DAVANIN GERİ ALINMASI DURUMUNDA GÖNDERİLECEK DAVETİYE İÇERİĞİNDE YASAL İHTARATA YER VERİLMELİDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


10 May
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/17-2635
KARAR NO   : 2020/906

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                         : 06/10/2015
NUMARASI                 : 2013/784 - 2015/737
DAVACI                       : Rct Varlık Yönetim A.Ş. vekili Av. H.G.
DAVALILAR                : 1- G. İnşaat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti vekili Av. Z.Y., 
                                      2- E.-. İnş.Tur. Gıda Mad. Müh. Pet. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti.,
                                      3- S.A., 4- A.T., 5- S. Ahşap Ürün İnş. Dek. Tic. San. Ltd. Şti.
                                      6- N.A., 7- G.A., 8- C.G.A.

1. Taraflar arasındaki “tasarrufun iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davacı (temlik alan) vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili 17.12.1999 harç tarihli dava dilekçesinde; davalı borçlular S.-K. Ahşap Ürün İnş. Dek. Tic. San. Ltd. Şti. ve Adnan Tecimer aleyhine icra takibi başlattıklarını, takip borçlusunun borcu karşılayacak malı bulunamadığını ileri sürerek borçlu Adnan’ın, dava konusu taşınmazı davalılar Sait ve Seyit Ahmet’e, onların da E-. İnşaat Turizm Maden Mühendislik Petrol İthalat İhracat San. ve Tic. Ltd. Şti.ye, bu davalının da davalı Girişimciler İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti.’ye satışına ilişkin tasarruflar ile taşınmazdaki işyerinin ve işyerindeki emtianın S.-K. Ahşap Ürün İnş. Dek. Tic. San. Ltd. Şti. tarafından devrine ilişkin tasarrufun iptalini talep etmiş; yargılama sırasında davalılar E-. İnşaat Turizm Maden Mühendislik Petrol İthalat İhracat San. ve Tic. Ltd. Şti. ve Girişimciler İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti. hakkındaki davayı ve taşınmazda bulunan menkul malların devrine ilişkin taleplerini atiye terk ettiklerini beyan etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı Sait A. ve Seyit Ahmet Akın vekili ile davalılar E-. İnşaat Turizm Maden Mühendislik Petrol İthalat İhracat San. ve Tic. Ltd. Şti. ve Girişimciler İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti. vekilleri cevap dilekçelerinde davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkeme Kararı:

6. Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 25.01.2001 tarihli ve 1999/ 659 E., 2001/633 K. sayılı kararı ile; 4672 sayılı Kanun’un 8/d maddesi gereğince mahkemenin görevsizliğine, dosyanın Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Dosya kendisine gönderilen Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesince 09.10.2003 tarihli ve 2002/274 E, 2003/706 K. kararı ile; başvuru yapılmadan resen gönderme işlemi yapılamayacağı gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş; hükmün davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 18.06.2004 tarihli ve 2004/1713 E., 2004/3439 K. sayılı kararı ile; “…devir kararı nitelendirilmesinde yanlışa düşülerek davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin yasaya uygun düşmemiştir…” gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir. Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.12.2004 tarihli ve 2004/530 E., 2004/678 K. sayılı kararı ile verilen direnme kararının davacı vekilince temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulunun 28.09.2005 tarihli ve 2005/15-473 E., 2005/530 K. sayılı kararı ile; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı bozulmasına karar verilmiştir.

7. Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 21.10.2010 tarihli ve 2006/211 E., 2010/688 K. sayılı kararı ile; taşınmaz ile ilgili davada taşınmazın satış bedeli ile gerçek değeri arasında fahiş fark bulunduğu ve davacı lehine İİK’nın 277 vd. maddelerindeki şartların oluştuğu ancak taşınmazın Sait A. ve Seyit Ahmet Akın A.’in ölümü üzerine mirasçıları tarafından elden çıkarıldığı, davanın bedele dönüştürüldüğü gerekçesi ile davalılar Sait A. ile davalı Seyit Ahmet Akın A. mirasçılarının takipteki miktar olan 7.739,00TL ile sorumlu tutulmalarına, davalılar S.-K. Ahşap Ürün İnş. Dek. Tic. San. Ltd. Şti., E-. İnşaat Turizm Maden Mühendislik Petrol İthalat İhracat San. ve Tic. Ltd. Şti. ile Girişimciler İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti. aleyhindeki davaların geri alınmış olduğu gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. 

Özel Daire Bozma Kararı:

8. Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı (temlik alan) vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 

9. Yargıtay 17. Hukuk Dairesince 27.05.2013 tarihli ve 2013/3918 E., 2013/7792 K. sayılı kararı ile; “… Dava, İİK. 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.

1- Tasarrufun iptali davalarında 3. kişinin borçludan satın aldığı malı elinden çıkarması ve satın alan dördüncü kişinin davaya dahil edilmemesi ya da davaya dahil edilmekle birlikte iyi niyetli olduğunun anlaşılması veyahut somut olayda olduğu gibi davaya dahil edilen 4. kişiler yönünden davaya devam edilmemesi durumunda İİK’nın 283/2 maddesi uyarınca bedele dönüşen davada üçüncü kişinin dava konusu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle sorumlu tutulması gerekir. Davacının verdiği dilekçe de davanın bedele dönüştürüldüğü vurgulanmış toplam alacağın faizi ile birlikte tahsili istenmiştir. Bu durumda mahkemece taşınmazın 3. kişiler Sait ve Seyit Ahmet tarafından elden çıkarıldığı tarihteki değerinin açık ve net bir şekilde, taşınmazın o tarihteki yapısal özellikleri de nazara alınarak belirlenmesi ve sonucunda davacı takibindeki alacak ve ferileri ile sınırlı olarak davanın kabulüne karar verilmesi yerine birbiri ile çelişkili, on katı aşkın şekilde farklı değerleri içeren bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden başka bir ifade ile yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

2- Borçlu S.-K. Ahşap Ürün İnş. Dek. Tic. San. Ltd. Şti. için davacı tarafından bir atiye terk mevcut olmadığı nazara alınmadan adı geçen borçlu hakkında da davanın atiye terk edilip bu yöne ilişkin tebliğin de yapılmış olduğunun kabulü ile yazılı şekilde karar verilmesi de isabetli değildir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

10. Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 06.10.2015 tarihli ve 2013/784 E., 2015/737 K. sayılı kararı ile; Özel Dairenin bir numaralı bozma kararına uyulmasına karar verilmiş; iki numaralı bozma gerekçesi yönünden ise; davacı tarafça dava dilekçesi ile, 343 nolu parselin davalılar Seyit Ahmet Akın A. ve Sait A.'a ilişkin 14.01.1998 tarihli tasarrufun ve S.k. Ahşap Ürün İnş. Dek. Tic. Ltd. Şti’nin işyeri ve işyerindeki emtianın değerine ilişkin iki ayrı tasarrufun iptali talebi ile dava açıldığı, bir başka deyişle davacı tarafın iki ayrı tasarrufla ilgili tasarrufun iptali talebi olduğu, birinci talebin 343 nolu parselin kefalet sözleşmesinden kaynaklanan borcun tahsilini engellemek amacı ile davalı Adnan Tecimer'ce davalılar Seyit Ahmet Akın A. ve Sait A.'a yapılan tasarrufun iptaline ilişkin, ikinci talebin ise genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcun tahsilini engellemek amacı ile asıl borçlu S.k. Ahşap Ürün İnş. Dek. Ltd.Şti işyerindeki menkul malların devrine ilişkin tasarrufun iptaline olduğu, 23.02.2010 tarihli duruşmada; davacı tarafa; davaya konu S.k. Ahşap Ürün İnş. Dek. Ltd. Şti'ne ait işyerinde devredilen eşyaların neler olduğu, kime hangi tarihte devredildiği, hangi tasarruf işlemlerinin dava konusu edildiği konusunda beyanda bulunmak üzere süre verildiği, davacı vekilince verilen 25.06.2010 tarihli dilekçe ile dava dosyası kapsamında kastedilen emtiaların taşınmazda bulunan menkuller olduğu, bu aşamada bunların neler olduğu ve hangi tasarruf işlemine konu edildiğinin tespit edilemediğinden taşınmazda bulunan menkul mallara ilişkin taleplerini atiye bıraktıklarının beyan edildiği, beyan dilekçesinin davalılar kısmında açık bir şekilde S.k. Ahşap Ürün İnş. Dek. Ltd. Şti'ne yer verildiği, bu durumda, davacı tarafça dava dilekçesi ile davaya konu edilen S.k. Ahşap Ürün İnş. Dek. Ltd. Şti'ne ait işyerindeki menkul mallarla ilgili S.k. Ahşap Ürün İnş. Dek. Ltd. Şti'ne aleyhine açılan davanın geri alınmadığından bahsedilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

11. Direnme kararı süresi içinde davacı (temlik alan) vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı S.k. Ahşap Ürün İnş. Dek. Tic. San. Ltd. Şti. aleyhine açılan davanın takipsiz bırakılıp bırakılmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

13. Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 277 vd. maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir.

14. Konunun açıklığa kavuşturulması için öncelikle kanunlardaki yasal düzenlemeler üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır.

15. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 185. maddesi;

“Kanunu Medenide tayin olunan haller mahfuz kalmak şartiyle dava ikamesi ile aşağıda gösterilen neticeler hasıl olur:

1- Müddeaaleyhin rızası olmaksızın müddei davasını takipten sarfınazar edemez.

2- Müddei, Müddeaaleyhin rızası olmaksızın davasını tevsi veya mahiyetin tebdil edemez.

Aşağıdaki madde hükmiyle davadan feragat veya ıslah bu hükümden müstesnadır.” hükmünü içermektedir.

16. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 185. maddesinin 1. fıkrasına göre davacı, davalının rızası olmaksızın davasını geri alamaz. 

17. Kanun davanın geri alınması için “davayı takipten sarfınazar etmek” deyimini kullanmaktadır. Bu terimi “davayı takipten vazgeçmek” şeklinde Türkçeleştirmek mümkün ise de, az sonra görüleceği gibi, davayı takipten vazgeçmek, davadan feragat (m. 91) ve davayı takipsiz bırakmak (m. 409) ile karıştırıldığından, kaynak Nöşatel Kanununda olduğu gibi, buna “davayı geri alma” denilmesi daha doğru olur.

18. Davayı geri almak, davadan feragatten farklıdır. Davayı geri alan davacı, bununla talep sonucundan, yani hakkının özünden feragat etmemekte, sadece davasını geri almakta ve onu ileride tekrar açabilme hakkını saklı tutmaktadır. Davacının davasını geri alabilmesi için davalının rızası şarttır (m.185/1) (Kuru, B.:Hukuk Muhakemeleri Usulü, Altıncı Baskı, Cilt II, İstanbul 2001, s.1680).

19. Davacı, davalının rızası (muvafakatı) ile davayı geri alabilir. Davalının rızasının açık (sarih) olması gerekir; zımnî muvafakat yeterli değildir (Kuru, s.1684).

20. Dava, davalının yokluğunda devam ediyorsa, davacının davasını geri almasına imkân yoktur: çünkü davalının buna açıkça muvafakat ettiğini (mahkemeye) bildirmesine imkân yoktur (Kuru, s.1685). Davayı geri alma talebinin ve buna muvafakatın mahkemeye karşı (dilekçe ile veya duruşmada tutanağa yazdırmak suretiyle) yapılması gerekir. Davalı davacının davayı geri almasına açık bir şekilde muvafakat ederse, mahkeme davanın esası hakkında bir karar vermez (Kuru, s.1686). Davanın geri alınması durumunda mahkemece "karar verilmesine yer olmadığına” kararı verilir. 

21. Burada davayı geri alan davacı, bununla davasını terk etmiş olmaktadır. Bu nedenle, mahkemenin (o zamana kadar edindiği kanaat gereğince, tarafların haklılık durumuna göre) haksız gördüğü tarafı, yargılama giderlerine (ve bu arada vekâlet ücretine) mahkûm etmesi gerekir (m. 425). Dava, hüküm verildikten sonra da (hüküm kesinleşinceye kadar, temyiz veya karar düzeltme aşamasında da) geri alınabilir. Bu hâlde, verilmiş (ve fakat henüz kesinleşmemiş) olan hüküm geçersiz (hükümsüz) olur (Kuru, s.1687).

22. Davalı davacının davayı geri almasına (açıkça) muvafakat etmezse, davaya devam olunur (Kuru, s.1688).

23. Davanın geri alınması, bu beyanın verildiği anda sonuç doğurur. Davanın geri alınması durumunda, dava hiç açılmamış sayılır, mahkemece geri alma anına kadar yapılan yargılamadaki oluşan kanaate göre haksız olduğu düşünülen tarafa vekâlet ücreti ve diğer yargılama giderleri yüklenir. Davacı, geri aldığı davasını ileride harçlarını yatırmak suretiyle tekrar açabilir.

24. Bununla birlikte davayı geri alma ile feragatin birbirine karıştırılmaması gerekir. 

1086 sayılı Kanun’un 91. maddesine göre; “Feragat, iki taraftan birinin neticei talebinden vazgeçmesidir.” Davadan feragat iki taraftan birinin (davacının) talep sonucundan (neticeî talebinden) vazgeçmesidir (m.91) (Kuru, B.:Hukuk Muhakemeleri Usulü, Altıncı Baskı, Cilt IV, İstanbul 2001, s.3544). Davadan feragat, davacının tek taraflı irade beyanı ile gerçekleşir. Dolayısıyla feragatin geçerli olması için mahkemenin ya da davalı tarafın bu beyanı kabul etmesine gerek bulunmamaktadır. Diğer bir anlatımla davadan feragat davalının muvafakatına bağlı değildir. Feragatte, davacı dava konusu yapmış olduğu haktan feragat etmektedir (vazgeçmektedir). Davacı, feragat etmiş olduğu davayı tekrar açamaz; açarsa, davalının kesin hüküm (m. 95, I; m. 237) itirazı ile karşılaşır ve (tekrar açılan) dava reddedilir (Kuru, s.3547). Feragat ile dava sona erer ve bu durumda mahkemece feragat nedeniyle davanın reddine karar verilir. Bununla birlikte davalı davayı bir vekil ile temsil etmiş ise davasından feragat eden davacı aleyhine vekâlet ücretine de hükmedilmesi gerekir. 

25. Kanun feragat (m. 91) ve davayı geri alma (davayı takipten sarfınazar etme, m. 185/1) için ayrı terimler kullandığı hâlde, uygulamada her zaman bu terim ayrılığına gereken dikkat gösterilmemekte, bu ise karışıklığa neden olmaktadır. Mesela feragat yerine “davadan vazgeçme” veya davayı geri almaya “davadan vazgeçme” ve feragata da “haktan vazgeçme” denildiği gibi, “dava hakkından feragat”, “esas haktan feragat” ve “davadan vazgeçme” terimlerinin birlikte kullanıldığına da rastlanmaktadır (Kuru, s.1681).

26. Öte yandan tam bu noktada HUMK’nın 409. maddesine de değinilmesi gerekmektedir. Bu madde;

“Oturuma çağrılmış olan tarafların hiçbiri gelmediği veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dava yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir.

Oturum gününün belli edilmesi için tarafların başvurması gereken hâllerde, gün tespit ettirilmemiş ise, son işlem tarihinden başlayarak bir ay geçmekle birinci fıkra hükmü uygulanır."

27. Yukarıdaki fıkralar hükmü gereğince dosyası işlemden kaldırılmış olan dava, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde taraflardan birinin dilekçe ile başvurması üzerine yenilenebilir. Yenileme dilekçesi, oturum, gün, saat ve yerini bildiren çağırı kâğıdı ile birlikte taraflara tebliğ olunur. Dava dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir ay geçtikten sonra yenilenirse yeniden harç alınır. Bu harç yenileyen tarafından ödenir ve karşı tarafa yüklenemez. Bu şekilde harç verilerek yenilenen dava, yeni bir dava sayılmaz. İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar açılmamış sayılır ve mahkemece bu hususta kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır. Birinci ve ikinci fıkralar gereğince işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilemeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi hâlde beşinci fıkra hükmü uygulanır. 

28. Görüldüğü üzere, HUMK’nın 409. maddesinde, dosyanın işlemden kaldırılma nedenleri sayılmıştır. Bu nedenlerden birisinin varlığı durumunda mahkeme, dava yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verir. Mahkemenin karar vermemiş olması durumunda dahi eğer nedenlerden birisi oluşmuş ise dosya işlemden kaldırılmış sayılır. Dosyanın işlemden kaldırılması kararı ile dava açılmamış sayılmaz. Bilakis dava üç ay süre (m. 409, III, V) ile derdest kalmakta devam eder. Bu nedenle mahkeme, dosyanın işlemden kaldırılması kararında yargılama giderleri (ve bu arada vekâlet ücreti) hakkında bir karar vermez. Yargılama giderleri (ve vekâlet ücreti), üç ay sonra verilecek davanın açılmamış sayılması kararında hüküm altına alınır. Dosyası işlemden kaldırılan dava üç ay süre ile derdest kalmakta devam ettiğinden, dosyanın işlemden kaldırılması kararı, aslında bir ara karar niteliğindedir (Kuru, s.4089).

29. Buradan da anlaşılacağı gibi, davayı geri alma, davayı takipsiz (veya müracaata) bırakma (m. 409) ile de karıştırılmamalıdır. Çünkü takipsiz bırakılan dava (üç ay daha) derdest kalmakta devam eder; oysa davanın geri alınması (ve mahkemenin bu nedenle davanın son bulduğuna karar vermesi ve bu kararın kesinleşmesi) ile dava derdest olmaktan çıkar. Davacının davasını takipsiz bırakması (takip etmemesi) davalının rızasına bağlı olmadığı hâlde, davalının rızası olmaksızın davacı davasını geri alamaz (m. 185) (Kuru, s.1683). Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 18.12.2018 tarihli ve 2015/21-1565 E., 2018/1946 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.

30. Yine aynı Kanun’un 425. maddesi; “İki taraftan birinin vefatı, davanın terki gibi bir sebeple hükme iktiran etmiyen davalara mütaallik masarifi muhakeme tahkikat hakimi tarafından takdir ve hükmolunur.” düzenlemesine yer vermiştir.

31. Diğer yandan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Davanın geri alınması” başlıklı 123. maddesinde; (1) Davacı, hüküm kesinleşinceye kadar, ancak davalının açık rızası ile davasını geri alabilir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/10 md.) Bu takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.” hükmü bulunmaktadır.

32. Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafın iki ayrı tasarrufla ilgili tasarrufun iptali talebi olduğu, birinci talebin 343 nolu parselin kefalet sözleşmesinden kaynaklanan borcun tahsilini engellemek amacı ile davalı Adnan Tecimer'ce davalılar Seyit Ahmet Akın A. ve Sait A.'a yapılan tasarrufun iptaline ilişkin, ikinci talebin ise genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcun tahsilini engellemek amacı ile asıl borçlu S.k. Ahşap Ürün İnş. Dek. Ltd. Şti işyerindeki menkul malların devrine ilişkin tasarrufun iptaline ilişkin olduğu, 23.02.2010 tarihli duruşmada; davacı tarafa; davaya konu S.k. Ahşap Ürün İnş. Dek. Ltd. Şti'ne ait işyerinde devredilen eşyaların neler olduğu, kime hangi tarihte devredildiği, hangi tasarruf işlemlerinin dava konusu edildiği konusunda beyanda bulunmak üzere süre verildiği, davacı vekilince verilen 25.06.2010 tarihli dilekçe ile dava dosyası kapsamında kastedilen emtiaların taşınmazda bulunan menkuller olduğu, bu aşamada bunların neler olduğunun ve hangi tasarruf işlemine konu edildiğinin tespit edilemediğinden taşınmazda bulunan menkul mallara ilişkin taleplerini takipsiz bıraktıklarının beyan edildiği, beyan dilekçesinin davalılar kısmında açık bir şekilde S.k. Ahşap Ürün İnş. Dek.Ltd. Şti'ne yer verildiği, söz konusu dilekçesinin 20.07.2010 tarihli celsede okunarak tekrar edildiği ve bunun üzerine davalıların davanın geri alınmasına açık rızalarının bulunup bulunmadığının tespiti bakımından adı geçen davalılara tebligat çıkarıldığı anlaşılmıştır. Diğer davalılara yapılan tebligata davanın geri alınması talebine muvafakat edip etmediklerinin bildirilmesi konusunda şerh düşülmüş ise de; adı geçen uyuşmazlık konusu davalıya çıkarılan tebligatta içerik sadece davacı vekili tarafından sunulan 25.06.2010 tarihli dilekçe olarak belirlenmiş olup, geri alma konusunda herhangi bir şekilde yasal ihtara yer verilmemiştir.

33. O hâlde her ne kadar davacı vekilinin 25.06.2010 tarihli dilekçe içeriğinden davalı S.k. Ahşap Ürün İnş. Dek. Tic. San. Ltd. Şti. adına açılan davanın geri alınarak takipsiz bırakılmak istendiği anlaşılmakta ise de, yapılan tebligatın içeriği, dosya kapsamı ve yargılama safahatından davalının geri alma konusunda açık bir muvafakatinin bulunmadığı, bu konuda sessiz kalmanın ise zımni kabul şeklinde, açık muvafakat olarak değerlendirilemeyeceği anlaşılmıştır. Bu durumda açık muvafakatin varlığından söz edilemeyeceğinden, davalı S.k. Ahşap Ürün İnş. Dek. Tic. San. Ltd. Şti. adına açılan davanın geri alınmasına karar verilemeyeceği de açıktır. Bu davalı hakkında da işin esasına yönelik olarak karar verilmelidir. Direnme kararı bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmalıdır.

34. Ne var ki, mahkemece uyulan kısım hakkında verilen karara yönelik olarak da temyiz itirazları bulunduğundan, bu kısma yönelik itirazların incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

IV. SONUÇ: 

Açıklanan nedenlerle;

1- Davacı (temlik alan) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıdaki değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

2- Uyulan kısma yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

Aynı Kanun'un 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 17.11.2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.