DİLEKÇELERİN İÇERİĞİNİN VE DOSYANIN SAFAHATININ GÖZÖNÜNDE BULUNDURULMASI GEREKÇESİYLE TANIKLARIN DİNLENİLMEMESİ HATALI OLMUŞTUR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


17 Ara
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2022/1370
KARAR NO    : 2022/4600

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin kararın, davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine dair verilen karar, yasal süre içerisinde davalılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 07/06/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat M.K. ile temyiz edilen davacı vekili Avukat T.A. geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, Hollanda'da yaşaması nedeniyle, davalı kardeşi Erdal'ın eşi olan diğer davalı Birgül'e aile ilişkilerine dayanan güven ile ihtiyaç halinde kullanmak üzere vekaletname verdiğini, ancak izni olmaksızın 52 parsel sayılı taşınmazdaki dava konusu 8 numaralı bağımsız bölümünü, davalı vekilin, diğer davalı Erdal'a devrettiğini, vekaletname çıkarırken taşınmazın satışına ilişkin bir irade beyanında bulunmadığını, taşınmazın devrine ilişkin izni ve bilgisi olmadığını, devir işlemini taşınmazda yaşayan ve kayınvalidesi olan Besire Y.'ya tahliye için çekilen 06/08/2015 tarihli ve 25851 yevmiye nolu ihtarname sonucu öğrendiğini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını, davalıların işbirliği yaparak, iradesi olmaksızın dava konusu devri yaptıklarını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar, dava konusu taşınmazın vekaletname kapsamında devrinin, 1991 yılından itibaren başka bir taşınmazın satışına bağlı olarak ortaya çıkan olaylara ve ilişkilere bağlı olduğunu, davacının eşi Zafer'in ihtiyaçları nedeniyle, daha sonra geri ödeyeceklerini söyleyerek, dava dışı Ergül adına kayıtlı 2 parsel sayılı taşınmazdaki 19 numaralı bağımsız bölümün kiralama bedelini alarak, Zafer'in kardeşi Kadir ile birlikte bu taşınmazı kullanmaya başladığını, 2 yıl boyunca taşınmazın kirasını davacının eşi Zafer ve kayınbiraderi Kadir'in kendi işlerinde kullandıklarını, taşınmaz üzerinden krediler çektiklerini, taşınmazın ipotek gösterildiğini, ancak davacının eşi Zafer'in ekonomik durumunu bir türlü düzeltemediğini, bunun üzerine davacının kayınvalidesi dava dışı Besire Y.’nın, Ergül'den söz konusu evi Zafer'e vermesini istediğini, karşılığında kendisine Ankara’dan ev alınacağının, alıncaya kadar da kira ödeneceğinin söylendiğini, dava dışı Ergül'ün taşınmazının, Zafer ve Kadir tarafından satılmasına, parasının kullanılmasına müsaade ettiğini, uzun yıllar geçmesine rağmen davacı ve eşi Zafer'in geri ödeme yapmadığını, verilen taşınmaz bedelinin iadesinin talep edildiğini, fakat sonuç alınamadığını, aile ilişkilerinde sorunlar yaşanmaya başlandığını, bunun üzerine davacı Semra'nın, eşi Zafer'in borcunu ödeyemediği takdirde Ankara'da bulunan evini devredeceğini beyan ettiğini, davacı Semra'nın; davalı Birgül'ü vekil tayin ettiğini, dava dışı Ergül'ün eşi olan Erdoğan’ın sağlık sorunu sebebi ile Hollanda'da yardım aldığını ve bu yardımın kesilmemesi için, ayrıca o tarihlerde davalılar Türkiye'ye geleceklerinden, taşınmazın davalı Erdal adına devrinin yapıldığını, vekaletin Birgül adına verildiğini, tarafların amaç ve iradesine uygun olarak işlemlerin yapıldığını, vekalet görevinin kötüye kullanılmasının söz konusu olmadığını, davacının özel vekaletname verdiğini ve durumdan da haberdar olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 21/05/2019 tarihli ve 2017/6 E., 2019/352 K. sayılı kararıyla; vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, davalı taraf; işlemin davacının bilgi ve rızasıyla, davacının eşinin dolayısıyla davacının borcuna karşılık yapıldığını beyan etmişse de, satış nedeniyle davacıya yapılan ödemeyi kanıtlayan herhangi bir ispat aracının dosyaya ibraz edilmediği, borca karşılık satışın gerçekleştiği ve bedelin ödenmediği savunmasının kabulü halinde bile davacının eşinin yada şirketinin borcundan davacının sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; hükmün haksız ve hukuka aykırı, hatalı olduğunu, davacının iradesi doğrultusunda hareket edildiğini, dosyada vekil edenin yetkilerini kötüye kullandığına dair hiçbir delil bulunmadığını, davacının taşınmazı devir amacının borçlarından kurtulmak olduğunu, bilgilendirme yükümlülüğünün de yerine getirildiğini, Yerel Mahkeme tarafından tanık dinlenmemesi nedeniyle bu hususun taraflarınca açıkça ortaya konulamadığını, dosyada mübrez tüm deliller ve taraf beyanları nazara alındığında davacının iradesinin; taşınmazın borcun ifası amacıyla davalı Erdal’a devri noktasında olduğunu, davacının kötüniyetli olduğunu, hakkın kötüye kullanıldığını, taşınmazın tahliyesinin istenmesi nedeniyle dava açıldığını, deliller toplanmadan, tanık dinlemeden, eksik incelemeye dayalı karar verildiğini, ispat hakkının ihlal edildiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla istinaf incelemesinin duruşmalı yapılmasını ve İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 03/12/2021 tarihli ve 2019/2128 E., 2021/2261 K. sayılı kararıyla; ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık olmadığı gerekçesiyle, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca, davalıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

 Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyip, davalının vekaletnamede kendisine verilen özel yetki doğrultusunda ve davacı yanın bilgisi dahilinde, iradesi doğrultusunda hareket ettiğini, aksinin kabulünün olayların gelişimine, gerçekliğine ve somut olay adaletine aykırı olduğunu, davacının iradesinin dava konusu taşınmazın davalı Erdal’a herhangi bir şekilde devrinin sağlanması olduğunu, davacı eşinin borçlarını ifa etmek amacıyla davalı vekil Birgül’e vekaletname verdiğini ve davalının bu iradeye uygun bir şekilde hareket ettiğini, istinaf ve temyiz dilekçelerinin ekinde davacı yan tarafından davalıya sunulan mektubun yer aldığını, istinaf incelemesinde yargılama sürecindeki itirazların dikkate alınmadığını ve hukuki uyuşmazlığa ilişkin hüküm kurmaya elverişli araştırma ve inceleme yapılmadığını, tanık delilinin dikkate alınmadığını, hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, dava konusu taşınmaz ile ilgili olarak karara esas alınan hesaplamanın taşınmazın gerçek değerini yansıtmadığını, bilirkişi raporuna karşı itirazlarının gerekçe gösterilmeksizin dikkate alınmadığını, rapora karşı itiraz hakkının kısıtlandığını, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini belirterek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı Semra Y.'nın Rotterdam Başkonsolosluğu'nda düzenlenen 30/06/2010 tarihli vekaletname ile kardeşi olan davalı Erdal A.'nun eşi diğer davalı Birgül A.'nu; ''taşınmazını Erdal A.'na istediği bedel ve şartlarla satma, devretme veya hibe etme, satış halinde bedelini alma...'' sair yetkilerini içerir şekilde vekil tayin ettiği, davalı vekil Birgül'ün davacıya vekaleten, davacının maliki olduğu çekişme konusu 8 numaralı bağımsız bölümü 08/07/2010 tarihinde satış suretiyle eşi olan diğer davalı Erdal'a devrettiği anlaşılmaktadır.

3.3.2. Somut olaya gelince; tarafların usulüne uygun olarak tanık deliline dayandıkları, davacı tarafın dava dilekçesinde tanık isimlerini bildirdiği, davalılar vekili tarafından da tanık listesi ibraz edildiği, ancak mahkemece 11/10/2018 tarihli 4. celsede; ''taraf vekillerinin tanık dinletmeye yönelik taleplerinin talep dilekçelerinin içeriği ve dosyanın safahatı gözönünde bulundurularak reddine'' karar verildiği, bu suretle mahkemece taraf tanıklarının dinlenmediği, ancak davanın niteliği gereği iddia ve savunmanın tanıkla ispatının mümkün olduğu anlaşılmaktadır.

3.3.3. Hal böyle olunca; iddia ve savunmanın tanıkla ispatının mümkün olduğu gözetilerek, taraflarca bildirilen tanıkların dinlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1. maddesi uyarınca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalılar vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacıdan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, 07/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.

Başkan         Üye                        Üye               Üye               Üye
H. KAYA        F. ERNALBANT     İ. AYSAL       F. DEMİR      M. TEPE