BELİRSİZ ALACAK DAVASINDA TÜMDEN RED KARARI VERİLMESİ DURUMUNDA KARAR DAVACI YÖNÜNDEN KESİN OLAMAZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


27 Nis
2017

Yazdır

T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2016/796
KARAR NO    : 2017/108

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ         : İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ                   : 19.06.2015
NUMARASI            : 2015/2 - 2015/335
DAVACI                  : Y.B.
VEKİLİ                   : AV. N.T.Ç.
DAVALI                  : A. T.A.Ş.
VEKİLİ                   : AV. M.A.

Taraflar arasında görülen davada İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 19.06.2015 tarih ve 2015/2 - 2015/335 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Sefa Er tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili; müvekkili adına babası Erdal B. tarafından davalı bankanın Ankara Şubesi'nde 09/03/1981 tarihinde 1.500,00 TL bakiyeyle vadeli hesap açıldığını, 22/06/2012 tarihinde bankanın genel müdürlüğünden hesap hakkında bilgi almak istediğinde kayıtların saklama süresinin 10 yıl olması nedeniyle herhangi bir kayda ulaşılamadığının bildirildiğini, ancak müvekkili adına yatırılan paranın halen bankanın uhdesinde bulunduğunu ileri sürerek davalı bankada bulunan paranın alım gücü üzerinden bugünkü karşılığının ödenmesine, aksi halde bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faiziyle birlikte iadeye karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; davaya konu edilen hesapla ilgili herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanılmadığını, sistemde yapılan sorgulamada da davacı adına kayıtlı bir müşteri isminin bulunmadığını, işlem görmeyen mevduatlardaki zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğunu ve alacağın zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; hesabın açıldığı tarih itibariyle 7129 sayılı Bankalar Kanunu’nun yürürlükte olduğu, bu Kanunun 31. maddesi gereğince alacağın zamanaşımına uğradığı ve 02/05/1985 tarihinde yürürlüğe giren 3182 sayılı Bankalar Kanunu’nun 36/2 maddesinde belirlenen bankaların bildirim yükümlülüğünün hesabın açıldığı tarihin 09/03/1981 olması nedeniyle uygulanamayacağı gerekçesiyle davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiş, mahkemece, dava değerinin temyiz kesinlik sınırının altında kaldığı gerekçesiyle 19/06/2015 tarihli ek kararla davacı vekilinin temyiz istemi reddedilmiş, davacı vekili, ek kararı süresinde temyiz etmiştir.

1- Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgili olup, temyiz kesinlik sınırı belirlenirken dava konusu edilen alacağın değeri dikkate alınır. Alacağın bir kısmının dava edilmesi halinde kesinlik sınırı dava edilen miktara göre değil, alacağın tamamına göre belirlenir. Davacı vekili, işbu davada müvekkili adına 09/03/1981 tarihinde davalı bankaya yatırılan 1.500,00 TL'nin alım gücü üzerinden bugünkü karşılığını talep etmiştir. Bu haliyle dava, HMK'nın 107. maddesinde belirtilen belirsiz alacak davası niteliğinde olup, belirsiz alacak davasında alacağın bir kısmının dava edilmesi ve mahkemece bu alacağa ilişkin davanın tümden reddedilmiş olması halinde davacı yönünden kararın kesin olduğundan söz edilemez. Bu durumda, mahkemenin 19/06/2015 tarihli davacı vekilinin temyiz isteminin reddine ilişkin ek kararının kaldırılarak esasa yönelik temyiz incelemesine geçilmesine karar vermek gerekmiştir.

2- Davacı vekilinin asıl karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince: dava, davalı bankaya 09/03/1981 tarihinde davacı adına açılan hesapta bulunan 1.500,00 TL’nin alım gücü üzerinden bugünkü karşılığının davalıdan tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece, yazılı şekilde davanın zamanaşımından reddine karar verilmiştir.

5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 61. maddesi uyarınca davacının mevduat hesabındaki parayı talep etme hakkı sınırlandırılamaz. Öte yandan, usulünce düzenlenmiş ve yetkilisinin imzasını taşıyan hesap cüzdanı (Küçük Cari Hesap Defteri), müşterinin banka nezdindeki mevduatını kanıtlayıcı bir belgedir. Banka, hesap cüzdanındaki mevduat miktarınca müşteriye karşı borçlu olup, bunu kanun ve sözleşme hükümlerine göre, geri ödemekle yükümlüdür. Somut olayda, davalı bankanın, kayıtlar üzerinde yapılan incelemede davacının mevduatına rastlanılmadığı yönündeki savunması karşısında hesap cüzdanının sahteliğinin ileri sürülmemiş olması sebebiyle davacıya atfı kabil bir kusur bulunmamaktadır. 

Davacı adına hesabın açıldığı 09/03/1981 tarihinde yürürlükte bulunan 7129 sayılı Bankalar Kanunu'nun 31. maddesine göre, her türlü mevduat emanet ve matlubattan son talep muamele veya mudinin herhangi bir şekildeki yazılı talimat tarihinden itibaren 10 sene geçtiği halde sahipleri tarafından aranılmamış olanları, bu müddetin hitamını takip eden takvim yılı başından 6 ay içinde banka ve müesseseler tarafından sahiplerinin isim ve hürriyetleri ve malum olan adresleri ve haklarının faizleri ile birlikte baliğ olduğu miktarlar gösterilmek sureti ile tanzim edilecek bir cetvel ile Maliye Vekaleti emrine T.C. Merkez Bankası'na tevdi olunur. Bu hüküm, davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 62. maddesinde "Bankalar nezdlerîndeki mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklardan hak sahibinin en son talebi, işlemi, herhangi bir yazılı talimatı tarihinden başlayarak on yıl içinde aranmayanlar zamanaşımına tabidir. Zamanaşımına uğrayan her türlü mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklar banka tarafından hak sahibine ulaşılamaması halinde, yapılacak ilanı müteakiben Fona gelir kaydedilir. Bu maddenin uygulanması ile ilgili usul ve esaslar Kurulca belirlenir” şeklinde düzenlenmiştir.

Açıklanan yasa hükümleri karşısında bankalarda bulunan mevduat ve bu cümleden sayılan emanet ve alacakların 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğraması, bankaca gerçekleştirilecek ilan ve tebligatların yapılması koşuluna bağlıdır. Başka bir anlatımla, sahipleri hakkında bu yönde uygulama yapılmadan banka nezdindeki hakları ve alacakları kendiliğinden zamanaşımına uğramaz. Esasen Dairemizin uygulamaları da bu yöndedir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 16.06.2011 tarih ve 2009/14775 E. 2011/7343 K. sayılı ilamı, 11.0l.2010 tarih ve 2008/8695 E. 2010/154K. sayılı ilamı).

Yukarıda açıklanan yasal mevzuat uyarınca bir işlem yapıldığı kanıtlanmadan sadece TTK'nın 68/son maddesi hükümlerine dayalı savunma ile mevduatta bulunan paranın ödenmesinden kaçınılamaz. Davalının ticari defterlerle ilgili savunmasının elinde banka cüzdanı bulunan davacının hakkını ileri sürmesine engel teşkil etmesi de mümkün değildir. Bu itibarla, mahkemece, davalı tarafın zamanaşımı definin buna göre değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, anılan yönler gözden kaçırılarak yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, mahkemece tesis edilen temyiz isteminin reddine dair ek kararın kaldırılmasına. (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 09/01/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan                  Üye                              Üye                       Üye                       Üye
Ahmet ÖZGAN      H. G. VURALOĞLU     M. U. TARHAN     E. S. BAYDAR       Dr. A. ASLAN

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2018/11775
KARAR NO    : 2020/3759

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Mahkemece karar kesin olduğundan ek karar ile temyiz talebinin reddine karar verilmiş, davacı vekilinin ek kararı da temyiz etmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Mahkemece, 23.12.2014 tarihli ek karar ile kararın kesin olarak verildiğinden bahisle temyiz talebinin reddine karar verilmiş, bu kez ek ve asıl karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Her ne kadar dava değeri 1.000,00 TL olarak gösterilmiş ise de, davanın belirsiz alacak davası olduğu ve Mahkemece verilen kararın kesin olmadığı anlaşıldığından ek kararın kaldırılmasına karar verilerek; davacı vekilinin asıl karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine geçildi.

Davanın, taraflar arasında daha önce görülen ve kesinleşen ecrimisil istemine yönelik kısmi ve ek davada, dava konusu taşınmazların yüzölçümünün değişmesi sebebiyle fazla ecrimisil bedeli hesaplandığı iddiasına dayalı sebepsiz zenginleşme talebine ilişkin olduğu, Mahkemece davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davacı vekilinin yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile Usul ve Kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, HUMK'un 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, 27,70 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 26,70 TL'nin temyiz edenden alınmasına, 22.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan         Üye                      Üye                  Üye                Üye
F. AKÇİN      E. SARICALAR    F. EROĞLU     N. MERAL      A. SEZER

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2018/15462
KARAR NO    : 2021/2242

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda İzmir 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.05.2018 tarihli ve 2017/586 Esas, 2018/271 Karar sayılı kararıyla davanın reddine karar verilmiş, Mahkeme hükmüne karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesince istinaf dilekçesinin reddine karar verilmiş, bu kez davacı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyizi üzerine Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili, vekil edeninin edinilmiş mallara katılma rejimi dolayısıyla üzerinde miras hissesi olan 35 CSJ 22 plakalı aracın, murisin vefatından beri davalı tarafından kullanıldığını belirterek, müvekkilinin katılma alacağından kaynaklanan miras hissesi oranında ecrimisil bedelinin tahsilini talep etmiştir.

Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, dava konusu edilen aracın 02.05.2011 tarihinde davalı adına tescil edildiği, murisin aracın maliki olmadığı, aile hukukundan kaynaklı katılma alacağının davacıya ecrimisil talep hakkı vermeyeceği gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince HMK'nin 346/1 ve 352.maddeleri gereğince istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olup; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, ecrimisil istemine ilişkindir.

01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK’nin) 107. maddesiyle, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir. HMK’nin 107. maddesi, "(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. (3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir." hükmünü içermektedir. 

Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyla uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna yada objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır.

Madde gerekçesinde "Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı yada bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola başvurulması kabul edilemez." şeklindeki açıklamayla, alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olması durumunda, belirsiz alacak davası açılarak bu davanın sağladığı imkanlardan yararlanmanın mümkün olmadığına işaret edilmiştir.

6100 sayılı HMK ile birlikte, belirsiz alacak davası açma imkanı tanınmak suretiyle belirsiz alacaklar bakımından hak arama özgürlüğü genişletilmiş; bununla bağlantılı olarak da hukuki yarar bulunmadan kısmi dava açma imkanı da sınırlandırılmıştır. Zaman zaman, 6100 sayılı HMK ile birlikte kabul edilen belirsiz alacak davası ile kısmi davaya ilişkin yeni düzenlemedeki sınırın tam olarak tespit edilemediği, birinin diğeri yerine kullanıldığı görülmektedir. Oysa bu iki davanın amacı ve niteliği ayrıdır. Alacak, belirli veya belirlenebilir ise, belirsiz alacak davası açılamaz; ancak şartları varsa kısmi dava açılması mümkündür. Kanunun kısmi dava açma imkanını sınırlamakla birlikte tamamen ortadan kaldırmadığı da gözetildiğinde, belirli alacaklar için, belirsiz alacak davası açılamasa da, şartları oluştuğunda ve hukuki yarar bulunduğunda kısmi dava açılması mümkündür. Aksi halde, sadece ya belirsiz alacak davası açma veya belirli tam alacak davası açma şeklinde iki imkandan söz edilebilir ki, o zaman da kısmi davaya ilişkin 6100 sayılı Kanun'un 109. maddesindeki hükmün fiilen uygulanması söz konusu olamayacaktır. Çünkü belirsiz alacak davası, zaten belirsiz alacak davasının sağladığı imkanlardan yararlanarak açılabilecek; şayet alacak belirli ise de, o zaman sadece tam eda davası açılabilecektir.

Tüm bu açıklamalar doğrultusunda somut olaya gelince; dava dilekçesinde dava değeri 1.000,00 TL olarak belirtilerek belirsiz alacak niteliğindeki ecrimisil alacağının talep edilmiş olduğu ve İlk Derece Mahkemesince, keşif yapılmadan, rapor alınmadan davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Bölge Adliye Mahkemesince dava dilekçesindeki talebe bakılarak talep edilen alacak miktarının kesin nitelikte olduğundan bahisle istinaf başvurusunun usulden reddine karar verilmesi hak arama özgürlüğünü kısıtlayacağı gibi yukarıda açıklanan belirsiz alacak davasının özüne de aykırı olacaktır. O halde Bölge Adliye Mahkemesince, ecrimisil talebinin belirsiz alacak niteliğinde olduğu dikkate alınarak, istinaf başvurusu esastan incelenerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde başvurunun usulden reddine karar verilmesi doğru değildir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle, Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nin 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 11.03.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan        Üye                         Üye              Üye               Üye
F. AKÇİN      N.BEYAZITOĞLU   İ. ŞİMŞEK    N. MERAL     A. SEZER
                     KUŞÇUOĞLU