DEĞERLEMENİN YAPILDIĞI TARİH BELİRTİLMEZ İSE İKİ YILLIK SÜRE KEŞİF TARİHİNDEN İTİBAREN BAŞLATILAMAZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


23 Mar
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2020/5971
KARAR NO    : 2020/8335

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ          :
 İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
TARİHİ                    : 07/07/2020
NUMARASI             : 2019/1547 - 2020/1405
DAVACI                   : Borçlular : İ.D., S.D., Ş. Oto. Ve Teks. San. Tic. Ltd.
DAVALI                   : Alacaklı   : T.H. Bankası A.Ş.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkikinin borçlular tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi Armağan Keskin Sarıbaş tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Şikayetçi borçluların ihalenin feshi istemi ile icra mahkemesine başvurdukları, ilk derece mahkemesince, şikayetin reddi ile % 10 para cezasına hükmedildiği, borçluların istinaf yoluna başvurması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince; istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği görülmüştür.

İİK'nun 128/a-2. maddesinde; "Kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıl geçmedikçe yeniden kıymet takdiri istenemez" hükmüne yer verilmiştir. Hukuk Genel Kurulu'nun 26.02.1992 tarih ve 1992/4-70 E. - 1992/130 K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere, İİK'nun 128. maddesinde öngörülen iki yıllık sürenin başlangıcı, sonradan kesinleşmesi koşulu ile kıymet takdirinin fiilen yapıldığı keşif tarihidir.

Kıymet takdirine itiraz davası; İİK'nun 128/a maddesinde düzenlenmiş olup, icra müdürlüğünce satışa konu malın bilirkişi marifetiyle yaptırılan değer tespitinin yerinde olmadığına yönelik bir şikayettir. Bu şikayette ilgili, müdürlükçe yaptırılan değer tespitinin yerinde olmadığı, malın belirlenen değerinin gerçek kıymetini yansıtmadığı iddiasıyla mahkemeye başvurmaktadır. Mahkemece yapılacak iş; icra müdürü tarafından belirlenen değerin taşınmazın gerçek değerini yansıtıp yansıtmadığı, bir başka ifadeyle memur işleminin doğru olup olmadığını denetlemektir. Dolayısıyla mahkeme, oluşturduğu bilirkişi kurulu ile, icra müdürünün kıymet takdiri yaptırdığı tarih itibariyle taşınmazın değerini belirleyerek memur işlemini denetler. Bu itibarla; mahkemece görevlendirilen bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, değerlemenin yapıldığı tarih açıkça belirtilmediği sürece, kıymet takdirine itiraz davasındaki keşif tarihinin, İİK’nun 128/a-2 maddesinde düzenlenen 2 yıllık sürenin başlangıç tarihi olarak kabulü mümkün olmadığı gibi, bu yöntem şikayet işleminin ruhuna da uygun düşmeyecektir.

Somut olayda, ihaleye konu taşınmazların kıymet takdiri işleminin, icra müdürlüğünce 06.06.2016 tarihinde yaptırıldığı, borçluların taşınmazlara takdir olunan değerin gerçek değerinin altında olduğunu ileri sürerek kıymet takdirine itiraz etmeleri üzerine, İstanbul Anadolu 10. İcra Hukuk Mahkemesinin 16.03.2018 tarih ve 2017/30 E. - 2018/154 K. sayılı dosyasında şikayetin kabulüne karar verildiği görülmüştür. Mahkemece hükme esas alınan 03.08.2017 tarihli ek raporda (ve 05.06.2016 tarihli kök raporda) bilirkişiler tarafından hangi tarih itibari ile değerleme yapılmış olduğu açıkça belirtilmemiş olup, borçlular tarafından icra müdürlüğünce alınan 06.06.2016 tarihli rapora itiraz edildiğinden iki yıllık süre, icra müdürlüğünce aldırılan rapordaki değerleme tarihi olan 06.06.2016 tarihinden başlayacağından, satış tarihi olan 12.09.2018 günü itibariyle İİK'nun 128/a-2. maddesinde öngörülen iki yıllık süre geçmiştir.

Bu durumda, kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı 06.06.2016 tarihinden itibaren iki yıldan fazla süre geçtikten sonra ihale gerçekleştirilmiş olmakla ve bu hususun re'sen gözetilmesi gerektiğinden, ilk derece mahkemesince ihalenin feshine karar verilmesi yerine, istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Borçluların temyiz istemlerinin kabulü ile yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/1. maddesi uyarınca, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin istinaf talebinin esastan reddine ilişkin 07.07.2020 tarih, 2019/1547 E. - 2020/1405 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA ve İstanbul Anadolu 13. İcra Hukuk Mahkemesinin 27.12.2018 tarih, 2018/784 E. - 2018/871 K. sayılı kararının BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesi'ne, kararın bir örneğinin de, Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, 08/10/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan             Üye                 Üye                 Üye             Üye
A. TUNCAL       B. AZMAN      M. ÇAMUR      İ. YAVUZ     A. AYAN

İÇTİHAT YORUMU : “Yargıtay kararlarında da iki yıllık sürenin, kıymet takdiri bedelinin aynı çıkması veya talebin reddi halinde icra dairesince belirlenen tarihin [Y. 12. HD. 08.10.2015, 20340/23630; Y. 12. HD. 21.02.2014, 562/4878]; talebin kabul edilip kıymetin icra mahkemesi tarafından belirlenmesi halinde ise, icra mahkemesince yaptırılan keşif tarihinden itibaren başlayacağı [Y. 12. HD. 21.01.2014, 2013/35322 E. - 2014/1325 K.; Y. 12. HD. 07.05.2013, 11887/17560] belirtilmektedir. Bize göre de kıymet takdirine karşı şikâyet yoluna başvurulması halinde iki yıllık süre, kıymet takdiri bedelinin aynı çıkması veya talebin reddi halinde icra dairesince belirlenen tarih; talebin kabul edilip kıymetin icra mahkemesi tarafından belirlenmesi halinde ise, icra mahkemesince yaptırılan keşif tarihinden itibaren başlamalıdır.” (BORAN GÜNEYSU, Nilüfer, İcra Hukukunda Taşınmazların Kıymet Takdiri, Ankara, 2020, s. 209, 210)

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2020/6924
KARAR NO    : 2020/8959

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ          :
 İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
TARİHİ                    : 15/05/2020
NUMARASI             : 2020/369 - 2020/729
DAVACILAR           : Borçlular : N.B., A. İnş. Yapı Market Hafriyat Müh. Tur. Emlak Taşımacılık İth İhr
                                                   San Ve Tic Ltd. Şti.
DAVALI                   : Alacaklı   : A. İnş. Ltd. Şti.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi Deniz Kayabaşı tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Şikayetçi borçluların, ihalenin feshi istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, icra mahkemesince; davanın reddine hükmedildiği, şikayetçi borçluların istinaf yoluna başvurması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince; istinaf başvurusunun kabulü ile; mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulü ile 15.10.2015 tarihli ihalelerin ayrı ayrı feshine dair karar verildiği, karara karşı alacaklının temyiz talebinde bulunduğu görülmüştür.

İİK'nun 128/a-2. maddesinde; "Kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıl geçmedikçe yeniden kıymet takdiri istenemez" hükmüne yer verilmiştir. Hukuk Genel Kurulu'nun 26.02.1992 tarih ve 1992/4-70 E. - 1992/130 K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere, İİK'nun 128. maddesinde öngörülen iki yıllık sürenin başlangıcı, sonradan kesinleşmesi koşulu ile kıymet takdirinin fiilen yapıldığı keşif tarihidir.

Kıymet takdirine itiraz davası; İİK'nun 128/a maddesinde düzenlenmiş olup, icra müdürlüğünce satışa konu malın bilirkişi marifetiyle yaptırılan değer tespitinin yerinde olmadığına yönelik bir şikayettir. Bu şikayette ilgili, müdürlükçe yaptırılan değer tespitinin yerinde olmadığı, malın belirlenen değerinin gerçek kıymetini yansıtmadığı iddiasıyla mahkemeye başvurmaktadır. Mahkemece yapılacak iş; icra müdürü tarafından belirlenen değerin taşınmazın gerçek değerini yansıtıp yansıtmadığı, bir başka ifadeyle memur işleminin doğru olup olmadığını denetlemektir. Dolayısıyla mahkeme, oluşturduğu bilirkişi kurulu ile, icra müdürünün kıymet takdiri yaptırdığı tarih itibariyle taşınmazın değerini belirleyerek memur işlemini denetler. Bu itibarla; mahkemece görevlendirilen bilirkişi tarafından düzenlenen raporda ya da anılan mahkeme kararında, değerlemenin yapıldığı tarih açıkça belirtilmediği sürece, kıymet takdirine itiraz davasındaki keşif tarihinin, İİK’nun 128/a-2 maddesinde düzenlenen 2 yıllık sürenin başlangıç tarihi olarak kabulü mümkün olmadığı gibi, şikayet işleminin ruhuna da uygun düşmeyecektir.

Somut olayda, ihaleye konu taşınmazların kıymet takdiri işleminin, icra müdürlüğünce 25.07.2012 tarihinde yapıldığı, borçlu Necmi B.'ın taşınmaza takdir olunan değerin gerçek değerinin altında olduğunu ileri sürerek kıymet takdirine itiraz etmesi üzerine, Bodrum İcra Hukuk Mahkemesi’nin 26.12.2013 tarih ve 2013/369 E. - sayılı dosyasında şikayetin kabulüne karar verildiği görülmektedir. Mahkemece hükme esas alınan 27.11.2013 tarihli raporda bilirkişiler tarafından 25.10.2013 tarihi itibari ile değerlendirme yapılmış olduğunun açıkça belirtilmiş olduğu anlaşıldığından, iki yıllık süre, satışa esas alınan muhammen bedellerin kıymet takdirine itiraz davasında görevlendirilen bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, değerlemenin yapıldığı tarih açıkça belirtildiğinden, icra müdürlüğü değerlendirme tarihi olan 25.07.2012 tarihinden başlamayıp, bilirkişi raporunda belirtilen 25.10.2013 tarihinden başlayacağından, satış tarihi olan 15.10.2015 günü itibariyle İİK'nun 128/a maddesinde öngörülen iki yıllık süre geçmemiştir.

Bu durumda, kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı 25.10.2013 tarihinden itibaren iki yıllık süre geçmeden ihale gerçekleştirilmiş olup, bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak ihalenin feshine karar verilmesi isabetli değildir.

O halde, bölge adliye mahkemesince, ihalenin feshine gerektirecek kamu düzenine ilişkin başkaca bir fesih sebebi de bulunmadığından, borçluların yerel mahkeme kararına karşı istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esastan reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nin 15.05.2020 tarih ve 2020/369 E. - 2020/729 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/2. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 21/10/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan             Üye                 Üye                 Üye                Üye
A. TUNCAL       B. AZMAN      M. ÇAMUR      M. T. UYAR    A. AYAN

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2020/12-644
KARAR NO   : 2022/1478

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Ankara 8. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                         : 16/06/2020
NUMARASI                 : 2020/244 - 2020/312
DAVACI (BORÇLU)    : D. Yapı San. Tic. A.Ş. vekili Av. İ.E.A.
DAVALI (ALACAKLI) : V. T.A.O. Genel Müdürlüğü vekili Av. E.Y.
İHALE ALICISI           : R.E.Y. vekili Av. M.Ç.

1. Taraflar arasındaki "ihalenin feshi" isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, Ankara 8. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen şikâyetin reddine ilişkin karara karşı borçlu vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Ankara Bölge Adliye Hukuk Mahkemesi 19. Hukuk Dairesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararın borçlu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Ankara 8. İcra (Hukuk) Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. İNCELEME SÜRECİ

Borçlu İstemi:

4. Borçlu vekili şikâyet dilekçesinde; müvekkili aleyhine başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı icra takibinde taşınmazın üçüncü kişi Rıza Erkut Yurdemi’ye ihale edildiğini, ihale alıcısı tarafından süresi içerisinde nakdi teminat yatırılmadığını, ihaleye katılan sayısı ve pey süren sayısı nazara alındığında ihalede usulsüzlük olduğunun tespit edilebileceğini, ihaleye katılanlardan birçoğunun pey sürmediğini, sadece ihalenin yapılması için aranan çoğunluğu sağlamak için muvazaalı olarak hazır bulunduklarını, ayrıca ihale alıcısının idare tarafından 2011 yılında 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümleri çerçevesinde tüm ihalelerden men edildiğini, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 129. maddesi gereğince ihale bedelinin rüçhanlı alacağı ve satış masraflarını karşılamadığını, taşınmazın gerçek değerinin çok altında satıldığını, kıymet taktirine itirazlarının dikkate alınmadığını, satışa ilanına esas alınan kıymet takdir raporunun denetime uygun şekilde açık anlaşılır verilere dayalı olmadığından ilanda esas alınan bedelin de hatalı olduğunu, yanlış hesaplamalara dayanan rapor sebebi ile taşınmazın gerçek değerinin katbekat altında satış yapıldığını, Ankara Tepe Prime'da bulunan taşınmazın emsallerinin dahi rapora eklenmeksizin hazırlanan raporda tespit edilen değerin taşınmazın gerçek değerinin neredeyse 800.000 TL altında olduğunu, rayiç bedellerin tespiti için aktüerya bilirkişisinden yeniden rapor alınması gerektiğini, kıymet takdirinin usulsüz tebliğ sebebiyle kesinleşmediğini, kıymet takdiri kesinleşmeden satış kararı verildiğini, usulsüz tebligatlar nedeniyle icrai işlemler kesinleşmeden satış yapıldığını, şartnamenin münderecatında yazılı bilgilerin eksik olduğunu, taşınmazın kullanım amacı, ekonomik getirileri ve üzerindeki ipotek şerhinin belirtilmediğini, İİK’nın 126. maddesi ihlal edilerek tüm ilgiler haberdar edilmeksizin yapılan satış işleminin usulsüz olduğunu, İİK’nın 123. maddesi gereğince satış talebinden itibaren iki ay içerisinde satış yapılmadığını, İİK’nın 150/e maddesine göre satış isteme süresinin geçtiğini, dosyada her borçlu için ayrı ayrı ve kendi hukukî sorumluluğuna göre düzenlenmiş icra emri, kıymet takdiri raporu vs. olmaksızın usule aykırı işlemlere göre yapılan tebligatların geçerli kabul edildiğini, borçlu ile müşterek sorumlu kefillerin kefalete konu borcun takibinden haberdar edilmeleri gerektiğini, İİK’nın 127. maddesine göre müşterek borçlu, ipotek sözleşmesinin kefillerine tebligat yapılmaksızın satış yapıldığını, icra emri ve kıymet takdirinin taşınmaz maliki D. Yapı A.Ş.’ye ve ipotek borçlusu Mehmet Serdar D.’a usulüne uygun tebliğ edilemediğini, taşınmazın satışına dair gazete ilanı yapılmadığını ileri sürerek taşınmazın ihalesinin feshine karar verilmesini talep etmiştir.

Karşı Taraf Cevabı:

5. Alacaklı vekili cevap dilekçesinde; kıymet takdirinin Ankara 4. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 2017/384 E., 2017/713 K. sayılı kararı ile kesinleştiğini, şikâyet konusu ihalede İİK hükümlerinin uygulandığını, ihale alıcısının kamu ihalelerinden men edildiği iddiasının dinlenemeyeceğini, İİK’nın 150/e maddesi hükmüne göre süresinde satış talep edildiğini ve satış avansının yatırıldığını, İİK’nın 127. maddesine göre tüm ilgililere satış ilanının usulüne uygun olarak tebliğ edildiğini, icra dosyasında borçlu ve ipotek verenin D. Yapı A.Ş. olduğunu, Mehmet Serdar D. dosyada taraf olmadığından icra emrinin ve kıymet takdiri raporunun tebliği edilemeyeceğini, borçlu şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresine usulüne uygun olarak icra emrinin ve kıymet takdiri raporunun tebliğ edildiğini, satış hazırlığı sırasında şikâyet konusu yapılmamış işlemlerden dolayı ihalenin feshinin istenilemeyeceği belirterek şikâyetin reddini savunmuştur.

6. İhale alıcısı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin ihaleden önce icra müdürlüğünün banka hesabına teminat açıklaması ile nakit teminat yatırdığını ve bu hususun artırma tutanağına da yazıldığını, ihale alıcısının kamu ihalelerine katılmaktan men edildiği iddiasının ihalenin feshi sebepleri içinde yer almadığını, taşınmaz ipotekli takipte ihale edildiğinden satış isteyen takip alacaklısının rüçhanlı alacağını karşılamadığı iddiasının yerinde olmadığını, taşınmazın değerinin kıymet takdirine itiraz üzerine icra mahkemesince belirlendiğini, taşınmazın satışa esas değerinin düşük olduğu iddiasının hukukî dayanağının bulunmadığını, ihaleye oldukça fazla katılım olduğunu ve yarışma ortamının sağlandığını, borçlunun iddialarının yerinde olmadığını belirterek şikâyetin reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

7. Ankara 8. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 28.05.2019 tarihli ve 2019/341 E., 2019/482 K. sayılı kararı ile; ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takipte süresinde satış istendiği, kıymet takdirine yapılan itiraz üzerine Ankara 4. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 17.10.2017 tarihli ve 2017/384 E., 2017/713 K. sayılı kararı ile muhammen bedelin 2.000.000 TL olarak belirlendiği, icra müdürlüğü hesabına nakit teminatın yatırıldığının tutanakla belirtildiği, alıcının ihaleden men kararının kamu ihaleleri ile ilgili olduğu, ihale bedelinin satış masrafları ve muhammen bedelin %50'sinden fazla (1.710.000 TL) olduğu, satış ilanının borçlu vekiline tebliğ edildiği, mahkemenin 2019/155 E. sayılı dosyasında satışın durdurulması ve iptali şikâyetinin reddedildiği, takibin şekline göre kefile tebligat yapılmasının gerekmediği, satış ilanının Yeni Asır Gazetesi’nde ilan edildiği, re’sen yapılan incelemede de ihalenin feshini gerektirir bir neden görülmediği, ihaleye yeterli katılımın da olduğu gerekçesi ile şikâyetin reddi ile ihale bedelinin %10'u oranında para cezasının borçludan tahsili ile hazineye gelir kaydına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

8. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

9. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesinin 23.10.2019 tarihli ve 2019/2356 E., 2019/2427 K. sayılı kararı ile; borçlu tarafından her ne kadar diğer ilgililere tebligat yapılmadığı ileri sürülmüş ise de tebligatın usulsüzlüğü nedeni ile ihalenin feshini istemek hakkının sadece kendisine tebligat yapılmayan ilgilisine ait olduğu, ihalenin feshini isteyen şikâyetçinin kendisi dışındaki diğer ilgililere usulüne uygun tebligat yapılmadığını ileri süremeyeceği, kıymet takdir raporunun borçlu şirketin ticaret sicil müdürlüğünde kayıtlı adresine 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre 02.03.2017 tarihinde tebliğ edildiği, şirketlerin ticaret sicilde kayıtlı adreslerine Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesi hükümlerine göre yapılan tebligatlar açısından muhatabın adreste bulunmama nedeninin araştırılması zorunluluğunun bulunmadığı, haciz alacaklılarından İlyas Z.'in kıymet takdirine itirazı üzerine Ankara 4. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 17.10.2017 tarihli ve 2017/384 E., 2017/713 K. sayılı kararı ile taşınmaz değerinin 2.000.000 TL olarak tespitine karar verildiği, usulünce kesinleşen bu muhammen bedel üzerinden satış ilanı hazırlanmasında usulsüzlük bulunmadığı, satış ilanında taşınmazın belirtilmesi gerekli tüm özelliklerinin belirtildiği, borçlu vekili tarafından ihale öncesinde satış kararının ve ilanının iptali talepli şikâyette bulunulduğu, mahkemenin bu şikâyetin reddine ilişkin karar gerekçelerinde usulsüzlük bulunmadığı, icra emrinin 10.02.2017 tarihinde tebliğ edildiği, alacaklı vekili tarafından 22.06.2017 tarihinde satış talep edilerek avans yatırıldığı, dolayısıyla icra emrinin tebliğinden itibaren süresi içerisinde satış talebinde bulunulduğu, şikâyet dilekçesinde ilan yapılan gazetenin tirajına ilişkin bir iddiada bulunulmadığı, gazete ilanının Basın İlan Kurumu aracılığı ile Türkiye genelinde yayınlanan Yeni Asır Gazetesi’nde ilan edildiği, ihale alıcısı adına vekâletname ile usulünce vekil tayin edilen Av. M.Ç. tarafından pey sürüldüğü, icra müdürlüğü hesabına nakit teminatın yatırıldığının tutanakla belirtildiği, alıcının ihaleden men kararının kamu ihaleleri ile ilgili olduğu, ihale bedelinin muhammen bedele yakın bir bedelde olduğu, şikâyet esasa ilişkin nedenlerle reddedildiğinden İİK'nın 134/2. maddesi uyarınca şikâyetçi borçlu aleyhine %10 para cezasına hükmedilmesinde de usulsüzlük bulunmadığı gerekçesi ile borçlu vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

10. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

11. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 13.02.2020 tarihli ve 2020/16 E., 2020/1323 K. sayılı kararı ile;

“… Şikayetçi borçlunun, ihalenin feshi istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, icra mahkemesince; şikayetin reddine hükmedildiği, şikayetçinin istinaf yoluna başvurması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince; istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği görülmüştür.

Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

İİK'nun 128/a-2. maddesinde; "Kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıl geçmedikçe yeniden kıymet takdiri istenemez" hükmüne yer verilmiştir. Hukuk Genel Kurulu'nun 26.02.1992 tarih ve 1992/4-70 E. - 1992/130 K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere, İİK'nun 128. maddesinde öngörülen iki yıllık sürenin başlangıcı, sonradan kesinleşmesi koşulu ile kıymet takdirinin fiilen yapıldığı keşif tarihidir.

Kıymet takdirine itiraz davası; İİK'nun 128/a maddesinde düzenlenmiş olup, icra müdürlüğünce satışa konu malın bilirkişi marifetiyle yaptırılan değer tespitinin yerinde olmadığına yönelik bir şikayettir. Bu şikayette ilgili, müdürlükçe yaptırılan değer tespitinin yerinde olmadığı, malın belirlenen değerinin gerçek kıymetini yansıtmadığı iddiasıyla mahkemeye başvurmaktadır. Mahkemece yapılacak iş; icra müdürü tarafından belirlenen değerin taşınmazın gerçek değerini yansıtıp yansıtmadığı, bir başka ifadeyle memur işleminin doğru olup olmadığını denetlemektir. Dolayısıyla mahkeme, oluşturduğu bilirkişi kurulu ile, icra müdürünün kıymet takdiri yaptırdığı tarih itibariyle taşınmazın değerini belirleyerek memur işlemini denetler. Bu itibarla; mahkemece görevlendirilen bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, değerlemenin yapıldığı tarih açıkça belirtilmediği sürece, kıymet takdirine itiraz davasındaki keşif tarihinin, İİK’nun 128/a-2 maddesinde düzenlenen 2 yıllık sürenin başlangıç tarihi olarak kabulü mümkün olmadığı gibi, şikayet işleminin ruhuna da uygun düşmeyecektir.

Somut olayda, ihaleye konu taşınmazın kıymet takdiri işleminin, icra müdürlüğünce 27.01.2017 tarihinde yaptırıldığı, başka dosyadan haciz alacaklısı olan 3. kişinin taşınmaza takdir olunan değerin gerçek değerinin altında olduğunu ileri sürerek kıymet takdirine itiraz etmesi üzerine, Ankara 4. İcra Hukuk Mahkemesinin 17.10.2017 tarih ve 2017/384 E. 2017/713 K. sayılı dosyasında şikayetin kabulüne karar verildiği görülmüştür. Mahkemece hükme esas alınan 07.06.2017 tarihli raporda bilirkişiler tarafından hangi tarih itibari ile değerleme yapılmış olduğu açıkça belirtilmemiş olup, borçlu tarafından icra müdürlüğünce alınan 06.02.2017 tarihli rapora itiraz edildiğinden iki yıllık süre, icra müdürlüğünce aldırılan rapordaki değerleme tarihi olan 27.01.2017 tarihinden başlayacağından, satış tarihi olan 03.04.2019 günü itibariyle İİK'nun 128/a-2. maddesinde öngörülen iki yıllık süre geçmiştir.

Bu durumda, kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı 27.01.2017 tarihinden itibaren iki yıldan fazla süre geçtikten sonra ihale gerçekleştirilmiş olup, bu hususun re'sen gözetilmesi gerektiğinden, ilk derece mahkemesince ihalenin feshine karar verilmesi yerine, istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, mahkeme kararının bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle bölge adliye mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesinin kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

12. Ankara 8. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 16.06.2020 tarihli ve 2020/244 E., 2020/312 K. sayılı kararı ile; kıymet takdirinin itiraz edilmeksizin kesinleştiği durumlarda bir sorun bulunmadığı, ancak uygulamada kıymet takdirine itiraz edildiğinde mahkemelerin iş durumuna göre keşif günü verildiği, verilen günde bir engel bulunduğunda keşfin ertelendiği, alınan bilirkişi raporunun taraflara tebliği, itirazlarının değerlendirilmesi ve gerekirse tekrar keşif yapılması durumunda karar verilmesinin aylar, bazen bir yılı aşkın bir süreyi bulduğu, ayrıca bazı kıymet takdirine itiraz edenlerin, kıymet takdirini yapan icra müdürlüğünün bağlı olduğu icra mahkemesine itiraz yerine, asıl takip dosyasının bulunduğu yer veya kendi ikametgahının bulunduğu yerde itirazda bulunması hâlinde o mahkemenin verdiği yetkisizlik kararının, yetkili mahkemeye ulaşmasının da aylar sürdüğü, yetkili mahkemede de belirtilen işlemler yapıldığında bir kıymet takdirine itirazın bir yılı aşkın süre geçtikten sonra karara bağlanabildiği, Özel Dairenin kararında belirtildiği şekilde uygulama yapıldığında icra müdürlüklerinin iş yükü de dikkate alınarak, satışların bir çoğunun iki yılı aşkın bir süre geçtikten sonra yapılmasının kaçınılmaz olacağı, bu satışların feshi, yapılan masrafların boşa gitmesi, borçlunun borcunun artması, yeniden kıymet takdiri ve satış için masraf yapılması gibi malî yönden külfeti yanında alacaklının alacağına kavuşamaması, borçlunun sürekli artan (faiz ve masraflarla) borcundan kurtulamaması gibi sonuçları da doğurduğu, yapılacak ilanlar ile tebligatların geri dönüş süreleri dikkate alınarak kararın değerlendirilmesi gerektiği gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

13. Direnme kararı süresi içinde borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda İcra ve İflas Kanunu’nun 128/a maddesinin 2. fıkrasında öngörülen iki yıllık sürenin geçip geçmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

15. İcra ve İflas Kanunu’nun 128/a maddesinin 2. fıkrası “…Kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıl geçmedikçe yeniden kıymet takdiri istenemez. Ancak, doğal afetler ve imar durumundaki çok önemli değişiklikler meydana getiren benzer hallerde yeniden kıymet takdiri istenebilir…” şeklinde düzenlenmiştir.

 16. İcra ve İflas Kanunu’nun 128/a maddesinin 2. fıkrasında öngörülen iki yıllık sürenin başlangıcı bilahare kesinleşmesi kaydıyla kıymet takdirinin yapıldığı tarihtir. Kıymet takdiri, icra dairesince fiilen yapılan keşif tarihine göre belirlenir. Satışın kıymet takdirinin esas alındığı tarihten iki yıl sonra yapılması başlı başına ihalenin feshi sebebidir. Bu husus kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece re’sen nazara alınmalıdır. Nitekim bu hususlar Hukuk Genel Kurulunun 26.02.1992 tarihli ve 1992/4-70 E., 1992/130 K.; 20.01.2016 tarihli ve 2015/12-3325 E., 2016/25 K. ile 16.02.2021 tarihli ve 2017/12-2258 E., 2021/94 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

17. İcra dairesince yapılan kıymet takdiri; kendilerine kıymet takdir raporu tebliğ edilen ilgililer tarafından itiraz edilmemesi veya yedi gün içinde icra mahkemesine başvurarak kıymet takdirine itiraz etmeleri üzerine mahkemece verilecek karar ile kesinleşir.

18. İcra ve İflas Kanunu’nun 128/a maddesinde düzenlenmiş olan kıymet takdirine itiraz, icra müdürlüğünce satışa konu malın bilirkişi marifetiyle yaptırılan değer tespitinin yerinde olmadığına yönelik bir şikâyettir. Kıymet takdirinin tebliğ edildiği ilgililer, raporun tebliğinden itibaren yedi gün içinde müdürlükçe yaptırılan değer tespitinin yerinde olmadığı, malın belirlenen değerinin gerçek kıymetini yansıtmadığı iddiasıyla raporu düzenleten icra dairesinin bulunduğu yerdeki icra mahkemesinde şikâyette bulunabilirler. Bu durumda icra mahkemesince yapılacak iş; icra müdürü tarafından belirlenen değerin malın gerçek değerini yansıtıp yansıtmadığı, bir başka ifadeyle memur işleminin doğru olup olmadığını denetlemektir. Dolayısıyla mahkeme, oluşturduğu bilirkişi kurulu ile icra müdürünün kıymet takdiri yaptırdığı tarih itibariyle taşınmazın değerini belirleyerek memur işlemini denetler. Bu nedenle mahkemece görevlendirilen bilirkişi tarafından düzenlenen raporda değerlemenin yapıldığı tarih açıkça belirtilmediği sürece, kıymet takdirine ilişkin şikâyette keşif tarihinin İİK’nın 128/a maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen iki yıllık sürenin başlangıç tarihi olarak kabulü mümkün değildir. Bu hususlar Hukuk Genel Kurulunun 16.06.2020 tarihli ve 2017/12-742 E., 2020/406 K. ile 16.02.2021 tarihli ve 2017/12-2258 E., 2021/94 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.

19. Diğer taraftan şikâyet, icra takibinin taraflarına veya hukukî yararı bulunan diğer kişilere tanınmış ve bu yolla icra ve iflas dairelerinin (veya diğer icra organlarının) kanuna veya olaya uygun olmayan işlemlerinin iptalini veya düzeltilmesini ya da yapmadıkları veya geciktirdikleri işlemlerin yapılmasını sağlayan hukukî bir çaredir (Pekcanıtez, Hakan/ Atalay, Oğuz/ Sungurtekin Özkan, Meral/ Özekes, Muhammet: İcra ve İflas Hukuku, Ankara 2013, s. 125 vd.). Şikâyet konusunu idari işlemler oluşturduğundan, şikâyet medeni usul hukuku anlamında bir dava değildir. Şikâyette kişiler arasında uyuşmazlık yoktur. Şikâyet ile icra ve iflas memurlarının işlemlerinin kanuna veya olaya aykırılığı ileri sürülür. Şikâyetin kabulü hâlinde İİK’nın 17. maddesi uyarınca icra mahkemesi, icra müdürünün yerine geçerek müdürün yapması gereken işlemi kendisi tesis edemez. Bir başka ifadeyle, icra mahkemesi icra müdürünün vermediği kararı kendisi onun yerine veremez.

20. Bu bağlamda kıymet takdirine itirazda, icra müdürlüğünce belirlenen değerin malın gerçek değerini yansıtıp yansıtmadığı, dolayısıyla memur işleminin doğru olup olmadığı denetlendiğinden icra mahkemesince yapılan keşif tarihinin veya icra mahkemesinin karar tarihinin İİK’nın 128/a maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen iki yıllık sürenin başlangıç tarihi olarak kabulü mümkün değildir.

21. İcra müdürlüğünce mahcuz taşınmazın bilirkişi marifetiyle takdir ettirdiği değerin, kıymet takdirine itiraz üzerine icra mahkemesince yaptırılacak keşif ve sonrasında alınan bilirkişi raporuna göre düşük olduğu tespit edilir ise mahkemece kıymet takdirine itiraz kabul edilerek taşınmazın değeri hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre tespit edilir. Yukarıda açıklandığı üzere icra mahkemesince, icra müdürünün kıymet takdiri yaptırdığı tarih itibariyle taşınmazın değeri belirlenerek memur işlemi denetlendiğinden, taşınmazın değeri hükme esas alınan kıymet takdir raporu tarihine göre değil, icra müdürlüğünce yaptırılan kıymet takdir tarihine göre belirlenmiş olur. Bu nedenle İİK’nın 128/a maddesinin 2. fıkrasında öngörülen iki yıllık süre de icra müdürlüğünce yaptırılan kıymet takdir tarihinden itibaren başlar. Aksinin kabulü, mahcuz taşınmazın değeri zaman içinde değişebileceğinden icra müdürlüğünce takdir edilen değerin, takdir edildiği tarih itibariyle gerçeğe uygun olup olmadığının denetlenmesini imkânsız kılar.

22. Somut olay incelendiğinde; alacaklı tarafından başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yolu takipte icra müdürlüğünce 27.01.2017 tarihinde yapılan keşif sonucunda düzenlenen kıymet takdir raporunda taşınmaza 1.700.000 TL değer takdir edildiği, haciz alacaklısı İlyas Z. vekilinin icra mahkemesinde kıymet takdirine itiraz ettiği, icra mahkemesince alınan 07.06.2017 tarihli bilirkişi raporunda taşınmazın değerinin hali hazır durumu itibariyle 2.000.000 TL olduğunun bildirildiği, Ankara 4. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 17.10.2017 tarihli ve 2017/384 E., 2017/713 K. sayılı kararında; taşınmazın değerinin 2.000.000 TL olarak belirlenmesine karar verildiği, icra mahkemesince belirlenen değer üzerinden satışa çıkarılan taşınmazın 03.04.2019 tarihinde ihale edildiği anlaşılmaktadır.

23. İcra mahkemesince hükme esas alınan 07.06.2017 tarihli raporda bilirkişiler tarafından hangi tarih itibari ile değerleme yapılmış olduğu açıkça belirtilmemiştir. Raporda geçen “hali hazır durumu” ifadesi bilirkişilerin taşınmazı gördükleri hâli ile değerlendirdikleri anlamında olup, bu ifade icra mahkemesince yapılan keşif tarihine göre değerlendirme yapıldığı şeklinde yorumlanamaz.

24. Bu durumda kıymet takdirine itiraz üzerine mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, icra müdürlüğünce yaptırılan kıymet takdirinde taşınmazın değerinin belirlendiği 27.01.2017 tarihi esas alınarak kıymet takdir edildiğinden kesinleşen kıymet takdiri tarihinin 27.01.2017 olduğunun kabulü zorunludur.

25. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, icra mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda taşınmazın hâli hazır durumuna göre değerlendirme yapıldığı, bu nedenle İİK’nın 128/a maddesinin 2. fıkrasında öngörülen iki yıllık sürenin icra mahkemesinin keşif tarihi olan 25.05.2017 tarihinden itibaren başlaması gerektiği ve ihale tarihine kadar belirtilen iki yıllık sürenin dolmadığı gerekçesi ile direnme kararının onanması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

26. O hâlde; kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı 27.01.2017 tarihinden itibaren iki yıldan fazla süre geçtikten sonra 03.04.2019 tarihinde ihale yapıldığından bu husus başlı başına ihalenin feshi sebebidir.

27. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

28. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371. maddeleri uyarınca BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1. maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 09.11.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 17 üyenin 12’si BOZMA, 5 üye ise DİRENME UYGUN DAİREYE yönünde oy kullanmışlardır.