CEVAP DİLEKÇESİ VERMEYEN DAVALININ ISLAHLA ZAMANAŞIMI DEF'İNDE BULUNAMAYACAĞINA İLİŞKİN KARARLAR

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


23 Tem
2015

Yazdır

T.C.
Y A R G I T A Y
2. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO:            KARAR NO:
2014/2544             2014/4040

Y A R G I T A Y    İ L A M I

İNCELENEN KARARIN :
MAHKEMESİ              : Nazilli Aile Mahkemesi
TARİHİ                        : 08.10.2013
NUMARASI                 : Esas no:2013/397 Karar no:2013/646
DAVACI                       : S.K.
DAVALI                       : A.G.
DAVA TÜRÜ               : Maddi-Manevi Tazminat
TEMYİZ EDEN            : Davacı

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Dava, boşanmadan sonra açılan Türk Medeni Kanununun 174/1-2.maddelerinden kaynaklanan maddi manevi tazminat davasıdır.

Türk Medeni Kanununun 178. maddesi evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakkının boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmesi ile zamanaşımına uğrayacağını hükme bağlamıştır. Zamanaşımı definin davaya cevap süresi içerisinde ileri sürülmesi halinde incelenmesi imkan dahilindedir. Dava dilekçesi davalıya 19.02.2010 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı süresinde cevap vermemiş olmakla birlikte cevap süresi geçtikten sonra 20.04.2010 tarihinde zamanaşımı defini ileri sürmüş, davacı zamanaşımı def'inin süresinde olmadığını beyan etmiştir. Davalı bu kez 07.10.2010 tarihli dilekçe ile ıslah yoluyla zamanaşımı definde bulunmuş ise de davalı yasal süresi içinde cevap dilekçesi sunmadığına göre sonradan ıslah yoluyla zamanaşımı defiinde bulunamaz. Gerçekleşen bu durum karşısında işin esasının incelenmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 27.02.2014 (Prş.)

 

T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi

ESAS NO            : 2014/8028
KARAR NO         : 2014/12235

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ         :
Cihanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                   : 06/03/2014
NUMARASI           : 2010/197-2014/125
DAVACI                 : İ.İ.
DAVALI                 : H.Ö.
DAVA TÜRÜ         : Alacak

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı alacak davasına dair kararın temyiz incelemesi duruşmalı olarak davacı tarafından süresi içinde istenilmekle gün tayin edilerek taraflara gönderilen davetiyelerin tebliğ edilmesi üzerine belli günde davacı ve davalı taraftan gelen olmadı. İncelemeye evrak üzerinden devam edilmiş olup, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

Dava eksik ödenen kira alacağının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili davalının 01.09.1998 tarihli sözleşme uyarınca kiracı olduğunu, kira bedelinin ilk yıl için 600 DM (Alman Markı), ikinci yıl için 700 DM (Alman Markı) olarak kararlaştırıldığını, para birimi olarak Alman Markının tedavülden kalkması üzerine davalının 15.08.2001 tarihinden itibaren 399 USD ödemeye başladığını, eksik ödenen kira bedelinin tahsili için davalı hakkında Cihanbeyli Sulh hukuk Mahkemesinin 2004/263 esas sayılı dosyası ile dava açtıklarını, mahkemece kira parasının eksik ödendiği belirlenerek 05.05.2004 tarihine kadar olan dönem için eksik ödenen kira bedelinin tahsiline karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, o davada 700 DM’nin 357 Euro’ya karşılık geldiği kabul edilerek hesaplama yapıldığını, bu kabul çerçevesinde 05.05.2004 tarihinden iş bu davanın açıldığı 09.04.2010 tarihine kadar olan 5 yıl 11 aylık süreye ilişkin eksik ödenen tutar 15.762 USD karşılığı 23.855 TL olmakla birlikte şimdilik 20.000 TL'nin davalıdan tahsilini istemiştir. Davacı bilirkişi raporunu müteakip davasını ıslah ederek 24.179 TL alacağın davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı ise davaya süresinde cevap verilmemekle birlikte, ıslah dilekçesine karşı verdiği beyan dilekçesinde davanın 5 yıllık zamanaşımı süresinde açılmadığını belirterek ıslah yolu ile zamanaşımı itirazında bulunmuştur. Mahkemece davalının zamanaşımı itirazı dikkate alınarak yapılan hesaplama sonucu 19.727,46 TL'nin davalıdan tahsiline fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

Uyuşmazlık zamanaşımı definin ıslah yoluyla ileri sürülüp sürülemeyeceği ve bunun koşullarının ne olduğu noktasında toplanmaktadır.

Somut olayda; davacı 05.05.2004 tarihinden bu yana kira paralarının eksik ödendiğini belirterek geriye dönük 5 yıl 11 aylık süreçteki kira alacaklarından 20.000 TL’lik kısmının fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydı ile tahsilini istemiştir. Davalı ise usulüne uygun davetiyeye rağmen davaya her hangi bir cevap vermemiş ancak davacının davasını ıslah ederek alacak tutarını arttırmasından sonra davanın süresinde açılmadığını belirterek ıslah yoluyla zamanaşımı itirazında bulunmuştur.

Zamanaşımı maddi hukuktan kaynaklanan bir def'i ve savunma aracı olup, davanın başında, süresinde verilecek cevap dilekçesinde (veya sözlü yargılama usulünde ilk oturumda esasa girişilmeden önce) ileri sürülmelidir. Aksi takdirde savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı nedeniyle karşı tarafın izni(açık veya zımni) olmaksızın ileri sürülmesi söz konusu olmaz. Islah, “tarafların yaptıkları usul işlemlerini kısmen veya tamamen değiştirmesi”ne ilişkin bir usul kurumu olduğundan, süresinde davaya cevap vermekle beraber, zamanaşımı savunmasında bulunmayan davalının bu savunmasını ıslah yoluyla sürebileceği uygulamada tartışılmış ve nihayetinde HGK’nun 12.06.2013 gün ve 2012/10-1633 E., 2013/825 K. sayılı kararı ile kabul edilmiştir.

Ancak somut olay çerçevesinde ıslahın şekil ve koşullarına yönelik olarak bir değerlendirme yapılmasında zorunluluk vardır. Yukarıda ifade edildiği üzere ıslahın konusu, tarafların yapmış oldukları usul işlemleri olup HMK’nun 176/1.maddesinde tarafların, yapmış oldukları usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği belirtilmiştir. Yani, ancak tarafların yapmış oldukları usul işlemleri ıslah yoluyla düzeltilebilir. Islahın konusunu teşkil eden usul işlemleri yargılamanın ilerlemesini sağlayan, şartları ve etkileri usul hukuku tarafından düzenlenmiş olan işlemlerdir. O halde davaya süresinde cevap vermeyen davalının ortada düzeltilmesi mümkün usulü işlem (cevap dilekçesi) bulunmadığından ıslah yoluyla zamanaşımı def’inde bulunulabilmesi de mümkün değildir. Somut olay açısından şu hususunda gözden kaçırılmaması gerekir; müddeabihin ıslah yolu ile artırması üzerine davalı zamanaşımı def’inde bulunmuş olup zamanaşımı savunmasının ıslah edilen bölüm yönünden ele alınarak karar verilmesi gerekir. Mahkemece belirtilen hususlar göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp hüküm açıklanan nedenlerle bozulmalıdır. 

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 11.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi

ESAS NO           : 2014/13455
KARAR NO        : 2014/22441

YARGITAY  İLAMI

Mahkemesi       : Düzce İş Mahkemesi
Tarihi                : 08/05/2014
Numarası          : 2013/134 - 2014/438
Davacı              : S.G. vekili Av. E.H.
Davalı               : K. Giyim San.Tic.Ltd.Şti.vekili Av. O.Ç.
Dava Türü        : Alacak

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:

1- Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,

2- Davacı, davalı işyerinde 01.10.1984 - 26.09.2005 tarihleri arasında mağaza müdürü olarak çalıştığını, iş akdinin davalı tarafından haksız ve gerekçesiz olarak feshedildiğini bildirerek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai, hafta tatili, yıllık izin ve genel tatil ücreti alacaklarının tahsilini talep etmiştir.

Davalı mahkemeye cevap dilekçesi sunmadığı gibi ön inceleme duruşmasına katılıp sözlü olarak davaya karşı cevapta vermemiştir.

Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Taraflar arasında davacının cevap dilekçesini ıslah etmek suretiyle zamanaşımı savunmasında bulunup bulunamayacağı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.

Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.

1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı def'ine davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı def'i geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı def'inin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı def'ine davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı def'i dikkate alınmaz.

Zamanaşımı def'inin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkündür (Yargıtay HGK. 04.06.2011 gün 2010/ 9-629 E. 2011/ 70. K.).

İş Mahkemelerinde süresi içinde davaya karşı sözlü olarak cevap verilmemiş, ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse verilmeyen dilekçenin veya sözlü cevabın ıslah edilmesi mümkün olmadığından ilerleyen aşamalarda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2. maddesi uyarınca zamanaşımı def'i ancak davacının açık muvafakati ile kabul edilebilir.

Somut olayda dava dilekçesi davalıya 29.04.2013 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı cevap dilekçesi sunmadığı gibi, ön inceleme duruşmasına da katılıp zamanaşımı savunmasında bulunmamıştır. Davalı 19.12.2013 tarihli 3. duruşmada sözlü olarak savunmalarını ıslah ettiğini ve zamanaşımı savunmasında bulunduğunu belirtmiş, mahkeme, 2 haftalık süre içerisinde başvuru harcı yatırılmak koşulu ile ıslah talebinin kabul edileceğini bildirmiş, bunun üzerine davalı 26.12.2013'te başvuru harcını yatırmış ve 02.01.2014'te yazılı olarak cevap dilekçesini ıslah ederek zamanaşımı savunmasında bulunduğuna dair dilekçe sunmuştur. 6100 sayılı HMK. 176/1. maddesine göre taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Davalı yukarıda açıklandığı üzere ne cevap dilekçesi vermiş ne de ön inceleme aşamasında sözlü olarak savunmada bulunmamış olup, ortada davalının ıslaha konu edebileceği bir usul işlemi bulunmamaktadır. Ayrıca davacı, davalının yapmış olduğu zamanaşımı savunmasına muvafakatinin bulunmadığını bildirmiştir. Mahkemece davalının cevap dilekçesini ıslah yoluyla ileri sürdüğü zamanaşımı savunmasının reddi gerekirken, kabulü hatalı olup, bozma nedenidir.

3- Kabule göre de; mahkemece reddedilen 16.262,00 TL üzerinden davalı yararına 1.951,44 TL avukatlık ücreti yerine 2.053,56 TL avukatlık ücretine hükmedilmiş olması da doğru olmamıştır.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davalıya yükletilmesine, 10.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

T.C.
YARGITAY
9. Hukuk Dairesi

ESAS NO           : 2014/8008
KARAR NO        : 2015/21503

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ      : GEBZE 1. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ                : 28/01/2014
NUMARASI         : 2011/359 - 2014/80
DAVACI               : H.K. ADINA AVUKAT B.K.
DAVALILAR        : 1- T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI (G.F. DEVLET HASTANESİ'NE İZAFETEN) ADINA AVUKAT S.T.B.
                               2- S.K. YEMEK TEMİZLİK TURİZM GÜVENLİK İNŞAAT TİCARET LTD. ŞTİ.

DAVA    : Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile izin ücreti, fazla mesai ücreti, hafta tatil ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. 

Hüküm süresi içinde davalılardan T.C. Sağlık Bakanlığı (G.F. Devlet Hastanesi'ne İzafeten) avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: 

Y A R G I T A Y     K A R A R I

A) Davacı İsteminin Özeti

Davacı, davalı Bakanlığa ait hastanede alt işveren işçisi olarak çalışırken haksız şekilde işten çıkarıldığını iddia ederek, kıdem-ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ve genel tatil ücretinin ödetilmesini istemiştir.

B) Davalı Cevabının Özeti

Davalı T.C. Sağlık Bakanlığı vekili, husumet yokluğundan davanın reddini istemiştir.

Davalı S. Yemek Şirketi, davaya cevap vermemiştir.

C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti

Mahkemece, feshin haksız olduğu sonucuna varılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

D) Temyiz

Kararı davalı T.C. Sağlık Bakanlığı vekili temyiz etmiştir.

E) Gerekçe

1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanunî gerektirici sebeplere göre davalı T.C. Sağlık Bakanlığı’nın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Taraflar, davanın veya savunmanın genişletilmesi yasağı sebebiyle yapamadıkları usul işlemlerini, karşı tarafın rızasına gerek duymadan ıslah yoluyla yapabilirler.

Islah ile; vakıalar, dava konusu ve talep sonucu değiştirilebilir. Islah yoluyla ikinci tanık listesi verilemez.

Taraflar, tahkikat bitinceye kadar ıslah yoluna başvurabilirler. Ancak hükmün usul yönünden bozulmasından sonra yapılan ıslah da geçerlidir.

Islah, tek taraflı bir usul işlemi olup karşı tarafın kabulüne bağlı değildir. Ancak 6100 sayılı HMK’nın 177 nci maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere ıslah dilekçesinin karşı tarafa tebliği gereklidir.

Davalı, davaya cevap vermemiş ise, sonradan vereceği ıslah dilekçesi ile davaya cevap veremez. Çünkü ortada daha önce yapılmış bir usul işlemi yoktur. Örneğin, davalı, davaya hiç cevap vermemiş ise, sonradan vereceği ıslah dilekçesi ile zamanaşımı def’inde bulunamaz. Ancak davacı, savunmanın genişletilmesine açıkça muvafakat ederse, bu durumda mahkemece, zamanaşımı savunmasının dikkate alınması gerekir.

Davacı, kısmî dava konusu talebini, daha sonra ıslah yoluyla artırabilir. Bu hâlde ıslahla artırılan talep harca tâbi ise, davacının bakiye harcı yatırması gerekir; harç yatmadıkça ıslah yapılmamış sayılır. Kısmî davada, davalı, ıslah dilekçesinin tebliğinden sonra süresi içinde zamanaşımı def’inde bulunmuş ise mahkemece, ıslahla artırılan kısım yönünden zamanaşımı savunmasının dikkate alınması gerekir.

Davacı, belirsiz alacak davasında, alacak miktarı belirlendiğinde talebini netleştirerek iddiayı genişletme yasağına tâbi olmadan ve ıslaha gerek olmadan asıl talebini artırabilir. Fakat bu durumda dahi bakiye harcı yatırması gerekir. Belirsiz alacak davasında zamanaşımı savunması, talebin tümü yönünden dava tarihine göre değerlendirilmelidir.

Somut olayda davacı, kısmî davadaki talebini ıslah ile artırmış; davalı Bakanlık vekili ıslahtan sonra yöntemince zamanaşımı def’inde bulunmuştur.

Mahkemece, ıslahtan sonraki zamanaşımı def’inin dikkate alınmaması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

F) Sonuç:

Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 15.06.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

T.C.
YARGITAY
17. Hukuk Dairesi

ESAS NO            : 2013/2116
KARAR NO         : 2014/9935

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ      : Tokat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                : 16/10/2012
NUMARASI        : 2012/215 - 2012/334
DAVACI              : F.C.
DAVALI               : B.C.

Taraflar arasındaki Tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davacıya ait aracın davalı B.C. idaresinde bulunduğu sırada karıştığı kaza nedeniyle zarar görenlere davacı tarafından 10.000 TL. ödeme yapıldığını, yapılan ödemenin davalıdan tahsili için davalı hakkında yapılan icra takibine davalının itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline, takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili, zamanaşımı def'inde bulunarak davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davacının 4.6.2007 tarihinde 10.000 TL. ödeme yaptığı tarihten itibaren zamanaşımı süresi içinde dava açmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili, davalı sürücü idaresinde bulunan aracın neden olduğu kaza sonucu yaralanan kişinin açtığı dava sonucu hükmedilen tazminatı ödediğini belirterek zarar sorumlusu davalı sürücüden tahsilini istemiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 109/3. maddesine göre motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrayacağı düzenlenmiştir. Dosya kapsamına göre davacı zarar görenlere 4.6.2007 tarihinde ödeme yapmış, zarar sorumlusu müteselsil borçlu sürücü davalıya 6.6.2012 tarihinde dava açmıştır. Davalı vekiline dava dilekçesi 27.6.2012 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı vekili tarafından cevap süresi geçtikten sonra 13.7.2012 tarihinde verilen dilekçe ile dilekçenin ıslah dilekçesi olarak kabul edilmesini istemiş ve zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Davacı vekiline cevap dilekçesi 24.7.2012 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı vekili 25.7.2012 tarihinde verdiği dilekçesinde cevap dilekçesinin süresinde verilmediğini, zamanaşımı def'inin yerinde olmadığını savunmuştur.

Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 Sayılı HMK.nun 128. maddesinde “Süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre davalı süresi içerisinde cevap dilekçesi vermediği için davacının dava dilekçesinde bildirdiği vakıaların tamamını inkar etmiş olacaktır. Ancak davacı HMK 191 uyarınca dava dilekçesinde sunulan vakıalara karşı mukabil delillerini sunabilir, davacının iddiasının doğru olmadığını karşı delillerle ispat edebilir.

Ancak davalı, dava dilekçesinde bildirilen vakıaların doğru olmadığını ispat için karşı delil gösterirken yeni vakıalar ileri sürerse, bununla savunmasını genişletmiş olur. Bu durumda HMK 141. maddesi uyarınca savunmayı genişletme yasağı ile karşılaşır. Bu da davacı tarafın açıkça muvafakatı veya ıslahla mümkündür.

Diğer taraftan HMK 176. maddesinde, “Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir.” hükmü getirilmiştir.

Madde metninden de anlaşılacağı üzere Islah, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işleminin, karşı tarafın oluruna bağlı olmaksızın tamamen veya kısmen düzeltilmesi olarak tanımlanabilir. Bu tanımlamadan sonra hemen belirtmek gerekir ki, bir davada cevap dilekçesinin verilmesi de bir usuli işlemdir. Davalı, cevap dilekçesinde ileri sürmediği bir savunmayı özellikle zamanaşımı defini cevap dilekçesini ıslah ederek ıslah edilmiş bu cevap dilekçesiyle ileri sürebilir. Ancak davalının bu nitelikte bir ıslah işlemini yapabilmesi, herşeyden evvel daha önce süresinde verilmiş bir cevap dilekçesinin varlığını gerektirir.

Somut olayda, davalı davaya yasal cevap süresi içinde cevap vermemiş, yasal cevap süresinden sonra verdiği dilekçede ileri sürülen zamanaşımı defi de davacının savunmanın genişletilmesi itirazı ile karşılaşmıştır. Bu durumda, davalı süresinde verilmeyen cevap dilekçesi ile zamanaşımı def’ini ıslah yoluyla ileri süremez.

Mahkemece, davalının zamanaşımı defi reddedilip işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 24.6.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.