ADİ ORTAKLIK SÖZLEŞMESİNE DAYALI ALACAK, BELİRSİZ ALACAK DAVASINA KONU OLABİLİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


03 May
2017

Yazdır

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
BAŞKANLIĞI

ESAS NO       : 2015/17445
KARAR NO    : 2017/2493

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ          :
İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ                    : 24/12/2014
NUMARASI            : 2013/514 - 2014/629
DAVACI                  : T. İNŞ TAAH SAN VE TİC.A.Ş. VEK. AV. S.Ş.
DAVALI                  : 1- İ.Ö. 2- M. PROJE İNŞ VE DANIŞMANLIK HİZ. LTD.ŞTİ. VEK. AV. S.B.

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y  K A R A R I

Davacı, davalı şirket ile aralarında, Beyoğlu 9. Noterliği'nin 14.06.2005 tarih ve 1...8 yevmiye numarası ile "kar ve zarar ortaklığı sözleşmesi" yapıldığını, bu sözleşmeyi davalı şirketi temsilen ve ayrıca müşterek borçlu-müteselsil kefil sıfatı ile İbrahim Ö.'ün imzaladığını, ortaklığın amacının, kendilerinin dava dışı kooperatif ile yapmış oldukları gayrimenkul kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre, yapımını üstlendikleri inşaatın tam ve eksiksiz olarak tamamlanması için her türlü plan proje hazırlanması, ruhsatların alınması, inşaat için finansma sağlanması, işin tamamlanmasından sonra kendileri adına tescil edilecek bağımsız bölümlerin üçüncü şahıslara satılması neticesinde elde edilecek net kar ve zararın taraflar arasında dağıtılması olduğunu, bu kar ve zararın paylaşılması ile birlikte ortaklığın sona ereceğini, davalı şirketin hissesinin %25 olduğunu, sözleşmenin konusunu teşkil eden iş ve işlemlerin yapılması için gerekli finansmanın sağlanmasında öncelik sırasının sözleşmede belirlendiğine, buna göre giderlerin karşılanmasında ilk olarak kooperatif tarafından peşin ödenen bedelin, ikinci olarak bağımsız bölümlerin satışından elde edilecek hasılatın kullanılacağı, bu ilk iki gelirin yeterli olmaması halinde ise giderleri ortakların hisseleri oranında şahsi olarak karşılayacakları, bugüne kadar ortaklık adına elde edilen gelirin gideri karşılamaması nedeni ile yaklaşık 80.000.000 UDS harcamanın tamamını kendilerinin yüklenmek durumunda kaldıklarını, oysa bu miktarın 1/4'ü olan 20.000 TL'nin davalı tarafından karşılanması gerektiği halde davalının bunu ödemediğini, ayrıca sözleşmenin başında davalı tarafa 3.822,075 TL USD avans ödemesi yapıldığını, davalının bunu da iade etmediğini, ortaklık giderlerinin halen artmaya devam etmekte olup, zarar miktarının bu nedenle tam olarak tespit edilemediğini, buna göre ortaklık kapsamında kendilerince yapılan fazla harcama miktarı ile bunun davalının payına düşen kısmının belirlenerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 13.500.000 USD tutarındaki alacağın, yabancı para üzerinden talebin kabul edilememesi halinde ise 27.431.000 TL alacağın avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.

Davalı, davacının dava dilekçesinde alacağın 20.000.000 USD fazla ödenen finansman ve 3.822.075 USD avans miktarı olmak üzere 23.822.075 USD olarak belirlediğini ancak sonuç kısmında 13.500.000 USD üzerinden talepte bulunarak bu miktar üzerinden harç yatırdığını, alacağının miktarını kesin ve net olarak belirleyen davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararının bulunmadığını, davacıya 23.822.075 USD üzerinden harcını tamamalamak üzere kesin süre verilmesini, bu sürede harç yatırılmadığı takdirde davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, ortaklığın finansmanının sağlanması konusunda ilk iki sırada belirtilen kaynaklara başvurulmadan ortaklara kişisel sorumluluğunun gündeme gelmeyeceğini, davacının halen satışını yapmadığı gayrimenkullerin bulunduğunu ileri sürerek davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, (oy çokluğu ile) dava şartları yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gereken hususlardan olmakla, HMK 107. md. uyarınca davacı alacağın miktarını hesaplayacak durumda olup, belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığından ve hukuki yarar bulunması da dava şartlarından olmakla, dava şartı gerçekleşmemiş olmakla, HMK 115/2 md. uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.

Dava, adi ortaklık sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.

Davacının dava açarken alacağını belirlemesinin imkânsız olduğu veya alacağının belirlenmesinin kendisinden beklenmeyeceği hallerde davacının mağduriyetinin giderilebilmesi ve birtakım sakıncaları bertaraf etmek amacıyla Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile birlikte “belirsiz alacak davası” kurumu kabul edilmiştir. (HMK.107). 

HMK'nun 107. maddesinde; 

''(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.

(2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.

(3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.'' düzenlemesi yer almaktadır.

Bu düzenlemeye göre; alacaklının belirsiz alacak davası açabilmesi için, dava açacağı miktarı ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı veya bu durum objektif olarak imkansız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tesbit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü, her davada arandığı gibi, burada da hukuki yarar aranacak olup böyle bir durumda hukuki yararın bulunduğundan söz edilemez (Prof. Dr. Baki Kuru, Medeni Usul hukuku Ders Kitabı 2011 Baskı sf. 277).

Bir uyuşmazlığın çözümüne tarafların iddia ve savunmaları yön verir. Bilindiği üzere, hakim Türk hukukunu re'sen uygular (HMK.33). Dava dilekçesinde dayanılan vakıalara uygulanacak normatif düzenlemeleri uygulamak ve hukuki nitelendirmeyi yapmak hakimin yasal görevidir. Hakimce bu hukuki nitelendirmeyi yapılırken, tarafların yargılama sırasındaki istem ve savunmalarına yönelik tüm dilekçe, beyan ve delilleri bir bütün olup uyuşmazlığın çözümünde bunların tümünün dikkate alınarak bir sonuca varılması gerekir.

Somut olayda, davacının talebi, adi ortaklık ilişkisinden kaynaklanan ve uzun bir döneme ilişkin kapsamlı maliyet ve gelir hesaplamaları sonucu belirlenebilecek alacak istemine ilişkin olup, davacının bu alacağının miktarını tam ve kesin olarak belirlenmesi mümkün olmadığı gibi talep edilecek miktar taraflarca tartışmasız ve açıkça belirlenmemiştir. Dava konusu alacağın tespiti bu haliyle mümkün olmayıp yargılamayı gerektirmektedir. Bu alacak için davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararının mevcut olduğunun kabulü gerekir.

Hal böyle olunca, mahkemece, davacının talep ettiği alacağın yargılama safahatinde belirlenecek nitelikte olması nedeniyle dava açmakta hukuki yararının olduğu kabul edilerek işin esasına girilip, taraf delilleri toplanarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme ile dava şartı yokluğundan usulden red kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan             Üye                         Üye               Üye               Üye
M. DUMAN       N. ABACI UTKU     M. ÖZER       H. KANIK      E. ATEŞ