DİRENME KARARININ İCRA TAKİBİNE ETKİSİNE İLİŞKİN VERİLEN FARKLI KARARLAR

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


14 Nis
2016

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO       : 2009/452 
KARAR NO    : 2009/466

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ          :
Zonguldak İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                    : 22/04/2009
NUMARASI             : 2008/525 - 2009/256
DAVACI                   : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (devredilen S.S.K.Başkanlığı) vekili
                                   Av. S.Y.Y.
DAVALI                   : A.Ş. vekili Av. M.S.

Taraflar arasındaki “Faize İtiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Zonguldak İcra Mahkemesince davanın reddine dair verilen 16.4.2008 gün ve 2006/388 - 2008/182 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 6.10.2008 gün ve 13734-16514 sayılı ilamı ile;

(… İİK.’nun 40. maddesi gereğince bir ilamın Yargıtay incelenmesi sonunda bozulması icra işlemlerini olduğu yerde durdurur.

Takibin, itiraz edilmeksizin kesinleşmesi veya itiraz nedenlerinin yerinde görülerek örneğin, talep edilen faiz oranlarının yasaya uygun hale getirilmesinden sonra, yeniden bir karar verilmesi halinde, takip itiraz üzerine inceleme yapan icra mahkemesi kararında yer alan kurallara göre devam edecektir.

Somut olayda, borçlu vekili tarafından talep edilen faiz oranlarına karşı çıkıldığı görülmektedir. Bu itirazın sonuçlandırılmaması halinde faiz oranları kesinleşecek ve bozmadan sonra hükmedilecek miktara kesinleşen faiz oranlarının uygulanması gerekecektir.

O halde, takip İİK’nun 40. maddesi gereğince durmuş olsa bile, itiraz nedenlerinin incelenmesinde borçlunun hukuki yararı vardır. 

Mahkemece, işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, ilamlı icra takibinde talep edilen faiz oran ve miktarına itirazdan ibarettir.

Davalı/alacaklı tarafından davacı/borçlu aleyhine Mengen Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi’nin 13.07.2006 gün ve 2006/42 Esas 2006/64 Karar sayılı ilamına dayanılarak 08.11.2006 tarihinde ilamlı icra takibine girişilmiş; davacı/borçlu tarafından eldeki dava ile “İcra emrinde talep edilen faiz oranının ve miktarının fazla hesaplandığı” ileri sürülerek, 21.11.2006 tarihinde faize itiraz edilmiştir.

Takip dayanağı ilamın yargılama sırasında bozulması üzerine Yerel Mahkemece, “takip dayanağı ilamın bozulmuş olması nedeniyle, İcra ve İflas Kanunu’nun 40. maddesi uyarınca icra işlemlerinin olduğu yerde duracağı” gerekçesiyle “davanın reddine” dair verdiği karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Mahkemece önceki kararda direnilmiştir. 

Takibe konu olan ilam, Mengen Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi’nce verilmiş olan, iş kazası nedeniyle sürekli iş göremezlik derecesinin tespiti ile iş kazasının meydana geldiği tarihten itibaren ödenmeyen sürekli iş göremezlik gelirinin tahsiline ilişkindir. Belirtilen Mahkemenin 13.07.2006 gün ve 2006/42 Esas 2006/64 Karar sayılı ilamı ile “Davacının geçirdiği iş kazası sonucu 16.9.1996 tarihi itibariyle %32 oranında malul kaldığının tespitine; Hak kazandığı maluliyet aylıklarından 37,08 YTL sinin 21.12.1996 tarihinden, 257,28 YTL sinin 31.12.1997 tarihinden, 489,96 YTL sinin 31.12.1998 tarihinden, 998,24 YTL sinin 31.12.1999 tarihinden, 1202,70 YTL sinin 31.12.2000 tarihinden, 1.888,76 YTL sinin 31.12.2001 tarihinden, 2.739,70 YTL sinin 31.12.2002 tarihinden, 3.466,82 YTL sinin 31.12.2003 tarihinden, 4.124,76 YTL sinin 31.12.2004 tarihinden, 4.896 YTL sinin 31.12.2005 tarihinden, 864,92 YTL sinin 28.02.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idareden alınarak davacıya verilmesine; Toplam 317,99 YTL sosyal yardım zammının hak ediş tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden alınarak davacıya verilmesine; 26.02.2006 tarihinden itibaren tespit edilen %32 maluliyet üzerinden davalı idarece genelge ve katsayı artışları nazara alınmak suretiyle daimi iş kazası maluliyet aylığı bağlanmasına” karar verilmiştir.

Anılan hükmün alacaklı tarafça takibe konulmasından sonra, borçlu tarafından eldeki dava ile faiz oran ve miktarına itiraz edilmiş; yargılama sırasında takip dayanağı ilam, 10. Hukuk Dairesince yapılan temyiz incelemesi sonunda, davacının sürekli iş göremezlik gelirinin belirlenmesinde uygulanacak prosedüre ilişkin olarak 506 sayılı Yasanın 109. maddesi uyarınca inceleme yapılması ve raporlar alınması, bundan sonra 506 sayılı Yasanın 19. maddesi gözetilerek sürekli iş göremezlik gelirinin başlangıç tarihini belirlenmesi, davacıya 01.07.1999-01.06.2003 tarihleri arasındaki dönemde malullük aylığı ödendiği ve söz konusu aylıkların yapılan kontrol ve muayene sonucuna istinaden kesildiği gözetilerek sigortalıya bağlanacak sürekli iş göremezlik geliri belirlenirken de anılan dönemdeki aylık ödemeleri dikkate alınarak 506 sayılı Yasanın 92.maddesi gözetilmesi suretiyle hüküm kurulması gerektiği gerekçesiyle, esasa ilişkin nedenlerle ve araştırmaya dayalı olarak bozulmuştur.

Açıklanan maddi olgu, bozma ve direnme kararlarının kapsamları itibariyle uyuşmazlık; görülmekte olan davada davacı/borçlunun itiraz nedenlerinin incelenmesinde hukuki yararının bulunup bulunmadığı, bu bağlamda Mahkemece işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle belirtilmelidir ki, kural olarak; alacaklının, elindeki ilama dayanarak ilamlı icra takibi yapabilmesi için hükmün kesinleşmiş olması şart değildir. Hüküm kesinleşmeden de alacaklı ilamlı takip yoluna başvurabilir. 

Yine, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 443/1 maddesi gereğince kural olarak, temyiz edilmiş olması da ilamın icrasını durdurmaz.

Bu halde, bir taraftan Yargıtay’da temyiz incelemesi yapılırken, diğer taraftan icra dairesi, ilamın icrasına devam eder. İlamın icrası devam ederken Yargıtay’ca hükmün bozulması halinde ne olacağı sorusunun cevabı ise, İcra ve İflas Kanunu’nun 40. maddesinde düzenlenmiştir.

İcra işlemleri devam ederken (ilam hükmü tamamen icra edilmeden önce) ilamın bozulması halinde, icra işlemleri olduğu yerde durur (İ.İ.K m.40/1). Bu hükme göre, ilamın bozulması ile, ilamın icrası sadece olduğu yerde durur; yoksa, ilamlı icra takibi iptal edilmez. 

Hükmün kısmen bozulması ve kısmen onanması halinde, bozulan kısmı için icra işlemleri olduğu yerde durur, hükmün onanan kısmı için ise icra işlemlerine devam edilir. 

Bir başka yönüyle, mahkeme bozma kararına uyarak yeni bir karar verirse, alacaklı bu yeni ilamın da kesinleşmeden icrasını isteyebilir. Alacaklı, bu yeni ilamın icrasını derdest icra takibi dosyasında isteyebileceği gibi, yeni bir ilamlı icra takibi yapmasına da engel yoktur.

Mahkemece bozma kararına karşı direnme kararı verilmesi halinde ise, bununla bozma kararı hükümsüz kalır ve bu nedenle bozma ile icranın durması sonucu da ortadan kalkar. Alacaklı, direnme kararına dayanarak, bozma ile durmuş bulunan ilamlı icra takibine aynı dosyada devam edilmesini isteyebilir. 

Bozma kararına uyan mahkeme, nitelik ve miktar itibariyle bozulan karara uygun yeni bir karar verirse, alacaklının bu yeni ilamın icrasını derdest icra takibi dosyasında istemesi halinde, borçluya yeniden icra emri gönderilmesine gerek yoktur.

Aksi halde, bozma ilamına uyan mahkemece bozmadan sonra verilen yeni ilamda müddeabih ve eklentilerinin değiştirilmesi durumunda, derdest icra takibi dosyasında borçluya ilk icra emri kapsamı dışında yeni bir icra emri gönderilmesi zorunludur. 

Bu noktada, borçluya ilk icra emri kapsamı dışında yeni bir icra emri gönderileceğinden, yeni icra emrinin tebliği üzerine borçlunun yeniden itiraz hakkı bulunduğu kuşkusuzdur. Şu halde borçlunun, icra emrinde talep edilen faiz oran ve miktarına yeni icra emrinin tebliği üzerine itiraz edebileceği de her türlü duraksamadan uzaktır.

Somut olayda; takibe dayanak ilamın icrası devam ederken hüküm esasa ilişkin nedenlerle araştırmaya yönelik olarak bozulmuş olup, İcra ve İflas Kanunu’nun 40. maddesinin 1. fıkrası uyarınca takip kendiliğinden durmuştur. İlk hükmün bozulmuş olması nedeniyle ortada tespit edilmiş bir alacak ve faiz başlangıç tarihinin bulunmadığı belirgindir. 

Yukarıda açıklanan bozma ilamının kapsamına göre, bozmadan sonra yapılacak yargılama sonucunda verilecek olan hükümde alacaklının iş göremezlik derecesi, iş göremezlik gelirinin başlangıcı ile faiz başlangıç tarihleri değişeceğinden, alacaklı derdest icra takibi dosyasında bu yeni ilamın icrasını isteyebilecektir. Borçlunun, yeni icra emrinin tebliği üzerine faiz oran ve miktarına yeniden itiraz hakkı bulunmakla, faize ilişkin itirazının o aşamada çözümlenebileceği açıktır.

Hal böyle olunca; bozmayla ortadan kalkan ilamın icrası yönünden davacı/borçlunun itiraz nedenlerinin incelenmesinde, bu aşamada bir hukuki yararı bulunmadığından; Mahkemece davanın reddine dair verilen kararda direnilmiş olması yukarıda açıklanan gerekçelerle sonucu itibariyle doğrudur. O halde, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir. 

SONUÇ: Davacı/borçlu vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 04.11.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

T.C.
YARGITAY
23. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2014/6426 
KARAR NO    : 2014/7055

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ               : Ankara 7. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                         : 26/03/2013
NUMARASI                  : 2013/101 - 2013/240
ASIL VE BİRLEŞEN DOSYADA
ŞİKAYETÇİLER            :
1- M.U.P. 2- A.P. Vekilleri Av. İ.K.
ASIL VE BİRLEŞEN DOSYADA
ŞİKAYET OLUNANLAR :
1- M.K. 2- Y.K. Vekilleri Av. N.D.Y.

Taraflar arasındaki asıl ve birleşen sıra cetveline şikayetin bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl dosyada karar verilmesine yer olmadığına, birleşen dosyada şikayetin kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl ve birleşen dosyada şikayet olunanlar vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. 

-K A R A R-

Asıl dosyada şikayetçiler vekili, dava dışı borçlunun Z. Bankası A.Ş.'de bulunan 96.579,078 TL alacağı ile I. Bank A.Ş'de bulunan 35.737,71 TL alacağı üzerine müvekkilleri tarafından da haciz konulduğu halde, şikayet olunanların alacaklı olduğu icra dosyasına gönderilen paraların derece kararı yapılmadan şikayet olunanlara ödendiğini, ödemeye itiraz etmeleri üzerine, İcra Müdürlüğü'nün 22.03.2011 tarihinde ''alacaklının 96.579,78 TL'den, 9.579,78 TL olan harç bedelini düşerek 87.000,00 TL'sinin iadesini sağladığı, bu bedel üzerinden sıra cetveli düzenleneceği, ancak 35.737,71 TL iade talebinin, itiraz edenin bu para üzerindeki haczinin ilgili bankaca para ödendikten sonra bildirilmesi nedeniyle reddedildiği'' şeklinde hukuka aykırı karar aldığını, oysa tüm paranın dosyaya iadesi sağlanarak sıra cetveli yapılması gerektiğini ileri sürerek, 9.579,78 TL ile 35.737,71 TL'nin dosyaya iadesinin sağlattırılması ile derece kararı düzenlenmesini talep ve şikayet etmiştir.

Birleşen dosyada şikayetçiler vekili, 87.000,00 TL'nin paylaştırılması için düzenlenen sıra cetvelinde şikayet olunan alacaklılara birinci sırada ödeme yapıldığını, oysa müvekkilinin alacağının dayanağı olan ilama ilişkin dava tarihinin, şikayet olunanların alacağının dayanağı olan ilama ilişkin dava tarihinden önce olduğunu, buna göre birinci sırada müvekkillerine ödeme yapılması gerektiğini ileri sürerek, sıra cetvelinin iptalini talep ve şikayet etmiştir.

Asıl ve birleşen dosyada şikayet olunanlar vekili, dava dışı borçluya ait paralar üzerine müvekkilleri tarafından daha önce ihtiyati haciz konulduğu gibi ihtiyati haczin şikayetçinin ihtiyati haczinden önce kesinleşmesi nedeniyle ilk kesin haczin müvekkillerine ait olduğunu, ayrıca iştirak koşullarının düzenlendiği İİK'nın 100. maddesindeki şartlardan birinin, ihtiyati haczin mahcuzların satış bedelinin icra veznesine girmesinden önce kesin hacze dönüşmesi olduğunu, oysa bankalarca paraların icra dosyasına gönderildiği 26.01.2011 ve 27.01.2011 tarihinde şikayetçinin ihtiyati haczinin henüz kesin hacze dönüşmediğini, buna göre şikayetçinin birinci sırada yer alması mümkün olmadığı gibi, garameye girmesinin de söz konusu olmadığını savunarak, asıl ve birleşen şikayetin reddini istemiştir. 

Mahkemece asıl dosyada, icra dosyasına iadesi istenen meblağla ilgili olarak birleşen sıra cetveline itiraz dosyasında şikayet olunanlardan mahsup işlemi yapıldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, birleşen dosyada, sıra cetvelinin iptali ile şikayetçilerin şikayet olunanların haczine iştirakiyle mevcut paranın garameten paylaştırılmasına, 87.000,00 TL'den 64.126,00 TL'sini şikayetçilere, 22.874,00 TL'sinin şikayet olunanlara ödenmesine dair verilen kararın şikayet olunanlar vekili tarafından temyizi üzerine, Dairemizce; sıra cetveline yönelik şikayetlerde İcra Mahkemesi'nin, sıra cetvelinde hukuka uygun olmayan kısımları göstererek sıra cetvelinin iptaline karar vermekle yetinmesi gerektiği, mahkemece bu ilke gözetilmeyerek eda hükmünü ihtiva edecek şekilde, tespit edilen miktarların taraflara ödenmesinin hüküm altına alınmasının doğru olmadığı, öte yandan şikayet olunanlar vekilinin sunduğu, şikayetçilerin takibine konu ve sıra cetvelinde değerlendirmeye alınmış Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2007/430 Esas, 2010/489 Karar sayılı ve 30.12.2010 tarihli ilamının Yargıtay Yüksek 4. Hukuk Dairesi’nin 10.04.2012 tarih ve 2011/4215 Esas, 2012/6119 Karar sayılı ilamıyla bozulduğu anlaşıldığından, bu hususun da değerlendirilmesi gerektiği belirtilerek bozulmasına, diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir. 

Mahkemece uyulan bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılamada delillerin değerlendirilmesi ve tüm dosya kapsamına göre; her ne kadar sıra cetvelinde değerlendirmeye alınan takibe konu Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2007/430 E. 2010/489 K. sayılı ilamı Yargıtay'ca bozulmuş ise de, her davanın, dava açıldığı tarihteki mevcut hukuki duruma göre değerlendirileceği, şikayete konu sıra cetvelinin düzenlendiği tarihte geçerli bir mahkeme ilamının bulunduğu, kaldı ki karar bozulmuş olsa bile hali hazırda verilen ve kesinleşen bir başka kararın mevcut olmadığı görülmekle bu konudaki savunmaya itibar edilmediği gerekçesiyle, asıl dosyada, icra dosyasına iadesi istenen meblağla ilgili olarak birleşen sıra cetveline itiraz dosyasında davalı yandan mahsup işlemi yapıldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, birleşen dosyada şikayetin kabulü ile sıra cetvelinin iptaline karar verilmiştir. 
Kararı, asıl ve birleşen dosyada şikayet olunanlar vekili temyiz etmiştir.

1) Asıl dosyada şikayet olunanların temyiz istemi yönünden; 

a) Asıl dosyada, şikayetçi tarafından, İcra Müdürlüğü'nün 22.03.2011 tarihli kararı ile Z. Bankası'ndan gönderilen paranın bir kısmı ile İ. Bank A.Ş'den gönderilen paranın icra dosyasına iadesi ve sıra cetveli yapılmasına yönelik taleplerinin reddine karar verildiği ileri sürülerek, icra memurunun işlemi şikayet edilmiştir. Her ne kadar asıl dosyada da şikayet olunanlar hasım gösterilmiş ise de, yapılan bu şikayet İKK'nın 16. maddesine dayalı icra memur muamelesini şikayete ilişkin olduğundan, taraflarının ve konusunun farklı olduğu gözetilerek, bu dosyadan tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesi ve ilgili İcra Müdürlüğü'ne şikayet dilekçesinin tebliği ile İİK'nın 16 vd. maddeleri uyarınca şikayet incelenip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, her iki dosyanın birlikte yürütülmesi doğru olmamıştır. 

b) Bozma nedenine göre, şikayet olunanlar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.

2) Birleşen dosyada şikayet olunanlar vekilinin temyizi itirazlarına gelince;

a) İcra işlemleri devam ederken (ilâm hükmü tamamen icra edilmeden önce) ilâmın bozulması halinde, icra işlemleri olduğu yerde durur (m.40,I). Yalnız, icranın durması için Yargıtay'ın bozma kararının icra dairesine ibraz edilmesi gerekli olup, ilamın ibrazına kadar yapılan icra işlemleri geçerlidir.

İlâmın bozulması ile icra işlemleri sadece olduğu yerde duracağından, bozmadan önce yapılmış olan icra işlemleri geçerlidir.

Yargıtay 19. H.D.'nin 05.04.2007 tarih ve 1019 E., 3374 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; bozmadan önce konulmuş olan haciz devam ederse de, haczedilen mallar satılamaz. Çünkü, bozma ile icra işlemleri olduğu yerde durur (m.40,I). Bu nedenle, bozma tarihi ile alacaklının bozma sonrası lehine sonuçlanan ilam ile icra takibine devam edilmesini isteyebileceği tarih arasındaki süre içinde, satış isteme sürelerinin (m.106) işlememesi gerekir (m.111,III kıyasen). Bozmaya kadar geçen süre, bozma sonrası yeniden karar verildikten sonra işlemeye başlayan süreye eklenir. Buna göre süresinde satış istenip istenmediğine, dolayısıyla haczin düşüp düşmediğine bakılır.

Yukarıdaki açıklamalar, daha çok, teminat karşılığında Yargıtay'dan icranın geri bırakılması kararı (m.36,HUMK m.443) alınmamış olması hali içindir. Yargıtay'dan icranın geri bırakılması kararı alındıktan sonra hükmün bozulması halinde de, icra takibi olduğu yerde durur (daha doğrusu durmakta devam eder). Bu halde, borçlunun başvurusu üzerine, hükmü vermiş olan mahkeme, bozmanın niteliğine göre (icranın geri bırakılması için) göstermiş olduğu teminatın borçluya geri verilip verilmeyeceğine kesin olarak karar verir (m.36,V).

Mahkeme bozma kararına uyarak alacaklının davasının reddine karar verir ve red kararı kesinleşirse, o zaman, ilâmlı icra takibi son bulacağından, (bozma ile sadece durmuş olan) icra işlemleri (mesela, haciz) de son bulur (haciz kalkar).

Bozma kararına uyan mahkeme, nitelik ve miktar itibariyle ilk (bozulan) karara uygun yeni bir karar verirse (yani, davayı yeniden alacaklı lehine karara bağlarsa), alacaklı, bu yeni ilamın da kesinleşmeden icrasını isteyebilir. Buna karşı, borçlu, teminat göstererek Yargıtay'dan icranın geri bırakılmasına karar verilmesini isteyebilir (m.36; HUMK m.443). Alacaklı, bu yeni ilamın icrasını derdest icra takibi dosyasında isteyebilir; bu halde, yeni bir ilamlı takip yapılmasına ve borçluya yeniden icra emri gönderilmesine gerek yoktur. Bu halde alacaklı, ilk (bozulan) ilâmın icraya konulduğu tarihten itibaren faiz isteyebilir.

Mahkeme Yargıtay'ın bozma kararına karşı direnirse (HUMK m.429, III), bununla bozma kararı hükümsüz kalır ve bu nedenle bozma ile icranın durması (m.40,I) sonucu da ortadan kalkar. Bu nedenle, alacaklı, direnme kararına dayanarak (bozma ile durmuş olan) ilamlı icra takibine (aynı dosyada) devam edilmesini isteyebilmelidir. Fakat, Yargıtay 12. HD karşı görüştedir.

Kesinleşmeden icraya konulmuş olan ilamın (hükmün) Yargıtay'ca kısmen bozulması ve kısmen onanması halinde, bozulan kısım için icra işlemleri olduğu yerde durdurulur (m.40,I); onanan kısım için icraya devam olunur.

Bir ilam hükmü tamamen icra edildikten sonra (mesela, borçlunun mallarının haczedilip, satılıp elde edilen para alacaklıya ödendikten sonra), hüküm Yargıtay tarafından bozulur ve mahkeme borçlunun hiç (veya ilamdaki kadar) borcu olmadığına karar verir ve bu karar (hüküm, ilam) kesinleşirse, icra tamamen (veya kısmen) eski haline iade olunur (m.40,II). (Bkz. Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, El Kitabı, 2.Baskı, 2013, Sh.928 vd.)

Somut olayda, şikayetçilerin 20.01.2011 tarihinde konulan ihtiyati haczinin 29.01.2011 tarihinde kesinleştiği, haczin dayanağı olan mahkeme kararının 10.04.2012 tarihinde bozulduğu, haczedilen paranın icra dosyasına 27.01.2011 tarihinde gönderildiği ve 23.03.2011 tarihinde sıra cetvelinin düzenlendiği, bu durumda, bozma ilamından önce konulan haczin ve paranın icra dosyasına gelmesi (satış) işleminin geçerli olduğu, şikayetçilerin hukuki yararlarının devam ettiği, şikayetçilere pay ayrılmayan sıra cetvelinin, kesinleşmesi halinde, anılan bozma sonrasında şikayet olunanlar lehine karar çıkmasının sonucu değiştirmeyeceği anlaşılmakta olup, sıra cetvelinin şikayetçiler lehine iptali halinde, icranın eski haline iade edilmesi gerekeceği tabiîdir.

Bu açıklamalara ve dosyadaki yazılara, İcra Mahkemesince uyulan bozma ilamı doğrultusunda inceleme yapılıp karar verilmiş olmasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, şikayet olunanlar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

b) Şikayet olunanların ihtiyati haczinin 12.01.2011 tarihinde kesin hacze dönüştüğü, şikayetçilerin alacaklı olduğu icra dosyasında ise, (şikayet olunanların ihtiyati haczinin kesinleşmesinden sonra) 20.01.2011 tarihinde ihtiyati haciz konulduğu, paranın icra dosyasına girdiği 27.01.2011 tarihinde şikayetçilerin ihtiyati haczinin henüz kesinleşmemiş olduğu, bu nedenle şikayet olunanların kesin haczine İİK'nın 268/1 maddesi hükmünde yazılı iştirak koşullarının gerçekleşmediği anlaşıldığından şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece bozma ilamı ile önceki kararın gerekçeleriyle birlikte tümden ortadan kalktığı gözetilmeksizin, hiç bir gerekçe yazılmadan, ''daha evvel verilen karardaki gibi birleşen dosyada sıra cetveline itirazın kabulüne ve şikayete konu sıra cetvelinin iptaline karar verilmesi ile yetinerek'' şeklinde, denetime elverişli olmayan biçimde hüküm tesisi doğru olmamıştır.

SONUÇ: Yukarıda (1a) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl dosya yönünden re'sen, (2a) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, birleşen dosyada şikayet olunanlar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2b) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün birleşen dosyada şikayet olunanlar yararına BOZULMASINA, (1b) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, asıl dosyada şikayet olunanlar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2012/7863 
KARAR NO    : 2012/9056

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ        :
Adana 3. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                  : 04/05/2012
NUMARASI           : 2012/208 - 2012/315
DAVACI                 : T.B.
DAVALI                 : B. Tic. ve San. İş. T.A.Ş.
DAVA TÜRÜ         : Şikayet (icra memur muamelesi)

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davalı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR

Borçlu aleyhinde iş mahkemesi ilamına dayalı olarak ilamlı takip başlatılmış, tehiri icra kararı ile takip durdurulduktan sonra, ilam Yargıtay 9. Hukuk Dairesince bozulmuş ve mahkemesince bozma ilamına karşı direnme kararı verilmiştir. Alacaklı vekili icra dairesine kararın kısmen bozulduğunu, bozma dışında kalan kısım yönünden takibe devam edilmesi gerektiğini bildirmiştir. İcra memuru ilamın tamamen bozulduğundan takibe devam edilemeyeceğine karar vermiştir. Şikayet üzerine, icra mahkemesi, kararın tümüyle bozulduğu, ancak bozmaya karşı direnme kararı verildiği, bu kararının yeni bir karar olduğu ve infazı için kesinleşmesi gerekmediği, bu nedenle de icra işlemlerine devam edilmesinde bir sakınca bulunmadığını belirtip, şikayetin kabulü ile icra memuru işleminin iptaline karar vermiştir.

İİK.nun 40. maddesinde; Bir ilam hükmünün bozulması icra işlemlerini olduğu yerde durdurur hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda takip konusu iş mahkemesi kararı Yargıtay 9. Hukuk Dairesince bozulmuştur. Mahkemesinin eski kararında direnmesi, bozulan kararın tekrarından ibaret olup, yeni bir hüküm sayılamayacağından İİK.nun 40. maddesine göre duran takibin devamını sağlamaz. Borçlunun temyizi üzerine Yargıtay'ca verilecek karara kadar icra işlemleri olduğu yerde durur.

O halde takibin durduğu yönündeki memurluk işleminin doğru olduğu kabul edilerek şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi isabetsizdir. 

SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.nun 366. ve HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK.nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 12.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.