ALACAKLININ İCRA İŞLEMLERİ YAPMIŞ OLMASI İTİRAZIN TEBLİĞİ ANLAMINA GELMEZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


23 Eyl
2019

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/19-1651
KARAR NO   : 2019/707

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ           :
Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                     : 10/12/2014
NUMARASI              : 2014/1057 - 2014/613
DAVACI                    : B. Fon Bankası A.Ş vekilleri Av. Ö.Y., Av. N.B.
DAVALI                    : H.Y. vekili Av. S.G.

Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle reddine dair verilen 27.03.2013 tarihli ve 2012/429 E., 2013/103 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 16.04.2014 tarihli ve 2013/9747 E., 2014/7508 K. sayılı kararı ile; 

(... Davacı vekili; dava dışı şirket ile B......rbank A.Ş. arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinde davalının kefil olduğunu, kredi borcunun ödenmemesi üzerine alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itiraz edildiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; itirazın iptali davasının IİK'nun 67. maddesi uyarınca itirazın tebliği, tebligat yoksa öğrenilmesi tarihinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerektiği, davalının takibe itiraz dilekçesi davacıya tebliğ edilmemiş ise de, davacının icra dosyasında itirazdan sonra IİK işlem yaptığı 04.02.2011 tarihinde itirazdan haberdar olduğu, dava tarihi olan 20.07.2012 tarihinde 1 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

İİK'nın 67/1 maddesi uyarınca itirazın iptali davalarında 1 yıllık hak düşürücü süre itirazın alacaklıya tebliği tarihinden itibaren başlar. İtiraz tebliğ edilmedikçe süre başlamaz. İcra dosyasında alacaklının icra işlemleri yapmış olması itirazın tebliği anlamına gelmez. Somut olayda borçlunun itirazı alacaklıya tebliğ edilmediğine göre davanın süresinde açıldığı kabul edilerek işin esasına girilmesi gerekirken somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir…)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla değişikliği öncesi hâliyle 438. maddesinin ikinci fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davacı vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: 

Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.

Davacı vekili; davalının dava dışı borçlu Y. Tekstil San. ve Tic A.Ş. ile B......r Bank A.Ş. arasında 15.04.1999 tarihinde tanzim edilen Genel Kredi Sözleşmesinden ve daha sonraki tarihlerde limit yükseltme sözleşmelerinden kaynaklanan müşterek borçlu ve müteselsil kefil konumunda olduğunu, asıl borçlulara ve kefillere gönderilen ihtarnamaye rağmen borcun ödenmediğini, alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibinin de davalının itirazı üzerine durduğunu, takibe konu nakdi alacağın komisyon ile ilgili olduğunu, müvekkili şirketin hisselerinin tamamen TMSF'ye devredildiğini, davaya konu alacak TMSF alacağı olduğundan zamanaşımı süresinin 20 yıl olduğunu ileri sürerek vaki itirazın iptali ile davalının %40’dan aşağı olmamak üzere icra ve inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili; icra takibine 20.01.2011 tarihinde itiraz edildiğini, davanın ise 19.07.2012 tarihinde açıldığını, davacının icra dosyasına yapılan itirazı dosyada yapmış olduğu çeşitli işlemler sırasında öğrenmiş olduğunu ve öğrenme tarihinden itibaren de bir yıllık sürenin geçmiş olduğunu, takip konusu alacağın daha önce de yargı kararına konu edildiğini belirterek davanın zamanaşımı, derdestlik ve mükerrerlik nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. 

Mahkemece; itirazın iptali davasının İİK'nın 67. maddesi uyarınca itirazın tebliği, tebligat yoksa öğrenilmesi tarihinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmasının gerektiği, davalının takibe itiraz dilekçesi davacıya tebliğ edilmemiş ise de, davacının icra dosyasında itirazdan sonra İİK işlem yaptığı 04.02.2011 tarihinde itirazdan haberdar olduğu, dava tarihi olan 20.07.2012 tarihinde 1 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davalarında hak düşürücü sürenin, borçlunun itirazının alacaklıya tebliği ile başlayıp başlamayacağı, burada varılacak sonuca göre borçlunun itiraz dilekçesi kendisine tebliğ edilmeyen davacı alacaklının icra dosyasında yapmış olduğu işlemler nedeniyle borçlunun itirazından haberdar olduğunun ve hak düşürücü sürenin bu tarihten itibaren başladığının kabulünün mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili kavramların ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde fayda bulunmaktadır.

İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, normal bir alacak (eda) davasıdır. Takip alacaklısı tarafından (süresi içinde) ödeme emrine itiraz etmiş olan borçluya karşı açılır; yani davacı alacaklı, davalı ise takip borçlusudur. Davacı alacaklı bu davada, borçlunun itiraz etmiş olduğu alacağın mevcut olduğunu bildirerek, borçlunun itirazının iptaline karar verilmesini (ve istiyorsa, borçlunun icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesini) talep eder (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 251). 

İİK’nın 67/1. maddesi uyarınca itirazın iptali davası bir süreye tabi olup alacaklı, bu davayı, itirazın kendisine (varsa, vekiline) tebliği tarihinden itibaren bir yıl içinde açabilir. 

Bir yıllık süre içinde açılan dava, teknik anlamda bir itirazın iptali davasıdır ve ancak bir yıl içinde açılan davanın kazanılması hâlinde borçlunun itirazı iptal edilmiş olur. Bunun üzerine, alacaklı, itiraz ile durmuş olan icra takibine devam edilmesini (yani haciz) isteyebilir. İcra inkâr tazminatına da, yalnız bir yıl içinde açılmış olan itirazın iptali davasında hükmedilebilir.

Alacaklı bir yıl içinde itirazın iptali davası açmazsa, yaptığı ilamsız takip düşer. Fakat bir yıllık süreyi geçiren alacaklının, genel hükümlere göre alacağını dava etmek hakkı saklıdır. Yani alacaklı, alacağı zamanaşımına uğramadığı sürece, genel mahkemelerde bir alacak (tahsil) davası açabilir. Ancak, alacaklı böyle bir dava sonucunda alacağı ilam ile eski (düşmüş olan) ilamsız icra takibine devam edilmesini isteyemez; yalnız ilamlı icra takibi yapabilir.

Bir yıl içinde itirazın iptali davası açılması ile derdest olan ve itiraz ile durmuş bulunan icra takibi iptal edilmiş olmaz; bilâkis, takip durmakta devam eder. Davayı kazanan alacaklı, mahkemeden alacağı ilâm ile itiraz üzerine durmuş olan ilamsız takibe devam edilmesini (haciz) isteyebilir. Dava devam ettiği sürece, bir yıllık haciz isteme süresi işlemez (Kuru, s. 255).

Alacaklı, itirazın kendisine tebliğinden önce de, itirazın iptali davası açabilir. Gerçekten de alacaklı, itirazın iptali (İİK, m. 67) veya kaldırılması (İİK, m. 68-68a) yoluna başvurabilmek için, ödeme emrine itiraz edildiğinin kendisine tebliğ edilmesini beklemek zorunda değildir. Ne var ki, bir yıllık itirazın iptali davası açma süresi ve altı aylık icra mahkemesine başvurma süresi, itirazın alacaklıya tebliğ edildiği tarihten itibaren işlemeye başlar (İİK, m 67/I) ( Yavuz, N: İtirazın İptali ve Tahsil (Eda) Davası, Ankara 2007, s.168).

Açıklanan bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere, alacaklı tarafından itirazın iptali davasının, borçlunun icra dosyasına yaptığı itirazın tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde açılması zorunludur. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.11.2013 tarihli ve 2013/11-360 E., 2013/1605 K. sayılı kararında da aynı ilke benimsenmiştir. 

İİK’nın 67. maddesinde gösterilmiş olan süre hak düşürücü süredir. Yerel Mahkeme ve Özel Daire arasında bu sürenin hak düşürücü süre olup olmadığı konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Hak düşürücü süre hak sahibinin hakkın korunması için kanun veya sözleşme ile belirlenen süre içerisinde belirlenen eylem veya işlemleri yapmaması nedeniyle hakkın sona ermesi sonucunu doğuran süredir. 

Hak düşürücü sürelerin kanunla düzenlenmesi asıldır. Tarafların sözleşme ile hak düşürücü süreleri belirlemeleri, bu süreleri değiştirmeleri veya ortadan kaldırmaları mümkün değildir Hak düşürücü süreler hakkı tamamen sona erdiren, yok eden, düşüren sürelerdir. Hak sahibi alacaklı kanunla veya sözleşme ile belirlenen süre içerisinde öngörülen eylem veya işlemleri yapmadığı takdirde o hak tamamen ortadan kalkmakta, silinmekte düşmektedir. Artık o hakkın istenmesi, dava ve takip edilmesi mümkün değildir.

Hak düşürücü sürenin sonunda hakkın sona ermesi için karşı tarafın borçlunun bir eylem veya işlem yapmasına gerek yoktur. Hak düşürücü süre geçmekle kendiliğinden son bulur (Tekinay/Akman/ Burcuoğlu/Altop: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. 2, İstanbul, 1985-1988, s. 1385 vd , Reisoğlu, S.: Genel Hükümler, İstanbul, 2002, s. 348).

Hak düşürücü süreler itiraz niteliği taşırlar. Taraflar hak düşürücü süreyi davanın her aşamasında hatta kararın bozulmasından sonra da ileri sürülebilirler. Ayrıca hak düşürücü sürelerin incelenmesi tarafların iradelerine bırakılmamıştır. Hâkim tarafından kendiliğinden göz önünde tutulması, araştırma ve inceleme konusu yapılması gerekmektedir (Feyzioğlu, N. Feyzi: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. 1-2, İstanbul 1976, s. 521).

Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Bursa 1. İcra Müdürlüğü'nün 2011/.6 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklı B. Fon Bankası A.Ş tarafından, borçlular Y. Tekstil San. Ve Tic. A.Ş, Aziz Y. ve Hüsnü Y. aleyhine 58.871,40TL asıl alacak,16.461,41TL vadelerinden değişen oranlarda işlemiş yasal faizi olmak üzere toplam 75.332,81TL alacağın tahsili için icra takibine başlanıldığı, 20.01.2011 tarihinde (süresinde) itiraz edildiği, ödeme emrine itiraz dilekçesinin takip alacaklısına tebliğ edilmediği, davacı tarafından da 20.07.2012 tarihinde itirazın iptali davası açıldığı, 03.10.2012 tarihinde (işbu itirazın iptali istemine ilişkin yargılamanın devamı sırasında) borçlulardan Hüsnü Y. yönünden takibin durduğu anlaşılmaktadır.

Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, itirazın iptali davası, bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gereken bir dava olup, açık kanuni düzenlemeye göre dava açma süresi itirazın tebliği ile başlayacaktır. Ödeme emrine itiraz, 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak takip alacaklısına tebliğ edilmez ise dava açma süresi başlamayacaktır. İİK’nın 67/1. maddesindeki düzenleme dikkate alındığında icra dosyasında alacaklının icra işlemleri yapmış olmasının itirazın tebliği anlamına gelmeyeceği de açıktır. Bu durumda, mahkemece açılan davanın süresinde olduğu gözetilerek, işin esasına girilip sonucuna göre bir karar verilmelidir. 

O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 18.06.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

BİLGİ : “İtirazın kaldırılması davası açılırsa itirazın iptali davası açılma süresi işlemeye başlar” şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28 Şubat 2019 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/itirazin-kaldirilmasi-davasi-acilirsa-itirazin-iptali-davasi-acma-suresi-islemeye-baslar

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/(19)11-949
KARAR NO   : 2020/621

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ           :
Nazilli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi(Tüketici Mah.Sıf)
TARİHİ                     : 05/05/2016
NUMARASI              : 2016/128 - 2016/253
DAVACI                    : T.V. Bankası T.A.O vekili Av. S.Z.K.
DAVALI                    : H.Ş. vekili Av. A.D.

1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Nazilli 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili 01.10.2014 tarihli dilekçesinde; müvekkili banka ile dava dışı Ali Yıldırım arasında 30.04.2007 ve 05.11.2007 tarihinde genel kredi sözleşmesi imzalandığını, davalının anılan sözleşmeler uyarınca müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak borçtan sorumlu olduğunu, davalı borçluya muacceliyet ihtarnamesi keşide edildiğini, ihtarname içeriği ve ekindeki hesap özetinin kesinleşmesi üzerine borçlu hakkında Nazilli 2. İcra Müdürlüğünün 2010/3.8 sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının borca itiraz ederek hakkındaki takibin durmasına sebebiyet verdiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, itiraz edilen alacağın % 20’si oranından az olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili 03.11.2014 tarihli dilekçesinde; ödeme emrinin müvekkiline 06.06.2011 tarihinde tebliğ edildiğini, 13.06.2011 tarihinde icra takibine itiraz ettiklerini, icra takibinin müvekkili yönünden durması üzerine davacı alacaklının diğer borçlular hakkında işlemler yaptığını, bu nedenle hak düşürücü süre olan bir yıllık dava açma süresinin geçtiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Nazilli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.03.2015 tarihli ve 2014/456 E., 2015/217 K. sayılı kararı ile; davalının ödeme emrine itirazı üzerine icra takibinin 13.06.2011 tarihinde durdurulmasına karar verildiği, alacaklı vekilinin 05.01.2012 tarihinde icra müdürlüğüne verdiği dilekçesi ile davalı yönünden takibin durduğunu öğrendiği ve öğrenme tarihinden itibaren bir yıllık dava açma süresi içerisinde itirazın iptali davası açılmadığı gerekçesiyle süresinde açılmayan davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Nazilli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 19. Hukuk Dairesince 14.12.2015 tarihli ve 2015/6908 E., 2015/16787 K. sayılı kararı ile;

“… Davalı aleyhine başlatılan icra takibine itiraz edilmiş ve icra takibi 13.06.2011 tarihinde durmuştur. İtirazın iptali davası ise 01.10.2014 tarihinde açılmıştır. İİK'nın 67/I. maddesi gereğince itirazın iptali davası borçlunun itirazının alacaklıya tebliğ tarihinden itibaren bir yıllık süre içerisinde açılması gerekir. Somut olayda borçlunun itirazı davacı alacaklıya tebliğ edilmemiş ve bu bir yıllık süre işlemeye başlamamıştır. 

Mahkemece davacının icra dosyasına diğer borçlulara tebligat yapılması için dilekçe sunmasının süre başlangıcı olarak kabul edilmesi doğru görülmemiş, mahkeme kararının bozulması gerekmiştir,…” gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.

Direnme Kararı:

9. Nazilli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.05.2016 tarihli ve 2016/128 E., 2016/253 K. sayılı kararı ile; Özel Dairenin bozma kararı gibi tebliğ hususunun dikkate alınması hâlinde icra takibinin yapılmasının üzerinden uzun süre geçtikten sonra dahi itirazın iptali davasının açılabileceği, borçlunun ödeme emrine itirazını alacaklıya tebliğ ettirmek gibi bir zorunluluğunun bulunmadığı, icra müdürlüğünün tebliğ hususunu yerine getirmediği gibi alacaklı vekilinin de böyle bir talepte bulunmadığı, ancak icra takibinin itiraz üzerine durduğunu verdiği dilekçesinde öğrendiği, Kanundaki ibareye birebir bağlı kalınması hâlinde hakkın kötüye kullanılması durumu olabileceği, bu yüzden alacaklının itirazı öğrendiği tarihi tebliğ tarihi olarak kabul etmek gerektiği, tebliğin amacının zaten borçlunun itirazının öğrenilmesi olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. 

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. 2004 sayılı İİK’nın 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davalarında hak düşürücü sürenin, borçlunun itirazının alacaklıya tebliği ile başlayıp başlamayacağı, burada varılacak sonuca göre borçlunun itiraz dilekçesi kendisine tebliğ edilmeyen davacı alacaklının icra dosyasında yapmış olduğu işlemler nedeniyle itirazını öğrendiği ve hak düşürücü sürenin bu tarihten (öğrenme) itibaren başladığının kabulünün mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili kavramların ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde fayda bulunmaktadır. 

13. İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, normal bir alacak (eda) davasıdır. Takip alacaklısı tarafından (süresi içinde) ödeme emrine itiraz etmiş olan borçluya karşı açılır; yani davacı alacaklı, davalı ise takip borçlusudur. Davacı alacaklı bu davada, borçlunun itiraz etmiş olduğu alacağın mevcut olduğunu bildirerek, borçlunun itirazının iptaline karar verilmesini (ve istiyorsa, borçlunun icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesini) talep eder (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 251).

14. İİK’nın 67/1. maddesi uyarınca itirazın iptali davası bir süreye tabi olup alacaklı, bu davayı, itirazın kendisine (varsa, vekiline) tebliği tarihinden itibaren bir yıl içinde açabilir.

15. Bir yıllık süre içinde açılan dava, teknik anlamda bir itirazın iptali davasıdır ve ancak bir yıl içinde açılan davanın kazanılması hâlinde borçlunun itirazı iptal edilmiş olur. Bunun üzerine, alacaklı, itiraz ile durmuş olan icra takibine devam edilmesini (yani haciz) isteyebilir. İcra inkâr tazminatına da, yalnız bir yıl içinde açılmış olan itirazın iptali davasında hükmedilebilir.

16. Alacaklı bir yıl içinde itirazın iptali davası açmazsa, yaptığı ilamsız takip düşer. Fakat bir yıllık süreyi geçiren alacaklının, genel hükümlere göre alacağını dava etmek hakkı saklıdır. Yani alacaklı, alacağı zamanaşımına uğramadığı sürece, genel mahkemelerde bir alacak (tahsil) davası açabilir. Ancak, alacaklı böyle bir dava sonucunda alacağı ilam ile eski (düşmüş olan) ilamsız icra takibine devam edilmesini isteyemez; yalnız ilamlı icra takibi yapabilir.

17. Bir yıl içinde itirazın iptali davası açılması ile derdest olan ve itiraz ile durmuş bulunan icra takibi iptal edilmiş olmaz; bilâkis, takip durmakta devam eder. Davayı kazanan alacaklı, mahkemeden alacağı ilâm ile itiraz üzerine durmuş olan ilamsız takibe devam edilmesini (haciz) isteyebilir. Dava devam ettiği sürece, bir yıllık haciz isteme süresi işlemez (Kuru, s. 255).

18. Alacaklı, itirazın kendisine tebliğinden önce de, itirazın iptali davası açabilir. Gerçekten de alacaklı, itirazın iptali (İİK, m. 67) veya kaldırılması (İİK, m. 68-68a) yoluna başvurabilmek için, ödeme emrine itiraz edildiğinin kendisine tebliğ edilmesini beklemek zorunda değildir. Ne var ki, bir yıllık itirazın iptali davası açma süresi ve altı aylık icra mahkemesine başvurma süresi, itirazın alacaklıya tebliğ edildiği tarihten itibaren işlemeye başlar (İİK, m 67/I) ( Yavuz, N: İtirazın İptali ve Tahsil (Eda) Davası, Ankara 2007, s.168).

19. 2004 sayılı İİK’da sürelerin hangi durumlarda nasıl başlayacağına ilişkin farklı düzenlenmeler bulunmakta olup örneğin İİK’nın 16/1. maddesinde, icra ve iflas dairelerinin yaptığı işlemler hakkında söz konusu işlemlerin öğrenildiği tarihten itibaren yedi gün içinde şikâyetin yapılabileceği düzenlenmiştir.

20. İİK’nın 62. maddesinde ise ödeme emrine itiraz etmek isteyen borçlunun ödeme emrinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde itiraz edebileceği, İİK’nın 65. maddesinde de ödeme emrine gecikmiş itirazın ne zaman ve nasıl yapılacağı düzenlenerek, burada da borçlunun kusuru olmaksızın bir mani sebebiyle müddeti içinde itiraz edememiş ise paraya çevirme muamelesi bitinceye kadar itiraz edebileceği, ancak borçlunun, engelin kalktığı günden itibaren üç gün içinde, mazeretini gösterir delillerle birlikte itiraz ve sebeplerini bildirmeye mecbur olduğu belirtilmiştir.

21. Görüldüğü üzere 2004 sayılı İİK’da sürelerin hangi hâllerde nasıl başlayacağına ilişkin farklı düzenlenmeler öngörülmüş, bir kısmında öğrenme tarihi esas alındığı hâlde bir kısmında da sürelerin başlangıcında tebligat esas alınmıştır.

22. Açıklanan bu düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, alacaklı tarafından itirazın iptali davasının, borçlunun icra dosyasına yaptığı itirazın tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde açılması zorunludur. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.06.2019 tarihli ve 2017/19-1651 E., 2019/707 K. sayılı kararında da aynı ilke benimsenmiştir.

23. İİK’nın 67. maddesinde gösterilmiş olan süre hak düşürücü süredir. Yerel Mahkeme ve Özel Daire arasında bu sürenin hak düşürücü süre olup olmadığı konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Hak düşürücü süre; hak sahibinin hakkın korunması için kanun veya sözleşme ile belirlenen süre içerisinde öngörülen eylem veya işlemleri yapmaması nedeniyle hakkın sona ermesi sonucunu doğuran süredir.

24. Hak düşürücü sürelerin kanunla düzenlenmesi asıldır. Tarafların sözleşme ile hak düşürücü süreleri belirlemeleri, bu süreleri değiştirmeleri veya ortadan kaldırmaları olanaksızdır. Hak düşürücü süreler hakkı tamamen sona erdiren, yok eden, düşüren sürelerdir. Hak sahibi alacaklı kanunla veya sözleşme ile belirlenen süre içerisinde öngörülen eylem veya işlemleri yapmadığı takdirde o hak tamamen ortadan kalkmakta, silinmekte düşmektedir. Artık o hakkın istenmesi, dava ve takip edilmesi mümkün değildir.

25. Hak düşürücü sürenin sonunda hakkın sona ermesi için karşı tarafın borçlunun bir eylem veya işlem yapmasına gerek yoktur. Hak düşürücü süre geçmekle kendiliğinden son bulur (Tekinay S./Akman S./ Burcuoğlu H./Altop A.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. 2, İstanbul, 1985-1988, s. 1385 vd , Reisoğlu, S.: Genel Hükümler, İstanbul, 2002, s. 348).

26. Hak düşürücü süreler itiraz niteliği taşırlar. Taraflar hak düşürücü süreyi davanın her aşamasında hatta kararın bozulmasından sonra da ileri sürülebilirler. Ayrıca hak düşürücü sürelerin incelenmesi tarafların iradelerine bırakılmamıştır. Hâkim tarafından kendiliğinden göz önünde tutulması, araştırma ve inceleme konusu yapılması gerekmektedir (Feyzioğlu, N. F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. 1-2, İstanbul 1976, s. 521).

27. Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Nazilli 2. İcra Müdürlüğünün 2010/3.8 sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı T.V. Bankası T.A.O tarafından, davalı Hasan Ş. ve dava dışı borçlular aleyhine toplam 49.824,66TL alacağın tahsili için icra takibine başlanıldığı, davalı tarafından ödeme emrine 13.06.2011 tarihinde (süresinde) itiraz edildiği, ödeme emrine itiraz dilekçesinin takip alacaklısına tebliğ edilmediği, davacı tarafından da 01.10.2014 tarihinde itirazın iptali davası açıldığı anlaşılmaktadır.

28. Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, itirazın iptali davası, bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gereken bir dava olup, açık kanunî düzenlemeye göre dava açma süresi itirazın tebliği ile başlar. Ödeme emrine itiraz, 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak takip alacaklısına tebliğ edilmez ise kanunda öngörülen bir yıllık süre başlamayacaktır. İİK’nın 67/1. maddesindeki düzenleme dikkâte alındığında, icra dosyasında alacaklının icra işlemleri yapmış olmasının itirazın tebliği anlamına gelmeyeceği de açıktır.

29. Bu durumda, mahkemece açılan davanın süresinde olduğu gözetilerek, işin esasına girilip sonucuna göre bir karar verilmelidir.

30. Hâl böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

31. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 

Aynı Kanun'un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 16.09.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2020/(19)11-357
KARAR NO   : 2020/794

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ           :
Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                     : 18/07/2019
NUMARASI              : 2019/113 - 2019/705
DAVACI                    : Girişim Varlık Yönetimi Anonim Şirketi vekili Av. A.P.
DAVALIlLAR            : 1- S.A. vekili Av. H.B.
                                    2- E.A.
                                    3- İ.A.

1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili 07.07.2014 tarihli dava dilekçesinde; dava dışı Besa Bilgisayar Yazılım San. Tic. Ltd. Şti ile temlik eden A. T.A.Ş. arasında iki adet genel kredi taahhütnamesi imzalandığını, davalıların sözleşmelerde müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının olduğunu, icra dosyasındaki alacağın müvekkili şirket tarafından temlik alındığını, asıl borçlu şirket ile davalıların kredi şartlarına uymadıklarını, gönderilen ihtarnameye rağmen borcun ödenmediğini, bunun üzerine borçlu davalılar hakkında Ankara 1. İcra Dairesinin 2007/2..6 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalıların borca itiraz ederek haklarındaki takibin durmasına sebebiyet verdiklerini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, üst sınırdan az olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. 

Davalılar Cevabı:

5. Davalılar cevap dilekçelerinde; davacının süresinde itirazın iptali davasını açmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.

Mahkeme Kararı: 

6. Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.04.2015 tarihli ve 2014/501 E., 2015/275 K. sayılı kararı ile; icra takibinin 12.02.2007 tarihinde başladığı, davalıların ödeme emrine itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, takip konusu alacağın banka tarafından 03.06.2008 tarihinde davacı şirkete temlik edildiği, işlemden kaldırılan icra dosyasının davacı vekilinin talebi üzerine yenilenerek 2011/6..0 sayılı esası aldığı, Ankara 6. İcra (Hukuk) Mahkemesinde görülen davada, davalı Serdar A. ile ilgili ödeme emrinin tebliğine ilişkin işlemin geçerliliğinin dava konusu yapılıp karar verildiğini, devam eden süreçte pek çok işlem gören icra dosyasının vekil aracılığıyla takip edildiği de dikkate alındığında, 01.03.2007 tarihinde yapılan itirazlardan sonra icra takibinin durduğunun 2014 yılına kadar bilinmediği yönündeki davacı vekilinin iddiasının yerinde olmadığı, özellikle ödeme emrine itiraz dilekçesinin alacaklı vekiline tebliğ edilmemesi nedeniyle bir yıllık hak düşürücü sürenin başlamamasının hakkaniyete uygun olmayacağı gerekçesiyle süresinde açılmayan davanın reddine karar verilmiştir. 

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince 15.05.2017 tarihli ve 2016/8812 E., 2017/3791 K. sayılı kararı ile;

“… Dava itirazın iptali istemine ilişkindir. İtirazın iptaline ilişkin davaların İ.İ.K.'nın 67. maddesi uyarınca itirazın alacaklıya tebliğinden itibaren 1 yıl içerisinde açılması gerekir. İtiraz dilekçesi tebliğ edilmediği sürece 1 yıllık hak düşürücü süre işlemeye başlamaz. Somut olayda itiraz dilekçesinin alacaklıya tebliğ edilmediği bu nedenle 1 yıllık dava açma süresinin dolmadığı gözetilmeksizin mahkemece yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.

Direnme Kararı:

9. Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 18.07.2019 tarihli ve 2019/113 E., 2019/705 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davalarında hak düşürücü sürenin, borçluların itirazının alacaklıya tebliği ile başlayıp başlamayacağı, burada varılacak sonuca göre borçluların itiraz dilekçesi kendisine tebliğ edilmeyen davacı alacaklının icra dosyasında yapmış olduğu işlemler nedeniyle borçluların itirazını öğrendiği ve hak düşürücü sürenin bu tarihten itibaren (öğrenme) başladığının kabulünün mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE 

12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili kavramların ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde fayda bulunmaktadır.

13. İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, normal bir alacak (eda) davasıdır. Takip alacaklısı tarafından (süresi içinde) ödeme emrine itiraz etmiş olan borçluya karşı açılır; yani davacı alacaklı, davalı ise takip borçlusudur. Davacı alacaklı bu davada, borçlunun itiraz etmiş olduğu alacağın mevcut olduğunu bildirerek, borçlunun itirazının iptaline karar verilmesini (ve istiyorsa, borçlunun icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesini) talep eder (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 251).

14. İİK’nın 67/1. maddesi uyarınca itirazın iptali davası bir süreye tabi olup alacaklı, bu davayı, itirazın kendisine tebliği tarihinden itibaren bir yıl içinde açabilir. 

15. Bir yıllık süre içinde açılan dava, teknik anlamda bir itirazın iptali davasıdır ve ancak bir yıl içinde açılan davanın kazanılması hâlinde borçlunun itirazı iptal edilmiş olur. Bunun üzerine, alacaklı, itiraz ile durmuş olan icra takibine devam edilmesini isteyebilir. İcra inkâr tazminatına da, yalnız bir yıl içinde açılmış olan itirazın iptali davasında hükmedilebilir.

16. Alacaklı bir yıl içinde itirazın iptali davası açmazsa, yaptığı ilamsız takip düşer. Fakat bir yıllık süreyi geçiren alacaklının, genel hükümlere göre alacağını dava etmek hakkı saklıdır. Yani alacaklı, alacağı zamanaşımına uğramadığı sürece, genel mahkemelerde bir alacak davası açabilir. Ancak, alacaklı böyle bir dava sonucunda alacağı ilam ile eski ilamsız icra takibine devam edilmesini isteyemez; yalnız ilamlı icra takibi yapabilir.

17. Bir yıl içinde itirazın iptali davası açılması ile derdest olan ve itiraz ile durmuş bulunan icra takibi iptal edilmiş olmaz; bilâkis, takip durmakta devam eder. Davayı kazanan alacaklı, mahkemeden alacağı ilâm ile itiraz üzerine durmuş olan ilamsız takibe devam edilmesini isteyebilir. Dava devam ettiği sürece, bir yıllık haciz isteme süresi işlemez (Kuru, s. 255).

18. Alacaklı, itirazın kendisine tebliğinden önce de, itirazın iptali davası açabilir. Gerçekten de alacaklı, itirazın iptali (İİK, m. 67) veya kaldırılması (İİK, m. 68-68a) yoluna başvurabilmek için, ödeme emrine itiraz edildiğinin kendisine tebliğ edilmesini beklemek zorunda değildir. Ne var ki, bir yıllık itirazın iptali davası açma süresi ve altı aylık icra mahkemesine başvurma süresi, itirazın alacaklıya tebliğ edildiği tarihten itibaren işlemeye başlar (İİK, m 67/I) (Yavuz, N: İtirazın İptali ve Tahsil (Eda) Davası, Ankara 2007, s.168).

19. 2004 sayılı İİK’da sürelerin hangi durumlarda nasıl başlayacağın ilişkin farklı düzenlenmeler bulunmakta olup örneğin İİK’nın 16/1. maddesinde, icra ve iflâs dairelerinin yaptığı işlemler hakkında söz konusu işlemlerin öğrenildiği tarihten itibaren yedi gün içinde şikâyetin yapılabileceği düzenlenmiştir. 

20. İİK’nın 62. maddesinde ise ödeme emrine itiraz etmek isteyen borçlunun ödeme emrinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde itiraz edebileceği, İİK’nın 65. maddesinde de ödeme emrine gecikmiş itirazın ne zaman ve nasıl yapılacağı düzenlenerek, burada da borçlunun kusuru olmaksızın bir mani sebebiyle müddeti içinde itiraz edememiş ise paraya çevirme muamelesi bitinceye kadar itiraz edebileceği, ancak borçlunun, engelin kalktığı günden itibaren üç gün içinde, mazeretini gösterir delillerle birlikte itiraz ve sebeplerini bildirmeye mecbur olduğu belirtilmiştir.

21. Görüldüğü üzere 2004 sayılı İİK’da sürelerin hangi hâllerde nasıl başlayacağına ilişkin farklı düzenlenmeler öngörülmüş, bir kısmında öğrenme tarihi esas alındığı hâlde bir kısmında da sürelerin başlangıcında tebligat esas alınmıştır.

22. Açıklanan bu düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, alacaklı tarafından itirazın iptali davasının, borçlunun icra dosyasına yaptığı itirazın tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde açılması zorunludur. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.06.2019 tarihli ve 2017/19-1651 E., 2019/707 K. sayılı kararında da aynı ilke benimsenmiştir.

23. İİK’nın 67. maddesinde gösterilmiş olan süre hak düşürücü süredir. Yerel mahkeme ve Özel Daire arasında bu sürenin hak düşürücü süre olduğu konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Hak düşürücü süre; hak sahibinin hakkını koruması için kanun veya sözleşme ile belirlenen süre içerisinde belirlenen eylem veya işlemleri yapmaması nedeniyle hakkın sona ermesi sonucunu doğuran süredir.

24. Hak düşürücü sürelerin kanunla düzenlenmesi asıldır. Tarafların sözleşme ile hak düşürücü süreleri belirlemeleri, bu süreleri değiştirmeleri veya ortadan kaldırmaları mümkün değildir. Hak düşürücü süreler hakkı tamamen sona erdiren, yok eden, düşüren sürelerdir. Hak sahibi alacaklı kanunla veya sözleşme ile belirlenen süre içerisinde öngörülen eylem veya işlemleri yapmadığı takdirde o hak tamamen ortadan kalkmakta, silinmekte ve düşmektedir. Artık o hakkın istenmesi, dava ve takip edilmesi mümkün değildir.

25. Hak düşürücü sürenin sonunda hakkın sona ermesi için karşı tarafın, borçlunun bir eylem veya işlem yapmasına gerek yoktur. Hak düşürücü süre geçmekle kendiliğinden son bulur (Tekinay, S./Akman, S./ Burcuoğlu, H./Altop, A.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. 2, İstanbul, 1985-1988, s. 1385 vd , Reisoğlu, S.: Genel Hükümler, İstanbul 2002, s. 348).

26. Hak düşürücü süreler itiraz niteliği taşırlar. Taraflar hak düşürücü süreyi davanın her aşamasında hatta kararın bozulmasından sonra da ileri sürülebilirler. Ayrıca hak düşürücü sürelerin incelenmesi tarafların iradelerine bırakılmamıştır. Hâkim tarafından kendiliğinden göz önünde tutulması, araştırma ve inceleme konusu yapılması gerekmektedir (Feyzioğlu, N. F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. 1-2, İstanbul 1976, s. 521).

27. Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Ankara 1. İcra Dairesinin 2007/2..6 (yenilenmekle 2011/6..0) sayılı dosyasının incelenmesinde; dava dışı temlik eden A. T.A.Ş. tarafından, davalılar Serdar A., Erol A., İrfan A. ve dava dışı borçlular aleyhine genel kredi taahhütnamesine dayalı alacağın tahsili için icra takibine başlanıldığı, davalılar tarafından ödeme emrine 01.03.2007 tarihinde (süresinde) itiraz edildiği, ödeme emrine itiraz dilekçesinin takip alacaklısına tebliğ edilmediği, takip alacaklısı dava dışı A. T.A.Ş. tarafından icra dosyasındaki alacağın, 03.06.2008 tarihli “Alacak Temlik Sözleşmesi” ile davacıya temlik ettiği, davacı tarafından da 07.07.2014 tarihinde itirazın iptali davası açıldığı anlaşılmaktadır.

28. Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, itirazın iptali davası, bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gereken bir dava olup, açık kanunî düzenlemeye göre dava açma süresi itirazın tebliği ile başlar. Ödeme emrine itiraz, 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak takip alacaklısına tebliğ edilmez ise dava açma süresi başlamaz. İİK’nın 67/1. maddesindeki düzenleme dikkâte alındığında icra dosyasında alacaklının icra işlemleri yapmış olmasının itirazın tebliği anlamına gelmeyeceği de açıktır. 

29. Bu durumda, mahkemece açılan davanın süresinde olduğu gözetilerek, işin esasına girilip sonucuna göre bir karar verilmelidir.

30. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, davalılardan Serdar A.’nun, Ankara 6. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 05.03.2008 tarihli ve 2008/204 E., 2008/182 K. sayılı dosyasında, alacaklı tarafından kendisi hakkında icra takibi başlatıldığı, 01.03.2007 tarihinde borca ve faize itiraz ettiği ve icra takibinin durduğu ancak aynı icra dosyasında yeniden ödeme emri gönderildiği gerekçesiyle ikinci kez gönderilen ödeme emrinin iptalini talep ettiği, mahkemece 05.03.2008 tarihli karar ile Serdar A.’ya gönderilen ödeme emrinin iptaline karar verildiği, bu davanın açılması ile davacı alacaklının ödeme emrine itirazdan haberdar olduğu bu nedenle borçlu Serdar A. yönünden davacının itirazın iptali davası açması için bir yıllık hak düşürücü sürenin olduğu, bu borçlu yönünden verilen direnme kararının onanması, diğer borçlular yönünden ise direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerde Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

31. Hâl böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

32. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun'un 440-III/1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 20.10.2020 gününde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

KARŞI OY 

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu 67/1. maddeye göre, takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. 

Maddedeki bu bir yıllık süre hak düşürücü süre olup ödeme emrine itirazın alacaklıya tebliğ tarihinden başlamaktadır. Tebliğ yapılmamış ise dosyadan bunun yapılan bir işlem sırasında öğrenilmesi hak düşürücü süreyi başlatmamaktadır.

Buradaki tebliğin amacı itirazın kaldırılması veya itirazın iptali davası açma hakkının doğduğuna ilişkin bilgilendirme niteliğinde olup bu bilgilendirme yapıldığı takdirde alacaklı dava açmaya yarayacak doğru ve sağlıklı bilgileri öğrenmiş olacaktır.

İcra takibine konu edilen alacağına itiraz edilen alacaklının, yasaya uygun bildirimin yapılmasını beklemesi hukuk düzeninin kendisine tanıdığı bir haktır. Ne var ki, 4721 sayılı TMK 2. madde gereğince herkes haklarını kullanırken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.

Alacaklının itirazın iptali davası açmaya yarayacak doğru ve sağlıklı bilgileri öğrenmiş olmasına rağmen kendisine yasaya uygun bildirim (tebliğ) yapılmasını beklemesi dürüst davranma kuralına aykırı olacaktır.

Nitekim 24.06.1994 Tarih,1993/3 Esas, 1994/2 Karar sayılı Yargıtay içtihadı birleştirme kararında da aynı sonuç benimsenmiştir. Bu karar 2942 sayılı Kanunda 4650 sayılı Kanunla yapılan değişikliklerden önceki hükümlere göre açılabilen kamulaştırma bedelinin arttırılması davasıyla ilgili olsa da aradaki benzerlik nedeniyle itirazın iptali davası açılmasındaki süre başlangıcı için yapılacak ödeme emrine itirazın tebliğine ilişkin esaslara da uygundur. 

Bu kararda: tebliğ yapılmamış olsa da kamulaştırma nedeniyle tapuda ferağ verilmiş ise ferağ veren kimsenin kamulaştırma işlemiyle ilgili dava açmaya yarayacak doğru ve sağlıklı bilgileri öğrendiği kabul edileceği, buna rağmen tebliğ yapılmasını beklemenin hakkın kötüye kullanılması olacağı bu nedenle tebliğ yapılmamış olmasına rağmen sürenin ferağ tarihinden başlayacağı kabul edilmiştir.

Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davaya konu takip dosyasında davalılardan Serdar A.’ya ödeme emri tebliğe çıkarılmış ve tebliğ yapılamamış olmasına rağmen bu borçlu tarafından 01.03.2007 tarihinde borca itiraz dilekçesi verilmiş ve bu dilekçe nedeniyle takip durmuştur. İcra Müdürlüğünce de bu tarih itibarıyla borçlu Serdar A. yönünden takibin durdurulmasına karar verilmiştir. Bu şekilde itiraz üzerine takip durduğu halde alacaklının 29.01.2008 tarihinde ödeme emri çıkarılmasının talep edildiği ve bu talep üzerine ödeme emri gönderilmesi üzerine Serdar A. tarafından ikinci kez gönderilen ödeme emrinin iptali için şikayet yoluna başvurulmuştur. Ankara 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 2008/204 Esas, 2008/182 Karar sayılı dosyasında şikayet başvurusu incelenmiş ve yukarıdaki aşamalar ve 01.03.2007 tarihinde ilk ödeme emrine itiraz dilekçesi verildiği ve bu nedenle takibin durduğu ve aynı dosya üzerinden yeniden yeniden ödeme emri tebliğinin yanlış olduğu belirtilerek ikinci kez ödeme emri tebliğine ilişkin işleminin iptaline karar verilmiştir.

05.03.2008 tarihinde verilen bu kararda açıkça ilk ödeme emrine itiraz edildiği ve takibin durduğu belirtilmiş olup itirazın iptali davası bu karar tarihi üzerinden altı yıldan fazla süre geçtikten sonra 07.07.2014 tarihinde açılmıştır. 

Alacaklı bu işlemlerden sonra 03.06.2008 tarihli alacak temlik sözleşmesi ile takibe konu alacağı temlik almıştır. Bu sözleşmede takip bilgilerinin verildiği ek listelerin varlığından da söz edilmiştir. Bu sözleşme ile alacaklı ile temlik alanın takip bilgilerini ortaya koyarak alacağın temliki sözleşmesi yaptıkları görülmektedir. Alacağın temlik alınması temlik öncesi şikayet başvurusu ile ikinci ödeme emrinin tebliği işleminden haberdar olunmadığı anlamına gelmez. Çünkü temlik alan temlik aldığı noktadan itibaren alacaklı yerine geçtiğinden temlik edene yapılmış olan önceki bildirim ve işlemler temlik alan için de varlığını sürdüren geçerli işlemlerdir.

Serdar A. dışındaki borçlular yönünden ödeme emrine itiraz edildiği alacaklıya tebliğ edilmediğinden bir yıllık hak düşürücü süre başlamamış olduğu için açılan dava süresindedir. O nedenle özel Daire bozması yerinde olup önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmektedir. Bu yönden değerli çoğunluk ile aramızda görüş farklılığı bulunmamaktadır. 

Serdar A. yönünden ise; ikinci kez ödeme emri çıkarılması işleminin iptaline ilişkin kararda ödeme emrine itiraz edildiği ve itiraz üzerine takibin durduğu açıkça belirtilmiş olup ödeme emrine itiraz tebliğ edilmemiş olsa da alacaklı icra memuru işlemini iptal eden bu karar nedeniyle borca itiraz edildiğini ve itirazın iptali davası açmaya yarayacak bilgileri öğrenmiştir. Buna rağmen kendisine yasaya uygun bildirim (tebliğ) yapılmasını beklemesi dürüst davranma kuralına aykırıdır. Bu kararın üzerinden 6 yıldan fazla süre geçtikten sonra dava açılmış olduğundan Serdar A. yönünden açılan dava süresinde değildir. Bu nedenle Serdar A. yönünden hükmün onanması gerektiği görüşünde olduğumdan hükmün bozulması yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum. 

Zeki GÖZÜTOK 
Üye