CEVAP DİLEKÇESİNDE YETKİ İTİRAZI YOKSA CEVAP SÜRESİ DOLMAMIŞ OLSA BİLE YETKİ İTİRAZI İLERİ SÜRÜLEMEZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


24 Haz
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2018/2-1085
KARAR NO   : 2021/164

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Isparta 1. Aile Mahkemesi
TARİHİ                         : 19/09/2017
NUMARASI                 : 2017/345 - 2017/458
DAVACI                       : H.K. vekili Av. A.E.
DAVALI                       : H.K. vekili Av. O.A.K.

1. Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Isparta 1. Aile Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:  

4. Davacı vekili 03.09.2014 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 10.02.1999 tarihinde evlendiklerini, ortak iki çocukları bulunduğunu, davalının davacı eşine sürekli olarak eziyet ettiğini, evde bir hiçmiş gibi davrandığını ve köle gibi gördüğünü, küfür ederek hakarette bulunduğunu, taraflar arasında karı-koca ilişkisinin olmadığını, son olayda müvekkilinin davalı tarafından evden kovulduğunu, bunun üzerine davacı eşin kendi imkânları ile Derince'den Kocaeli terminaline geldiğini ve polislere sığındığını, müvekkilinin ailesinin Isparta'dan otobüs ile Kocaeli'ye gelinceye kadar dokuz saat terminalde beklediğini, bu süre zarfında davalının bir kez dahi aramadığını evden kovduktan sonra müvekkilini kendi hâline terk ettiğini, davalının ortak çocukları Isparta’da bulunan annesinin yanına gönderdiğini, anne ile çocukların görüşmesine izin vermediğini ileri sürerek tarafların boşanmalarına, küçük Çağatay'ın velâyetinin anneye verilmesine, müvekkili yararına 1.000,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 10.000,00 TL maddi ve 30.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı İstemi:

5. Davalı vekili 25.09.2014 tarihli cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, boşanma davalarında yetkili mahkemenin eşlerden birinin yerleşim yeri ve son altı aydan beri oturulan yer mahkemesi olduğunu, tarafların son altı aydır Kocaeli'nde ikamet ettikleri konusunda tartışma bulunmadığını, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davacı kadın eşin her zaman ailesinin baskısı altında olduğunu, babasının müvekkilini arayarak hakaret ettiğini, boşanmayla tehdit ettiğini ileri sürerek kadın eşin kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Isparta 1. Aile Mahkemesinin 21.09.2015 tarihli ve 2014/427 E., 2015/419 K. sayılı kararı ile; öncelikle davalının yetki itirazı değerlendirilerek, davanın davacının yerleşim yeri olan Isparta Aile Mahkemesinde açıldığı, TMK 168 maddesi uyarınca mahkemenin yetkili bulunduğu gerekçesiyle yetki itirazının reddine karar verildiği belirtildikten sonra boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşin sosyal şiddet uyguladığı, hakaret ettiği, 28.07.2014 tarihinde çıkan tartışmada eşini evden kovduğu, ortak çocuğun kent kartla annesini otobüse bindirerek oradan ayrıldığı ve kadın eşin bu şekilde gerçekleşen olaylar neticesinde ailesinin yanına yerleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesince 26.04.2017 tarihli ve 2015/25132 E. ve 2017/4766 K. sayılı kararı ile;

"... Hüküm davalı erkek tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği düşünüldü:

Davalı erkek usulünce yetki itirazında bulunmuştur. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu kesin olmayan yetki itirazının bir ilk itiraz (HMK m. 116/1-a) olduğunu, ilk itirazların bir ön sorun gibi incelenmesi ve karara bağlanması gerektiğini (HMK m. 117/3) düzenlemiştir. Ön sorunun incelenme yöntemi Hukuk Muhakemeleri Kanununun 164. maddesinde gösterilmiştir. Davalının yetki itirazı mahkemece hadise şeklinde incelenmeden karara bağlanmıştır. Bu nedenle, mahkemece yetki itirazının Hukuk Muhakemeleri Kanununun 164. maddesinde gösterilen şekilde incelenmesi için taraflara yetki konusunda delillerini gösterme olanağı tanınıp, gösterildiği takdirde toplanarak; gerçekleşecek sonucuna göre yetki itirazı hakkında bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir,..." gerekçesiyle karar bozulmuştur. 

Direnme Kararı:

8. Isparta 1. Aile Mahkemesinin 19.09.2017 tarihli ve 2017/345 E., 2017/458 K. sayılı kararı ile bozma öncesi kararda yer alan gerekçenin yanında; dosya kapsamına göre davacının yerleşmek niyetiyle Isparta'ya döndüğü, mernis kaydını Isparta'ya aldırdığı, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yerleşmiş kararlarına göre davacının yerleşim yerinin Isparta olduğu, TMK'nın 168. maddesine göre mahkemenin yetkili mahkeme olduğu hususunun açık olduğu, ayrıca ön inceleme duruşmasında yetki konusunda toplanacak bir delil olmadığı ve dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının yerleşim yerinin Isparta olduğunun anlaşıldığı, yetki ilk itirazının ön sorun olarak incelenip karara bağlandığı ve tutanağa geçirildiği, bu anlamda yetki ilk itirazının incelenmesi usulünün HMK'nın 117 ve 164. maddelerine uygun olduğu gibi, davalı tarafın temyiz sebepleri arasında "yetki itirazının incelenmediği" gibi bir hususun bulunmadığı gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

9. Direnme kararı yasal süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

 II. UYUŞMAZLIK

10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kesin yetki kuralının bulunmadığı eldeki davada; davalının yetki itirazını, HMK’nın 19/2-4, 116/1-a, 117/1 ve 131. maddeleri dikkate alındığında usule uygun şekilde ileri sürüp sürmediği, burada varılacak sonuca göre; davalı tarafça ileri sürülen yetki ilk itirazının, mahkemece HMK’nın 117/3 ve 164. maddeleri gereğince “ön sorun" olarak incelenip karara bağlanıp bağlanmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

11. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.

12. Yargılama hukukunda yetki kavramı; bir davaya hangi yerdeki görevli mahkemenin bakacağını ifade eder. Mahkemelerin yetkisi, esas itibariyle ilk derece mahkemeleri bağlamında sorunların yoğunluk kazandığı alanlardan birisini oluşturmaktadır. Hukuk sistemimizde mahkemelerin yargı yetkisi, dava konusuna bağlı bir sınırlamanın (görev kavramı) yanında, yer itibariyle de sınırlandırılmıştır. Mahkemeler, bulundukları ilçenin idari sınırları içinde yargı yetkisine sahiptirler. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 142. maddesine göre "Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir." şeklindeki hükmü ile "yargılama hukukunda yetki kavramı" anayasal güvence altına alınmıştır.

13. Mahkemelerin kendi yargı çevresi içindeki davalara bakabilme iktidarı, yetki kurallarına göre belirlenir. Gerek 1086 sayılı Kanun, gerekse 6100 sayılı Kanun’da yetki kavramı, görev hususundan farklı olarak kamu düzenine ilişkin görülmemiştir. Buna bağlı olarak da genel yetki kuralının yanında, davacıya seçim hakkı tanıyan özel yetki kuralları düzenlenmiş olduğu gibi, belirli koşullarla, taraflara mahkemelerin yetkisi üzerinde anlaşmak suretiyle tasarrufta bulunmalarına da olanak sağlanmıştır. Fakat bazı hâllerde mahkemenin yetkisi kamu düzeniyle ilişkili kabul edilerek kesin yetki kuralları hüküm altına alınmıştır. Bu bağlamda Türk Hukuku’na göre mahkemelerin yetkisine ilişkin düzenlemeler “kesin yetki kuralları” ve “kesin olmayan yetki kuralları” olmak üzere iki şekilde hüküm altına alınmıştır. Kanunun ifadesinden, kanunda belirtilen yer veya yerler dışında başka bir yerde açılamayacağı anlaşılan davalarda yetki kuralları kesin yetki kuralıdır. Bu hâllerde; mahkemenin yetkili olup olmadığı hususu aynen görev kurallarında olduğu gibi kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle dava şartı hâline gelir ve bu bağlamda yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden araştırılması zorunlu unsur hâlini alır. Bir yetki kuralının kesin yetki kuralı olup olmadığı hususunda tereddüt oluştuğu takdirde; düzenleme emredici bir biçimde kaleme alınmışsa, kanun koyucu tarafından öngörülen yer mahkemesinin, tek yetkili mahkeme hâline getirmek istendiğine ilişkin irade, açık ve kesin bir dille ortaya konmuşsa, o yetki kuralının, hukuki niteliği itibari ile kesin yetki kuralı olduğu sonucuna varmak gerekir.

14. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 5. maddesinde “Mahkemelerin yetkisi, diğer kanunlarda yer alan yetkiye ilişkin hükümler saklı kalmak üzere, bu Kanundaki hükümlere tabidir.” denilerek genel kural düzenleme altına alınmış olup, aynı Kanun’un 6. maddesi ile de “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir,..” genel yetki kuralı düzenlenmiştir.

15. Boşanma davalarına özgü olarak HMK’da yetki kuralı konusunda özel bir düzenleme bulunmamakla birlikte, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 168. maddesinde boşanma ve ayrılık davalarında yetki konusunda özel bir düzenleme getirilmiş olup, buna göre, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesinin yetkili olduğu belirtilmiştir. Görüldüğü üzere boşanma davalarında yetkili mahkeme konusunda davacıya seçme olanağı verilmesi nedeniyle kesin yetki kuralının söz konusu olmadığı, başka bir ifadeyle boşanma davasına bakmakla görevli mahkemenin yetkisinin kamu düzenine ilişkin olmadığı tartışmasızdır. Bilindiği üzere yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması dava koşuludur (HMK m. 114/1-ç). Dava şartlarının mevcut olup olmadığı ise davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılır (HMK m. 115/1). Oysa boşanma veya boşanmadan sonra açılacak tazminat ve nafakaya ilişkin davalarda yetki kamu düzenine ilişkin olmadığından, yetki itirazı süresinde ve usulüne uygun şekilde ileri sürülmedikçe mahkeme kendiliğinden yetkisiz olduğu sonucuna vararak, yetkisizlik kararı veremeyecektir.

16. Özetlemek gerekirse; 6100 sayılı HMK ile yetkisiz mahkemede dava açılması durumunda bir ayrım yapılmıştır. Buna göre; mahkemenin yetkisi kesin bir yetki kuralı ile belirlenmişse taraflar bu yetki itirazını yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilecekleri gibi mahkeme de davanın her aşamasında bu durumu kendiliğinden gözetmelidir (HMK m.19/1). Bunun dışındaki hâllerde, diğer bir ifadeyle mahkemenin yetkisinin kesin bir yetki kuralı ile belirlenmediği durumlarda yetki itirazı cevap dilekçesinde ilk itiraz olarak ileri sürülmelidir (HMK m. 116/1-a ve 117/1-a). Aksi hâlde davalı tarafından süresinde ileri sürülmeyen yetki itirazı, daha sonra ileri sürülemez, mahkemece dikkate alınamaz ve davaya yetkisiz mahkemede görülmeye devam edilir (HMK m. 19/2).

17. Mahkemece; davalı tarafından ileri sürülen yetki itirazının bir ön sorun olarak incelenerek karara bağlanması gerekir (HMK m. 117/3). Ön sorunun nasıl inceleneceği ise 164. madde ile “(1) Hâkim, taraflardan birinin ileri sürdüğü ön sorunu incelemeye değer bulursa, belirleyeceği süre içinde, varsa delilleriyle birlikte cevabını bildirmesi için diğer tarafa tefhim veya tebliğ eder. (2) Ön sorun hakkında iki taraf arasında uyuşmazlık varsa, hâkim gerekirse tarafları davet edip dinledikten sonra kararını verir. (3) Hâkim, ön sorun hakkındaki kararını taraflara tefhim veya tebliğ eder.” şeklinde düzenleme altına alınmıştır. Özel Dairece davalının ileri sürülen yetki itirazının bir ön sorun gibi incelenmesi ve karara bağlanması gerekliliğinden bahsedilerek karar bozulmuş ise de; yerel mahkemece davalının yetki itirazı 17.12.2014 tarihli ön inceleme duruşmasında “…Süresi içerisinde yapılmış yetki itirazı olduğu görülmekle ön sorun olarak incelenmesine geçildi,…” şeklinde ön sorun olarak ele alınmış, hazır bulunan taraf vekilleri dinlenmiş, bu yöne ilişkin deliller değerlendirilerek “…Davanın davacı yerleşim yeri olan Isparta Aile Mahkemesinde açıldığı TMK 168 maddesi uyarınca mahkememizin yetkili bulunduğu sonucuna varılmakla yetki itirazının reddine karar verildi,…” şeklinde yetki itirazının reddine karar verilmiştir. Bu hâliyle mahkemece yetki itirazının ön sorun olarak usule uygun şekilde incelendiği anlaşılmaktadır.

18. Uyuşmazlığın çözümü bakımından üzerinde dikkatle durulması gereken asıl husus, eldeki davada olduğu gibi yetki kuralının kesin olmadığı hâllerde yetki itirazının ne şekilde ileri sürülmesi gerektiği noktasıdır.

19. HMK’nın 116. maddesinde “…İlk itirazlar aşağıdakilerden ibarettir: a) Kesin yetki kuralının bulunmadığı hâllerde yetki itirazı. b) Uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği itirazı” ve 117. maddesinde “(1) İlk itirazların hepsi cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır; aksi hâlde dinlenemez. (2) İlk itirazlar, dava şartlarından sonra incelenir. (3) İlk itirazlar, ön sorunlar gibi incelenir ve karara bağlanır” şeklinde düzenlemeler bulunmaktadır. Buna göre; yetkinin kesin olmadığı hâllerde yetki itirazının, ilk itiraz hâllerinden birisini teşkil etmesi nedeniyle hem yazılı yargılama usulünde hem basit yargılama usulünde, dava dilekçesinin davalıya tebliği tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde, verilecek cevap dilekçesinde ileri sürülmesi zorunludur. Hemen burada belirtilmelidir ki; davalı taraf, cevap süresinin dolmasından önce cevap dilekçesi vermiş ve fakat cevap dilekçesinde yetki ilk itirazında bulunmamışsa, henüz cevap süresi dolmamış olsa bile, ek dilekçe vermek suretiyle yetki ilk itirazını ileri süremeyecektir. Zira bu durum Kanun’un 131. maddesinde açıkça ifade edilmiştir.

20. Kanun’un 19. maddesi ile yetki itirazının ne şekilde ileri sürmesi gerektiği “…(1) Yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır; taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu her zaman ileri sürebilir. (2) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz. (3) Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir. (4) Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir.” şeklinde düzenleme altına alınmıştır. Madde gerekçesinde ve yukarıda 16. bentte açıklandığı üzere; yetki itirazının ne zaman ve nasıl ileri sürüleceği, yetkinin kesin olduğu ve kesin olmadığı hâller ayırımı yapılarak düzenlenmiştir. Birinci fıkraya göre, kesin yetkinin söz konusu olduğu hâllerde, mahkeme, bu husus bir dava şartı olarak kabul edildiğinden, yetkili olup olmadığını davanın sonuna kadar, her zaman kendiliğinden araştıracaktır. Taraflar da mahkemenin yetkisiz olduğunu, yine davanın sona ermesine kadar, her zaman ileri sürebileceklerdir. Esasen maddenin birinci fıkrasında yer alan bu durum, yetkiyi incelemesi için mahkemeye bir hatırlatma niteliğindedir. İkinci fıkrada ise yetkinin kesin olmadığı hâllerde, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi esası kabul edilmiştir. Davalı, cevap dilekçesinde yetki itirazında bulunmamışsa, cevap dilekçesini verdikten sonra artık yetki itirazında bulunamayacaktır. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi, birden fazla yetkili mahkemenin söz konusu olduğu hâllerde ise kendi kanaatine göre tercih ettiği yetkili mahkemeyi de itirazında belirtmek zorundadır. Üçüncü fıkraya göre, mahkemenin yetkisizlik kararı verirken, yetkili mahkemeyi de göstermesi gerekmektedir. Mahkeme, yetkisizlik kararı verirken, kesin yetkinin söz konusu olduğu hâllerde, taraflar itirazlarında belirtmemiş olsalar bile, yetkili mahkemeyi kendisi bulup, yetkisizlik kararında göstermelidir. Yetkinin kesin olmadığı hâllerde ise itirazda bulunan tarafın, itirazında belirttiği mahkeme gerçekten yetkili ise mahkeme vereceği kararda yetkili olan o mahkemeyi gösterecektir. Dördüncü fıkrada, 1086 sayılı Kanun'un 23. maddesinin ilk cümlesine benzer şekilde, yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalının süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmaması hâlinde, davanın açıldığı mahkemenin, yetkili hâle geleceği kabul edilmiştir.

21. Açıklanan yasal düzenlemeler gözetildiğinde yetkili mahkemenin belirlenmesinde öncelikle süresinde ve usulüne uygun olarak yapılmış bir yetki itirazının varlığı aranmaktadır. 6100 sayılı Kanun'un 19. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde yer alan "aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz" cümlesinden de kastedilenin bu olduğu anlaşılmalıdır.

22. Kesin yetki kuralının bulunmadığı somut olayda da davalı taraf süresi içinde ibraz ettiği cevap dilekçesinde yetki itirazında bulunmuş ancak yetkili mahkemeyi göstermemiştir. Bu durumda usulünce yapılmış bir yetki itirazından söz edilemeyecektir.

23. Hâl böyle olunca; her ne kadar süresi içerisinde verilmiş olsa da yetkili mahkemenin belirtilmediği yetki itirazının usule uygun ileri sürülmediği gerekçesiyle reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemenin yetkisi tartışılarak reddine karar verilmiş olması isabetli değilse de, sonucu itibariyle doğru olan direnme kararı yukarıda yazılı değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı yerinde görülmüştür.

24. Ne var ki, esasa ilişkin temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden, bu konuda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.  

IV. SONUÇ:  

Açıklanan nedenlerle;

Direnme kararı yukarıda yazılı değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı uygun bulunduğundan davalı vekilinin işin esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 2. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan Yargıtay 2. Hukuk Dairesine Gönderilmesine,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.02.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.