DAR YETKİLİ İCRA HUKUK MAHKEMESİNİN İMZA İNCELEMESİ MENFİ TESPİT DAVASI İÇİN YETERLİ DEĞİLDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


31 May
2016

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2014/19-729 
KARAR NO    : 2016/77    

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ           :
Konya (Kapatılan) 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                     : 21/11/2013
NUMARASI              : 2013/270 - 2013/311
DAVACI                    : E.Ş. vekili Av. Ö.Ö.
DAVALI                    : G. Varlık Yönetim A.Ş. Vekili Av. R.B.

Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya  4. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 01.11.2012 gün ve 2012/183 E., 2012/63 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 10.04.2014 gün ve 2013/1102 E., 2013/6513 K. sayılı  kararı ile; 

(... Davacı vekili, davalı A. A.Ş.'nin icra takibine konu ettiği 30.12.2007 vade tarihli 6.900 TL bedelli senetteki borçlu imzasının müvekkiline ait olmadığını belirterek müvekkilinin senetten dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, % 40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı G. Varlık Yönetimi A.Ş. vekili, A. A.Ş.'nin icra takibinden kaynaklanan alacağını müvekkiline temlik ettiğini, icra hukuk mahkemesince aynı konuda açılan dava sonucunda davanın kabulüne dair verilen kararın kesinleşmesinin beklenmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, icra hukuk mahkemesince alınan Adli Tıp raporunda davaya konu senetteki borçlu imzasının davacıya ait olmadığının belirlendiği, hükmün Yargıtay'ca onanarak kesinleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne, icra takibine konu senetten dolayı davacının  davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm temlik alan davalı G. Varlık Yönetimi A.Ş. tarafından temyiz edilmiştir.

İcra Hukuk Mahkemesi dar yetkili mahkeme olup İcra Hukuk Mahkemesinde yaptırılan bilirkişi incelemesi genel yetkili Ticaret Mahkemesinde hüküm kurmaya elverişli mahiyette delil olarak kabul edilemez. Mahkemece senetteki imzanın davacıya ait olup olmadığı yönünden imza örnekleri getirtilerek usulüne uygun bilirkişi incelemesi yaptırılıp sonucuna göre bir  hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş,  mahkeme kararının  bu nedenle bozulması gerekmiştir...) 

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI 

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava; icra takibine konu edilen bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.

Davacı vekili, müvekkili aleyhine davalı banka tarafından 01.01.2007 tanzim 30.12.2007 vade tarihli bonoya dayanarak icra takibine giriştiğini takibe konu bonodaki keşideci sıfatıyla atılı bulunan imzanın müvekkiline ait olmadığını belirterek müvekkilinin bono nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ve %40 oranında kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, müvekkilinin takibe konu bono nedeniyle alacaklı olduğunu davacı borçlu tarafından imza inkarına dayalı icra hukuk mahkemesinde açılan imzaya itiraz davasının eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak kabul edildiğini, ancak henüz kesinleşmediğini bildirerek davanın reddini istemiştir. 

Mahkemece icra (hukuk) mahkemesindeki yargılama sırasında Adli Tıp Kurumundan alınan rapor benimsenerek; davaya konu bonodaki keşideci imzasının davacıya ait olmadığının belirlendiği, kararın Yargıtayca onanarak kesinleştiği  gerekçesiyle  davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hükmü temyize davalı vekili getirmiş, karar Özel Dairece yukarıda gösterilen nedenlerle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece; mahkemelerin isabetli ve aynı zamanda mümkün olan en kısa sürede önüne gelen uyuşmazlıkları çözmek zorunda olduğu,“geciken adalet adalet değildir” prensibi gereği yeniden aynı belgelerin getirtilip Adli Tıp Kurumunun önceden açıkça imzanın davacıya ait olmadığı yönündeki raporuna rağmen yine aynı kurumdan yeniden bir rapor alınmasının hem yasal hem de yargılama ekonomisi açısından gereği bulunmadığı gerekçesiyle  önceki kararda direnilmiştir. 

Direnme hükmü davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Uyuşmazlık; icra takibine ve davaya konu bonoda bulunan ve inkar edilen imzanın aidiyeti konusunda icra mahkemesince yaptırılan ve hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporunun genel yetkili mahkemede hüküm kurmaya elverişli delil olarak kabul edilip edilemeyeceği, varılacak sonuca göre bonodaki imzanın davacının eli ürünü olup olmadığının araştırılması için yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.      

İcra mahkemelerinin kuruluş amacı icra iflas hukuku çerçevesinde icra organlarınca yürütülen cebri icra yetkisinin hukuka ve kanuna uygunluğunu denetlemektir. İcra mahkemeleri icra dairelerinin işlemlerini inceleyerek kendilerine yapılan şikayet ve itirazlara ilişkin uyuşmazlıkları çözüme bağlamaktadır. Takip hukuku çerçevesinde icra mahkemesinin seri yargılama yapması gerekliliği nedeniyle genel mahkemelere nazaran yargılama yetkisi sınırlı olup, çoğu zaman sadece takip dosyası ve yazılı belge üzerinden inceleme yapılmaktadır. Bu nedenle, icra mahkemesinin takip hukuku çerçevesinde verdiği kararlar genel mahkemeler açısından kural olarak kesin hüküm teşkil etmemektedir.

İcra mahkemeleri genel olarak icra ve iflas takibi sırasında doğan uyuşmazlıkları sınırlı ve biçimsel olarak incelemeye ve karar vermeye yetkili olup, genel mahkeme gibi geniş yetkili bir mahkeme değildir. Mahkemelerin bu sınırlandırılmış yetkisinden ötürü icra mahkemesi kararları kural olarak maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. Mahkemenin takip hukukuna ilişkin kararları sadece yürütülen takip konusu bakımından tarafları bağlar ve sadece takip hukuku anlamında kesin hüküm teşkil eder. Bunun sonucu olarak icra mahkemesi tarafından verilen karar daha sonra genel mahkemelerde dava konusu yapılabilir. 

Davacı tarafından delil olarak dayanılan  olan Konya 1. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 2009/1302 Esas, 2011/1196 Karar sayılı dosyasının incelenmesinde davaya konu bonodaki keşideci imzası yönünden bilirkişi raporu alınmış olup, 06.06.2011 tarihli  Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi - Adli Belge İnceleme Şubesi  tarafından düzenlenen raporda; 01.01.2007 tanzim 30.12.2007 ödeme günlü  keşidecisi Ergün Ş. olan bonodaki davacı keşideci  adına atılan imzanın mevcut mukayese imzalarına kıyasla anılan bu kişinin eli ürünü olmadığı belirtilmiştir.

Dar yetkili Konya  1. İcra (Hukuk) Mahkemesince alınan bilirkişi raporuna karşı itiraz edilmiş olduğu da gözetildiğinde, icra mahkemesince verilen şikayetin kabulü ile takibin durdurulması yönündeki kararın eldeki dava yönünden kesin hüküm niteliğinde olmadığı ve hüküm kurmaya elverişli delil olarak da kabul edilemeyeceği açıktır.

Bu itibarla, bonodaki keşideci hanesinde atılı bulunan imzanın davacıya aidiyeti yönünden imza örnekleri getirtilerek usulüne uygun denetime elverişli bilirkişi raporu alınarak mahkemece imzanın aidiyeti yönünden  belirleme yapılması gereklidir.

O halde, menfi tespit davasına konu bono üzerinde denetime elverişli bilirkişi raporu alınmasının gerektiğine işaret eden ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana iadesine, 22.01.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.