BOZMA SONRASINDA DA AYNI DAVADA TARAFLAR ANCAK BİR KEZ ISLAH YOLUNA BAŞVURABİLİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


10 Eki
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
3. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2022/1410
KARAR NO    : 2022/5524

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              : 
İSTANBUL 2. TÜKETİCİ MAHKEMESİ
TARİHİ                        : 15/06/2021
NUMARASI                : 2019/3 - 2021/722
DAVACI                      : M.N.S. VEK.  AV. G.Y.
DAVALI                      : T.E.K. BANKASI A.Ş.
                                     (TASFİYE HALİNDE T.E. BANKASI A.Ş.)
                                      VEK. AV. H.K.O.

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne dair verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davacı, temyiz incelemesi davalı vekili tarafından istenilmekle daha önceden belirlenen 07/06/2022 duruşma günü için tebligat üzerine davacı Asil Mustafa Nur S. ile davalı T.E.K. Bankası A.Ş. vekili Av. M.K. geldiler. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y   K A R A R I

Davacı, davalı bankanın pazarlamasını ve satıcılığını üstlendiği 20 nolu daireyi satın aldığını, satış bedeli olan 88.900.000 TL’yi (eski TL) ödediğini, dava konusu dairenin teslim tarihinin 30.09.1991 olarak kararlaştırılmasına rağmen inşaatın yıllardır sürüncemede kaldığını ve davalının, ekonomik durumunun bozulduğu gerekçesiyle inşaatın bitirilmesinin sağlanamadığını bildirdiğini, davalıya defalarca başvurduğunu ileri sürerek, kendisine satılan ve bugüne kadar teslim edilmeyen daire bedelinin 21.945,85 USD olarak en yüksek faizi ile tahsiline, geri verilecek meblağın eşdeğer daire bedeli altında kalıp kalmadığının tespitine, aradaki farka ve munzam zarara ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini istemiş; ıslah dilekçesi ile, bilirkişi raporunda belirlenen dairenin eş değer bedeli olan 152.000 TL nın işlemiş ve işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kabulü ile bilirkişi raporuyla belirlenmiş olan eş değer daire bedeli olan 152.000,00 TL'nin ıslah tarihi olan 30/04/2012 tarihinden itibaren hesaplanacak değişken oranlardaki reeskont faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine dair kararın taraflarca temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 18/09/2013 Tarih, 2012/28518 Esas 2013/21972 Karar sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmiş, bozma ilamına mahkeme tarafından direnilmesi nedeniyle Hukuk Genel Kurulu'nun 27/09/2018 Tarihli kararı ile direnme hükmünün değişik gerekçe ile bozulmasına karar verilmiştir.

Bozma sonrası yapılan yargılama sonucunda mahkemece, davanın kabulü ile, 154.574,00 USD'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş, hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.

1- HMK’nın 176/2. maddesine göre, aynı davada taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir. Somut olay incelendiğinde davacının 30/04/2012 tarihli dilekçesi ıslah niteliğinde olup talebini ıslah etmiştir. Bu durumda ıslah işlemi Kanun gereği ikinci kez yapılamayacağından, Kanun'un getirdiği sınırlamaya aykırı şekilde yargıtayın bozma ilamından sonra yapılan 12/01/2021 tarihli ıslah işleminin yok hükmünde sayılması gerekmektedir. Yok sayılan işlem hüküm ve sonuç doğurmadığından bu işleme dayalı olarak karar verilmesi imkanı da bulunmamaktadır. Bu itibarla; mahkemece ikinci kez yapılan 12/01/2021 tarihli ıslah işlemi yok sayılarak 30/04/2012 havale tarihli dilekçe kapsamında karar verilmesi gerekirken, yok hükmünde olan ıslah işlemine değer verilerek karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.

2- Bozma nedenine göre, davalının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HMK'nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davalının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 3.815 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan           Üye                   Üye              Üye              Üye 
M. DUMAN      H. ÖZDEMİR    E. ATEŞ       F. TEMEL     İ. ULUKUL

İÇTİHAT YORUMU :
Tespit edebildiğimiz kadarı ile doktrindeki bir görüş, bozma sonrasında da aynı davada tarafların birden fazla kez ıslah yoluna başvurulabileceğini savunmaktadır.

“Islah talebinde erken bulunulmasının sorumluluğunu davacı üzerine yüklemek kanaatimizce doğru değildir. Davacı, tahkikat bittiği için ıslah yapmak zorunda kalmış olabilir; ıslah ancak tahkikat bitimine kadar yapılabilmektedir (HMK m 177/1). Davacı, yargılamanın sonraki aşamalarında yeni bir bilirkişi raporu alınacağını ve alacak rakamının değişebileceğini önceden bilemez. Özellikle, davacı açısından, Yargıtay’ın bozma kararı üzerine yapılan yeni bir bilirkişi incelemesinde böyle bir durum söz konusudur. Hakkın kötüye kullanılması teşkil etmedikçe, ortaya çıkan yeni hesaplama nedeniyle veya tahkikatta gecikmeye mahal vermeyen bir değişiklik nedeniyle (örneğin faiz oranının ya da faiz başlangıç tarihinin değiştirilmesi gibi) ikinci bir ıslaha izin vermemek hak kaybına neden olacaktır. Yargıtay’ın bu durumda, davacının ek dava açılabileceği şeklindeki yorumu da usul ekonomisine ve Anayasa’nın “Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir” şeklindeki 141/son hükmüne uygun düşmemektedir.

HMK m. 176/2’de yer alan “aynı davada” ifadesini “yeni bir tahkikat başlayıncaya” kadar şeklinde yorumlamak Anayasa’nın 141. maddesinin ruhuna uygun olacaktır. Maddede “aynı dava” ifadesi ile amaçlanan aslında birden kez yapılacak ıslah ile davanın yeni bir davaya dönüşmesini engellemektir. Bozma üzerine yeni bir tahkikata başlanmış veya ilk derece mahkemesinde tahkikat henüz sona ermemiş ise usuli müktesep hakkın ihlal edildiğinden de söz edilemez. Bir kez kullanılmakla tükendiği kabul edilen ve bu anlamda bir yenilik doğuran hak olarak kabul edilen ıslah hakkının her halükarda temyiz yoluna gidilmişse Yargıtay’ın bozmasından sonra yeniden ileri sürülebilmesi mümkün hale gelir.” (GÜNDÜZ, Okan, Islahla Dava Değerinin Artırılması Sonucunda Ortaya Çıkan Bazı Hukuki Meseleler, Yıldırım Beyazıt Hukuk Dergisi, Y: 2017, S: 1, s. 209)