarafından kendilerine tevdi edilen belli bir taşıma işinin belli bir kısmını yerine getiren bağımsız çalışan kişiler de taşıyıcının adamı kavramına dâhildir. Bu kapsamda yer ulaşım hizmeti veren kişi, antrepo işletmecisi, yük kabul bürosu, alt taşıyıcılar hep taşıyıcının adamı olarak kabul edilmelidir.

23. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafından Slovenya'ya ihraç edilmek üzere davalının Yeşilköy Atatürk Havalimanındaki antreposuna gümrük belge ve beyannamelerinde miktarı yazılı emtianın fatura karşılığı teslim edildiği, ancak havaalanında çıkan yangının davalının antreposuna sirayet etmesi nedeniyle davacıya ait malların da yanarak zayi olduğu dosya kapsamı ile sabittir. Davacı vekili tarafından davalının antrepo sözleşmesi gereğince sorumlu olduğu ileri sürülmüş ve davalı tarafından düzenlenen 30TL bedelli antrepo faturasına dayanılmış; davalı vekili tarafından ise müvekkilinin taşıyıcı havayolu şirketine antrepo hizmeti verdiği ve bu bağlamda taşıyıcının ifa yardımcısı olduğu savunulmuştur.

24. Mahkemece davalının savunması dikkate alınmadan dosya kapsamında yer alan bilirkişi raporuna itibar edilerek; dava konusu emtianın zayi olmasında davalının hiçbir kusuru bulunmadığından bahisle davalının hem haksız fiil hükümleri hem de antrepo sözleşmesi gereğince sorumlu olmadığı gerekçesiyle verilen davanın reddine ilişkin kararda direnilmiştir. Dosya kapsamında yer alan bilirkişi raporunda, taraflar arasında akdi ilişki bulunmadığı kabul edilmiş ve davalının sorumluluğu sadece haksız fiil hükümlerine göre değerlendirilmiştir. Oysa davacı ile dava dışı taşıyıcı havayolu şirketi arasında, emtianın Türkiye’den Slovenya'ya taşınması hususunda hava taşıması sözleşmesi olduğu anlaşılmakta olup, yukarıda da bahsedildiği üzere hava taşıması emtianın taşıyıcının adamına (antrepo işletmesine) teslim edilmesi ile başlamaktadır. O hâlde davalının taşıyıcının adamı olduğu kanaatine varılırsa dava konusu uyuşmazlığın olay tarihi olan 24.05.2006 tarihi itibariyle yürürlükte bulunan hem Türkiye’nin hem de Slovenya’nın taraf olduğu Varşova Konvansiyonu kapsamında çözülmesi gerekmektedir.

25. Hâl böyle olunca öncelikle davalı vekili tarafından; tatbikatta havayolu şirketlerinin yükleme, boşaltma, depolama gibi hizmetler için bir başka kuruluş ile sözleşme yaptıkları ve hangi havaalanlarında hangi antrepo ile çalıştıklarını, antreponun talep edebileceği birim fiyatlarla birlikte ilan ettikleri, ithalatçı veya ihracatçının kargosunu göndermek üzere havayolu şirketi ile anlaştığında emtiayı havayolu şirketi adına depolama hizmeti veren kuruluşa teslim ettiği veya teslim aldığı, havayolu şirketinin belirlenmesinin depo edilecek antreponun da belirlenmesi anlamına geldiği, müvekkili tarafından dava konusu emtianın havayolu şirketi nam ve hesabına teslim alındığı, bu itibarla müvekkilinin taşıyıcının ifa yardımcısı olduğu savunulduğuna göre davalı tarafından davacı adına düzenlenen 30TL antrepo faturası ve uluslararası havayolu taşımasında uygulamanın nasıl olduğu değerlendirilerek taraflar arasındaki ilişkinin antrepo sözleşmesinden mi yoksa havayoluyla uluslararası eşya taşıma sözleşmesinden mi kaynaklandığı belirlenmeli, neticesinde davalının oluşan zarardan sorumlu olup olmadığı, sorumlu ise hangi sıfatla ve ne miktarda sorumlu olduğu tespit edilmelidir.

26. Bu itibarla mahkemece dava konusu uyuşmazlığın sadece hâkimin hukukî bilgisi ile çözümlenemeyeceği dikkate alınarak 24.11.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun 3/3 maddesinde belirtilen “Genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz” ilkesi de göz önüne alınmak suretiyle içerisinde hava taşımasında uygulama konusunda uzman bir bilirkişinin de bulunduğu bir heyetten yukarıda bahsedilen hususları kapsayacak şekilde rapor alınarak sonucuna göre karar verilmelidir.

27. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; bir kısım üyelerce, davacının açıkça antrepo sözleşmesine dayandığı, davalının taşıyıcının ifa yardımcısı olduğu yönündeki savunması karşısında Varşova Konvansiyonu’nun uygulanıp uygulanamayacağı hususunun hâkim tarafından tartışılması gerektiği, bu hususun hâkimin hukukî bilgisiyle çözümlenmesi mümkün olduğundan bilirkişi raporu alınmasına gerek olmadığı, direnme kararının bu farklı değişik gerekçeyle bozulması gerektiği görüşü ile yine bir kısım üyelerce, dava konusu uyuşmazlığa Varşova Konvansiyonu’nun uygulanması gerektiği, ancak Varşova Konvansiyonu hükümlerinde taşıyıcının adamlarının taşıyıcı gibi sorumlu olduklarının belirtilmediği, bu durumda davalının sorumluluğuna genel hükümlerin uygulanması gerektiği, davalıya ancak haksız fiil hükümlerine göre bir kusur izafe edilebiliyorsa davalının Varşova Konvansiyonu’nun 25/A maddesi gereğince sorumlu olduğu, eğer davalıya hiçbir kusur izafe edilemiyorsa davalının Varşova Konvansiyonu hükümleri gereğince sorumlu olmadığı, davalının kusursuz olduğu ise dosya kapsamı ile sabit olduğu, bu durumda sonucu itibariyle doğru olan direnme kararının bu değişik gerekçe ile onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüşler yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

28. O hâlde direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekmektedir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440-III/1 maddesi gereğince miktar itibariyle karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 10.06.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 19 üyenin 15’i DEĞİŞİK BOZMA, 2’si DEĞİŞİK GEREKÇE İLE ONAMA, 2’si ise FARKLI GEREKÇE İLE DEĞİŞİK BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.