BORCUN DOĞMADIĞINI GÖSTEREN BELGE (MAZERET YOKSA) TEMYİZ AŞAMASINDA DİKKATE ALINAMAZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


14 Nis
2017

Yazdır

TÜRK MİLLETİ ADINA 

T.C.
İSTANBUL
ANADOLU 7. İŞ MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO       : 2013/380 Esas
KARAR NO    : 2013/704

DAVA                                   : Tazminat (İşçi İle İşveren İlişkisinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ                      : 20/10/2010
KARAR TARİHİ                   : 31/10/2013
KARARIN YAZILDIĞI TRH : 04/11/2013

Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (İşçi İle İşveren İlişkisinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :

Davacı vekili 20/10/2010 harç tarihli dava dilekçesiyle; müvekkilinin 01/09/2010 tarihine kadar yaklaşık 8 yıl süre ile davalı işverenlik nezdinde çalıştığını, haklarının ödenmesi yönünde talepte bulunması üzerine davalı yan tarafından iş akdine son verildiğini, kendisine 10.000,00-TL tazminat ödemesi yapıldığını ancak bakiye ödenmediğini beyanla ıslah dilekçesi dahil 8.898,08-TL Kıdem tazminatı, 3.546,85-TL ihbar tazminatı, 5.920,00-TL Yıllık izin alacağı, 16.327,82-TL Fazla mesai alacağı olmak üzere toplam 34.692,75 -TL nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş,mahkemimiz yaptığı yargılama sonucunda 17.12.2012 tarihli kararı ile davanın kısmen kabulu ile kısmen reddine karar vermiş,mahkemimiz kararı temyiz edilmiş,temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 7. hukuk dairesinin 28.3.2013 tarihli kararı ile" 1- Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,

2- Davacı, hak ettiği işçilik alacaklarının ödenmesi talebinde bulunması üzerine davalı tarafından iş akdine son verildiğini, kendisine 10.000,00-TL tazminat ödemesi yapıldığını ancak başkaca ödeme yapılmadığını ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma ve hafta tatili alacaklarının tahsilini istemiştir. 

Davalı, davacının 21/03/2002 - 01/09/2010 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığını, tüm ücret ve haklarının eksiksiz olarak ödendiğini, davacının tüm hak ve alacakları yönünden işvereni ibra ettiğini, davacının kıdem ve ihbar tazminatının ödendiğini, işyerinde prim uygulamasının 2005 yılında kesildiğini bildirerek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacı işçinin davalı işverenlik işçisi olarak çalışmakta iken iş akdinin sona erdirildiği, davalının tazminat ödenmesi vecibesini yerine getiremediği, öte yandan davacı iddiasının tanık beyanları ile sübut bulduğu, hak kazanılan işçilik alacaklarının ödendiğinin ispat yükü kendisine düşen davalı tarafından kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

4857 sayılı İş Kanununun 59 uncu maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır. 

Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir. 

Dava 20.10.2010 tarihinde açılmış olup o tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK'nun 188.maddesinde "Hakimin re'sen nazarı dikkate alması kanunen iktiza eden hususlar" deyimi ile dava şartlarının kastedildiği ve bu nedenle dava şartlarının mahkemece kendiliğinden gözetileceği hususu öğretide de kabul edilmektedir. (Prof.DR Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 1990 cilt 1.s:900)

Bu noktada, dava hakkının bir anlamda dava şartı olduğu kuşkusuzdur. Dava hakkının varlığı ya da düşmüş bulunmasının incelenmesi, doğrudan hakime verilmiş ödevlerden olması karşısında Yargıtay Dairesi, önceden ileri sürülmemiş olsa bile temyiz aşamasında dava şartının tamam olup olmadığını kendiliğinden gözetebilir.

Davanın hukuksal niteliği gereği davalı, temyiz aşamasında da borcu süküt ettiren bir belge vermiş ise, bu belge üzerinde gerekli inceleme yapılmak suretiyle bir karar verilmesi gerekir. Gerçektende, yargılamada davayı inkar eden davalının savunması borcun bulunmadığı savunmasını da kapsar. O nedenle, davalının borcun ne sebeple bulunmadığını açıklama ve iddianın aksine, delillerini ikame etme hakkının ortadan kalktığından söz edilemez. Belirtilen nedenlerle temyiz aşamasında sunulan ve borcu söndüren bir belgenin varlığı karşısında savunmanın genişletilmesi yasağından da söz edilemeyecektir.

Sonuç itibariyle; yargılama aşaması henüz tamamlanmamış böyle bir durumda, borcu itfa eden belgenin veya dava şartının söz konusu olduğu hallerde, dava sonuçlanıp kesinleşmemiş ise, ibraz edilen ve borcu söndüren yazılı belgenin dikkkate alınması gerekir. 

Bu hukuki olgu ve tespitler karşısında somut olayda; davalı tarafından temyiz dilekçesi ekinde sunulan yıllık izin belgelerinin davacıya sorularak değerlendirilmesi için kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir" gerekçesiyle bozulmuş, mahkememize gelen dosya yeni esasa kaydedilmiş, yargıtay bozma ilamına "temyize konu belgenin yerel mahkemede yargılama aşamasında sunulmaması, yapılan yargılamanın ceza yargılaması olmaması, hukuk davasında mahkemenin taraflarca 6100 sayılı yasa gereğince verilen süreler içerisinde sunulan belgelere göre karar vereceği, temyiz aşamasında sunulan belgelenin incelenmesi hükmü kabul edilirse 6100 sayılı yasadaki sürelerin anlamının olmayacağı, temyiz aşamasında sunulan belgemenin değerlendirilmesi uygulaması kabul edildiğinde hiçbir yargılamanın zamanında ve süratli bitirilemiyeceği, davacının hakkı olana geç kavuşacağı, davalı tarafça bu hususun kötüye kullanılacağı" gerekçesiyle uyulmayarak mahkememizin 17.12.2012 tarihindeki gerekçelere bağlı kalarak davacı lehine kıdem, ihbar, yıllık izin, fazla mesai alacakları hükmedilmiş,kabule göre yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM :

Yukarıda açıklanan gerekçe ile; 

1- Kıdem tazminatı 8.898,08-TL, İhbar tazminatı 3.546,85-TL, yıllık izin alacağı 5.920,00-TL, fazla mesai alacağı 13.707,72-TL olmak üzere toplam 32,072,65-TL'nin alacağın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 

2- Sübut bulmayan hafta tatili alacaı talebinin reddine, 

3- Kıdem tazminatına iş akdinin fesih tarihi olan 01/09/2010 tarihinden. itibaren mevduata uygulanacak en yüksek banka faizinin tatbik edilmesine, 

4- İhbar tazminatın 1.000,00-TL'sine 20/10/2010 dava tarihinden, bakiyesine 30/05/2012 ıslah tarihinden itibaren yasal faizinin tatbik edilmesine, 

5- Yıllık ücretli izin alacağının 500,00 TL'sine 20/10/2010 dava tarihinden, bakiyesine 30/05/2012 ıslah tarihinden itibaren yasal faizinin tatbik edilmesine, 

6- Fazla mesai alacağının 2.000,00 TL'sine 20/10/2010 dava tarihinden, bakiyelerine, 30/05/2012 ıslah tarihinden itibaren 4857 yasanın 34 maddesi gereğince mevduata uygulanacak en yüksek banka mevduat faizinin tatbik edilmesine, 

7- Davacı tarafça sarf edilen tebligat, teskere, bilirkişi ücreti toplamı 321,00-TL den davanın kabul red oranına göre (kabul oranı %97) 311,37 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 

8- Davacı lehine takdir olunan 3.777,99-TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 

9- Red nedeniyle 440,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine, 

10- Harçlar kanunu gereğince hükmedilen miktar üzerinden alınması gereken 2.190,00 TL harçtan peşin ödenen 1.905,11TL harcın mahsubu sonucu kalan 284,89-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 

11- Davacı tarafından yatırılan 515,25-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

Dair verilen karar yasal 8 günlük sürede temyizi kabil olmak üzere davacı vekilinin yüzene karşı davalının yokluğunda açıkça okunup usulen anlatıldı. 31/10/2013

 

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO       : 2015/7-1556
KARAR NO    : 2017/129

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ          :
İstanbul Anadolu 7. İş Mahkemesi
TARİHİ                    : 31/10/2013
NUMARASI             : 2013/380 - 2013/704
DAVACI                   : Ç.B. vekili Av. E.M.
DAVALILAR            : G. Giyim Sanayi Ve Tic. A.Ş. vekili Av. M.K.

Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Anadolu 7. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 10.12.2012 gün ve 2010/1240 E., 2012/1155 K. sayılı kararın davalı şirket vekili tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 28.03.2013 gün ve 2013/3050 E. - 2013/4814 K. sayılı kararı ile;

 "… 1- Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,

2- Davacı, hak ettiği işçilik alacaklarının ödenmesi talebinde bulunması üzerine davalı tarafından iş akdine son verildiğini, kendisine 10.000,00-TL tazminat ödemesi yapıldığını ancak başkaca ödeme yapılmadığını ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma ve hafta tatili alacaklarının tahsilini istemiştir. 

Davalı, davacının 21/03/2002-01/09/2010 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığını, tüm ücret ve haklarının eksiksiz olarak ödendiğini, davacının tüm hak ve alacakları yönünden işvereni ibra ettiğini, davacının kıdem ve ihbar tazminatının ödendiğini, işyerinde prim uygulamasının 2005 yılında kesildiğini bildirerek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacı işçinin davalı işverenlik işçisi olarak çalışmakta iken iş akdinin sona erdirildiği, davalının tazminat ödenmesi vecibesini yerine getiremediği, öte yandan davacı iddiasının tanık beyanları ile sübut bulduğu, hak kazanılan işçilik alacaklarının ödendiğinin ispat yükü kendisine düşen davalı tarafından kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

4857 sayılı İş Kanununun 59 uncu maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır. 

Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir. 

Dava 20.10.2010 tarihinde açılmış olup o tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK'nun 188.maddesinde "Hakimin re'sen nazarı dikkate alması kanunen iktiza eden hususlar" deyimi ile dava şartlarının kastedildiği ve bu nedenle dava şartlarının mahkemece kendiliğinden gözetileceği hususu öğretide de kabul edilmektedir. (Prof.DR Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 1990 cilt 1.s:900)

Bu noktada, dava hakkının bir anlamda dava şartı olduğu kuşkusuzdur. Dava hakkının varlığı ya da düşmüş bulunmasının incelenmesi, doğrudan hakime verilmiş ödevlerden olması karşısında Yargıtay Dairesi, önceden ileri sürülmemiş olsa bile temyiz aşamasında dava şartının tamam olup olmadığını kendiliğinden gözetebilir.

Davanın hukuksal niteliği gereği davalı, temyiz aşamasında da borcu süküt ettiren bir belge vermiş ise, bu belge üzerinde gerekli inceleme yapılmak suretiyle bir karar verilmesi gerekir. Gerçektende, yargılamada davayı inkar eden davalının savunması borcun bulunmadığı savunmasını da kapsar. O nedenle, davalının borcun ne sebeple bulunmadığını açıklama ve iddianın aksine, delillerini ikame etme hakkının ortadan kalktığından söz edilemez. Belirtilen nedenlerle temyiz aşamasında sunulan ve borcu söndüren bir belgenin varlığı karşısında savunmanın genişletilmesi yasağından da söz edilemeyecektir.

Sonuç itibariyle; yargılama aşaması henüz tamamlanmamış böyle bir durumda, borcu itfa eden belgenin veya dava şartının söz konusu olduğu hallerde, dava sonuçlanıp kesinleşmemiş ise, ibraz edilen ve borcu söndüren yazılı belgenin dikkkate alınması gerekir. 

Bu hukuki olgu ve tespitler karşısında somut olayda; davalı tarafından temyiz dilekçesi ekinde sunulan yıllık izin belgelerinin davacıya sorularak değerlendirilmesi için kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir..."

gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı G. Giyim Sanayi ve Tic. A.Ş. vekili 

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin alacağı ve fazla çalışma alacağının tahsili istemine ilişkindir.

Davacı vekili müvekkilinin 01.09.2010 tarihine kadar yaklaşık 8 yıl süre ile davalı şirkete ait işyerinde çalıştığını, çalıştığı döneme ilişkin haklarının ödenmesi konusunda davalı şirkete yaptığı başvuru üzerine iş sözleşmesine son verildiğini, iş sözleşmesinin sonlandırılması nedeniyle davacıya 10.000,00 TL tazminat ödendiğini ancak bakiyenin ödenmediğini ileri sürerek; 2.000,00 TL kıdem tazminatı ve 1.000,00 TL ihbar tazminatı ile 2.000,00 TL fazla çalışma ücreti, 1.000,00 TL hafta tatili ücreti ve 500.00 TL yıllık izin ücreti olmak üzere toplam 6.500,00 TL tazminat ve ücret alacağının 01.09.2010 tarihinden itibaren mevduata uygulanacak en yüksek faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davacı vekili 30.05.2012 harç tarihli ıslah dilekçesi ile bilirkişi raporunda belirtilen 8.898.08 TL kıdem tazminatı ve 3.546.85 TL ihbar tazminatı ile 5.920.00 TL yıllık izin alacağı ve 16.327.82 TL fazla mesai alacağı olmak üzere toplam 34.6692.75 TL tazminat ve ücret alacağının 01.09.2010 tarihinden itibaren mevduata uygulanacak en yüksek faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.

Davalı şirket vekili davacının 21.03.2002 ile 01.09.2010 tarihleri arasında müvekkil şirkette çalıştığını ve şirket tarafından tüm ücret ve haklarının eksiksiz olarak davacı işçiye ödendiğini, ödenen bu haklar arasında kıdem ve ihbar tazminatının da bulunduğunu, dolayısıyla davalı şirketin, davacı işçiye ödemesi gereken bir borcunun kalmadığını, işyerinde prim uygulamasının 2005 yılında kesildiğini belirterek, haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece davacı işçinin davalı şirkete ait işyerinde 8 yıl 5 ay 10 gün süreyle çalıştığı, davacının son aylık brüt ücretinin 2.252,90 TL olduğu, davacı işçinin davalı şirkette çalıştığı esnada iş sözleşmesinin sona erdirildiği, davacı ile davalı şirket arasında imzalanan sözleşmeye göre şirketin tazminat ödemesinin gerektiği, kaldı ki yargılamanın devamı sırasında dinlenen tanık beyanlarının da davacı işçinin iddiasını doğrular mahiyette bulunduğu, hak kazanılan işçilik alacaklarının ödendiğine yönelik ispat külfetinin davalı şirkete ait olmasına karşın şirket tarafından ödemenin yapıldığının kanıtlanamadığı dikkate alındığında kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık ücretli izin alacaklarının kabul edilmesinin yerinde olacağı, hafta tatili alacağı talebinin ise reddinin gerektiği, ayrıca fazla çalışma alacaklarından takdiren % 30 oranında indirim yapılmasının hakkaniyete uygun olacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Davalı şirket vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece temyize konu belgenin mahkemede yapılan yargılama esnasında dosya içerisine ibraz edilmemiş olması, eldeki yargılamanın ceza yargılaması niteliğinde bulunmaması, hukuk davasında mahkemenin ancak, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) gereğince verilen süre içerisinde taraflarca sunulan belgelere göre karar verebileceği, temyiz aşamasında sunulan belgelenin incelenmesinin kabul edilmesi durumunda HMK’daki sürelerin anlamının kalmayacağı ve hiçbir yargılamanın da zamanında ve süratli olarak bitirilemeyeceği, bu durumda davacının hakkı olana geç kavuşacağı ve davalı tarafça bu hususun kötüye kullanılacağı belirtilerek direnme kararı verilmiştir. 

Direnme kararını davalı şirket vekili temyiz etmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, Yerel Mahkemece yapılan yargılama sırasında sunulmayan, ancak mahkemenin kısmen kabul kararı üzerine davalı şirket vekili tarafından verilen temyiz dilekçesi ekinde ibraz edilen yıllık izin belgelerinin dikkate alınmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesinden önce Mahkemece direnme olarak adlandırılan karara yönelik kurulan gerekçenin, Özel Daire bozma kararından önceki karara atıf yapmak suretiyle kurulduğu, bozma kararı ile hükmün ortadan kalkacağı, bu durumun Anayasa ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu anlamında gerekçesizlik olarak nitelendirilmesinin gerektiği ve kararın bu nedenle bozulmasının gerekip gerekmeyeceği hususu ön sorun olarak tartışılmış, Kurul çoğunluğu tarafından, direnmeye yönelik kısma bakılmasının gerektiği, direnme dışında kalan bölümler için gerekçesizlikten söz edilemeyeceği; dolayısıyla ön sorunun bulunmadığı oyçokluğu ile kabul edilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.

Somut olayda Yerel Mahkemece yapılan yargılama neticesinde verilen kısmen kabul kararının davalı şirket vekili tarafından temyiz edildiği ve temyiz dilekçesine “yıllık izin talep formu” ile “İşçi Yıllık Ücretli İzin İzlenimi” başlıklı iki adet belgenin eklendiği ve eklenen bu belgeler dikkate alınarak davacıya sorulmak suretiyle değerlendirme yapılması gerektiği gerekçesiyle Özel Dairece kararının bozulduğu anlaşılmaktadır. 

Nitekim temyiz dilekçesi ekinde ibraz edilen yıllık izin belgelerinin, yargılamanın devamı sırasında gerek davacı işçinin beyanlarında gerekse davalı işveren şirketin savunmalarında yer almadığı, kaldı ki davalı işveren tarafından belgelerin yargılama aşamasında sunulmamasına yönelik bir mazeretin dahi ileri sürülmediği, yine bahsi geçen belgelerin davacı işçinin imzasını taşıdığı, bu yönü ile söz konusu belgelerden izin hakkının kullanıldığının ve bu itibarla hakkın doğmadığının tespit edildiği, dolayısıyla sonradan dosyaya eklenen bu belgelerin borcu söndüren bir belge niteliğinde bulunmadığı, tam aksine bu nitelikteki belgelerin borcun doğmadığını gösteren belge olduğu açıktır. 

Buna göre yasal düzenlemeler ve yıllık izin belgelerinin niteliği dikkate alındığında, davalı işverenin, borcun doğmadığını gösteren yıllık izin belgelerine dayanması mümkün değildir.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında belgenin sonradan ele geçmiş olabileceği, ödeme savunması niteliğindeki belgelerin her zaman dosya içerisine sunulabileceği, borcu sonlandıran bir belgenin bulunması durumunda bu hususun mahkemece değerlendirilmesinin gerektiği belirtilerek, Yerel Mahkeme direnme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

Hal böyle olunca, Yerel Mahkemece temyize konu belgenin yargılama sırasında sunulmadığı, hukuk davasında mahkemenin taraflarca HMK gereğince verilen süreler içerisinde sunulan belgelere göre karar vereceği, temyiz aşamasında sunulan belgelenin incelenmesi hükmü kabul edilerse anılan Yasadaki sürelerin anlamının olmayacağı, temyiz aşamasında sunulan belgelerin değerlendirilmesi uygulaması kabul edildiğinde hiçbir yargılamanın zamanında bitirilemeyeceği ve davacının hakkı olana geç kavuşacağı yönündeki direnme kararı yerindedir. 

Ne var ki, Özel Dairece davalı şirket vekilinin hüküm altına alınan alacakların miktarına yönelik diğer temyiz itirazları incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan, davalı şirket vekilinin hüküm altına alınan alacakların miktarına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 9. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 25.01.2017 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nda bulunan 23 üyenin 19'u DİRENME UYGUN DAİREYE, 4'ü ise BOZMA yönünde oy kullanmışlardır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 25 Ocak 2017 tarihli oyçokluğu ile verilmiş kararından sonra aşağıda yer verilen Yargıtay Hukuk Daireleri yerleşik içtihatları doğrultusunda karar vermeye devam etmektedirler.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
SERİK
İCRA HUKUK MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO       : 2015/231 Esas
KARAR NO    : 2015/239

DAVA                                      : İtirazın Kaldırılması Ve Tahliye
DAVA TARİHİ                          : 21/10/2015
KARAR TARİHİ                       : 23/11/2015
GEREKÇELİ KARAR TARİHİ : 26/11/2015

Mahkememizde görülmekte bulunan İtirazın Kaldırılması Ve Tahliye davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :

Davacı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesine istinaden; davalı davacıya ait olan Antalya ili Serik ilçesi M. Mahallesi A. Caddesi No:1.4 adresinde bulunan daireyi 01/01/2014 başlangıç tarihli sözleşmesi uyarınca kullandığını, davalının davacının bütün taleplerine rağmen her iki yılın da kira bedellerini ödemediğini, davalının aleyhine Serik 2. İcra Müdürülğü'nün 2015/3..7 Esas sayılı takip dosyası ile başlatılmış olan icra takip dosyasından ödenmeyen toplamda 68.000,00 TL'lik kira bedelinin ödenmesi ve tahliye istemiyle takip başlatıldığını ve kiracıya ödeme emri gönderildiğini, kiracı kanuni süresi içinde ödeme emrine itiraz ettiğini ve ödeme emrini durdurduğunu, davacı borcu olmadığını belirterek borca itiraz ettiğini, ancak davalı ödeme emrinin tebliği üzerine yapmış olduğu itirazında kira ilişkisine ve kira miktarına kira sözleşmesinin altındaki imzaya ayrıca ve açıkça itiraz etmediğini, borcu olmadığı savunmasında bulunduğuna göre kira ilişkisi ve kira miktarının kesinleştiğini, itirazın kaldırılması ile icra takibinin devamını, davalı borçlunun tahliyesini, davalı borçlunun inkarı ile %20'den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ile cezalandırılmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.

Serik 2. İcra müdürlüğünün 2015/3..7 takip sayılı dosyası dosyamız arasına alınmıştır.

Tüm dosya kapsamından; Serik 2. İcra Müdürlüğü'nün 2015/3..7 Esas sayılı takip dosyasında davacının davalı aleyhine takip başlattığı, ilgili takip dosyasında davalıya gönderilen ödeme emrinin 19/08/2015 tarihinde tebliğ edildiği, davalının borca itiraz ettiği, kira sözleşmesindeki imzaya her hangi bir itirazda bulunmadığı, davalının kira sözleşmesini kabul ettiği, davalının kira sözleşmesi gereğince borcu ödediğini ilişkin her hangi bir yazılı delil dosyaya sunamadığı, icra müdürlüğünce verilen sürede kira borcunu da ödemediği anlaşılmakla davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1- Davanın kabulü ile; 

A- Davalının serik 2. icra hüdürlüğünün 2015/3007 takip sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın KALDIRILMASINA, takibin kaldığı yerden devamına,

B -Davalının Antalya ili Serik ilçesi M. Mahallesi A. Caddesi No: 1.4 adresindeki taşınmazdan TAHLİYESİNE,

C- 14.828,34-TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

2- Alınması gerekli harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,

3- Davacı tarafça yapılan 40,50-TL ilk dava harcı, 20,00-TL tebligat ücreti olmak üzere toplam 60,50-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

4- Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT ye göre belirlenen 500,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

5- Arta kalan gider avansının karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,

Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda karar tefhim/ tebliğden itibaren 10 günlük yasal süre içerisinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesine temyizi mümkün olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/11/2015

 

T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2017/489
KARAR NO    : 2017/1356

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ          :
Serik İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                    : 23/11/2015
NUMARASI            : 2015/231 - 2015/239
DAVACI                   : A.I.
DAVALI                   : İ.K.
DAVA TÜRÜ           : İtirazın Kaldırılması Ve Tahliye

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup, hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı vekili dava dilekçesinde; kira alacağının tahsili amacıyla davalı borçlu aleyhine icra takibi başlattıklarını, davalı borçlunun borca itiraz ettiğini belirterek itirazın kaldırılmasına ve kiralananın tahliyesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı; savunma yapmamıştır. 

Mahkemece, davalının kira sözleşmesi gereğince borcu ödediğine ilişkin her hangi bir yazılı delil dosyaya sunamadığı, icra müdürlüğünce verilen sürede kira borcunu da ödemediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararı davalı temyiz etmiştir.

1- Tarafların dayandıkları belgelere, temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 

2- Davalı vekilinin alacağa yönelik temyiz itirazlarına gelince; Taraflar arasında 01/01/2014 başlangıç tarihli ve iki yıl süreli yazılı kira sözleşmesinin varlığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı alacaklı, 06/08/2015 tarihinde başlattığı icra takibi ile 2014 yılından bakiye 28.000,00 TL ve 2015 yılı için yıllık 40.000,00 TL olmak üzere toplam 68.000,00 TL kira alacağının tahsilini talep etmiş, davalı borçlu süresinde verdiği itiraz dilekçesinde borca itiraz etmiştir. Her ne kadar davalı yargılama aşamasında ödeme belgesi ibraz etmemiş ise de ödeme belgesi borcu sona erdiren özelliği nedeniyle yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceğinden davalının temyiz dilekçesine ekli 29/01/2015 tarihli 15.000,00 TL bedelli ödeme belgesi ile ilgili taraf beyanları alındıktan sonra sonucuna göre karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün İİK'nun 366. ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davalının sair temyiz itirazlarının (1) nolu bentte açıklanan nedenle reddine, taraflarca İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 27,70 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 09/02/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan            Üye                       Üye                              Üye             Üye
F. AKÇİN          E. SARICALAR    N. BEYAZITOĞLU       N.TAŞ         F. EROĞLU
                                                      KUŞÇUOĞLU                 

 

T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2016/2960 
KARAR NO    : 2017/1925

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ    : BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ              : 30/09/2014
NUMARASI      : 2014/236 - 2014/288
DAVACI            : Ö.C.
DAVALI             : C. A.Ş.

Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 30/09/2014 gün ve 2014/236 - 2014/288 sayılı kararı onayan Daire’nin 03.12.2015 gün ve 2014/18584 - 2015/13003 sayılı kararı aleyhinde davalı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkilinin davalı Banka nezdinde bulunan vadesiz hesabından 30.000 USD'nin, davalı Banka'nın müşteri temsilcisi tarafından, hiç bir talimatı olmadığı halde, merkezi Amerika'da olan L.B.'s tahvilleri alınmak sureti ile kullanıldığını, bu para dışındaki parasını hemen bankadan çektiğini, ancak müşteri temsilcisinin kârlı bir iş olacağı, bu alımdan zarar görmeyeceği, paranın her halükarda 5 yıllık ana para korumasında olduğu garantisini verdiğini, bankanın yaptığı hataya rağmen, defalarca tahvil satışını talep ettiğini, ancak müşteri temsilcisinin hemen bozulursa zarar edeceği iknası ile kendisini oyaladığını, daha sonra L.B.'s şirketinin battığını, davalı Bankanın müşteri temsilcisinin keyfi işlemi sebebi ile zarara uğradığını ileri sürerek, 30.000 USD karşılığı 46.860 TL'nin hesap başlangıç tarihinden itibaren bankanın uyguladığı en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur. 

Mahkemece, Dairemize ait 11.12.2013 tarihli ilama uyularak davanın kabulüne dair verilen kararın davalı vekilince temyizi üzerine karar Dairemizce onanmıştır.

Davalı vekili, bu kez karar düzeltme isteminde bulunmuştur. 

Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkindir. 

Davalı vekilince karar düzeltme dilekçesinde yargılama devam ederken dava konusu tahviller ile ilgili olarak L.B.s İflas Masası tarafından davacının şahsi hesabına ödeme yapıldığını bildirerek ödeme tarih ve miktarlarını gösteren liste ve buna dayanak ödeme belgelerinden 4 adedini sunmuş, geri kalan 5 adedinin ise C. A.Ş'nin bireysel bankacılık bölümüne ilişkin malvarlığının tüm hak ve yükümlülükleri ile birlikte D. A.Ş'ye devir ve temlik edilmesi nedeniyle 04.10.2013 tarihinden sonraki tarihli ödeme belgelerinin mahkemece D. A.Ş'den temin edilebileceği bildirilmiştir. Her ne kadar, yargılama sırasında ibraz edilmeyen belgeler temyiz aşamasında nazara alınamayacak ise de alacağın tamamen veya kısmen ortadan kalkması sonucunu doğuran, borcu ortadan kaldıran, borcu sona erdiren belgenin yargılamanın her aşamasında ileri sürülmesinin mümkün olması karşısında, davalı vekilinin ibraz ettiği ve ilgili bankadan celbini talep ettiği ödeme belgelerinin davalıdan sadır olmasa da davacının zararına etkisi, davacının zararını azaltıp azaltmayacağı ve davayı konusuz bırakıp bırakmayacağı hususlarının değerlendirilmesi için kararın bozulması gerektiğinden davalı vekilinin karar düzeltme istemi yerinde görülmekle Dairemizin onama ilamının kaldırılarak, mahkemece verilen kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir. 

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 03.12.2015 günlü, 2014/18584 Esas - 2015/13003 Karar sayılı onama ilamının kaldırılarak, mahkemece verilen kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödedikleri temyiz peşin, temyiz ilam ve karar düzeltme harçlarının isteği halinde karar düzeltme isteyene iadesine, 30/03/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan                       Üye                     Üye                      Üye                        Üye
Ahmet ÖZGAN           L.YAVUZ             A.A.DOĞAN         R.C.HANEDAN     Dr.A.ASLAN

 

T.C.
YARGITAY
13. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2016/28269 
KARAR NO    : 2017/2440

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ    : Adana 7. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ             : 25/06/2014
NUMARASI      : 2013/204 - 2014/383
DAVACI            : 1- R.T., 2- D.P.
DAVALI            : C.Ç.

Taraflar arasındaki istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı tarafnıdan temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacılar, Adana 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/82 E. - 2008/391 K. sayılı kararında aleyhlerine hükmedilen vekalet ücretinin Adana 11. İcra Müdürlüğünün 2010/5..4 E.sayılı icra takibi ile istendiğini, haciz tehdidi altında 22.11.2010 tarihinde 2.574,00 TL ödemek zorunda kaldıklarını, bahse konu mahkeme kararın Yargıtay 1. H.D. tarafından bozulduğunu ve karar düzeltme isteğinin reddedildiğini, bu kez bozma sonrası verilen mahkeme kararındaki vekalet ücretinin tahsili için davalı tarafından Adana 8. İcra Müdürlüğünün 2013/2..3 E.sayılı icra takibi yapıldığını ve tahsil edildiğini belirterek yersiz ödenen 2.574,00 TL'nin 22.11.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kabulüne 2.574,00 TL'nin ödeme tarihi olan 22/11/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. 

1- Davalı temyiz dilekçesi ekinde ibraz etmiş olduğu 28.09.2010 tarihli para makbuzu ile davacılara 3.000 TL iade edildiğini ileri sürmüştür. Davalının bu savunması ödeme defi niteliğinde olup, borcu söndüren sebeplerdendir ve davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkündür. Davalının dile getirdiği iade savunması üzerinde durularak, gerek görüldüğü takdirde de konusunda uzman bilirkişi ya da heyetinden bu hususta rapor da alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken bu yönler gözetilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

2- Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin bozma ilamı sonrasında verilen ilama dayalı olarak davalı tarafından yapılan Adana 8. İcra Müdürlüğünün 2013/2..3 Esas sayılı takip dosyasında davalı (icra dosyasında alacaklı) vekili dosyaya davacılar (icra dosyasında borçlular) tarafından yatırılan 2.000 TL vekalet ücretinin iadesini talep etmiş olduğu ve söz konusu dilekçenin İcra Müdürlüğü tarafından iade olacak kaşe yazılarak 24.04.2013 tarihinde havale edildiği anlaşılmaktadır. Davacı Raziye T.’nin yatırılan 2.000 TL nin hesabına iadesi için G. Bankası hesap numarasını bildirdiği görülmüştür. Bu durumda mahkemece daha sonra yapılan takip nedeniyle davacıların ödediği vekalet ücretinin taraflarına iade edilip edilmediği hususu araştırılmaksızın yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması usu ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda (1) ve (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 23/02/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan                      Üye                     Üye                      Üye                       Üye
A.S.Erkuş                  A.Çolak               Ş.Bozer                A.Arslan                B.Yılmaz

 

T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi

Esas No     : 2016/2278 
Karar No    : 2017/760

Y A R G I T A Y   İ L A M I

Davacı A.S. İnş. Taah. Hafr. Nakl. Turz. Oto Tic. San. Ltd. Şti. ile davalı K.Ö. San. ve Dış Tic. A.Ş. arasındaki davadan dolayı Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 29.01.2015 gün ve 2014/1092 - 2015/58 sayılı hükmü onayan Dairemizin 08.02.2016 gün ve 2015/5165 - 2016/791 sayılı ilâmı aleyhinde davalı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

- K A R A R -

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili için yapılan icra takibine vakî itirazın iptâli, takibin devamı ve icra inkâr tazminatının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararın davalı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizden verilen 08.02.2016 gün 2015/5165 Esas 2016/791 Karar sayılı onama ilâmına karşı davalı vekilince yasal süresi içinde karar düzeltme talebinde bulunulmuştur. 

1- Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilâmında benimsenen gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer karar düzeltme talepleri yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.

2-Taraflar arasında imzalanan 29.10.2006 tarihli sözleşmede davacı taşeron, davalı yüklenicidir. Davacı taşeron, davalının yapımını üstlendiği otel inşaatının kalıp, demir ve beton işlerinin sözleşme ve şartlarına uygun olarak yapımını ve teslimini kabul etmiştir. Sözleşmenin 17. maddesinde sözleşme konusu taahhüdün yapılmasına ait her türlü vergi, resim ve harçlar ile İş ve Sosyal Sigortalar Kanunu'nun getirdiği veya işi ilgilendiren diğer kanunlar gereği yapılması gereken sorumlulukların taşerona ait olduğu, taşeronun çalıştıracağı işçilere ait tüm SSK bildirimlerinin şantiyece tescil ettirilen işyeri numarasına bildirileceği ve aynı maddenin son fıkrasında, taşeronun SSK'ya olan sorumluluğunu yerine getireceği, aldığı hakediş tutarına göre SSK tarafından tesbitli işçilik oranında işçilik bordro ettiğini ve bunların primlerini ödediğini mal sahibine belgeyeceği, bu işlemleri yapmadığı takdirde gerek ara gerekse kesin hakedişlerde prim borçlarını karşılayacak tutarda kesinti yapılmasını taşeronun peşinen kabul ettiği kararlaştırılmıştır. 

Davalı itirazında, diğer itiraz sebepleri yanında SGK pirimlerinin ödenmediğini ileri sürmüş, cevap dilekçesi ve aşamalardaki savunmalarında davacı taşeronun ödemesi gereken SGK prim borçlarının onun namına kendisi tarafından ödendiğini, eksik ve kusurlu işlerin miktarları düşüldüğünde davacının alacağı kalmadığını savunmuştur. 

Mahkemece davanın kabulüne dair verilen 19.02.2013 tarihli karar Dairemizin 22.04.2014 tarihli ilâmı ile "...davalının, davacı taşeronun ödemesi gereken SGK prim borçlarını onun namına kendisi tarafından ödendiğine ilişkin savunmasının mahsup itirazı niteliğinde olduğu, bu nedenle mahkemece takip talebi ve ödeme emrinde belirtilen asıl alacak miktarı üzerinden itirazın iptâline, takip tarihinden sonra davalı yüklenici tarafından davacı namına yapılan ödemelerin tarih ve miktarları belirtilerek 818 sayılı BK'nın 84. maddesi gereğince icra müdürlüğünce infaz aşamasında dikkate alınmasına şeklinde hüküm kurulması gerektiği" gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilâmına uyularak verilen 29.01.2015 tarihli davanın kabulüne dair kararın hüküm fıkrasında takip tarihinden sonra yapılan toplam 50.583,85 TL'lik ödemenin yapıldığı tarih ve miktarları ayrı ayrı gösterilerek infaz aşamasında icra müdürlüğünce değerlendirilmesine karar verilmiş, davalı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizin 08.02.2016 gün ve 2015/5165 Esas 2016/791 Karar sayılı ilâmı ile karar onanmıştır. 

Davalı vekili karar düzeltme dilekçesinde diğer karar düzeltme talepleri yanında, davalı tarafından davacı namına yapılan ödemelerden toplam 50.583,85 TL ödemenin mahsubu talebinin mahkemece kabul edilmesine rağmen 28.05.2012 tarihli 5.557,00 TL tutarındaki ödemenin dikkate alınmadığını, oysa bu ödemenin de diğer ödemeler gibi davanın devamı sırasında davalı tarafından davacı namına yapılan bir ödeme olduğunu ileri sürmüştür. Davalı vekili aynı hususu daha önce yargılama sırasında Dairemizin bozma ilâmından sonra verdiği 15.12.2014 tarihli dilekçesinde de beyan etmiştir. Davalının bozmadan sonra SGK'ya yapıldığını ileri sürdüğü 5.557,00 TL'lik ödemeye ilişkin belge borcu söndüren ve etkileyen bir belgedir. Borcu söndüren ödeme belgesi yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir. Davalının bu ödeme belgesi ile ilgili savunması da mahsup itirazı niteliğinde olduğundan, mahkemece ödemenin dava konusu yapım işi sırasında davacı taşeronun çalışması ile ilgili bulunup bulunmadığı araştırılıp davalının mahsup itirazı haklı görülürse bu miktar ödemenin de tarihi belirtilerek infaz aşamasında dikkate alınmasına karar verilmesi gerekir. Davalının bu belgeye yönelik itirazının gerekçe gösterilmeksizin reddedilmesi doğru olmamış, kararın bu gerekçe ile bozulması gerekirken onandığı bu kez yapılan incelemede anlaşıldığından davalının karar düzeltme talebinin kabulü uygun bulunmuştur. 

SONUÇ : Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer karar düzeltme taleplerinin reddine, 2. bent uyarınca kabulu ile Dairemizin 08.02.2016 gün 2015/5165 Esas 2016/791 Karar sayılı onama ilâmının kaldırılarak yerel mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin ve karar düzeltme peşin harçlarının istek halinde karar düzeltme isteyen davalıya geri verilmesine, 23.02.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan                     Üye                     Üye                      Üye                     Üye
M. ÖZTÜRK              B. KARAKAŞ      A. ALBAYRAK     E. MİRİCİ           Z. GÖZÜTOK

 

T.C.
YARGITAY
17. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2014/17529
KARAR NO    : 2017/2144   

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ              : Kocaeli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                        : 13/02/2014
NUMARASI                 : 2009/106 - 2014/46 (Birleşen: (Kocaeli 1.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin
                                      2010/88 Esas, 2010/348 Karar sayılı dosyası)
ASIL-BİRLEŞEN
DAVA DAVACISI         :
A.İ.S.
ASIL DAVA DAVALISI : F.P.
BİRLEŞEN DAVA
DAVALISI                   :
Ö.P.

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde asıl ve birleşen dava davalıları vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

- K A R A R -

Davacı vekili asıl davada; davalının sürücüsü olduğu aracın kusurlu olarak yaya müvekkiline çarpması sonucu müvekkilinin sürekli malul kaldığını, efor kaybettiğini, inşaat ustası olduğunu, elem çektiğini beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000 TL maddi, 15.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsilini istemiş, birleşen davada; davalının maliki olduğu aracın kusurlu olarak yaya müvekkiline çarpması sonucu müvekkilinin sürekli malul kaldığını, efor kaybettiğini, inşaat ustası olduğunu, elem çektiğini beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000 TL maddi, 15.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiş, ıslah dilekçesiyle maddi tazminat talebini 32.708,92 TL’ye yükseltmiştir.

Asıl ve birleşen dava davalıları vekili, tebligatların usulüne uygun olmadığını, davanın zorunlu trafik sigorta şirketine ihbarının gerektiğini, talebin fahiş olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, asıl ve birleşen dosyalar yönünden davaların kısmen kabul ve kısmen redlerine, vaki ıslah talebi de dikkate alınarak, davacı lehine 32.708,92-TL işgörmezlik tazminatına hükmedilmesine, olay tarihi olan 01/07/2007 gününden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, davacı lehine 8.000,000-TL manevi tazminata hükmedilmesine, olay tarihi olan 01/07/2007 gününden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat istemlerinin redlerine karar verilmiş; hüküm asıl ve birleşen dava davalıları vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde ve özellikle manevi tazminat talebi ile ilgili olarak hüküm kurulurken olayın meydana geliş şekli, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, olay nedeniyle duyulan acı ve elemin derecesi ve B.K.nun 47. maddesindeki özel haller dikkate alınmış bulunduğuna göre, asıl ve birleşen dava davalıları vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2- Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar ve manevi tazminat istemine ilişkindir. 

Asıl ve birleşen dava davalıları vekili temyiz dilekçesinde asıl-birleşen dava davacısına müvekkili Ömer’in dava dışı zorunlu trafik sigorta şirketi olan A. Sigorta A.Ş. tarafından 05.03.2008 tarihinde 26.965 TL ödeme yapıldığını beyan ederek, dilekçe ekinde ibraname sunmuştur. İbraname, borcu sona erdiren sebeplerden olup mahkemece asıl ve birleşen dava davalıları vekilinin ödeme iddiası, ödemenin neye ilişkin olduğu araştırılarak ve bu hususta gerekli belgeler getirtilerek sonucuna göre bir karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen dava davalıları vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen dava davalıları vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden asıl ve birleşen dava davalılarına verilmesine, 28/02/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan                     Üye                     Üye                      Üye                    Üye
A.Ş.Sertkaya            M.Özcan             H.Tuztaş              R.Eğri                 B.Aydın

 

T.C.
YARGITAY
19. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2016/7067
KARAR NO    : 2017/1631 

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ    : Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ             : 22/12/2015
NUMARASI      : 2014/340 - 2015/843
DAVACI            : S.K. vek. Av. S.E.G.
DAVALI            : T.T. vek. Av. M.N.Y.

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

- K A R A R -

Davacı vekili, taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu, davalıya mal satılıp teslim edildiğini, fatura bedellerinin müvekkiline ödenmediğini, bu sebeple davalı aleyhine başlatılan takibe itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptalini talep ve dava etmiştir. 

Davalı vekili, takibe konu fatura nedeniyle borçlu olmadıklarını, faturanın müvekkiline teslim edilmediğini, mal girdisi bulunmadığını ve faturanın da defterlerinde kayıtlı olmadığını, takibin haksız olduğunu belirterek, davanın reddini talep etmiştir. 

Mahkemece, yapılan yargılama, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, faturalarda malı teslim alan şirketin isim ve adresinin yazılmadığı belirtilmiş ise de irsaliyeli faturalar üzerinde yapılan incelemede O. İletişimin kaşe ve imzasının bulunduğu, malın şirket yetkilisi tarafından teslim alındığının tespit edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Davalı vekili temyiz dilekçesi ekinde banka aracılığıyla takip konusu faturalara yönelik ödeme yapıldığını belirten dekont örneği sunmuş olup ödeme belgesi borcu söndüren sebeplerden olması nedeniyle yargılamanın her aşamasında dikkate alınabilir. Mahkemece davalı tarafından yapıldığı ileri sürülen ödemelerle ilgili bankalardan ödeme belge örnekleri getirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi amacıyla hükmün bozulması gerekmiştir. 

SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı lehine BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 01/03/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan                     Üye                     Üye                      Üye                     Üye
Şükrü  SARAÇ          A. TUNCAY        A. H. GÜLER       N. ÜSTÜN           D. İ. TOROS