AÇIK AYIBA İLİŞKİN İHTİRAZİ KAYIT, İHBAR KÜLFETİNİN TAŞIMASI GEREKEN AÇIKLIK VE SOMUTLUK ÖZELLİKLERİNİ BARINDIRMAMAKTADIR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


02 Haz
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2019/(13)3-470
KARAR NO   : 2022/66

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
 Ankara 5. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ                        : 04/12/2018
NUMARASI                : 2018/345 - 2018/919
DAVACI                      : K.K. vekili Av. G.Y.K.
DAVALI                      : T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı vekili Av. G.A.A.

1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 5. Tüketici Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı ile imzaladığı gayrimenkul satış sözleşmesine göre Ankara T.V. Projesinde AK-12 blok 1. katta bulunan 10 nolu daireyi satın aldığını, AK-12 nolu blok ile AK-13 nolu blok arasına yapılması gereken 120 araç kapasiteli otoparkın kazı ve hafriyattan kaçınmak için yapılmadığını, otoparkın iki blok arasına değil, AK-12 nolu blok önüne yapıldığını, bloğun kaydırıldığını, bina tabanının 4-5 metre civarında derine indirildiğini, bloğun önüne 8 metre istinat duvarı yapılarak dairenin önünün kapatıldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakkın saklı kalması kaydıyla, 1.500 TL değer kaybının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 09.04.2015 tarihli celsedeki ıslah beyanıyla talebini 9.882 TL’ye yükseltmiştir.

Davalı cevabı:

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; alacak iddiasının zamanaşımına uğradığını, sözleşme hükümlerine göre idarenin planlarda her türlü gerekli değişikliği yapma yetkisinin bulunduğunu, konutun istinat duvarına bakmasının maketten tespit edilemeyeceğini, davacının muayene ve ihbar külfeti bulunduğunu, konutun davacıya 27.09.2009 tarihinde teslim edildiğini, davacının daireyi yaklaşık dört yıldır kullandığını, haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Ankara 5. Tüketici Mahkemesinin 09.04.2015 tarihli ve 2013/2948 E., 2015/1214 K. sayılı kararı ile; davacının satın aldığı konutun ayıplı şekilde teslim edildiği, davacı tarafından teslim tutanağına not düşülmekle süresinde ihbarda bulunulduğu, nisbi metoda göre hesaplanan değer kaybı bedeli talebinin yerinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 1.500TL’nin dava tarihi olan 21.05.2013, 7.382 TL’nin ıslah tarihi olan 09.04.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 26.04.2018 tarihli ve 2015/33436 E., 2018/5161 K. sayılı kararı ile; “… Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 4077 sayılı TKHK.’nun 4. maddesinin 2. fıkrası hükmüne göre; tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde açık ayıpları satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. 4077 sayılı TKHK’nun 30. maddesi gereğince, bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde, genel hükümlere göre uyuşmazlığın çözümü gerekli olduğundan, 6098 Sayılı TBK.’nun 223. maddesine ( 818 sayılı 198. maddesi) göre, alıcı, teslim aldığı malı işlerin olağan akışına göre, imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp gördüğü zaman bunu satıcıya derhal (uygun süre içinde) ihbar etmekle yükümlüdür. Bunu ihmal ettiği takdirde, satılanı kabul etmiş sayılır.

Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davacının 26.02.2007 tarihinde satın aldığı bağımsız bölümün davacıya 27.10.2009 tarihinde teslim edildiği ve davacının eldeki davayı 21.05.2013 tarihinde açtığı anlaşılmaktadır. Mahkemece; hükme esas alınan bilirkişi raporunda, 2007 yılında düzenlenen tanıtım projesine aykırı olarak AK13 ve AK12 bloklar arasına yapılması gereken otopark yapılmaması ve tanıtım projesinde olmamakla birlikte dairenin güney cephesine istinat duvarı yapılması sebebiyle dairenin ekonomik değerinin azaldığı, bu nedenle dairenin ayıplı olduğu nitelendirilmiş ve buna göre davacının talebi kabul edilmiş ise de; bunların yapılmamış olmasının davacının satın aldığı bağımsız bölümün ekonomik değerini düşüren açık ayıp niteliğinde olduğu, davalının bu ayıbı gizlemek için de herhangi bir hileye başvurmadığı, davacının bu ayıplardan bağımsız bölümü teslim aldığı tarihte kolayca bilgi sahibi olabileceği kuşkusuzdur. Davacının teslim aldığı bağımsız bölüm nedeniyle, 4077 sayılı Kanun’un 4. maddesi gereğince malın teslim tarihinden itibaren 30 gün içinde davalıya ayıp ihbarında bulunmadığı da anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davacının talebi göz önünde bulundurularak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme ve yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Ankara 5. Tüketici Mahkemesinin 04.12.2018 tarihli ve 2018/345 E., 2018/919 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesinin yanında, teslim tutanağına düşülen notun ayıp ihbarı olarak kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.           

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının satın aldığı konutun açık ayıplı olarak teslim edildiği hususunda Mahkeme ve Özel Daire arasında çekişme olmayan eldeki davada, teslim tutanağına düşülen "Not: İhtirazi kayıt (geç teslim, eksiklik, bozukluk, ayıp ve gizli ayıplardan dolayı tazminat ve talep haklarım saklıdır.)" şeklindeki notun açık ayıp ihbarı olarak kabul edilip edilemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden önce tüketici hukukunda ayıp kavramı ve ayıptan sorumluluğa ilişkin hükümlerin incelenmesi yerinde olacaktır.

13. Ayıplı mal satımı karşısında alıcıyı korumaya yönelik genel nitelikli düzenlemeler [sözleşme tarihinde yürürlükte bulunmakla somut olayda uygulanması gereken Borçlar Kanunu (BK) m. 194-207 ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 25/3] yanında, tüketiciyi daha etkin bir biçimde koruma gayesi ile yürürlüğe giren 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da (TKHK) bu husus ayrıca düzenleme yeri bulmuştur.

14. Yürürlük tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 4077 sayılı TKHK’nın 4. maddesinin 1. fıkrasında; "Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda yer alan veya satıcı tarafından vaat edilen veya standardında tespit edilen nitelik ve/veya niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mal veya hizmetler, ayıplı mal veya ayıplı hizmet olarak kabul edilir" denilmekte, devam eden fıkralarda ise buna ilişkin biçimsel koşullar sayılmaktadır.

15. Borçlar Kanunu’ndaki düzenlemeden hareketle de ayıp, satılan malda ortaya çıkan, alıcının o maldan tümüyle ya da gerektiği gibi yararlanmasını engelleyen eksiklikler ve aksaklıklar gibi özürleri ifade eder (BK m. 194) (Zevkliler, Aydın: Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Ankara 2002, s. 108; Zevkliler, Aydın/Aydoğdu, Murat: Tüketicinin Korunması Hukuku, Ankara 2004, s. 104). Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere borçlar hukukundaki ayıp kavramı ile tüketici hukukundaki ayıp kavramı birbiri ile örtüşmektedir.

16. Ayıbın varlığı hâlinde satıcıyı maldaki ayıptan sorumlu tutabilmek için gerek BK gerekse TKHK hükümlerine göre birtakım maddi koşulların (ayıp sayılan bir eksikliğin mevcudiyeti, ayıbın önemli olması, ayıbın malın yarar ve zararının alıcıya geçtiği anda var olması, tüketicinin ayıbın varlığını bilmeden malı satın almış olması) gerçekleşmesi ve bazı biçimsel koşulların da (gözden geçirme ve ihbar) alıcı tarafından sağlanması gerekir.

17. Kanun koyucu açık ayıbın varlığı durumunda tüketiciyi malın tesliminden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı muhatabına bildirilmekle yükümlü kılmıştır (TKHK m. 4/II). Ortalama bir tüketici bilgisine göre olağan bir gözlemle tespit edilemeyecek yahut sonradan ortaya çıkabilecek mahiyet taşıyan gizli ayıplarda ise tüketici bu süre ile bağlı olmaksızın, ayıbın ortaya çıktığı andan itibaren TKHK’nın 30. maddesi yollamasıyla BK’nın 198/II-III maddesi hükmü gereği derhâl, yerleşik içtihatlardaki ifadesiyle dürüstlük kuralına uygun olan en kısa sürede ayıbı ihbar etmelidir.

18. Gelinen noktada, 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da 4077 sayılı Kanun’daki, ayıbın otuz gün içerisinde bildirilmesine ilişkin hükme yer verilmediğinin hatırlatılması yerinde olacaktır.

19. Söz konusu maddi ve biçimsel koşulların sağlanması hâlinde alıcı tüketici, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir (TKHK m. 4/II-2.c.) ve bu seçimlik haklardan satıcı yanında imalatçı-üretici, satıcı, bayi, acente, ithalatçı ve bağlı kredi veren kuruluşlar da müteselsilen sorumludur (TKHK m. 44/III).

20. Nitekim, aynı hususlara Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/13-580 E., 2020/97 K.; 20.12.2018 tarihli ve 2017/13-768 E., 2018/1969 K. sayılı kararlarında da değinilmiştir.

21. Ayıba karşı sorumluluk, tıpkı zapta karşı sorumlulukta olduğu gibi, kusur şartı aranmayan bir sorumluluk olarak düzenlenmiştir. Dolayısıyla satıcı, sözleşme kurulduğunda bu ayıpların varlığından haberdar olmasa dahi ayıplardan sorumludur. Bunun yanında, satıcının kusurlu olması hâli ise alıcının ek haklara sahip olmasına neden olabilecektir. Satış sözleşmesinde ayıptan sorumluluk için genel olarak, satılan teslim edilmiş olmalı, ayıp sorumluluğunun doğal gereği olarak satılan ayıplı olmalı, alıcı ayıpların varlığını bilmiyor olmalı, ayıptan sorumluluk kaldırılmamış olmalıdır.

22. Belirtildiği üzere alıcının yerine getirmesi gereken külfetler “gözden geçirme” ve “ihbar” olup, satıcının ayıplardan sorumluluğuna dayanabilmek ve kanun tarafından verilen hakları kullanabilmek için, maddi şartların yanında, bu külfetlerin de yerine getirilmiş olması gerekir.

23. Bu külfetlerin yerine getirilmemesinin, ayıptan kaynaklanan hakların doğumunda rol oynamadığını, ancak doğmuş bulunan sorumluluktan kaynaklanan hakların düşmesine neden olduğunu ifade etmek gerekir (Tandoğan, Haluk: Borçlar Hukuku: Özel Borç İlişkileri, 5. baskı, İstanbul 2010, Cilt II, s. 168; Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 6. baskı, Ankara 2018, s. 114 vd.). Bir başka deyişle, henüz külfetler yerine getirilmeden de ayıptan sorumluluk ve alıcının hakları doğmaktadır. Ancak külfetler yerine getirilmez ise bu haklar kullanılamaz ve satıcının sorumluluğuna gidilemez. Buna karşılık, külfetler hiç veya gereği gibi yerine getirilmemiş dahi olsa, eğer satıcı bunu ileri sürmemiş ise alıcı ayıba ilişkin haklarını kullanabilmelidir. Dolayısıyla, külfetlerin yerine getirilmemesinin, sorumluluğun ve hakların doğumunda etkili olduğunu değil, doğmuş bu sorumluluğa ve sorumluluk kaynaklı haklara gidilebilmesinde etkili olduğunu söylemek daha uygun olur.

24. Satılanın gözden geçirilme süresi, satılanın tesliminden sonra başlayacaktır (Yavuz, Cevdet: Özellikle Tüketicinin Korunması Sorunu Bakımından Satıcının Satılanın (Malın) Ayıplarından Sorumluluğu, İstanbul 1989, s. 107; Eren, s. 116). Aksi takdirde, gözden geçirme süresi başlamış sayılmayacaktır. Alıcının gözden geçirme külfeti, yalnızca olağan bir kontrol ile ortaya çıkarılabilecek açık ayıplar bakımından söz konusu olacaktır (Ünlütepe, Mustafa: Taşınır Satış Sözleşmesinde Satıcının Ayıptan Sorumluluğu Bakımından Gözden Geçirme ve Bildirim Külfetinin Yerine Getirilmesinin Tabi Olduğu Süreler, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, c. 24, s. 302 vd).

25. Nitelikleri gereği gizli ayıplar bakımından ise gözden geçirme külfeti söz konusu olmayacaktır. Diğer bir ifade ile alıcının, satılan şeydeki gizli ayıp niteliğine sahip ayıpları araştırma zorunluluğu bulunmamaktadır. Gizli ayıplar, olağan bir gözden geçirme ile tespit edilemeyecek ve ancak kullanıma bağlı olarak zamanla ortaya çıkabilecek ayıplar şeklinde nitelendirilmektedir. Dolayısıyla, olağan gözden geçirme ile ortaya çıkarılamayacak ayıpların araştırılması alıcıdan beklenmez.

26. Satıcının ayıptan sorumluluğunun bir diğer şartı ve bir anlamda gözden geçirme külfetinin tamamlayıcısı olan külfet, tespit edilen ayıpların satıcıya bildirilmesidir. Bu husus TKHK’nın 4/II. maddesinde; “Tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlüdür” şeklinde düzenlenmiştir.

27. Buna göre alıcı, satılanda tespit ettiği ayıpları satıcıya bildirmek zorundadır. Bu bildirimde, tespit edilen ayıplar, somutlaştırılmış bir şekilde satıcıya iletilmeli ve satılanın bu ayıplarla kabul edilmediği açıklanmalıdır (Eren, s. 119; Gümüş, Mustafa Alper: Borçlar Hukuku Özel Hükümler, C. I, İstanbul 2012, s. 102). Ancak alıcının, tespit ettiği aykırılıkları, uzman bir kişi gibi birebir ve doğru şekilde tüm ayrıntılarıyla belirlemiş ve bildirmiş olması da beklenmeyecektir. Burada esasen bakılması gereken nokta, alıcının ayıp bildiriminde bulunmak maksadı ile hareket ettiğinin tespit edilebiliyor olmasıdır. Diğer taraftan, ayıbın hangi hususa ilişkin olduğunun ortaya konulması da önemlidir. Zira satıcının, alıcının (teşhis edip veya teşhis etmesi gerekip) bildirmediği ayıplara ilişkin bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Öyle ki, esasen ayıplı olan hususlardan birkaçı alıcı tarafından kabul görmüş olabilir.

28. Diğer yandan ayıp bildirimi, bizzat alıcı veya onun yetkili temsilcisi tarafından, bizzat satıcı veya satıcının yetkili temsilcisine yapılmalıdır (Gümüş, s. 102; Yavuz, s. 115).

29. Bildirim külfeti ile ilgili bir diğer husus ise bu bildirimin ne şekilde yapılması gerektiğine ilişkindir. Kanunda bildirimin şekline ilişkin bir hüküm bulunmamakta ise de, her somut olayın ayrıca ele alınması suretiyle tarafların aksine bir anlaşmaya varmadıkları, aksine bir ticari teamülün bulunmadığı durumlarda, ayıp bildirimi herhangi bir şekle tabi olmadan, yazılı, sözlü (telefon, e-mail, faks, telgraf, mektup, diğer iletişim araçları vs.) olarak yapılabilecektir (Yavuz, s. 114; Eren, s. 120).

30. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı, davalı ile imzaladığı gayrimenkul satış sözleşmesine göre satın aldığı konutun teslim tutanağına "Not: İhtirazi kayıt (geç teslim, eksiklik, bozukluk, ayıp ve gizli ayıplardan dolayı tazminat ve talep haklarım saklıdır.)" şeklinde ihtirazî kaydını düşmüş, eldeki dava ile de konuttaki ayıplar nedeniyle konutun değer kaybının davalıdan tahsilini istemiştir. Dava konusu konutun açık ayıplar içerdiği hususu Mahkeme ve Özel Daire arasında uyuşmazlık konusu değildir. Açıklandığı üzere, açık ayıp nedeniyle satıcının sorumluluğuna gidildiğinde davacının üzerine düşen gözden geçirme ve ihbar külfetini yerine getirmiş olması beklenir. Eldeki davada, davacının 27.10.2009 tarihinde teslim aldığı konutu aynı gün gördüğü kabul edilebilirse de, teslim tutanağına düşülen ihtirazî kayıt, ihbar külfetinin taşıması gereken açıklık ve somutluk özelliklerini barındırmamaktadır. Alıcı tespit etmiş olduğu ve ihbar edeceği ayıpları tek tek açıklamalıdır.

31. Hâl böyle olunca; mevcut ihtirazî kaydı ayıp ihbarı olarak kabul etmeyen dolayısıyla süresinde ayıp ihbarı bulunmadığını benimseyen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

32. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, ayıp ihbarının şekle bağlı olmadığı, tüketici lehine düşünülerek davacının ihtirazî kayıt koymakla mevcut açık ayıpların ihbarı iradesini gösterdiğinin kabul edilmesi gerektiği, bu nedenle direnmenin uygun olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

33. Bu nedenle, direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun “Geçici Madde 3” hükmüne göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 27.01.2022 tarihinde oy çokluğu ile ve kesin olarak karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 20 üyenin 18’i BOZMA, 2’si ise DİRENME UYGUN DAİREYE yönünde oy kullanmışlardır.