GEÇİCİ ÖNLEMLER VE BİRLİKTE YAŞAMAYA ARA VERİLMESİ KAPSAMINDA VERİLEN TEDBİR NAFAKALARININ FARKI

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


09 May
2016

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO       : 2014/8-1021 
KARAR NO    : 2016/328    

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ           :
KDZ. Ereğli 1. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                     : 03/04/2014
NUMARASI              : 2014/60 - 2014/134
DAVACI                   : B.Y. vekili.Av. N.K.K.
DAVALI                    : Ş.Y. vekili Av. Ş.S.

Taraflar arasındaki “icra takibinin iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Karadeniz Ereğli 1. İcra Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 14.03.2013 gün ve 2012/425 E., 2013/148 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 05/11/2013 gün ve 2013/11593 E.-2013/18361 K. sayılı ilamı ile;

(… Borçlu İcra Mahkemesi'ne başvurusunda dayanak ilamın 01.06.2007 tarihinde kesinleştiğini, bu tarihten sonrası için nafaka istenemeyeceğini ileri sürerek takibin iptalini istemiştir. Mahkemece, kesinleşme tarihinden sonrası için de nafaka istenebileceği kabul edilerek istem reddedilmiştir. 

Takibe dayanak yapılan Zeytinburnu 2. Aile Mahkemesi'nin 01.03.2006 tarih ve 2005/484 Esas, 2006/305 Karar sayılı kararın hüküm bölümünün 5. fıkrasında "Mahkememiz dosyası ile birleştirilen Mahkememiz'in 2005/834 Esas sayılı nafaka davasının kısmen kabulüne, Mahkememiz'in boşanma dosyasında 23.12.2005 dava tarihinden itibaren aylık 100 YTL nafakanın karar kesinleşinceye kadar sürdürülmesine, tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla 23.12.2005 dava tarihinden itibaren aylık 250 YTL olarak nafakanın kabulüne" hükmü yer almaktadır. Buna göre anılan nafakanın tedbir nafakası olduğu anlaşılmakla ilamın kesinleşmesine kadar istenebileceğinin kabulü gerekir. Kesinleşme tarihinden sonraki alacaklar için yapılan takibin iptali gerekirken istemin reddi isabetsizdir...)

gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI 

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, takibin iptali istemine ilişkindir.

Davacı vekili; müvekkilinin davalı eşe karşı açtığı boşanma davasının Zeytinburnu 2. Aile Mahkemesinin 01.03.2006 tarih, 2005/484 Esas; 2006/305 Karar numaralı ilamı ile reddedildiğini, nafakaya ilişkin talebin de kısmen kabul edildiğini ve dava tarihinden itibaren aylık 100.00 YTL nafakanın, karar kesinleşinceye kadar sürdürülmesine ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla dava tarihinden itibaren aylık 250.00 YTL olarak nafakanın kabulüne karar verildiğini, mahkeme ilamının 01.06.2007 tarihinde kesinleştiğini, ancak davalının 01.06.2007 tarihinden sonraki dönem için de nafaka talebinde bulunduğunu, akabinde de Kdz. Ereğli 1. İcra Müdürlüğünün 2012/3..9 Esas sayılı dosyası ile davacı hakkında haksız olarak takipte bulunulduğunu beyanla, icra takibinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili; davacının, davalı aleyhine açtığı boşanma davasına karşılık, müvekkilinin de nafaka davası açtığını, mahkemece her iki dosyanın birleştirildiğini ve yapılan yargılama neticesinde müvekkil lehine karar kesinleşinceye kadar 100.00 YTL nafaka ödenmesine karar verildiğini, kararın kesinleşmesi halinde ise tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla nafakanın aylık 250.00 YTL’ye yükseltilmesine hükmedildiğini, dolayısıyla kararın kesinleşmesinden itibaren nafakanın ortadan kalkacağı iddiasının doğru olmadığını, bu itibarla davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece; davacı tarafın 01.06.2007 tarihinden itibaren nafaka talep hakkının bulunduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece; takibe konu ilamın incelenmesinde, alacaklı Şadiye Y. tarafından Birol Y. aleyhine 23.12.2005 tarihinde Zeytinburnu 2. Aile Mahkemesi’nin 2005/834 Esas sayılı dosyasında tedbir nafakası istemiyle açılan davanın, borçlu Birol Y. tarafından alacaklı Şadiye Y. aleyhine Zeytinburnu 2. Aile Mahkemesi’nin 2005/484 Esas sayılı dosyasında açtığı boşanma davası ile birleştirildiği, akabinde de boşanma davasının reddine, nafaka davasının ise kısmen kabulü ile boşanma dosyasında 23/12/2005 dava tarihinden itibaren aylık 100.00 YTL nafakanın karar kesinleşinceye kadar sürdürülmesine, tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla 23.12.2005 dava tarihinden itibaren aylık 250.00 YTL olarak nafakanın kabulüne karar verildiği, verilen kararın 01.06.2007 tarihinde kesinleştiği, kararın kesinleşmesinden sonraki 22.07.2010 - 22.10.2012 tarihleri arasındaki dönem için ise aylık 250 YTL nafakanın tahsilinin talep edildiği, hükmedilen 250 YTL nafakanın, boşanma davasının devam ettiği esnada hükmedilen ve TMK’nın 169. maddesinde belirtilen tedbir nafakası niteliğinde olmadığı, eşlerin ayrı yaşaması nedeniyle verilen ve TMK’nın 197. maddesine dayanan tedbir nafakası olduğu, TMK’nın 197. maddesine göre verilen tedbir nafakalarının ayrı yaşamın sürüldüğü müddetçe devam edeceği, bu itibarla Aile Mahkemesince hükmedilen 250 YTL nafakanın, kararın kesinleşmesinden sonraki dönemlere ilişkin olarak talep edilebileceği gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.

Direnme kararını davacı vekili temyiz etmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; boşanma davasından ayrı olarak, aynı mahkemede açılan ve boşanma davası ile birleştirilen nafaka davasında yapılan yargılama sonucu hükmedilen nafakanın, boşanma davasının devam ettiği sırada verilen ve TMK’nın 169. maddesinde düzenlenen tedbir nafakası mı; yoksa eşlerin ayrı yaşaması nedeniyle verilen ve TMK’nın 197. maddesinde yer alan tedbir nafakası mı olduğu, varılacak sonuca göre de eldeki davada kesinleşme tarihinden sonraki alacaklar için takibin iptalinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle tedbir nafkasına ilişkin yasal düzenlemelerin açıklanmasında yarar vardır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun “Geçici Önlemler” başlıklı 169. maddesi;

“Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır.” Hükmünü içermektedir.

Bu madde, yasal gerekçesinde de işaret olunduğu üzere, yürürlükten kaldırılan 743 sayılı Medeni Kanunun 137. maddesinin sadeleştirilmiş şekli olup, herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Böylece, öteden beri uygulanagelen bu hükme göre hakimin, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, mallarının yönetimine ilişkin geçici önlemleri, bu konuda bir talebin varlığını aramaksızın, re'sen alması gerekir.

Bu geçici önlemlerden birisi de tedbir nafakasına hükmedilmesidir. 

Tedbir nafakası, talebe bağlı olmaksızın (resen) takdir edilir ve geçici bir önlem olarak davanın başından itibaren, karar kesinleşene kadar hüküm altına alınır. 

Dolayısıyla, tedbir nafakası takdirine ilişkin kararın, davanın açıldığı tarih itibariyle tarafların ekonomik sosyal durumlarına ilişkin araştırma sonuçlarının dosyaya gelişini takiben hemen verilmesi gerekir. Bu aşamada tarafların kusur durumu belirlenmediğine göre verilecek kararda kusur bir ölçüt olarak alınamayacağı gibi, sonuçta nihai karar verilirken kusur durumunun belirlenmiş olması da tedbir nafakasının kaldırılmasını ya da ödenenlerin geri istenmesini gerektirmez. Zira, tarafların kusur durumu hiçbir şekilde tedbir nafakasının takdirine etkili bir unsur değildir. 

Dahası Kanunda, hakimin geçici bir önlem olarak tedbir nafakasına hükmedebilmesi için, tarafların kusurlu olup olmamaları bir unsur olarak yer almamakta; hangisinin daha az ya da çok kusurlu olduğunun belirlenmesi yönünde bir koşul da öngörülmemektedir. 

Aynı kanunun “Birlikte Yaşamaya Ara Verilmesi” başlıklı 197. maddesinde ise;

“Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddî biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir. 

Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır. 

Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hâle gelmesi üzerine de yukarıdaki istemlerde bulunabilir. 

Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hâkim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alır.” şeklinde düzenlenmiştir.

Bu madde eşlerin gerek haklı bir sebebe dayanarak, gerekse haklı bir sebep olmaksızın birlikte yaşamaktan kaçınmaları ya da ortak yaşamın başka bir nedenle imkansız hale gelmesi halinde kural olarak geçici önlemlerin alınmasını düzenlemiştir. Kanunda bahsi geçen bu önlemler, ayrı yaşamanın devam ettiği sürece varlığını sürdürür. 

Buna göre; tedbir nafakası, MK mad.169’da ve mad. 197’de düzenlenmiştir. Bu maddeler, nafaka, boşanma ve ayrılık davası açılmadan önceki dönemde evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin taraflarca yerine getirilmemesi, birlikte yaşamaya ara verilmesi halinde ve boşanma ve ayrılık davası açılması sırasında, hak sahibinin mali yönden desteklenmesi suretiyle evlilik birliğini kurtarmak amacıyla öngörülmüştür. 

Her iki madde arasındaki farka gelince; Türk Medeni Kanunun 169. maddesi uyarınca takdir edilen tedbir nafakası, açılan boşanma davası kapsamında alınan geçici nitelikteki bir önlem olarak hakim tarafından yargılama sırasında kaldırılmadığı takdirde boşanma davasında verilen kararın kesinleşmesi ile sona erer. Oysa Türk Medeni Kanununu 197. maddesi uyarınca talep edilen nafaka bağımsız bir talep ve bağımsız bir davanın konusu olarak, eşlerin ayrı yaşama durumunun devamı süresince geçerli olur. 

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Kdz Ereğli 1. İcra Müdürlüğü’nün 2012/3..9 sayılı takip dosyası ile başlatılan icra takibinin iptali davasında, daha önce açılan boşanma davasının reddedildiği, ancak aynı kararın hüküm fıkrasında, boşanma davasından bağımsız olarak açılan nafaka davasının kısmen kabulüne karar verildiği ve dava tarihinden itibaren aylık 100.00 YTL nafakanın, karar kesinleşinceye kadar sürdürülmesi ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla dava tarihinden itibaren aylık 250.00 YTL olarak nafakanın devamı şeklinde hüküm kurulduğu, açılan boşanma davasının 20.06.2005 tarihli olduğu, boşanma davasına karşılık olarak açılan nafaka davasının ise dava tarihinin 23.12.2006 tarihli olduğu, bu yönüyle hükmedilen 250.00 YTL’lik nafakanın, boşanma davasının devamı sırasında hükmedilen “Geçici Önlemler” başlıklı ve TMK’nın 169. maddesinde düzenlenen tedbir nafakası niteliğinde olmayıp, “Birlikte Yaşamaya Ara Verilmesi” başlıklı ve TMK’nın 197. maddesinde düzenlenen tedbir nafakası niteliğinde bulunduğu, dolayısıyla bu maddeye göre, hükmedilen nafakanın, ayrı yaşamanın devam ettiği süre zarfında geçerliliğini koruyacağı anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca Mahkemece, davanın eşlerin ayrı yaşaması nedeniyle verilen ve TMK’nın 197. maddesinde düzenlenen tedbir nafakası olarak yorumlanması gerektiğine ilişkin direnme kararı yerindedir.

Açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin direnme kararı onanmalıdır.

S O N U Ç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararının ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 16.03.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.