DAVALININ TİCARİ DEFTERLERİNDE YER ALMAYAN FATURALAR YÖNÜNDEN İCRA İNKAR TAZMİNATINA HÜKMEDİLEMEZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


09 May
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/15-495
KARAR NO   : 2020/904

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                         : 03/03/2015
NUMARASI                 : 2014/1191 - 2015/237
DAVACI                       : YNK Mimarlık İnşaat Dekorasyon Tur. San. Tic. Ltd. Şti. vekilleri Av. A.Ç.,
                                       Av. A.Ç.
DAVALI                        : AST İnşaat Turizm Taah. Tic. ve San. A.Ş. vekilleri Av. M.T., Av. O.O.

1. Taraflar arasındaki asıl davada “itirazın iptali”, birleşen davada “itirazın iptali ve alacak” istemlerinden dolayı yapılan yargılama sonunda, Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesince asıl davada karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davanın kısmen kabulüne ve davanın açılmamış sayılmasına ilişkin verilen kararın asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 15. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü.

I. YARGILAMA SÜRECİ

Asıl Davada Davacı İstemi:

4. Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirketin sahibi olduğu M.P. Otelinin inşaatında başlangıçta yüklenici olan Z. Taahhüt İnşaat ve Ticaret A.Ş.'nin taşeronu olarak inşaat işlerini 10.02.2006 tarihli sözleşme ile yaptığını, daha sonra davalı işveren ve dava dışı yüklenicinin isteği ile doğrudan yüklenici olarak çalıştığını ancak mevcut taşeronluk sözleşmesi şartlarının müvekkili ile işveren arasında uygulanacağına dair 21.07.2008 tarihli sözleşmenin devrine ilişkin protokolü imzaladıklarını, protokolün 1 nolu ekinde müvekkilinin yükleniciden kalan bakiye 309.860,51 TL alacağını işveren davalının üstlendiğini, taşeronluk sözleşmesine göre bu miktardan teminat kesintileri yapıldıktan sonra ödenmesi gereken rakam 230.514,38 TL olup, bunun üzerindeki 79.346,13 TL'nin ise sözleşme gereği kesin kabul ile istenecek meblağ olduğunu, devir sonrası ödenmesi gereken bedel ödenmediği gibi söz konusu işlerin kesin kabulleri 16.12.2008 tarihinde yapılmış olmasına rağmen kesinti tutarı olan miktarın da ödenmediğini, ayrıca bu devir sonrasında da müvekkili tarafından çeşitli imalatlar yapıldığını, bunlara ait hakedişlerin düzenlenerek karşılıklı geçici kabullerinin yapıldığını ve bu hakedişlere ait faturaların düzenlendiğini, sonrasında 16.12.2008 tarihi itibari ile işlerin kesin kabulü yapılarak taraflar arasında kesin kabul protokolü imzalandığını, düzenlenen her hakedişte sözleşme gereği kesintiler yapıldığını, kesinti tutarlarının kesin kabule bağlı olan kısımlarının davalı uhdesinde kaldığını, davalının yaptığı ödemeler düşüldükten sonra bakiye bedellerin ödenmesi için davalıya karşı ilamsız icra takipleri başlatıldığını, bu takiplerden Antalya 3. İcra Dairesinin 2009/1.71 E. sayılı dosyasında önceki yükleniciden devralınan 309.860,51 TL'nin kesin kabule bağlı olan kesintiler dışında kalan ve muaccel olan 230.514,38 TL'nin talep edildiğini, Antalya 3. İcra Dairesinin 2009/1.77 E. sayılı dosyasında devir tarihinden sonra müvekkilinin davalıdan olan hakedişlerini içeren 238.960,95TL’nin talep edildiğini, Antalya 3. İcra Dairesinin 2009/1.74 E. sayılı dosyasında da müvekkilinin hakedişlerinden kesin kabule kadar davalının uhdesinde kalan kesinti tutarı 127.924,48 TL’nin talep edildiğini, davalı tarafından bu borçlara mahsuben 200.000 TL ödeme yapıldığını, fakat icra takiplerine haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek davalının itirazlarının iptaline icra takiplerinin devamına ve %40 oranından az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.

Birleşen Davada Davacı İstemi:

5. Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde; asıl davada yer alan iddialar tekrar edilmek suretiyle müvekkilinin taşeronluk ve daha sonra yüklenici olarak davalı şirketin işlerini yaptığını ve hakediş sahibi olduğunu, bu hakedişlerin ödenmemesi üzerine Antalya 3. İcra Dairesinin 2009/1.71 E., 2009/1.74 E. ve 2009/1.77 E. sayılı icra dosyalarında icra takibi başlattıklarını ancak bu icra takiplerine yapılan itiraz üzerine itirazın iptali için Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/2.9 E. sayılı dosyasında dava açtıklarını, eldeki davanın konusu olan Antalya 2. İcra Dairesinin 2009/24.13 E. sayılı icra dosyasındaki alacağın da taraflar arasında imzalanan taşeronluk ve yüklenici ilişkisinden kaynaklanan alacak olduğunu, ayrıca davalıya kesilen 06.10.2009 tarihli 21.240 TL bedelli faturaya konu işlerin de davalı tarafından ödenmediğini ileri sürerek Antalya 2. İcra Dairesinin 2009/24.13 E. sayılı icra dosyasına yapılan itirazın iptaline ve icra takibinin devamına, alacağın %40’ı oranından az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, alacak davasına konu 21.240 TL’nin de davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Asıl ve Birleşen Davada Davalı Cevabı:

6. Asıl ve birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde; Antalya 2. İcra Dairesinin 2009/24.13 E. sayılı icra takibine konu alacağın müvekkilinin onayına sunulmayan ve imzalanmayan 33 ve 34 nolu hakediş ve fatura alacağına dayandığını, hakedişler müvekkili tarafından kabul edilmediğinden ödeme yükümlülüğü bulunmadığını, taraflar arasında kesin kabul tutanağının 16.12.2008 tarihinde imzalandığını, icra takibine konu 33 nolu hakedişin 19.12.2008 tarihinde, 34 nolu hakedişin ise 31.12.2008 tarihinde düzenlendiğini, kesin kabul tarihinden sonra ek imalat yapılmadığından usulsüz hakediş alacağına itirazlarının kabulünün gerektiğini, Antalya 3. İcra Dairesinin 2009/1.77, 2009/1.71 ve 2009/1.74 E. sayılı takip dosyalarında ise icra takibinin 12.01.2009 tarihinde başladığını ve müvekkili tarafından yapılan ödemeler nedeniyle icra takiplerine itiraz edildiğini, taraflar arasında imzalanan devir sözleşmesine göre müvekkili şirketin 309.860,51 TL borç devrini 21.07.2008 tarihinde imzaladığını ve bu tarihten sonra davacıya toplam 943.187,73 TL ödeme yapıldığını, bu ödemelerin beyan edilmeyerek itiraz iptalinin talep edildiğini, müvekkilinin davacıya borcunun bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme Kararı:

7. Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30.11.2011 tarihli ve 2009/2.9 E., 2011/463 K. sayılı kararı ile; davalı vekili her ne kadar talep edilen alacaklarının kesin kabulünün yapılmadığı ve keşif yapılarak kesin hesabın çıkartılması gerektiğini savunmuşsa da, davalı temsilcisinin de imzaladığı ve davalı tarafça itiraz edilmeyen hakedişler, kesin kabul tutanağı, davacı tarafından düzenlenen ve davalı tarafça da kabul edilerek ticari defterlerine işlenen faturalar ve davalı tarafça imalatlara ilişkin herhangi bir itiraz da bulunmaması karşısında taraflar arasında imzalanan devir sözleşmesiyle de alacak kısmen belirlenip kesinleştirilmiş bulunduğundan davalı vekilinin yeniden keşif yapılarak kesin hesap çıkartılması yönündeki savunmasına itibar edilmediği gerekçesiyle davacı tarafından takibe konulan sadece asıl alacaklar göz önüne alındığında, bu alacaklardan davalı tarafından takipten ve davadan sonra yapılan ödeme miktarları mahsup edildiğinde, asıl dava yönünden dava tarihi itibari ile talep edilebilir bakiye asıl alacak tutarının 332.877,23 TL olduğu, bu miktar da davanın açılmasından sonra ödendiğinden asıl dava yönünden davanın konusu kalmadığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına ancak asıl alacak miktarı üzerinden %40 oranında icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, birleşen Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/4.0 E. sayılı dosyası yönünden de davalının ödemeleri düştükten sonra davacının takip tarihi itibariyle bakiye asıl alacağının 49.700,44 TL olduğu ve bu miktar üzerinden davanın kabulü ile takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine ve asıl alacağın %40'ı oranında icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının birleşen davada kesin kabule bağlanmayan 21.240 TL imalat bedeli talebine ilişkin davayı takip etmediğinden işlemden kaldırıldığı ve üç aylık yasal süresi içerisinde yenilenmediğinden bu talebe yönelik davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

8. Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davada davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

9. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 10.07.2013 tarihli ve 2013/2837 E., 2013/4526 K. sayılı kararı ile;

“… E.Y. Turizm İnşaat Mühendislik Mimarlık Dekorasyon San. ve Tic. Ltd.Şti. ile Z. Taahhüt İnş. ve Tic. AŞ arasında yapılan 10.02.2006 tarihli sözleşme gereğince, davacı şirket alt yüklenici sıfatıyla davalı şirkete ait Antalya-Kundu mevkiinde Safisa İstanbul ve İ.P. Otel İnşaatı kapsamındaki duvar örülmesi ve Alseco sıva yapılması işinin yapılmasını yüklenmiştir. Bu sözleşme dava dışı Z. Taahhüt İnş. ve Tic. A.Ş, davalı şirket ve davacı şirket arasında yapılan 21.07.2008 tarihli ve “10.02.2006 tarih ve 103-Ş-014 sayılı sözleşmenin Devrine Dair Protokol” başlıklı sözleşme ile davacı şirkete devredilmiş; Z. Taahhüt İnş. ve Tic. A.Ş’nin 10.02.2006 tarihli sözleşmedeki tüm hak ve sorumluluklarının davalı şirkete devredildiği; 21.07.2008 tarihi itibariyle Z. İnşaat A.Ş ile davacı şirket arasındaki cari hesabın sıfırlanmış olduğu, 10.02.2006 tarihli sözleşme ve buna bağlı ek ve zeyilname sözleşmeler kapsamındaki varsa nakit teminat kesintileri de dahil olmak üzere ödenmemiş fatura bedellerinin yani hakediş bedellerinin davalı şirket tarafından ödeneceği kabul edilmiştir.

Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2009/4.0 Esas ve 2009/615 Karar sayılı hükümle birleştirilen dava ile eldeki davada; yüklenici davacı şirket, iş bedelinin tahsili istemiyle davalı şirket hakkında başlatılan asıl davada Antalya 3. İcra Müdürlüğü’nün 2009/1.71, 2009/1.77 ve 2009/1.74 takip sayılı icra dosyalarına; birleştirilen davada ise de Antalya 2. İcra Müdürlüğü’nün 2009/24.13 takip sayılı icra dosyasına takip borçlusu davalının vâki itirazlarının iptâline karar verilmesi istenmektedir.

Dava dosyası kapsamında davanın tarafları arasında yapılan başkaca sözleşme bulunmamaktadır.

Somut olayda uygulanması gereken 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 364. maddesi hükmü gereğince, kural olarak, yanlar arasındaki sözleşmede değişik bir düzenleme yapılmamışsa yüklenicinin iş bedeli, işin, iş sahibine teslimi zamanında istenebilir olur. Sözleşme konusu işin tamamlanmış olarak iş sahibine teslim edildiğini ve istenebilir olduğunu yüklenici; iş bedelinin tamamen ya da kısmen ödendiğini ya da istenebilir olmadığını yasal delillerle iş sahibi kanıtlamakla ödevlidir. Somut olayda, sözleşme konusu işin kesin kabulü de yapılmış olduğundan, davacının hakettiği istenebilir iş bedelinin, uzman teknik bilirkişi kurulu aracılığıyla, gerektiğinde yerinde keşif yapılarak “kesin hesap” çıkarılmak suretiyle belirlenmesi gerekir. Dava dosyası kapsamındaki bilirkişi raporları incelendiğinde; hüküm verilmesine yeterli olmadıkları gibi kesin hesabın çıkarılmasıyla da ilgili olmadıkları açıklıkla anlaşılmaktadır.

Dava ve takip konusu alacakların belirlenmesi, bilirkişi incelemesini gerektirdiği ve dolayısıyla davalı tarafından belirlenebilir olmadığı ve İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde öngörülen yasal koşullar oluşmadığı halde; mahkemece, davası kabul edilen alacaklar üzerinden icra takip alacaklısı davacı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilmiş olması da kabul şekli bakımından doğru olmamıştır.

Mahkemece yapılacak iş; davanın tarafları arasında başkaca sözleşme yapılmış ise taraflardan istenmesi ve gerektiğinde yerinde keşif yapılması, uzman teknik bilirkişi kurulu oluşturularak inceleme yaptırılması ve tarafların itirazlarını da cevaplandırır şekilde sözleşme konusu işin kesin hesabının çıkarılması, yüklenici davacının hakettiği belirlenecek iş bedelinden yasal delillerle kanıtlanan ödemelerin mahsubunun yapılması, 818 Sayılı Kanun'un 84. maddesi hükmünde öngörülen koşullarınca değerlendirilmesi suretiyle varılacak sonuca göre yanlar arasındaki uyuşmazlıkların sonuçlandırılmasından ibaret olmalıdır.

Eksik inceleme ve araştırmayla hüküm verilemez. Açıklanan sebeplerle karar bozulmalıdır…” gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.

Direnme Kararı:

10. Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 03.03.2015 tarihli ve 2014/1191 E., 2015/237 K. sayılı kararı ile; davada her iki taraf tacir olup, delil olarak ticari defter ve kayıtlara da dayandıkları, davacının eldeki davada dava konusu yapılan alacaklarının bir kısmının davalı ve önceki yüklenicinin de imzaladıkları sözleşmeden kaynaklanan ve sözleşmede davalı tarafça açıkça kabul edilen ve miktarı belli olan 309.860,51 TL önceki yüklenici alacağı, bir kısmının ise davalı yetkilisi tarafından imzalanan hakedişlerden kaynaklanan ve yine taraflarca kesin kabulü yapılan ve davacının keşide ederek davalıya tebliğ ettiği ve davalının da itirazsız defterlerine işlediği hakediş faturalarından kaynaklanan hakediş alacağı olduğu, kesin kabule bağlanmayan hakedişler yönünden davanın takip edilmediği ve sonrasında açılmamış sayılmasına karar verildiği, taraflar arasında davalının yaptığı ödemeler konusunda herhangi bir ihtilafın bulunmadığı, davacının yaptığı imalatların kesin hakedişlerinin bizzat davalı tarafça imzalandığı, faturası keşide edilerek tebliğ edildiği ve davalı tarafından herhangi bir itiraza uğramaksızın kabul edilerek defterlere işlendiği, davalının hakedişler ve kesin kabul tutanağı konusunda meşruhatlı davetiye ile usulüne uygun olarak isticvap edildiği, duruşmaya gelerek herhangi bir itirazda da bulunmadığı ve bunun sonucu olarak hakedişleri ve kesin kabul tutanağını kabul etmiş sayıldığı, gerek yapılan imalat tutarı ve gerekse de karşılığında yapılan ödeme tutarı net ve ihtilafsız olmakla yeni bir keşif ve kesin hesap çıkartılmasına gerek olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

11. Direnme kararı süresi içinde asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;

a- Davacının iş bedeli alacağının tespiti için taraflar arasında imzalanan sözleşmeler kapsamında gerekirse keşif de yapılarak kesin hesabın çıkarılması için bilirkişi raporu alınmasının gerekip gerekmediği,

b- Talep edilen alacak miktarının likit olup olmadığı burada varılacak sonuca göre kabul edilen alacak miktarı üzerinden icra inkâr tazminatına hükmedilmesinin yerinde olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen yukarıda tespit edilen uyuşmazlıklar yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılması gerekmektedir.

a. Davacının iş bedeli alacağının tespiti için taraflar arasında imzalanan sözleşmeler kapsamında gerekirse keşif de yapılarak kesin hesabın çıkarılması için bilirkişi raporu alınmasının gerekip gerekmediği ile ilgili uyuşmazlık yönünden;

14. Öncelikle eser sözleşmesine ilişkin yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.

15. Dava tarihinde yürürlükte olan ve uygulanması gereken mülga Borçlar Kanunu’nun (BK) 355. maddesinde eser sözleşmesi:

“İstisna bir akittir ki onunla bir taraf diğer tarafın vermeyi taahhüt ettiği semen mukabilinde bir şey imalini iltizam eder”

Şeklinde tanımlanmış;

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 470. maddesinde de eser sözleşmesi aynı doğrultuda ve fakat daha açık bir ifade ile “yüklenicinin bir eser meydana getirmesi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşme” olarak nitelendirilmiş, sözleşmenin tarafları yüklenici ve iş sahibi olarak isimlendirilmiştir.

16. Sözleşmeye ilişkin bu temel unsurlar yanında her sözleşme türünün kendine özgü unsurları bulunmaktadır. Eser sözleşmesinin de kendine özgü olan iki temel unsuru vardır. Bunlar eser ve bedeldir. Bu sözleşme ile bir taraf (yüklenici) istenen özellikle sonucu (eser) meydana getirmeyi, diğer taraf (iş sahibi) ise bu çalışma karşılığında ivaz ödemeyi (bedel) üstlenmektedir. İş sahibinin ödeme borcu 818 sayılı BK’nın 364. maddesi uyarınca teslim zamanında muaccel hale gelir.

17. Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Davacı ile dava dışı yüklenici Z. Taahhüt İnş. ve Tic. A.Ş. arasında yapılan 10.02.2006 tarihli sözleşme uyarınca, davacı şirket taşeron sıfatıyla davalı şirkete ait otel inşaatı kapsamında, duvar örülmesi ve alseco sıva yapılması işinin yapılmasını üstlenmiştir.

18. Bu sözleşme, dava dışı Z. Taahhüt İnş. ve Tic. A.Ş. davacı ve davalı şirket arasında yapılan 21.07.2008 tarihli ve “10.02.2006 tarih ve 103-Ş-014 sayılı sözleşmenin Devrine Dair Protokol” başlıklı sözleşme ile davacı şirkete devredilmiş; Z. Taahhüt İnş. ve Tic. A.Ş.’nin 10.02.2006 tarihli sözleşmedeki tüm hak ve sorumluluklarının davalı şirkete devredildiği, 21.07.2008 tarihi itibariyle Z. Taahhüt İnş. ve Tic. A.Ş. ile davacı şirket arasındaki cari hesabın sıfırlanmış olduğu, 10.02.2006 tarihli sözleşme ve buna bağlı ek ve zeyilname sözleşmeler kapsamındaki varsa nakit teminat kesintileri de dahil olmak üzere ödenmemiş fatura bedellerinin yani hakediş bedellerinin davalı şirket tarafından ödeneceği kabul edilmiştir.

19. Sözleşme konusu işlere ilişkin kesin kabul tutanağı ise 16.12.2008 tarihinde düzenlenmiştir.

20. Davacı tarafından asıl davada, Antalya 3. İcra Dairesinin 2009/1.71 E. sayılı dosyasında, dava dışı yüklenici şirketten devralınan 309.860,51 TL'nin muaccel olan 230.514,38 TL'sinin işlemiş faiziyle birlikte tahsilinin talep edildiği, Antalya 3. İcra Dairesinin 2009/1.74 E. sayılı dosyasında, kesin kabule kadar davalının uhdesinde kalan kesinti tutarı 127.924,48 TL’nin işlemiş faiziyle birlikte talep edildiği, Antalya 3. İcra Dairesinin 2009/1.77 E. sayılı dosyasında ise, sözleşmenin devrinden sonra davalı adına düzenlenen beş adet faturadan kaynaklanan toplam 238.960,95TL’nin işlemiş faiziyle birlikte tahsilinin talep edildiği anlaşılmaktadır.

21. Birleşen davada ise, davacı tarafından Antalya 2. İcra Dairesinin 2009/24.13 E. sayılı icra dosyasında iki adet faturadan kaynaklanan 96.321,55 TL alacağın işlemiş faiziyle birlikte tahsilinin istendiği, ayrıca davalı adına düzenlenen 06.10.2009 tarihli 21.240TL bedelli faturaya konu işlerin de bedeli talep edilmiştir.

22. Asıl davada, taraflar arasında imzalanan 21.07.2008 tarihli devir protokolünün 2. maddesi uyarınca mutabakata varılan ve davacı şirketin devraldığı 309.860,51 TL alacağın varlığı, taraflar arasında düzenlenen devir protokolü ve eki 21.07.2018 tarihli “Alacak Dekontu” ile sabittir.

23. Davalının ticari defterlerinin incelenmesine ilişkin 18.05.2010 tarihli bilirkişi raporuna göre, davalının cari hesap üzerinden hareketle kabul ettiği 309.860,51 TL alacağı ve diğer hakedişlere dayalı faturaları davacı adına alacak kaydettiği anlaşılmakta olup, taraflarca kesin kabulü yapılan ve davacının davalı adına düzenlediği ve davalının da itiraz etmeyerek kendi ticari defterlerine işlediği faturalardan kaynaklanan alacağı bulunduğu dikkate alındığında davalının asıl davada iptali talep edilen icra dosyalarına yönelik itirazı yerinde değildir. 

24. Birleşen davada ise, davacı tarafından Antalya 2. İcra Dairesinin 2009/24.13 E. sayılı icra dosyasında, 03.02.2009 tarihli ve 62.784,22 TL bedelli, 05.02.2009 tarihli ve 33.537,33 TL bedelli faturalardan kaynaklanan alacaklarına ilişkin ilamsız icra takibi başlatıldığı ancak 18.05.2010 tarihli bilirkişi raporunda, davalının ticari defterlerinin incelenmesinde söz konusu faturaların davalının ticari defter ve kayıtlarında yer almadığı anlaşılmakta olup, davacı tarafından icra takibine konu edilen bu iki fatura yönünden davacının alacaklı olup olmadığının belirlenmesi için gerekirse yerinde keşif de yapılarak uzman teknik bilirkişiden oluşacak bilirkişi heyetine inceleme yaptırılarak, davacının icra takibine konu iki faturadan dolayı alacaklı olup olmadığının belirlenmesi gerektiğinden birleşen dava yönünden mahkemece verilen direnme kararı yerinde değildir

b. Talep edilen alacak miktarının likit olup olmadığı burada varılacak sonuca göre kabul edilen alacak miktarı üzerinden icra inkâr tazminatına hükmedilmesinin yerinde olup olmadığı ile ilgili uyuşmazlık yönünden;

25. Uyuşmazlığın çözümü için icra inkâr tazminatına ve onun koşullarından biri durumundaki “alacağın likitliği” kavramına ilişkin olarak açıklama yapılmasında yarar görülmüştür.

26. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nın 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).

27. Yargıtay Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında 2004 sayılı İİK’nın 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak icra inkâr tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz.

28. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlarının bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2020 tarihli ve 2017/3-957 E., 2020/99 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.

29. Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Asıl davada icra takiplerine dayanak alacak miktarı davacı tarafından düzenlenen ve davalının ticari defterlerine işlenen faturalardan ve taraflar arasında imzalanan 21.07.2008 tarihli devir protokolünün 2. maddesi uyarınca mutabakata varılan ve davacı şirketin devraldığı 309.860,51 TL alacak miktarından kaynaklanmakta olup, asıl alacak miktarı davalı tarafından belirlenebilir ve likit nitelikte olduğundan davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesi yerindedir.

30. Birleşen davada ise; icra takibine dayanak faturalar davalının ticari defterlerinde yer almamakta olup, bu faturalar yönünden davacının alacaklı olup olmadığının belirlenmesi için bilirkişi incelemesi yapılmasının gerekmesi karşısında, birleşen davada talep edilen alacak miktarı likit ve belirlenebilir nitelikte olmadığının kabulü gerekir.

31. Hâl böyle olunca, asıl dava yönünden usul ve yasaya uygun olan direnme kararının onanması gerekir.

Birleşen dava yönünden ise tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Asıl dava yönünden, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

2- Birleşen dava yönünden, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

Aynı Kanun'un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 17.11.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.