T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ (İLK DERECE)

GEREKÇELİ KARAR

DAVA                 : Hakem Heyeti Kararının İptali
DAVA TARİHİ    : 17/06/2019
KARAR TARİHİ : 17/10/2019 (17/11/2019 yazım tarihli)

ASIL DAVA : Davacı vekili; müvekkili tarafından Ö.D. ..A.Ş'ye ait emtianın taşıma sırasında oluşabilecek rizikolara karşı Nakliyat Emtia Sigorta Poliçeleri ile teminat altına alındığını, sigortalıya ait demir emtiasının, Aliağa'dan İngiltere'ye M.Y. gemisi ile taşındığını, tahliye sırasında emtianın davalının ağır kusuru ve ihmali sebebi ile deniz suyuna maruz kalarak ıslanıp paslanarak hasarlandığını, boşaltma limanında bir ekspertiz incelemesi yapıldığını, sigortalısının uğradığı zarar ve ziyanı tazmin ettiğini, 6102 Sayılı TTK 1472. maddesine göre hukuken sigortalısının haklarına halef olduğunu, bu kapsamda, davalı aleyhine 22/06/2012 tarihinde İstanbul 10. İcra Dairesinin 2012/2.17-2.18-2.19-2.20-2.21-2.22 esas sayılı dosyalarda ilamsız icra takibi başlatıldığını, borçlunun itirazı üzerine tüm icra dosyalarına yapılan itirazların iptali için İst. 51. ATM'nin 2013/.3 esas sayılı dosyasında dava açıldığını, mahkemece, konşimentonun atıf yaptığı çarter partide tahkim şartı bulunduğunu, bu sebeple mahkemenin görevsiz olduğunu ve bu uyuşmazlığın çözümünde İstanbul'da oluşturulacak tahkim heyetinin yetkili ve görevli olduğunu belirterek davayı reddettiğini ve kararın kesinleştiğini,fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 42.399,19- GBP alacağın 22/06/2012 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle davalıdan tahsiline, 6762 Sayılı TTK.'nın 1235 ile 1236. maddesi uyarınca M.Y. gemisi üzerinde rehin hakkının doğduğunun tespitine karar verilmesini talep ettiğini, ancak 10/05/2019 tarihli hakem heyeti kararıyla davacının talebinin kısmen kabulü ile 7.078,48-GBP tazminat bedelinin 22/06/2012 tarihinden faiziyle birlikte davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin ve kanuni rehin hakkı talebinin reddine karar verildiğini ancak ;ekspertiz raporlarıyla sabit olan hasarın deniz taşıması sırasında meydana geldiği gemi alacağı meydana getirdiği sabit iken yerleşik yargıtay içtihatlarına aykırı şekilde kanuni rehin hakkı talebinin reddedildiğini ekspertiz raporu ve gümüş nitrat testi ile belirlenen hasara bir gerekçe gösterilmeden red kararı verilmesinin, hakem heyetini yetkisini aştığını TTK 1184 gereği eksperlerin resmi tayin olmuş eksper statüsünde olduğunu, kanuni rehin hakkının reddine ilişkin kararın kamu düzenine aykırı olduğunu ileri sürerek, Hakem Heyeti kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının kendisine tanınan 60 günlük ek süre içerisinde tahkim yoluna başvurmadığını, kendilerince İstanbul BAM 13. HD nezdinde hak düşürücü süre nedeniyle hakem kararının iptalinin talep edildiğini, ancak davacının hakem kararının iptaline ilişkin ileri sürdüğü sebeplerin mesnetsiz olduğunu, hakem kararının iptali talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.

BİRLEŞEN DAVA : Karşı taraf ile müvekkili arasında, müvekkilinin gemisi ile yapılan taşıma neticesinde ortaya çıktığı iddia edilen yük hasarına ilişkin olarak gerçekleştirilen tahkim yargılaması neticesinde hakem heyeti tarafından 10/05/2019 tarihinde hakem heyeti kararı verildiğini, karşı tarafça tahkim yoluna hak düşürücü süre içerisinde başvurulmamış olup hak düşürücü süreye uyulup uyulmadığı konusu kamu düzenini ilgilendirdiğinden buna uygun değerlendirme yapmayan hakem kararının iptali gerektiğini, TTK'nın 1067. maddesine göre; malların tesliminden veya teslim edilmiş olmaları icap eden tarihten itibaren bir yıl içinde mahkemeye müracaat edilmediği takdirde taşıyan aleyhine malların ziya veya hasarından dolayı her türlü mesuliyet davası hakkının düşeceğini, bu sürenin sigortalıya nasıl uygulanması gerekiyorsa sigortalının haklarına halef olan sigortacı bakımından da aynı şekilde uygulanacağınıbelirterek, kanuna ve kamu düzenine aykırı 10/05/2019 tarihli hakem kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

BİRLEŞEN DAVADA CEVAP : Yargıtay'ın onama kararının ardından karar düzeltme yoluna başvurulduğunu ancak karar düzeltme talebinin de reddine karar verildiğini, karar düzeltme isteminin reddinin 09/02/2016 tarihinde tebliğ edildiğini, bu durumda TBK'nun 158. maddesinde tanınan 60 günlük ek süreye istinaden 05/04/2016 tarihinde tarafınca tahkim yoluna başvurulduğunu, bunun aksinin, adil yargılanma hakkının ve hukuki dinlenilme hakkının ihlaline sebebiyet vereceğini, belirterek 31/05/2019 tarihinde İstanbul BAM 12. HD'nin 2019/3 Esas sayılı dosyası nezdinde hakem kararının iptali davasının açıldığını, dosyanın HMK.'nun 166. maddesi kapsamında İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi'nin 2019/3 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesini talep etmiştir.

HAKEM KARARI : Hakemler M.K.Ş., M.K.E. ve D.M. hakem heyeti tarafından verilen 10/05/2019 tarihli karar ile; davalının hak düşürücü süreye ilişkin itirazlarının yerinde olmadığı, eTTK 1067.maddesi gereği; denizyolu ile taşınan malların ziya veya hasarından doğan mesuliyetleri için taşıyan aleyhine malların tesliminden veya teslim edilmesi gereken tarihten 1 yıl içerisinde yasal yollara başvurulması gerektiği, dava konusu emtianın bir kısmının 04/07-08/07/2011 ve 12/07-14/07/2011 tarihlerinde boşaltıldığı, davacının 1 yıllık hakdüşürücü süre henüz dolmadan 26/02/2016 tarihinde İstanbul 10. İcra Dairesinde ilamsız icra takibi başlattığı, borçlunun itirazı üzerine İst. 51. ATM'nde itirazın iptali davasının açıldığı, mahkemece görevsiz olduğu ve tahkime tabi olduğu gerekçesiyle 19/06/2014 tarihinde davanın reddedildiği, kararın Yargıtay'ca 04/02/2015 tarihinde onandığı, davacının karar düzeltme başvurusu Yargıtayca reddedilmeyerek işleme alınmasının dosyanın halen açık olduğu anlamına geldiği, ancak karar düzeltmenin yolunun tüketilmesi ile kararın kesinleşebileceği, dosya karar düzeltme yolunda iken tahkim yoluna başvurulması halinde derdestlik itirazı ile karşılaşılabileceği, dosya Yargıtay'ın en son 10/12/2015 tarihli karar düzeltme isteminin reddi kararıyla dosya sonlanmış olacağından bu tarih esas alınarak TBK 158'de düzenlenen 60 günlük ek sürenin bu kararın davacıya tebliğ tarihinden itibaren başladığı, bu sebeple 09/02/2016 tarihinde tebliğden karardan sonra 60 günlük ek süreye uyularak 05/04/2016 tarihinde tahkime başvurulduğu, bu sebeple hak düşürücü süre itirazının oyçokluğu ile reddedildiği, esasa geçildiği, esasa ilişkin olarak da davacının talebinin kısmen kabulü ile 7.078,48-GBP tazminatın 22/06/2012 tarihinden itibaren döviz faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazla istemin ve kanuni rehin hakkı talebinin reddine karar verilmiştir.

GEREKÇE : Asıl dava davacısı tarafından İstanbul 51. ATM nin 2013-.3 esas 2014/2.5 karar sayılı ilamı ile açılan itirazın iptali davası sırasında davacının halefi olduğu Ö.D.Ç. ile davalı arasında yapılan sözleşmede uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözüleceğine ilişkin tahkim şartı bulunduğu gerekçesiyle, dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiştir. Bu karar Yargıtay 11.HD nin 4.2.2015 tarih ve 2014/14065 esas, 2015/1246 karar sayılı ilamı ile onanmış, davacı vekili tashihi karar yoluna başvurmuş, tashihi karar yolu açık bulunmadığından istemin 11.HD nin 2015/6345 esas 2015/13332 karar sayılı ve 10.12.2015 tarihli ilamıyla reddedildiği, bu kararın 9 şubat 2016 tarihinde davacı vekiline tebliğ edildiği, kesinleşme şerhinin tashihine ilişkin ek kararın yine Yargıtay 11.HD nin 2017/108 esas, 2018/6119 karar sayılı ilamı ile onandığı anlaşılmaktadır.

Deniz taşıması sırasında hasar gören emtia nedeniyle hasar bedelinin davalı taşıyıcı tarafından tazmini için eTTK 1067 madde uyarınca süresinde icra takibi başlatıldığı hususunda ihtilaf yoktur. İhtilaf her iki taraf arasında hakdüşürücü süre içerisinde başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasının uyuşmazlığın tahkime tabii olması nedeniyle mahkemece verilen görevsizlik kararının kesinleşme tarihinin ne olduğu, karar düzeltme yolu açık olmadığı halde karar düzeltme yoluna başvurulması nedeniyle kesinleşmenin hangi tarihte gerçekleştiğinin tesbitindedir.

TBK 158. madde de "dava veya defii; mahkemenin yetkili veya görevli olmaması veya düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması ya da vaktinden önce açılmış olması nedeniyle reddedilmiş olupta, o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre geçmiş ise alacaklı 60 günlük süre içinde haklarını kullanabilir."şeklindedir. Yargıtay 11 HD nin 2017/108 esas, 2018 /6119 karar sayılı ilamında vurgulandığı üzere "Yargıtay onama ilamı sonunda onama ilamının kesin olduğunun belirtilmemesinin bu hususun kanun gereği karar düzeltme yolu kapalı olan karara karşı karar düzeltme yolunu açmayacağı gibi karar düzeltme yolunun mahkemece incelenmesi sözkonusu olmadığından onama ile kesinleşen hükmün kesinleşme tarihi değişmeyecektir.

6100 sayılı HMK'nın "İptal davası" başlıklı 439. maddesinde "(1) Hakem kararına karşı yalnızca iptal davası açılabilir. İptal davası, tahkim yeri bölge adliye mahkemesinde açılır; öncelikle ve ivedilikle görülür....

... ğ) Kararın kamu düzenine aykırı olduğu, tespit edilirse, hakem kararları iptal edilebilir." şeklinde düzenlenmiştir.Her iki taraf vekili hakem kararının kamu düzenine aykırı verildiğini iddia etmiştir.

Yargıtayca onanan görevsizlik nedeniyle red kararından sonra karar düzeltme istemi reddolunan davacı 5.4.2016 tarihinde M.K.E.'yi hakem tayin ederek karşı taraftan hakemini seçmesini istemiş, her iki hakem anlaşamadığından mahkemeye başvurularak 3. hakem seçilmiş ve hakem kurulu 28.9.2016 tarihinde ilk toplantı tutanağını düzenlemiş ve davalı dava dilekçesini 10.10.2016 tarihinde tebliğ almıştır.

HMK'nın 439/2. maddesinin (a) ila (f) bentleri arasında düzenlenen iptal sebeplerinin taraflarca ileri sürülerek ispatlanması; Kanun'un 439/2. maddesinin (g) ve (ğ) bentlerinde düzenlenen iptal sebeplerinin ise mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekmektedir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık taşıma sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup, HMK 439/2. maddesinin (g) bendi kapsamında kalmadığından, hakem kurulu kararına konu bu uyuşmazlığın niteliği itibariyle Türk hukukuna göre tahkime elverişli olduğu sonucuna varılmıştır.

6100 sayılı HMK'nın 439/2-ğ maddesi uyarınca hakem kararının kamu düzenine aykırı olması, kararın iptalini gerektirmektedir. Buna göre, bölge adliye mahkemesinin kamu düzenine aykırılığı tespit etmesi halinde o hususta tarafların talebi bulunmasa da hakem kararını iptal edebilecektir. Kamu düzenine aykırılık, iç hukukta ve milletlerarası özel hukukta kullanılan bir kavram olsa da, birbirinden farklı anlamlar taşıdığı gibi, bu konuyu tanımlayan yasal bir düzenleme de bulunmamaktadır.

İç hukuktaki kamu düzeni kavramı Türk toplumunun temel yapısı ve temel çıkarlarını koruyan, tarafların uymak zorunda olduğu kamu hukuku ve özel hukuka ilişkin emredici kurallar bütünüdür. Kamu düzenine aykırılık halleri, Anayasa'da düzenlenen temel hak ve özgürlüklere, Türk kanunlarının ana ilkelerine, Türk adap ve ahlak anlayışına aykırılıklar olarak örneklenebilir. Kamu düzeni kavramı zamana, yere ve olayın özelliğine göre değişebilir.

HMK'nın 439/2-ğ maddesinde hakem kararının kamu düzenine aykırı olduğunun tespiti halinde hakem kararının iptaline karar verilebileceği düzenlenmiş ise de, hakem kararının kamu düzenine aykırı olup olmadığının denetlenmesi, esasa ilişkin olarak hakemlerin doğru karar verip vermediğinin denetlenmesi anlamına gelmemektedir. Taraflarca kamusal bir otorite olan devlet yargı sistemi yerine alternatif tahkim sisteminin seçilmiş olması nedeniyle, hakemlerin esasa ilişkin olarak verecekleri kararı baştan kabul etmiş sayılacaklardır. Hakem kararları ancak HMK'nın 439. maddesinde sayılan sebeplerle sınırlı olarak iptal edilebilir. Bu sebeplerin taraflarca ileri sürülmesi gerekir. Bunun istisnası ise HMK'nın 439/2-g-ğ maddeleri gereğince mahkemelerin re'sen göz önüne almaları gereken kamu düzenine aykırılık ve hakem kararına konu uyuşmazlığın Türk hukukuna göre tahkime elverişli olup olmadığı hususlarıdır. Kamu düzenine aykırılık halleri, esas veya usul hakkındaki kararlara ilişkin olabilir. Usul yönünden savunma hakkını kısıtlayan veya kaldıran konularda kamu düzenine aykırılık düşünülebilir.

eTTK 1067. maddedeki 1 yıllık süre hakdüşürücü süredir.Ancak davacı görevsizlik kararının Yargıtayca onandığını, karar düzeltme yoluna başvurduklarını ve bu istemin reddine ilişkin kararın tebliğinden sonra TBK 158.madde uyarınca 60 günlük süre de tahkime başvurduklarını, davalı da sürenin onama ilamının tebliğinden itibaren başlayacağını 60 günlük ek sürenin geçirildiğini savunmaktadır. Hak düşürücü süre hukukumuzda kamu düzenine ilişkin kabul edilmektedir. Bu sebeble hak düşürücü süre hakim tarafından taraflar ileri sürmese de re"sen nazara alınır. Mahkemelerce re"sen incelenmekte olan hakdüşürücü süreye ilişkin itirazın TBK 158. maddesi gereğince 60 günlük ek süre Yargıtay onama ilamının davacıya tebliğ edildiği tarihten itibaren hesaplanması gerektiği halde, hakem heyeti karar düzeltmeye ilişkin ilamın davacıya tebliğ tarihi olan 09/02/2016 tarihinden itibaren hesaplanması gerektiği ve 60 günlük ek süre uygulanmak suretiyle hak düşürücü süre geçtiği halde, hak düşürücü süreye ilişkin itirazın reddine ve esasa ilişkin karar verilmesi kamu düzenine aykırılık teşkil ettiğinden birleşen dosya davacı vekilinin iptal davasının kabulüne, asıl davada davacı vekilinin iptal sebepleri hükmün esasına, Yargıtay ilamlarına aykırı karar verildiğine yönelik bulunduğu iptal davasında kanunun yanlış uygulandığına yönelik inceleme yapılamayacağı gözetildiğinde, HMK 439.maddesi kapsamında incelenebilecek iptal sebeplerinden olmadığından asıl dava davacı vekilinin iptal talebinin reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1- Asıl davada davacı vekilinin hakem kararının iptali isteminin REDDİNE,

2- Birleşen 13. Hukuk Dairesi'nin 2019/4 (İlk Derece) Esas-2019/4 Karar sayılı dosyasında davanın KABULÜNE;

"Başhakem M.K.Ş., Hakem M.K.E., Hakem D.M.'tan müteşekkil hakem heyetinin 10/05/2019 tarihli hakem kararının İPTALİNE,"

Asıl davada; peşin harcın karar harcına mahsubuna, başkaca harç alınmasına yer olmadığına,

Birleşen davada; peşin harcın karar harcına mahsubuna başkaca harç alınmasına yer olmadığına,

Asıl davada davalı vekili için takdir olunan 2.725-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,

Birleşen davada davacı vekili için takdir olunan 2.725- TL vekalet ücretinin birleşen davada davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,

Asıl davada davalı-birleşen davada davacı Y. Denizcilik Ve Ticaret Limited Şirketi tarafından yapılan 62,70- TL tebligat ve müzekkere gideri ile birleşen davada ödenen 44,40-TL karar harcının asıl davada davacı-birleşen davada davalıdan alınarak Y. Denizcilik Ve Ticaret Limited Şirketi"ne ödenmesine,

Asıl davada davacı -birleşen dosya davalısı tarafından yapılan yargı giderinin üzerinde bırakılmasına,

Karar kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine,

Gerekçeli kararın birer örneğinin taraflara tebliğine,

HMK 'nun 361/1. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceğine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle karar verildi. 17/10/2019

 

T.C.
YARGITAY    
11. Hukuk Dairesi

ESAS NO            : 2020/231
KARAR NO         : 2020/3734

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ           : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ
                                    (İLK DERECE)
TARİHİ                      : 17.10.2019
NUMARASI              : 2019/3 - 2019/4
ASIL DAVADA DAVACI-BİRLEŞEN 
DAVADA DAVALI     :
M. SİGORTA A.Ş.
VEKİLİ                      : Av. F.T.
ASIL DAVADA DAVALI-BİRLEŞEN 
DAVADA DAVACI    :
Y. DENİZCİLİK VE TİC. LTD. ŞTİ. 
VEKİLİ                        : Av. O.A.
BİRLEŞEN DAVA    : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİNİN 
                                   2019/4 ESAS

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasındaki davada Sigorta Tahkim Komisyonu Hakem Heyeti'nce verilen 10.05.2019 günlü karar, asıl davada davacı/birleşen davada davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, saklanmak üzere tevdi edildiği (ilk derece mahkemesi sıfatıyla) İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi'nin 2019/3 - 2019/4 sayılı kararı temyiz incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmiş olup, duruşma için belirlenen 29.09.2020 günü hazır bulunan asıl davada davacı sigorta vekili Av. N.T. ile karşı taraf vekili Av. B.Ö. dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi Rahime Tezcan tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili, müvekkilinin dava dışı sigortalıya ait emtianın taşınması sırasında oluşabilecek rizikoları Nakliyat Emtia Sigorta Poliçesi ile teminat altına aldığını, sigortalıya ait demir emtiasının Aliağa'dan İngiltere'ye M.Y. gemisi ile taşındığını, tahliye sırasında emtianın davalının ağır kusuru ve ihmali sebebiyle deniz suyuna maruz kalarak hasarlandığını, boşaltma limanında ekspertiz incelemesi yapıldığını ve sigortalının zararı tazmin edilerek haklarına halef olunduğunu, davalı aleyhine 22.06.2012 tarihinde, İstanbul 10. İcra Dairesi’nin 2012/2.17-2.18-2.19-2.20-2.21-2.22 Esas sayılı dosyalarında ilamsız icra takibi başlatıldığını, borçlunun itirazı üzerine tüm icra dosyalarına yapılan itirazların iptali için İstanbul 51. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2013/.3 E. sayılı dosyasında dava açıldığını, mahkemece, konşimentonun atıf yaptığı çarter partide tahkim şartı bulunduğunu, mahkemenin görevsiz olduğunu, uyuşmazlığın çözümünde İstanbul'da oluşturulacak tahkim heyetinin yetkili ve görevli olduğunu belirterek davanın reddedildiğini ve kararın kesinleştiğini, müvekkilinin süresi içerinde tahkime başvurarak, fazlaya ilişkin haklarını saklı kalmak kaydıyla 42.399,19 GBP alacağın 22.06.2012 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle davalıdan tahsiline ve 6762 sayılı TTK'nın 1235 ile 1236. maddesi uyarınca gemi üzerinde rehin hakkı doğduğunun tespitine karar verilmesini talep ettiğini, ancak 10.05.2019 tarihli hakem heyeti kararıyla talebin kısmen kabulü ile 7.078,48 GBP’nin 22.06.2012 tarihinden faiziyle birlikte tahsiline, fazlaya ilişkin ve ayrıca kanuni rehin hakkı talebinin reddine karar verildiğini ancak, ekspertiz raporlarıyla sabit olan hasarın, deniz taşıması sırasında meydana geldiği ve gemi alacağı oluşturduğu sabit iken, yerleşik Yargıtay içtihatlarına aykırı şekilde kanuni rehin hakkı talebinin reddedildiğini, ekspertiz raporu ve gümüş nitrat testi ile belirlenen hasara bir gerekçe gösterilmeden red kararı vererek hakem heyetinin yetkisini aştığını, kanuni rehin hakkının reddine ilişkin kararın kamu düzenine aykırı olduğunu ileri sürerek, Hakem Heyeti kararının iptalini talep ve dava etmiş, birleşen davada ise, tahkime süresi içerisinde başvurulduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Davalı-birleşen davada davacı vekili, davacının süresinde tahkime başvurmadığını ayrıca, iptal sebebi olarak ileri sürülen hususların da yerinde olmadığını savunarak, asıl davanın reddini, birleşen davada ise, davalı tarafça tahkim yoluna süresi içerisinde başvurulmadığını, hak düşürücü süreye uyulup uyulmadığı hususu kamu düzenini ilgilendirdiğinden buna uygun değerlendirme yapmayan hakem kararının iptali gerektiğini ileri sürerek, hakem kararının iptalini talep ve dava etmiştir. 

İstinaf Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, 6762 sayılı TTK’nın 1067. maddedeki 1 yıllık sürenin hakdüşürücü süre olduğu, ancak davacının görevsizlik kararının Yargıtay'ca onandığı ve karar düzeltme yoluna başvurdukları, bu istemin reddine ilişkin kararın tebliğinden sonra TBK’nın 158. maddesi uyarınca 60 günlük sürede tahkime başvurdukları, davalının da sürenin onama ilamının tebliğinden itibaren başlayacağını ve 60 günlük ek sürenin geçirildiğini savunduğu, hak düşürücü sürenin hukukumuzda kamu düzenine ilişkin kabul edildiği, bu nedenle hak düşürücü sürenin hakim tarafından taraflar ileri sürmese de re’sen nazara alınması gerektiği, mahkemelerce re’sen incelenmekte olan hakdüşürücü süreye ilişkin itirazın TBK’nın 158. maddesi gereğince 60 günlük ek sürenin Yargıtay onama ilamının davacıya tebliğ edildiği tarihten itibaren hesaplanması gerektiği halde, hakem heyeti karar düzeltmeye ilişkin ilamın davacıya tebliğ tarihi olan 09.02.2016 tarihinden itibaren hesaplanması gerektiği ve 60 günlük ek süre uygulanmak suretiyle hak düşürücü süre geçtiği halde, hak düşürücü süreye ilişkin itirazın reddine ve esasa ilişkin karar verilmesinin kamu düzenine aykırılık teşkil ettiğinden birleşen dosyada davacı vekilinin iptal davasının kabulüne, asıl davada davacı vekilinin iptal sebepleri hükmün esasına, Yargıtay ilamlarına aykırı karar verildiğine yönelik bulunduğu, iptal davasında kanunun yanlış uygulandığına yönelik inceleme yapılamayacağı, HMK’nın 439. maddesi kapsamında incelenebilecek iptal sebeplerinden olmadığı gerekçesiyle asıl davada davacı vekilinin hakem kararının iptali isteminin reddine, birleşen davanın kabulü ile hakem heyetinin 10.05.2019 tarihli hakem kararının iptaline karar verilmiştir.

Kararı, asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili temyiz etmiştir. 

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, takdir olunan 2.540,00 TL duruşma vekalet ücretinin asıl davada davalı-birleşen davada davacıdan alınarak asıl davada davacı-birleşen davada davalıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 20,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden asıl davada davacı-birleşen davada davalıdan alınmasına, 01.10.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan                      Üye                      Üye                Üye                  Üye            
M. Bülent SELÇUK    A. ALBAYRAK     A. YAMAN     S. KAHVECİ     Dr. A. ASLAN
                                  DOĞAN

BİLGİ : "Hukuki yarar yokluğu nedeniyle ret kararından sonra TBK 158 hükmündeki ek süreden yararlanılabilinir" şeklindeki Yargıtay 22. Hukuk Dairesi'nin 21 Ocak 2020 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/hukuki-yarar-yoklugu-nedeniyle-ret-kararindan-sonra-tbk-158-hukmundeki-ek-sureden-yararlanilabilinir

"Davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde TBK 158. maddesindeki ek süre uygulanamaz" şeklindeki Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin 30 Mart 2017 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/davanin-acilmamis-sayilmasi-halinde-tbk-158-maddesindeki-ek-sure-uygulanamaz