Uzman Görüşü

UZMAN GÖRÜŞÜ (HUKUKİ MÜTALAA) NEDİR?

Davacı taraf veya vekili, dava açmadan önce veya dava açtıktan sonra yargılama sırasında, haklılıklarını ispat ve hukuki açıklamaları güçlendirmek amacıyla konusunda uzman bir hukukçudan (akademisyenden) bilimsel amaçlı yararlanabilir.

Aynı şekilde, davalı taraf veya vekili, açılan davanın haksızlığını ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ispatlamak için konusunda uzman bir hukukçudan (akademisyenden) bilimsel amaçlı yararlanabilir.

Alınacak uzman görüşü, davanın aydınlanmasına katkı sunduğu gibi yargılamanın düzgün ve doğru bir biçimde ilerlemesine de yarar sağlamaktadır. Ayrıca, uygulamada mahkemelerin dosya yükü sebebi ile dosyalara yeteri kadar vakit ayıramadığı gözönüne alındığında konusunda uzman bir hukukçudan (akademisyenden) alınacak bir uzman görüşü, yargılamayı yürütmekte olan mahkemeye de yardımcı olacaktır.

Günümüzde, hukuk dünyasında da gerçekleşen olaylar karmaşık bir hal almaktadır. Bu bağlamda, bazen uzman görüşü alınacak somut olayda birden fazla hukukçudan (akademisyenden) yararlanmak zorunlu olabilir. Örneğin; edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinde eşlerden birisine ait şirketteki malvarlıklarının paylaşılmasında veya deniz ticareti hukukundan doğan kanunlar ihtilafında, birden fazla hukukçudan (akademisyenden) faydalanılması gerekmektedir. Örnekleri, somut olaylara göre çoğaltmak mümkündür.

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu döneminde, “hukuki mütalaa” adıyla anılan ve yasal bir çerçevesi olmamasına rağmen uygulamada kendisine yer bulan “uzman görüşü”, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 293. maddesi ile artık yasal bir kimlik kazanmıştır.

UZMAN GÖRÜŞÜ (HUKUKİ MÜTALAA) NASIL ALABİLİRİM?

Uzman görüşü (hukuki mütalaa) almak istediğiniz konuyla ilgili olarak KARAMERCAN HUKUK Bürosu ile iletişime geçebilirsiniz. Dava açılmadan önce uzman görüşü alınacak ise elinizdeki delillerin veya dava açıldıktan sonra uzman görüşü alınacak ise dava dosyasının birer sureti KARAMERCAN HUKUK Bürosu’na ulaştırıldıktan sonra iletişimde bulunduğumuz konusunda uzman akademisyenler tarafından somut olay incelenecektir. Kural olarak, somut olay için ön inceleme ücreti talep edilmemektedir. Ancak, somut olayın özelliğine ve karmaşıklığına göre ön inceleme ücreti talep edilebilir. Ön inceleme ücreti, uzman görüşü bedelinin %20’sini aşamaz. Ön inceleme ücreti, uzman görüşü verilmesi durumunda uzman görüşü ücretinden mahsup edilir.

Ön inceleme yapıldıktan sonra, konusunda uzman akademisyen, uzman görüşü verip vermemekte serbesttir. Ön inceleme için ücret alınmış ise bu ücret iş sahibine geri verilmez.

Ön inceleme sonrasında, konusunda uzman akademisyen, uzman görüşü vereceğini beyan ederse KARAMERCAN HUKUK Bürosu olarak iş sahibi ile iletişime geçilerek uzman görüşü konusundaki ücret kendisine bildirilir. İş sahibi uzman görüşünden faydalanmak isterse ücretin %50’si hemen, geri kalan %50’si ise uzman görüşünün (hukuki mütalaanın) yazımından sonra alınmaktadır.

Uzman görüşünün önemini göstermek için uzman görüşünü göz önüne almadan hüküm veren yerel mahkemelerin kararını bozma konusu yapan Yargıtay Kararları’na aşağıda yer veriyoruz.


T.C.
Y A R G I T A Y
2. Hukuk Dairesi

ESAS NO:           KARAR NO:
2021/5398            2022/3006

TÜRK MİLLETİ ADINA

Y A R G I T A Y   İ L A M I

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm taraflarca temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 29.03.2022 günü temyiz eden davacı-davalı Zeren D. vekili Av. Y.K. geldi. Karşı taraf temyiz eden davalı-davacı Fatma Nil G. ve vekilleri gelmedi. Davalı-davacı Fatma Nil G. vekili Av. Ş.D.O.'ın mazeret dilekçesi verdiği görüldü. Mazereti yerinde görülmedi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1- Dosyadaki yazılara, bozmaya uygun işlem ve araştırma yapılmış olmasına, delillerin takdirinde bir yanlışlık bulunmamasına göre davacı-davalı erkeğin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yersizdir.

2- Davacı-davalı erkeğin diğer temyiz itirazlarının incelemesine gelince;

Somut olayda, dosya kapsamında bozma ilamından sonra mahkemece alınan 04.02.2020 tarihli ek hesap raporunda kadının %0,276 katkı payı oranın belirlendiği, kadın tarafından dosyaya sunulan 19.02.2020 tarihli uzman görüşünde kadının katkı payı oranın %24 olarak belirlendiği, iki rapor arasındaki çelişki giderilmeden ve taraf gelirleri ile çalışma sürelerine ilişkin bilgiler tam olarak tarafların çalıştığı şirketlerden ve SGK’den temin edilmeden mahkemece %24 katkı payı oranına göre belirlenen katkı payı alacağının tahsiline karar verildiği anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece, tarafların çalışma süreleri ve gelirlerine ilişkin belgelerin ilgili yerlerden getirtildikten sonra, konusunda uzman bilirkişilerden dosya kapsamındaki önceki raporlar arasındaki çelişkileri de giderecek şekilde yeni bir rapor alınarak, tarafların usulü kazanılmış hakları da göz önünde bulundurularak karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik araştırma ve inceleme ile karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, bozma sebebine göre davalı-davacı kadının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, duruşma için takdir olunan 3.815 TL vekâlet ücretinin Fatma'dan alınarak Zeren'e verilmesine, temyiz peşin harcın istek halinde yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 29.03.2022 (Salı)

Başkan V.            Üye                     Üye                      Üye               Üye
Rıza Sarıtaş        Seydi Kahveci     M. Kasım Çetin    Harun Can    Hatıran Alper

 

T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi

Esas No      : 2021/1382
Karar No     : 2022/2808

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

KARAR

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ    : İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ              : 08/11/2018
NUMARASI      : 2016/538 - 2018/1086
DAVACI            : G. Gemi İnş. San. ve Tic. A.Ş. Vek. Av. M.C.K.
DAVALI             : "B.C. I" İsimli Gemi Donatanı R. Marine Sa'ya İzafeten Acentesi T. Gemi Acenteliği ve Taşımacılık Tic. Ltd. Şti. Vek. Av. H.M.

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik verilen hüküm davalı vekilince duruşmalı, davacı vekilince duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili Avukat O.Y. ve Avukat C.K. ile davalı vekili Avukat A.T.K. ve Avukat N.V.T.'ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

- K A R A R -

2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 41/4. maddesi gereğince bir işin duruşmasında bulunan başkan ve üyelerin çoğunluğunun kurul kadrolarında değişiklik, izin veya hastalık gibi nedenler dışında o işin görüşülmesinin yapıldığı kurullarda yer alması zorunlu ise de 15.09.2020 tarihli duruşmada hazır bulunan Daire başkanı Muammer Öztürk’ün ve üye Emine Güler Elverici’nin emeklilik nedeniyle görevden ayrılması, üye Adem Albayrak’ın da Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Başkanlığına seçilmesi, üye Belkıs Karakaş’ın Hukuk Genel Kurulu üyesi olarak görevlendirilmesi nedeniyle işin görüşülmesinin yapıldığı bugünkü kurulda yer almaları fiilen ve hukuken mümkün olmadığından temyiz incelemesinin duruşmada hazır bulunan daire üyesi Doğan Ağırman ile duruşmada hazır bulunmayan daire başkanı Murat Kıyak başkanlığında daire üyeleri Mahmut Coşkun, Mehmet Aksu ve Mehmet Özdemir’in katılımıyla yapılmasına karar verilerek işin esası incelendi.

Davacı vekili, M.B.C. gemisine müvekkili tarafından bakım onarım ve tersanecilik hizmeti verildiğini, müvekkilince gemiye sağlanan hizmetlerin havuzlama işleri, çelik işleri, donatma tamirleri ve sair bakım ve onarım hizmetlerini içerdiğini, müvekkilince tamamlanan hizmet bedellerinin ödenmediğini ve geminin tersaneden çıkarılmadığını, müvekkili tarafından verilen hizmetlerin bedelleri ve verilen ek hizmetler ile rıhtım bekleme ücretiyle birlikte müvekkilinin toplamda 4.114.436,00 USD tutarında alacağı doğduğunu, davalı donatan tarafından müvekkiline yalnızca 631.758,00 USD tutarında ödeme yapıldığını ve bakiye 3.512.678,00 USD tutarındaki bedelin ödenmediğini belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %20'sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalının M.B.C. isimli geminin donatanı olan R. Marine SA adlı şirketin acentesi olmadığını, acentelik ilişkisinin kurulması için sözleşme yapılmasının zorunlu olduğunu, davalının R. Marine SA şirketinin tamir ve bakım acentesi olmadığını, davacının “Standart hükümler ve başlıklar” isimli sözleşmeye dayandığını, bu sözleşmenin donatanı temsile yetkili kişiler tarafından imzalanmaması nedeniyle sözleşmenin resmi olarak var olmadığını, taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacının temerrüdünden kaynaklandığını, dava konusu davacı tarafından düzenlenen faturanın tebliğ edilmemesi nedeniyle gemi donatanının temerrüde düşürülmediğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece “Davanın KISMEN KABULÜ ile davalı borçlunun İstanbul 24. İcra Müdürlüğü'nün 2014/18.50 E.Sayılı dosyasında 3.161.410,20 USD asıl alacağa yönelik itirazının iptali ile takibin belirtilen asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 Sayılı Yasanın 4/a maddesi gereğince yürütülecek faizi ile birlikte devamına, davacı tarafın bu konudaki fazlaya ilişkin isteminin reddine,

Koşulları oluşmadığından her iki tarafın tazminat istemlerinin ayrı ayrı reddine” karar verilmiş, karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece dava konusu gemi üzerinde keşfen inceleme yapılmak suretiyle oluşturulan bilirkişi kurulundan rapor alınmıştır.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık gemi bakım ve onarım işi ile ilgili olduğundan 6100 sayılı HMK’nın 266 ve devamı maddeleri hükümlerince çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden mahkemece bilirkişi incelemesinin yaptırılması yerindedir. Ne var ki, mahkemece “Gemi makineleri işletme mühendisi uzakyol başmühendisi” ve “Gemi inşa ve gemi makinaları mühendisi A sınıfı iş güvenliği uzmanı” olmak üzere iki teknik bilirkişi ile mali müşavirden oluşan üçlü bilirkişi heyeti oluşturulmuş, teknik bilirkişilerden gemi inşa ve gemi makineleri mühendisi A sınıfı iş güvenliği uzmanı Mehmet Başoğlu 09.03.2018 tarihli bilirkişi raporunu “Bilirkişi inceleme konusu vakıalarda farklı sonuçlara ulaştığını, bu farklı görüşü içeren ayrı bir bilirkişi raporu sunacağını” belirterek imzalamış ve 16.03.2018 tarihli ayrı bir rapor sunmuştur. Mali müşavir bilirkişi de 09.03.2018 tarihli raporu “Kayıtlar kapsamında tespitlerim raporda mevcuttur. Sektörel ayrı görüşlerin takdiri sayın mahkemeye aittir.” yazarak imzalamıştır. Görüldüğü gibi mahkemece üçlü bilirkişi heyeti oluşturulmuşsa da mali müşavir bilirkişi ile diğer iki teknik bilirkişinin uzmanlık alanlarının farklı olduğu açıktır. Ayrı ayrı rapor düzenleyen teknik bilirkişiler ise dava konusu ile ilgili birbirinden tamamen farklı sonuçlara ulaşmışlardır.

Mahkemece 09.03.2018 tarihli bilirkişi raporunun gerekçeli, denetlenebilir olduğu, uyuşmazlığı çözmeye yeterli görüldüğü belirtilerek hükme esas alınmış, bilirkişi raporundaki ayrık görüşe değer verilmediği belirtilmiştir. Bu şekilde birbirinden tamamen farklı sonuçlar içeren iki ayrı teknik bilirkişi raporundan biri esas alınarak hüküm tesis edilmesi mümkün değildir. Davalı tarafından hükme esas alınan bilirkişi raporuna ayrıntılı ve gerekçeli olarak itiraz edilmesine rağmen mahkemece konusunda uzman yeni bir bilirkişi kurulundan rapor alınmaksızın sonuca gidilmesi usule aykırıdır. Bilirkişi raporunu hazırlayan bilirkişi sayısının HMK’nın 267. maddesine aykırılık teşkil ettiği anlaşılmaktadır.

HMK 267.maddesinde bilirkişi sayısı düzenlemekte olup anılan maddede; kural olarak bir kişinin bilirkişi olarak seçilebileceği belirtilmekle birlikte, açıklığa kavuşturulması gereken maddi vaka birden fazla uzmanlık alanına ait bilgilerin bir araya getirilmesini ve birleştirilmesini zorunlu kılıyorsa, bunun gerekçesi açık gösterilmek suretiyle birden çok kişinin de bilirkişi olarak seçilebileceği belirtilmiştir. Ancak, seçilen bilirkişi sayısının tek olması gerekir; çift sayıda bilirkişi seçilemez. Bunun nedeni, oybirliği ile karar verilmemesi halinde ortaya çıkan sakıncalara meydan vermemektir.

Somut olayda da her ne kadar tek sayıda bilirkişi heyeti seçilmiş görünüyorsa da bilirkişilerin uzmanlık alanları dikkate alındığında aynı uzmanlık alanından iki teknik bilirkişi seçildiği, bilirkişilerin oy birliğiyle karar vermediği ve uzmanlık alanı itibariyle bilirkişi raporunda çoğunluk görüşü oluşmadığı anlaşılmaktadır.

Diğer yandan, taraf vekilleri alınan bilirkişi raporuna itiraz etmiş ve bu itirazlarına 6100 sayılı HMK’nın 293. maddesi gereğince aldıkları uzman görüşlerini dayanak olarak eklemişlerdir.

Bilindiği üzere 6100 sayılı HMK'nın 293. maddesinde düzenlenen uzman görüşü, tarafların uyuşmazlığın aydınlanabilmesi, anlaşılabilmesi ve iddia ve savunmaların ispatı için kendisinin belirlediği özel ve teknik bilirkişiden bir konuda bilgi alması olarak düzenlenmiş olup, uygulamada özel bilirkişi adı da verilmektedir. Taraflar kendi menfaatlerini koruyabilmek ve alınan bilirkişi raporundan tatmin olmamaları halinde olayın tam olarak aydınlanmasını sağlamak ve doğru ve adil kararın verilmesi için uzman görüşü alıp mahkemeye ibraz edebilecektir. Mahkeme özellikle özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda, tarafın sunduğu uzman görüşünün dava konusuyla ilgili olması halinde bunu dikkate almak ve değerlendirmek zorundadır. Bu anlamda alınan bilirkişi raporuna, taraflardan biri, uzman görüşüne dayanmak suretiyle itiraz etmiş ve bu itirazlar mahkeme tarafından hiç değerlendirmeye alınmamış ve itirazlar gerekçeli bir şekilde karşılanmamış ise uzman görüşüne dayanan tarafın 6100 sayılı HMK'nın 27., Anayasa'nın 36. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenme hakkını ihlal etmiş olabilecektir.

Taraflarca dosyaya ibraz edilen uzman görüşlerinde bilirkişi raporu ile tespit edilen görüşlerin aksine tespit ve görüşler ileri sürülmüş olup, bilirkişi raporu ile uzman görüşleri arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla dosya yeni bir bilirkişi heyetine tevdi edilmemiştir. Taraflarca sunulan uzman görüşlerinin kararda gerekçeli olarak değerlendirilip tartışılmadan karar verilmiş olması da doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş; 6100 sayılı HMK’nın 266 ve devamı madde hükümlerine uygun olarak seçilecek deniz ticareti konusunda uzman bir kişi gemi inşa, bakım ve onarımı konusunda uzman üç kişi ve bir mali müşavir bilirkişiden oluşacak heyetle, gerektiğinde yerinde keşif de yapılmak suretiyle, davalı şirketin dava dışı R. Marine SA Şirketinin yetkili acentesi olup olmadığı ve Standart Hükümler ve Başlıklar isimli sözleşmenin geçerliliği konuları da dahil olmak üzere taraf, iddia ve savunmaları hususunda mahkemenin ve Yargıtayın denetimine elverişli, ayrıntılı ve gerekçeli, icra takibine konu edilen alacak kalemlerinin her birinin ve ayrıca uzman görüşlerinin de değerlendirilip tartışıldığı rapor alınmasından, alınacak rapora itiraz edilmesi halinde bu itirazları karşılayacak ek rapor alınması çelişkilerin giderilememesi halinde gerek görülürse yeniden oluşturulacak aynı nitelikteki başka heyetten rapor alınmasından ve oluşacak kanaate göre hüküm kurmaktan ibaret olmalıdır.

Karar açıklanan nedenlerle bozulmalıdır.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün taraflar yararına BOZULMASINA, 2.540,00 TL duruşma vekâlet ücretinin taraflardan karşılıklı alınarak Yargıtaydaki duruşmada vekille temsil olunan taraflara verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ile davalıya iadesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine, 24.05.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan         Üye                  Üye            Üye                   Üye
M. KIYAK      M. COŞKUN    M. AKSU    M. ÖZDEMİR    D. AĞIRMAN

 

T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi

Esas No      : 2020/3360
Karar No     : 2021/1893

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

KARAR

Y A R G I T A Y   İ L A M I

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davaların reddine yönelik verilen hüküm asıl davada davalı Y. İnşaat Tic. A.Ş. vekilince duruşmalı, asıl davada davacı-birleşen davalarda davalı S.S. 5 A. Toplu Konut Yapı Kooperatif, asıl davada davalı T.C. V. Bankası vekillerince duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili Avukat A.C.Y. ile davalı Y. İnşaat Tic. A.Ş. vekili Avukat F.G. ve davalı T.C. V. Bankası vekili Avukat E.A.A.A. gelmiş, diğer taraflardan başka gelen olmadığından onların yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

-KARAR-

2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 41/4 maddesi gereğince, bir işin duruşmasında bulunan başkan ve üyelerin çoğunluğunun, kurul kadrolarında değişiklik, izin veya hastalık gibi nedenler dışında o işin görüşülmesinin yapıldığı kurullarda yer alması zorunlu ise de, 09.04.2019 tarihli duruşmada hazır bulunan daire başkanı Muammer Öztürk ve daire üyeleri Nejdet Şatır ve Erdem Mirici'nin emeklilik nedeniyle görevden ayrılması, üye Belkıs Karakaş’ın Hukuk Genel Kurulunda görevlendirilmesi nedeniyle işin görüşülmesinin yapıldığı bugünkü kurulda yer almaları fiilen ve hukuken mümkün olmadığından, temyiz incelemesinin duruşmada hazır bulunan daire üyesi Doğan Ağırman ile duruşmada hazır bulunmayan daire başkanı Murat Kıyak başkanlığında daire üyeleri Emine Güler Elverici, Birol Soner ve Mehmet Aksu'nun katılımıyla yapılmasına karar verilerek işin esası incelendi;

Asıl davada uyuşmazlık, davacı kooperatif ile davalı yüklenici şirket arasında imzalanan 08.08.1998 tarihli, davacı kooperatife ait 576 adet konutun komple anahtar teslimi işine ait sabit fiyat ve yıllık fiyat eskalasyonu esasına dayalı inşaat sözleşmesinden ve yine davacı kooperatif ile davalı V.bank arasında imzalanan 27.07.1999 tarihli konut kredisi ve konut yapım hesabının kullanımı konusunda sözleşmeden kaynaklanmıştır. Birleşen davalarda ise, birleşen 2002/605, 2002/606 ve 2002/607 esas sayılı davaların davacıları kooperatif üyesi olup, birleşen dosyalarda davalı olan kooperatifin dava dışı yüklenici şirketi kârlı duruma geçirerek birleşen dosya davacılarını toplu konut idaresinin onayladığı proje ve keşif özetinde belirttiği malzemeler dışında malzeme kullanmasına, rağmen onaylı projeye göre aidat toplayarak ve ayrıca revize edilen projeden dolayı binalarda yapılan değişiklikler nedeniyle zarara uğrattığını belirterek oluşan zararın tahsilini istemişlerdir.

Mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davaların ayrı ayrı reddine dair verilen karar, asıl dava davacısı kooperatif vekili ile asıl dosyada davalı olan yüklenici şirket vekili ve davalı V.bank vekili ile birleşen dosyalarda davacı olan Murat A., Alim E. ve Zülfiye Ö. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre asıl davada davacı kooperatif vekili ile birleşen 2002/605, 2002/606 ve 2002/607 esas sayılı dosyalarda davacı olan Murat A., Alim E. ve Zülfiye Ö. vekilinin tüm, davalı yüklenici şirketin aşağıdaki üçüncü bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.

2) Davalı V.bank’ın temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede;

Mahkemece hüküm altına alınan 1.221.594,62 TL alacaktan diğer davalılar yüklenici şirket ve Ş.M.A Mimarlık Ltd. Şti. yanında davalı V.bank da müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmuştur. Oysa davacı kooperatif ile davalı V.bank arasında imzalanan 27.07.1999 tarihli “konut kredisi ve konut yapım hesabının kullanımı konusunda sözleşme”nin 10. maddesinin ikinci fıkrasında “kredi kullandırılmasında inşaatın seviyesi esas alınır. İnşaat seviyeleri konut inşaatları ihale dosyası (doküman 9) eki inşaat seviyesi puanlama tabloları esas alınarak düzenlenecek hakediş raporlarıyla belirlenir.” hükmüne, üçüncü fıkrasında ise “konut yapım hesabından yönetmelikte ve bağlı dokümanlarda belirtilen şartlarla, konut üreticisine, inşaat seviyesine göre kontrol teşkilatınca hazırlanmış ve imzalanmış hakedişler karşılığında ödeme yapılır. Kontrol teşkilatınca hazırlanan ve imzalanan hakedişler konut yaptıranın yetkili organlarınca imzalandıktan sonra bankaya ibraz edilir. Banka teknik elemanlarınca hakedişteki gerçekleşme durumu inşaat mahallinde tetkik ve kontrol edilir. Banka teknik elemanlarınca hakediş raporunun imzalanması ile hakediş bedeli kanuni kesintiler yapıldıktan sonra ve inşaat seviyesine göre ve hakedişler arasındaki ilerleme en az 5 puan olması koşuluyla, hakedişin bankaya ibraz edildiği ayı takip eden ayın 15. günü konut yapım hesabından ödenir.” hükmüne yer verilmiştir. Görüldüğü gibi davalı V.bank ile davacı arasında yapılan sözleşmede V.bank’ın hakedişleri dikkate alarak inşaatın gerçekleşme oranına göre konut üreticisine ödeme yapacağı kararlaştırılmıştır. Başka bir deyişle banka inşaatın geldiği seviyeye göre, kredi bedelini aşama aşama ödemeyi taahhüt etmiştir. Bu nedenle davalı bankanın sorumluluğu da inşaatın gerçekleşme oranı dikkate alınmadan ödeme yapılmış olması halinde doğar. Davada, davacı tarafından, bankanın inşaatın gerçekleşme oranını dikkate almadan konut üreticisine ödeme yaptığı yönünde bir iddia ileri sürülmemiştir. Mahkemece hüküm altına alınan 1.221.594,62 TL’nin, 586.076,40 TL’si güçlendirme maliyeti, 403.024,97 TL'si yükleniciye yapılan fazla ödeme tutarı ve 232.493,25 TL’si ise eksik ve kusurlu imalat bedeli olup, davalı bankanın az yukarıda açıklandığı üzere 27.07.1999 tarihli sözleşme kapsamında bu miktarlardan sorumlu tutulması mümkün olmadığından davalı banka hakkında açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bankanın da hüküm altına alınan miktardan müşterek ve müteselsilen sorumlu tutulması doğru olmamıştır.

Kaldı ki, mahkemenin kabul şekline göre de, davacı ile davalı yüklenici arasındaki inşaat sözleşmesi 08.08.1998 tarihinde, davacı ile davacı banka arasındaki kredi sözleşmesi ise 27.07.1999 tarihinde imzalanmıştır. Davacı ile davalı banka arasında konut kredisi kullanımına ilişkin sözleşme imzalanıncaya kadar düzenlenen ilk yedi adet hakedişin davacı kooperatif tarafından yükleniciye ödendiği, 8 no.lu hakedişin işlem görmediği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Bu durumda kabule göre, davalı bankanın hüküm altına alınan miktardan sorumlu olduğunun tespiti halinde dahi bu sorumluluğun 9 no.lu hakediş ve sonraki hakedişlerdeki miktarlar dikkate alınarak hesaplanması gerekirken, bu hususun da dikkate alınmaması doğru olmamıştır.

3) Davalı yüklenici şirketin diğer temyiz itirazlarına gelince;

Davada, davacı kooperatif ile davalı yüklenici Y. İnşaat ve Ticaret A.Ş. arasında 576 konutun komple anahtar teslimi olarak inşaatının yapılması için 08.08.1998 tarihli sözleşme imzalandığı, davalı yüklenicinin 136 konutu yaptığı, 8 konutun ise sadece hafriyatını görünürde yaptığı ve temellerini attığı, davalılardan bankanın genel anlamda kontrol yetkisi ve sorumluluğunun bulunduğu, inşaatların 05.11.2000 tarihinde geçici kabulünün yapıldığı, ancak kooperatif yönetimince yaptırılan tespit sonucu alınan rapor ve İnşaat Mühendisleri Odası Konya şubesi Seydişehir Kontrol Bürosu elemanlarınca düzenlenen raporlardan hakedişlerin gerçeğe aykırı düzenlendiği, yükleniciye fazladan ödemeler yapıldığı, inşaatların yönetmeliklerde öngörülen emniyetleri sağlamadığı ve mutlaka güçlendirilmesi gerektiğinin anlaşıldığı, davalıların hem yasalardan doğan hem de sözleşmelerden doğan akdi yükümlülüklerini ve denetim sorumluluklarının gereğini yapmadıkları belirtilerek bu nedenle uğranılan 1.000.000,00 TL zararın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili istenmiş, davalı vekili 25.06.2015 tarihli dilekçesiyle talebini 221.594,62 TL artırarak toplam 1.221.594,62 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

Davacı dava dilekçesinde ve ıslah dilekçesinde talep ettiği alacağın hangi kalemlerden kaynaklandığını belirtmediği gibi miktarlarını da göstermemiştir. 6100 sayılı HMK’nın 31. maddesinde düzenlenen hakimin davayı aydınlatma ödevi nedeniyle hakim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi ve hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir. Aynı madde gereğince uyuşmazlığın aydınlatılması, taleple bağlılık ilkesinin uygulanması için zorunlu olduğundan, davacının talep ettiği toplam alacak miktarının hangi kalemlerden oluştuğu ve miktarlarının açıklattırılması gerekirken bu işlemin yapılmaması doğru olmamıştır.

Mahkemece dosya üzerinden talimatla alınan 08.04.2013 tarihli bilirkişi kurulu raporunda, binaların güçlendirilmesi ile ilgili olarak, davadan önce davacı kooperatif tarafından 2001/173 değişik iş tespit dosyası üzerinden alınan tespit bilirkişi raporunu düzenleyen ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyelerinin binaların dayanımı ve güçlendirilmesi hususlarında yeterli deneyime sahip oldukları, bu nedenle güçlendirme ile ilgili kanaatlerinin yerinde olduğu belirtilerek tespit bilirkişi raporunda hesaplanan 586.076,40 TL güçlendirme bedelinin uygun olabileceği ifade edilmiş, yine hakedişlerin incelenmesi sonucu davalı yükleniciye 403.024,97 TL fazla ödeme yapıldığı tespit edilmiş ve dava konusu bloklarda eksik ve kusurlu imalatın bedeli 232.493,25 TL olarak belirlenmiştir. Mahkemece bu bilirkişi kurulu raporu aynen benimsenerek karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve alınan bilirkişi raporunun yeterli ve hüküm kurmaya elverişli olduğu söylenemez. Davalı yüklenici vekili tarafından bu rapora ayrıntılı ve teknik yönlerden itiraz edilmiştir.

Mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir (HMK m. 266/1). Taraflar bilirkişi raporunun kendilerine tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler (HMK m. 281/1). Mahkeme bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir (HMK m. 281/2). Mahkeme gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla tekrar incelemede yaptırabilir (HMK m. 281/3). Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir (HMK m. 282/1).

Açıklanan bu ilkelerle birlikte somut olay değerlendirildiğinde, mahkemece davalı yüklenicinin bilirkişi raporuna teknik nitelikli ve ayrıntılı itirazları karşılanmadan mahallinde keşif yapılıp, karot deneyi ve beton test çekici deneyi yapılmadan ve gerektiğinde inşaatlar diğer teknik vasıtalarla incelenmeden dosya üzerinden alınan raporla sonuca varılması doğru olmamıştır.

Bilirkişi raporlarına itiraz halinde HMK’nın 281. madde hükümleri dikkatle uygulanmalı, uyuşmazlığın miktarı ve niteliği gözetilerek gerçeğin ortaya çıkması için yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına ilişkin düzenleme nazara alınmalıdır (HMK m. 281/son).

Öte yandan davalı yüklenici şirket vekili, yargılama sırasında 25.06.2015 tarihli dilekçesine ek olarak ODTÜ öğretim üyeleri ve İTÜ öğretim üyesi tarafından düzenlenen uzman görüşlerini sunmuş, uzman görüşlerinin bilirkişi raporuna yaptığı teknik nitelikteki itirazlarına dayanak olduğunu açıklamıştır.

Bilindiği üzere 6100 sayılı HMK’nın 293. maddesinde düzenlenen uzman görüşü, tarafların uyuşmazlığın aydınlanabilmesi, anlaşılabilmesi ve iddia ve savunmaların ispatı için kendisinin belirlediği özel ve teknik bilirkişiden bir konuda bilgi alması olarak düzenlenmiş olup, uygulamada özel bilirkişi adı da verilmektedir. Taraflar kendi menfaatlerini koruyabilmek ve alınan bilirkişi raporundan tatmin olmamaları halinde olayın tam olarak aydınlanmasını sağlamak ve doğru ve adil kararın verilmesi için uzman görüşü alıp mahkemeye ibraz edebilecektir. Mahkeme özellikle özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda tarafın sunduğu uzman görüşünü dava konusu ile ilgili olması halinde mutlaka dikkate almak ve değerlendirmek zorundadır. Bu anlamda alınan bilirkişi raporuna, taraflardan biri, uzman görüşüne dayanmak suretiyle itiraz etmiş ve bu itirazlar mahkeme tarafından hiç değerlendirmeye alınmamış ve itirazlar gerekçeli bir şekilde karşılanmamış ise uzman görüşüne dayanan tarafın 6100 sayılı HMK’nın 27, Anayasa'nın 36 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanması hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenme hakkı ihlal edilmiş olabilecektir.

Dosyaya ibraz edilen uzman görüşlerinde, 08.04.2013 tarihli bilirkişi raporu ile tespit edilen görüşlerin aksine tespit ve görüşler ileri sürülmüş olup, bilirkişi raporu ile uzman görüşleri ciddi şekilde çelişkiler içermektedir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda ve gerekçeli kararda uzman görüşlerine hiç yer verilmemiş ve bu görüşler değerlendirilmemiştir. Alınan bilirkişi raporu ile uzman görüşleri arasındaki çelişkinin giderilmesi yönünden de mahallinde keşif yapılıp yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınması yerine esaslı itiraza uğrayan rapora dayanılarak uzman görüşü kararda gerekçeli olarak değerlendirilip tartışılmadan karar verilmiş olması da doğru olmamıştır.

Bu durumda, mahkemece öncelikle davacıya hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında dava dilekçesi ve ıslah dilekçesinde talep ettiği alacakları hangi kalemler için istediği ve miktarlarının ne olduğu açıklattırıldıktan sonra, gerçeğin ortaya çıkması için 6100 sayılı HMK’nın 281/3 maddesi uyarınca yeniden oluşturulacak konusunda uzman bilirkişi kurulu ile mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak, yüklenici tarafından inşa edilen 17 adet blokta yönteme uygun karot deneyleri ve beton test çekici deneyi yaptırmak ve numuneler alınmak suretiyle ve gerektiğinde inşaatın diğer teknik yöntemlerle incelemesi yapılarak, labaratuvar ortamında gerekli testler de yaptırılarak, yüklenici tarafından yapılan inşaatlardaki beton kalitesinin sözleşme ve tasdikli projesine, 1998 yılı deprem yönetmeliğine uygun olup olmadığı, binaların güçlendirilmesinin gerekip gerekmediği, güçlendirme yapılması suretiyle beton kalitesinin yükseltilmesinin mümkün olup olmadığı, güçlendirme gerekiyor ise yapılması gereken masrafların yine 1998 yılı deprem yönetmeliğindeki kriterler nazara alınarak hesaplattırılması, dosya kapsamındaki tüm belgelere göre davalı yüklenicinin 08.04.2013 tarihli bilirkişi kurulu raporuna karşı sunduğu itiraz dilekçesindeki ayrıntılı ve teknik nitelikli itirazları incelenerek ve yine yüklenici şirket vekilince sunulan iki ayrı uzman görüşü de tartışılıp, davadaki alacak kalemleri konusunda gerekçeli ve Yargıtay ve mahkeme denetimine elverişli rapor alınması, bu rapora esaslı ve hukuken geçerli itiraz olduğu takdirde ek rapor alınarak bu itirazların karşılanması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekir.

Bu hususlar gözetilmeden yetersiz bilirkişi raporuna göre eksik inceleme ve değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle asıl davada davacı kooperatif vekili ile birleşen 2002/605 esas sayılı dosya davacısı Murat A., birleşen 2002/606 esas sayılı dosya davacısı Alim E. ve birleşen 2002/607 esas sayılı dosya davacısı Zülfiye Ö. vekilinin tüm, davalı yüklenici şirketin diğer temyiz itirazlarının reddine, diğer bentler uyarınca kabulü ile hükmün 2. bent uyarınca davalı V.bank, 3. bende göre de davalı Y. İnşaat Sanayi Ticaret A.Ş. yararına BOZULMASINA, 2037,00 TL duruşma vekalet ücretinin asıl dava davacısı kooperatiften alınarak Yargıtaydaki duruşmada vekille temsil olunan davalı V.bank ve davalı Y. İnşaat Sanayi Ticaret A.Ş.’ye verilmesine, 2037,00 TL duruşma vekalet ücretinin birleşen dosya davacılarından alınarak Yargıtaydaki duruşmada vekille temsil olunan birleşen dosyalar davalısı kooperatife verilmesine, davalılar Y. İnşaat Tic. A.Ş. ile T.C. V. Bankası'ndan alınan peşin harçların istek halinde iadesine, aşağıda yazılı harçların istek halinde temyiz eden birleşen davada davacılardan alınmasına, fazla yatırılan harcın istek halinde asıl davada davacı-birleşen davalarda davalı S.S. 5 A. Toplu Konut Yapı Kooperatifi'ne iadesine, 22.04.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan         Üye                      Üye                Üye             Üye
M. KIYAK      E.G. ELVERİCİ    B. SONER      M. AKSU    D. AĞIRMAN

 

T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi

ESAS NO      : 2020/1234
KARAR NO   : 2021/700

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ     : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ               : 27.11.2019
NUMARASI        : 2018/247 - 2019/186
ASIL DAVADA
DAVACI-BİRLEŞEN DAVADA
DAVALI               :
 Y. GELİNLİK TEKSTİL GİYİM TURİZM İNŞAAT SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ 
VEKİLİ                : AV. F.K.
ASIL DAVADA
DAVALI-BİRLEŞEN DAVADA
DAVACI                :
C. ABİYE GELİNLİK TEKSTİL TURİZM SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ   
VEKİLİ                  : AV. Z.A.A.
BİRLEŞEN DAVA : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ'NİN 2014/68 ESAS

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada İzmir Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 27.11.2019 tarih ve 2018/247-2019/186 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesinin taraf vekilleri tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Mehmet Atanur Yağmurcu tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Asıl davada davacı birleşen davalı vekili asıl davada, müvekkilin adına TPMK nezdinde 2013/06.76-5 sayı ile tescilli tasarımına konu ürünlerin davalı tarafça üretilerek satışa arz edildiğini, bu durumun müvekkili tasarımlarına tecavüz teşkil ettiğini ileri sürerek tasarıma tecavüzün giderilmesine, 20.000.-TL manevi, yoksun kalınan kara karşılık 5.000.-TL maddi, 5.000.-TL itibar tazminatının tahsiline, tecavüze konu ürünlerin üretilmesine yarayan araçlara el konulmasına, tecavüz nedeniyle alınan ihtiyati tedbirin icrası için yapılan 272,20 TL'nin davalıdan tahsiline ve hükmün ilanına karar verilmesini istemiştir. Birleşen davada, müvekkili tasarımlarının yeni ve ayırt edici olduğunu savunarak birleşen davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Asıl davada davalı birleşen davada davacı vekili asıl davada, davacı tasarımı ile müvekkiline ait ürünlerin farklılık arz ettiğini savunarak asıl davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Birleşen davada, davacı adına tescilli tasarımların yeni ve ayırt edici olmadığını ileri sürerek 2013/06.76 sayılı çoklu tasarımın hükümsüzlüğüne karar verilmesini istemiştir.

İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, uyulan bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, yeniden tasarım uzmanı, tekstil uzmanı bilirkişilerden rapor alındığı, 2013/06.76 no'lu 5 adet çoklu tasarımdan 4'ünün yeni ve ayırt edici olduğu, 5 no'lu çoklu tasarımın ise, yeniliğini bozacak nitelikte karşılaştırılabilecek elbise tespit edilemediği, 5 no'lu çoklu tasarımın, yeni ve ayırt edici olmadığı yönünde davalı-karşı davacı tarafından sunulan fotoğrafın, teknik olarak belirtilen tarihte çekildiği kanıtlanamadığı, davalının, davacıya ait 2013/06.76-5 çoklu tasarımı ihlal ettiği, gerek tespit rapor ile gerekse sonraki rapor ile kanıtlandığı gerekçesiyle asıl dava yönünden davanın kısmen kabulüne, davalı Cenker firmasının davacıya ait 2013/06.76-5 no'lu tasarımı ihlal ettiğinin, tasarıma yönelik tecavüz ve haksız rekabetin tespitine, tecavüzün giderilmesine, 7.000.-TL manevi tazminatın, 3.000.-TL itibar tazminatının, 3.794,12 TL maddi tazminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine, tecavüz oluşturan ürün ve onun tanıtımına ilişkin gereçlerin toplanarak el konulmasına, imhasına, ihtiyati tedbirin karar kesinleştiğinde kendiliğinden kalkacağına; birleşen dava yönünden ise, 2013/06.76 no'lu tasarımın hükümsüzlüğü davası sabit olmadığından reddine karar verilmiştir.

Karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

1- Asıl dava, davacı adına tescilli endüstriyel tasarıma tecavüzün meni, maddi ve manevi tazminat istemine, birleşen dava ise asıl davada davacının dayandığı endüstriyel tasarımın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. Endüstriyel tasarım hakkına tecavüz davaları ile hükümsüzlük istemine ilişkin davaların birlikte görülmesi durumunda öncelikle endüstriyel tasarım belgesinin hükümsüzlüğü isteminin incelenmesi gerekmektedir.

Dairemizin 11.9.2018 tarihli bozma kararında, tasarım karşılaştırılmasında uyulması gereken ilkeler belirtildikten sonra mahkemece benimsenen bilirkişi raporunun bu ilkelere uygun olmadığı gibi denetime de elverişli bulunmadığı açıklanmış, yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyulmuş, yeniden teşekkül edilen bilirkişi heyetinden rapor alınmış ise de, bu raporun da hüküm vermeye elverişli bulunmadığı anlaşılmaktadır. Sözü geçen bilirkişi raporunda birleşen davanın davalısına ait 2013/06.76-5 çoklu tasarımın yeni ve ayırt edici olmadığı yönünde birleşen davanın davacısı tarafından sunulan fotoğraflar ile ilgili herhangi bir değerlendirme yapılmadığı görülmektedir. Raporun bu haliyle hükme esas tutulabilmesi mümkün olmadığı gibi birleşen davanın davacısı tarafından sunulan fotoğraflara yönelik uzman görüşü de HMK'nın 293. maddesinde öngörüldüğü biçimde bir usul uygulanmaksızın mahkemece değerlendirmeye tabi tutulmamış, karar gerekçesinde de sunulan fotoğraflara neden itibar edilmediğine ilişkin bir ibareye rastlanılmamıştır. Mezkur uzman görüşünde, 2013/06.76-5 çoklu tasarıma benzer fotoğrafların bir kısmının tarihlerinin tasarımların tescil edildiği tarihten önce olduğuna dair teknik görüş beyan edildiği görülmektedir.

Bu durumda öncelikle mahkemece gerekli görüldüğü takdirde HMK'nın 293. maddesinde öngörülen şekilde uzman görüşüne itibar edilip edilmeyeceğinin belirlenerek birleşen davada davacı yanca sunulan fotoğrafların tarihlerinin netleştirilmesi, bu hadise çözüldükten sonra konusunda uzman yeni bir bilirkişi heyetinden Yargıtay denetimine elverişli ve taraflarca sunulan tüm belgelerin değerlendirmeye tabi tutulduğu bir rapor alınarak sonucuna göre öncelikle birleşen davadaki hükümsüzlük istemi bakımından bir karar verilmesi gerekirken yetersiz bilirkişi görüşüne ve gerekçeye dayalı olarak birleşen davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, birleşen davada davacı vekilinin birleşen davaya yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

2- Bozma sebep ve şekline göre, asıl davada taraf vekillerinin asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıdaki (1) no'lu bentte açıklanan nedenlerle birleşen davada davacı vekilinin birleşen davaya yönelik temyiz itirazlarının kabulü hükmün birleşen davacı yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz eden taraflara iadesine, 02.02.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan Vekili            Üye                       Üye                Üye                       Üye
M.Umur TARHAN     R.C. HANEDAN    A. YAMAN      Dr. O. SEKMEN    Ş. KAZDAL

 

T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi

ESAS NO      : 2015/10467
KARAR NO   : 2016/5052    

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ     : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ               : 21/05/2015
NUMARASI        : 2014/126 - 2015/77
DAVACI              : A.K.DEKORASYON VE MOBİLYA SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ.
VEKİLİ               : AV. D.Ç.
DAVALI              : D. DEKORASYON İNŞAAT TEKSTİL SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
VEKİLİ               : AV. N.B.D.

Taraflar arasında görülen davada İzmir Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 21.05.2015 tarih ve 2014/126 - 2015/77 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi R.T. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, davalının 24/04/2012 tarih, 2012/02870 sayılı 1, 2 ve 3 no'lu tasarımlarının yenilik ve ayırt edicilik vasıflarına haiz olmadığını ileri sürerek, tasarımların hükümsüzlüğü ile sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacı iddialarının yersiz ve ispattan yoksun olup, müvekkili tasarımlarının yeni ve ayırt edici olmadığını ispata elverişli bulunmadığını, tasarımların tescil şartını taşıdığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanılan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu tasarımların genel karakter, detay özellikleri itibariyle zaten daha önce sunulmuş tasarımlar kapsamında kaldığından yeni ve ayırt edici olmadığı, davalı tarafça bilirkişi raporundan sonra sunulan uzman raporuna itibar edilmediği zira, uzman raporunda, bir takım detay farklılıklarının öne çıkartıldığı buna göre, karşılaştırılan sonraki tarihi taşıyan tasarımla aradaki farkların ortaya konduğu oysa, daha sonra tescillenen bir tasarımın önceki tasarımın yani dava konusu tasarımın yeniliğini bozamayacağı gerekçesiyle, davanın kabulü ile 2012/02870/1, 2, 3 sıra no'lu çoklu tasarımların hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmaması ile dava konusu 2012/02870 no'lu çoklu tasarım belgesi ile tescilli 3 no'lu tasarımın yenilik ve ayırt edicilik vasfına haiz olmadığının belirlenmiş olmasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2- Dava, davalı adına çoklu tasarım belgesi ile tescilli tasarımların hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup, mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda dava konusu çoklu tasarım belgesinde yer alan 1 ve 2 no'lu tasarımların da hükümsüzlüğüne karar verilmiştir. Ancak, davalı tarafça bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi verilmiş ve ekinde uzman görüşüne dayanılmıştır. Bu durumda, mahkemece, uyuşmazlık konusu 1 ve 2 no'lu tasarımlar bakımından davalının rapora itirazlarının karşılanması ve bilirkişi raporu ile uzman görüşü arasındaki çelişkinin giderilmesi için 6100 sayılı HMK'nın 293. madde hükümleri de nazara alınmak suretiyle inceleme ve değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 04.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.