YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ'NİN ALDATAN KİŞİ İLE İLGİLİ VERMİŞ OLDUĞU KARŞI OYLU VE FARKLI KARARLARI

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


01 Şub
2016

Yazdır

T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2015/685 
KARAR NO    : 2015/15042

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ    : Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ              : 13/03/2014
NUMARASI      : 2011/547 - 2014/145
DAVACI            : E.T. vekili Avukat S.A.
DAVALI            : E.K. vekili Avukat F.M.Y.

Davacı E.T. vekili Avukat S.A. tarafından, davalı E.K. aleyhine 24/11/2011 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 13/03/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının temyiz itirazları reddedilmelidir.

2- Davalının temyiz itirazlarına gelince;

Dava, kişilik haklarına saldırı nedeni ile uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş, karar davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, davalının kendisi ile evli olduğunu bildiği halde dava dışı eşi ile birlikte olduğunu, eyleminin kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğunu iddia ederek, uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur. 

Davalı, davacının iddialarını kabul etmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. 

Mahkemece, toplanan delillere göre davalının, davacının eşi ile evli olduğunu bilerek birlikte olduğu hususu sabit görülerek davanın kısmen kabulü ile davacı eş yararına manevi tazminata hükmedilmiştir.

TMK'nın 185. maddesine göre, “Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Eşler birlikte yaşamak, birbirlerine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” Aynı Kanun'un 174. maddesine göre de, “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”

Evlenmeyle eşler arasında kurulan aile birliğinin taraflara yüklediği ödevlerin ihlali veya yerine getirilmemesi durumunda bu yükümlülüğü yerine getirmeyen eş yönünden Türk Medeni Kanunu'ndaki sonuçları, boşanma ve boşanma sebebi olması durumunda, bu olaylar yüzünden kişilik haklarının saldırıya uğraması halinde manevi tazminat talep edilebileceğidir.

BK 41. (TBK 49) maddesine göre, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Yine BK 49. (TBK.58) maddesinde "Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir." Haksız fiile dayalı bir borcun doğabilmesi için, hukuka aykırı bir fiil bulunmalı, fiili işleyenin kusuru olmalı, sonuçta bir zarar doğmalı, zarar ile işlenen fiil arasında da uygun nedensellik bağı bulunması gerekir.

Somut olaya gelince, davalının ve dava dışı eşin davacıya yönelik ve bütün olarak aldatma mahiyetindeki davranışlarının manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğinin tartışılması gereklidir.

Yukarıda incelenen yasa maddeleri uyarınca, davacının dava dışı eşinin TMK'nın evlenmeyle eşe yüklediği ödevler arasında bulunan sadakat yükümlülüğünü ihlali nedeniyle, Kanun'un 185. ve 174. maddeleri uyarınca boşanma sebebi ve istek halinde manevi tazminatı gerektirir nitelikte olduğu kuşkusuzdur. TMK. daki düzenleme, dava dışı eşin evlenme ile kurulan aile birliğinin tarafı olması sıfatından kaynaklanmaktadır. Zira dava dışı eş kendi iradesi ile bu birliğin tarafı olmayı kabul etmiş ve yasanın kendisine tanıdığı hak ve yükümlülükler altına girmiştir. 

Davalının eyleminin manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğine gelince, davalının doğrudan davacının bedensel veya ruhsal bütünlüğüne yönelik hukuka aykırı bir fiilde bulunduğundan söz edilemez. Söz konusu Kanun'da yükümlülüğünü ihlal eden eşin eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişiler yönünden herhangi bir düzenleme getirilmemiştir.

Dava konusu eylemin gerçekleştiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK' nın müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerinin de uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Zira, söz konusu Kanun'un 50. maddesinde haksız fiil nedeniyle müteselsilen sorumluluğuna gidilebilecekler gösterilmiştir. Yukarıda açıklanan yasal duruma göre, davalı zararın meydana gelmesinden asli olarak sorumlu tutulamaz. Yine yasa hükmünün aradığı anlamda iştirak hali de söz konusu olamaz. Zira iştiraken işlenebilir bir eylemin varlığının kabul edilebilmesi için, eylemin müstakilen ve asli olarak da işlenebilir olması gerekir. Ayrıca haksız fiil sorumluluğunu, geniş ve belirsiz bir kavram olan sadakat yükümlülüğünü ihlal etmeye iştirak çerçevesinde değerlendirmek, bu sorumluluğu belirsiz hale getirecektir.

Açıklanan nedenlerle, BK 49. (TBK.58) maddesine göre, davalının eylemi, davacının kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak kabul edilemez. Mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, davacının manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. 

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenle davalı yararına BOZULMASINA, davacının tüm temyiz itirazlarının (1) sayılı bentte gösterilen nedenle reddine ve davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 22/12/2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi. 

   Başkan                    Üye                             Üye                         Üye                          Üye
  Ş.Öztürk                S.Bellek                    F.F.Şahin                   R.Eğri                   H.Akdere
      (M)                                                           (M) 

KARŞI OY YAZISI

Dava; davacının dava dışı eşi ile davalının evlilik dışı birlikteliğinden kaynaklanan kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş; yanlar tarafından temyiz edilen hüküm, Dairemiz çoğunluğunun, davalının bu eyleminin, davacının kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir fiil olarak kabul edilemeyeceği benimsenerek, hükmedilen manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.

Yerel mahkemenin kararında da vurgulandığı gibi; eşler evlilik birliğini kurmakla birbirlerine sadakat borcu altına girmelerinin yanında, mensubu oldukları aile birliğine karşı da sorumlulukları bulunmaktadır. Davacının eşinin evli olmasına rağmen bir başkası ile cinsel ve duygusal ilişkiye girmesi, evlilik sözleşmesi ile bağlandığı, sadakat borcu altına girdiği eşine karşı haksız eylem niteliğindedir. Davalı da evli olduğunu bilerek davacının eşiyle gayri resmi ilişkiye girmek suretiyle, gerek yasalarca, gerek örf ve adet hukukunca korunmayan haksız bir davranış içine girmiştir. Bu davranış da açıkça haksız eylem niteliğindedir.

Eş söyleyişle; esasen dava dışı eşin evlilik birliğinin gerektirdiği sadakat yükümü bulunmakla birlikte, onun evli olduğunu bilen ve buna rağmen onunla birlikte ilişkiye giren davalının da dava dışı eşin sadakatsizlik eylemine katıldığında, her ikisinin de bu haksız eylemlerinden birlikte ve müteselsilen sorumlu olduklarında kuşku bulunmamaktadır. O halde, Türk Borçlar Kanunu'nun 61. (Borçlar Kanunu'nun 50.) maddesinde düzenlenen birden fazla şahsın müşterek kusurlarıyla bir zarara yol açmaları, diğer bir ifade ile tam teselsül hali mevcut olup, davalı doğan zarardan davacının eşi ile birlikte müteselsilen sorumludur. (HGK 2010/4-129 E. - 173 K.)

Müteselsilen sorumluluğun bulunduğu durumda da davacı, alacağını sorumluların tamamından isteyebileceği gibi, bunlardan biri veya birkaçından da isteyebilir. (HGK 12/11/2003 gün ve 2003/9-685 E. - 690 K.)

Bu durumda; mahkemece, davalının açıklanan şekilde gerçekleşen eyleminden sorumluluğu kabul edilerek davacı eş yararına tazminata karar verilmesi doğrudur. Bu aşamada hükmedilen tazminatın miktarı hakkındaki görüşümüz saklı kalmak üzere, yukarıda belirttiğimiz nedenlerle, davanın tümden reddi gerektiğine dair çoğunluk kararına katılmıyoruz. 22/12/2015

Başkan                               Üye
Ş. Öztürk                            F.F.Şahin

 

T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi

ESAS NO             : 2015/11158
KARAR NO          : 2015/15151

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ      : Antalya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ               : 22/12/2014
NUMARASI        : 2013/567 - 2014/701
DAVACI             : A.H. vekili Avukat A.M.Ç.Ş.
DAVALI              : F.Y. vekili Avukat G.E.

Davacı A.H. vekili Avukat A.M.Ç.Ş. tarafından, davalı F.Y. aleyhine 08/11/2010 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 22/12/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Dava, kişilik haklarına saldırı nedeni ile uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş, karar davalı tarafından temyiz edilmiştir. 

Davacı, davalının kendisi ile evli olduğunu bildiği halde dava dışı eşi ile birlikte olduğunu, eyleminin kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğunu iddia ederek, uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.

Davalı, davacının iddialarını kabul etmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, toplanan delillere göre davalının, davacının eşi ile evli olduğunu bilerek birlikte olduğu hususu sabit görülerek davanın kısmen kabulü ile davacı yararına manevi tazminata hükmedilmiştir.

TMK'nın 185. maddesine göre, “Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Eşler birlikte yaşamak, birbirlerine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” Aynı Yasanın 174. maddesine göre de, “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”

Evlenmeyle eşler arasında kurulan aile birliğinin taraflara yüklediği ödevlerin ihlali veya yerine getirilmemesi durumunda bu yükümlülüğü yerine getirmeyen eş yönünden Türk Medeni Kanunundaki sonuçları, boşanma ve boşanma sebebi olması durumunda, bu olaylar yüzünden kişilik haklarının saldırıya uğraması halinde manevi tazminat talep edilebileceğidir.

TBK'nın 49. maddesine göre, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Yine TBK'nın 58. maddesinde "Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir." Haksız fiile dayalı bir borcun doğabilmesi için, hukuka aykırı bir fiil bulunmalı, fiili işleyenin kusuru olmalı, sonuçta bir zarar doğmalı, zarar ile işlenen fiil arasında da uygun nedensellik bağı bulunması gerekir.

Somut olaya gelince, davalının ve dava dışı eşin davacıya yönelik ve bütün olarak aldatma mahiyetindeki davranışlarının manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğinin tartışılması gereklidir.

Yukarıda incelenen yasa maddeleri uyarınca, davacının dava dışı eşinin TMK'nın evlenmeyle eşe yüklediği ödevler arasında bulunan sadakat yükümlülüğünü ihlali nedeniyle, Yasanın 185. ve 174. maddeleri uyarınca boşanma sebebi ve istek halinde manevi tazminatı gerektirir nitelikte olduğu kuşkusuzdur. TMK'daki düzenleme, dava dışı eşin evlenme ile kurulan aile birliğinin tarafı olması sıfatından kaynaklanmaktadır. Zira dava dışı eş kendi iradesi ile bu birliğin tarafı olmayı kabul etmiş ve yasanın kendisine tanıdığı hak ve yükümlülükler altına girmiştir.

Davalının eyleminin manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğine gelince, davalının doğrudan davacının bedensel veya ruhsal bütünlüğüne yönelik hukuka aykırı bir fiilde bulunduğundan söz edilemez. Söz konusu Yasada yükümlülüğünü ihlal eden eşin eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişiler yönünden herhangi bir düzenleme getirilmemiştir.

Dava konusu eylemin gerçekleştiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK'nın müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerinin de uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Zira, söz konusu Yasa'nın 50. maddesinde haksız fiil nedeniyle müteselsilen sorumluluğuna gidilebilecekler gösterilmiştir. Yukarıda açıklanan yasal duruma göre, davalı zararın meydana gelmesinden asli olarak sorumlu tutulamaz. Yine yasa hükmünün aradığı anlamda iştirak hali de söz konusu olamaz. Zira iştiraken işlenebilir bir eylemin varlığının kabul edilebilmesi için, eylemin müstakilen ve asli olarak da işlenebilir olması gerekir. Ayrıca haksız fiil sorumluluğunu, geniş ve belirsiz bir kavram olan sadakat yükümlülüğünü ihlal etmeye iştirak çerçevesinde değerlendirmek, bu sorumluluğu belirsiz hale getirecektir.

Açıklanan nedenlerle, BK'nın 49 (TBK.58) maddesine göre, davalının eylemi, davacının kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak kabul edilemez. Mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, davacının manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 24/12/2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

Başkan V.                         Üye                            Üye                Üye             Üye
S. Demircioğlu          A. Tartıcı Çevikbaş        M. Çakmak      M. Erol      H. Akdere       
     (M)                                (M)

KARŞI OY YAZISI 

Dava, davalının davacının diğer davalı eşi ile birlikteliğinden kaynaklanan haksız saldırı nedeniyle manevi tazminat isetmine ilişkindir. 

Çoğunluk ile aramızdaki uyuşmazlık evlilik dışı birlikteliğin haksız fiil olarak kabul edilip edilemeyeceği dolayısıyla davalının bu eyleminin davacının kişilik haklarına saldırı teşkil edip etmeyeceği noktasında toplanmaktadır. 

Eşler evlilik birliğini kurmakla birbirlerine karşı sadakat borcu altına girdikleri gibi, mensubu oldukları aile birliğine karşı da sorumluluk altına girerler. Davacının eşinin evli olmasına rağmen bir başkası ile cinsel ve duygusal ilişkiye girmesi, evlilik sözleşmesi ile bağlandığı, sadakat borcu altına girdiği eşine karşı haksız eylem niteliğindedir. Davalı da evli olduğunu bilerek davacının eşiyle gayri resmi ilişkiye girmek suretiyle, gerek yasalarca, gerek örf ve adet hukuku tarafından korunmayan haksız bir davranış içine girmiştir. Davalının bu davarınışı da açıkça haksız eylem niteliğindedir. 

Eş, söyleşiyle, esasen dava dışı eşin evlilik birliğinin gerektirdiği sadakat yükümü bulunmakla birlikte, onun evli olduğunu bilen ve buna rağmen ilişkiye giren davalının da eşin sadakatsizlik eylemine katıldığında, her ikisininde bu haksız eylemlerinden birlikte ve müteselsilen sorumlu olduklarında kuşku yoktur. Türk Borçlar Kanunu'nun 61. (Borçlar Kanunu'nun 50. md.) maddesinde düzenlenen birden fazla şahsın müşterek kusurlarıyla bir zarara yol açmaları, diğer bir deyimle tam teselsül hali mevcut olup, davalı doğan zarardan davacının eşi ile birlikte mütesilsilen sorumludur. (HGK. 2010/4-129 E-173 K)

Müteselsil sorumluluğun bulunduğu durumlarda davacı alacağını sorumluların tamamından isteyebileceği gibi, bunlardan biri veya birkaçından da isteyebilir. (HGK. 12/11/2003 gün ve 2003/9-685 E, 690 K)

Mahkemece, davalı F.Y.'ın açıklanan şekilde gerçekleşen eyleminden sorumluluğu kabul edilerek davacı eş yararına manevi tazminata karar verilmesi gerektiği görüşünde olduğumuzdan davalı yönünden hükmedilen manevi tazminat miktarı hakkındaki görüşüm saklı kalmak üzere Dairemizin sayın çoğunluğunun davalı hakkındaki davanın reddedilmesi gerektiğine ilişkin bozma kararına katılmıyoruz. 24/12/2015

Başkan V.                           Üye
S. Demircioğlu                   A. Tartıcı Çevikbaş

 

T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi

ESAS NO      : 2015/11578 
KARAR NO    : 2015/15152  

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ    : Bakırköy 8. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ             : 08/05/2015
NUMARASI       : 2015/57 - 2015/236
DAVACI            : Ö.K. vekili Avukat E.A.
DAVALI            : C.U.

Davacı Ö.K. vekili Avukat E.A. tarafından, davalı C.U. aleyhine 22/06/2011 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 08/05/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA ve aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 24/12/2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

    Başkan V.                          Üye                        Üye                  Üye                   Üye
S. Demircioğlu          A. Tartıcı Çevikbaş          M. Çakmak        M. Erol           H. Akdere
                                                                            (M)                  (M)

KARŞI OY YAZISI

Dava; evlilik birliği devam ederken dava dışı resmi nikahlı eski eşin, davalı ile ilişkisinden kaynaklanan, kişilik haklarına saldırı iddiasına dayalı manevi zararın tazmini istemine ilişkindir. 

Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. 

Yerel mahkeme 11/06/2013 tarihli, 2011/553 esas, 2013/331 sayılı kararı ile davacının dava dışı eski eşi N.O. hakkındaki davasından feragat etmesi karşısında, dava dışı eş hakkındaki davanın feragat nedeniyle reddine, davalı C.U. hakkındaki davanın ise "olayın asli faillerinden dava dışı eş hakkında açılan davanın feragatla sonuçlanması, dosyamız davalısınıda etkileyeceği" gerekçesi ile reddedilmiştir. Bu karar Dairemizin 14/10/2014 tarih, 2013/18051 esas, 2014/12930 karar sayılı bozma ilamı ile özetle "davacının iddia ettiği aldatma eyleminin faillerinden eski eşi aleyhine Kartal 1. Aile Mahkemesinde açılmış olduğu davasından feragat etmiş olması anılan haksız eylemin diğer faili olan davalıdan tazminat talep edemeyeceği anlamına gelmez. Zira eş ve 3. kişinin eylemleri açısından ayrı eylemlerden, ayrı hukuka aykırılıklar ve ayrı zararlar doğar. Ayrıca 4787 sayılı Kanun'un 7. maddesi eşlerinin barışmasını öngörür. Amaç aile birliğini kurtarmaktadır. Bu gerekliliğe uymak 3. kişinin neden olduğu zararın ondan alınmasını engellemez. Mahkemece işin esası incelenerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddedilmiş olması doğru görülmemiştir" gerekçesi ile bozulmuş mahkeme bozmaya uyarak temyize konu kısmen kabul kararını vermiştir. 

Dosya içindeki Gölyaka Asliye Hukuk (Aile Mahkemesi)nin 2010/157 esas, 2010/151 karar sayılı dosyası ile tarafların karşılıklı olarak tüm tazminat, nafaka vs. uyuşmazlıklarını hallederek anlaşmalı olarak boşandıkları, yine dosya içindeki Kartal 1. Aile Mehkemesinin 2012/108 esas, 2012/1287 karar sayılı dosyada davalının, eski eşi N. aleyhine açtığı manevi tazminat davasından feragat ettiği anlaşılmaktadır. 

Mahkemece bozma ilamındaki işin esasının incelenmesinin gereği yerine getirilmediği gibi boşanma davasında da aldatma eylemine dayanılmamış, anlaşma ile boşanmaya karar verilmiş, keza asli maddi fail olan sadakat yükümlüsü hakkında açılan manevi tazminat davasından da feragat edilmiştir. Esasen " TMK'nın 185. maddesine göre, “Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Eşler birlikte yaşamak, birbirlerine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” Aynı Yasanın 174. maddesine göre de, “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”

Evlenmeyle eşler arasında kurulan aile birliğinin taraflara yüklediği ödevlerin ihlali veya yerine getirilmemesi durumunda bu yükümlülüğü yerine getirmeyen eş yönünden Türk Medeni Kanunu'ndaki sonuçları, boşanma ve boşanma sebebi olması durumunda, bu olaylar yüzünden kişilik haklarının saldırıya uğraması halinde manevi tazminat talep edilebileceğidir.

TBK'nın 49. maddesine göre, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Yine TBK'nın 58. maddesinde "Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir." Haksız fiile dayalı bir borcun doğabilmesi için, hukuka aykırı bir fiil bulunmalı, fiili işleyenin kusuru olmalı, sonuçta bir zarar doğmalı, zarar ile işlenen fiil arasında da uygun nedensellik bağı bulunması gerekir.

Somut olaya gelince, davalının ve dava dışı eşin davacıya yönelik ve bütün olarak aldatma mahiyetindeki davranışlarının manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğinin tartışılması gereklidir.

Yukarıda incelenen yasa maddeleri uyarınca, davacının dava dışı eşinin TMK'nın evlenmeyle eşe yüklediği ödevler arasında bulunan sadakat yükümlülüğünü ihlali nedeniyle, Yasanın 185. ve 174. maddeleri uyarınca boşanma sebebi ve istek halinde manevi tazminatı gerektirir nitelikte olduğu kuşkusuzdur. TMK'daki düzenleme, dava dışı eşin evlenme ile kurulan aile birliğinin tarafı olması sıfatından kaynaklanmaktadır. Zira dava dışı eş kendi iradesi ile bu birliğin tarafı olmayı kabul etmiş ve yasanın kendisine tanıdığı hak ve yükümlülükler altına girmiştir.

Davalının eyleminin manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğine gelince, davalının doğrudan davacının bedensel veya ruhsal bütünlüğüne yönelik hukuka aykırı bir fiilde bulunduğundan söz edilemez. Söz konusu Yasada yükümlülüğünü ihlal eden eşin eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişiler yönünden herhangi bir düzenleme getirilmemiştir.

6098 sayılı TBK'nın müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerinin de uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Zira, sözkonusu Yasanın 61. maddesinde haksız fiil nedeniyle müteselsilen sorumluluğuna gidilebilecekler gösterilmiştir. Yukarıda açıklanan yasal duruma göre, davalı zararın meydana gelmesinden asli olarak sorumlu tutulamaz. Yine yasa hükmünün aradığı anlamda iştirak hali de söz konusu olamaz. Zira iştiraken işlenebilir bir eylemin varlığının kabul edilebilmesi için, eylemin müstakilen ve asli olarak da işlenebilir olması gerekir. Ayrıca haksız fiil sorumluluğunu, geniş ve belirsiz bir kavram olan sadakat yükümlülüğünü ihlal etmeye iştirak çerçevesinde değerlendirmek, bu sorumluluğu belirsiz hale getirecektir.

Açıklanan nedenlerle, TBK'nın 58. maddesine göre, davalının eylemi, davacının kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak kabul edilemez.Mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, davacının manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden anılan kararın bozulması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz. 24/12/2015

Üye                                         Üye
M. Çakmak                             M. Erol

BİLGİ : 06.07.2018 tarihli 2017/5 Esas, 2018/7 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereği ALDATILAN EŞ, ÜÇÜNCÜ KİŞİDEN MANEVİ TAZMİNAT TALEP EDEMEZ.