FİDAN ZARARININ TAZMİNİ İSTEMİ İLE AĞAÇLANDIRMA GİDERİNİN TAZMİNİ İSTEMİ ARASINDA KESİN HÜKÜM İLİŞKİSİ YOKTUR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


23 Eyl
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/4-1384
KARAR NO   : 2021/390

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                :
 Kırkağaç Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                          : 24/11/2015
NUMARASI                  : 2015/231 - 2015/248
DAVACI                        Orman Genel Müdürlüğü vekili Av. Ö.A.D.
DAVALILAR                 : 1- İ.K. 2- N.Y. vekilleri Av. C.K.

1. Taraflar arasındaki “maddi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Kırkağaç Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalılarca gerçekleştirilen haksız otlatma eylemi nedeniyle 6831 sayılı Orman Kanunu 112. maddesinden kaynaklı tazminat istemiyle Kırkağaç Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları 2012/34 esas sayılı davada aynı Kanunun 114. maddesine göre de tazminat hakları olduğunun tespiti üzerine ıslah dilekçesi verdiklerini ancak fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmaksızın açılan davada karşı tarafın muvafakatı ile ıslah yapılabileceği gerekçesiyle ıslah edilen kısmın reddi ile davanın kısmen kabulüne kesin olarak karar verildiğini, oysa 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun/HMK) 109/3. maddesi gereğince kısmi davada talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında feragat anlamına gelmediği ve eldeki davanın farklı bir hukukî sebebe dayalı açıldığını ileri sürerek 21.603,20TL zararın suç tutanağı düzenlenme tarihi olan 25.02.2011 tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; suç tutanağının orman muhafaza memurları tarafından usulüne uygun düzenlenmediğini, davacı zararının uzman bilirkişi olan orman işletme şefi tarafından tespit edilerek bu değere göre açılan ilk davada kesin olarak karar verildiğini, davacının bu olaya ilişkin dava hakkı kalmadığını, ayrıca müvekkillerinin zarara sebebiyet verdikleri iddialarını kabul etmemelerine rağmen mahkemece hiçbir araştırma yapılmadığını, olay sonrası düzenlenen rapor dayanak yapılarak dava açıldığını, kesin hükme bağlanan aynı olay sebebiyle bir daha dava açılmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkeme Kararı:

6. Kırkağaç Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.06.2014 tarihli ve 2014/64 E., 2014/145 K. sayılı kararı ile; davacının kanun yolundan geçmeksizin kesinleşen ilk davasında dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarından bahsetmeyerek bilirkişi raporundan sonra talebini arttırmak istediği, karşı tarafın muvafakati olmaması nedeni ile arttıramadığı talep doğrultusunda verilen kararın temyiz edilmeyerek kesinleşmesi üzerine açılan bu davadaki taleplerinden ilk davada fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmaması sebebiyle feragat etmiş sayıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Kırkağaç Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 4. Hukuk Dairesince 11.05.2015 tarihli ve 2015/5080 E., 2015/5989 K. sayılı kararı ile; “…. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 109/1. maddesinde, talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda sadece bir kısmının da dava yoluyla ileri sürülebileceği belirtilmiş, aynı hükmün son fıkrası da “Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez” biçiminde düzenlenmiştir.

Dosya içeriğinden davacının 14/02/2012 tarihli dava dilekçesi ile fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmadan uğradığı zararın giderilmesi için dava açtığı, açılan bu davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra açıldığı anlaşılmaktadır. Anılan Kanun hükümleri gözetildiğinde, davacının ilk davada fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmaması feragat anlamına gelmemektedir. Mahkemece davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddedilmesi doğru olmamış, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Kırkağaç Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.11.2015 tarihli ve 2015/231 E., 2015/248 K. sayılı kararı ile; davacının önceki dava dosyasında 14.02.2012 tarihli dilekçesi ile 1.917TL idare zararının tazminini talep ettiği, kısmi dava açmadığı, dilekçesinde fazlaya dair haklarını saklı tuttuğuna dair herhangi bir kayda da yer vermediği, 22.03.2011 tarihli tazminat raporuna dayanarak ilk davasında tam dava açtığı, fazlaya dair haklarını saklı tutmaksızın ek dava açılabileceğinin kabulünün uygulamada davalıları sürekli dava tehdidi altında bırakacağı, ayrıca davacının fazlaya dair haklarını saklı tutmaksızın talebini arttırmasının belirlilik ilkesine de aykırı olacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının işbu davadan önce aynı olaya ilişkin 14.02.2012 tarihli dava dilekçesi ile fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmadan uğradığı zararın giderilmesi istemli açtığı davanın tam dava mı yahut kısmi dava mı olarak açıldığı, varılacak sonuca göre ilk davada fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmamasının feragat anlamına gelip gelmediği ve mahkemece eldeki dava yönünden işin esasına girilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığa yönelik olarak 6831 sayılı Orman Kanunu’nda (6831 sayılı Kanun) yer alan orman suçlarından kaynaklı tazminat türlerine değinmek gerekmektedir.

13. 6831 sayılı Kanun'da ormanların korunmasını ve geliştirilmesini güvence altına almak için düzenlemeler öngörülmekle birlikte buna paralel olarak ormana verilen zarar sonucu hükmedilmesi gereken tazminatlarla ilgili hükümler de bulunmaktadır.

14. 6831 sayılı Kanun'un 23.01.2008 tarihli ve 5728 sayılı Kanun’un 219. maddesi ile değişik 112. maddesinde;

“Bu Kanunla yasaklanan; dikiliden ağaç kesilmesi dışındaki fiillerin işlenmesi nedeniyle meydana gelen zarar için ayrıca genel hükümlere göre hukuk mahkemesinde gerçek zarar üzerinden tazminat talebinde bulunulabilir.

Gerçek zarar;

A) Bu Kanuna aykırılık oluşturan fiilin konusu orman emvali ağaçtan elde edilmiş ise; fiilin işlendiği yere en yakın orman idaresi satış yerinde söz konusu orman emvalinin bir evvelki yıla ait bilanço döneminde yapılan açık artırmalı satışlarda, aynı cins ve türdeki emval için beliren satışlar ortalamasından, bu tür emvale ait o dönemde yapılmış kesim, taşıma ve istif giderlerinin çıkarılmasıyla elde olunacak birim fiyat üzerinden hesap edilir.

B) Fiilin konusu fidan ise; fiilin işlendiği yıl, aynı fidanların her birisinin dikimi ve arazi hazırlanması için hesaplanacak gerçek masraflar ile o yıla kadar kesilen fidanlar için yapılmış bakım giderleri toplamı bir misli fazlasıyla tazmin ettirilir.

C) Ormanlardan temin olunan ve değeri para ile ölçülebilecek diğer her türlü orman emvalinin gerçek zarar birim fiyatı ise (A) bendi hükmüne kıyasen hesaplanır.

Orman işletme müdürlükleri, görev alanları içerisinde bulunan her ilçe merkezi için ayrı olmak üzere, bu madde hükümlerine göre ormanlardan elde edilebilecek her türlü emval için tazminata esas olacak birim değerlerini, her yılın ikinci ayının yirminci gününe kadar bir cetvel hâlinde tespit ve tanzim edip bağlı bulunduğu orman bölge başmüdürlüğüne tasdik ettirerek bu cetvelleri ilgili bulundukları ilçelerde belediyeler vasıtasıyla ilan ettirip, derhal birer nüshalarını mıntıkasındaki hukuk mahkemelerine ve bu davaların takip olunacağı kendi birimlerine gönderir. Bu cetveller ertesi yılın ikinci ayının son günü akşamına kadar geçerli sayılır. Tazminatın hesaplanmasında bu cetveller dikkate alınır”. düzenlemesi ile dikiliden ağaç kesilmesi dışındaki fiillerin işlenmesi nedeniyle meydana gelecek zararların, fidan kesimi zararlarının ve ormandan temin edilen parasal değeri olan diğer her türlü orman emvali zararlarının gerçek zarar üzerinden hesaplanacağı ve zarara sebebiyet veren kişilerden de genel hükümlere göre tazminat talebi yoluyla istenebileceği öngörülmüştür.

15. Ayrıca 6831 sayılı Kanun 114. maddesi ile de;

“Her türlü orman suçları ile tahrip olunan veya yakılan sahalar için, bu Kanunda yazılı tazminattan başka ayrıca, ağaç cinsine göre cari yıl içindeki mahalli birim saha ağaçlandırma gideri esas tutularak ağaçlandırma masrafına da hükmolunur.

112 nci maddenin son fıkrası hükmü bu madde için de aynen uygulanır.” hükmü mevcut iken 23.01.2008 tarihli ve 5728 sayılı Kanun’un 221. maddesi ile eklenen son fıkra ile,

“Bu Kanunun 112 ve 113 üncü maddeleri ile bu madde hükümleri uyarınca açılacak tazminata ve ağaçlandırma giderine ilişkin davalar hukuk mahkemesinde görülür. Bu davalarda orman idaresi harçtan muaftır” düzenlemesi de maddeye eklenerek her türlü orman suçları ile diri orman örtüsünün tahrip olduğu orman sahaları için ağaç cinsine göre ağaçlandırma giderinin zarar verenden isteneceği hüküm altına alınmıştır.

16. Kanun ormana verilen zarar sonucunda hem zarar verilen orman emvali için meydana gelen gerçek zararın tazminini hem de tahrip edilen orman sahasının yeniden ağaçlandırılması durumunda yapılacak ağaçlandırma giderinin tazminini düzenlemiş olup her iki tazminatı birbirinden ayırmıştır. 6831 sayılı Kanunun 112. maddesinde orman emvalinin gerçek zararının tazminat olarak isteneceği belirtilirken, 114. maddesinde orman alanının ağaçlandırma giderinin tazminat olarak istenebileceği belirlenmiş olup şartları gerçekleştiği taktirde ormana zarar verilmesi durumunda Orman İdaresinin her iki tazminatı da zarar verenden talep edebileceği öngörülmüştür.

17. Gelinen bu noktada “kesin hüküm” kavramı üzerinde durmak gerekir.

18. HMK 303. maddesinde maddi anlamda kesin hüküm düzenlenmiştir. Anılan maddenin birinci fıkrasına göre "Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir".

19. Kesin hüküm, şekli ve maddi anlamda kesin hüküm olmak üzere ikiye ayrılmakla, verilen bir hükme karşı kanun yolları kapalı ise veya kanun yolları açık olsa bile süresinde gidilmemişse veya tüm kanun yolları tükenmişse hüküm şeklen kesinlik kazanmıştır.

20. Maddi anlamda kesin hükümde ise; dava sebebinin (maddi vakıaların), taraflarının ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.

21. Önemle vurgulanmadır ki; maddi anlamda kesinlik, yalnız hüküm fıkrası için söz konusudur. Hüküm fıkrası, davada (veya karşı davada) istenen hususlar (talep sonucu) hakkında mahkemece verilen kararı (hükmü) gösterir. Hükmün gerekçesinin kesin hüküm gücü yoktur. Bununla beraber, gerekçe maddi anlamda kesinlikten tamamen soyutlanmış da değildir.

22. Maddi anlamda kesinlik, yalnız hüküm fıkrasına ilişkin olduğundan hükümde tarafların talep sonuçları (veya talep sonuçlarının bazı kalemleri) hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemişse, hakkında karar verilmemiş olan hususlar bakımından maddi anlamda kesin hüküm söz konusu olmaz.

23. İspat bakımından değerlendirmek gerekir ise; kesin hüküm (mahkeme ilamları) HMK'nın 204/1. maddesine göre kesin delil teşkil eder.

24. Birinci davada verilmiş olan hüküm, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak, aynı konuya ilişkin olarak açılan ikinci davada, kesin hükme bağlanmış olan husus (HMK m. 303/1, 2) yönünden kesin delil teşkil eder.

25. Buradan hareketle denebilir ki, kesin hükmün ilk koşulu her iki davanın taraflarının aynı kişiler olması, ikinci koşulu müddeabihin aynılığı, üçüncü koşulu ise dava sebebinin aynı olmasıdır.

26. Kesin hükmün ikinci koşulu olan müddeabihin aynılığı, dava konusu yapılmış olan hakların aynı olmasıdır. Önceki dava ile yeni davanın müddeabihlerinin (konularının) aynı olup olmadığını anlamak için hâkimin, ilk davada verilen kararın hüküm fıkrası ile ikinci davada ileri sürülen talep sonucunu karşılaştırması gerekir. Her iki davanın da konusu olan maddi şeyler fiziksel bakımdan aynı olsa bile bu şeyler üzerinde talep olunan haklar farklı ise müddeabihlerin aynı olduğundan bahsedilemez.

27. Kesin hükmün üçüncü koşulu ise, dava sebebinin aynı olmasıdır. Her iki davanın da dayandığı maddi vakıalar (olaylar) aynı ise diğer iki koşulun da bulunması hâlinde kesin hükmün varlığından söz edilebilir. Aksi hâlde aynı taraflar arasında, aynı konuya ilişkin açılan ikinci davanın farklı dava sebebine dayanması hâlinde ilk davada verilen hüküm ikinci açılan dava yönünden kesin hüküm oluşturmayacaktır.

28. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayın değerlendirilmesine gelince; davacı Orman İdaresi ilk açtığı davasında orman işletme şefi tarafından düzenlenen tazminat raporuna dayanarak orman emvali olan fidan zararının tazminini talep etmiş olup ilk davada talep edilmediği gerekçesiyle hüküm altına alınmayan ağaçlandırma giderinin tazminini de açtığı işbu davada talep etmiştir.

29. Kırkağaç Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 18.09.2013 karar tarihli 2012/34 E., 2013/203 K. sayılı dosyasında; davacı Orman İdaresi vekili tarafından davalılar hakkında düzenlenen suç tutanağı ve bu suç tutanağına ilişkin düzenlenen tazminat raporuna dayanılarak zarar tazmini talepli dava açıldığı, tazminat raporunun Orman Kanunu’nun 112. maddesine dayalı oluşan fidan zararının belirlenmesine yönelik olduğu, mahkemece yargılama esnasında zararın belirlenmesi yönünde alınan bilirkişi raporunda davacı Orman İdaresinin fidan zararının olduğunun belirtilerek zarar hesabı yapılması yanında ayrıca davacının Orman Kanunu’nun 114. maddesine dayalı tahrip edilen alanda yapılacak ağaçlandırmaya yönelik ağaçlandırma bedeli hesabı da yapıldığı, davacının her iki tazminatı talep edebileceğinin belirtildiği, bu rapor üzerine davacı vekili tarafından ıslah dilekçesi verildiği, mahkemece fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmadığı gerekçesiyle ıslah talebi kabul edilmeyerek dava dilekçesindeki taleplerin hüküm altına alındığı, mahkemece kesin olarak verilen bu kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği görülmüştür.

30. Şu hâlde, her iki davanın tarafları aynı ise de müddeabihinin aynılığından, talep olunan hakların aynı olduğundan söz edilemez. Zira ilk dava, Orman İdaresi tarafından açılan davalıların zarar verdiği orman sahasındaki fidan zararının tazminine yönelik iken, eldeki dava ise ağaçlandırma giderinin tazmini istemine ilişkindir. Bu nedenle ikinci açılan davanın ilk davanın üzerine açılan ek bir dava olmadığı ilk davadan ayrı ve bağımsız bir dava olduğu anlaşılmaktadır.

31. Hâl böyle olunca; bu dava bakımından ilk açılan davanın kesin hüküm oluşturduğunu kabul etmek mümkün olmadığından mahkemece davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, önceki kararda direnilmesi doğru olmamıştır.

32. O hâlde, direnme kararı yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 01.04.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.