T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/1-1210
KARAR NO   : 2020/548

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
İstanbul Anadolu 16. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                         : 05/05/2015
NUMARASI                 : 2015/146 - 2015/313
DAVACI                       : M.O.M. vekili Av. İ.K.
DAVALI                       : Kadıköy Tapu Sicil Müdürlüğü vekili Av. Ö.T.

1. Taraflar arasındaki "taşınmaz maliki ile davacı murisinin aynı kişi olduğunun tespiti" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 16. Sulh Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararı davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece

Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: 

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Kadıköy 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2005/8.2 E. sayılı dosyasında 6.1 ada 2 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki kayyımlık kararının kaldırılarak, idaresinin mirasçı sıfatıyla kendisine verilmesini talep ettiğini, ancak mirasbırakanları İsmail Hakkı ile Ömer Faruk'un isimlerinin tapu kaydında yanlışlıkla İsmail ve Faruk olarak yazıldığının anlaşıldığını, mahkemece bu yanlışlığın düzeltilmesi için dava açmak üzere müvekkiline süre verildiğini, Kadıköy 1. Bölge Tapu Müdürlüğünden alınan 29.06.2006 tarih ve 157 sayılı yazıda taşınmazın 36/192 hissesinin Mustafa oğlu İsmail'e, 14/192 hissesinin ise Mehmet Hamdi oğlu Faruk'a ait olduğunun bildirildiğini, tapu kaydında malik isimleri "İsmail" ve "Faruk" şeklinde gözükse de gerçekte Faruk'un davacının mirasbırakanı "Mehmet Hamdi oğlu Ömer Faruk M." olduğunu, İsmail Hakkı'nın ise Ömer Faruk'un dedesi olduğunu, pay sahibi Ömer Faruk'un davacıyı evlat edindiğini ve tek mirasçı olarak davacının bulunduğunu ileri sürerek, tapu kaydında "İsmail" ve "Faruk" olarak yazılan malik isimlerinin "İsmail Hakkı" ve "Ömer Faruk" şeklinde düzeltilmesi isteminde bulunmuş, 20.02.2014 tarihli duruşmada ise deliller toplandıktan sonra tapu maliki İsmail'in davacının murisi olmadığını tespit ettiklerini, ancak Ömer Faruk'un müvekkilinin murisi olduğunu beyan ederek, bu yönden karar verilmesini talep etmiştir. 

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; taşınmazın 36/192 hissesinin Mustafa oğlu İsmail'e ait olduğunu, dava dilekçesinde İsmail Hakkı olarak düzeltilmesi istenilen Ömer Faruk'un dedesinin ise Halil oğlu İsmail Hakkı olup, baba isimlerinin farklı olduğunu, bu kişilerin aynı kişi olmadıklarını, tapu kaydında bir yazım hatasının bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı: 

6. İstanbul Anadolu 16. Sulh Hukuk Mahkemesinin 26.06.2014 tarihli ve 2012/338 E., 2014/465 K. sayılı kararı ile; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 382/ç-1 bendinde taşınmaz üzerinde taraf oluşturulmasına ve hak ihlaline sebep olmayacak düzeltmelerin yapılmasına ilişkin istemlerin çekişmesiz yargı işi olarak düzenlendiği, davacının ise taşınmazın mahkeme kararıyla satışından önce tapuda paydaş olan Mustafa oğlu İsmail ile Mehmet Hamdi oğlu Faruk'un mirasçısı olduğunu iddia ettiği, davanın taraf oluşturulmasına ve hak ihlaline sebebiyet vermeyecek düzeltmeye ilişkin bulunmadığı, davacının murisi olduğunu iddia ettiği kişilerin veraset ilamlarında gösterilen kişilerin tespiti ile bu kişilerin davaya dahili edilerek taraf teşkilinin tamamlanması ve ondan sonra davanın görülmesi gerektiği, istemin çekişmesiz yargı işi olmadığı gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine, kararın kesinleşmesi ve talep hâlinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur. 

8. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 09.12.2014 tarihli ve 2014/21349 E., 2014/19278 K. sayılı kararı ile; 

"... Dava, kayıt maliki ile davacının murisinin aynı kişi olduğunun tespiti isteğine ilişikin olup, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun(HMK) yürürlüğü zamanında açılmış; mahkemece, davanın çekişmeli yargı olarak asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği belirtilmek suretiyle görevsizlik kararı verilmiştir.

Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 382/1. maddesinde; "Çekişmesiz yargı, hukukun, mahkemelerce, aşağıdaki üç ölçütten birine veya birkaçına göre bu yargıya giren işlere uygulanmasıdır" hükmüne yer verilmiş; bu ölçütler ise ilgililer arasında uyuşmazlık olmayan haller, ilgililerin ileri sürebileceği herhangi bir hakkın bulunmadığı haller ve hakimin re’sen harekete geçtiği haller olarak ifade edilmiştir.

Kanunda çekişmesiz yargı işlerinin neler olduğu, önce genel çerçevesi belirlenerek daha sonra da mümkün olduğunca sayılarak belirtilmiştir. Ancak bu sayma sınırlı olmadığından, yasa maddesinde sayılmayan fakat çekişmesiz yargı ölçütlerini taşıyan diğer işlerin de çekişmesiz yargı işi olarak kabulü gerekir. Başka bir ifadeyle, 382. maddede sayılmamakla beraber çekişmesiz yargının ölçütlerinden birini veya birkaçını taşıyan bir iş de çekişmesiz yargı işi olarak değerlendirilebilir. 

Bu tür işlerde, talep eden taraf ile hasım gösterilen Tapu Müdürlüğü arasında bir uyuşmazlık yoktur. Tapu Müdürlüğü davada sadece yasal hasım olarak yer almaktadır. Gerçekte, yargılamada taraf değil, sadece ilgilidir. İlgililerin uzlaşması halinde çekişmenin ortadan kalktığından söz edilemiyeceği gibi, ilgili tarafın davayı kabulü de sonuç doğurmaz. Taraflar arasında bu anlamda gerçek bir çekişmenin varlığı söz konusu değildir. 

Diğer taraftan, 382. maddenin 2-ç/1. fıkrasında "Taşınmaz üzerinde taraf oluşturulmasına ve hak ihlaline sebebiyet vermeyecek düzeltmelerin yapılması" çekişmesiz yargı işi olarak sayılmış olup, niteliği itibariyle tapu kayıt maliki ile davacının murisinin aynı kişi olduğunun tespiti işleri de bu tanıma uymaktadır. 

Hal böyle olunca, işin esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi yerine, yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir..." gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. İstanbul Anadolu 16. Sulh Hukuk Mahkemesinin 05.05.2015 tarihli ve 2015/146 E., 2015/313 K. sayılı kararı ile ilk hükümdeki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının iddiası ve dosya kapsamına göre eldeki davanın, taşınmaz üzerinde taraf oluşturulmasına ve hak ihlaline sebebiyet vermeyecek bir düzeltmeye ilişkin olup olmadığı, varılacak sonuca göre çekişmesiz yargı işi olarak sulh hukuk mahkemesinde görülmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Öncelikle belirtmek gerekir ki, tapu kaydında kimlik bilgilerinin düzeltilmesi için açılan davalardaki amaç, tapu kayıtlarının nüfus kayıtlarına uygun hâle getirilmesi olduğundan, bu yöndeki istemler kendi içinde tapu kayıt maliki ile davacı ya da murisinin aynı kişi olduğunun tespiti istemini de taşımaktadır. 

13. Dava dilekçesinde de 6.1 ada 2 parsel sayılı taşınmaz maliklerinden İsmail ile Faruk'un davacının mirasbırakanları olduğu ileri sürülerek tapu kaydında yazılı olan malik isimlerin nüfus kayıtlarına uygun şekilde düzeltilmesi talebinde bulunulmuş, davacı vekilinin 20.02.2014 tarihli beyanı ile istem kayıt maliklerinden Faruk'a hasredilmiştir.

14. Ancak, dava tarihinden önce 6.1 ada 2 parsel sayılı taşınmaz mahkeme kararı üzerine satılıp, 24.03.2011 tarihinde dava dışı Sıddık Paşa isimli kişi adına tescil edildiğinden artık tapu kaydında bir düzeltme yapılamayacak ise de kayıt maliki ile davacı murisinin aynı kişi olduğunun tespit edilmesinde davacının hukuki yararının bulunduğu açıktır.

15. Bilindiği üzere, taşınmazların kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı, cinsiyeti, doğum tarihleri gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturmaktadır. 

16. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 1027. maddesine göre ilgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memuru, Tapu Sicili Tüzüğü kuralları uyarınca resen düzeltilmesi mümkün olan basit yazı yanlışlıkları (adi yazım hataları) dışında, tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararı ile düzeltebilir.

17. Diğer taraftan; çekişmesiz yargı çekişmeli yargıdan farklı özellikleri bulunan bir yargı çeşidi olup, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 382. maddesinin 1. bendinde; "Çekişmesiz yargı, hukukun mahkemelerce, aşağıdaki üç ölçütten birine veya birkaçına göre bu yargıya giren işlere uygulanmasıdır" hükmüne yer verildikten sonra üç temel ölçüt "ilgililer arasında uyuşmazlık olmayan hâller", "ilgililerin ileri sürebileceği herhangi bir hakkının bulunmadığı hâller" ve "hâkimin resen harekete geçtiği hâller" olarak ifade edilmiştir.

18. Bu düzenlemeden anlaşılacağı gibi çekişmeli yargıda, taraflar arasında iddia ve savunma çerçevesinde mahkemece çözümlenmesi gereken bir uyuşmazlık vardır. Çekişmesiz yargı işlerinde ise ilgililer arasında kural olarak bir uyuşmazlık yoktur. Yine, çekişmeli yargının konusunu tarafların subjektif hakları oluşturduğu hâlde, çekişmesiz yargıda talepte bulunan kişinin ilgili tarafa karşı ileri sürebileceği hiçbir subjektif hakkı bulunmamaktadır. 

19. Çekişmeli yargıda kural olarak taraflarca getirilme ilkesi (HMK m. 25) geçerli iken, çekişmesiz yargı işlerinde aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde kendiliğinden araştırma ilkesi geçerlidir.

20. Çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadığı sürece sulh hukuk mahkemesidir (HMK m.383). Yine çekişmeli yargıda esas olan yazılı yargılama usulü olduğu hâlde, çekişmesiz yargı işlerinde, niteliğine uygun düştüğü ölçüde, basit yargılama usulü uygulanır (HMK m.385/1).

21. Çekişmesiz yargıda verilen kararların niteliği de HMK'nın 388. maddesinde açıkça düzenlenmiş ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hâllerde, çekişmesiz yargı kararlarının maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyeceği hüküm altına alınmıştır. Bu nedenle kararın haksız veya hatalı görülmesi hâlinde ileri sürülen delillere göre yeniden düzeltme talebinde bulunulabilmesi, hükmün değiştirilebilmesi mümkündür.

22. HMK'da çekişmesiz yargı işlerinin neler olduğu önce genel çerçevesi belirlenerek, daha sonra da mümkün olduğunca sayılarak belirtilmiştir. Ancak bu sayma sınırlı olmadığından yasa maddesinde sayılmayan fakat çekişmesiz yargı ölçütlerini taşıyan diğer işlerin de çekişmesiz yargı işi olarak kabulü gerekir. 

23. Tapu müdürlüğüne husumet yöneltilerek açılması gereken kayıt düzeltme davalarında da gerçekte tapu müdürlüğü ile davacı arasında bir uyuşmazlık yoktur. Tapu sicilini tutmakla görevli ve sorumlu olan tapu müdürlüğü davada sadece yasal hasım olarak yer almaktadır. Yargılamada taraf değil, ilgilidir. Davacı ile tapu müdürlüğünün uzlaşması ile uyuşmazlığın sona erdiğinden söz edilemeyeceği gibi ilgili tapu müdürlüğünün davayı kabul etmesi de sonuç doğurmaz. 

24. Bu nedenle kayıt düzeltme istemleri çekişmesiz yargı işi niteliğinde olup, sulh hukuk mahkemesi görevlidir. Mahkemece, hem çekişmesiz yargı işi olması hem de taşınmazlar üzerindeki hakları göstermek, bunların tesis ve devirlerini sağlamak için tapu sicilinin tutulmasını üstlenen Devletin doğru sicil oluşturma yükümlülüğü bulunduğundan, kendiliğinden (resen) araştırma ilkesi uyarınca deliller toplanılarak karar verilir. 

25. Bu tür işlerde verilen kararlar kesin hüküm teşkil etmez ise de düzeltme ya da tespite karar verilebilmesi için mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılması ve kayıt maliki ile davacı ya da murisinin aynı kişi olduğunun şüpheye yer bırakmayacak şekilde saptanması gerekmektedir. Yapılacak inceleme ve araştırma sonucunda, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığı takdirde istemin kabulü yoluna gidilmelidir. 

26. Kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir. Çünkü, HMK'nın 382/ç-1. maddesinde sadece taşınmaz üzerinde taraf oluşturulmasına ve hak ihlaline sebebiyet vermeyecek düzeltmelerin yapılması çekişmesiz yargı işi olarak sayılmıştır.

27. Bu bağlamda, davacının kayıt maliki ile kendi murisinin aynı kişi olduğunu ileri sürerek tapu müdürlüğüne yönelttiği davada, dava dışı başka kişilerin kayıt malikinin kendi murisleri olduğunu ileri sürerek çekişme yaratmaları durumunda dahi görülmekte olan tespit davası çekişmesiz yargı kapsamından çıkmaz. Böylesi bir durum mülkiyetin nakline sebebiyet verilmemesi açısından ancak davanın ret sebebini oluşturabilir.

28. Öte yandan, verilen bir görevsizlik kararı üzerine görevli mahkemede görülmeye başlanan dava yeni bir dava olmayıp, görevsiz mahkemede açılan davanın devamı niteliğindedir. Bu nedenle kayıt düzeltme ya da tespit istemiyle açılan dava sırasında çekişme çıkması ya da mülkiyetin nakli ihtimalinin doğması durumunda görevsizlik kararı verilerek, davaya asliye hukuk mahkemesinde devam etme olanağı bulunmamaktadır. Çünkü, ortaya çıkan çekişme ya da mülkiyet ihtilafının tarafı tapu müdürlüğü olmadığından ihtilafın ona karşı görevli mahkemede sürdürülerek çözümlenmesi mümkün değildir. Davacının eldeki davada sadece ilgili sıfatıyla yer alan tapu müdürlüğünden maddi hukuk anlamında talep ettiği bir mülkiyet hakkı bulunmamaktadır. 

29. Nitekim benzer bir olayda; Hukuk Genel Kurulunun 04.04.2019 tarih ve 2017/1-1261 E., 2019/408 K. sayılı kararı ile yargılama usulleri birbirinden farklı olduğundan ve çekişmesiz yargı işlerinde teknik anlamda bir hasım bulunmadığından, davaya görevsizlik kararı verilerek asliye hukuk mahkemesinde devam edilemeyeceği kabul edilmiştir.

30. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin ve aynı zamanda dava şartı niteliğinde olduğu, diğer yandan bir davada davacı ve davalı sıfatının kime ait olduğunun tespiti hususunun tamamen maddi hukuk kurallarına göre görevli mahkemece tespit edileceği, somut olayda da davacının taşınmaz üzerinde mülkiyete ilişkin hak iddiasında bulunarak açtığı davanın gerçekte çekişmesiz yargı işi olmadığı ve görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu belirtilerek, yerel mahkemece verilen göreve ilişkin direnme kararının onanması gerektiği görüşü dile getirilmiş ise de bu görüş Hukuk Genel Kurulu çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

31. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararında ve yukarıda açıklanan ilave nedenlerle bozma kararına uyulması ve işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece görevsiz olduğu gerekçesiyle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

32. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ: 

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilave nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun'un 440/III-2 ve 3. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 08.07.2020 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

KARŞI OY

1. Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki temel uyuşmazlık, murisine ait olduğunu iddia ettiği kayyumdaki taşınmazın kendisine teslimi ve kayyumluk kararının kaldırılmasını sağlama üzere taşınmazın kayden malikinin adının tapuda düzeltimi için açılan kayıt düzeltim davasının çekişmesiz yargı işi olup olmadığı, buna bağlı olarak taşınmaz üzerinde taraf oluşturulmasına ve hak ihlaline sebebiyet vermeyecek bir düzeltmeye ilişkin olup olmadığı, varılacak sonuca göre çekişmesiz yargı işi olarak sulh hukuk mahkemesinde görülmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

2. Yerel mahkemenin “taşınmaz üzerinde taraf oluşturulmasına ve hak ihlaline sebebiyet vermeyecek düzeltmelerin çekişmesiz yargı işi olduğu, davacının taşınmazın önceki maliki olan ve kayıtlarda belirleyici açık kimlik bilgileri ve nüfus kayıt bilgileri yazılı olmayan sadece baba isimleri ile tespit edilmiş olan tapu maliklerinin kendi murisi olduğunu iddia ettiği, bu istemin aynı zamanda davacının murislerinin taşınmazın maliki olduklarının tespitine yönelik olduğu, oysa ki tescile dayanak belgelerden tapu maliki İsmail'in başka mirasçılarının da bulunduğu ve bu kişilerin hatta diğer taşınmaz hissedarlarının davaya dahil edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra yapılacak yargılama ile karar verilmesi gerektiği, davanın 382/2-ç bendinde düzenlenen işlerden olmadığı” gerekçesi ile verdiği görevli olmadığına dair direnme kararı, çoğunluk görüşü ile Özel Daire bozma kararı ve ilave gerekçe benimsenerek “davanın kayıt düzeltim davası olduğu ve davada tapu sicil müdürlüğünün taraf gösterildiği, tapu sicil müdürlüğünün de yasal hasım olduğu, tapu kaydı malikinin mirasçılarının taraf gösterilmediği, gerçek bir çekişme olmadığı, davacının tapu kaydının mirasçısı olmadığının tespiti hâlinde, davanın reddi gerektiği” gerekçesi ile direnme kararı bozulmuş ve sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu kabul edilmiştir.

3. Sayın Çoğunluğun bozma kararı aşağıda açıklanan nedenler ve özellikle tapu kayıt malikinin mirasçısı olarak taşınmazın kendisine teslimini istemesi, mülkiyet iddiasında bulunması ve mirasçısı olmadığının anlaşılması hâlinde husumetin görevli mahkemede değerlendirilmesinin gerekmesi nedeni ile isabetli değildir. 

4. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir (6100 sayılı HMK. mad. 1. cümle 2) ve mahkemelerin görevli olması dava şartlarındandır (6100 sayılı HMK. mad. 114/1.c). Bu nedenle, mahkeme, (davanın her safhasında) görevli olup olmadığını kendiliğinden (resen) inceler ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı verir (mad.115,1).

5. Bir hakkın sahibinin (davacının) veya o hakka uymakla yükümlü olan borçlunun (davalının); bir başka deyişle o davada davacı ve davalı sıfatının kime ait olacağı tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın taraflarının, o dava yönünden davacı veya davalı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi hâlinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir (Kuru, Baki-Arslan, Ramazan-Yılmaz, Ejder: Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 1995, 7.baskı, s.231.,Üstündağ, Saim. Medeni Yargılama Hukuku, Alfa Basım Yayım Dağıtım, İstanbul 1997, s.307).

6. 6100 sayılı HMK’un 382. maddesi uyarınca genel kriter olarak “Çekişmesiz yargı, hukukun, mahkemelerce, aşağıdaki üç ölçütten birine veya birkaçına göre bu yargıya giren işlere uygulanmasıdır:

a) İlgililer arasında uyuşmazlık olmayan hâller.

b) İlgililerin, ileri sürülebileceği herhangi bir hakkının bulunmadığı hâller.

c) Hâkimin resen harekete geçtiği hâller.

Görüldüğü gibi taraflar arasında uyuşmazlık var veya taraf bir hakkının bulunduğunu iddia ediyor ise burada çekişmesiz yargı işinden söz edilemeyecektir.

Diğer taraftan, aynı madde de “taşınmaz üzerinde taraf oluşturulmasına ve hak ihlaline sebebiyet vermeyecek düzeltmelerin yapılması” eşya hukukunda çekişmesiz yargı işi olarak sayılmıştır (382/ç.1). Bu hükme göre de kayıt düzeltimi isteminde taraf oluşturulacak ve hak ihlaline neden olacak ise kayıt düzeltim davası çekişmesiz yargı işi olarak görülemeyecektir.

7. Somut uyuşmazlıkta, davacının dava dilekçesinde açıkça tapu kaydı malikinin mirasçısı olduğunu, kayyum kararının kaldırılmasını ve taşınmazın kendisine verilmesi için, tapudaki kayıt düzeltim davasını açtığı sabittir. Davacı bir hak iddiasında bulunmaktadır ve taraf oluşturulmadığı takdirde hak ihlaline neden olunacaktır. O hâlde bu tapu kaydı düzeltim davasının çekişmesiz yargı işi olmadığı ve bu nedenle sulh hukuk mahkemesinin değil, genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemesinin görevli olacağı açıktır. Çoğunluğun hak iddia eden davacının mirasçı olmadığının tespiti hâlinde mahkemenin husumetten reddetmesi gerektiği görüşü anılan hükümlere göre isabetli değildir. Zira maddi hukuk sorunu olan husumettin, görevli mahkemede değerlendirilmesi gerekir. Kayıt düzeltim davasında taraf oluşturulması, kısaca husumet sorunu var ise uyuşmazlık çekişmeli hâle geldiğinden, sulh hukuk mahkemesinin görevi yasa gereği ortadan kalkacaktır. Yerel mahkemenin direnme kararını yerinde bulduğumuzdan, Sayın çoğunluğun görüşüne açıklanan nedenlerle katılınmamıştır. 

Yakup ATA          Bektaş KAR           Fatma Feyza ŞAHİN 
Üye                     Üye                        Üye