DAYI YEĞEN OLMAK VE BİRLİKTE YAŞAMAK HMK 203 HÜKMÜNDEKİ HISIMLIK KAVRAMINA GİRMEMEKTEDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


27 Haz
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
BAŞKANLIĞI

ESAS NO       : 2020/7558
KARAR NO    : 2021/2944

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 18. HUKUK DAİRESİ

TARİHİ                        : 27/06/2018
NUMARASI                 : 2017/2060 - 2018/1097
DAVACI                       : B.K. VEK. AV. M.B. VD.
DAVALI                       : G.M. VEK. AV. T.K.
İLK DERECE
MAHKEMESİ             : AKYAZI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

TARİHİ                       : 21/06/2017
NUMARASI                : 2015/527 - 2017/562

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y   K A R A R I

Davacı, yeğeni olan davalıya, taşınmazının kamulaştırma işlemlerini takip etmesi için vekalet verdiğini, ancak iradesi dışında vekaletnameye para çekme yetkisinin de eklenildiğini, maliki bulunduğu taşınmazın kamulaştırılması nedeniyle, dava dışı kurumca ödenen bedelin bankaya yatırıldığını, davalının vekaletnameyi kötüye kullanarak bankaya yatan parayı çekerek uhdesine geçirdiğini ileri sürerek 289.866,12 TL'nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, vekaletnameye binaen hesaptan çektiği kamulaştırma bedelini davacıya ödendiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.

İlk derece mahkemesince, tarafların dayı yeğen olmaları ve birlikte yaşamaları nedeniyle, HMK m. 203/1-b gereğince, davalı tanığının beyanı esas alınarak davalının bankadan tahsil ettiği bedeli davacıya ödediği gerekçesiye davanın reddine karar verilmiş; davacının istinaf başvurusu İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmadığından esastan reddedilmiştir. Karara yönelik davacı temyiz talebinde bulunmuştur.

1-Davacı, eldeki dava ile davalıya vekalet verdiğini, davalının anılan vekaletnameye istinaden bankadan çektiği kamulaştırma bedelini ödenmediğini ileri sürerek bu miktarın tahsilini istemiştir. İleri sürülüş şekli ve dayanılan olgular çerçevesinde, davacının bu davadaki alacak isteminin, vekilin hesap verme yükümlülüğüne aykırı davranması hukuksal nedenine dayandırıldığı açıktır. Gerçekten de vekil, vekaleti iyi bir surette ifa ile yükümlüdür. (B.K. md. 390/2) Başka bir ifade ile, müvekkilin kendisine verdiği görevi özen ve sadakatle ifa etmek yükümlülüğü altındadır. Öte yandan, müvekkilin talebi üzerine, yapmış olduğu işin hesabını vermekle, her ne nam ile olursa olsun, almış olduğu şeyi müvekkile tediye etmekle yükümlüdür. (B.K.md. 392/1) Vekilin hesap verme yükümlülüğüne, üçüncü kişilerden aldığı değerler evleviyetle dahildir. Vekilin hesap verme borcu, vekalet sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte doğup, işin vekil tarafından yürütülmesi sırasında ve sona ermesinde de devam etmektedir. Vekilin aldıklarını geri verme borcunda muacceliyet, vekilin hesap vermesi veya sözleşme ilişkisinin bitmesi ile başlar. (Bkz. Hukuk Genel Kurulunun 2011 tarih ve 2011/13-161 esas ve 2011/276 karar sayılı ilamı da bu yöndedir.) 

Somut olayda davacının davalıya vekaletname verdiği, davalının da bu vekaletnameye istinaden davacının hesabına yatan kamulaştırma bedelini çektiği sabittir.

 TBK 508. maddesi hükmünce, vekilin vekil edeninin adına veya yararına yaptığı tüm işlerden dolayı hesap verme yükümlülüğü gereği davalı vekil, kamulaştırma bedelini aldıktan sonra davacıya ödeme yaptığını ispatla mükelleftir. Başka bir deyişle, davada ispat yükü vekil olan davalıdadır. Nitekim ilk derece mahkemesi ve bölge adliye mahkemesinin kabulü de bu yöndedir.

Somut olayda uyuşmazlık; davalının, ödeme savunmasını, tanık delili ile ispat edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun “İspat Yükü” başlıklı 6. maddesinde; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” ifadesine yer verilmiştir.

Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.

6100 sayılı HMK m.189/3 maddesi (1086 sayılı HUMK mad. 287) "Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususla, başka delillerle ispat olunamaz." hükmünü amirdir. Aynı Kanunun m. 200/I maddesine göre (1086 sayılı HUMK mad. 288) senetle ispat kuralına göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrar ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin yapıldıkları zamanki miktar veya değeri kanunda öngörülen sınırı geçtiği takdirde senetle ispatlanması gerekir. 200/II (1086 sayılı HUMK mad. 289) maddesinde de “senetle ispat gereken hallerde karşı tarafın açık muvafakati ile tanık dinlenebileceği” hususları düzenlenmektedir. Yine Aynı Kanunun m. 201. maddesinde de (1086 sayılı HUMK mad. 290); "Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler …(2012 yılı için 2.500TL) liradan az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz." denilmekte; HMK’nın 203. .addesinde ise hangi hâllerde tanık dinlenebileceği açıklanmış olup,

"a) Altsoy ve üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemler.

b) İşin niteliğine ve tarafların durumlarına göre, senede bağlanmaması teamül olarak yerleşmiş bulunan hukuki işlemler.

c) Yangın, deniz kazası, deprem gibi senet alınmasında imkansızlık veya olağanüstü güçlük bulunan hallerde yapılan işlemler.

ç) Hukuki işlemlerde irade bozukluğu ile aşırı yararlanma iddiaları.

d) Hukuki işlemlere ve senetlere karşı üçüncü kişilerin muvazaa iddiaları.

e) Bir senedin sahibi elinde beklenmeyen bir olay veya zorlayıcı bir nedenle yahut usulüne göre teslim edilen bir memur elinde veya noterlikte herhangi bir şekilde kaybolduğu kanısını kuvvetlendirecek delil veya emarelerin bulunması hali." şeklinde düzenlenmiştir.

İlk derece mahkemesince, tarafların dayı yeğen olmaları ve birlikte yaşamaları nedeniyle, H.M.K m. 203/1-b gereğince işin niteliğine göre işin senede bağlanmamasının taraflar arasında teammül olduğu gerekçesiyle davalı tanığının beyanı esas alınarak davalının bankadan tahsil ettiği bedeli davacıya ödediği kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş ise de somut olayda taraflar arasında H.M.K'nın 203/1-a maddesinde öngörülen, senetle ispat kuralının istisnaları arasında sayılan hısımlık mevcut olmadığı gibi, yine davacı ile davalının birlikte yaşamasının H.M.K'nın 203/1-b maddesinde öngörülen istisna kapsamında kabul edilemeyeceği nazara alındığında davalı ödeme savunmasını ancak yazılı delil ile ispat edebilir. Mahkemece açıklanan bu hususlar gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371 inci maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 18/03/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan            Üye                 Üye                  Üye                     Üye
M. DUMAN       F. PINARCI     Ö. KERKEZ     M. GÜRKANLI    İ. KARA

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
BAŞKANLIĞI

ESAS NO       : 2021/3192
KARAR NO    : 2021/8847

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ

TARİHİ                        : 21/01/2021
NUMARASI                 : 2019/215 - 2021/131
DAVACI                       : H.Ü. VEK. AV. E.E.
DAVALILAR                : 1- F.A. (ÖLÜ),
                                       2- N.C. VEK.AV. H.Ç.
                                       3- S.K. VEK. AV. E.U.
                                       4- S.A. VEK.AV. İ. E.
İLK DERECE
MAHKEMESİ             : İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

TARİHİ                       : 19/06/2018
NUMARASI                : 2009/528 - 2018/190

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde alacak davasının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalılar Nermin C., Semiha K. ve Selahattin A.'ın istinaf başvurularının kısmen kabulü ile yeniden davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davalılardan Nermin C. vekili tarafından duruşmasız ve Semiha K. vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de; temyize konu edilen kararda dava değeri duruşma sınırının altında olduğundan, duruşma isteğinin miktar yönünden reddiyle temyiz isteklerinin incelemesinin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y   K A R A R I

Davacı;1996 yılında davalıların murisi olan dayısı Mustafa’dan kaba inşaat halinde 3.000 TL karşılığında daire satın aldığını, bedelini tanıklar huzurunda elden verdiğini, yakın akrabalık nedeniyle sözleşme yapılmadığını, daireye iyileştirmeler yaparak iskana hazır hale getirip mesken olarak kullanmaya başladığını, apartman inşaatı tamamlanmadan 1999 yılında dayısının vefat ettiğini, bu nedenle adına tescil ettiremediğini, dairenin 1996 yılından itibaren kendisi tarafından kullanıldığını, davalıların itirazlarının bulunmadığını, ancak ihtara rağmen tescile yanaşmadıklarını, davalılar Feride ve Selahattin imzalı belgede de dairenin kendisine ait olduğunun belirtildiğini ileri sürerek; dairenin tapusunun iptali ile adına tescilini, aksi takdirde ödediği bedelin ve iyiniyetli zilyet olarak yaptığı masrafların bilirkişilerce tespit edilerek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep etmiştir.

Davalı Selahattin: murislerinin davacıdan 3.000 TL'yi 2,5 yıl gibi bir sürede borç kaydı ile aldığını, ibraz edilen belgeyi muris tarafından verilen sözün yerine getirilmesi anlamında hibe etmek için imzaladığını, karşılığında bedel almadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Davalı Feride, isticvabında; okur yazar olmadığını, davacının ibraz ettiği senedi getirdikleri, kendisini kandırdıklarını ve parmak bastırdıklarını, oğlu Selahaddin’in senedi daha önce imzaladığını, eşi Mustafa A.’ın dairesini davacıya satmadığını, sadece davacıdan borç aldığını, ama kaç lira borç aldı onu da bilmediğini, çocuklarının borcu ödeyeceğiz beyanlarına rağmen davacının dairede bir süre oturduktan sonra çıktığını ve kiraya verdiğini beyan etmiş yargılaması sırasında 27/09/2017 tarihinde vefat etmiştir.

Davalılar Nermin ve Semiha; davacıya herhangi bir satış yapılmadığını, kendilerince bedel alınmadığını, ilgili taşınmazda davacının akrabalık ilişkisi gereği kiraya vermeden ikamet ettiğini, davacının ibraz ettiği protokolde imzalarının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemişlerdir.

İlk derece mahkemesince; tapu kaydı, tanık beyanları, davacı tarafından ibraz edilen protokol, keşif ve bilirkişi raporlarına göre davalılar murisince davacıdan 3.000 TL para alındığı, buna karşılık daire satışının vaadedildiği, tanık beyanlarının dava dilekçesini doğruladığı, ancak resmi şekil şartına uygun bir gayrimenkul şatış vaadi sözleşmesi bulunmadığı gerekçesiyle, tapu iptal ve tescil talebinin reddine, davacının verdiği paranın ve taşınmaza iyi niyetle yaptığı iyileştirmelerin güncel karşılığı olan 103.620 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılar Selahattin A., Semra K. ve Nermin C.'tan tahisline karar verilmiştir.

İlk derece mahkemesi kararına karşı, davalılar Selahattin A., Semra K. ve Nermin C. tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.

Bölge adliye mahkemesince; davacı tarafından ibraz edilen belgenin düzenlendiği tarihte yürürlükte olan HUMK'nın 297. maddesi uyarınca, okuma yazma bilmeyen davalı Feride yönünden bağlayıcı nitelikte olmadığı, davacının dava tarihi itibariyle taşınmazı kullanmaya devam etmesi nedeniyle taşınmaz tahliye edilmeden, yapılmış olan faydalı ve zorunlu giderleri talep edemeyeceği, dairenin bedeli yönünden yapılan değerlendirmede ise; tanık ifadeleri bir arada değerlendirilerek, davacının murise verdiği borç karşılığı dairenin devrinin yapılması konusunda şifahi anlaşma yapıldığı, bu anlaşmanın muris veya mirasçıları ile yapılmış olmasının sonuca etkili olmadığı, en geç murisin ölümünden sonra 1999 yılında mirasçıları ile yapıldığı, davaya dayanak belge, bir kısım mirasçılar tarafından imzalanmamış ise de davalı beyanı ve tanık anlatımlarının şifahi sözleşmeyi doğruladığı, davacının harici satım sözleşmesi gereğince ödediği bedeli davalılardan sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tahsil etmesine engel olmadığı gerekçesiyle, davacı tarafından yapılan masraf bedeli çıkarılarak davalıların istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında; davanın kısmen kabulü ile 80.340,00 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davalılardan Semra K. vekili ile Nermin C. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

6100 sayılı HMK'nın189/3 maddesi (1086 sayılı HUMK mad. 287); "Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususla, başka delillerle ispat olunamaz." hükmünü amirdir. Aynı Kanunun 200 maddesine göre (1086 sayılı HUMK mad. 288); bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrar ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin yapıldıkları zamanki miktar veya değeri kanunda öngörülen sınırı geçtiği takdirde senetle ispatlanması gerekir. Senetle ispat gereken hallerde karşı tarafın açık muvafakati ile tanık dinlenebilir. Yine Aynı Kanun'un 201. maddesinde de (1086 sayılı HUMK mad. 290); "Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler … 2.500TL liradan az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz." denilmekte; takip eden HMK’nın 203. maddesinde ise hangi hâllerde tanık dinlenebileceği açıklanmış olup,

"a) Altsoy ve üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemler.

b) İşin niteliğine ve tarafların durumlarına göre, senede bağlanmaması teamül olarak yerleşmiş bulunan hukuki işlemler.

c) Yangın, deniz kazası, deprem gibi senet alınmasında imkansızlık veya olağanüstü güçlük bulunan hallerde yapılan işlemler.

ç) Hukuki işlemlerde irade bozukluğu ile aşırı yararlanma iddiaları.

d) Hukuki işlemlere ve senetlere karşı üçüncü kişilerin muvazaa iddiaları.

e) Bir senedin sahibi elinde beklenmeyen bir olay veya zorlayıcı bir nedenle yahut usulüne göre teslim edilen bir memur elinde veya noterlikte herhangi bir şekilde kaybolduğu kanısını kuvvetlendirecek delil veya emarelerin bulunması hali." şeklinde düzenlenmiştir.

Ayrıca; senedin kesin delil sayılabilmesi için borç altına giren kimse tarafından imza edilmiş olması gerekir.

Kural bu olmakla beraber imza atmaya muktedir olmayan veya okuma yazma bilmeyen bir kimse, imza yerine parmak izi kullanabilir. Yalnız senetteki parmak izinin borçluya aidiyeti ve bizzat borçlu tarafından basıldığının ihtiyar heyetince ve o yerde tanınmış iki tanık tarafından onaylanması lazımdır (HUMK. Md 297 madde).

Bu maddede öngörülen şeklin amacı, senet muhtevasının borçlu tarafından bilinmesini sağlamaktır. Yasa koyucu bu yolla okuma yazma bilmeyen bir kimsenin içeriğini bilmediği bir belge ile borç altına sokulması tehlikesinden korunmasını sağlamak istemiştir (HGK. nun 05.04.1995 günlü ve 1994/2-635 E. 1995/270 K. sayılı ilamı).

Somut olayda; davacının, davalıların murisi olan dayısından bedelini ödeyerek taşınmazı satın aldığını iddia ettiği, iddiasına dayanak teşkil eden belgede davalılar Nermin ve Semiha’nın imzalarının bulunmadığı, davalılar Nermin ve Semiha’nın taşınmaz satışını inkar ettikleri, yargılama sırasında vefat eden Feride’nin ise parmak izinin bulunduğu görülmektedir.

İlk derece ve bölge adliye mahkemelerince, tarafların dayı yeğen olmaları dikkate alınarak, tanık beyanlarına göre şifahi sözleşme yapıldığına yönelik belirleme yapılmış ve bedelin ödenerek taşınmazın satın alındığı kabul edilerek güncellenmiş miktara hükmedilmiş ise de, somut olayda taraflar arasında HMK'nın 203/1-a maddesinde öngörülen, senetle ispat kuralının istisnaları arasında sayılan hısımlık mevcut olmadığı, davalı Feride’nin ise usulüne uygun onaylanmış parmak izinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Buna göre, bölge adliye mahkemesince; davacının ibraz ettiği belgede davalılar Nermin ve Semiha’nın imzalarının bulunmadığı, diğer bir anlatımla davaya konu işleme taraf olmadıkları, yargılama sırasında vefat eden okuma yazma bilmeyen anneleri Feride yönünden belgenin HUMK'nın 297. madde uyarınca bağlayıcı olmadığı, dayı-yeğen arasındaki işlemlerin miktar itibariyle tanık beyanlarıyla ispatlanamayacağı gözetilerek, davalılar Nermin ve Semiha yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, tanık beyanları esas alınarak yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar Semra K. ile Nermin C.’ın temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK'nın 371. maddesi uyarınca bölge adliye mahkemesi kararının BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, aynı Kanun'un 373/2 maddesi uyarınca dosyanın kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 22/09/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan            Üye                 Üye                  Üye              Üye
M. DUMAN       A. ÇOLAK      Ş. BOZER       M. ÖZER      F. TEMEL