FOTOKOPİ BELGELER ÜZERİNDE İMZA İNCELEMESİ YAPILMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


22 Ock
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2019/(23)6-128
KARAR NO   : 2021/1131

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
 Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ                        : 31/01/2018
NUMARASI                : 2017/295 - 2018/73

1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen “kooperatif genel kurul kararları ile ihraç kararlarının iptali” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesince bir kısım davaların kabulüne ve kısmen kabulüne, bir kısmının ise reddine dair verilen karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4.1. Davacılar vekili asıl dava dilekçesinde; davacıların davalı kooperatifin üyesi olduklarını, 10.05.1997 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında Yeliz V., Hasan Ç. ve İsmail S.’ın yönetim kurulu üyesi seçildiğini, Yeliz V.’ın bilahare kooperatif başkanı olarak görevlendirildiğini, ancak kooperatif üyesi olan Kenan K., Osman Y., Zekeriya D. ve yönetim kurulu üyesi Hasan Ç.’ın Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1997/573 E., sayılı davasında olağanüstü genel kurulu toplantıya çağırmak için izin verilmesi talebinde bulunduklarını ve mahkemeyi yanıltarak aslında elli yedi olan üye sayısını otuz üç olarak gösterdiklerini, mahkemeden aldıkları yetkiyle 25.06.1998 tarihinde saat 10:00’da olağanüstü genel kurul için üyelere çağrı kağıdı gönderip gazete ilanı yaptıklarını, müvekkillerinin ve diğer kooperatif üyelerinin kendilerine bildirilen gün ve saatte olağanüstü genel kurulun yapılacağı yere gidip saat 12:00’a kadar beklemelerine rağmen Kenan K., Osman Y., Zekeriya D. ve Hasan Ç.’ın gelmediğini, müvekkilleri ile diğer üyelerin olağanüstü genel kurulun yapılmayacağına inandıktan sonra dağıldıklarını ve belirtilen adreste bildirilen saatte genel kurul toplantısı yapılmadığına ilişkin tutanak düzenlendiğini, müvekkillerinin 26.06.1998 tarihinde Ticaret Sicil Memurluğundaki kooperatif dosyasına baktıklarında olağanüstü genel kurulun bahsedilen adreste yapılmış gibi gösterilerek tutanak düzenlendiğinin, kooperatifin elli yedi üyesi olduğu hâlde, otuz üç üyesi varmış gibi gösterilerek toplantı nisabını sağlamak için gereken en az dokuz kişinin imzasıyla genel kurul yapılmış gibi evrak tanzim edildiğinin ve diğer evraklarla birlikte gerekli evrakların Ticaret Sicil Memurluğuna verildiğinin ve yetki belgesi alındığının görüldüğünü, ancak bu hususların gerçek olmadığını ve eski yönetim kurulu üyelerinin adreslerinin belirli olduğunu, kooperatifin elli yedi üyesi olduğu hâlde otuz üç üyesi varmış gibi mahkemenin yanıltıldığını, kanunun ve ana sözleşmenin aradığı toplantı nisabının en az on beş kişi olduğunu ve dokuz kişiyle yapılan genel kurulun geçerli olmadığını, kooperatifin gerçek yönetim kurulunun 28.06.1998 tarihinde olağan genel kurul toplantısını yaptığını, usulsüz olarak 25.06.1998 tarihinde Kenan K., Osman Y., Zekeriya D. ve Hasan Ç.’ın yaptığı genel kurul sonucunda oluşturulan yeni yönetim kurulu üyeliğine seçilen Fevzi B., Şerafettin G., Tan Osman Ç.’nun kendi yanlarında olmayan kooperatif üyelerini üyelikten çıkarmaya başladıklarını ve çok sayıda kendilerinden olan kişilerin üye kaydını yaptıklarını, kooperatife ait Çankaya Tapu Sicil Müdürlüğünde 912 parselde kayıtlı seksen dönümlük çok kıymetli bir arsanın bulunduğunu ve ortadaki usulsüzlüklerin nedeninin bu arsanın ele geçirilmesi olduğunu ileri sürerek Kenan K., Osman Y., Zekeriya D. ve Hasan Ç.’ın Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinden aldıkları izin sonucunda usulsüz olarak yaptıkları genel kurulun iptaline, 25.06.1998 tarihinde usulsüz olarak yapılan genel kurulda yönetim kurulu üyeliklerine seçilen Fevzi B., Şerafettin G. ve Tan Osman Ç.’nun kooperatifi bağlayıcı ve zarar verici bir işlem tesis etmemeleri için ihtiyati tedbire ve 25.06.1998 tarihinde yapılan usulsüz genel kurul toplantısından sonra yapılan bütün işlemlerin yok hükmünde olduğunun kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

4.2. Davacılar vekili birleşen Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1998/765 E. sayılı, birleşen Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1998/761 E. sayılı ve birleşen Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1998/746 E. sayılı dava dilekçelerinde; Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1997/573 E., sayılı dosyasında verilen yetki üzerine 25.06.1998 tarihinde olağanüstü genel kurul toplantısının yapılacağı çağrısını aldıklarını, ancak toplantı yerine gittiklerinde hükümet komiseri ve toplantıyı düzenleyenlerin gelmemesi nedeniyle toplantının yapılamadığını, sonrasında davacıların hayali 500 TL borçları olduğu belirtilerek kooperatif ortaklığından ihraç edildiklerine dair Ankara 47. Noterliğinin 03.07.1998 tarihli ihtarnamesini aldıklarını, Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1997/573 E., sayılı yetkilendirme dosyasında yapılan yargılamadan hiçbir üyenin haberi olmadığını, olağanüstü genel kurul toplantısında yönetim ve denetim kurulu üyeliklerine seçilen ortakların kooperatifin üyeleri olmadıkları hâlde, olağanüstü genel kurul toplantısında üye olarak kayıtlarının yapıldığını, yönetim ve denetim kurulunun bu üyelerden oluşturulduğunu, kooperatifin kayıtlı altmış bir üyesi olduğunu, olağanüstü genel kurul toplantısının yapılabilmesi için en az on beş üyenin toplantıya katılması gerektiğini, buna rağmen yedi asıl iki vekil üyenin katılımı ile toplantı nisabı sağlanmadan olağanüstü genel kurul toplantısının yapıldığını, 25.06.1998 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında kooperatife üye kaydedilmesi için karar alınmadığı hâlde 500 TL karşılığında yeni üyelerin kaydedilmesi için yetki çıkarıldığını, kanuna aykırı olarak yönetimi ele geçiren kişilerin kötü niyetle hayali borç çıkararak yirmi bir kooperatif üyesini ihraç ettiklerini belirterek kanuna, ana sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına aykırı olarak yapılan 25.06.1998 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan kararların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

4.3. Davacılar vekili birleşen Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1999/249 E. sayılı dava dilekçesinde; asıl dava dilekçesindeki nedenleri aynen tekrarlayarak 25.06.1998 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının iptali için dava açıldığını, yetkili olup olmadıkları 25.06.1998 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının iptali için açılan davanın sonucuna bağlı olan yetkisiz şahısların kooperatif yönetimini ele geçirerek haksız ve usule aykırı şekilde üyelerin ihracına karar verdiklerini, müvekkillerinin kooperatife borçlu olmadığını, kooperatif üyeliklerini engellemek için hayali borç çıkarılarak kötü niyetle hareket edildiğini ileri sürerek Kooperatifler Kanunu, ana sözleşme ve iyi niyet kurallarına aykırı olarak yetkisiz yönetim kurulu tarafından alınan 17.02.1999 tarihli ve on yedi sayılı kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

4.4. Davacılar vekili birleşen Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1998/893 E. sayılı dava dilekçesinde; asıl dava dilekçesindeki nedenleri aynen tekrarladıktan sonra, davalı kooperatifin yetkisiz yönetim kurulunun üye olarak gösterdiği şahısların kanuna, ana sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına aykırı olarak yaptığı 16.08.1998 tarihli olağan genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan kararların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

4.5. Davacılar vekili birleşen Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1999/681 E. sayılı dava dilekçesinde; 25.06.1998 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının iptali için açılan asıl davanın bu dava için ön mesele olduğunu, zira 25.06.1998 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının iptaline karar verildiği takdirde sonradan yapılan bütün genel kurul toplantılarının yetkisiz kişiler tarafından yapıldığının ortaya çıkacağını, bu durumun da sonradan yapılan tüm genel kurul toplantılarının iptali sonucunu doğuracağını, bu nedenle bu davanın asıl dava ile birleştirilmesi gerektiğini, müvekkillerinin kooperatif üyeliğinden ihraçlarına dair yönetim kurulu kararları iptal edildiği hâlde, davacıların 27.06.1999 ve 03.12.1999 tarihli genel kurul toplantısına alınmadıklarını, altmış bir kişilik kooperatifin yönetimini ele geçiren yedi kişinin hayali olarak kaydettikleri şahıslarla kanuna, ana sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına aykırı hareket ettiklerini ileri sürerek 03.12.1999 tarihli olağan genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan kararların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

4.6. Davacılar vekili birleşen Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2000/564 E. sayılı dava dilekçesinde; asıl ve birleşen Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1999/681 E. sayılı dava dilekçesini aynen tekrarlayarak bu davanın asıl dava ile birleştirilmesi gerektiğini, müvekkillerinin kooperatif üyeliğinden ihraçlarına ilişkin yönetim kurulu kararları iptal edildiği hâlde davacıların 27.06.1999, 03.12.1999 ve 30.06.2000 tarihli genel kurul toplantısına alınmadıklarını, altmış bir kişilik kooperatifin yönetimini ele geçiren yedi kişinin hayali olarak kaydettikleri şahıslarla kanuna, ana sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına aykırı hareket ettiklerini ileri sürerek 30.06.2000 tarihli olağan genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan kararların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

4.7. Davacılar vekili birleşen Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2003/500 E. sayılı dava dilekçesinde; davacıların davalı kooperatifin üyesi olduğunu, 28.06.2003 tarihli olağan genel kurul toplantısında müvekkillerinin Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1998/726 E. sayılı mahkeme kararının duruşma tutanağını ibraz ettiklerini, ancak bu konuda toplantıda herhangi bir görüşme yapılmadığı gibi müvekkillerine söz hakkı da verilmediğini, görüş ve düşüncelerinin tutanağa geçirilmesine engel olunduğunu, çok az rakamlar karşılığında kooperatife yeni üye kaydedilerek diğer üyelerin zarar görmesine neden olunduğunu, çok değerli olan kooperatif dairelerinin değerinin çok altında satılarak kooperatif ve ortaklarını zarara uğratma girişimlerinin başlatıldığını ileri sürerek 28.06.2003 tarihli olağan genel kurul toplantısının ve bu kurulda alınan kararların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

4.8. Davacılar vekili birleşen Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1999/333 E. sayılı dava dilekçesinde; müvekkillerinin kooperatif üyeliğinden ihraçlarına dair yönetim kurulu kararları iptal edildiği hâlde, 27.06.1999 tarihli genel kurul toplantısına alınmadıklarını, altmış iki kişilik kooperatifin yönetimini ele geçiren yedi kişinin hayali olarak kaydettikleri şahıslarla kanuna, ana sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına aykırı hareket ettiklerini ileri sürerek 27.06.1999 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan kararların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

4.9. Davacılar vekili birleşen Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2001/506 E. sayılı dava dilekçesinde; 25.06.1998 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının ve bu kurulda alınan kararların iptali için açılan davaların Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1998/726 E. sayılı dosyasında birleştirildiğini ve yargılamanın devam ettiğini, müvekkillerinin kooperatif üyeliğinden ihraçlarına dair yönetim kurulu kararları iptal edildiği hâlde, davacıların 27.06.1999, 03.12.1999 ve 29.06.2001 tarihli genel kurul toplantısına alınmadıklarını, altmış bir kişilik kooperatifin yönetimini ele geçiren yedi kişinin hayali olarak kaydettikleri şahıslarla kanuna, ana sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına aykırı hareket ettiklerini ileri sürerek 29.06.2001 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan kararların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

4.10. Davacılar vekili birleşen Ankara 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/12 E. sayılı dava dilekçesinde; 25.06.1998 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının iptali için açılan asıl davanın takip edilmediğini ve açılmamış sayılmasına karar verildiğini, 25.06.1998 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının toplantı ve karar nisabı sağlanmadan, yapılmadığı hâlde yapılmış gibi gösterilerek kooperatif yönetiminin yasaların emredici maddelerine aykırı ve hileli yollarla kötü niyetli şahısların eline geçirildiğini belirterek bu davanın asıl dava ile birleştirilmesine ve 25.06.1998 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan kararların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5.1. Davalı kooperatif vekili asıl dava ile birleşen Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1998/765 E. sayılı, birleşen Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1998/761 E. sayılı ve birleşen Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1998/746 E. sayılı davalarda sunduğu cevap dilekçesinde; davacıların iddialarının haksız, yersiz ve hukukî dayanaktan yoksun olduğunu, Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinden yasalara uygun olarak yetki alıp kooperatifin olağanüstü genel kurulunu toplayan üyelerin, davacıların iddia ettiği gibi kötü niyetli olmadığını, aksine yönetimi elinde bulunduran, hayali üye yazarak yasalara aykırı davranan, kooperatif üyelerinin çıkarlarını korumayan eski yönetim kurulu üyelerinin kişisel çıkar elde etmelerini engellemek ve diğer üyelerin çıkarlarını korumak için hareket ettiklerini, olağanüstü genel kurulun yeterli sayı ile toplanmadığı iddiasının doğru olmadığını, zira genel kurulun toplanması yetkisini veren Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinden gelen kooperatif dosyasında resmi üye sayısı otuz üç olarak belirlendiğinden ve buna göre toplantı yeter sayısı dokuz olduğundan, olağanüstü genel kurulun dokuz kişi ile toplanarak gündemi görüştüğünü, toplantının hiç yapılmadığı ve genel kurul tutanağının hayali olarak düzenlendiği iddiasının doğru olmadığını, toplantı için Ticaret Bakanlığından temsilci istendiğini, ancak temsilci verilmeyeceğinin bildirilmesi üzerine belirtilen yerde ve saatte toplantının yapıldığını, toplantı günü davacıların toplantı yerine hiç gelmediklerini, olağanüstü genel kurulda karar alınmadan yeni üye kaydı yapıldığı iddiasının da haklı olmadığını, zira yönetime yeni seçilen üyelerin daha önceki genel kurullarda alınan karara göre yeni üye kaydı yaparak bazı ortakların üyeliklerini görüşüp karar verdiklerini, olağanüstü genel kurulun toplanmasından yaklaşık iki ay sonra davacıların da katıldığı 16.08.1998 tarihli olağan genel kurul toplantısında tüm üyelerden arsa payı olarak 500’er milyon TL ve her ay 100’er milyon TL ödenti alınmasının kararlaştırılmasına rağmen davacıların üyelik vecibelerini yerine getirmediğini, bazı üyelerin ve davacıların gerekli ihtarnameler çekilmeden sona erdirilen üyeliklerinin olağan genel kurulda düzeltilerek genel kurula iştiraklerinin sağlandığını, Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1997/573 E. sayılı kesinleşen kararına dayanarak 25.06.1998 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulun tamamen yasaya uygun olduğunu ve iptalini gerektirecek bir durum olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

5.2. Davalı kooperatif vekili birleşen Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1999/249 E. sayılı davaya cevap dilekçesinde; davacıların taleplerinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacıların her birinin 02.12.1998 tarihi itibariyle kooperatife borçları olduğunu, borçların ödenmesi için usulüne uygun ihtarnameler gönderilip tebliğ edilmesine rağmen davacıların kendilerine verilen süre içinde yükümlülüklerini yerine getirmediğini, bu nedenle Kooperatifler Kanunu, ana sözleşme ve genel kurul kararları uyarınca üyeliklerinin düşürüldüğünü, yapılan işlemde hukuka aykırılık bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

5.3. Davalı kooperatif vekili birleşen Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1998/893 E. sayılı davaya cevap dilekçesinde; asıl davada sunduğu cevap dilekçesindeki nedenleri tekrarlayarak ve 16.08.1998 tarihli genel kurulda alınan kararların tamamının yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

5.4. Davalı kooperatif vekili birleşen Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1999/681 E. sayılı dosyada usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen, davaya cevap vermemiş ve yargılamaya katılmamıştır.

5.5. Davalı kooperatif vekili birleşen Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2000/564 E. sayılı davaya cevap dilekçesinde; 17.02.1999 ve 02.03.1999 tarihli yönetim kurulu kararı ile üyelikleri düşürülen ve aktif dava ehliyetleri bulunmayan davacıların genel kurul kararının iptalini talep edemeyeceklerini, 30.06.2000 tarihli genel kurul dahil her genel kurulun kanuna ve ana sözleşmeye uygun olarak toplanıp kararlar aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

5.6. Davalı kooperatif vekili birleşen Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2003/500 E. sayılı davaya cevap dilekçesinde; 28.06.2003 tarihli genel kurulun toplantı ve karar nisabına, yasaya ve ana sözleşmeye uygun yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

5.7. Davalı kooperatif vekili birleşen Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1999/333 E. sayılı davaya cevap dilekçesinde; daha önce yükümlülüklerini yerine getirmeyen davacıların üyeliklerinin düşürüldüğünü ve dava açma haklarının olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

5.8. Davalı kooperatif vekili birleşen Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2001/506 E. sayılı davaya cevap dilekçesinde; yükümlülüklerini yerine getirmeyen davacıların haklı olarak 17.02.1999 tarihli yönetim kurulu kararı ile üyeliklerinin düşürüldüğünü, aktif dava ehliyetleri bulunmadığından genel kurul kararının iptalini talep edemeyeceklerini, 29.06.2001 tarihli genel kurulda kanuna ve ana sözleşmeye uygun kararlar alındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

5.9. Birleşen Ankara 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/12 E. sayılı davasında davalı kooperatife dava dilekçesi tebliğ edilmemiş ise de; davalı vekili yargılama sırasında alınan beyanlarında davanın reddini savunmuştur.

Mahkemenin Birinci Kararı:

6. Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 26.06.2003 tarihli ve 1998/726 E., 2003/429 K. sayılı birinci kararı ile; uyuşmazlığın 25.06.1998 tarihli olağanüstü genel kurulun yasaya uygun olarak yapılıp yapılmadığı konusunda olduğu, dosyadaki belgelerden, tanık anlatımlarından ve bilirkişi raporundan iptali istenilen olağanüstü genel kurulun belirtilen gün ve saatte ilan edilen yerde yapılmadığı, üyelerden Mehmet C.'ın toplantıya katılmadığı hâlde katılmış gibi gösterilerek dokuz kişi ile genel kurulun yapılmış gösterildiğini ve yönetim kurulunun belirlendiğinin anlaşıldığı, genel kurulun yasaya uygun olarak yapılmadığı, asıl davada işlemden kaldırma kararı verildikten sonra süresi içinde dava yenilenmediğinden HUMK’nın 409. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle asıl davanın açılmamış sayılmasına, birleşen davaların kabulüne, davalı kooperatifin 25.06.1998 tarihli genel kurul toplantısı ile buna bağlı olarak yapılan genel kurul toplantılarının iptaline, sonradan alınan tüm kararların yok hükmünde sayılmasına karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davalarda davalı kooperatif vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 21.09.2004 tarihli ve 2003/12254 E., 2004/8665 K. sayılı birinci bozma kararı ile;

“… Asıl ve birleşen davalarda, 25.06.1998 tarihli genel kurul toplantısının ve bu genel kurulu takiben yapılan 16.08.1998, 03.12.1999, 30.06.2000 tarihli genel kurul toplantılarının iptali ile sonradan alınan tüm kararların yoklukla malûl olduğunun saptanması talep ve dava edilmiştir.

Mahkemece, 22.07.2002 tarihli bilirkişi raporunda belirtilen görüş doğrultusunda, dinlenen tanık anlatımlarına nazaran 25.06.1998 tarihli genel kurul toplantısının belirtilen gün ve saatte ilan edilen yerde yapılmadığı, üyelerden Mehmet C.'ın toplantı yapılmadığı hâlde katılmış gibi gösterildiği, toplantı nisabının oluşmadığı gerekçeleriyle açılan davaların kabulüne karar verilmiş ise de, yargılama esnasında alınan 03.07.2000 tarihli bilirkişi raporunda ortak sayısı 33 olarak kabul edilerek 16.08.1998 tarihli genel kurulda alınan ihraç kararları dışında, anılan genel kurulların iptaline yol açacak bir usulsüzlüğe rastlanmamış, ancak yerinde olarak 25.06.1998 tarihli genel kurul hazurun listesinde ismine rastlanamayan ve fakat 28.06.1998 tarihli genel kurul hazurun cetvelinde adları yazılı kişilerin ortaklıklarının kanıtlanması durumunda durumun yeniden değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Öncelikle, mahkemece anılan ve somut olaya ışık tutmaya çalışan her iki bilirkişi raporu arasındaki çelişki giderilmediği gibi, birkaç ortak ve tanık sıfatıyla bir takım kişilerin bir araya gelerek tuttukları, resmi hiçbir niteliği bulunmayan tutanağa ve bir kısım tanık anlatımlarına dayanarak ki, bu tanıklardan ortak sıfatı taşıdığı anlaşılan Mehmet C. ile Muhsin A. daha sonra mahkemeye dilekçe vererek bu beyanlarından dönmüşlerdir hazurun cetvelinin gerçeği yansıtmadığı sonucuna ulaşılması da yanlış olmuştur. Somut olayda, öncelikle kooperatife ortak olan kişi sayısının belirlenmesi, bu hususta varsa özellikle davacıların kanıtlarının değerlendirilmesi, bundan sonra dosyada mevcut olan ancak, yargılama esnasında hiç incelenmediği anlaşılan, 25.06.1998 tarihli genel kurul toplantısına vekaleten katıldığı görülen Rıdvan B.'ın kimseye vekalet vermediği gibi, genel kurul toplantısında da katılmadığı yolundaki dilekçesinin de değerlendirilmesi suretiyle hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, Mehmet C. isimli şahsın bilahare rücu ettiği ifadesine üstünlük tanınarak hazurun cetvelinin aksinin kanıtlandığını kabul etmek yanlış olmuş ve kararın açıklanan nedenle davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Mahkemenin İkinci Kararı:

9. Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 15.06.2006 tarihli ve 2005/244 E., 2006/326 K. sayılı kararı ile; bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda alınan bilirkişi raporuna göre iptali istenilen 25.06.1998 tarihli genel kurul sırasında kooperatifin otuz üç üyesinden dokuz ortağının toplantıya katılarak karar aldığı ve toplantı karar yeter sayısının oluştuğu, davacılar karşı görüşlerini tutanağa geçirmediklerinden ve dava açma şartları oluşmadığından iptal istemlerinin reddinin gerektiği, birleşen Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1998/893 E. sayılı dosyasında 16.08.1998 tarihli genel kurulda Arif A., İsmail S., Hüsniye S., Ramazan V. ve Yeliz V.’ın ortaklıktan ihraç kararının onaylanması ve yönetim kuruluna yetki verilmesine dair kararın yasaya aykırı olduğundan iptalinin gerektiği, sonraki genel kurulların ise usulüne uygun olarak yapıldığından bu konudaki istemlerin reddinin gerektiği, bozma kararı uyarınca inceleme yapıldığından davacı vekilinin yukarıda isimleri geçen şahıslar dışındaki kimselerin de genel kurula katılmadıkları iddiaları ile Rıdvan B.’ın mahkemeyi yanıltmaya yönelik ifadelerinin inandırıcı bulunmadığı ve incelemeye değer görülmediği gerekçesiyle asıl davanın açılmamış sayılmasına, birleşen 1998/893 E. sayılı dava hariç diğer birleşen davaların reddine, birleşen 1998/893 E. sayılı davada davacı Kenan V. tarafından açılan davanın reddine, diğer davacıların davasının kısmen kabulüne, 16.08.1998 tarihli genel kurulda gündemin 5. maddesinde ihraç kararlarının onaylanması ve bu işlemler için yönetim kuruluna yetki verilmesine dair kararın iptaline, diğer istemlerin reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:

10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davalarda davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

11. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14.06.2007 tarihli ve 2006/13101 E., 2007/9045 K. sayılı ikinci bozma kararı ile;

“… 1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, asıl davada verilen davanın açılmamış sayılmasına ilişkin karar davacılarca temyiz edilmeyerek kesinleşmiş olmasına göre davacılar vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Ancak, davalı kooperatifin 25.06.1998 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısından önce, hazirun cetvelinde adı yazılı Hasan Ç., Kenan K. ve Meryem Çınar’ın (doğrusu Hasan Ç., Hacı İbrahim B. ve Zekeriya D.’in) ortaklık paylanırın (doğrusu paylarını) devrettikleri ve toplantı gündeminin 2. maddesi ile pay devirlerinin görüşülüp kabul edildiği anlaşılmaktadır.

Genel kurul toplantısının yapılmasından önce payların devri durumunda devreden ortakların ortaklık sıfatlarının kalmayacağı gibi, kooperatif açısından hisse devirlerinin kabulü durumunda da genel kurul toplantısının devamı sırasında ortaya çıkan bu durum nedeniyle toplantı ve karar nisabının da ortadan kalktığı sabittir. Buna rağmen toplantıya devam edilerek kararlar alınması mümkün değildir.

Kaldı ki, pay devreden ortaklardan Kenan K.’ın divana seçilmesinde yasa ve anasözleşmeye aykırılık yok ise de, aynı kişinin gündemin 6. maddesi görüşmeleri sonucunda denetim kurulu yedek üyeliğine seçilmesi Kooperatifler Kanunu’nun 55. maddesine aykırıdır.

Öte yandan, kooperatif genel kurulunun hazirun cetvelinde adı yazılı ortaklardan Hasan Ç.’ın 07.06.2002 tarihinde Cumhuriyet Savcılığı’nda verdiği ifade, Hacı İbrahim B.’ün ceza mahkemesindeki beyanı ve hazirun cetvelindeki imza ile diğer belgelerdeki imzaları arasındaki farklılık, Zekeriya D.’in ceza mahkemesindeki beyanına rağmen hazirun cetvelinde asaleten imza atmış görülmesi hususları da mahkemece değerlendirilmemiştir.

O halde, mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler ve değerlendirme dışı tutulan hususlar birlikte gözetilip sonucuna göre karar vermek gerekir iken yazılı gerekçeyle hüküm kurulmuş olması bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle bir kısım davacılar vekillerinin sair, davacı Bünyami K.’ın tüm temyiz itirazlarının reddine, 2 numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın Bünyami dışındaki davacılar yararına BOZULMASINA,…” gerekçesiyle karar Bünyami K. dışındaki diğer davacılar yararına bozulmuştur.

12. Yukarıda belirtilen ikinci bozma kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davalarda davalı kooperatif vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

13. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25.01.2008 tarihli ve 2007/12552 E., 2008/585 K. sayılı kararı ile;

“… 1- Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici nedenlere göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent dışındaki karar düzeltme itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Dava ve birleşen davalar kooperatif genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkindir.

Mahkemece uyulan bozma kararı uyarınca yapılan yargılama sonucu, davanın kısmen kabulüne bir kısım davacıların üyelikten çıkarılmasına dair genel kurul kararlarının iptali istemi dışındaki istemlerin reddine karar verilmiştir.

Dairemizce bu hüküm, davaya konu 25.06.1998 tarihli genel kurulda katılan 3 üyenin pay devirlerinin kabulüne karar verilmesi nedeniyle toplantı nisabının oluşmadığı, üyeliğini devrederek ayrılan Kenan K.’ın kooperatif üyesi olmamasına rağmen denetim kurulu yedek üyeliğine seçilmesinin Kooperatifler Kanunu’nun 55 nci maddesine aykırı olduğu ve bahsi geçen genel kurul hazirun cetvelinde adı yazılı Hasan Ç., Hacı İbrahim B. ve Zekeriya D.’in genel kurula katılıp katılmadıkları yolunda çelişkili beyanları, hazirun cetvelindeki imza ile diğer belgelerdeki imzalar arasındaki farklılık değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gereğine değinilerek bozulmuştur.

Dairemizin bozma ilamındaki son gerekçesi yerinde ise de, genel kurulca üyeliğini devreden üç kişinin yerine devralan üç kişinin genel kurula katılıp üyelik haklarını kullanmasına karar verilip toplantıya devam edilerek, daha sonra bunlardan ikisinin yönetim kurulu üyeliğine seçilmiş olması ve Kooperatifler Kanunu’nun 65/2-son cümlesine göre denetçiler ve yedekleri kooperatif ortaklarından olmasının şart olmadığını öngörmesi ve bozma ilamında belirtilen 55 nci maddesinin yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin olması nedeniyle diğer iki bozma gerekçesi yerinde olmadığından davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemiz bozma gerekçelerinden yukarıda açıklananların çıkarılarak hükmün bunlar dışında kalan gerekçe ile bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer karar düzeltme itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemiz 14.06.2007 gün ve 2007/13101 – 2007/9045 sayılı ilamının 2 nci bendinin 1, 2 ve 3 ncü paragraflarındaki gerekçelerinin çıkarılarak hükmün 4 ncü paragrafta açıklanan nedenle BOZULMASINA…” karar verilmiştir.

Mahkemenin Üçüncü Kararı:

14. Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 02.04.2009 tarihli ve 2008/107 E., 2009/168 K. sayılı kararı ile; uyulan bozma kararı sonucu yapılan yargılamada, üç kişilik bilirkişi kurulundan alınan 25.12.2008 tarihli raporun dosya içeriğine, Yargıtay kararlarına uygun ve denetlenebilir olduğu, 25.06.1998 tarihli hazirun cetvelini yedi ortağın asaleten iki ortağın vekâleten imzaladığı, iptali istenilen genel kurul toplantısının yapıldığı 25.06.1998 tarihi itibariyle kooperatifin otuz üç üyesinin bulunduğu, toplantı nisabının oluşması için asgari dokuz üyenin asaleten veya vekâleten toplantıya katılmasının zorunlu olduğu, bozma kararına göre hazirun cetvelinde adı ve imzası bulunan Hasan Ç.’ın, Hacı İbrahim B.’ün ve Zekeriya D.’in beyanlarının incelendiği ve bu üç üyenin toplantıya katılmadıkları hâlde katılmış gibi gösterildiği, toplantı asgari nisabının oluşmadığı anlaşıldığından 25.06.1998 tarihli genel kurulun ve bu kurulda alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespit edildiği, dolayısıyla kooperatifin gerçek borcu yansıtmayan ihtarlara dayanarak davacı üyelerin ihracına karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğu; davacı Oktay Ç.’ın genel kurul toplantısına katıldığı hâlde oylama sırasında ret oyu vererek muhalefet şerhini tutanağa yazdırmadığından dava açma hakkının bulunmadığı; davacılar Arif A., İsmail S., Yeliz V., Ramazan V. ve Hüsniye S.’na yapılan çağrılar usulsüz olduğundan dava açma haklarının bulunduğu, ancak kararların yasaya, ana sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına aykırı olarak alındığı kanıtlanamadığından davalarının reddinin gerektiği, davacılar Burak S. ve Rüştü V.’ın toplantıya katılmadıkları için dava açma hakları bulunmadığından davalarının reddinin gerektiği gerekçesiyle asıl davada daha önce verilen davanın açılmamış sayılmasına ilişkin karar kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına; birleşen 1998/765 E., 1998/761 E. ve 1998/746 E. sayılı davaların kabulü ile 25.06.1998 tarihli genel kurul kararının iptaline; birleşen 1998/893 E. sayılı davada davacı Kenan V. tarafından açılan davanın reddine, diğer davacıların davasının kısmen kabulüne, 16.08.1998 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısı gündeminin 5. maddesinin iptaline ilişkin karar kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, diğer maddeler yönünden açılan davanın reddine; birleşen 1999/249 E. sayılı davanın kabulü ile 17.02.1999 tarihli yönetim kurulu kararının iptaline; birleşen 1999/333 E. sayılı davanın kabulü ile ihraç kararının iptaline; birleşen 1999/681 E., 2000/564 E. ve 2003/500 E. sayılı davaların reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Üçüncü Bozma Kararı:

15. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

16. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.01.2010 tarihli ve 2009/9463 E., 2010/540 K. sayılı kararı ile;

“… 1- Mahkemece, kısa kararda asıl dava dosyasıyla birleştirilen Ankara 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2003/500 E sayılı dava dosyasıyla ilgili bir karar verilmediği halde, gerekçeli kararda birleşen 2003/500 E sayılı dava dosyasının reddine karar verilmek suretiyle, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır.

T.C. Anayasası, yargılamanın aleniyeti ilkesini benimsemiştir. Bunun anlamı yargılama açık olarak yapılacak ve yargılamanın sonunda verilen karar da açıkça belirtilecektir. HUMK'nun 382. maddesi gereğince sonradan yazılacak gerekçeli kararın da bu kısa karara uygun olması gerekir. Aksi halde, yargılamanın aleniyeti ilkesi zedelenmiş ve mahkeme kararına güven sarsılmış olacaktır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas 1992/4 Karar sayılı kararında, kısa kararla gerekçeli kararın çelişik bulunmasının bozma nedeni olacağının içtihat edilmiş bulunmasına göre, mahkemece yapılacak iş; bozmadan sonra, hakimin önceki kısa karar ile bağlı olmaksızın çelişikliği kaldırmak kaydıyla vicdani kanaatine göre yeni bir karar vermekten ibarettir.

2- Taraf vekillerinin asıl ve birleşen diğer davalara yönelik temyiz itirazlarına gelince; Dairemizin 2007/12552 E, 2008/585 K sayılı bozma ilamında da vurgulandığı üzere davanın çözüm noktası Hacı İbrahim B., Zekeriya D. ve Hasan Ç.'ın 25.06.2008 (doğrusu 25.06.1998) tarihli genel kurul toplantısına katılıp, katılmadıkları ve böylece anılan genel kurulda toplantı nisabının oluşup, oluşmadığının belirlenmesinde yatmaktadır. Hal böyle olunca mahkemece, adı geçenlerin hazirun cetvelinde imzalarının olması karşısında, imza incelemesi yapılmak suretiyle 25.06.2008 (doğrusu 25.06.1998) tarihli genel kurula katılıp, katılmadıklarının belirlenmesi gerekirken noksan incelemeyle ve söz konusu şahısların çelişkili ifadeleri ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.

3- Kabule göre de; mahkemece 25.06.2008 (doğrusu 25.06.1998) tarihli genel kurul toplantısının yok hükmünde olduğunun tespiti karşısında, bu genel kurulca atanan yönetim kurulunun yapmış olduğu tüm iş ve işlemlerle birlikte müteakip genel kurulların da yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken kararın kendi içerisinde çelişki yaratacak şekilde 25.06.1998 tarihli genel kurulun yok hükmünde olduğunun belirlenmesine karşın, müteakip genel kurul toplantılarında alınan kararların iptali kabil olarak değerlendirilmesi de yanlış olmuştur…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Mahkemenin Dördüncü Kararı:

17. Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12.11.2013 tarihli ve 2010/471 E., 2013/540 K. sayılı kararı ile; uyulan bozma kararı doğrultusunda, genel kurul hazirun cetvelinde imzaları bulunan Hacı İbrahim B., Zekeriya D. ve Hasan Ç.'ın imza örneklerinin alınarak karşılaştırma yapılacak imzaların bulunduğu belgelerin toplandığı ve bu kişilerin dava konusu genel kurula katılıp katılmadıklarının belirlenmesi için hazirun cetvelindeki imzaların kendilerine ait olup olmadığı konusunda Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesinden rapor alındığı, Adli Tıp Kurumu Başkanlığının 03.06.2013 tarihli raporunda, inceleme konusu hazirun cetvelinde Hacı İbrahim B., Zekeriya D. ve Hasan Ç.'a atfen atılı imzaların bu şahısların eli ürünü olduğunun bildirildiği, davacılar vekilinin Adli Tıp Kurumu raporuna itirazlarının raporu düzenleyen kişilerin uzmanlığı dikkate alınarak ve uyulan bozma kararında açıkça bu şahısların çelişkili ifadeleri ile yetinilerek hüküm tesisisin doğru görülmediğinin belirtilmiş olmasına göre yerinde görülmediği, bu durumda dava konusu 25.06.1998 tarihli genel kurulda toplantı nisabının oluştuğu ve bu kurulun atadığı yönetim kurulunun yaptığı tüm iş ve işlemlerle birlikte müteakip genel kurulların da yok hükmünde olması koşullarının gerçekleşmediğinin anlaşıldığı gerekçesiyle asıl davanın açılmamış sayılmasına ilişkin karar kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, birleşen 1998/765 E., 1998/761 E., 1998/746 E., 1999/681 E., 2000/564 E., 2001/506 E. ve 2003/500 E. sayılı davaların reddine, birleşen 1999/249 E. sayılı davanın kabulüne, dava konusu 17.02.1999 tarihli on yedi sayılı ihraç kararının iptaline, birleşen 1999/333 E. sayılı davada davanın kısmen kabulüne, 27.06.1999 tarihli genel kurul gündeminin 3. maddesinde alınan ihraç kararlarının iptaline, gündemin diğer maddelerindeki kararların yasaya, ana sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına aykırı olarak alındığının kanıtlanamadığı, 25.06.1998 tarihli genel kurul toplantısının geçerli olduğu ve müteakip genel kurulda alınan kararların iptali koşullarının da bulunmadığından bahisle bu talebin de reddine, birleşen 1998/893 E. sayılı davada davacı Kenan V.'nin adının hazirun cetvelinde olmadığı ve aleyhine verilen bir karar bulunmadığı, bu nedenle dava açma hakkı da olmadığından davasının reddine, diğer davacılar tarafından 16.08.1998 tarihli genel kurulun 5. maddesinde alınan kararın iptaline ilişkin davada önceden verilen karar kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, diğer maddelerinde alınan kararlara ilişkin davanın reddine, 25.06.1998 tarihli genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan kararların iptali talep edilen birleşen 2013/12 E. sayılı davanın da yukarıda açıklanan nedenlerle reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Dördüncü Bozma Kararı:

18. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

19. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 06.10.2015 tarihli ve 2014/10315 E., 2015/6313 K. sayılı kararı ile;

“… 1) Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, asıl ve birleşen davalarda davalı kooperatif vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2) Asıl ve birleşen davalarda davacılar vekillerinin temyiz itirazlarına gelince; Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.01.2010 tarih ve 2009/9463 E., 2010/540 K. sayılı ilamı ile, davanın çözüm noktasının 25.06.1998 tarihli genel kurul toplantısının hazirun cetvelinde isimleri bulunan kooperatif ortakları, Hacı İbrahim B., Zekeriye D. ve Hasar Ç.'a atfen atılmış imzaların bu kişilere ait olup olmadığı, imzaların bu kişilere ait olmaması halinde toplantı nisabının sağlanıp sağlanmadığının saptanacağı belirtilmiş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sırasında düzenlenen Adli Tıp Kurumu raporuna göre, imzaların anılan ortaklara ait olduğu gerekçesiyle genel kurul kararlarının iptaline ilişkin davalar reddedilmiştir.

Adli Tıp kurumu raporu incelendiğinde, raporun adli fen ve adli tıp uzmanlarından oluşan heyetçe düzenlendiği, incelemeye esas belgelerin birçoğunun ise fotokopi olduğu anlaşılmış, inceleme sonucunda hazirun cetvelindeki imzaların anılan ortaklara ait olduğu belirtilmiştir. Düzenlenen bu rapora asıl ve birleşen davalarda davacılar vekilleri itiraz etmişlerdir.

Mahkemece Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.01.2010 tarih ve 2009/9463 E., 2010/540 K. sayılı bozma ilamına uyulduğuna göre, yapılması gereken iş; hazirun cetvelinde isimleri olan Hacı İbrahim B., Zekeriye D. ve Hasar Ç.'ın mukayeseye esas olabilecek imzalarının (genel kurul toplantısı tarihi olan 25.06.1998 tarihine en yakın tarihli olanlarının temini de amaçlanarak), il ve ilçe seçim kurulları, bankalar ve diğer resmi kurumlardan temin edilmesi, dosyada bulunan bu kişilerin attığı imzalar ile birlikte Adli Tıp Kurumu'ndan rapor alınması, bu rapora da itiraz edilmesi halinde imza incelemesi konusunda (grafoloji ve belge sahteciliği) uzman olan, aynı zamanda Güzel Sanatlar Fakültelerinde öğretim üyesi olarak çalışan kişilerden oluşan yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınarak sonucuna göre bir karar vermektir.

Açıklanan nedenlerle, usul ve yasaya aykırı kararın bozulması gerekmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

20. Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 31.01.2018 tarihli ve 2017/295 E., 2018/73 K. sayılı kararı ile; toplanan deliller, imza incelemesine esas olarak dosyaya sunulan belgeler, uyulmasına karar verilen bozma kararı doğrultusunda yapılan imza incelemesi ve Adli Tıp Fizik İhtisas Dairesi adli belge inceleme şubesinden alınan 03.06.2013 tarihli rapor ve tüm dosya içeriğine göre, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 03.06.2013 tarihli raporunun bilimsel ve teknik verilere uygun olduğu, dosya kapsamı ve imza incelemesine esas belgeler üzerinde gerekli inceleme yapılarak kanaat bildirildiği, dava tarihi ve aradan geçen süre nazara alındığında yeniden belge temini ve imza incelemesi yapılmasının sonuca etkili olamayacağı, dosyaya sunulan imza incelemesine ilişkin en son Adli Tıp Fizik İhtisas Dairesi raporunun hükme dayanak alınmasında herhangi bir eksiklik ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

21. Direnme kararı süresi içinde asıl davanın davacıları Kamil K., Ahmet A. ve Bünyami K. mirasçıları vekili, birleşen 1998/765 E., 1998/746 E., 1999/249 E., 1998/893 E., 1999/681 E., 2000/564 E., 1999/333 E. ve 2001/506 E. sayılı davalarda davacılar Arif A., İsmail S., Ramazan V., Kenan V., Yeliz V. (Ç.), Oktay Ç. ve Hüsniye S. vekili, birleşen 2013/12 E. sayılı davada davacılar Kamil K. ve Ahmet A. vekili Av. S.U., birleşen Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2003/500 E. sayılı davada davacı asıl Bülent Burak S. ve vekili ile asıl ve birleşen davalarda davalı kooperatif vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

22. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kooperatif genel kurul kararlarının ve ihraç kararlarının iptali istemiyle açılan asıl ve birleşen davalarda, mahkemece bozmaya uyularak Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi adli belge inceleme şubesinden alınan 03.06.2013 tarihli raporun hükme dayanak alınmasında herhangi bir eksiklik ve yasaya aykırılık bulunup bulunmadığı; imza incelemesi konusunda Adli Tıp Kurumundan yeniden rapor alınmasının ve bu rapora itiraz edilmesi hâlinde imza incelemesiyle ilgili grafoloji ve belge sahteciliği konusunda uzman olan, aynı zamanda Güzel Sanatlar Fakültelerinde öğretim üyesi olarak çalışan kişilerden oluşan yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınmasının gerekli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

A) Asıl ve birleşen davalarda davalı kooperatif vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

23. Bilindiği üzere hukukî yarar dava şartı olduğu gibi, temyiz istemi için de gereken bir şarttır. Mahkemenin bozmaya uyularak verilen dördüncü kararının taraf vekillerince temyizi üzerine Özel Dairece asıl ve birleşen davalarda davalı kooperatif vekilinin bütün temyiz itirazları reddedilmiştir. Bu durumda direnme kararını temyizde hukukî yararı bulunmadığından, asıl ve birleşen davalarda davalı kooperatif vekilinin temyiz itirazlarının hukukî yarar yokluğundan reddine karar vermek gerekmiştir.

B) Asıl davanın davacıları Kamil K., Ahmet A. ve Bünyami K. mirasçıları vekili, birleşen 1998/765 E., 1998/746 E., 1999/249 E., 1998/893 E., 1999/681 E., 2000/564 E., 1999/333 E. ve 2001/506 E. sayılı davaların davacıları Arif A., İsmail S., Ramazan V., Kenan V., Yeliz V. (Ç.), Oktay Ç. ve Hüsniye S. vekili, birleşen 2013/12 E. sayılı davada davacılar Kamil K. ve Ahmet A. vekili Av. S.U., birleşen Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2003/500 E. sayılı davada davacı asıl Bülent Burak S. ve vekilinin temyiz itirazlarına gelince;

24. Kooperatif, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun (KK) 1. maddesinde; “Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar” şeklinde tanımlanmıştır.

25. Gerçek ve tüzel kişiler, ekonomik menfaatlerini ve ihtiyaçlarını sağlayıp korumak amacıyla kooperatiflere ortak olurlar. Bu amacın gerçekleştirilmesi doğrultusunda ortaklara katılma hakları, koruyucu haklar, mali haklar ve belli sayıda ortağın kullanabileceği haklar şeklinde birtakım haklar tanınmış, yükümlülük ve sorumluluklar getirilmiştir. Her ortağın genel kurula katılma hakkı vardır. Zira Kooperatifler Kanunu’nun 42. maddesinde genel kurulun bütün ortakları temsil eden en yetkili organ olduğu, eş söyleyişle kooperatifin irade ve karar organı olduğu belirtilmiştir. KK’nın 44. maddesine göre dört ortaktan az olmamak kaydıyla ortak sayısının en az onda birinin isteği üzerine genel kurul toplantıya çağrılır. Ortakların tümünü ilgilendiren konularda alınan genel kurul kararları, tebliğe ihtiyaç göstermeden genel kurula katılan ve katılmayan tüm ortakları bağlar. Genel kurul tarafından alınan birtakım kararların ortağın hak ve menfaatlerini ihlâl etmesi hâlinde ortağa kendini savunması ve koruması için iptal davası açma hakkı tanınmıştır. İptal davası açma hakkı ortaklara tanınan koruyucu haklardan biri olup, hukuka aykırı genel kurul kararının geçersiz olduğunun hükme bağlanmasına yönelik yenilik doğurucu bir eda davasıdır.

26. Kooperatifler Kanunu’nun (KK) 53. maddesinde;

“…Aşağıda yazılı kimseler kanuna, ana sözleşme hükümlerine ve iyi niyet esaslarına aykırı olduğu iddiası ile Genel Kurul kararları aleyhine, toplantıyı kovalıyan günden başlamak üzere bir ay içinde, kooperatif merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeye başvurabilirler.

1. Toplantıda hazır bulunup da kararlara aykırı kalarak keyfiyeti tutanağa geçirten veya oyunu kullanmasına haksız olarak müsaade edilmiyen yahut toplantıya çağrının usulü dairesinde yapılmadığını veyahut gündemin gereği gibi ilan veya tebliğ edilmediğini yahut da Genel Kurul toplantısına katılmaya yetkili olmıyan kimselerin karara katılmış bulunduklarını iddia eden pay sahipleri;

2. Yönetim Kurulu;

3. Kararların yerine getirilmesi Yönetim Kurulu üyeleri ile denetçilerin şahsi sorumluluklarını mucip olduğu takdirde bunların her biri;

Bozma davasının açıldığı ve duruşmanın yapılacağı gün, Yönetim Kurulu tarafından usulen ilan olunur.

Birinci fıkrada yazılı bir aylık hak düşüren sürenin sona ermesinden önce duruşmaya başlanılamaz. Birden fazla bozma davası açıldığı takdirde, davalar birleştirilerek görülür.

Mahkeme, kooperatifin isteği üzerine muhtemel zararlarına karşı davacıların teminat göstermesine karar verebilir. Teminatın mahiyet ve miktarını belirtmek mahkemeye aittir.

Bir kararın bozulması bütün ortaklar için hüküm ifade eder.” şeklindeki düzenleme ile ortakların (pay sahiplerinin) var olan bir genel kurul kararının kanuna, ana sözleşme hükümlerine ve iyi niyet esaslarına aykırı olduğu iddiasıyla mahkeme nezdinde iptal davası açabileceği belirtilmiştir. İptal davası açmaya hakkı bulunan kimseler toplantıyı kovalayan, başka bir ifadeyle toplantı gününü takip eden, izleyen günden başlamak üzere bir aylık hak düşürücü süre içinde dava açabileceklerdir.

27. Maddedeki bir aylık dava açma süresinin tek istisnası kooperatif üyeliğinden ihraç kararlarına karşı açılacak davalardır ve süre bu hâlde üç ay olup, üç aylık hak düşürücü sürenin başlangıç tarihi, toplantı gününden itibaren değil, kararın ortağa tebliğinden itibarendir.

28. Nitekim Kooperatifler Kanunu’nun “Ortaklıktan Çıkarılma Esasları ve İtiraz” başlıklı 16. maddesi;

“Kooperatif ortaklığından çıkarılmayı gerektiren sebepler anasözleşmede açıkça gösterilir. Ortaklar anasözleşmede açıkça gösterilmeyen sebeplerle ortaklıktan çıkarılamazlar.

Ortaklıktan çıkarılmaya yönetim kurulunun teklifi ile genel kurulca karar verilir. Anasözleşme, çıkarılanın genel kurula başvurma hakkı saklı kalmak üzere, bu hususta yönetim kurulunu da yetkili kılabilir.

Çıkarılma kararı gerekçeli olarak tutanağa geçirileceği gibi, ortaklar defterine de yazılır. Kararın onaylı örneği, çıkarılan ortağa tebliğ edilmek üzere, on gün içinde notere tevdi edilir. Bu ortak tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde itiraz davası açabilir. Tebliğ edilen karar, yönetim kurulunca verilmiş ise ortak, üç aylık süre içinde genel kurula da itiraz edebilir. Bu itiraz, ilk toplanacak genel kurula sunulmak üzere, yönetim kuruluna noter aracılığı ile tebliğ ettirilecek bir yazı ile yapılır. Genel kurula itiraz edildiği takdirde, yönetim kurulunun çıkarma kararı aleyhine itiraz davası açılamaz. İtiraz üzerine genel kurulca verilecek karara karşı itiraz davası hakkı saklıdır.

Üç aylık süre içinde, genel kurula veya mahkemeye başvurmak suretiyle itiraz edilmiyen çıkarılma kararları kesinleşir.

(Ek fıkra: 06/10/1988-3476/4 md.) Haklarındaki çıkarma kararı kesinleşmeyen ortakların yerine yeni ortak alınamaz. Bu kişilerin ortaklık hak ve yükümlülükleri, çıkarılma kararı kesinleşinceye kadar devam eder.” hükmünü amirdir. Bu hüküm göstermektedir ki, kanunda ve ana sözleşmede açıkça gösterilmeyen sebeplerle ortağın, ortaklıktan çıkarılması mümkün değildir. Ana sözleşmede belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmediği ileri sürülerek ihraç edilen ortağın ise kooperatif üyeliğinden ihraç kararının usulünce kendisine tebliğinden itibaren üç aylık süre içinde itiraz davası açma hakkı vardır.

29. Diğer yandan uyuşmazlığın çözümü için bilirkişi incelemesi ve raporu ile yazı ve imza inkârı ile ilgili düzenlemelere de değinmek gereklidir.

30. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 266/1. maddesinde bilirkişiye başvurulmasını gerektiren hâller;

“Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez.” şeklinde hüküm altına alınmıştır.

31. Aynı Kanun’un 281. maddesinde;       

“(1) Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler.

(2) Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir.

(3) Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.

32. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 208. maddesine göre taraflardan biri, kendisi tarafından düzenlendiği iddia edilen bir belgedeki yazı veya imzayı inkâr etmek isterse, sahtelik iddiasında bulunmalıdır; aksi hâlde mahkemeye sunulan bu belge, sahtelik iddiasında bulunmayan aleyhine delil olarak kullanılır. Yazı veya imza inkârının sonucuna ilişkin HMK’nın 209. maddesindeki hüküm uyarınca adî senetteki yazı veya imza inkâr edilirse, bu konuda bir karar verilinceye kadar o senet herhangi bir işleme esas alınamaz ve delil olarak kullanılamaz; resmî senetlerdeki yazı veya imzanın inkârı hâlinde de senetteki yazı veya imzanın sahteliği ancak mahkeme kararıyla sabit olursa, bu senet herhangi bir işleme esas alınamaz.

33. Sahtelik iddiası hâlinde HMK’nın 211. maddesinde;

“(1) Bir belgenin sahteliğinin iddia edilmesi durumunda, bu hususta karşı tarafın açıklamaları da dikkate alınarak, aşağıdaki sıra ile inceleme yapılarak öncelikle karar verilir:

a) Hâkim, yazı veya imzayı inkâr eden tarafı isticvap ettikten sonra bir kanaat edinememişse, huzurda bu kişiye yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle elde ettiği belge ve diğer delilleri değerlendirir. Hâkim, sahtelik konusunda başka bir incelemeye gerek duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle, senedin sahteliği hakkında bir karar verir. İsticvap için mahkemeye davet edilen taraf, belirtilen günde hazır bulunmadığı takdirde, inkâr etmiş olduğu belgedeki yazı veya imzayı ikrar etmiş sayılır; bu husus kendisine çıkartılacak davetiyede ayrıca ihtar edilir.

b) (a) bendi hükmüne göre yaptığı incelemeye rağmen, hâkimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamışsa, bilirkişi incelemesine karar verir. Bilirkişi incelemesinden önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili yerlerden getirtilir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir.” şeklinde sahtelik incelemesinin nasıl yapılacağı belirtilmiştir.

34. Şu hâlde HMK’nın 211. maddesi uyarınca sahtecilik hususunda sıhhatli bir sonuç alınabilmesi ve kesin bir kanaat oluşması için, inkâr edilen imzanın atıldığı tarihten öncesinde veya mümkün olduğu kadar yakın tarihlerde düzenlenen belgelerde bulunan ilgili kişiye ait mukayeseye elverişli yazı ve imzalar temin edildikten sonra sahtelik iddiasına ilişkin bilirkişi incelemesi yapılması gerekir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre fotokopi üzerinden imza incelemesi yapılması mümkün değildir. Bu nedenle imza incelemesine esas alınan ilgili tarafın tatbike medar (uygulamaya elverişli) imzalarının bulunduğu belge asıllarının getirtilerek, incelemenin bunlar üzerinden yapılması gerekir.

35. Öte yandan Hukuk Genel Kurulunun 30.05.2001 tarihli ve 2001/12-436 E., 2001/467 K. sayılı kararı ile 06.06.2001 tarihli ve 2001/12-466 E., 2001/483 K. sayılı kararında da aynen benimsendiği gibi; herhangi bir belgedeki imza veya yazının, atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi sebeple farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır.

36. Tüm bu açıklamalar ışığında kanunda belirtilen yasal süresi içinde kooperatif genel kurul kararlarının ve üyelikten ihraç kararlarının iptali istemiyle görevli ve yetkili mahkemede açılan asıl ve birleşen davaların konusu olan uyuşmazlık incelendiğinde; mahkemece Özel Dairenin 19.01.2010 tarihli, 2009/9463 E., 2010/540 K. sayılı üçüncü bozma kararına uyulduktan sonra Hacı İbrahim B., Zekeriya D. ve Hasan Ç.’ın 25.06.1998 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısına katılıp katılmadıklarının ve genel kurulda toplantı nisabının oluşup oluşmadığının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesinden alınan 03.06.2013 tarihli raporda, inceleme konusu 25.06.1998 tarihli genel kurul hazirun cetvelinde Hacı İbrahim B., Zekeriya D. ve Hasan Ç.’a atfen atılı imzaların bu şahısların eli ürünü olduğu bildirilmiştir.

37. Mahkemece anılan rapor doğrultusunda asıl davanın açılmamış sayılmasına ilişkin karar kesinleştiğinden karar verilmesine yer olmadığına, bir kısım birleşen davaların kabulüne ve kısmen kabulüne, bir kısmının ise reddine dair verilen kararın Özel Dairenin 06.10.2015 tarihli, 2014/10315 E, 2015/6313 K. sayılı kararı ile bozulması üzerine Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesinden alınan 03.06.2013 tarihli raporun hükme esas alınmasında herhangi bir eksiklik ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Ne var ki hükme esas alınan raporu düzenleyen adli fen ve adli tıp uzmanları imza incelemesi konusunda yeterli uzmanlığa sahip olmadığı gibi, inceleme konusu mukayese belgelerin büyük çoğunluğu fotokopi olup, fotokopi belgeler üzerinde imza incelemesi yapılması mümkün olmadığı hâlde raporu hazırlayan bilirkişilerce fotokopi olan belgelerde yapılan incelemenin hangi teknik yöntemler kullanılarak nasıl yapıldığı da dayanaklarıyla birlikte tam olarak ve tereddüde mahal vermeyecek biçimde belirlenip denetime elverişli şekilde ortaya konulmamıştır. Ayrıca asıl ve birleşen davalarda davacı olan kooperatif üyelerinin vekilleri tarafından rapora karşı sunulan itirazları da karşılanarak değerlendirilmemiştir. O hâlde Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesinden alınan 03.06.2013 tarihli raporun hükme esas alınabilecek nitelikte olduğundan söz edilemez.

38. Bu durumda mahkemece; taraflar arasında oluşan ihtilâfın çözüm noktası olan 25.06.1998 tarihli genel kurul hazirun cetvelinde isimleri bulunan Hacı İbrahim B., Zekeriya D. ve Hasar Ç.'ın olağanüstü genel kurulun toplantı tarihi 25.06.1998 tarihine en yakın tarihli olanlarının temini de amaçlanarak mukayeseye esas olabilecek imzalarının il ve ilçe seçim kurulları, bankalar ve diğer resmî kurumlardan temin edilmesi, temin edildiği takdirde celp edilen tüm belgelerin dosyada bulunan bu kişilerin attığı imzalarla (istiktap tutanakları) birlikte, şayet karşılaştırmaya esas olabilecek belgeler temin edilemez ise dosya muhteviyatındaki tüm bilgi ve belgelerin mevcut hâliyle T.C. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Daire Başkanlığı veya Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Daire Başkanlığına gönderilerek grafoloji ve belge sahteciliği konusunda uzman olan yeni bir bilirkişi heyetinden yeterli teknik donanıma sahip laboratuvar ortamında, optik aletler ve gerekli teknik cihazlar kullanılarak, inceleme konusu hazirun cetveli ile mukayeseye esas belgelerdeki imzaların tersim biçimi, seyir, işlerlik derecesi, istif, eğim, hız, doğrultu ve kalem baskı derecesi gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırıldığı denetime elverişli rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yetersiz rapora dayanarak önceki kararda direnilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.

39. Hâl böyle olunca; direnme kararı yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1) Asıl ve birleşen davalarda davalı kooperatif vekilinin temyiz itirazlarının HUKUKÎ YARAR YOKLUĞUNDAN REDDİNE (III-A),

2) Asıl davanın davacıları Kamil K., Ahmet A. ve Bünyami K. mirasçıları vekili, birleşen 1998/765 E., 1998/746 E., 1999/249 E., 1998/893 E., 1999/681 E., 2000/564 E., 1999/333 E. ve 2001/506 E. sayılı davaların davacıları Arif A., İsmail S., Ramazan V., Kenan V., Yeliz V. (Ç.), Oktay Ç. ve Hüsniye S. vekili, birleşen 2013/12 E. sayılı davanın davacıları Kamil K. ve Ahmet A. vekili Av. S.U., birleşen Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2003/500 E. sayılı davada davacı asıl Bülent Burak S. ve vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı, 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA (III-B),

İstek hâlinde temyiz peşin harçlarının yatıranlara geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.09.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY    
11. Hukuk Dairesi

ESAS NO            : 2020/5749
KARAR NO         : 2021/6504

Y A R G I T A Y   İ L A M I

MAHKEMESİ            : ADANA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ                      : 11/02/2020
NUMARASI              : 2017/1227 - 2020/147
DAVACILAR            : 1- H.K.
                                   2- R.K.
VEKİLİ                     : AV. A.G.
DAVALI                    :  Ç. ÇUKUROVA PAMUK YER FISTIĞI VE YAĞLI
                                     TOHUMLAR MİHMANDAR TAR.SAT.KOOP. 
VEKİLİ                     : AV. M.F.Ç.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Taraflar arasında görülen davada Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 11.02.2020 tarih ve 2017/1227 E. - 2020/147 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ayşe Yıldırım Dingil tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacılar vekili, davalının müvekkilleri aleyhine senede dayanarak takip yaptığını, senetteki imzaların müvekkillerine ait olmadığını ileri sürerek davalıya borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, davacılar tarafından kooperatiften muhtelif ziraii emtialar alındığını ve karşılığında davaya konu borç senetlerinin imzalandığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya, bilirkişi raporuna ve dosya kapsamına göre; davacıların icra takibine konu senetlerdeki imzaların kendilerine ait olmadığını ileri sürdüğü, hükme esas alınan ve Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisi (Grafoloji) bölümünden alınan bilirkişi heyet raporunda dava konusu senet ve senet fotokopisinde yer alan imzaların kuvvetle muhtemel davacılar Rıza K. ve Hüseyin K.'ın el ürünleri olduğunun belirtildiği, davaya konu Adana 1. İcra Müdürlüğünün 2008/8.5 takip dosyasına konu 30.01.2002 tanzim tarihli, 31.10.2002 vade tarihli 80852 seri nolu ve 10.04.2002 tanzim tarihli 31.10.2002 vade tarihli 80856 seri nolu müşterek ve müteselsil borç senetleri altındaki davacılara atfen atılan imzaların davacıların eli ürünü olduğu, aksinin ispat edilemediği, takibin durdurulmasına ilişkin tedbir kararı verilmediğinden davalının tazminat talebi şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine, taraf vekillerinin tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.

1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacılar vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Dava, borç senedine dayalı olarak yapılan icra takibinde takip dayanağı senetteki imzaların davacıların eli ürünü olmadığı iddiasına dayalı menfi tespit davasıdır. Mahkemece, icra takibine konu 30.01.2002 tanzim, 31.10.2002 vade tarihli, 80852 seri nolu ve 10.04.2002 tanzim, 31.10.2002 vade tarihli, 80856 seri nolu müşterek ve müteselsil borç senetleri altındaki davacılara atfen atılan imzaların davacıların eli ürünü olduğu, aksinin ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, davaya konu senetlerden 80852 seri nolu senet aslı davalı tarafından dosyaya ibraz edilememiş olup, bilirkişi raporu söz konusu senedin fotokopisi üzerinden inceleme yapılarak düzenlenmiş ise de, fotokopi belge üzerinde imza incelemesi yapılamaz. Bu suretle aslı dosyaya ibraz edilmeyen 80852 seri nolu senetteki imzaların davacılara ait olduğu ispatlanamadığından bu senet yönünden davanın kabulüne verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacılar yararına BOZULMASINA, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz eden davacılara iadesine, 24/11/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

Başkan Vekili           Üye              Üye                   Üye                  Üye
M.Umur TARHAN     A. YAMAN   Dr. A. ASLAN    D. İ. TOROS    M. CEBECİ
                                                                               (M)                  (M)

KARŞI OY

Dava, borç senedine dayalı olarak yapılan icra takibinde takip dayanağı senetlerdeki imzaların davacıların eli ürünü olmadığı iddiasına dayalı menfi tespit davasıdır. Mahkemece, takip dosyasına konu 30.01.2002 tanzim tarihli- 31.10.2002 vade tarihli -80852 seri nolu ve 10.04.2002 tanzim tarihli-31.10.2002 vade tarihli-80856 seri nolu müşterek ve müteselsil borç senetleri altındaki davacılara atfen atılan imzaların davacıların eli ürünü olduğu, aksinin ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkemece, icra takibine konu senetlerdeki imzaların davacıların eli ürünü olup olmadıklarının tespiti amacıyla öncelikle Adli Tıp Kurumundan rapor alınmış, raporda, icra takibine konu 80856 seri nolu senet ile 80852 seri nolu senedin üzerinde davacılara atfen atılı imzaların basit tersimli, taklidi kolay imza olması nedeniyle söz konusu imzaların davacıların eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediği mütalaa edilmiş, itiraz üzerine bu defa Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisi Grafoloji bölümünden alınan 3 kişilik bilirkişi heyet raporunda; dava konusu 80856 seri nolu senet ve 80852 seri nolu senet fotokopisinde yer alan imzaların kuvvetle muhtemel davacılar Rıza K. ve Hüseyin K.'ın el ürünleri olduğu belirtilmiştir. Mahkemece, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisinden alınan rapor benimsenmiş ve dava reddedilmiştir. Dava konusu senetlerden 80852 seri nolu senet aslının davalı tarafından dosyaya ibraz edilememesi nedeniyle fotokopi belge üzerinde imza incelemesi yapılmış ise de fotokopi belge üzerinde imza incelemesi yapılması doğru değildir. Bu durumda aslı dosyaya ibraz edilmeyen 80852 seri nolu senetteki imzaların davacılara ait olduğu ispatlanamadığından bu senet yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği yönündeki sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılmaktayız. Ancak 80856 seri nolu senet yönünden ise raporlar arasında oluşan çelişkinin giderilmesi amacıyla yeniden bir bilirkişi kurulundan rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi ve ayrıca Dairemiz uygulamalarına göre kuvvetli de olsa ihtimale dayalı sonuç bildiren raporların borçluyu bağlamayacağı hususu da birlikte değerlendirilmek suretiyle mahkeme kararının davacılar yararına bozulması gerektiği kanaatinde olduğumuzdan bu senete ilişkin olarakta kararın açıklanan nedenle bozulması gerektiğini düşündüğümüzden sayın çoğunluğun (1) nolu bendine iştirak etmemekteyiz.

Dudu İrem TOROS     Mehmet CEBECİ
Üye                             Üye