AYNI ÖDEME EMRİ FARKLI TARİHTE TEBLİĞ EDİLDİĞİNDEN BORCA İTİRAZ DERDESTLİK NEDENİYLE REDDEDİLMELİDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


21 Eki
2019

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/12-363
KARAR NO   : 2019/462

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ             :
İstanbul 9. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                       : 07/11/2013
NUMARASI               : 2013/662 - 2013/980
DAVACI - BORÇLU   : Y. Sigorta Aracılık Hizmetleri A.Ş. vekili Av. F.Y.
DAVALI - ALACAKLI : S. Sigorta A.Ş.vekili Av. S.T.G.

Taraflar arasındaki “icra takibine itiraz” talebinden dolayı yapılan inceleme sonunda İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesince itirazın reddine dair verilen 07.12.2012 tarihli ve 2012/1151 E., 2012/1226 K. sayılı karar, borçlu Y. Sigorta Aracılık Hizmetleri A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 09.04.2013 tarihli ve 2013/4332 E., 2013/13512 K. sayılı kararı ile;

“... Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak başlatılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe karşı borçlu şirketin takibe konu senedin sözleşmenin teminatı olarak verildiğini belirterek takibin iptali istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, HMK.nun 115/1-ı maddesi gereğince dava şartını içermediği gerekçesiyle itirazın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Dosyanın incelenmesinde;

Alacaklı tarafından 26/06/2012 tarihinde bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe başlandığı, ödeme emrinin borçlu şirkete 22/08/2012 tarihinde tebliğ edildiği, 02/10/2012 tarihinde borçlunun ödeme emrinin tebliğinin usulüne uygun olmadığı; 03/10/2012 tarihinde de dayanak senedin sigorta acentelik sözleşmesi gereğince teminat amaçlı verildiği iddiası ile icra mahkemesine başvurduğu, bu iki dosyanın birleştirildiği ve İstanbul 9. İcra Mahkemesi'nin 07/12/2012 tarih ve 2012/1.61E. - 1.25K. sayılı kararı ile tebligat usulsüzlüğü şikayeti kabul edilerek tebliğ tarihinin 02/07/2012 tarihi olarak düzeltilmesine, teminat senedi olduğuna yönelik iddianın ise düzeltilen ödeme emri tebliğ tarihine göre süresinde olmadığından reddine karar verildiği, bu karardan önce alacaklı vekilinin 18/10/2012 tarihinde mahcuzların satışı talebinin, icra müdürlüğünce, 02/07/2012 tarihinde borçlu vekilinin dosyaya vekaletname ibraz ettiği bu tarihten sonra vekil yerine borçlu asile ödeme emri tebliğ edildiği, borçlu vekiline ödeme emri tebliğ edilmeden takip kesinleşmeyeceğinden satış talebinin reddedilmesi üzerine alacaklı vekilinin 19/10/2012 tarihinde satış talebinin reddi işlemine yönelik şikayet hakkı saklı kalmak kaydıyla borçlu vekiline ödeme emri tebliğ edilmesini istediği, borçlu vekili adına çıkarılan ödeme emrinin de 22/10/2012 tarihinde tebliğ edildiği, bu ödeme emrine karşı borçlu şirketin daha önceki başvurusunda da belirttiği dayanak senedin acentelik sözleşmesi gereğince teminat olarak verildiği itirazı ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, HMK.nun 114/1-ı maddesinde belirtilen “aynı davanın, dana önceden açılmış ve halen görülmekte olması” nedeniyle HMK.nun 115.maddesi gereğince itirazın reddine karar verildiği görülmektedir.

Dairemizin, Hukuk Genel Kurulu’nca da aynen benimsenen yerleşik uygulamasına göre, borçluya ikinci kez ödeme emri tebliği ona yeni bir itiraz hakkı tanır.(HGK.nun 13.12.2006 tarih ve 2006/12-786/783 sayılı kararı)

Somut olayda, borçlu vekiline ödeme emri tebliğ edilmeden takip kesinleşmeyeceği gerekçesiyle alacaklı vekilinin satış talebinin 18/10/2012 tarihinde icra müdürlüğü tarafından reddedildiği, bunun üzerine alacaklı vekilinin, borçlu vekiline ödeme emri çıkarılmasını talep ettiği ve borçlu vekiline ödeme emri tebliğ edildiği 18/10/2012 tarihli icra müdürlüğü kararı alacaklı vekilinin şikayetiyle İstanbul 9.İcra Mahkemesi'nin 31/12/2012 tarih ve 2012/1128 E.-1352 K.sayılı kararı ile iptal edilmiş olsa da, ikinci kez ödeme emri tebliği yeni bir itiraz hakkı tanıdığı, için ikinci ödeme emrinin tebliğ tarihine göre süresinde yapılan itirazın esası incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, HMK.nun 114/1-ı.maddesi gereğince itirazın reddi isabetsizdir.

Öte yandan HMK’nun 297. maddesinin (1). fıkrası gereği hükümde “Türk Milleti Adına” ibaresinin yazılması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.…”

gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Borçlu Y. Sigorta Aracılık Hizmetleri A.Ş. vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: 

İstem, kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan icra takibine itiraza ilişkindir.

Borçlu vekili; alacaklı tarafından müvekkili aleyhinde yapılan takipte, tebligatın usulsüz tebliğ edildiğinden bahisle ödeme emrinin iptali ile 28.09.2012 tarihinin tebliğ tarihi sayılmasını ve takibe konu senedin taraflar arasındaki 14.08.2008 tarihli Sigorta Acentelik Sözleşmesinin teminatı olduğunu, ayrıca takibe konu senedin düzenleme tarihinin sonradan ve taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu, bu bakımından da takibin iptaline yönelik olarak İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 2012/1.61 esas ve 2012/1.66 esas sayılı dosyaları aracılığı ile dava açtıklarını, alacaklı tarafın 19.10.2012 tarihinde borçlu vekiline de ödeme emri tebligatı gönderilmesini talep etmesi üzerine ödeme emrinin kendilerine 22.10.2012 tarihinde tebliğ edildiğini, her ne kadar daha önce açılan davalar var ise de kendilerine ödeme emri tebliğ edilmesi nedeni ile itiraz haklarının zayi olmaması bakımından yeniden itiraz etme haklarının doğduğunu, takibe konu senedin teminat senedi olduğunu, teminat senedinin kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibe konu edilemeyeceğini, ayrıca takibe konu senedin düzenleme tarihinin sonradan ve taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu ileri sürerek takibin iptalini talep etmiştir.

Mahkemece; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 114/1-ı maddesi ile aynı davanın daha önce açılmış ve hâlen görülmekte olmasının ikinci davanın görülebilirlik engeli olarak addettiği nazarı itibara alındığında, somut olayda borçlunun ilkin mahkemenin 2012/1.61 esas sayılı dosyasından usulsüz tebligatın iptalini, 2012/1066 esas sayılı dosyası ile de takibe konu senedin teminat senedi olması ve senedin düzenleme tarihinin sonradan doldurulmuş olması nedeni ile takibin iptalini talep etmiş olduğu, kamu düzenine ilişkin olan ve ilk tespitle birlikte davanın görülmesini engelleyen bu olgular nedeni ile içerik açısından değerlendirme yapılmasına imkân bulunmadığı gerekçesiyle dava şartlarını içermeyen davanın reddine dosya üzerinden karar verilmiştir.

Borçlu vekilinin temyiz itirazı üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle yerel mahkeme kararı bozulmuştur. 

Mahkemece önceki gerekçelere ek olarak; görülmekte olan bir dava varken aynı konuda yeniden dava açılmasının HMK’nın 114 ve 115. maddeleri ile uyumlu olmadığı, dava dilekçesinin 2 numaralı bendinin 5 numaralı paragrafında “bu sebeplerle itiraz hakkımızın zayi olmaması açısından iş bu davamızı yeniden açmak zarureti doğmuştur.” ifadesi ile derdestlik iddiasının davacı (borçlu) tarafından açıkça kabul edildiği gerekçesiyle bozma kararının işin esasının incelenmesi gerektiğine ilişkin kısmına direnilmiştir.

Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyize getirilmektedir. 

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; borçlu asile ödeme emri tebliği sonrasında borçlunun usulsüz ödeme emri tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olarak tespiti ile borca itirazını icra mahkemesinde ileri sürmesinden sonra bu itiraz icra mahkemesinde derdest iken, alacaklının borçlu vekiline yeniden ödeme emri gönderilmesi talebi üzerine ikinci kez ödeme emri tebliğinin borçluya yeniden icra mahkemesinde itiraz hakkı verip vermeyeceği, burada varılacak sonuca göre ikinci itirazın derdestlik nedeniyle reddine karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Alacaklı tarafından 26.06.2012 tarihinde borçlu aleyhine kambiyo takibine başlanmış ve ödeme emri borçlu şirkete 22.08.2012 tarihinde tebliğ edilmiştir. Bunun üzerine borçlu vekili tarafından 02.10.2012 tarihinde ödeme emri tebliğinin usulüne uygun olmadığı, 03.10.2012 tarihinde de takip dayanağı senedin sigorta acentelik sözleşmesi gereğince teminat amaçlı verildiği iddiası ile icra mahkemesine başvuruda bulunulmuş, her iki talebe ilişkin dosyalar birleştirilmiş ve İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 07.12.2012 tarihli ve 2012/1.61 E., 2012/1.25 K. sayılı kararı ile usulsüz tebliğ şikâyeti kabul edilerek tebliğ tarihinin 02.07.2012 tarihi olarak düzeltilmesine, senedin teminat amaçlı verildiğine yönelik iddianın ise düzeltilen ödeme emri tebliğ tarihine göre süresinde olmadığından reddine karar verilmiş, verilen kararın borçlu vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 09.04.2013 tarihli ve 2013/4334 E., 2013/13642 K. sayılı kararı ile “borçluya yapılan ödeme emri tebliğ işlemi Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine ve usulüne uygun olması nedeniyle mahkemece istemin süre aşımından reddi gerekirken yazılı gerekçe ile reddi isabetsiz ise de sonuçta red kararı verildiği gerekçesiyle” hükmün onanmasına karar verilmiştir.

Yukarıda anılan mahkeme kararından (07.12.2012 tarihli ve 2012/1.61 esaslı) önce alacaklı vekili tarafından muhafaza altına alınan hacizli malların satılması hususunda 18.10.2012 tarihinde icra dairesine talepte bulunulmuş, icra dairesince; 02.07.2012 tarihinde borçlu vekilinin dosyaya vekâletname ibraz ettiği bu tarihten sonra vekil yerine borçlu asile ödeme emri tebliğ edildiği, borçlu vekiline ödeme emri tebliğ edilmeden takip kesinleşmeyeceğinden satış talebinin reddine karar verilmiştir. Ardından 19.10.2012 tarihinde alacaklı vekili her türlü şikâyet hakkı saklı kalmak kaydı ile borçlu vekiline ödeme emri tebliğ edilmesini talep etmiş, borçlu vekiline çıkartılan ödeme emri 22.10.2012 tarihinde tebliğ edilmiş, borçlu vekili 30.10.2012 tarihli itiraz dilekçesinde takibe konu senedin teminat amaçlı verildiğini ileri sürerek ikinci kez icra mahkemesine başvurmuş, icra mahkemesince görülmekte olan dava varken aynı konuda yeniden dava açıldığından HMK’nın 114 ve 115. maddeleri uyarınca derdestlik nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bilindiği gibi derdestlik (Mülga) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HMUK)’nda ilk itiraz olarak düzenlendiği hâlde, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-(ı) maddesi ile dava şartı olarak kabul edilmiştir. 

Dava şartları, mahkemece davanın esası hakkında yargılama yapılabilmesi için gerekli olan koşullardır. Diğer bir anlatımla; dava şartları dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan “kamu düzeni” ile ilgili zorunlu koşullardır. Mahkeme, hem davanın açıldığı günde hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının tamam olup olmadığını kendiliğinden araştırıp incelemek durumunda olup; bu konuda tarafların istem ve beyanları ile bağlı değildir. 

Dava şartları dava açılmasından hüküm verilmesine kadar var olmalıdır. Dava şartlarının davanın açıldığı günde bulunmaması ya da bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda, mahkemenin davayı mesmu (dinlenebilir) olmadığından reddetmesi gerekir. 

Dava şartlarından bazıları olumlu (davanın açılması sırasında var olması gerekli); bazıları ise olumsuz (davanın açılması sırasında bulunmaması gereken) şartlardır. 

Açılmış ve görülmekte olan bir davanın davacısı, hukukî korunma sürecini başlatmış olduğundan artık onun aynı davayı yeniden bir başka mahkeme önüne getirmesinde hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmamaktadır. Bu nedenle daha önce açılmış ve hâlen görülmekte olan bir davanın, ikinci kez açılması hâlinde, davacının bu ikinci davayı açmasında hukukî yararı olmadığı gerekçesi ile 6100 sayılı HMK’nun 114’üncü maddesi ile derdestlik dava şartı kabul edilerek maddenin (ı) bendinde “Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması” düzenlemesine yer verilmiştir. HMK’nun 114. maddesinin gerekçesinde derdestlik itirazının hukuki yarar eksikliğinin somut ve özel planda bir düzenleniş biçimi olduğu, onun da temelinde yatan bu düşünceye uygun işlev görmesinin sağlanabilmesi için ilk itiraz olmaktan çıkartılıp, dava şartına ilişkin usuli itiraza dönüştürülmesinde kaçınılmaz bir zorunluluk olduğu belirtilmiştir.

Derdest bir davanın ilk koşulu, tarafları, müddeabihi ve dava sebebi aynı olan bir davanın daha önce açılmış olmasıdır. İkinci koşulu ise daha önce açılmış bulunan davanın hâlen görülmekte olması, kesin hükümle sonuçlanmamış olmasıdır. Bu iki koşulun birlikte bulunması hâlinde derdest bir davanın varlığı kabul edilmelidir. Bir davanın açılması ile şekli anlamda kesin hükme bağlanması arasında geçen sürede davanın derdest olduğu kabul edilir (Tanrıver, S.: Medeni Usul Hukukunda Derdestlik İtirazı, 2.b., Ankara 2007, s.8 vd.). Davanın derdest olması, taraflar arasında o konuda ortaya çıkan uyuşmazlığın henüz tam olarak çözümlenemediği anlamına gelir. 

Derdestlik itirazının icra mahkemesinde uygulanabilirliğinin somut olay göz önüne alınarak açıklığa kavuşturulması gereklidir. Kural olarak icra mahkemesi kararları maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeseler de kendi aralarında kesin hüküm oluştururlar. HMK’nın 114/1-ı maddesinde dava şartı olarak düzenlenen derdestlik itirazının icra mahkemesinde görülen itiraz ve şikâyetler için de kıyasen uygulanması mümkündür.

İcra takibinde ödeme ve itiraz sürelerinin başlayabilmesi için ödeme /icra emrinin borçluya tebliğ edilmiş olması gerekir. Tebligat borçluya usulsüz tebliğ edilmiş olsa bile, borçlu ödeme emrini öğrenmiş ise öğrendiğini bildirdiği tarih tebliğ tarihi sayılır (Tebligat Kanunu m.32, Tebligat Yönetmeliği m.53/1).

Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolunda borçluya yapılan ödeme emri tebligatının usulsüz olması hâlinde borçlu usulsüz tebliği öğrendiği tarihten itibaren 5 gün (sadece usulsüz tebliğ tarihi düzeltilmesi talebi varsa 7 gün) içinde şikâyet yoluna başvurarak ödeme emri tebliğ tarihinin düzeltilmesini istemesi, ayrıca borca ve imzaya itiraz etmesi gerekir. Borçlunun süresi içinde icra mahkemesine itiraz etmemesi ve borcu ödememesi hâlinde takip kesinleşir.

Alacaklının talebi üzerine aynı anda borçlunun birden fazla adresine ödeme emri gönderilmiş ise, itiraz ve ödeme süresi önce yapılan tebliğden başlar. Hukuk Genel Kurulunun 13.12.2006 tarihli ve 2006/12-786 E., 2006/783 K.; 11.11.2009 tarihli ve 2009/12-417 E., 2009/511 K. sayılı kararlarında da benimsenen Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre alacaklının talebi üzerine yeniden ödeme emri çıkartılması borçluya yeni bir itiraz hakkı tanır. Bu hâlde borçlu, ilk çıkan ödeme emri tebliğinden itibaren süresinde itiraz hakkını kullanamaz ise ikinci kez çıkartılan ödeme emrinin tebliğinden itibaren süresi içinde borca itiraz etme imkânına kavuşur. Bu husus Özel Daire ile mahkeme arasında uyuşmazlık konusu değildir.

Borçlunun borca itiraz hakkını yeniden elde edebilmesi için alacaklının talebi üzerine borçluya ikinci kez ödeme emri çıkartılması yeterli olup, ilk ödeme emrinin tebliğinin usule uygun olup olmadığının önemi yoktur. Ancak borçlunun yeni ödeme emri tebliğinden itibaren süresi içinde icra mahkemesinde borca itiraz hakkını kullanabilmesi ilk çıkan ödeme emrine karşı icra mahkemesinde borca itiraz etmemiş olmasına bağlıdır. Aksi hâlde derdestlik itirazı söz konusu olur. Aynı ödeme emrinin farklı tarihlerde tebliğ edilmiş olması ödeme emirlerinin birbirinden farklı olduğu anlamına gelmez. Ödeme emrine karşı icra mahkemesinde borca itiraz görülmekte iken aynı ödeme emrinin ikinci kez tebliği üzerine yapılan borca itirazın derdestlik nedeniyle reddi usul ve yasaya uygundur. Anılan karar sonrasında derdest olan borca itirazın icra mahkemesince süreden reddedilmesi ve bu kararın onanarak kesinleşmiş olmasının sonuca etkisi bulunmamaktadır.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında ilk davada verilen kararın 09.04.2013 tarihinde onama kararının tebliğ ile kesinleştiği, bu kararın kesinleşmesi ile birlikte ilk ödeme emri de kesinleşmiş olduğundan ikinci ödeme emri nedeniyle açılan davanın sürdürülmesinde hukuki yararın kalmadığı, sonucu itibarıyla doğru olan mahkeme kararının değişik gerekçe ile onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

O hâlde mahkemece yukarıda belirtilen ilke ve kurallar göz önüne alındığında borca itirazın yapıldığı ve kararın verildiği tarih itibariyle aynı ödeme emrine karşı aynı sebeple açılmış borca itirazın icra mahkemesinde derdest bulunması nedeniyle dava şartını içermeyen eldeki davanın (itirazın) reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmayıp, direnme kararının açıklanan nedenlerle onanması gerekir. 

SONUÇ : Borçlu Y. Sigorta Aracılık Hizmetleri A.Ş vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilâm harcı peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'na 5311 sayılı Kanunun 29. maddesi ile eklenen "Geçici Madde 7" atfıyla uygulanmakta olan aynı Kanun'un 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 16.04.2019 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Borçlunun ilk çıkarılan ödeme emri nedeniyle yaptığı tebligat usulsüzlüğüne ilişkin şikayet başvurusu ve teminat senedi hakkında kambiyo takibi yapılamayacağı gerekçesiyle ayrı dosyada yapılıp bu dosyada birleştirilen ve şikayet olarak incelenen başvurusu 2012/1.61 esas sayılı dosyada görülmüş ve 07.12.2012 tarihinde verilen karar Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 09.04.2013 tarihli kararı ile sonucu itibarıyla doğru bulunarak onanmıştır. 

Alacaklı tarafın başvurusu ile ikinci kez ödeme emri tebliğ edilmesi üzerine teminat senedi hakkında kambiyo takibi yapılamayacağı için takibin iptali yönünde bu başvuru yapılmıştır.

Geçerli bir ödeme emri tebliği var iken ikinci kez ödeme emri tebliği çıkarılması gereksiz olduğu gibi hukuki sonuç da doğurmaz. Ancak ilk ödeme emri tebliğinin usulsüz olması halinde ikinci kez ödeme emri tebliği de mümkün olabilecektir. İkinci kez ödeme emri çıkarılmış olması halinde buna da itiraz edilmesi mümkün ise de ilk ödeme emrinin kesinleşmiş olması halinde ikinci kez ödeme emri çıkarılmış olması gereksiz olduğu gibi buna itiraz edilebileceğinden de söz edilemeyecektir.

Somut olayda alacaklı tarafça yapılan hacizli malların satılması başvurusu, geçerli bir ödeme emri tebliği olmadığı gerekçesiyle reddedildiği için alacaklı ikinci bir ödeme emri çıkartmış, bunun tebliği üzerine de borçlu tarafından bu dosyadaki başvuru yapılmıştır. 

Alacaklı birinci ödeme emri tebliğinin geçerli olmadığı yönündeki gerekçe içeren icra müdürlüğü işlemi nedeniyle ikinci kez ödeme emri tebliğ ettirmiş olduğundan, borçlu tarafın ikinci kez ödeme emri tebliği üzerine bu dosyadaki başvuruyu yapmasında hukuki yararı bulunmaktadır. Çünkü ilk başvurusundan sonuç alıp alamayacağını o tarihte bilebilecek durumda değildir. Ayrıca bu başvurunun sebebi ikinci kez ödeme emri tebliği olup, ilk ödeme emri nedeniyle diğer dosyada yapılan başvuru ile dava konusu aynı değildir. Zira farklı tarihlerde çıkarılan ödeme emirleri birbirinden farklı ödeme emirleri olup aynı ödeme emri nedeniyle mükerrer başvuru yapıldığından söz edilemez. Bu nedenle mahkemenin derdestlik nedeniyle davanın reddine karar vermesi doğru olmamıştır. Kaldı ki direnme kararının verildiği tarihte diğer dosya kesinleşmiş olduğundan derdestlik durumu da ortadan kalkmıştır. Derdestlik durumu ortadan kalktığından önceki dosya ancak kesin hüküm dava şartı yönünden değerlendirmeye tabi tutulabileceğinden verilen direnme kararı bu yönüyle de doğru olmamıştır. Ancak her iki davanın konusu farklı tarihlerde çıkarılan farklı ödeme emirleri olduğundan kesin hüküm de söz konusu değildir.

Diğer dosyada verilen karar 09.04.2013 tarihinde verilen onama kararının tebliği sonrasında kesinleşmiştir. Bu kararın kesinleşmesi ile birlikte ilk ödeme emri kesinleşmiş olduğundan ikinci ödeme emri çıkarılmasının gereksiz olduğu da belirlenmiş olup artık bu ödeme emrine itiraz edilebileceğinden söz edilemez. Bu durumda ikinci ödeme emri nedeniyle açılan bu davanın sürdürülmesinde hukuki yarar kalmamıştır. Zira ilk ödeme emrine süresinde itiraz edilmediği hususu onanan mahkeme kararı ile kesinleşmiş olduğundan artık ikinci ödeme emrine geçerlilik tanınamayacak ve işlemler ilk ödeme emri geçerli kabul edilerek sonuçlandırılacaktır. Bu durumda artık mahkemenin de ikinci ödeme emri çıkarılması geçerliymiş gibi inceleyip bunun iptaline karar vermesi mümkün olmadığı için davanın sürdürülmesinde hukuki yarar kalmamıştır. 

Dava şartlarının varlığı davanın her aşamasında inceleneceği gibi, esastan karar verilebilmesi için dava şartlarının varlığının hüküm tarihinde de mevcut olması gerekir. Dava tarihinde dava şartı mevcut olsa bile yargılama sırasında ortadan kalkmış ise dava şartı bulunmadığı kabul edilerek karar verilmelidir.

Direnme kararının verildiği 07.11.2013 tarihinde ve halen hukuki yarar bulunmadığı için davanın bu nedenle reddi gerektiği için sonucu itibarıyla doğru olan mahkeme kararının değişik gerekçeyle onanması gerektiği görüşünde olduğumuzdan kararın onanması yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.

Hafize Gülgün Vuraloğlu          Hasan Kaya              Bektaş Kar               Zeki Gözütok 
Üye                                           Üye                           Üye                          Üye

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nda bulunan 21 üyenin 14 üye ONAMA, 7'si ise Değişik Gerekçe ile Onama yönünde oy kullanmışlardır.

BİLGİ : "Borçluya ödeme emrinin ikinci kez tebliğ edilmesi yeni bir itiraz hakkı verir" şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 30 Mart 2016 tarihli kararı için bkz.

http://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/borcluya-odeme-emri-ikinci-kez-teblig-yeni-itiraz-hakki-verir