DERDESTLİK DAVA ŞARTI SONRADAN TAMAMLANABİLİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


17 Tem
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2018/(19)11-1015
KARAR NO   : 2022/146

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 Kızıltepe 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                         : 20/11/2017
NUMARASI                 : 2017/623 - 2017/856
DAVACI                       : G. Varlık Yönetimi Anonim Şirketi vekili Av. C.E.
DAVALI                       : M.K.

1. Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Kızıltepe 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının, A.bank T.A.Ş. ile yaptığı kredi kartı sözleşmesi uyarınca bankaya karşı borçlu olduğunu, gönderilen hesap kat ihtarına rağmen borcun ödenmemesi üzerine banka tarafından icra takibi başlatıldığını, ancak takibe haksız olarak itiraz edildiğini, itiraz üzerine icra takibinin durması nedeniyle banka tarafından Kızıltepe Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/281 E. sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açıldığını, ancak davanın taraflarca takip edilmemesi nedeniyle açılmamış sayılmasına karar verildiğini, banka ile yapılan temlik sözleşmesi gereğince alacağın temlik alındığını, bu nedenle müvekkilinin davalıdan alacaklı olduğunu ileri sürerek 68.540,15 TL’nin davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı, davaya cevap vermemiştir.

Mahkeme Kararı:

6. Kızıltepe 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.06.2015 tarihli ve 2015/634 E., 2015/546 K. sayılı kararı ile; mahkemenin 2013/281 E. sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklı A.bank T.A.Ş. tarafından borçlu Mehmet K.'a karşı Kızıltepe İcra Müdürlüğünün 2012/3360 E. sayılı icra takip dosyası ile başlatılan takibe borçlunun itiraz etmesi üzerine itirazın iptali davası açıldığı, banka tarafından mahkemeye ibraz edilen 22.04.2014 tarihli dilekçesinden görülmekte olan davaya devir alacaklısı olarak G. Varlık Yönetimi A.Ş.'nin katılacağının, davadan çekildiklerinin, bundan sonra yapılacak tebligatların G. Varlık Yönetimi A.Ş.'ye yapılmasının ve devir alanın taraf olarak kaydedilmesinin beyan edildiği, mahkemece 31.03.2015 tarihli kararı ile, davanın takip edilmemesi nedeniyle açılmamış sayılmasına karar verildiği ve kararının kesinleşmediği, davalının ve davanın konusunun aynı olması nedeniyle iş bu davanın görülebilmesi için öncelikle mahkemenin 2013/281 E., 2015/315 K. sayılı dava dosyasının kesinleşmesi gerektiği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 114/1-ı maddesinde düzenlenen "derdestlik" durumunun dava şartı olduğu ve dava şartlarının mahkemelerce davanın her aşamasında re'sen gözetilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 15.03.2017 tarihli ve 2016/7241 E., 2017/2146 K. sayılı kararı ile;

“… Derdestlik halinin gerçekleşmesi için şu üç şartın birlikte bulunması gerekir: (1) Aynı davanın iki kere açılmış olması, (2) Birinci davanın görülmekte (derdest) olması ve (3) Birinci dava ile ikinci davanın aynı dava olması.

Somut olayda, birinci dava ile ikinci davanın türleri farklı olsa bile davanın tarafları, konusu ve davanın dayanağı olan vakıalar aynı olduğundan yukarıdaki (1.) ve (3.) koşullar oluşmuş olmakla birlikte (2.) koşul gerçekleşmemiştir.

Zira temlik eden A.bank tarafından açılan itirazın iptali davasının 31.03.2015 tarihinde açılmamış sayılmasına karar verilmiş ve temlik alan davacı tarafından işbu alacak davası 20.05.2015 tarihinde açılmıştır.

Davanın açılmamış sayılması kararı ile, dava açılması ile meydana gelmiş olan sonuçlar son bulur. Bu bağlamda davanın açılması ile doğmuş bulunan derdestlik durumu davanın açılmamış sayılması ile son bulur.

Bu bakımdan mahkemece derdestlik nedeniyle davanın usulden ret etmesi doğru olmamış ve mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.

Ancak yerel mahkemece birinci mahkemece verilen davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararın kesinleşip kesinleşmediği üzerinde durulup, kesinleşmemişse kesinleşmesinin sağlanması için taraflara süre verilip sonucunun beklenmesi de gereklidir. (Bakınız: Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü Cilt III. sayfa 3004-3015 ve 2959-2960),…” gerekçesiyle karar oy çokluğu ile bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Kızıltepe 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.11.2017 tarihli ve 2017/623 E., 2017/856 K. sayılı kararı ile, mahkemenin 2013/281 E., 2015/315 K. sayılı kararı taraflara tebliğ edilmediğinden henüz kesinleşmediği, hâkimin re'sen harekete geçmediği davalarda, hükmün re’sen tebliğe çıkarılamadığı, taraflardan birinin talebinin gerekli olduğu, HMK’nın 24. maddesinde düzenlenen tasarruf ilkesinin de bunu gerektirdiği, aynı davanın daha önceden açılmamış ve hâlen görülmemekte olmasının olumsuz dava şartı olduğu, bu nitelikte bir davanın mevcudiyeti hâlinde derdestlik hâlinin varlığından söz edilebileceği, her ne kadar HMK’nın 115/2. maddesinde dava şartı noksanlığının giderilebileceği ve bunun tamamlanması için kesin süre verilebileceği yer almış olsa da, bozma kararı doğrultusunda mahkemenin 31.03.2015 tarihli ve 2013/281 E., 2015/315 K. sayılı kararını kesinleştirmek üzere verilebilecek olan sürenin bu kapsamda sayılamayacağı, hâkimin re'sen harekete geçemeyeceği davalarda gerekçeli kararın mahkemece kendiliğinden tebliğinin mümkün olmadığı, bu hususta tasarruf ilkesi gereği taraf iradelerine öncelik tanındığı ve taraflardan birinin talebi ile tebliğin gerçekleşebileceği, mahkemenin 2013/281 E. sayılı dosyasında söz konusu davanın açılmamış sayılmasına ilişkin gerekçeli kararın tebliğe çıkarılması yönünde herhangi bir talebin yer bulunmadığı ve davanın derdest olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, mahkemenin 31.03.2015 tarihli ve 2013/281 E., 2015/315 K. sayılı dosyasında verilen davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararının eldeki davada derdestlik oluşturup oluşturmadığı, mahkemece 2013/281 E., 2015/315 K. sayılı kararının kesinleşmesinin sağlanması için taraflara süre verilip sonucunun beklenmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili yasal düzenlemelerin incelenmesinde fayda bulunmaktadır.

13. Dava şartları, mahkemece davanın esası hakkında yargılama yapılabilmesi için gerekli olan koşullardır. Diğer bir anlatımla; dava şartları dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan “kamu düzeni” ile ilgili zorunlu koşullardır. Mahkeme, hem davanın açıldığı günde hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının tamam olup olmadığını kendiliğinden araştırıp incelemek durumunda olup; bu konuda tarafların talep ve beyanları ile bağlı değildir.

14. Dava şartları dava açılmasından hüküm verilmesine kadar var olmalıdır. Dava şartlarının davanın açıldığı günde bulunmaması ya da bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda, mahkemenin davayı dinlenebilir olmadığından reddetmesi gerekir.

15. Mahkemece, dava şartlarının mevcut olup olmadığı, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır; taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler (HMK. m.115/1).

16. Dava şartı noksanlığının tespit edilmesi hâlinde davanın usulden reddine karar verilir, ancak dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için ilgili tarafa kesin süre verilecek olup, bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilecektir (HMK m.115/2).

17. Dava şartlarından bazıları olumlu (davanın açılması sırasında var olması gerekli); bazıları ise olumsuz (davanın açılması sırasında bulunmaması gereken) şartlar olup, derdestlik olumsuz dava şartları arasında yer alır.

18. Derdestlik; mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda (HUMK) ilk itiraz olarak düzenlendiği hâlde, 6100 sayılı HMK’da dava şartı olarak kabul edilmiştir.

19. Açılmış ve görülmekte olan bir davanın davacısı, hukukî korunma sürecini başlatmış olduğundan artık onun aynı davayı yeniden bir başka mahkeme önüne getirmesinde hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmamaktadır. Bu nedenle daha önce açılmış ve hâlen görülmekte olan bir davanın, ikinci kez açılması hâlinde, davacının bu ikinci davayı açmasında hukukî yararı olmadığı gerekçesi ile HMK'nın 114. maddesiyle derdestlik dava şartı kabul edilerek maddenin (ı) bendinde “Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması” düzenlemesine yer verilmiştir. HMK'nın 114. maddesinin gerekçesinde derdestlik itirazının hukukî yarar eksikliğinin somut ve özel planda bir düzenleniş biçimi olduğu, onun da temelinde yatan bu düşünceye uygun işlev görmesinin sağlanabilmesi için ilk itiraz olmaktan çıkartılıp, dava şartına ilişkin usulî itiraza dönüştürülmesinde kaçınılmaz bir zorunluluk olduğu belirtilmiştir.

20. Derdest bir davanın ilk koşulu, tarafları, müddeabihi ve dava sebebi aynı olan bir davanın daha önce açılmış olmasıdır. İkinci koşulu ise daha önce açılmış bulunan davanın hâlen görülmekte olması, kesin hükümle sonuçlanmamış olmasıdır. Bu iki koşulun birlikte bulunması hâlinde derdest bir davanın varlığı kabul edilmelidir. Bir davanın açılması ile şeklî anlamda kesin hükme bağlanması arasında geçen sürede davanın derdest olduğu kabul edilir (Tanrıver, Süha: Medeni Usul Hukukunda Derdestlik İtirazı, Ankara 2007, s. 8 vd.). Davanın derdest olması, taraflar arasında o konuda ortaya çıkan uyuşmazlığın henüz tam olarak çözümlenemediği anlamına gelir.

21. Derdestlik (görülmekte olan dava), yargılamanın başlaması anından hüküm verilmesine ve bu hükmün de kesinleşmesine kadar geçen süreç, görülmekte olan yargılamayı ifade eder. Başka bir ifadeyle, bir davanın görülmekte olması için, verilen kararın şeklî anlamda da kesinleşmemiş olması gerekir (Mazlum, İsmet: Medenî Usûl Hukukunda Aslî Müdahale, Ankara 2019, s. 126; Tanrıver, s. 49).

22. Öte yandan bu noktada davanın açılmamış sayılmasına ilişkin düzenlemenin yer aldığı HMK’nın 150. maddesine değinilmesi gerekmektedir. Bu madde;

“(1) Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir.

(2) Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflardan biri duruşmaya gelir, diğeri gelmezse, gelen tarafın talebi üzerine, yargılamaya gelmeyen tarafın yokluğunda devam edilir veya dosya işlemden kaldırılır. Geçerli bir özrü olmaksızın duruşmaya gelmeyen taraf, yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemez.

(3) Duruşma gününün belli edilmesi için tarafların başvurması gereken hâllerde gün tespit ettirilmemişse, son işlem tarihinden başlayarak bir ay geçmekle dosya işlemden kaldırılır.

(4) Dosyası işlemden kaldırılmış olan dava, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde taraflardan birinin dilekçe ile başvurusu üzerine yenilenebilir. Yenileme dilekçesi, duruşma gün, saat ve yeri ile birlikte taraflara tebliğ edilir. Dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir ay geçtikten sonra yenileme talebinde bulunulursa, yeniden harç alınır, bu harç yenileyen tarafça ödenir ve karşı tarafa yüklenemez. Bu şekilde harç verilerek yenilenen dava, eski davanın devamı sayılır.

(5) İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar, sürenin dolduğu gün itibarıyla açılmamış sayılır ve mahkemece kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır.

(6) İşlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilenmeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi hâlde dava açılmamış sayılır.

(7) Hangi sebeple olursa olsun açılmamış sayılan davadaki talep dahi vaki olmamış sayılır” şeklinde düzenlenmiştir.

23. Usulüne uygun biçimde çağrıldıkları hâlde, davanın taraflarından hiç biri duruşmaya gelmezse veya yalnız bir taraf gelip de takip etmeyeceğini bildirirse, mahkemece dava yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir.

24. Dosyanın işlemden kaldırılması hâlinde, üç ay içerisinde yenilenmeyen davalar sürenin dolduğu gün itibariyle açılmamış sayılır ve mahkemece kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır. İşlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava en çok iki defa takipsiz bırakılabilir. Aksi hâlde dava açılmamış sayılır [(HMK m. 150/5-6), Budak, Ali Cem/ Karaaslan Varol, Medenî Usul Hukuku, 5. bası, İstanbul 2021, s. 244].

25. Davanın açılmamış sayılması kararı ile açılmasıyla meydana gelen sonuçlar ortadan kalkar. Davanın açılması ile doğmuş olan derdestlik durumu, açılmamış sayılması kararının kesinleşmesi ile son bulur.

26. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; mahkemenin 2013/281 E. sayılı dosyasında, dava dışı A.bank T.A.Ş. tarafından eldeki davada davalı olan Mehmet K.’a karşı kredi kartından kaynaklanan borç nedeniyle başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemiyle dava açılmıştır. Yargılama sırasında 09.04.2014 tarihli temlik sözleşmesi ile A.bank T.A.Ş. tarafından eldeki davada davacı olan G. Varlık Yönetimi A.Ş.’ye takip konusu alacak temlik edilmiş, mahkemece 12.11.2014 tarihinde davanın takip edilmemesi nedeniyle dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir. Dosyanın işlemden kaldırılmasından itibaren üç aylık süre içerisinde yenilenmemesi üzerine 31.03.2015 tarihli karar ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. G. Varlık Yönetim A.Ş. tarafından aynı alacakla ilgili aynı davalıya karşı henüz açılmamış sayılma kararı kesinleşmeden 20.05.2015 tarihinde eldeki dava açılmıştır. Bu tarihte henüz derdestlik durumu ortadan kalkmamıştır.

27. Her ne kadar mahkemece, 2013/281 E., 2015/315 K. sayılı davada verilen davanın açılmamış sayılmasına yönelik karar kesinleşmeden eldeki davanın açıldığı gerekçesiyle derdestlik nedeniyle usulden reddine karar verilmiş ise de, derdestliğe konu mahkemenin 2013/281 E., 2015/315 K. sayılı dosyasına ilişkin olarak Hukuk Genel Kuruluna gönderilen 17.06.2020 havale tarihli yazı ile davacı vekilince anılan dosyanın kesinleştirme işleminin yapılmasının talep edildiği, Hukuk Genel Kurulunca dosyanın mahkemesine iadesi üzerine mahkemece, davanın açılmamış sayılmasına yönelik kararın taraf vekillerine 22.04.2019 tarihinde tebliğ edildiği, kararın temyiz edilmeksizin 08.05.2019 tarihinde kesinleştiğine dair kesinleşme şerhi düzenlendikten sonra dosyanın Hukuk Genel Kuruluna gönderildiği anlaşılmaktadır.

28. Bu durumda mahkemenin 2013/281 E., 2015/315 K. sayılı davanın açılmamış sayılmasına dair kararının kesinleştiği ve eldeki davanın derdest olmaktan çıktığı anlaşılmaktadır. Derdestlik dava şartının sonradan tamamlandığı dikkate alındığında mahkemece derdestlik nedeniyle davanın usulden reddine dair verilen karar yerinde değildir.

29. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, eldeki davanın mahkemenin 2013/281 E., 2015/315 K. sayılı açılmamış sayılmasına dair kararının kesinleşmesinden önce açıldığı, açılmamış sayılmasına dair kararın derdestliğe konu olmaması için kesinleşmesi gerektiği, ancak aynı davanın daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte (derdest) olmaması yönündeki olumsuz dava şartının sonradan tamamlanabileceği, eldeki dava dosyası Hukuk Genel Kurulunda bulunduğu sırada yapılan kesinleştirme işleminin Hukuk Genel Kurulunca değerlendirilemeyeceği, bu durumda mahkemece davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararın kesinleşip kesinleşmediği üzerinde durulup, kesinleşmemişse kesinleşmesinin sağlanması için taraflara süre verilip sonucunun beklenmesi gerektiği, direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenler yanında bu genişletilmiş gerekçe ve nedenlerle bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

30. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan ve yukarıda gösterilen ilâve nedenlerle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

31. Diğer taraftan; her ne kadar mahkemece direnmeye ilişkin gerekçeli karar başlığında dava tarihi 20.05.2015 yerine 21.09.2017 olarak yazılmış ise de bu yanlışlık mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde olduğundan ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.

32. Bu nedenle direnme kararı yukarıda belirtilen ilave gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilâve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.02.2022 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 19 üyenin 10’u İLAVELİ BOZMA, 9’u ise GENİŞLETİLMİŞ GEREKÇE İLE BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.