EŞİNE VE EŞİNİN AİLESİNE YÖNELİK OLARAK SİZİ SÜRÜNDÜRECEĞİM DEMEK BOŞANMA SEBEBİDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


21 Ağu
2019

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2019/2-126 
KARAR NO   : 2019/379

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ           :
Kayseri 1. Aile Mahkemesi
TARİHİ                     : 10/09/2014
NUMARASI              : 2014/557 - 2014/666
DAVACI                    : F.A. vekili Av. Y.A.
DAVALI                    : M.A. vekilleri Av. M.M.Ö., Av. M.K.

Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Kayseri 1. Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 05.07.2013 tarih ve 2013/261 E., 2013/617 K. sayılı karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 18.04.2014 tarih ve 2013/18785 E,. 2014/9301 K. sayılı kararı ile; 

"... 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı kocanın tüm, davacı kadının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Davalı kocanın, mahkeme tarafından da kabul edilen kusurlarının yanında kadın ve ailesini “sizi süründüreceğim” şeklindeki sözlerle tehdit ettiği anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 174/2. maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davacı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md.4 TBK. md. 50, 51, 52, 58) dikkate alınarak davacı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir."

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Taraf vekilleri

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek temyiz dilekçesinin süresinde verildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava evlilik birliğinin sarsılması hukuksal nedenine dayalı (TMK m. 166/1) boşanma istemine ilişkindir.

Davacı (kadın) vekili; davalının bitmek bilmeyen harcamalar yaptığını, sürekli borçlandığını, bu borçları müvekkilinin ödemek zorunda kaldığını, müvekkiline karşı hakaret ve tehdit içeren sözler kullandığını ileri sürerek boşanma kararı ile birlikte müşterek çocukların velayetinin müvekkiline verilmesini, 75.000,00TL maddi tazminat ile 75.000,00TL manevi tazminata, çocuklar için 500,00 er TL iştirak nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı (erkek) vekili; iddiaların doğru olmadığını, müvekkilinin hiçbir zaman icra takibi ya da haciz işlemine muhatap olmadığını, davacının aile reisi olmak ve evlilik birliğini bağımsız yönetmek istemesi sebebiyle dava açtığını belirterek davanın reddini savunmuş ve müvekkili lehine 750,00TL tedbir nafakasına hükmedilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, davalı erkeğin birlik görevlerini gereği gibi yerine getirmediği, nereye harcadığı belli olmayacak şekilde harcamalar yaptığı, iki taraf ve ailelerinin davranışları sonunda eşlerin bir araya gelmelerinin artık imkânsız hâle geldiği, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalının ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, ortak çocukların velayetinin anneye verilmesine, davacı yararına 10.000,00TL maddi tazminata karar verilmiş, davalının boşanmaya sebebiyet veren kusurlu davranışlarının kişilik haklarına saldırı niteliği taşımadığı belirtilerek davacının manevi tazminat talebi reddedilmiştir.

Taraf vekillerinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık kısmında açıklanan gerekçelerle manevi tazminat talebi yönünden bozulmuştur.

Mahkemece, davacı kadına ve ailesine yönelik “sizi süründüreceğim” sözünün TMK'nın 174/2. maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği, boşanma aşamasındaki her eşin her defasında rahatlıkla sarf ettiği veya sarf edebileceği bu sözün davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davalı erkeğin eşine ve eşinin ailesine yönelik "sizi süründüreceğim" şeklinde sarf ettiği sözlerin Türk Medeni Kanunu'nun 174/2. maddesi kapsamında kişilik haklarına saldırı niteliği taşıyıp taşımadığı, burada varılacak sonuca göre davacı (kadın) yararına manevi tazminata

hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

I) Davalı Mehmet A.'ın temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Bilindiği üzere, hukuki yarar dava şartı olduğu kadar, temyiz istemi için de aranan bir şarttır. Bu nedenle temyiz talebinde bulunan tarafın temyizinde hukuki yararı bulunmalıdır.

Mahkemece verilen 05.07.2013 tarihli ve 2013/261 E., 2013/617 K. sayılı ilk karar, davalı vekilince "hükmün tamamına" yönelik olarak, davacı vekili tarafından ise "kusur belirlemesi ve reddedilen manevi tazminat talebi" yönünden temyiz edilmiş, Özel Dairece davalının tüm temyiz itirazları reddedilmiş, sadece davacı (kadın) yararına manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğinden bahisle bozma kararı verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekilince karar düzeltme isteminde bulunulması üzerine ise Özel Dairenin 09.07.2014 tarih ve 2014/15014 E., 2014/15877 K. sayılı kararı ile karar düzeltme itirazlarının reddine karar verildiği anlaşılmakla, davalı yönünden hüküm kesinleşmiş, uyuşmazlık konusu olmaktan çıkmıştır. 

Diğer yandan, Özel Dairenin bozma kararı davacı yararına olmakla birlikte, mahkemenin manevi tazminat talebinin reddine dair verdiği direnme kararı davalı lehinedir. Bu sebeplerle davalının lehine olan dirennme kararını temyizde hukuki yararı bulunmamaktadır.

O hâlde davalının direnme hükmüne yönelik temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.

II) Davacı vekilinin temyizi yönünden yapılan değerlendirmede;

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166/I-II. maddesi; 

“Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir” hükmünü içermektedir. 

Anılan maddenin birinci fıkrası gereğince evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için başlıca iki şartın gerçekleşmiş olması gerekmektedir. İlki, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması, diğeri ise ortak hayatın çekilmez hâle gelmiş bulunmasıdır. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş bir çok konuda evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime takdir hakkı tanımıştır. 

Öte yandan, boşanmanın dayandığı temel ilkelerden biri "kusur" ilkesidir. TMK'nın 166/1. maddesi uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu taktirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Nitekim benzer ilkeye HGK’nın 04.12.2015 tarihli ve 2014/2-594 E., 2795 K. sayılı kararında da değinilmiştir. 

Bu durumda kusur ilkesine göre genel sebeple (TMK m. 166/1.) boşanmaya karar verebilmek için davalının az da olsa kusurlu olması gerekir. Diğer bir ifadeyle, boşanma davasını açmak hakkı, kusursuz ya da az, eşit veya fazla kusurlu eşindir. 

Hemen belirtmek gerekir ki, boşanma, bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olup, boşanma kararının kesinleşmesiyle evlilik birliği sona erer. Boşanmanın eşler bakımından kişisel ve mali olmak üzere bir takım sonuçlarının bulunduğu kuşkusuzdur. Maddi ve manevi tazminat talepleri de boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarından biridir.

Kusur ilkesi Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 174. maddesinde düzenlenen maddi ve manevi tazminat talepleri bakımından da önemli bir role sahiptir. 

Bu noktada, uyuşmazlığın çözümü açısından manevi tazminat kavramının açıklanmasında yarar görülmektedir.

Manevi zarar, insan ruhunda kişinin iradesi dışında meydana gelen acı, ızdırap ve elem olarak ifade edilmektedir. Manevi tazminat ise bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kanunun öngördüğü bir telafi şeklidir. 22.06.1966 tarih ve 7-7 E., K. sayılı Yargıtay İçtihadi Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere manevi tazminat bir yönüyle de insanlardaki kırgınlık ve kızgınlığı, hatta intikam duygusunu tatmin etmek aracıdır. Amacı, olaydan duyulan acı, ızdırap, elem ve kızgınlığı kısmen olsun dindirmek olayı unutturarak tekrar normal hayata dönüşü sağlamaktır. Hükmedilecek para zarara uğrayanda manevi huzur doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır ve bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin bir zararın giderilmesini de amaç edinmemiştir.

Kanunlar, manevi tazminat verilebilecek bazı olguları özel olarak düzenlemiştir. İşte bu durumlardan biri yukarıda değinildiği üzere TMK'nın 174. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan düzenlemedir. 

Nitekim, 4721 sayılı TMK'nın 174. maddesinin 2. fıkrası;

"Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir." düzenlemesini içermektedir.

Anılan hükme göre, manevi tazminat istenebilmesi için öncelikle bir boşanma kararının varlığı ve "talep" gereklidir. Talep olmaksızın resen manevi tazminata hükmedilemeyeceği gibi, boşanmaya sebebiyet veren olayların tazminat isteyen eşin kişilik haklarına saldırı niteliği taşıması gerekmektedir.

Kişilik hakları ise, genel olarak kişiyi toplumdaki diğer insanlardan ayıran, bireysel unsurları oluşturan haklar olup; bedensel ve ruhsal sağlık, şeref ve haysiyet, giz alanı, görüntü ve isim üzerindeki haklar gibi geniş kapsamlı hakları ifade eder.

Ayrıca, madde metninden manevi tazminata hak kazanmak için kusura ilişkin bazı koşulların da arandığı anlaşılmaktadır. Şöyle ki; kusurlu taraftan uygun bir manevi tazminat istenebilmesi için boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın kusursuz ya da daha az kusurlu olması gerektiği açıktır.

Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde somut olayda; davacı tanık beyanlarına göre ve mahkemenin de kabul ettiği üzere erkeğin aile birliğini ekonomik açıdan sıkıntıya sokan harcamalar yaptığı, bu suretle birlik görevlerini yerine getirmediği, ancak erkeğin bu kusurlu davranışının dışında boşanma davasının açılmasının gündeme gelmesiyle birlikte eşine ve eşinin ailesine yönelik olarak "sizi süründüreceğim" şeklinde sözler sarf ettiği, bu haliyle boşanmaya neden olan olaylarda davalının ağır kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Davalı erkeğin bu şekildeki sözleri ile davacı kadının kişilik haklarının zedelendiği belirgindir.

O hâlde, yukarıda açıklanan nedenlerle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : 1- Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz isteminin, temyizde hukuki yararı bulunmadığından REDDİNE, 

2- Yukarıda (II) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının ise kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun'un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 28.03.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.