AVUKATLIK KANUNU M. 164 FARKLI BİR ANLAM YÜKLENEMEYECEK KADAR AÇIK VE KESİN BİR KANUN HÜKMÜ DEĞİLDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


12 Tem
2020

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2019/4-37
KARAR NO   : 2020/32

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (İlk Derece)
TARİHİ                         : 09/10/2018
NUMARASI                 : 2018/37 - 2018/43
DAVACI                       : E.Ş. vekili Av. E.C., Av. Ö.F.C.
DAVALI                       : Maliye Hazinesi vekili Av. D.G.
İHBAR OLUNANLAR : 1- M.A.E., 2- M.D., 3- C.İ.
                                       4- N.G., 5- N.Ö., 6- H.S.
FER'İ MÜDAHİLLER : 1-Türkiye Barolar Birliği vekili Av. Ç.E.
                                     2- Balıkesir Barosu Başkanlığı, vekili Av. Y.M.

1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı Yargıtay 4. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda davanın esastan reddine karar verilmiştir.

2. Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü.

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi: 

4. Davacı vekili 14.05.2013 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili Av. E.Ş.’in vekil edeni S. Sitesi Yönetiminin aidat alacaklarının tahsili için Bandırma 1. İcra Müdürlüğünün 2003/1..1 E. sayılı dosyası ile icra takibi yaptığını, borçlunun itirazı üzerine duran takibin devamı için Bandırma 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde itirazın iptali davası açtığını, itirazın iptali davasının kabul edildiğini, Bandırma 1. İcra Müdürlüğünün 2003/1..1 E. sayılı dosyasından alacağın toplam 155.000,24TL olarak tümüyle tahsil edildiğini, S. Sitesi tarafından ödenmesi gereken vekalet ücretinin ödenmemesi üzerine müvekkilinin, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesi gereğince icra takibi başlattığını, takibe itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasının kanuna aykırı bir şekilde reddedildiğini, kararın temyiz edilmesine rağmen yerleşmiş kararların aksine temyiz isteminin reddedilerek kararın onandığını, bu nedenle hakkı olan vekalet ücreti alacağını alamadığını ileri sürerek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 46/c maddesine aykırılık nedeni ile 11.108,97TL maddi ve 15.000,00TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. 

5. Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı ve Balıkesir Barosu Başkanlığı 6100 sayılı HMK’nin 66. maddesi uyarınca feri müdahale talebinde bulunmuşlar, müdahale talepleri taraflara tebliğ edilmiş, yapılan görüşmeler sonunda feri müdahale talepleri oy çokluğu ile kabul edilmiştir.

Davalı Cevabı:

6. Davalı Maliye Hazinesi vekili 07.09.2013 tarihli cevap dilekçesinde; HMK’nin 46. maddesinin şartlarının oluşmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

7. İhbar olunanlar cevap dilekçelerinde davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.

Hukuk Genel Kurulu Kararı (İlk Derece Mahkeme Sıfatıyla):

8. Hukuk Genel Kurulunun 10.07.2014 tarihli ve 2013/10 E., 2014/5 K. sayılı kararı ile; “... 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesinin farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmü olmadığı, madde metni düzenlemesi dikkate alındığında farklı anlamların çıkarılabileceği belirtilerek farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmü bulunmadığı bu nedenle de sorumluluk şartlarının oluşmadığı kabul edilmiştir.

Kaldı ki, davacının uhdesinde tuttuğu ve borçlu Ali A. adına düzenlenmiş 08.05.2009 tarihli ve 749 sayılı makbuz ve yukarıda teferruatlı bir şekilde belirtilen miktarlar dikkate alındığında davacının hak ettiği vekalet ücretini de aldığı anlaşılmaktadır.

Mevcut iddia ve dosya kapsamı dikkate alındığında yukarıdaki maddede sayılan hukuki sorumluk şartının gerçekleştiğinin kabul edilmesi mümkün değildir.” gerekçesiyle davanın esastan reddine karar verilmiştir.

Büyük Genel Kurul Kararı:

9. Hukuk Genel Kurulunun yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile feri müdahil Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı ve Balıkesir Barosu Başkanlığı vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

10. Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 13.05.2016 tarihli ve 2016/7 E., 2016/7 K. sayılı kararı ile; “… temyize konu dava, 6100 sayılı HMK’nın 47. maddesi dikkate alınarak ilk derece mahkemesi sıfatı ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda 14.05.2013 tarihinde açılmıştır. Yapılan yargılama sonunda 10.07.2014 tarihinde davanın esastan reddine karar verilmiş, hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 01.04.2015 gün ve 6644 sayılı Yargıtay Kanunu İle Hukuk Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile 6100 sayılı HMK 47. maddesi değiştirilmiştir. Bir diğer deyişle dava tarihinde ve hüküm anında gerçekleşmiş bulunan dava şartı temyiz aşmasında değiştirilmiş bulunmaktadır. 

… göreve dair hükümlerin 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi gereğince kamu düzenini ilgilendiren hükümler olduğu, bu nedenle yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınması gerektiği, usul hükümlerinin derhal uygulanması ilkesince değişiklik yapan Kanunda düzenlemenin derdest davalar uygulanmayacağına dair açık bir düzenleme bulunmaması halinde derhal uygulanması gerektiği, bu nedenle 01.04.2015 gün ve 6644 sayılı Yargıtay Kanunu İle Hukuk Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile 6100 sayılı HMK 47. maddesi gereğince kararın bozulması gerektiği kabul edilmiştir.” gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu Kararı (İlk Derece Mahkeme Sıfatıyla):

11. Hukuk Genel Kurulunca Büyük Genel Kurulun bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, 22.02.2018 tarihli ve 2017/2 E., 2018/2 K. sayılı kararı ile; 6100 sayılı HMK’nin 47. maddesi gereğince yargılamanın ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılması gerektiğinden Hukuk Genel Kurulunun görevsizliğine, talep hâlinde dava dosyasının Özel Daireye gönderilmesine karar verilmiş, davacı vekilinin süresi içerisinde talebi üzerine dosya Yargıtay 4. Hukuk Dairesine gönderilmiştir.

Özel Daire Kararı:

12. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 09.10.2018 tarihli ve 2018/37 E., 2018/43 K. sayılı kararı ile; 

“… Hakimlerin yargısal faaliyetleri nedeniyle sorumlulukları, HMK'nun 46-49. maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Kanunda gösterilen sorumluluk nedenleri örnek niteliğinde olmayıp; sınırlı ve sayılı durumları ifade etmektedir.

Somut olayda, sorumluluğa dayanak yapılan olgular; yerel mahkemece kanunun açık hükmüne aykırı olarak hüküm kurulması ve temyiz itirazlarının Yargıtay 13. Hukuk Dairesince yine aynı şekilde ve gerekçesiz olarak reddedilerek kararın onanmasıdır.

Tazminat istemi, yasa yolları düzenlenmiş bulunan yargısal işlem ve kararlara ilişkindir. Davacının iddiası ve gelişim biçimi itibariyle, hukuki süreç işlemiş; davacı tarafından da, yargısal yollara başvurulmuştur. Sınırlı ve sayılı hukuki sorumluluk nedenlerinden hiçbirisi gerçekleşmemiştir. Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca, davanın esastan reddi hâlinde disiplin para cezasına da hükmedilmesi gerektiğinden dava konusu olayın gelişim biçimi ve dosyaya yansıyan olgular göz önünde tutularak 1.000,00TL disiplin para cezasına karar verilmiştir.

HÜKÜM : Yukarıda gösterilen nedenlerle; 

1- HMK.'nun 46. maddesindeki şartlar oluşmadığından davanın esastan reddine, 

2- HMK.'nun 49. maddesine göre takdiren 1.000,00-TL disiplin para cezasının davacıdan tahsiline ve hazineye gelir kaydedilmesine, 

3- Alınması gereken 35,90-TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 256,20-TL'den mahsubuna, kalan 220,30-TL'nin istek halinde davacıya iadesine, 

4- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 3.300,00-TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

5- Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,…” karar verilmiştir.

Kararın Temyizi:

13. Özel Daire kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir

II. GEREKÇE

14. Dava, 6100 sayılı HMK’nin 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir. 

15. 6100 sayılı HMK’nun 46. maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmış olup,

“(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir: 

a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması. 

c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.

ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.

d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.

e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.” şeklinde düzenlenmiştir.

16. Bir kanun hükmü farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin değilse, bir başka deyişle hâkim görüşünü hukuki dayanaklara ve bilimsel görüşlere dayandırarak farklı bir bakış açısı getirmiş veya delillerin takdirinden elde ettiği kanaat ile uyuşmazlığı sonuçlandırmış ise artık burada hâkimin sorumluluğundan bahsetmek mümkün değildir. 

17. Dava konusu uyuşmazlıkta uygulanması gereken 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun (Kanun) 164. maddesi;

“Avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder.

Yüzde yirmibeşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.

İkinci fıkraya göre yapılacak sözleşmeler, dava konusu para dışındaki mal ve haklardan bir kısmının aynen avukata ait olacağı hükmünü taşıyamaz.

Avukatlık asgarî ücret tarifesi altında vekâlet ücreti kararlaştırılamaz. Ücretsiz dava alınması halinde, durum baro yönetim kuruluna bildirilir (Değişik üçüncü ve dördüncü cümle:13/1/2004 – 5043/5 md.). Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.

Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez.” hükmünü içermekte olup, Kanunun 164. maddesine göre avukatın iki çeşit ücret alacağı bulunmaktadır. 

18. Bunlar, avukat ile iş sahibi/müvekkili arasındaki sözleşme ilişkisinden doğan avukatlık ücreti ile yargılama sonunda haklı çıkan taraf yararına hükmedilen ve yargılama gideri niteliğinde olan avukatlık ücretidir. Her iki ücretin kaynağı farklı olup, uygulama ve yargısal kararlarda bunlardan ilkine sözleşmeden doğduğu için "akdi vekâlet ücreti", ikincisine ise kaynağını kanundan aldığı ve yargılama sonunda dava ya da takibin karşı tarafından tahsiline karar verildiği için "yasal vekâlet ücreti" ya da "karşı taraf vekâlet ücreti" denilmektedir.

19. Kanunun 164. maddesinin birinci fıkrasına göre avukatlık ücreti, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade eder ve yüzde yirmi beşi aşmamak üzere dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi olarak kararlaştırılabilir. Bu sözleşmeler, dava konusu para dışındaki mal ve haklardan bir kısmının aynen avukata ait olacağı hükmünü taşıyamaz. Kanunun 164. maddesinin dördüncü fıkrasına göre vekâlet ücreti avukatlık asgari ücret tarifesinin altında kararlaştırılamaz. Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hâllerde; müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.

20. Yasal vekâlet ücreti 164. maddenin son fıkrasında düzenlenmiş olup, 6100 sayılı HMK’nin 323. maddesinin 1/ğ bendinde, vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücretinin yargılama gideri kapsamında bulunduğu belirtilmiştir. Bu nedenle, yargılama giderlerinden olan yasal vekalet ücretine hükmedilebilmesi için dava ya da takipte haklı çıkan tarafın her şeyden önce kendisini bir vekille temsil ettirmiş olması gerektiği açıktır. Bu ücret, vekil eden ile avukatı arasındaki sözleşme ilişkisinden kaynaklanan akdi vekâlet ücretinden tamamen farklı olup, dava sonucunda haklı çıkan tarafın kendisini bir vekille temsil ettirmiş olması nedeniyle zarara uğradığı düşüncesinden hareketle yargılama giderlerinden biri olarak kabul edilmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 330. maddesinde yer alan “Vekil ile takip edilen davalarda mahkemece, kanuna göre takdir olunacak vekâlet ücreti, taraf lehine hükmedilir” hükmü gereğince vekâlet ücreti davada haklı çıkan taraf lehine hükmedilmektedir.

21. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesinde düzenlenen ve “akdi vekalet ücreti” ile “yasal vekalet ücreti” olarak nitelendirilen iki tür vekalet ücreti uygulamada çoğunlukla karıştırılmış, özellikle dava sonunda karşı tarafa yüklenecek olan yargılama giderleri arasında bulunan “yasal vekalet ücreti”nin kime ait olduğu konusunda ilk derece mahkemeleri kararlarında ve Yargıtay ilamlarında tartışmalara ve belirsizliklere sebep olmuştur. 

22. Bu nedenle 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesi farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmü değildir. Madde metni düzenlemesi dikkate alındığında farklı anlamların çıkarılabileceği sonucuna varılmıştır.

23. Eldeki davada; yerel mahkemece tarafların ileri sürdüğü deliller ve bilirkişi raporları takdir edilerek sonuca gidilmiş, ileri sürülen temyiz itirazları gerekçeli bir şekilde ihbar olunan hâkimler tarafından reddedilmiş ve mahkeme kararı dosya içindeki deliller ve bilirkişi raporlarına göre onanmıştır. Bu nedenle sorumluluk şartı oluşmamıştır.

24. Hâl böyle olunca; yapılan açıklamalara, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın ilave gerekçe ile onanması gerekir.

III. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan ilave gerekçelerle ONANMASINA,

Kararın tebliği tarihinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 21.01.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.