DAVACININ GELMEYECEĞİNİ BİLMEDEN VERİLEN MAZERET DİLEKÇESİ DAVAYA DEVAM ETME İRADESİNİ GÖSTERMEZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


06 Tem
2020

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/13-676
KARAR NO   : 2019/1415

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ             :
Ankara 4. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ                       : 20/02/2015
NUMARASI                : 2015/27 - 2015/358
DAVACI                      : A.T. vekilleri Av. İ.T., Av. D.B.
DAVALILAR               : 1- B. Oto. San. Tic. Ltd. Şti. vekili Av. E.Y.
                                      2- H. Türkiye A.Ş. vekili Av. M.A.Y.

Taraflar arasındaki “ayıp nedeniyle tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 4. Tüketici Mahkemesince davanın açılmamış sayılmasına dair verilen 07.03.2014 tarihli, 2010/1232 E., 2014/287 K. sayılı karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 25.06.2014 tarihli, 2014/19454 E., 2014/21319 K. sayılı kararı ile; 

“... Davacı, 02.01.2008 tarihinde davalı B. Oto. San. Ve Tic. Ltd. Şti.'den davaya konu H. C...c aracı 34.871,68.TL'ye aldığını, aracın tavanının boyasının orijinal olmaması sebebiyle ayıplı olduğunu ileri sürerek ayıplı malın misli ile değiştirilmesini, mümkün olmadığı takdirde araç bedeli olan 34.871.68 TL'nin ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.

Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.

Mahkemece, HMK 320/4 maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, ayıplı mal nedeni ile misli değişim olmadığı takdirde bedel iadesi için eldeki eldeki davayı açmıştır. Mahkemece davacı vekilinin 4.10.2012 tarihli vekillikten çekilme dilekçesinin PTT tarafından kabul edilmemesi ve Avukatlık Kanunun 41. maddesine göre vekilin 15 gün süreyle vekillik görevi devam ettiğinden 10.10.2012 tarihli celsede davacı vekili duruşmaya gelmediğinden dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, davacı asilin 10.10.2012 havale tarihli yenileme dilekçesi verdiği, bu kez yeni vekilin 7.3.2014 tarihli duruşmaya gelmediğinden HMK'nun 320/4. maddesine dayalı olarak davanın açılmamış sayılması yönünde hüküm tesis edildiği anlaşılmıştır. Ne var ki bütün delilleri toplanmış karar aşamasına gelmiş dava dosyasında 8.11.2013 tarihinde duruşmanın 7.3.2014, saat 9:30 a bırakıldığı, aynı saate 5 adet, saat 9:40: 09:50 ve 10:06 ya kadar 7 adet dosyanın duruşmalarının konulduğu duruşma saati geçen dosyaların saat 11:30 da alınacağının mahkeme divanhanesi sayılan yerde ilan edildiği anlaşılmış, davacı da duruşma saatinde bekleme alanında olduğunu çağrılmadığını iddia etmiştir. Gerçekten de 7.3.2014 tarihli duruşmanın saat 9:30'da açılması gerekirken 10:05 'te açıldığına göre davacının belirlenen saat 09:30 ve duruşmanın yapıldığı saat olan 10:05 de duruşma salonunda olmadığı dosya kapsamına göre tespit edilememiştir. Bu nedenle mahkemelerce birden fazla dosyanın duruşmasının aynı saate bırakılarak tarafların aynı anda hazır olmasını bekleyerek, adeta tetikte tutmak adil yargılanma hakkına aykırı olduğu gibi davayı takip edenlerin tereddüde düşürülmesi sonucu belirsizliğe itilmesi kabul edilemez. Öte yandan aslolan, davalının aleyhine olan bu davanın bir an önce sonuçlanmasını istemesidir. Davalının, davacı tarafça takip edilemeyen bir davayı takip etmesi kural olarak kendisi aleyhine bir durumdur. Bu durumun kendi yararına olduğunu değerlendirip, davayı takip etmek istediğini dilekçesiyle açıkça ifade etmesi nedeniyle davalı H. vekilinin mazeret dilekçesinde açıkça yeni duruşma gününün tayin edilmesini istemesi karşısında davayı takipsiz bırakacağı iradesi içinde olduğu söylenemez. Hal böyle olunca davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde uygulama yapılması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir...”

gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davacı vekili 

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, satın alınan malda ayıp iddiasına dayalı tazminat (ayıp oranında bedel indirimi) istemine ilişkindir.

Davacı vekili, müvekkilinin 02.01.2008 tarihinde davalı B. Oto. San. Tic. Ltd. Şti. den satın aldığı H. marka aracın tavan boyasının orijinal olmadığını ileri sürerek üretimden kaynaklı ayıp nedeniyle 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun çerçevesinde malın ayıpsız misli ile değişimini, bu olmaz ise satış bedeli olan 34.871,68TL’nin ödeme tarihinden itibaren faizi ile iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, 01.11.2013 havale tarihli dilekçeyle ise ayıp nedeniyle araçta oluşan değer kaybı olarak bilirkişilerce tespit edilen 14.500TL’nin tazmini yönünde bedel tenzilini kabul ettiklerini bildirmiştir.

Davalı vekilleri davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.

Mahkemece, dosyanın 10.10.2012 tarihinde takipsiz bırakılmakla işlemden kaldırıldığı ve davacı asilin talebi üzerine yenilenmesinden sonra davacı vekilinin 07.03.2014 tarihli duruşmaya katılmadığı, duruşmaya katılan davalı B. Oto. San. Tic. Ltd. Şti. vekilinin davayı takip etmeyeceklerini bildirdiği, diğer davalı H. Türkiye A.Ş. vekilinin verdiği mazeret dilekçesinde ise davayı takip etme iradesinin olmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle basit yargılama usulüne tabi davada 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 320/4. maddesi çerçevesinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

Davacı vekilinin temyiz itirazları üzerine karar Özel Dairece yukarıda karar başlığında yazılı gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece önceki karar gerekçeleri tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından HMK’nın 320/4. maddesi çerçevesinde davanın açılmamış sayılmasına ilişkin koşulların oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

Bilindiği üzere hâkim taraflara duruşmada hazır bulunmak, iddia ve savunmalarını bildirmek için imkân vermeli, tarafları usulüne uygun biçimde duruşmaya davet etmelidir. Fakat tarafların kendilerine tanınan bu imkânından duruşmaya gelme zorunlulukları bulunmamaktadır. Ceza usulündekinin aksine hukuk davalarında taraflar zorla (ihzaren) duruşmaya getirilemez. Hukuk davalarında duruşmaya gelmemenin müeyyidesi dava dosyasının işlemden kaldırılması veya gelmeyen tarafın yokluğunda yargılamaya devam edilmesidir (Kuru. B: Hukuk Muhakemeleri Usulü. 6. Baskı. İstanbul 2001. C:IV, s. 4057).

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 141/son maddesi hükmüne göre "Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir."

Yine, yürürlük tarihi itibariyle somut uyuşmazlıkta uygulanması gereken 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi gereği hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.

Anılan Kanun'un 150. maddesine göre usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir. İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen dava, sürenin dolduğu gün itibarıyla açılmamış sayılır ve mahkemece kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır. Geçerli bir özrü olmaksızın duruşmaya gelmeyen taraf, yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemez (HMK. m. 150/2).

Yukarıda yer alan hükümler birlikte değerlendirildiğinde: davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması biçiminde açıklanan temel ilke çerçevesinde, davacının duruşmaya katılmama gerekçesi "geçerli bir özür" olarak kabul edilebilir ise yargılamaya devam edilmeli ve dosya işlemden kaldırılmamalıdır.

Başka bir anlatımla hukuk yargılamasına ilişkin kurallar, yargılamanın düzenli yapılması ve hakkın olabildiğince çabuk elde edilmesi amacını gerçekleştirmek için getirilmiştir. İşte hakkın elde edilmesi için birer araç olan bu kurallar amaca uygun somut bir görevin varlığı hâlinde uygulama alanı bulurlar. Aksi hâlde, araçla ulaşılması istenilen amaç arasında gerçek ve esaslı bağın bulunmaması anlamsızlığı (şekilcilik) ortaya çıkarır. Mahkemelerin amacı, ne olursa olsun uyuşmazlıkları ortadan kaldırmak değil, pozitif hukukun ölçüsünde, hakkı belirleyerek sonuca ulaşmaktadır.

Bu nedenle geciken adaletin adaletsizlik olduğu düşünülerek, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen usul kuralları, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalıdır.

Eldeki dava tüketici hukukundan kaynaklıdır ve davanın açıldığı tarih itibariyle uygulanması gereken 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 23/2. maddesi uyarınca tüketici mahkemeleri basit yargılama usulüne tabidir.

Basit yargılamaya özgü usul kuralları HMK'nın 320. maddesinde düzenlenmiş olup maddenin son fıkrasına göre basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır.

Bu açıklamalardan sonra somut uyuşmazlık incelendiğinde;

03.12.2010 tarihinde açılan davada; 10.10.2012 tarihli celsede davacı taraf duruşmada hazır bulunmadığından HMK'nın 150/1. maddesine göre dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olup aynı gün davacı asilin yenileme dilekçesi vermesi üzerine yeni duruşma günü tayin edilmiştir. Bu aşamaya kadar yargılama sürecinde taraf delilleri büyük oranda toplanmış; iddia, savunma ve itirazlar dosyaya sunulmuştur. 07.03.2014 tarihli celse saat 09.30'a bırakılmış, o günün duruşma tutanaklarına göre celse 10.05'te açılmış, davacı veya vekili duruşmaya katılmadıkları gibi mazeret de sunmamışlardır. Davalı H. Türkiye A.Ş. vekilinin sunduğu, duruşmaya katılamayacağından mazeretinin kabulüyle bilirkişi ek raporunun kendilerine tebliği ve yeni duruşma günü verilmesi isteklerini belirtir mazeret dilekçesi ile duruşmada hazır bulunan davalı B. Oto. San. Tic. Ltd. Şti. vekilinin duruşma saatinin ve sırasının geçtiği, davacıyı beklemesinin mümkün olmadığı, davayı takip etmeyeceklerine dair beyanı üzerine mahkemece ikinci kez takipsiz bırakıldığı gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

Dosyaya sunulan belgelerden 07.03.2014 tarihinde saat 09.30’a beş, saat 09.40, 09.50 ve duruşmanın yapıldığı saate kadar ise yedi adet daha dosyanın duruşmalarının konulduğu, duruşma saati geçen dosyaların saat 11.30'da alınacağının mahkeme divanhanesi sayılan yerde ilan edildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklandığı üzere mahkemelerce birden fazla dosyanın duruşmasının aynı saate bırakılarak tarafların aynı anda hazır olmasını bekleyerek, adeta tetikte tutmak adil yargılanma hakkına aykırı olduğu gibi davayı takip edenlerin tereddüde düşürülmesi sonucu belirsizliğe itilmesi kabul edilemez. Bu durum mahkeme divanhanesinde yazılı uygulama açıklaması ile de çelişecek, yanılan taraf yönünden hak kaybına yol açacaktır. 

Nitekim Özel Daire kararında da aynı hususa işaret edilmiştir. 

Ne var ki; Özel Dairece davalı H. Türkiye A.Ş. vekilinin mazeret dilekçesinin davayı takip iradesi taşıdığı yönünde yorumlanması; davanın devam etmesi aleyhine olan davalının, davacının duruşmaya katılıp katılmayacağını bilmeksizin sadece kendi mazereti nedeniyle yeni duruşma günü ve yapılan işlemlerden haberdar olmak amacıyla verdiği dilekçeye, kanun koyucunun aradığı davayı takip edecekleri yönünde açık irade beyanı vasfı vermek olur ki bu durumun kanunun amacına uygun düşmeyeceği tartışmasızdır.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmelerde direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen ilke ve esaslar çerçevesinde bozulması gerektiği yönünde ileri sürülen görüş, açıklanan nedenle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

Sonuç itibariyle direnme kararının açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekir.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun’un 440/III-3. maddesine göre karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 19.12.2019 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nda bulunan 19 üyenin 13'ü DEĞİŞİK BOZMA, 6'sı ise BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.