ECRİMİSİL DAVASINDA İDARE DAHA ÖNCE GÖNDERDİĞİ İHBARNAMEDEKİ MİKTAR İLE BAĞLI TUTULAMAZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


04 Şub
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/1-1255
KARAR NO   : 2020/423

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                  : 
Antalya 5. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                            : 26/06/2014
NUMARASI                    : 2014/255 - 2014/280
DAVACI                          : V.G.M. adına Vakıflar Bölge Müdürlüğü vekili Av. M.A.
DAVALI                          : B.A.

1. Taraflar arasındaki “ecrimisil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Antalya 5. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili dava dilekçesinde; mülkiyeti vakfa ait olan 6507 ada 3 parsel sayılı taşınmazın tamamının, 13 parsel sayılı taşınmazın ise 380 m2'lik bölümünün davalı işgalinde olduğunu ve hâlen davalı tarafından kullanıldığını, ihbarname gönderilmesine karşın davalının ecrimisil ödemediğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 13 parsel sayılı taşınmaz için 2006 ile 2011 yılları arası, 3 parsel sayılı taşınmaz için de 2009 ile 2011 yılları arasında olmak üzere toplam 2.225,00 TL ecrimisilin 6183 sayılı Kanun'a tabi alacaklara uygulanan faiz oranı üzerinden dönem sonlarından itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuna göre istemini 5.156,61 TL olarak ıslah etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı, süresi içerisinde cevap dilekçesi sunmamış, yargılama sırasında davanın reddini istemiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı: 

6. Antalya 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.12.2012 tarihli ve 2011/438 E., 2012/645 K. sayılı kararı ile; davanın dayanağı Türk Medeni Kanunu'nun 995. maddesi olmakla birlikte 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun 75. maddesinde vakıf taşınmazları için alınacak ecrimisilin ne şekilde belirleneceğinin düzenleme altına alındığı, idarenin bu düzenlemenin aksine olacak şekilde kendi oluşturduğu komisyonca belirlenen ecrimisilden daha fazla ecrimisil isteyemeyeceği, idareye bu konuda verilen görevin ecrimisil miktarını belirlemek olup, uzlaşmaya esas teklif hazırlama görevi verdiğinden söz edilemeyeceği, böyle olsaydı yasanın bunu açıkça düzenlemesi gerektiği, vakıf taşınmazlarının maddeye 27.02.2008 tarihinde eklendiği ve geriye doğru beş yıllık ecrimisil istenebileceği düzenlendiğinden artık maddenin yürürlüğünün beş yıl öncesi olan 27.02.2003 tarihinden sonrası için komisyonca belirlenen miktardan daha fazla ecrimisil talep edilemeyeceği, mahkemede bilirkişi vasıtasıyla belirlenen ecrimisil komisyon tarafından belirlenen ecrimisilden fazla olsa da komisyonun belirlediği miktara hükmedilmesi gerektiği, davacının 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre değil de dava açmak suretiyle tahsil talebinde bulunmuş olmasının da bu durumu değiştirmeyeceği gerekçesiyle dava kısmen kabul edilmiş, fazla talep edilen miktar ile ıslahla artırılan miktarın reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 

8. Temyiz istemi Yargıtay 1. Hukuk Dairesi tarafından yasal süresi içerisinde olmadığından reddedilmiş ise de davacı vekilinin karar düzeltme isteminde bulunması üzerine gerekçeli kararın tebliğine ilişkin mazbatada tebliğ tarihinin yanlış yazıldığı ve temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşılmış, 16.10.1940 tarih ve 48/88 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca karar düzeltme isteği temyiz isteği olarak kabul edilmiş ve yapılan inceleme sonucunda, Özel Dairenin 18.02.2014 tarihli ve 2013/16600 E., 2014/3491 K. sayılı kararı ile; 

"... Dava, ecrimisil isteğine ilişkindir.

Davacı, kayden malik olduğu 6507 ada 3 parselin tamamını, 6577 ada 13 parselin 380 m2 yüzölçümlü kesimini davalının haklı ve geçerli bir sebep olmaksızın işgal ettiğini ileri sürerek toplam 2.225 TL ecrimisil isteğinde bulunmuştur. Daha sonra ıslah dilekçesiyle 5.156 TL ecrimisil istemiştir.

Mahkemece, vakıf taşınmazlarını işgal edenlerden alınacak ecrimisilin ne şekilde belirleneceğinin 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu 75. ve 79/C maddelerinde düzenlendiği, idarenin yasal düzenlemenin aksine kendi oluşturduğu komisyonca belirlenen ecrimisilden daha fazla miktarda ecrimisil isteyemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. 

Bilindiği üzere; gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarih 22/4 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. 

Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan olumlu zarar ile kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir (YHGK'nun 25.02.2004 gün ve 2004/1-120-96 sayılı kararı).

Somut uyuşmazlıkta davacı Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından davalıya gönderilen ecrimisil ihbarnamesi icap niteliğinde olup, davalı tarafından icaba uyulmayarak komisyonca takdir edilen ecrimisil ödenmemiştir. Bunun üzerine davacı idare ecrimisil isteğiyle eldeki davayı açmış olup mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi üzerine belirlenen miktar üzerinden de davasını usulüne uygun olarak ıslah etmiştir. Davacının mahkemeye başvurarak dava dilekçesiyle veya ıslah dilekçesiyle haksız işgalden kaynaklanan gerçek zararını istemesine engel yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. O halde davacının harçlandırılmış ıslah dilekçesi gözetilerek bu yönde olumlu veya olumsuz hüküm kurulması gerekirken aksi düşünce ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir..." gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Antalya 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.06.2014 tarihli ve 2014/255 E., 2014/280 K. sayılı kararı ile vakıf taşınmazları için ecrimisilin nasıl belirleneceğinin yasa ile düzenlendiği, yasaya göre idarenin belirlediği miktarın bir teklif ya da icap niteliğinde olmayıp yargı denetimi mümkün olmak üzere istenebilecek miktarın belirlenmesi niteliğinde olduğu, yasa koyucunun iradesini aşar şekilde idarenin belirlediği miktarın üzerinde ecrimisile hükmedilmesinin mümkün olmadığı, ayrıca idarenin talep edilebilecek ecrimisil miktarının ne olduğunu belirleyerek iradesini ortaya koyduğu, bunun üzerinde bir miktar belirlenmesinin yasanın amaç ve kapsamına aykırı olduğu, kaldı ki mahkemenin aynı gerekçelerle verdiği 08.11.2012 tarih ve 2012/526 E., 2012/470 K. sayılı kararın Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 20.05.2013 tarih ve 2013/5428 E., 2013/8064 K. sayılı kararı ile onandığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; vakıf taşınmazı hakkında ecrimisil istemiyle açılan davada, mahkemece yapılan keşif sonucu belirlenen ecrimisil miktarının, davadan önce 2886 sayılı Devlet İhale Kanun'un 75. maddesi uyarınca idarece oluşturulan komisyon tarafından belirlenen ve ihbarname ile davalıdan talep edilen ecrimisil miktarından fazla olması durumunda, bu fazla miktarın ıslah ile talep edilip edilemeyeceği, gönderilen ihbarnamenin davacı yönünden bağlayıcı nitelikte olup olmadığına ilişkindir.

III. GEREKÇE

12. Dava ecrimisil istemine ilişkin olup, konu ile ilgili yasal düzenleme ve kavramların kısaca açıklanmasında yarar vardır.

13. Mecelle'den aktarılmak suretiyle günümüz hukukunda da kullanılan ecrimisil kavramı, güncelliğini yitirmeyen bir kavramdır. Eski hukukta "emsal mal kıymeti karşılığı" olarak kullanılan ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimidir. Gerek öğreti ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere, hak sahibinin kötü niyetli zilyetten isteyebileceği bir tür tazminattır. 

14. Ecrimisilde; bir malın hak sahibinin izni ve rızası dışında kötü niyetli olarak işgal ve kullanımı söz konusudur.

15. Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 08.03.1950 tarih ve 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı ve birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile bir haksız eylem sayılması gerektiği, başkasının taşınmazını haksız olarak işgal edip kullanmış olan kötü niyetli kimsenin taşınmazı haksız olarak elinde tutmuş olmasından doğan zararları ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal ettiği semereleri tazmin ile mükellef olduğu vurgulanmıştır. 

16. Nitekim Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 995. maddesinin birinci fıkrasında, iyi niyetli olmayan zilyedin geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorunda olduğu hüküm altına alınmıştır.

17. Bu zararın en azı kira geliri karşılığı olan zarardır. Ancak, haksız işgalden doğan zarar her zaman kira geliri karşılığı olan zarar kadar olmayıp çok daha kapsamlı olabilir. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal veya hor kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda şeklinde tanımlanan olumsuz zarar ecrimisilin kapsamını belirler.

18. Diğer yandan dava konusu taşınmazlar tapuda Muratpaşa Vakfı adına kayıtlı olup, eldeki dava da Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından açılmıştır.

19. Bilindiği üzere, 20.02.2008 tarihli ve 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 27.02.2008 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesi üzerine 79/c maddesi gereğince 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun 75. maddesine yeni bir cümle eklenmiş ve buna göre "Ecrimisil ve Tahliye" başlıklı 75. maddesinin birinci fıkrası;

"Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaz malları ve Vakıflar Genel Müdürlüğü ile idare ve temsil ettiği mazbut vakıflara ait taşınmaz malların, gerçek ve tüzel kişilerce işgali üzerine, fuzuli şagilden, bu Kanunun 9 uncu maddesindeki yerlerden sorulmak suretiyle, idareden taşınmaz ve değerleme konusunda işin ehli veya uzmanı üç kişiden oluşan komisyonca tespit tarihinden geriye doğru beş yılı geçmemek üzere tespit ve takdir edilecek ecrimisil istenir. Ecrimisil talep edilebilmesi için, Hazinenin işgalden dolayı bir zarara uğramış olması gerekmez ve fuzuli şagilin kusuru aranmaz" şeklinde düzenlenmiştir. 

20. 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun 74. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan Hazine Taşınmazlarının İdaresi Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesinin (d) bendinde ise ecrimisil tanımlanmış ve hazine taşınmazının, idarenin izni dışında gerçek veya tüzel kişilerce işgal veya tasarruf edilmesi sebebiyle, idarenin bir zarara uğrayıp uğramadığına veya işgalcinin kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın idarece talep edilen tazminatı ifade ettiği belirtilmiştir. 

21. Anılan yönetmeliğin (e) bendinde ise fuzuli şagilin tanımı yapılarak, kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın, Hazine taşınmazının zilyetliğini, yetkili idarenin izni dışında eline geçiren, elinde tutan veya her ne şekilde olursa olsun bu malı kullanan veya tasarrufunda bulunduran gerçek veya tüzel kişileri ifade ettiği dile getirilmiştir.

22. Bu tanımlardan da anlaşılacağı üzere kamu hukukunda ecrimisil alacağını doğuran olay, kamuya ait taşınmaz malların geçerli herhangi bir hukuki sebebe dayanmayan fuzuli işgalidir.

23. Belirtilmelidir ki, idarenin sahibi olduğu mallar hukuksal bakımdan özel mülkiyetteki mallardan farklı olduğu gibi kendi aralarında da farklılıklar göstermektedir. Yine bu malların elde edilmesi, elden çıkarılması ve bunlardan yararlanma usulleri de farklı hükümlere tabidir.

24. Kişilerin kamu mallarından yararlanmaları ya genel yararlanma şeklinde ya da önceden izin almak suretiyle özel yararlanma usulleri çerçevesinde olur. Bir kişinin kamu malından özel olarak yararlanması için idare ile ruhsat, sözleşme ya da imtiyaz yoluyla hukuken geçerli bir ilişki içinde olması gerekir. Kamu mallarından özel yararlanma için verilen izin ise geçici nitelikli ve ücretlidir. Diğer bir anlatımla, kamu malından başkalarının yararlanmasını engeller biçimde özel olarak yararlanmak isteyen kişi bunun ücretini ödemek durumundadır. 

25. Tüm bu nedenlerle 2886 sayılı Kanun'un 75. maddesinde Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaz mallar ile Vakıflar Genel Müdürlüğü ile idare ve temsil ettiği mazbut vakıflara ait taşınmaz malları işgal eden gerçek ve tüzel kişilerden ecrimisil isteneceği hüküm altına alınmıştır. 

26. Bu düzenlemeye göre Hazine ya da Vakıflar Genel Müdürlüğünün ecrimisil isteyebilmesi için mahkemeye başvurup karar alma zorunluluğu bulunmamaktadır. Oluşturulacak komisyon tarafından takdir edilen ecrimisilin bir ihbarname ile fuzuli şagilden talep edilmesi mümkün hâle gelmiştir. Komisyon tarafından belirlenen ecrimisilin rızaen ödenmemesi hâlinde ise maddenin ikinci fıkrası uyarınca idarenin bu alacağı 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil etme imkânı mevcuttur. Yine bu fıkrada fuzuli şagil lehine de düzenleme yapılarak, ecrimisile itiraz edilmemesi durumunda yüzde yirmi, peşin ödenmesi hâlinde ise ayrıca yüzde onbeş indirim uygulanacağı öngörülmüştür.

27. Somut olayda da idari yoldan komisyon oluşturularak ecrimisil miktarı takdir edilmiş, bu miktarın fuzuli şagil olan davalıdan tahsili için ihbarname gönderildikten sonra ödenmemesi üzerine eldeki dava açılmıştır.

28. Bu itibarla Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, 2886 sayılı Kanun'un 75. maddesindeki usule göre komisyon tarafından ecrimisil tutarı belirlenip, fuzuli şagilden talep edildikten sonra idarenin genel hükümlere göre mahkemede dava açmak suretiyle ecrimisil isteğinde bulunup bulunamayacağı hususu tartışılmıştır.

29. Öncelikle belirtmek gerekir ki, kamu hukukunda ecrimisil alacağı olarak istenilen paranın, idarece tayin ve takdir edilerek yine idare tarafından kamu gücüne dayanılarak 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında tahsil etme imkânı bulunmakla birlikte, ecrimisil temel kaynağını 4721 sayılı TMK'nın 995. maddesinden almaktadır. Anılan madde uyarınca fuzuli şagil, geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız olarak alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorundadır. 

30. 2886 sayılı Kanun'un 75. maddesinde idareye dava yoluna gitmeden, idari bir işlemle ve daha kısa zamanda tazminatı tahsil imkânı sağlanmış ise de idare için getirilen bu imkânın bir zorunluluk olarak yorumlanmaması gerekir. Çünkü, idareyi dava yoluna başvurmaktan alıkoyan açık bir yasa hükmü bulunmamaktadır. Aksine bir yasal düzenleme bulunmadığı için idarenin TMK'nın 995. maddesine dayanarak haksız eylem niteliğindeki işgalden doğan tazminatı her zaman mahkemeden dava yoluyla talep etmesi mümkündür. Dava yoluna başvuran idarenin gerçek zararının ihbarname ile talep edilen miktardan fazla olduğunun belirlenmesi durumunda idarenin gerçek zarar tutarını istemesine engel olacak bir yasal düzenleme de bulunmamaktadır. 

31. Bu durum temel haklardan olan dava hakkının kullanılması ile ilgili olup, Anayasa'nın 36. maddesine göre herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Anılan madde ile güvence altına alınan dava yoluyla hak arama özgürlüğü, temel bir hak olma niteliğinin yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birini oluşturmaktadır.

32. Nitekim, davacı Vakıflar Genel Müdürlüğü de idari işlem başlatmakla birlikte, davalıya gönderdiği ihbarnamede komisyon tarafından belirlenen ecrimisilin ödenmemesi durumunda yasal yollara başvuracağını ihtar etmiştir. 

33. Hâl böyle olunca, genel hükümler uyarınca adli yargı yerinde dava açma yolunu tercih eden idarenin ihbarnamedeki ecrimisil miktarı ile bağlı olmaksızın haksız eylemden kaynaklanan gerçek zararını mahkemeden talep edebileceği, buna bağlı olarak ihbarname ile istenen ecrimisil miktarına göre fazla olan bir tutar varsa bunun da ıslah yolu ile hüküm altına alınmasını isteyebileceği Hukuk Genel Kurulu çoğunluğu tarafından kabul edilmiştir.

34. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, idarenin komisyon tarafından belirlenen ecrimisili ihbarname tebliğinden sonra mutlaka 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil etme zorunluluğunun bulunmadığı, mahkemeye dava açmak suretiyle de tahsilini isteyebileceği, ancak 2886 sayılı Kanun'un 75. maddesi uyarınca başlatılan idari işlem ile belli bir yol izlenerek kamusal nitelikteki bir alacak tutarı belirlendikten sonra idarenin bu miktar ile bağlı olduğu, dava açıldıktan sonra mahkemece yapılacak işin de artık bu miktarın idarece doğru yöntem izlenmek suretiyle belirlenip belirlenmediğinin denetlenmesinden ibaret olduğu, bu nedenle yerel mahkemece verilen direnme kararının isabetli olduğu görüşü dile getirilmiş ise de bu görüş Hukuk Genel Kurulu çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

35. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak, davacı vekilinin ıslah talebi hakkında bir karar verilmesi gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

36. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 

Aynı Kanun'un 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 17.06.2020 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nda bulunan 20 üyenin 14'ü BOZMA, 6'si DİRENME UYGUN DAİREYE yönünde oy kullanmışlardır.