DİNLENMEYEN TANIKLARIN TANIKLIK YAPACAĞI VAKIALAR AYDINLANMADIĞINDAN HMK 241 HÜKMÜ UYGULANAMAZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


21 Haz
2018

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/2-801
KARAR NO   : 2018/671

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ           : 
Mersin 1. Aile Mahkemesi
TARİHİ                     : 11/07/2014
NUMARASI              : 2014/355 - 2014/467
DAVACI                    : Ş.A. vekili Av. A.G.T.
DAVALI                    : U.A. vekilleri Av. Ü.U.Ü., Av. S.Ü.

Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mersin 1. Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 28.06.2013 gün ve 2012/533 E., 2013/511 K. sayılı karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 10.04.2014 gün ve 2013/24804 E., 2013/8567 K. sayılı kararı ile:

"... Davalının açık bir vazgeçmesi bulunmadığı halde mahkemece davalı tanıkları Pakize S. ve Mahmut B. mevcut dosya kapsamı ve dinlenen tanık beyanları ile yeterli kanaat hasıl olduğundan bahisle dinlenilmemiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 241. maddesi koşulları oluşmamıştır. Davalı tanıklarının Hukuk Muhakemeleri Kanununun 240 ve devamı maddeleri uyarınca dinlenmesi, delillerin hep birlikte değerlendirilmesi ve sonucu itibariyle karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru olmamıştır...."

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı vekili 

HUKUK GENEL KURULU KARARI 

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek temyiz dilekçesinin süresinde verildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı olarak açılan boşanma istemine ilişkindir. 

Davacı vekili davalı erkeğin evlilik birliğinden doğan görevlerini yerine getirmediğini, evle ve çocukla ilgilenmediğini, eşine sürekli olarak hakaret ettiğini, şiddet uyguladığını, başka bir kadınla ilişki kurduğunu ileri sürerek Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 166/1. ve 161. maddeleri uyarınca boşanma kararı ile birlikte velayetin müvekkiline verilmesini, müşterek çocuk için 500,00 TL nafakaya, müvekkili lehine 30.000, 00 TL maddi ve 150.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, iddiaların doğru olmadığını, davacının müvekkiline sürekli hakaret ettiğini, müvekkilini aşağıladığını, eşlik vazifelerini yerine getirmediğini belirterek davanın reddini, davacının kusurlu olması sebebiyle müvekkili yararına 50.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir.

Mahkemece, 28.06.2013 tarihli duruşmada ara karar ile "dosya kapsamı ve dinlenen tanık beyanları ile yeterli kanaat oluştuğundan Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK'nın) 241. maddesi uyarınca başka tanık dinlenmemesine karar verildiği" belirtildikten sonra "dosyaya yansıyan telefon dökümlerindeki görüşme sıklığı ve sayısı dikkate alındığında davalının eşini aldattığı, ayrıca davacı eşine karşı fiziksel şiddet uyguladığı, hakaret ettiği, evlilik kurumunun kendisine yüklediği sorumlulukları tam olarak yerine getirmediği ve bu suretle boşanmaya sebep olan olaylarda kusurlu olduğu gerekçesiyle tarafların TMK'nın 166 maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, davalının tazminat taleplerinin reddine, davacı yararına 10.000,00 TL maddi, 15.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmiştir.

Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçe ile bozulmuştur.

Mahkemece, önceki yargılama aşamasında taraflarla ilgili detaylı araştırma yapıldığı, yeterli sayıda tanık dinlendiği, ibraz edilen deliller ile tanık ve taraf beyanlarının değerlendirildiği, HMK'nın 241. maddesi göz önünde bulundurularak dosya kapsamı ve dinlenen tanık beyanları ile yeterli kanaat oluştuğu gerekçesiyle başka tanık dinlenmediği belirtilerek ve önceki gerekçeler tekrar edilerek direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalının delil listesinde bildirdiği ve dinlenmesinden açıkça vazgeçmediği tanıkları Pakize S. ile Mahmut B.'in HMK'nın 241. maddesi gerekçe gösterilerek dinlenmeden hüküm tesisinin doğru olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle uyuşmazlığın çözümü bakımından HMK ile getirilen yeni düzenlemelerin incelenmesinde yarar görülmektedir.

Bilindiği üzere, dava konusu edilen bir hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların (olguların) var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir. İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümüne etkili olabilecek vakıalar oluşturur ve bu vakıların ispatı için delil gösterilir (HMK m. 187/1).

Vakıa ise, kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylardır (03.03.2017 gün ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı YİBK). 

Sadece taraflarca ileri sürülen ve dayanılan vakıalar, ispatın konusunu oluşturur. Taraflarca getirilen vakıaların hukuki nitelendirmesini yapmak hâkime ait ise de, kural olarak taraflarca ileri sürülmeyen vakıaları hâkim araştıramaz ve bunların ispatını da isteyemez. Usul hukukumuza hakim olan ve HMK'nın 25. maddesinde düzenlenen "taraflarca getirilme ilkesi" uyarınca, kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz. 

Nitekim bu ilkeye uygun olarak 6100 sayılı HMK'nın "dava dilekçesinin içeriği" başlıklı 119. maddesinin 1/e bendinde "Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri" nin gösterilmesi gerektiği düzenlendiği gibi "cevap dilekçesinin içeriği" başlıklı  129. maddesinin 1/d bendinde de, "Davalının savunmasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri"nin bulunması gerektiği hüküm altına alınmıştır. Görüleceği üzere, davacı dava dilekçesinde talep sonucunu haklı göstermeye yarayan, yani davanın temelini oluşturan maddi vakıaları yazmak zorundadır. Aynı ilke uyarınca davalı da cevap dilekçesinde savunmasının dayanağını oluşturan vakıaları bizzat sunmak zorundadır. Böylece davacı iddiasını, davalı da savunmasını somutlaştırmış olacaktır. 

Uygulamada genel geçer ifadelerle somut vakıalara dayanmadan davaların açılıp yürütülmesinin önüne geçmek amacıyla HMK'da yeni bir düzenleme yapılmış ve 194. maddenin birinci fıkrasında "Taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmalıdırlar." hükmüne yer verilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise somutlaştırma yükünün delillerle ilişkisi ortaya konulmuş ve tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmek zorunda oldukları düzenlenmiştir (HMK m. 119/2).

Bu aşamada, boşanma davalarında ispat açısından yoğun olarak başvurulan bir delil olan tanık delili üzerinde de durmak gerekmektedir.

Tanık, kavram olarak uyuşmazlık hakkında bilgi ve görgüsü bulunan üçüncü kişidir. Davada üçüncü kişi olması şartıyla, yaşına, hukuki durumuna, taraflarla akrabalık derecesine bakılmaksızın, kural olarak, davada herkes tanık olarak dinlenebilir. Dolayısıyla davanın tarafları tanık olarak dinlenemez.

Tanık gösteren taraf, dinleteceği tanıkların ad soyadı ile (tebligat) adreslerini içeren listeyi (bu listeyi içeren dilekçesini) mahkemeye verir ve her bir tanığı hangi vakıa hakkında dinleneceğini de dilekçesinde bildirir (HMK m. 240/2). Bu hüküm yukarıda belirtilen ve HMK'nın 194. maddesinde düzenlenen somutlaştırma yükünün de bir gereğidir. Ayrıca maddede belirtildiği üzere ikinci bir tanık listesi verilmesi de mümkün değildir.

Tanık listesinde gösterilecek olan tanık sayısı hakkında herhangi bir sınırlama yoktur. İsteyen taraf, istediği sayıda tanığın dinlenmesini isteyebilir. Kural bu olmakla birlikte hâkim gösterilen çok sayıda tanığın dinlenmesinin gereksiz olduğu veya davayı uzatma amacıyla yapıldığı sonucuna varırsa, gerekçeli kararında göstermek şartıyla bütün tanıkları dinlemeyebilir. Bu hususa işaret eden ve yine 6100 sayılı HMK'nın getirdiği bir yenilik olarak karşımıza çıkan 241. madde “(1) Mahkeme, gösterilen tanıklardan bir kısmının tanıklığı ile ispat edilmek istenen husus hakkında yeter derecede bilgi edindiği takdirde, geri kalanların dinlenilmemesine karar verebilir.” düzenlemesini içermektedir.

Anılan maddenin gerekçesinde aynen şöyle denilmektedir: "Tanıklardan bir kısmının dinlenilmesiyle yetinilmesi" başlığını taşıyan bu madde, davayı uzatma niyetiyle hareket etmek isteyen tarafın bu konudaki çabalarını önleme yolunda, mahkemeye tanınmış bir imkânı ifade etmektedir. Bir önceki maddenin ikinci fıkrasıyla tanıkların hangi vakıa hakkında dinleneceklerini açıklama görevinin tanığı gösteren tarafa yüklenmiş olduğu da dikkate alınarak, bu bağlamda, taraflarca tanık listesinde gösterilen tanıklardan bir kısmının dinlenmesiyle yeterli derecede sonuç alınmış ise diğerlerinin dinlenmesinden vazgeçilmiş sayılmasına karar verilebilecektir".

Bu ilkeler ışığında; boşanma ve ayrılık davalarında tanıklar, HMK’nın 241. maddesinde belirtilen durum ayrık olmak üzere açıkça vazgeçme olmadıkça dinlenmek zorundadır. 

Somut olayda; davalı erkek vekilince 25.01.2013 tarihli delil listesinde "tanıklardan Salih A., Hacı A., Mehmet E. ve Ferdane E.'in evliliğin başından sonuna kadar olan gelişmeleri gören ve cevap dilekçesinde belirtilen hususları ayrıntısı ile bilen kişiler olduğu, Pakize S.'in, tarafların iş arkadaşı olup, iş yerinde davacının müvekkiline karşı hâl ve hareketlerini bilen görgü tanığı olduğu, Mahmut B.'in ise müvekkilinin başkaları ile ilişkisi olmadığını, isnat edilen olayların gerçek dışı olduğunu, müvekkilinin ek iş yaptığını, müşterek çocuğu müvekkilinin hastaneden almaya gittiğini bilen ayrıca evliliğin davadan önceki dönemlerine de tanık olan kişi olduğu" belirtilmek suretiyle altı tane tanık ismi bildirmiştir. Anılan listede hangi tanıkla hangi vakıanın ispat edileceği hususu da açıkça belirtilerek somutlaştırma yüküne uygun davranılmıştır. Ancak mahkemece davalının bildirdiği dört tanık dinlenmiş, geri kalan tanıklardan Pakize S. ve Mahmut B.'in HMK'nın 241. maddesi gerekçe gösterilerek dinlenmesinden vazgeçilmiştir. Yukarıda da belirtildiği üzere gösterilen tanıklardan bir kısmının tanıklığı ile ispat edilmek istenilen husus hakkında yeter derecede bilgi edinildiği takdirde, geri kalanların dinlenmemesine karar verilebilir. Oysa adı geçen ve dinlenmeyen tanıkların tanıklık yapacakları vakıaların, dinlenen diğer tanıklar ile yeter derecede aydınlanmış olduğundan bahsedilemez.

O hâlde; HMK’da düzenlenen usul kuralları gözetilerek ve hukuki dinlenilme hakkının (HMK m. 27) bir gereği olarak davalının dinlenmesinden açıkça vazgeçmediği tanıklarının dinlenilmesi ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun'nun 440. maddesi uyarınca tebliğden itibaren on beş günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 04.04.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.