ANAYASA MAHKEMESİ HAK İHLALİ KARARI VERİRSE İLK DERECE MAHKEMESİ HÜKMÜ SONRASI İSTİNAFA GİDİLMELİDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


11 Mar
2020

Yazdır

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
BAŞKANLIĞI

ESAS NO       : 2018/207
KARAR NO    : 2019/7664

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
ESKİŞEHİR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ                        : 06/07/2017
NUMARASI                 : 2017/76 - 2017/432
DAVACILAR               : D.Y. MİRASÇILARI; 1- A.Y., 2- D.Y., 3- E.Y., 4- S.Y., 5- Ş.Y., 6- T.A.
DAVALI                       : T. BELEDİYESİ VEK. AV. D.A.

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:  

Y A R G I T A Y     K A R A R I

Dava; maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hükmün taraflarca temyizi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 25.03.2015 tarih 2014/2934 E. - 3682 K. sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmiş, hüküm; 12.05.2014 tarihinde kesinleşmiştir.

Hükmün kesinleşmesini müteakip davacılar tarafından 22.05.2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru neticesinde Anayasa Mahkemesi’nin 02.02.2017 tarih, 2014/7051 sayılı kararı ile; yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. 

Anayasa Mahkemesi’nin gönderme kararı üzerine mahkemece dosya yeni bir esasa kaydedilerek yeniden yapılan yargılama sonucunda; 11.650 TL'nin dava tarihi olan 11/06/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacılara miras hisseleri oranında verilmesine karar verilmiş, hüküm; davalı tarafça temyiz edilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemeleri, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un 25 ve geçici 2. maddeleri uyarınca kurulmuş ve Adalet Bakanlığının 07/11/2015 tarihli 29525 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan kararı uyarınca tüm yurtta 20/07/2016 tarihinde göreve başlamışlardır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341. maddesi uyarınca ilk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar istinaf yoluna tabidir.

Görülmekte olan dava bağımsız yeni bir dava niteliğindedir ve karar 20/07/2016 tarihinden sonra verilmiştir.

Yukarıda açıklanan sebeple kanun yolu inceleme görevi Bölge Adliye Mahkemesine ait olduğundan, ilgili Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesine gönderilmek üzere dosyanın mahalli mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda gösterilen sebeple dosyanın ilgili Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesine gönderilmesi için mahalli mahkemesine İADESİNE, 09.10.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi. 

Başkan             Üye                Üye             Üye          Üye
M. DUMAN       F. PINARCI    M. ÖZER    E. ATEŞ   F. TEMEL

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi

Esas              Karar 
2019/5642     2019/7192

T Ü R K    M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L Â M I

Mahkemesi    : Ankara 2. İş Mahkemesi
Tarihi              : 25/03/2019
No                  : 2018/222 - 2019/303
Davacı           : L.A. adına Av. E.T.Ç.
Davalı            : T.V. Bankası T.A.O. Memur ve Hizmetlileri Emekli ve
                         Sağlık Yardım Sandığı Vakfı adına Av. Y.E.

Taraflar arasında görülen yaşlılık aylığı tespiti ve alacak davası sonucu yerel mahkemece verilen hüküm, Dairemiz incelemesinden geçerek kesinleşmiş ise de, davacının Anayasa Mahkemesine bireysel başvurusu sonucu, Anayasa Mahkemesince mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir. 

Anayasa Mahkemesi kararı sonucu mahkemece yeniden verilen kararın temyizen incelenmesi davalı avukatı tarafından istenmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

1982 Anayasasının 148/1. maddesinde, Anayasa Mahkemesinin görevleri arasında bireysel başvuruları kararı bağlayacağı düzenlenmiş, aynı maddenin 3 ve 4. fıkralarında; 

“(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/18 md.) Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.

(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/18 md.) Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

Anayasanın 153. maddesine göre de, Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir ve Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar. Anayasa Mahkemesinin diğer kararları gibi bireysel başvuruları inceleyen Bölüm kararları da yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlamaktadır.

2010 yılında Anayasa'nın 148. maddesinde yapılan değişiklikle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruları karara bağlama yetki ve görevi verilmiştir. Bu değişikliğin gerekçesinde şöyle ifade edilmiştir: "Bireysel başvuru ya da anayasa şikâyeti, kamu gücü tarafından, temel hak ve özgürlükleri ihlâl edilen bireylerin başvurdukları olağanüstü bir kanun yolu olarak tanımlanmaktadır. Günümüzde, temel hakların korunması amacıyla bireysel başvuru yolu, pek çok uygar ülkede anayasa yargısının ayrılmaz bir parçası kabul edilmektedir.“

6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun "Mahkemenin görev ve yetkileri" kenar başlıklı 3/1-c bendinde Yüksek Mahkemeye “Anayasanın 148 inci maddesi uyarınca yapılan bireysel başvuruları karara bağlamak” görevi verilmiştir. 

Aynı kanunun "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir: "Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye‘nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."

"Esas hakkındaki inceleme" kenar başlıklı 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:"... bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel başvurulara ilişkin inceleme ... bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır. Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz."

"Kararlar" kenar başlıklı 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. Ancak yerindelik denetimi yapılamaz, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemez.

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

Yine 6216 sayılı Kanun'un "Mahkeme kararları" kenar başlıklı 66/1. maddesine göre, "Mahkeme kararları kesindir. Mahkeme kararları Devletin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar."

Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler karşısında Anaya Mahkemesince bireysel başvurular sonucu verdiği kararların hukuki niteliği üzerinde durmak gerekir. Anayasanın 148. maddesindeki değişikliğin gerekçesinde bireysel başvuru yolu, olağanüstü bir kanun yolu olarak tanımlanmıştır. Bireysel başvuru ya da anayasa şikâyeti, temel hak ve özgürlükleri yasama, yürütme veya yargı organlarının işlemleri tarafından ihlal edilen bireylerin başvurdukları olağanüstü bir kanun yolu olarak tanımlanabilir. Bireysel başvuru öncelikle, hakları ihlal edilenlere Anayasa veya yasayla tanınan bir dava türüdür. Anayasa Mahkemesinin kararına göre, "Anayasa’nın 148. maddesinde yer verilen bireysel başvuru yolu, dava dilekçesinde belirtildiği gibi sadece bir hakkın ihlal edilip edilmediğinin tespiti davası değil, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin kamu gücü tarafından ihlalinin önlenmesi ve bir ihlal tespiti durumunda da bu ihlalin sonuçlarını ortadan kaldıracak veya meydana gelen zararı giderecek şekilde hukuki sonuçlar doğuran bir dava niteliğindedir" (AYM 1.3.2012 t. E.2011/59, K.2012/34). 

Bireysel başvuru yolu, temyiz veya istinaf benzeri bir başvuru olmadığı gibi, temyiz veya istinaf sonrası olağanüstü bir temyiz fırsatı da değildir. Anayasanın 148/4. maddesinde bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamayacağı belirtilmiş, 6216 sayılı Kanunun 45. maddesinde de aynı hüküm tekrar edilmiştir. Bu kapsamda temyiz ve istinaf aşamalarında, ilk derece mahkemelerinin olayları ve delilleri değerlendirmeleri doğru yapıp yapmadıkları, mahkemelerin yaptığı işlemlerin yasalara uygun olup olmadığı ve yasa kurallarının doğru uygulanıp uygulanmadığı değerlendirilirken Anayasa Mahkemesi, genel mahkemelerin olayı ve delilleri değerlendirirken, yasa kurallarını uygularken temel hakları ihlal edip etmediklerini ve ihlal varsa bu ihlallerin bireysel başvuru yolu dışında başka bir yolla giderilip giderilemeyeceğini inceler.

6216 sayılı Kanun'un 50/1. fıkrasında; bireysel başvuruların esas incelemesi sonunda başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verileceği, ihlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedileceği ifade edilmiştir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurular kapsamındaki yetki ve görevi, hakkın ihlal edilip edilmediğinin tespitiyle sınırlı olmayıp tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlerin belirlenmesini de kapsamaktadır (AYM 15.3.018 t. 2018/3007 başvuru sayılı kararı). Bu kapsamda tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderileceği hükme bağlanmıştır.

Kanun'da, ihlalin ve sonuçlarının nasıl ortadan kaldırılacağına ilişkin belirleme yapma bakımından Anayasa Mahkemesine geniş bir takdir yetkisi verilmiştir. Bunun tek sınırı 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrasının sonunda yer alan Anayasa Mahkemesinin idari eylem ve işlem niteliğinde karar veremeyeceğine ilişkin düzenlemedir. Buna göre anılan sınır, Anayasa Mahkemesinin ihlalin ve sonuçlarının nasıl giderileceğine hükmederken idarenin yerine geçerek işlem tesis edemeyeceğini ifade eder. Bireysel başvurunun niteliği dikkate alındığında bu sınırlama sadece idare değil yasama ve yargı organları yönünden de geçerlidir. Mahkeme, ihlalin ve sonuçlarının nasıl giderileceğine hükmederek kararı, gerekli işlemlerin tesis edilmesi için ilgili mercilere gönderir. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi kural olarak ihlalin ve sonuçlarının nasıl ve hangi araçlarla ortadan kaldırılacağı hususunda ilgili mercilere takdir yetkisi bırakır (AYM 15.3.018 t. 2018/3007 başvuru sayılı kararı).

6216 sayılı Kanunun 50. maddesinde, Anayasa Mahkemesince tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderileceği belirtildiğinden ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama nitelik olarak "yeniden yargılama"dır. Yeniden yargılama sebepleri 6100 sayılı HMK’nın 375. maddesinde sayılmış, birinci fıkranın (i) bendinde "Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması veya karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi" yargılamanın iadesi sebebi olarak sayılmıştır. Bu maddede Anaya Mahkemesinin bireysel başvuru sonucu verdiği kararlar sayılmamış ise de 6216 sayılı Kanunda yeniden yargılama yapılacağı açıkça düzenlenmiştir. 

Yeniden yargılama, önceki yargılamadan bağımsız yeni bir davadır. Yeniden yargılamaya sebep olan mahkeme kararı, Anaya Mahkemesinin kararı ile kısmen veya tamamen ortadan kaldırılmıştır. İhlale neden olan yerel mahkeme kararı temyiz incelemesinden geçmiş ise, yerel mahkemenin verdiği karar kaldırıldığı için, kaldırılan kararın temyizine ilişkin Yargıtay kararı da ihlale konu somut olay yönünden kaldırıldığından artık Yargıtay'ın onama veya bozma kararı işbu davada dikkate alınamayacaktır. 

Anayasa Mahkemesince ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilk derece mahkemesine gönderilmiş ise, ilk derece mahkemesince artık önceki kararlardan bağımsız olarak Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı çerçevesinde yeni ve ayrı bir inceleme yapılacağından, HMK’nın 373/4. fıkrasında "Yargıtay'ın bozma kararı üzerine ilk derece mahkemesince bozmaya uygun olarak karar verildiği takdirde, bu karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir" hükmü uygulanamaz. İlk derece mahkemesinin kararı, madde 341/1 kapsamında ilk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar niteliğinde olup istinaf yoluna başvurulması gerekmektedir. 

SONUÇ : Yukarıda belirtilen nedenlerde ilk derece mahkemesince verilen karar, temyiz kanun yoluna tabi olmayıp istinaf kanun yoluna tabi olduğundan dosyanın Ankara Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere mahkemesine İADESİNE, 09.10.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan              Üye                   Üye            Üye               Üye
H. ÖZDEMİR     A. İNCEMAN    M. TAŞ       Y. AKINCI     Ş. ÖZYÜRÜR