EŞİN RIZA ALINMADAN YAPILAN İPOTEK İŞLEMİ GEÇERSİZDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


07 Ara
2015

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO            : 2015/2-247
KARAR NO         : 2015/2323

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ           :
Akhisar Aile Mahkemesi
TARİHİ                     : 23/10/2014
NUMARASI             : 2014/416 - 2014/558
DAVACI                   : F.T. vekili Av. A.B.
DAVALI                   : 1- Akhisar V. Bankası vekili Av. A.Ö. 
                                  2- M.T.

Taraflar arasındaki “ipoteğin kaldırılması ve aile konutu şerhi konulması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Akhisar Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 28.06.2013 gün ve 2013/292 E. 2013/398 K. sayılı kararın incelenmesi davalılardan V. Bankası TAO vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 17.02.2014 gün ve 2014/1158 E. 2014/2936 K. sayılı ilamıyla;

“Mahkemece davacı kadının rızası alınmadan davalı koca adına tapuda kayıtlı olan ve aile konutu niteliğindeki taşınmaza davalı banka tarafından ipotek konulduğu belirtilerek davanın kabulü ile ipoteğin kaldırılmasına karar verilmiştir. Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür (TMK. md.6). İpotek tesisine ilişkin işlemden önce taşınmazın tapu kütüğünde "aile konutu' olduğuna ilişkin bir şerh bulunmamaktadır. Bu durumda davalı bankanın ipoteğe ilişkin kazanımı iyi niyetli ise korunur (TMK. md. 1023). Kanunun iyiniyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda asıl olan iyiniyetin varlığıdır. İyiniyetin varlığı asıl olduğuna göre lehine ipotek tesis edilenin kötüniyetli olduğunu kanıtlama yükümlülüğü buna iddia edene düşer (TMK. md.6). Toplanan delillerden davacı, lehine ipotek tesis edilen davalı bankanın kötü niyetli olduğunu kanıtlayamamıştır. Bu durum nazara alınmadan, davanın reddi yerine yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.”

gerekçesi ve oyçokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davalılardan V. TAO vekili 

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldırılması ve aile konutu şerhi konulması istemine ilişkindir.

Davacı F.T. vekili 06.02.2009 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; “davalılardan Metin Tosuner'in müvekkilinin eşi olduğunu, 24 yıldan beri evli olduklarını, davalı Metin'in eşi ve çocukları ile birlikte 24 yıldan beri yaşadıkları R. Mah. 4.. ada 21 parselde kayıtlı taşınmazın 3. katındaki 9 nolu bağımsız bölümde müvekkilinin rızasını almadan V. Bankası Akhisar Şubesi lehine ipotek tesis ettiğini, yıllardır oturdukları ve çocuklarını büyüttükleri ve mülkiyeti kayınpederi Bahri Tosuner’e ait olan aile konutunun tapusunun eşine geçtiğinden ve eşinin ipotek verdiğinden haberdar olmadığını, davalı bankanın diğer davalının evli olduğunu bilerek ve yasaya aykırı olarak davalının evi üzerine ipotek tesis ettiğini iddia ederek ipoteğin kaldırılmasına ve taşınmaz üzerine aile konutu şerhi konulmasına” karar verilmesini istemiştir.

Davalı M.T. cevap vermediği gibi duruşmalara da katılmamıştır.

Davalı T.V. Bankası TAO vekili 02.04.2009 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; “açılan davanın haksız ve dayanaksız olduğunu, müvekkil bankanın müşterisi M.K. firmasının kullandığı ve kullanacağı kredilerin teminatını teşkil etmek üzere M.T. tarafından taşınmaz üzerine ipotek tesis edildiğini, diğer davalının evli olduğunu bilerek ipotek işlemi yapıldığı iddiasının hiçbir dayanağının olmadığını, müvekkilinin MK 1023 maddesi gereğince iyiniyetli olarak kabul edilmesi gerektiğini, dava konusu taşınmazın aile konutu olarak özgülenmesinin mümkün olmadığını, taşınmazın Metin Tosuner adına 31/07/2006 tarihinde devir ve tescil edildiğini, ipotek tesis tarihinin 02/08/2006 olduğunu bu süre içinde konutun aile konutu olarak özgülenmesinin mümkün olmadığını, 1 gün önce diğer davalı mülkiyetine geçen taşınmazın aile konutu olup olmadığını araştırma yükümlülüğünün yüklenmesinin doğru olmadığını” savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, “MK'nun 1023. maddesi uyarınca davalı bankanın kazanımının korunması için iyiniyetli olması gerekir. Kanunun iyiniyete hukuki sonuç bağladığı durumlarda asıl olan iyiniyetin varlığıdır. Ancak durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz. Tacir olan bankanın basiretli bir iş adamı gibi hareket etme zorunluluğu vardır. Davalı banka ipotek işlemlerinin tesisi esnasında dava konusu taşınmazın aile konutu olup olmadığı yönünde bir araştırma yapmamıştır. Bu durumda ipotek işlemi tesis eden davalı bankanın basiretli bir iş adamı gibi hareket ettiği ve özen yükümlülüğüne uygun davrandığı söylenemeyeceğinden davalı bankanın iyiniyet iddiası dinlenemez. Davacının açık rızası alınmadan tesis edilen ipotek işlemi geçersizdir” gerekçesi ile davanın kabulüne dava konusu aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına ve taşınmaza aile konutu şerhi konulmasına dair verilen karar, davalı T. V. Bankası TAO vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle ve oyçokluğu ile bozulmuştur.

Mahkemece, önceki gerekçelerle ipoteğin kaldırılmasına dair ilk kararda direnilmiştir. Direnme kararı, davalı T.V. Bankası TAO vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tapu kaydında aile konut şerhi bulunmayan taşınmaz üzerine konulan ipoteğin TMK 194 ve 1023 maddeleri dikkate alındığında kaldırılıp kaldırılmayacağı noktasında toplanmaktadır.

İlgili iç hukuk mevzuatına bakılacak olursa:

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun “Eşlerin hukuki işlemleri” başlıklı 193. Maddesi

“Madde 193- Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşlerden her biri diğeri ve üçüncü kişilerle her türlü hukukî işlemi yapabilir.” şeklindedir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun “Aile konutu” başlıklı 194/1. maddesinin ilgili bölümü,

II. Aile konutu

Madde 194- Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.…”

ve “İyiniyetli üçüncü kişilere karşı” başlıklı 1023. Maddesi

Madde 1023- Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur. şeklindedir.

TMK 193 maddesi dikkate alındığında kural olarak eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlem yapma serbestisi Türk Medeni Kanunu felsefesi içinde kabul edilmişken, TMK 194 maddesi ile ile bu kurala istisna getirilmiş, aile konutu üzerindeki hakların sınırlandırılması esası kabul edilmiştir. Düzenleme ile malik olmayan eşe, aile konutu ile ilgili tapu kütüğüne şerh verilmesini isteme hakkı tanınmış, eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü, “aile birliğinin” korunması amacıyla sınırlandırılmıştır. Buna göre, eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Bir diğer deyişle, aile konutunun maliki olan eş aile konutundaki yaşantıyı güçlüğe sokacak biçimde, aile konutunun ipotek edilmesi gibi tek başına bir ayni hakla sınırlandıramaz. Bu sınırlandırma ancak diğer eşin açık rızası alınarak yapılabilir.

Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş tarafından, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmemesi halinde, işlem tarafı iyiniyetli üçüncü kişinin 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun 1023. maddesi hükmünden yararlanacağı kabul edilmektedir (HGK. 24.04.2013, E. 2012/2-1567, K. 2013/579). Bu durum aile konutu olarak kullanılan taşınmazın tapu kaydında, konutun bu niteliğini gösteren şerh olmaması hali ile ilgilidir ve taşınmazın aile konutu olduğunu bilmeyen ya da bilemeyecek durumda olan üçüncü kişinin tapuya güven ilkesinden yararlanması asıldır. Tapuda aile konut şerhi olmasa da bunu bilebilecek durumda olan veya bilen kişinin iyiniyetinin bulunduğunun kabul edilmesi mümkün değildir.

Nitekim benzer ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 15.04.2015 gün ve 2013/2-2056 ve 2015/1201, 19.06.2015 gün ve 2015/2-528, 2015/1713 sayılı kararlarında da kabul edilmiştir.

Somut olay gelince, dava konusu taşınmazın tapu kaydında ipotek tesis edildiği tarihte aile konutu şerhi bulunmadığı açıktır. Davalı eş dava konusu aile konutu üzerinde diğer davalı banka lehine ipotek tesis etmiş, bu işlem sırasında davalı banka tarafından davacı eşin açık rızası alınmamıştır. Bu durumda, TMK'nın 194/1 maddesi eşin açık rızasını aradığından, yapılan işlemin geçerli olduğunu kabul etmek imkansızdır.

Hal böyle olunca, mahkemece yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere uygun değerlendirme yapılarak davanın kabulüne karar verilmesi ve bu kararda direnilmesi usul ve yasaya uygun olup; direnme kararının onanması gerekir.

SONUÇ: Davalı T.V. Bankası T.A.O. vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı (8.197,40 TL) harcın temyiz edenden alınmasına, 21.10.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/2-2809
KARAR NO   : 2021/367

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                : 
Ankara 7. Aile Mahkemesi
TARİHİ                          : 05/02/2015
NUMARASI                  : 2014/1636 - 2015/95
DAVACI                        C.Ü. vekili Av. A.Y.
DAVALILAR                 : 1- A. T.A.Ş. vekili Av. E.S.
                                        2- A.D.Ü.

1. Taraflar arasındaki “ipoteğin kaldırılması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 7. Aile Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, davalılardan banka vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı banka tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:  

4. Davacı vekili 03.07.2013 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili ile davalılardan Ali Dede’nin 05.11.1994 tarihinde evlendiklerini, dava konusu taşınmazın 09.12.2005 tarihinde satın alınarak davalı eş adına kaydedildiğini, o tarihten itibaren aile konutu olarak kullanıldığını, davalı eşin müvekkilin bilgisi dışında diğer davalı olan banka lehine taşınmazda ipotek tesis ettiğini, müvekkilinin dava konusu dairenin satış aşamasına geldikten sonra ipotek işleminden haberdar olduğunu, ipotek işlemine açık rızasının alınmadığını, A. T.A.Ş. tarafından Ankara 22. İcra Dairesinin 2010/5.7 E. sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibine başlanıldığını, müvekkilinin aile konutu olarak kullandıkları bağımsız bölüm üzerinde davalı eşi tarafından yapılmış olan ipotek tesisi işlemine rızası bulunmadığını ileri sürerek dava konusu taşınmaza aile konutu şerhi işlenmesini ve ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar Cevabı:

5. Davalı banka vekili 19.07.2013 tarihli cevap dilekçesinde; davacı tarafın iddia ve taleplerinin kötü niyetli ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, diğer davalı Ali Dede Ü.'ın müvekkili bankadan taşınmazın alımı yönünde konut kredisi kullandığını, kredinin teminatı olarak da ilgili taşınmaz kaydına 23.12.2005 tarihli ve 23728 yevmiye numaralı işlem ile 60.000 TL bedelli ipotek tesis edildiğini, kredi taksitlerinin ödenmemesi üzerine Ankara 22. İcra Dairesinin 2010/5.7 E. sayılı dosyası ile 12.02.2010 tarihinde ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibe geçildiğini, ipotekli taşınmazın satışının mahkemenin verdiği ihtiyati tedbir kararı ile durdurulduğunu, davacı eşin haberi olmadan konut üzerine ipotek tesisinin hayatın olağan akışına aykırı ve konut kredisinin ilkelerine ters olduğunu ileri sürerek öncelikle satışın durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına ve haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

6. Diğer davalı malik olan eş ise cevap dilekçesi sunmamış olup, 07.11.2013 tarihli ön inceleme duruşmasında dava konusu taşınmazın 2005 yılında alındığını, aynı tarihlerde davacı eşine ait 60.000 TL değerinde bilezikleri bozdurduklarını, evi kredi ile satın aldığı hâlde eşine bozdurulan bileziklerin bedeli ile ev aldığını söylediğini, ancak gerçekte bileziklerin parasını ticari işlerinde kullandığını, ancak işlerinin kötü gitmesi nedeniyle kredileri ödeyemediğini, eşinin icra takibi nedeniyle ipotekten haberdar olduğunu beyan etmiştir.

Mahkeme Kararı:

7. Ankara 7. Aile Mahkemesinin 26.12.2013 tarihli ve 2013/902 E., 2013/1724 K. sayılı kararı ile; dava konusu bağımsız bölüme 26.05.2006 tarihinde aile konutu şerhi konulduğu, tüketici kredisinin bu tarihten sonra kullanıldığı, bankanın basiretli bir tacir gibi gerekli özen ve dikkati göstermesi gerektiği, bu yükümlülüğünü yerine getirmemesinden doğan sorumluluğun kredi kullandırılan kişiye değil bankaya ait olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne ve ipoteğin kaldırılmasına karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

8. Yargıtay 2. Hukuk Dairesince 28.05.2014 tarihli ve 2014/4838 E. ve 2014/11669 K. sayılı kararı ile;

"... Hüküm davalı banka tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği düşünüldü:

Mahkemece, davacı (kadın)'ın rızası alınmadan davalı (koca) adına tapuda kayıtlı olan ve aile konutu niteliğindeki taşınmaza, davalı banka tarafından, ipotek konulduğu belirtilerek davanın kabulü ile ipoteğin kaldırılmasına karar verilmiştir. Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür (TMK md. 6). İpotek tesisine ilişkin işlemden önce taşınmazın tapu kütüğünde "aile konutu” olduğuna ilişkin bir şerh bulunmamaktadır. Bu durumda davalı bankanın ipoteğe ilişkin kazanımı iyi niyetli ise korunur (TMK md. 1023). Kanunun iyiniyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda asıl olan iyiniyetin varlığıdır. İyiniyetin varlığı asıl olduğuna göre lehine ipotek tesis edilenin kötüniyetli olduğunu kanıtlama yükümlülüğü bunu iddia edene düşer (TMK md. 6). Toplanan delillerden, dava konusu taşınmazın davalı eş adına 09.12.2005 tarihinde tescil edildiği, ipoteğin de kullandırılan konut kredisinin teminatını teşkil etmek üzere aynı tarihte tesis edildiği, aile konutu şerhinin ise daha sonra 26.05.2006 tarihinde konulduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacı, lehine ipotek tesis edilen davalı bankanın kötü niyetli olduğunu kanıtlayamamıştır. Şu hale göre tapuya güven ilkesini esas alan Türk Medeni Kanununun 1023. maddesi koşulları işlem tarafı olan davalı banka lehine gerçekleşmiştir. Davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulü isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir (HGK'nun 24.04.2013 tarih, 2012/2-1567 esas, 2013/579 karar sayılı ilamı),..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Ankara 7. Aile Mahkemesinin 05.02.2015 tarihli ve 2014/1636 E., 2015/95 K. sayılı kararı ile bozma öncesi kararda yer alan gerekçeyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı yasal süresi içerisinde davalı banka tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; aile konutu olarak kullanılan dava konusu taşınmaza yönelik ipotek işleminin konut kredisinin teminatı oluşturması karşısında 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 194. maddesi uyarınca ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.

13. 4721 sayılı TMK’nın “Eşlerin hukuki işlemleri” başlıklı 193. maddesi "Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşlerden her biri diğeri ve üçüncü kişilerle her türlü hukukî işlemi yapabilir.” şeklindedir.

14. Aynı Kanun'un 194. maddesinin 1. fıkrasında ise “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz” hükmü düzenleme altına alınmıştır. Anılan maddenin gerekçesine göre aile konutu; eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantısına buna göre yön verdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı anılarla dolu bir alan olarak tanımlanmıştır.

15. TMK’nın 193. maddesi dikkate alındığında kural olarak eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlem yapma serbestîsi kabul edilmişken, aynı Kanun’un 194. maddesi ile bu kurala istisna getirilmiş ve aile konutu üzerindeki hakların sınırlandırılması esası kabul edilmiştir. Bu düzenleme ile malik olmayan eşe, aile konutu ile ilgili tapu kütüğüne şerh verilmesini isteme hakkı tanınmış, eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü “aile birliğinin’’ korunması amacıyla sınırlandırılmıştır. Tapu kaydında aile konutu şerhi bulunmasa dahi aile konutuna ilişkin olarak; eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutuyla ilgili kira sözleşmesini feshedemeyecek, aile konutunu devredemeyecek ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamayacaktır. Malik olmayan eşin izni için şekil şartı bulunmamakla birlikte, iznin açık olması gerekmektedir. Açık rızanın varlığını ispat yükü ise aile konutu ile ilgili tasarrufta bulunana aittir.

16. TMK’nın 194. maddesinde öngörülen sınırlandırma, taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi konulduğu için değil, konut aile konutu vasfı taşıdığı için getirilmiştir. Bu sebeple taşınmazın tapu kaydında aile konutu şerhi bulunmasa bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Nitekim aile konutu şerhi kurucu değil açıklayıcı niteliktedir. Aksi düşünce ile tasarruf yetkisine ilişkin sınırlamanın şerh ile başlayacağı kabul edilmiş olur. Anılan madde hükmü ile getirilen sınırlandırma, emredici niteliktedir. Dolayısıyla bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da bu vasıf ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak “belirli olan” bir işlem için verilebilir.

17. Eş söyleyişle aile konutunun maliki olan eş, aile konutundaki yaşantıyı güçlüğe sokacak biçimde tek başına aile konutunu ayni bir hakla sınırlandıramaz. Bu sınırlandırma ancak diğer eşin açık rızası alınarak yapılabilir. Nitekim bu ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 24.05.2017 tarihli ve 2017/2-1604 E., 2017/967 K. sayılı kararında da aynen benimsenmiştir.

18. TMK'nın 194. maddesi yetkili eşin izni için bir geçerlilik şekli öngörmemiştir. Bu nedenle söz konusu izin bir şekle tabi olmadan, sözlü olarak dahi verilebilir. Ancak maddenin ifadesinden de anlaşılacağı üzere, iznin “açık” olması gerekir (Gümüş, M.A., Türk Medeni Kanununun Getirdiği Yeni Şerhler; İstanbul 2007, Birinci Basıdan İkinci Tıpkı Bası, s. 41-42).

19. Her ne kadar ipotek işleminin doğrudan doğruya aile konutundan faydalanma ve oturma hakkını engellemiyor olduğu düşünülse de, hak sahibi eşin kötü niyetli ve muvazaalı işlemleri ile aile konutunun elden çıkarılma tehlikesi nedeniyle ipotek işlemine diğer eşin açık rızası şarttır. Yukarıda açıklanan kurallar çerçevesinde ipotek işleminin, aile konutu olarak kullanılan dava konusu taşınmaza yönelik konut kredisinin teminatı niteliğinde olmasının da bir önemi bulunmamaktadır. Böyle bir durumda dahi TMK'nın 194/1. maddesi malik olmayan eşin açık rızasını aradığından, açık rıza alınmadan yapılan işlemin geçerli olduğunu kabul etmek imkânsızdır.

20. Bu durumda; TMK’nın 194. maddesi uyarınca malik olan eş tarafından diğer eşin açık rızası alınmadan aile konutu üzerindeki hakların sınırlandırılması durumunda yapılan bu işlemin “geçerli” kabul edilemeyeceği emredici hüküm gereğidir. Diğer eşin geçerli olmayan işlemin iptali için dava açabileceği kuşkusuzdur.

21. Diğer yandan yukarıda ayrıntılarıyla açıklandığı üzere; TMK’nın 194. maddesinde öngörülen aile konutu ile ilgili sınırlandırma, taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi konulduğu için değil, konutun aile konutu olma özelliği nedeniyle getirildiğinden, taşınmazın tapu kaydında aile konutu şerhi bulunmasa bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Bu nedenle işlem tarafı üçüncü kişinin iyi niyetli olup olmamasının önemi bulunmamaktadır. Başka bir ifade ile TMK’nın 194. maddesine dayalı davalarda; işlem tarafı üçüncü kişi konumunda bulunan davalının iyi niyet iddiasına dayanak, ipotek işleminin tesis edildiği tarihte taşınmazın tapu kaydında aile konutu şerhi bulunmadığı savunması önemini kaybetmiş, madde metninde yer alan “açık rıza” koşulu davalıya ispat külfeti olarak yüklenmiştir. Nitekim benzer hususlar Hukuk Genel Kurulu’nun 15.04.2015 tarihli ve 2013/2-2056 E., 2015/1201 K. sayılı kararı ile de benimsenmiştir.

22. Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya gelince; dava konusu taşınmazın satın alındığı tarihten itibaren aile konutu olarak kullanıldığı, davalılardan malik eşin dava konusu aile konutu üzerinde diğer davalı banka lehine ipotek tesis ettirdiği, bu işlem sırasında davalı banka tarafından malik olmayan davacı eşin açık rızasının alınmadığı anlaşılmaktadır. Bu noktada basiretli bir tacir gibi davranması gereken davalı bankanın iyi niyet savunmasının dinlenemeyeceği tartışmasızdır. Bu itibarla, aile konutu niteliğini taşıdığı hususunda duraksama bulunmayan taşınmaz üzerinde davacının açık rızası alınmadan, TMK’nın 194/1. maddesine aykırı olarak tesis edilen ipotek işleminin bağlayıcılığı bulunmadığından davanın kabulüne karar verilmiş olması anılan maddenin amacına da uygundur.

23. O hâlde, açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle direnme kararı usul ve yasaya uygun olup onanması gerekmektedir.

IV. SONUÇ:

Yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı davalı banka vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Aşağıda dökümü yazılı (3.074,10TL) ilâm harcının temyiz eden davalı bankadan alınmasına,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.03.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.