ADİ ORTAKLIĞA İLİŞKİN OLARAK EL ATMANIN ÖNLENMESİ DAVASI AÇILAMAZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


11 Nis
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2018/3-386
KARAR NO   : 2021/1685

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
 Eskişehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                        : 24/10/2017
NUMARASI                : 2017/358 - 2017/475
DAVACI                      : S.B.Ö. vekili Av. R.M.K.
DAVALILAR               : 1- M.Ö. 2- Ş.Ö. vekilleri Av. F.T. ve diğerleri

1. Taraflar arasındaki “el atmanın önlenmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Eskişehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Geçici Madde 3” hükmüne göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la değişikliği öncesi hâliyle 438. maddesinin ikinci fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davacı vekilinin duruşma isteminin reddine oy birliğiyle karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili; müvekkili ile davalıların oğlu M. Onur Ö.’ün Odunpazarı, Saatçiler sokakta bulunan işyerinde ortak olduklarını, şirketi fiilen müvekkilinin işlettiğini, işletmede sadece müvekkili ve dava dışı M. Onur Ö.’ün söz sahibi olmasına ve işletmenin aile şirketi vasfı taşımamasına rağmen davalıların işyerini işgal ettiğini ve bir aydan fazla süredir müvekkilinin işyerine girmesine engel olduklarını, 15.06.2013 tarihinde dükkâna geldiğinde davalı Şafak Ö.’ü kasada otururken bulduğunu, dükkândan çıkmasını istediğinde davalıların tehditleriyle karşılaştığını, ertesi gün tekrar gittiğinde yine dükkâna sokulmadığını, karakola şikâyetçi olunduysa da hukukî ihtilaf denilerek şikâyetin sonuçsuz bırakıldığını, çaresiz kalan müvekkilinin 09.07.2013 tarihinde dükkânın kilidini değiştirdiğini ancak ertesi gün davalıların kilidi kırarak içeriye girdiğini, davalıların müvekkilinin çalışma hürriyetini engellediğini ve kendi işyerine girmesine engel olduklarını ileri sürerek müvekkilinin zilyetliğinde bulunan taşınmaza el atmanın önlenmesine ve taşınmazın eski hâle getirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar Cevabı:

5. Davalılar vekili; dava konusu işyerinin ortağı olan, müvekkillerinin oğlu M. Onur Ö.’ün eğitimi nedeniyle yurt dışında olduğunu, bu nedenle müvekkillerine işletme konusunda vekâlet verdiğini, işyerinin aslında davacının öz amcası olan müvekkili davalı Şafak Ö.’ün babasından kaldığını, miras bırakanın ölümü üzerine yarı hissesinin müvekkiline intikal ettiğini ve yirmi yılı aşkın süredir Şafak Ö. tarafından işletildiğini, davacının bu durumu bilmesine rağmen yakınlarıyla birlikte işyerini bastığını, müvekkilini dövdüğünü, ortakların denetim hakkı olmasına rağmen zorbalıkla idareci ortağı işyerinden atmaya çalışan ve bu davayı açan davacının kötü niyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkeme Kararı:

6. Davanın açıldığı Eskişehir 3. Sulh Hukuk Mahkemesince, 24.12.2013 tarihli, 2013/1381 E., 2013/2203 K. sayılı kararla görevsizlik kararı verilmiş, kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesini müteakip talep üzerine dosya görevli asliye hukuk mahkemesine gönderilmiştir.

7. Eskişehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.10.2014 tarihli, 2014/121 E., 2014/726 K. sayılı kararıyla; tanık ifadeleri, Eskişehir 2. Sulh Hukuk Mahkemesi ve Eskişehir 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen dava dosyası içeriklerinden davaya konu işyerinde davacının babası Adnan Ö. ve annesi Melek Ö.'ün bulunmak suretiyle işyerinin faaliyetlerini yürüttükleri, diğer ortak M. Onur Ö.'ün verdiği vekâletnameye dayanarak anne ve babası olan davalıların da bu işyerinin faaliyetine katılmak istedikleri, davacı ile ortağı arasında düzenlenen adi ortaklık sözleşmesinde yönetimin belirli bir kişiye bırakılmadığı, bu itibarla davacıyla eşit hakka sahip M. Onur tarafından vekâlet verilmesi sonucu anne ve babası olan davalıların da işyerinde aynı oranda faaliyette bulunma hakları olduğu, davacının kendi anne ve babasının işyerinde faaliyette bulunmalarına müsaade ederek ortağının anne ve babası olan davalıların işyerinde bulunmalarını engellenmek istenmesinin hakkın kötüye kullanılması teşkil ettiği ve hukuk tarafından himaye edilemeyeceği, davalıların işyerinin adi ortağı olan oğulları M. Onur Ö. adına vekâleten işyerinde faaliyette bulunmak istemelerinin haksız el atma niteliğinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

9. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 29.02.2016 tarihli ve 2015/5183 E., 2016/2710 K. sayılı kararı ile; “... Davada; dava dışı ortağın anne ve babasının, işyerine gelerek, davacının çalışmasını engelledikleri, davacıyı rahatsız ettikleri, huzursuzluk çıkardıkları iddia edilerek; davalıların el atmalarının önlenmesi talep edilmiştir. Mahkemenin gerekçesinde, davacının ailesinden olan kişilerin işyerine geldiklerine göre diğer ortağın annesi ve babası olan davalıların da gelmeye hakları olduğu belirtilmektedir. Oysa, davacının aile üyelerinin işyerine gelerek verdikleri bir rahatsızlık ya da yaptıkları bir müdahale var ise, bu ayrı bir davanın konusu olacaktır. Diğer bir anlatım ile, davacının ailesinin varsa olumsuz davranışları davalıların da işyerinde huzursuzluk çıkarmalarını haklı göstermez. Ayrıca, dava dışı ortağın davalılara verdiği vekaletnameler de davalıların diğer adi ortak olan davacının çalışmasına müdahale etmelerinin dayanağı olamaz. Zira, bu durumda, adi ortaklığa konu işyerinin ekonomik olarak işletilmesi, gelir gider kayıtları kontrolden çıkar adeta kaosa sürüklenir. Mahkemece, davacının iddiasının üzerinde durulması, davaya konu olay ile ilgili diğer dava dosyalarının da incelenmesi, davalıların davacının işyerinde çalışmasına müdahalede bulunup bulunmadıklarının, adi ortaklığın işleyişine ve işyerinin faaliyetine zarar verip vermediklerinin belirlenmesi, bundan sonra sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçeler ile davanın reddedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

10. Mahkemenin 24.10.2017 tarihli ve 2017/358 E., 2017/475 K. sayılı karar ile; önceki gerekçe tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

11. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

12. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasındaki el atmanın önlenmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda mahkemece davanın reddi yönünde kurulan hükmün eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

13. Taraflar arasındaki uyuşmazlık adi ortaklık suretiyle işletilen yere ilişkin olduğundan öncelikle adi ortaklık kavramına değinmekte fayda vardır.

14. Adi ortaklık doktrinde, “emeklerini veya araçlarını herhangi bir müşterek amaç doğrultusunda birleştirerek, bu amaca ulaşma konusunda birlikte çaba göstermeyi sözleşmeyle birbirlerine karşı yükümlenen kişilerce oluşturulan, tüzel kişiliği bulunmayan bir kişi topluluğudur” şeklinde tanımlanmıştır (Barlas, Nami: Adi Ortaklık Temeline Dayalı Sözleşme İlişkileri, İstanbul 2016, s.18).

15. Bu nedenledir ki adi ortaklığa ilişkin düzenlemelere, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) özel borç ilişkileri bölümünde yer verilmiştir.

16. Borçlar Kanunu’nun 520. maddesinde “Şirket, bir akittir ki, onunla iki veya daha ziyade kimseler, saylerini ve mallarını müşterek bir gayeye erişmek için birleştirmeyi iltizam ederler” ve TBK’nın 620. maddesinde ise, “Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir” düzenlemesi ile tanım bulan adi ortaklığın madde metinlerinden de anlaşılacağı üzere sözleşme, şahıslar, ortakların katılma payları, ortak amaç (müşterek gaye) ve bu ortak amacın gerçekleştirilmesi şeklinde beş ana unsuru vardır.

17. Adi ortaklık sözleşmesinde, karşılıklı sözleşmelerde olduğu gibi karşılıklı ve uygun irade beyanları ile borç altına girilmesi söz konusu olmakla beraber; her ortağın borçlanma amacı diğer ortaklardan alacak hakkı kazanmak değil, ortak amacı gerçekleştirmek için edimleri birleştirmektir (Şener, Oruç Hami: Adi Ortaklık, Ankara 2008, s. 14-15; Barlas, s. 67 vd.). Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.06.2020 tarihli, 2017/3-457 E., 2020/469 K.; 11.12.1963 tarihli ve 1963/4-26 E., 1963/96 K. sayılı kararlarında da aynı husus benimsenmiştir.

18. Bu tip ortaklığın tüzel kişiliği ve ayrı bir yönetim organı bulunmadığı için ortaklığın yönetiminin ne şekilde sağlanacağı önem taşır.

19. Türk Borçlar Kanunu’nun 625. maddesine göre (BK, m.525) sözleşme veya kararla ortaklığın yönetimi yalnızca bir veya birden çok ortağa ya da üçüncü bir kişiye bırakılmış olmadıkça, bütün ortaklar ortaklığı yönetme hakkına sahiptir. Adi ortaklıkta yönetimde irade serbestisi ilkesi gereği, ortaklar kuruluş aşamasında adi ortaklık sözleşmesine koyacakları hükümle veya adi ortaklık kurulduktan sonra oy birliğiyle alınacak kararla şirketi yönetim yetkisini ortaklardan birine, birkaçına veya ortak olmayan üçüncü kişiye verebilir. Sözleşme veya karar ile yönetim yetkisi ortaklardan birine bırakılmamışsa, ortaklık işlerinin yönetimi bütün ortaklara aittir. Bu durumda ortaklardan her biri diğer ortakların iştiraki olmaksızın muamele yapabilirler. Ancak olağan işlerin üstündeki önemli tasarrufların yapılması için bütün ortakların oy birliği gerekir. Yönetici ortak yönetim hakkını kanundan, adi ortaklık sözleşmesinden veya ortaklık kararından almaktadır.

20. Adi ortaklıkta müşterek amaç iktisadî bir amaçtır veya daha dar anlamda kazanç paylaştırma amacıdır. Ancak adi ortaklığın varlığından söz edebilmek için ortakların müşterek bir amaç etrafında toplanmış bulunmaları yetmez. Ortakların ayrıca, ortaklığın amacının gerçekleşmesine yönelik faaliyetlere katılmayı, bu yolda diğer ortaklarla işbirliği yaparak, onlarla birlikte çaba sarf etmeyi de üstlenmiş olmaları gereklidir. Amaç, ortak araç veya güçlerle izlenmeli, taraflar amacın izlenmesinde birlikte etkin olmalıdırlar. Her bir ortak şu veya bu şekilde amacın gerçekleşmesine katkıda bulunmak zorundadırlar. Birlikte çaba yükümlülüğü bir yan edim yükümü olmayıp asli edim yükümü durumundadır ve adi ortaklığın sürekli borç ilişkisi karakterine uygun olarak süreklilik arz etmelidir.

21. Ortaklığın varlık sebebi olan amaç birlikteliğinin bir sonucu olarak, ortaklar arası ilişki karşılıklı güven ve iyi niyet temeline dayanmaktadır. Hukuk Genel Kurulunun 10.04.1991 tarihli, 1991/13-76 E., 1991/199 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere ortaklar öteki sözleşmelerden tamamen farklı şekilde, emeklerini ve sermayelerini ortak bir amaç için birleştirdiklerinden, aralarında sıkı bir işbirliği kurulur ve güvene dayanan bu işbirliği ilişkisi nedeniyle ortaklar birbirlerinin vekili gibi, ortaklık işlerinden dolayı özenle hareket etmek, ortakları zarara uğratmamak durumdadırlar.

22. Buna bağlı olarak, adi ortaklığa esas doğruluk ve güven ilkesi, kanunda açıkça belirtilmemiş olmasına rağmen, ortakların sadakat ve eşit işlem borcunu da beraberinde getirir. Sadakat borcu gereği ortaklar müşterek amacı engelleyen her türlü davranıştan kaçınmalı, sadece kendi menfaatlerini değil ortaklığın amacını koruyabilmek için diğer ortakların menfaatlerini de gözetmelidir. Eşit işlem borcu da, ortaklara ortaklıkla ilişkilerinde iradi olarak eşit olmayan bir şekilde davranılmaması anlamına gelir (Şener; s. 151) ve tıpkı sadakat borcu gibi doğruluk ve güven ilkesinin adi ortaklığa özgü tezahür şeklidir.

23. Somut olayda; davacı, dava dışı ortağın anne ve babasının, işyerine gelerek, çalışmasını engellediklerini, kendisini rahatsız ettiklerini, huzursuzluk çıkardıklarını, bunun ortaklıktan doğan haklarına dayalı zilyetliğine el atma mahiyeti taşıdığını iddia ederek müdahalenin önlenmesini istemiş ise de dosya kapsamından tarafların akraba olduğu ve dava konusu yerin farklı şekillerle de olsa uzun yıllardır aile üyelerince işletildiği, en son davalı Şafak Ö. ve davacının babası Adnan Ö.’ün bir araya gelerek dükkânın işletmesini çocuklarına bırakmak istedikleri, bu çerçevede davacı ve dava dışı M. Onur Ö. arasında adi ortaklığın oluşturulduğu anlaşılmaktadır.

24. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında uyuşmazlık irdelendiğinde; taraflarca aksi kararlaştırılmamış olduğuna göre ortaklığın yönetiminde her ortağın eşit yetkiye sahip olduğu ve dava dışı M. Onur Ö.’ün ortaklıktan kaynaklanan yetki ve haklarının kullanılması için davalı anne ve babasını vekil tayin ettiği, davalıların işletmeyle ilgili davranış ve tutumları dava dışı ortak adına yaptıkları açıktır. Ne var ki, her iki taraf da diğer tarafın ortaklığın yönetimindeki iş ve eylemlerinin kendi haklarını engellediği iddiasındadır. Bu hâlde ortaklar arasında adi ortaklığın temel amacı olan müşterek gaye için bir arada, uyum içerisinde çalışmaktan, her iki tarafın da birbirlerinin menfaatine hareket ettiğine ilişkin karşılıklı güven duygusunun mevcut olduğundan bahsedilemez.

25. Bu durumda davacının, adi ortaklığın unsurlarının ihlâl edildiği neticesini de içeren iddiasından beklediği hukukî korumayı ancak ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile elde edebileceğinden el atmanın önlenmesi davası açmakta hukukî yararının bulunmadığının kabulü gerekir.

26. Bilindiği üzere, hukukî yarar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesine göre dava şartlarından olup bir davada, hukukî yarar ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olacağı her türlü duraksamadan uzaktır.

27. Hâl böyle olunca davanın hukukî yarara ilişkin dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken bu yön göz ardı edilip işin esasına girilerek karar verilmesi isabetsiz ise de davanın reddine ilişkin direnme hükmü, varılan sonuç itibarıyla yerindedir.

28. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında somut olayda davalıların ortaklıktan kaynaklanan ve vekâleten kullandıkları yetkileri de aşar şekilde müdahalelerinin olduğu iddia edildiğine göre, varsa böyle bir müdahalenin önlenmesini istemekte davacının hukukî yararının bulunduğu, ortaklar arasındaki ilişkinin seyrine göre işin devamını sağlamaya yönelik tedbirlerin alınması imkânı varken ve henüz bu yönde talep de mevcut değilken, en son çare olan ortaklığın sonlandırılması ve tasfiyesi yönteminin işlerlik kazanamayacağı, bu nedenlerle direnme kararının Özel Daire kararında gösterildiği şekilde bozulması gerektiği görüşü açıklanmış ise de bu görüş dava konusu iddianın, taraflar arasındaki hukukî ilişkinin mahiyeti, adi ortaklığın amaç ve ruhu gereği hukukî yararın öncelikle değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

29. Diğer taraftan, 01.08.2013 olması gereken dava tarihi direnmeye ilişkin gerekçeli kararın başlığında hatalı şekilde 20.02.2014 olarak yazılmış ise de bu husus mahallinde her zaman giderilebilecek maddi hata teşkil ettiğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

30. Sonuç olarak, vardığı netice itibarıyla yerinde olan direnme kararının açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle onanmasına karar vermek gerekmiştir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.12.2021 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Davacı, adi ortaklığın ortaklarından biri, davalılar diğer ortağın anne ve babası olup, davacı adi ortak davalıların adi ortaklığa ait işyerini işgal ederek kendisinin dükkana girmesine engel oldukları, davalı Şafak’ın kasada oturup davalıların davacıyı tehdit ettikleri, yaptığı şikâyetin, hukukî ihtilaf olması nedeniyle sonuçsuz kaldığı, kilidi değiştirdiği hâlde davalıların kilidi kırarak içeri girdikleri ve davacı ortağın adi ortaklığa ait işyerinde çalışma hürriyetinin engellendiğini iddia ederek, davalıların işyerine müdahalelerinin önlenmesini ve eski hâle getirilmesini talep etmiş, davalılar davacının kendilerine karşı haksız eylemde bulunduğunu ve işyerinden atmaya çalıştığını savunarak davanın reddini istemişlerdir.

Mahkemece diğer ortağın vekili olan davalı anne babanın işyerinde faaliyette bulunabilecekleri, bunu davacının engelleyemeyeceği, davalı eylemlerinin haksız el atma olmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş ise de, dava; adi ortaklığın ortağı olan davacının ortaklıktan doğan hak ve yetkilerinin, ortaklığa ait işyerine girmesinin, çalışmasının ve dükkanda faaliyette bulunmasının engellendiği iddialarıyla el atmanın önlenmesi davasıdır.

Adi ortaklık, dava tarihindeki 6098 sayılı TBK’nın 620-645. maddelerinde düzenlenmiştir. Adi ortaklıkta “müşterek amaç uğruna birlikte çaba” ilkesi vardır. Adi ortaklıkta bulunan tüm ortaklar hiyerarşiden uzak, eşit bir konumda ortak gayenin gerçekleşmesi amacıyla katkıda bulunurlar. Ortak amacın gerçekleşmesini engelleyen eylemler olduğunda da bunun giderilmesi, önlenmesi için yasal yollara başvurup, müdahalenin giderilmesini talep edebilirler.

Adi ortaklıkta ortak gayenin gerçekleşmesi için tüm ortaklar eşit bir şekilde çaba sarf etmelidir, bu husus adi ortaklığın karakterine uygun olarak süreklilik taşımalıdır.

Adi ortaklıkta yönetim TBK 625. maddede düzenlenmiştir. Adi ortaklıkta ortakların denetleme hakkı bulunmakta olup, bu mutlak bir haktır. Ortaklık işlerini inceleme yetkisi TBK 631. maddede yer almaktadır. Bu hakkının kullanılması, adi ortaklıktan doğan yönetime katılma hakkı engellenen ortağın mahkemeden haklarının kullanılmasının sağlanması amacıyla talepte bulunması, hakkına el atanlara karşı mahkemeden el atmanın önlenmesine, bir şeyi yapmaya veya yapmamaya dair hüküm kurulmasını talep etmeye hakkı vardır.

TBK’nın 628. maddesi ortakların ortaklık işlerinde çaba ve özen gösterme yükümlülüğünü haizdir. Mahkemece, davalıların da vekâleten oğullarının işyerine gelmelerine hakları olduğu, davacının bunu engelleyemeyeceği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir. Davalıların işyerine gelip adi ortak gibi faaliyetlere katılmayıp aksine davacı ortağın ortaklık hak ve yetkilerini kullanmasının engellendiği, haksız eylemle dükkana sokulmadığı iddia edilmektedir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle Özel Dairenin bozma ilamında belirtildiği gibi mahkeme gerekçesinde yer almayan, değerlendirilmeyen bu iddiaların taraflar arasındaki diğer dava dosyaları da incelenerek değerlendirilmesi, davalıların iddia edildiği şekilde davacı ortağın işyerinde bulunup faaliyette bulunmasına engel olup, ortaklık hak ve yetkilerini kullanmasına haksız el atıp atmadıklarının tüm deliller tartışılarak saptanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

Adi ortaklığın feshi, ortaklar arasındaki ilişkiler ve ortaklığın faaliyetlerinin gidişi değerlendirilerek varılacak en son çaredir. Öncelikle diğer ortağın/davalıların haksız eylemleri-davacı ortağın ortaklık hak ve yetkilerini kullanmasına müdahaleleri varsa bunun dava ve sonuçta icra yoluyla önlenip eski hâlin iadesi sağlanabiliyorsa bunun yapılması mümkünken ve bu davayı açmakta hukukî yararı varken, ancak adi ortaklığın tasfiyesi davası açılabilir sonucuna varan sayın çoğunluğun değişik gerekçeyle onama görüşüne katılamıyoruz.

Adem ALBAYRAK        Hafize Gülgün VURALOĞLU      Zeki GÖZÜTOK
Birinci Başkanvekili      Üye                                              Üye