ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞMAK TEK BAŞINA YOKSULLUK NAFAKASINI ENGELLEYEN BİR DURUM DEĞİLDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


30 Haz
2018

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/2-1584
KARAR NO   : 2018/503

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                   : 
Kayseri 1. Aile Mahkemesi
TARİHİ                             : 29/09/2014
NUMARASI                     : 2014/692 - 2014/738
DAVACI-KARŞI DAVALI : O.G. vekili Av. S.S.
DAVALI-KARŞI DAVACI :  F.G. vekilleri Av. B.Ş., Av. A.K.Ş.

Taraflar arasındaki karşılıklı “boşanma” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda Kayseri 1. Aile Mahkemesince "her iki tarafça açılan boşanma davasının kabulüne" dair verilen 8.11.2013 gün ve 2013/442 E., 2013/925 K. sayılı karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 17.06.2014 gün ve 2014/2147 E., 2014/13601 K. sayılı kararı ile: 

"... 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-davalı (koca)'nın tüm, davalı-davacı (kadın)'ın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Toplanan delillerden ve tanık beyanlarından davalı-davacı kadının M. kargo şirketinde çalıştığı ve asgari ücret seviyesinde gelirinin bulunduğu anlaşılmakta ise de, mevcut gelirinin onu yoksulluğa düşmekten kurtarmaya yeterli olmadığı (H.G.K'nun 1.5.2002 tarihli 2/397-399 sayılı kararı) gözetilerek davacı-davalı (koca)'nın mali gücü de dikkate alınarak davalı-davacı kadın yararına uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir...."

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı- karşı davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI 

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek temyiz dilekçesinin süresinde verildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava ve karşı dava, evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı olarak açılan boşanma (TMK m.166/1) istemine ilişkindir. 

Davacı karşı davalı (erkek) vekili, davalı karşı davacının bir eş olarak üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmediğini, müşterek çocukla ilgilenmediğini, sürekli huzursuzluk çıkardığını, daha önce karşılıklı olarak açılan boşanma davasında tarafların eşit kusurlu olduğu ancak evlilik birliğinin düzelebileceği ve tarafların yeniden bir araya gelebileceği gerekçesiyle "ayrılık" kararı verildiğini, bu dava sonrası tarafların bir araya gelmediğini, ayrılık sürecinde de başka davalar açıldığını ileri sürerek boşanma kararı ile birlikte müşterek çocuğun velayetinin müvekkiline verilmesini, 30.000,00 TL maddi ve 30.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini, Kayseri 3. Aile Mahkemesi'nin 2009/5.2 E., 2010/1..4 K. sayılı dosyası ile davalı lehine hükmedilen bakım nafakasının davalının çalışmaya başladığı tarihten itibaren geriye dönük olarak kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı karşı davacı (kadın) vekili, davacı karşı davalının çocukla ilgilenmediğini, nafaka ödememek için elinden geleni yaptığını, evlilik birliğinin kendisine yüklediği sorumlulukları yerine getirmediği gibi daha önce açılan boşanma davası devam ederken sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğini, açılan davada ayrılık kararı verildiğini ve kararın kesinleştiğini, müvekkilinin düzenli bir geliri olmadığını, asgari ücretin altında çalıştığını, davacı karşı davalının ise devlet memuru olarak görev yaptığını, ekonomik durumunun iyi olduğunu belirterek asıl davanın reddine, karşı davanın kabul edilerek boşanma kararı ile birlikte velayet hakkının anneye verilmesine, 50.000,-TL maddi ve 50.000,-TL manevi tazminat ile daha önce takdir edilen nafakaların müvekkili için 350,-TL'ye, çocuk için 300,-TL'ye yükseltilerek, bu miktarda yoksulluk ve iştirak nafakasına hükmedilmesini talep etmiştir.

Yerel mahkemece, taraflar arasında daha önce açılan boşanma davasında tarafların eşit kusurlu olduğu ancak evlilik birliğinin yeniden tesis edilebileceği gerekçesiyle 1 yıl süre ile ayrılık kararı verildiği, ayrılık süresince eşlerin bir araya gelmedikleri, söz konusu dosyada kabul edilen eşit kusur belirlemesinin Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin anneye verilmesine, kadının çalışıyor olması nedeni ile tedbir ve yoksulluk nafakası talebi ile boşanmaya yol açan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesi ile maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

Karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık kısmında gösterilen sebeple bozulmuştur.

Yerel mahkemece nafaka yükümlüsü olan Onur G.'ün 1.600,00 TL maaş ile memur olarak çalıştığı, 350,00 TL kira ve çocuk için de 250,00 TL iştirak nafakası ödediği göz önüne alındığında, asgari ücret düzeyinde geliri olan kadının yoksulluk içerisinde olacağını düşünmenin hak ve nesafet kurallarına uygun düşmediği, her iki tarafın gelirinin denk olduğu gerekçesiyle yoksulluk nafakası talebinin reddine ilişkin olarak direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davalı karşı davacı (kadın) vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı karşı davacı kadının mevcut gelirinin onu yoksulluktan kurtarmaya elverişli olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre kadın lehine yoksulluk nafakası takdirinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle yoksulluk nafakası hakkında genel açıklama yapılmasında yarar vardır: 

Yoksulluk nafakası: boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarından biri olup, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 175. maddesinde:

"Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.

Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz." şeklinde düzenlenmiştir.

Maddede geçen “yoksulluğa düşecek” kavramından ne anlaşılması gerektiği konusunda yasal bir tanımlama olmaması karşısında bu husus yargısal uygulamada kurallara bağlanmıştır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 gün ve 1998/2-656 E., 688 K.; 16.05.2007 gün ve 2007/2-275 E., 275 K.; 11.03.2009 gün ve 2009/2-73-118 sayılı kararlarında; “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir. 

Ayrıca madde metninden de anlaşıldığı üzere, yoksulluk nafakası isteminde bulunan tarafın kusurunun daha ağır olmaması gerekmektedir. Ancak yoksulluk nafakası, boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacına yönelik olduğu içindir ki, boşanmış olan yoksul tarafa verilecek olan yoksulluk nafakası, hiçbir surette diğer tarafa yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde değildir. Şayet böyle olsaydı, sadece boşanmada kusuru olan eşten istenebilmesi gerekirdi. Oysa ki, maddede açıkça belirtildiği gibi, kusursuz eş dahi yoksulluk nafakası ödemekle yükümlüdür. Yoksulluk nafakası, bir bakıma evlilik birliği devam ettiği sürece söz konusu olan karşılıklı bakım ve geçindirme ödevinin devam ettirilmesi anlamını taşımaktadır (Akıntürk T.: Aile Hukuku, C. 2, 15. Bası, İstanbul 2013, s. 302).

Bunun yanında, yoksulluk nafakası istenebilmesi için istemde bulunan tarafın boşanma yüzünden yoksulluğa düşme tehlikesiyle karşılaşmış bulunması şarttır. Başka bir ifadeyle, geçimini kendi mali kaynakları ve çalışma gücüyle sağlama imkânından yoksun olan taraf diğer koşulları da varsa yoksulluk nafakası talep edebilecektir.

Yargıtay'ın yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakasının bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.10.1998 gün ve 1998/2-656 E., 688 K.; 26.12.2001 gün ve 2001/2-1158 E., 1185 K; 01.08.2002 gün ve 2002/2-397 E., 339 K.; 28.02.2007 gün ve 2007/3-84 E., 95 K.; 16.05.2007 gün ve 2007/2-275E., 275 K.; 11.03.2009 gün ve 2009/2-73 E, 118 K.; 13.05.2009 gün ve 2009/3-165 E., 186 K.; 04.05.2011 gün ve 2011/2-155 E., 2011/278 K. sayılı kararları). 

Ne var ki, asgari ücret seviyesinde gelir elde edilmesi yoksulluk nafakası bağlanmasına engel değilse de bu durumun nafaka miktarının tespitinde esas alınacağı da unutulmamalıdır. 

Yoksulluk durumu günün ekonomik koşulları ile birlikte, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir.

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Tarafların boşanmaya neden olan olaylarda eşit kusurlu olduğu noktasında Mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına ilişkin bilgiler incelendiğinde ise; davacı karşı davalı erkeğin devlet memuru olarak 1.500.00 TL aylık gelirle, davalı karşı davacı kadının ise bir kargo şirketinde asgari ücret ile çalıştığı anlaşılmaktadır. Belirtildiği üzere asgari ücretle çalışılıyor olması, tek başına yoksulluk nafakasının istenmesini engelleyen bir durum değildir. Ancak bu durum nafaka miktarının değerlendirilmesinde dikkate alınacak bir olgudur.

Böylelikle, olayda TMK.nun 175. maddesinde düzenlenen yoksulluk nafakasının takdiri için gerekli “boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olma” ve “kusuru daha ağır olmama” koşullarının davalı karşı davacı kadın yararına gerçekleştiği anlaşılmaktadır. 

O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

S O N U Ç : Davalı karşı davacı (kadın) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının davalı karşı davacıya (kadın) geri verilmesine, aynı Kanun'un 440. maddesi uyarınca tebliğden itibaren on beş günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 21.03.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO       : 2017/2-2494 
KARAR NO    : 2021/248

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ          :
Denizli 1. Aile Mahkemesi
TARİHİ                    : 17/09/2015
NUMARASI            : 2015/433 - 2015/669
DAVACI                  : Ü.E.A. vekili Av. M.A.İ.
DAVALI                  : M.S.

1. Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Denizli 1. Aile Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, tarafların temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı kısmen direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili 24.09.2013 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 28.05.1992 tarihinde evlendiklerini ortak iki çocuklarının olduğunu, 2012 yılının Eylül ayından beri fiilen ayrı yaşadıklarını, davalının zaman içerisinde eve geç gelmeye başladığını, bazen hiç gelmediğini, işleri ile ilgilenmemeye başladığını, müvekkilini aldattığını, evin geçimini sağlamadığını, müvekkilinin yatalak bir hastaya bakarak evin geçimini sağlamaya çalıştığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, velayetlerin anneye verilmesine, her bir çocuk yararına 500,00 TL tedbir-iştirak, müvekkili yararına 500,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 75.000,00 TL maddi, 75.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı cevap dilekçesi sunmamış, yargılama sırasında; boşanmak istemediğini, ekonomik durumunun bozulduğunu, ortak çocukların davacının yanında olduğunu, masraflarını ise kendisinin karşıladığını beyan etmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Denizli 1. Aile Mahkemesinin 20.06.2014 tarihli ve 2013/671 E., 2014/456 K. sayılı kararı ile; erkek eşin sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket etmesi şeklinde gerçekleştirdiği davranışlarla boşanmaya sebep olan olaylarda tam kusurlu olduğu, kadın eşin ise kusursuz olduğu gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, davacı eş yararına 15.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine, ancak davacı eşin çalıştığı ve gelirinin olduğu, boşanmakla yoksulluğa düşmeyeceği kanaatiyle tedbir ve yoksulluk nafakası istemlerinin reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 09.04.2015 tarihli ve 2014/22252 E., 2015/7086 K. sayılı kararı ile;

"... Hüküm davacı kadın tarafından velayeti tarafına verilen müşterek çocuk için hükmedilen nafakaların ve tazminatların miktarı ile kendisi için talep ettiği nafakaların reddi yönünden, davalı erkek tarafından ise tamamına yönelik olarak temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı erkeğin tüm, davacı kadının ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına (TMK md.186/1), geçimine (TMK md.185/3), malların yönetimine (TMK md. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215) ve çocukların bakım ve korunmasına (TMK md.185/2) ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden (re'sen) almak zorundadır (TMK md.169). O halde; Türk Medeni Kanununun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.

3-Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. (TMK m.175) Toplanan delillerle, boşanmaya sebep olan olaylarda davacı kadının daha ağır kusurlu olmadığı, her hangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşmiştir. O halde, davacı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir,..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

8. Denizli 1. Aile Mahkemesinin 17.09.2015 tarihli ve 2015/433 E., 2015/669 K. sayılı kararı ile; tedbir nafakasına yönelik bozma kararına uyulup, davacı yararına 200,00TL tedbir nafakası ödenmesine karar verilmiş, yoksulluk nafakasına yönelik bozma kararına karşı ise bozma ilamında her ne kadar davacının herhangi bir gelirinin bulunmadığı belirtilmiş ise de; dosya kapsamına göre davacının çocuk bakıcılığı yaptığı, aylık ortalama 900,00 TL gelirinin olduğu, bunun dışında köyde ailesine ait evden dolayı 280,00 TL kira gelirinin bulunduğu, davalının ise süt alım satım işi ile uğraştığı, aylık 1.000,00TL gelir elde ettiği, başka gelirinin bulunmadığı, tarafların sosyal ve ekonomik durumları kıyaslandığında davacı yönünden yoksulluk nafakasının yasal koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

9. Direnme kararı yasal süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına göre davacı yararına Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesinde yer alan yoksulluk nafakası koşullarının oluşup oluşmadığı, burada varılacak sonuca göre davacı eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

11. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.

12. Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Yoksulluk nafakası” başlıklı 175. maddesi “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.” hükmünü içermektedir.

13. Maddede geçen “yoksulluğa düşecek” kavramından ne anlaşılması gerektiği konusunda yasal bir tanımlama olmaması karşısında bu husus yargısal uygulamada kurallara bağlanmıştır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 07.10.1998 tarihli ve 1998/2-656 E., 688 K.; 16.05.2007 tarihli ve 2007/2-275 E., 275 K.; 11.03.2009 tarihli ve 2009/2-73 E., 2009/118 K. sayılı kararları ile “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir.

14. Ayrıca madde metninden de anlaşılacağı üzere yoksulluk nafakası isteminde bulunan tarafın kusurunun daha ağır olmaması gerekmektedir. Ancak yoksulluk nafakası, boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacına yönelik olduğu içindir ki, boşanmış olan yoksul tarafa verilecek olan yoksulluk nafakası, hiçbir surette diğer tarafa yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde değildir. Şayet böyle olsaydı, sadece boşanmada kusuru olan eşten istenebilmesi gerekirdi. Oysa ki maddede açıkça belirtildiği gibi kusursuz eş dahi yoksulluk nafakası ödemekle yükümlüdür. Yoksulluk nafakası, bir bakıma evlilik birliği devam ettiği sürece söz konusu olan karşılıklı bakım ve geçindirme ödevinin devam ettirilmesi anlamını taşımaktadır (Akıntürk T./Ateş D: Türk Medeni Hukuku, Aile Hukuku, İkinci Cilt, Ocak 2019, s. 302).

15. Bunun yanında, yoksulluk nafakası istenebilmesi için istemde bulunan tarafın boşanma yüzünden yoksulluğa düşme tehlikesiyle karşılaşmış bulunması şarttır. Başka bir ifadeyle, geçimini kendi mali kaynakları ve çalışma gücüyle sağlama imkânından yoksun olan taraf diğer koşulları da varsa yoksulluk nafakası talep edebilecektir.

16. Yargıtay'ın yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.12.2001 tarih ve 2001/2-1158 E., 1185 K; 01.08.2002 tarih ve 2002/2-397 E., 339 K.; 28.02.2007 tarih ve 2007/3-84 E., 95 K.; 16.05.2007 tarih ve 2007/2-275E., 275 K.; 11.03.2009 tarih ve 2009/2-73 E, 118 K.; 13.05.2009 tarih ve 2009/3-165 E., 186 K.; 04.05.2011 tarih ve 2011/2-155 E., 2011/278 K. sayılı kararları).

17. Ne var ki, asgari ücret seviyesinde gelir elde edilmesi yoksulluk nafakası bağlanmasına engel değilse de bu durumun nafaka miktarının tespitinde esas alınacağı da unutulmamalıdır. Yoksulluk durumu günün ekonomik koşulları ile birlikte, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir.

18. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; tarafların 28.05.1992 tarihinde evlendikleri, bu evlilikten ergin iki çocuklarının bulunduğu, boşanmaya neden olan olaylarda erkek eşin sadakatsiz davranışları nedeni ile tam kusurlu olduğu kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verildiği görülmektedir. Her ne kadar Yargıtay bozma ilamında kadın eşin herhangi bir gelirinin bulunmadığı belirtilmiş ise de; tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına ilişkin dosyada mevcut 2012 yılına ait araştırma sonuçlarına göre kadın eşin çocuk bakıcılığı yaptığı, bu işten aylık ortalama 900,00 TL gelir elde ettiği, köyde ailesine ait bulunan evden 280,00 TL kira gelirinin bulunduğu, çocuklarıyla birlikte yaşadığı ev içinse aylık 600,00 TL kira ödediği ve üzerine kayıtlı mal varlığının bulunmadığı, buna karşılık erkek eşin süt toplama alım satım işi ile uğraştığı, aylık 1.000,00 TL gelir elde ettiği, adına kayıtlı bir kamyoneti ve ayrıca dosyada mevcut kayıtlardan Denizli ili Honaz İlçesinde tapulu taşınmazlarının bulunduğu anlaşılmaktadır.

19. Yukarıda açıkça vurgulandığı üzere asgari ücret seviyesinde ki gelirin dahi yoksulluk nafakasına hükmedilmesine engel olmadığı, böyle bir gelir elde edilmesinin ancak hükmedilecek nafakanın miktarına etkili olacağı, günün ekonomik koşulları, kadın eşin gelir elde ettiği işin düzenli ve sabit olmadığı, boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların kusur durumları ve hakkaniyet ilkesi gözetilerek, davacı kadın eş yararına davalı ile boşanma kararının kesinleştiği 09.06.2015 tarihinden yeniden evlenme tarihi olan 29.06.2019 tarihine kadar uygun miktarda yoksulluk nafakası ödenmesine karar verilmesi gerekirken, nafaka talebinin reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.

20. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, kadın eşin gelir elde etmesi ve ayrıca tarafların elde ettikleri gelirlerin birbirine denk olması gerekçesiyle direnme kararının onanması gerektiği yönünde görüş bildirilmiş ise de bu görüş yukarıda açıklanan sebeplerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

21. Hâl böyle olunca direnme kararının, açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerekmiştir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda yazılı değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 11.03.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 18 üyenin 13’ü BOZMA, 5’i ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO       : 2017/2-2653
KARAR NO    : 2021/249

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ          :
Bakırköy 1. Aile Mahkemesi
TARİHİ                    : 26/04/2012
NUMARASI            : 2012/148 - 2012/358
DAVACI                  : S.D. vekili Av. H.A.Ö.
DAVALI                  : A.D. vekili Av. İ.K.

1. Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bakırköy 1. Aile Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, tarafların temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı kısmen direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı 29.05.2008 tarihli dava dilekçesinde; davalı ile 22.10.1996 tarihinde evlendiklerini, davalının sürekli hakaretlerde bulunduğunu bu nedenlerle boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiş olup yargılamanın ilerleyen aşamasında kendisini vekille temsil ettirmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili 29.07.2008 tarihli cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, sürekli hakaretlerde bulunanın davacı taraf olduğunu, ağza alınmayacak küfürler ettiğini, müvekkilini aldattığını ileri sürerek davanın reddine, aksi halde müvekkili yararına 600,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 30.000,00 TL maddi, 30.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

 İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Bakırköy 1. Aile Mahkemesinin 11.06.2010 tarihli ve 2008/311 E., 2010/466 K. sayılı kararı ile; boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşin sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket ederek ağır kusurlu olduğu, kadın eşin ise hakaret etme şeklinde gerçekleştirdiği davranışıyla az kusurlu olduğu gerekçesi ile tarafların boşanmalarına, davalı eş yararına 15.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine, ancak tarafların belirlenen ekonomik ve sosyal durumları göz önünde bulundurularak davalının tedbir ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddine karar verilmiştir. 

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 16.11.2011 tarihli ve 2010/18108 E., 2011/18672 K. sayılı kararı ile;

"... Hüküm davacı koca tarafından tazminatlar, davalı kadın tarafından ise nafakalar yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının temyiz itirazları yersizdir.

2- Davalı kadının temyizinin incelenmesine gelince;

a- Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına (TMK. md.186/1) geçimine, (TMK md.185/3) malların yönetimine (TMK. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215) ve çocukların bakım ve korunmasına (TMK.md.185/2) ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden (resen) almak zorundadır (TMK.169). O halde; Türk Medeni Kanununun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.

b- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. (TMK.m.175) Toplanan delillerle, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı kadının daha ağır kusurlu olmadığı, her hangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşmiştir. O halde, davalı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir,..." gerekçesiyle karar bozulmuştur. 

Direnme Kararı:

8. Bakırköy 1. Aile Mahkemesinin 26.04.2012 tarihli ve 2012/148 E., 2012/358 K. sayılı kararı ile; bozma öncesi gerekçelerle yoksulluk nafakası bakımından ilk hükümde direnilmiş, tedbir nafakası bakımından ise bozma kararı öncesinde 28.11.2008 tarihli ara karar ile takdir edilen 200,00TL tedbir nafakasının hükmün kesinleşmesine kadar devamına karar verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

9. Direnme kararı yasal süresi içinde davalı vekili tarafından yoksulluk nafaka talebinin reddine ilişkin temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına göre davacı yararına Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesinde yer alan yoksulluk nafakası koşullarının oluşup oluşmadığı, burada varılacak sonuca göre davalı eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

11. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.

12. Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Yoksulluk nafakası” başlıklı 175. maddesi “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.” hükmünü içermektedir.

13. Maddede geçen “yoksulluğa düşecek” kavramından ne anlaşılması gerektiği konusunda yasal bir tanımlama olmaması karşısında bu husus yargısal uygulamada kurallara bağlanmıştır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 07.10.1998 tarihli ve 1998/2-656 E., 688 K.; 16.05.2007 tarihli ve 2007/2-275 E., 275 K.; 11.03.2009 tarihli ve 2009/2-73 E., 2009/118 K. sayılı kararları ile “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir.

14. Ayrıca madde metninden de anlaşılacağı üzere yoksulluk nafakası isteminde bulunan tarafın kusurunun daha ağır olmaması gerekmektedir. Ancak yoksulluk nafakası, boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacına yönelik olduğu içindir ki, boşanmış olan yoksul tarafa verilecek olan yoksulluk nafakası, hiçbir surette diğer tarafa yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde değildir. Şayet böyle olsaydı, sadece boşanmada kusuru olan eşten istenebilmesi gerekirdi. Oysa ki maddede açıkça belirtildiği gibi kusursuz eş dahi yoksulluk nafakası ödemekle yükümlüdür. Yoksulluk nafakası, bir bakıma evlilik birliği devam ettiği sürece söz konusu olan karşılıklı bakım ve geçindirme ödevinin devam ettirilmesi anlamını taşımaktadır (Akıntürk T./Ateş D: Türk Medeni Hukuku, Aile Hukuku, İkinci Cilt, Ocak 2019, s. 302).

15. Bunun yanında, yoksulluk nafakası istenebilmesi için istemde bulunan tarafın boşanma yüzünden yoksulluğa düşme tehlikesiyle karşılaşmış bulunması şarttır. Başka bir ifadeyle, geçimini kendi mali kaynakları ve çalışma gücüyle sağlama imkânından yoksun olan taraf diğer koşulları da varsa yoksulluk nafakası talep edebilecektir.

16. Yargıtay'ın yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.12.2001 tarih ve 2001/2-1158 E., 1185 K; 01.08.2002 tarih ve 2002/2-397 E., 339 K.; 28.02.2007 tarih ve 2007/3-84 E., 95 K.; 16.05.2007 tarih ve 2007/2-275E., 275 K.; 11.03.2009 tarih ve 2009/2-73 E, 118 K.; 13.05.2009 tarih ve 2009/3-165 E., 186 K.; 04.05.2011 tarih ve 2011/2-155 E., 2011/278 K. sayılı kararları).

17. Ne var ki, asgari ücret seviyesinde gelir elde edilmesi yoksulluk nafakası bağlanmasına engel değilse de bu durumun nafaka miktarının tespitinde esas alınacağı da unutulmamalıdır. Yoksulluk durumu günün ekonomik koşulları ile birlikte, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir.

18. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; tarafların 22.10.1996 tarihinde evlendikleri, bu evlilikten ortak çocuklarının bulunmadığı, boşanmaya neden olan olaylarda erkek eşin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranarak ağır kusurlu, kadın eşin ise hakaret ettiği gerekçesi ile az kusurlu olduğu kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verildiği görülmektedir. Her ne kadar Yargıtay bozma ilamında kadın eşin herhangi bir gelirinin bulunmadığı belirtilmiş ise de; tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına ilişkin dosyada mevcut 2008 yılına ait araştırma sonuçlarına göre kadın eşin günlük işlerde çalıştığı, bu işten aylık ortalama 300,00 TL gelir elde ettiği, üzerine kayıtlı mal varlığının bulunmadığı ve eşinin ailesine ait evde yaşadığı, buna karşılık erkek eşinse tekstil firmasında çalıştığı, aylık 600,00 TL gelir elde ettiği ve adına kayıtlı bir adet devre mülkünün bulunduğu anlaşılmıştır.

19. Yukarıda açıkça vurgulandığı üzere asgari ücret seviyesindeki gelirin dahi yoksulluk nafakasına hükmedilmesine engel olmadığı, böyle bir gelir elde edilmesinin ancak hükmedilecek nafakanın miktarına etkili olacağı, günün ekonomik koşulları, kadın eşin çalıştığı işin düzenli ve sabit olmadığı, boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların kusur durumları ve hakkaniyet ilkesi gözetilerek, davalı kadın eş yararına uygun miktarda yoksulluk nafakası ödenmesine karar verilmesi gerekirken, nafaka talebinin reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.

20. Hâl böyle olunca direnme kararının, açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerekmiştir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda yazılı değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 11.03.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.