BEDELİN SONRADAN ARTIRILMAK KAYDIYLA FAZLAYA İLİŞKİN HAKLAR SAKLI KALMAK ÜZERE ŞİMDİLİK ŞEKLİNDE AÇILAN DAVA, BELİRSİZ ALACAK DAVASIDIR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


14 Ağu
2022

Yazdır

T.C.
Y A R G I T A Y
2. Hukuk Dairesi

ESAS NO:           KARAR NO:
2021/7039            2022/3468

TÜRK MİLLETİ ADINA

Y A R G I T A Y   İ L A M I

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı kadın tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine; duruşma için belirlenen 12.04.2022 günü temyiz eden davalı-davacı Derya T. vekili Av. A.K. ve karşı taraf davacı-davalı Engin B. ile vekili Av. F.A.'ın geldiği anlaşılmakla gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması duruşmadan sonraya bırakılmakla bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:

1. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2. Davalı-davacı kadının diğer temyiz itirazlarının incelemesine gelince;

a. Asıl dava konusu Vakıfbank’tan çekilen USD cinsi para yönünden;

Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinde, artık değere katılma alacağı hesaplanırken "eklenecek değerler" göz önünde bulundurulur. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 229. maddesine göre; eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar ile mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler mal rejiminin sona erdiği anda mevcutmuş gibi tasfiyeye dahil edilir.

Somut olayda, mahkemece, kadının Vakıfbank hesabından çekilen 15.036,42 USD yönünden eklenecek değer kabul edilerek alacak hesaplanmış ise de, karar hatalı olmuştur. Şöyle ki, banka hesabından paranın boşanma dava tarihinden (09.08.2017) yaklaşık bir buçuk yıl önce 06.01.2016 tarihinde hesaptan çekildiği, mal rejimin devamı süresince diğer eşin alacağını azaltmak kastıyla paranın hesaptan çekildiğinin davacı-davalı erkeğin iddia ve ispat etmesi gerektiği, erkeğin süresinde mal kaçırma kastıyla paranın hesaptan çekildiğini iddia etmediği gibi, tarafların arasındaki ilk boşanma dava tarihinden önce paranın çekilmiş olması, para çekildikten sonra ilk boşanma dava tarihinden önce kadın adına taşınmaz alınarak kadının mal edinmeye devam etmesi, tarafların barışarak bir araya gelmesi ve paranın çekildiği tarih ile mal rejiminin sona erdiği tarihler arasındaki süre ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde mevcut delil itibariyle paranın mal kaçırma kastıyla bankadan çekildiği de ispatlanamamıştır. O halde, mahkemece, Vakıfbank hesabından çekilen 15.036,42 USD yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

b. 23 ES 0.0 plakalı araç yönünden;

Hakim, tarafların talep sonucu ile bağlı olup, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez (HMK mad. 26).

Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde, davalı-davacı kadının dava dilekçesinde dava konusu yapılan alacak taleplerinde 23 ES 0.0 plakalı araç yönünden bir talebi olmadığı, ilk derece mahkemesinde bu aracın tasfiyede dikkate alınmamasına rağmen, bölge adliye mahkemesince sanki dava konusuymuş gibi aracın boşanma dava tarihinden çok önce satıldığı, mevcut olmadığı gerekçesiyle kadının istinaf taleplerinin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece, 23 ES 0.0 plakalı araç yönünden açılmış bir dava olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

c. Islah yönünden;

Somut olayda, ilk derece mahkemesince ve bölge adliye mahkemesince bir davada ancak bir kez ıslah yoluna başvurulabileceği gerekçesiyle davalı-davacının ıslah talebi yönünde reddine karar verilmiş ise de, karar hatalı olmuştur. Şöyle ki, işbu birleşen dava 06.12.2017 tarihinde açılmış olup HMK 107. maddesi gereğince dava dilekçesindeki talep belirsiz alacak davası niteliğinde olduğundan, davaya belirsiz alacak davasına ilişkin hükümlerin uygulanması gerekir. Davalı-davacı kadın vekili, dava dilekçesinde "tespit edilecek bedelin sonradan artırılmak kaydıyla fazlaya ilişkin hak ve alacakları saklı kalmak üzere şimdilik 1.000,00 TL alacağın tahsilini" dava etmiş, daha sonra 16.07.2020 tarihli harcını yatırmak suretiyle sunduğu dilekçesinde "fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla toplam 166.684,62 TL alacağın tahsilini" istemiştir. 23.03.2021 tarihli 3 nolu celsede taraf vekilleri ıslah taleplerinin olduğunu beyan etmişler, mahkemece ara kararla HMK 176 gereğince bir kez ıslah yoluna başvurulacağı gerekçesiyle taleplerin reddine karar verilmiştir. Mahkemece, davalı-davacı tarafından sunulan 16.07.2020 tarihli dilekçe ıslah dilekçesi kabul edilmiş ise de, dava tarihi itibariyle dava belirsiz alacak davası niteliğinde olduğundan 16.07.2020 tarihli dilekçenin ıslah dilekçesi değil, talep belirleme dilekçesi olduğunun kabulü gerekir. O halde, mahkemece, davalı-davacının talebinin yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, duruşma için takdir olunan 3.815 TL vekalet ücretinin Engin' den alınıp Derya'ya verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oy birliğiyle karar verildi. 12.04.2022 (Salı)

Başkan                          Üye                            Üye                  Üye                     Üye
Ömer Uğur Gençcan     A. Albayrak Doğan     Rıza Sarıtaş    Seydi Kahveci     M. Kasım Çetin

İÇTİHAT YORUMU : Belirsiz alacak davası, davacının, alacağının tümünün hüküm altına alınması amacıyla açtığı bir davadır. (PEKCANITEZ, Hakan, Belirsiz Alacak Davası (HMK m. 107), Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2011, s. 59; SİMİL, Cemil, Belirsiz Alacak Davası, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2013, s. 23, 111, 299, 343; AKİL, Cenk, Kısmî Dava, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2013, s. 105; BAHADIR, Zeynep, Medenî Usûl Hukukunda Kısmî Karar, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2018, s. 155)

Doktrindeki katıldığımız hâkim görüşe göre belirsiz alacak davası, hukukî niteliği itibarı ile tam bir eda davasıdır. (PEKCANITEZ, s. 31; SİMİL, s. 23, 111, 299, 343; KİRAZ, Taylan Özgür, “Belirsiz Alacak Dâvası”, Çatı Dergisi, S. 30, Y. 2012, s. 16; AKİL, s. 105; ASLAN, Kudret/ AKYOL ASLAN, Leyla/ KİRAZ, Taylan Özgür, “Koşulları Oluşmadan Açılan Belirsiz Alacak Davasında Mahkemece Verilecek Karar”, DEÜHFD, C. 16, Özel Sayı (Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez’e Armağan), Y. 2014, s. 998, 999; TANRIVER, Süha, Medenî Usûl Hukuku, C. I, Tümüyle Gözden Geçirilmiş, Yenilenmiş ve Genişletilmiş 3. Bası, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 597; KARAASLAN, Varol, “Belirsiz Alacak Davası/Kısmi Dava - Bir Madalyonun İki Yüzü Mü?”, YÜHFD, C. VIII, Özel Sayı (Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin Kuruluşunun 20. Yılı Armağanı), Y. 2016, s. 214, 217; PEKCANITEZ, Hakan, Pekcanıtez Usûl Medenî Usûl Hukuku, 15. Bası, C. II, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2017, s. 1025; YILMAZ, Ejder, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Genişletilmiş 4. Baskı, C. 2, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2021, s. 2378; BAHADIR, s. 153, 154; BUDAK, Ali Cem/ KARAASLAN, Varol, Medenî Usul Hukuku, Genişletilmiş ve Gözden Geçirilmiş 4. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2020, s. 148; ERCAN ÖZLER, Meltem, Medenî Usûl Hukuku’nda Dava Konusu, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2019, s. 318; EROĞLU, Orhan, Islah, Güncelleştirilmiş ve Genişletilmiş 3. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 228; DURAN, Osman, Medeni Usul Hukukunda Taleple Bağlılık İlkesi, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 116. Doktrinde İYİLİKLİ, belirsiz alacak davasının nitelik itibarı ile tespit davasından çok eda davasına yakın olduğu görüşündedir. (İYİLİKLİ, Ahmet Cahit, Hukuk Yargılamasında Kesin Hüküm, 2. Baskı, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 604). İsviçre ve Alman hukukunda belirsiz alacak davası ile ilgili yazılan monografik eserlerde de, belirsiz alacak davası, eda davası olarak kabul edilmektedir. (BAUMANN WEY, Sabine, Die unbezifferte Forderungsklage nach Art. 85 ZPO, Schulthess Verlag, Zürich, 2013, s. 7; GUT, Nicolas, Die unbezifferte Forderungsklage nach der Schweizerischen Zivilprozessordnung, Helbing Lichtenhahn Verlag, Basel, 2014, s. 4; KURTOĞLU, Bahar Tuna, Die unbezifferte Forderungsklage Analyse, Problemstellungen und Lösungsansätze, bezogen auf das türkische, schweizerische und deutsche Recht, Peter Lang Verlag, Berlin, 2019, s. 46, 122, 312)

Kısmî dava, davacının aynı hukukî ilişkiden kaynaklanan alacağının veya hakkının tümünü değil, belirli bir kısmını talep ederek açtığı dava şeklinde tanımlanabilir. (PEKCANITEZ (Pekcanıtez Usûl), s. 990; AKİL, s. 63; ARSLAN, Ramazan/ YILMAZ, Ejder/ TAŞPINAR AYVAZ, Sema/ HANAĞASI, Emel, Medenî Usul Hukuku, Güncellenmiş ve 7251 sayılı Kanun Değişiklikleri İşlenmiş 6. Baskı, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 290; GÖRGÜN, L. Şanal/ BÖRÜ, Levent/ TORAMAN, Barış/ KODAKOĞLU, Mehmet, Medenî Usûl Hukuku, 28.07.2020 tarih ve 7251 sayılı Kanunla Değiştirilmiş, Güncellenmiş 9. Baskı, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2020, s. 287; BUDAK/KARAASLAN, s. 146)

Bu konu hakkında uygulamada yaşanan yanlışlara işaret eden ve çözüm önerisini sunan internet erişimine açık çalışma için bkz. KARAMERCAN, Fatih, “Belirsiz Alacak Davasından Sonra Ek Dava Açılabilir Mi?”, İMHFD, C: 7, S: 12, Y: 2022, s. 83-107.

İlgili makale için bkz.

https://bit.ly/3PLXHhh

* “tespit edilecek bedelin sonradan artırılmak kaydıyla fazlaya ilişkin hak ve alacakları saklı kalmak üzere şimdilik 1.000,00 TL alacağın tahsilini” ve

** “fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla toplam 166.684,62 TL alacağın tahsilini” talep etmek, tartışmasız bir şekilde kısmî dava açılması anlamını taşımaktadır. İfade edildiği üzere, belirsiz alacak davasında, fazlaya ilişkin haklar saklı tutulamaz. Zira, belirsiz alacak davası, davacının, alacağının tümünün hüküm altına alınması amacıyla açtığı TAM BİR EDA davasıdır.

Belirsiz alacak davasının, alacağın tümünün hüküm altına alınmasını amaçlayan TAM BİR EDA DAVASI olduğu gözden kaçırılmayarak, en azından fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğu dava dilekçelerinde, açılan davanın belirsiz alacak davası niteliği taşıması durumunda bile açılan davanın kısmî dava olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Böyle bir durumda, hâkimin HMK m. 31 hükmü doğrultusunda aydınlatma ödevi gereğince açıklama isteyebileceği düşünülse bile katı teksif ilkesinin benimsendiği HMK sistematiği ve uygulama açısından en erken ön incelemede bu ödevin yerine getirildiği göz önüne alındığında ve davacının kendi ihmâli veya kusuru ile üstün körü hazırlamış olduğu dilekçe ve talep sonucu nedeniyle, davalının savunmasını genişletmesi ve değiştirmesi gelinen aşama itibarı ile elinden alındığı için tekrar ifade etmek gerekirse “silahların eşitliği” ilkesi zarar görecektir.

Son zamanlarda, belirsiz alacak davası ile ilgili olarak davacı tarafların, bireysel başvuru yolu ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurduğuna ve Anayasa Mahkemesi’nin de belirsiz alacak davası ile ilgili verdiği kararlara şahit olunmaktadır. Ancak, davalı taraflar, Yargıtay’ın vermiş olduğu bu gibi kararlara karşı bireysel başvuru yolu ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurduğunda, Anayasa Mahkemesi’nin “silahların eşitliği” ve “taleple bağlılık” ilkesi çerçevesinde hak ihlâli kararı verip veremeyeceği ise tam anlamı ile merak uyandırmaktadır.