HACİZDEN SONRA 3. KİŞİ LEHİNE TAPU İPTAL TESCİL KARARININ KESİNLEŞMESİNİN HACİZ TARİHİNDEKİ MÜLKİYET DURUMUNA ETKİSİ YOKTUR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


02 Şub
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/12-378
KARAR NO   : 2021/1157

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 İstanbul Anadolu 3. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                         : 21/04/2016
NUMARASI                 : 2016/230 - 2016/454
ŞİKÂYETÇİ-BORÇLU : G.A.
ÜÇÜNCÜ KİŞİ             : F.K. vekilleri Av. O.A.
ŞİKÂYET OLUNAN-
İHALE ALICISI            :
A.G. Gayrimenkul Yatırım A.Ş. vekili Av. T.A.
ŞİKÂYET OLUNAN-
ALACAKLI                  :
S.D. Nak. Ltd. Şti. vekili Av. İ.Ç.K.

1. Taraflar arasındaki "ihalenin feshi” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, İstanbul Anadolu 3. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen şikâyetin kabulüne ilişkin karar alacaklı vekili ile ihale alıcısı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı alacaklı vekili ile ihale alıcısı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. İNCELEME SÜRECİ

Şikâyetçiler İstemi:

4. Borçlu ve üçüncü kişi vekili şikâyet dilekçesinde; İstanbul 13. İcra Müdürlüğünün 2014/24.00 E. sayılı dosyasında borçlunun Gökhan A. olduğunu ve ihale konusu taşınmaza 09.01.2014 tarihinde haciz şerhi işlendiğini, İstanbul Anadolu 10. İcra Müdürlüğünün 2014/1.9 Tal. sayılı dosyasında takip dışı Fatih K. adına tescilli olan taşınmazın 02.12.2014 tarihinde ihale edildiğini, dosya borcu ile ilgisi bulunmayan Fatih K.’nın eşi Nurgül K. tarafından 12.09.2013 tarihinde İstanbul 13. Aile Mahkemesinin 2013/668 E. sayılı dosyasında Fatih K. ve Gökhan A. aleyhine tapu iptali ve tescili davası açıldığını, Aile Mahkemesinin 22.05.2012 (08.04.2014) tarihli kararı ile Gökhan A. lehine yapılan satış işleminin yolsuz işlem olduğu gerekçesi ile işlemin iptali ile taşınmazın Fatih K. adına tesciline ve üzerine aile konutu şerhi işlenmesine karar verildiğini, Aile Mahkemesinin iptal kararının ihale tarihinden önce tapuya bildirildiğini ve taşınmazın Fatih K. adına tescil edildiğini, Aile Mahkemesi kararı ile sabit olan yolsuz tasarruf işleminden sonra taşınmazın kaydına Gökhan A.’un borçları nedeni ile konan haciz ve ipoteklerin de yolsuz ve yok hükmünde olduğunu, İstanbul 13. İcra Müdürlüğünün 2012/24.00 E. sayılı dosyasında konulan haczin fekki için İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/330 E. sayılı dosyası ve İstanbul 4. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 2014/1188 E. sayılı dosyalarında açılan davaların hâlen derdest olduğunu, taşınmaza ilişkin bütün haciz ve satış işlemlerinin yolsuz bir tasarruf işlemi üzerine inşa edildiğini, alacaklı ve ihale alıcısının bu hususları bildiğini ileri sürerek taşınmazın ihalesinin feshine karar verilmesini talep etmiştir.

Karşı Taraf Cevabı:

5. Alacaklı vekili cevap dilekçesinde; şikâyetçilerin satış ve satışa hazırlık işlemleri ile ilgili herhangi bir şikâyeti ya da ihaleye fesat karıştırıldığı yönünde bir iddialarının olmadığını, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 134. maddesinde sınırlı olarak sayılan nedenlere dayanılmadığını, ihalenin feshi isteminde mülkiyetin tartışılamayacağını belirterek şikâyetin reddini savunmuştur.

6. İhale alıcısı vekili cevap dilekçesinde; İİK’nın 134. maddesinde ihalenin feshi nedenlerinin açıkça sayılmamakla birlikte, 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)'nun 226. maddesine (6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun (TBK) 280. maddesine) atıfta bulunulduğunu, doktrinde İİK’nın 134. maddesinin lafzına göre ihalenin feshi sebeplerinin şu şekilde sıralandığını; kanuna ve ahlaka aykırı şekilde ihaleye fesat karıştırmak, artırmaya hazırlık safhasındaki fesih sebepleri (satış ilanın ilgililere tebliğ edilmemesi, artırma ilanın kanunun öngördüğü şekilde yapılmamış olması gibi İİK m. 124-128 düzenlenmiş bulunan hazırlık muamelesinin usule uygun yapılmamasından kaynaklı nedenler), ihalenin yapılması sırasında doğan fesih sebepleri (artırmanın bir tutanakla tespit edilmemesi, ihale sırasında tellalın üç kere bağırmaması, ihalenin ilanda yazan saatten önce yapılması v.b), alıcının malın esaslı vasıflarında hataya düşmesi olduğunu, bu sebeplerden de anlaşılacağı üzere ihalenin feshedilebilmesi için icra memurun ihaleyi yaparken Kanunu ihlal etmiş olması gerektiği, yani ihalenin usulüne uygun olarak hazırlanmamış olması veya ihalenin Kanunun öngördüğü hükümlere aykırı olarak icra edilmiş olmasının gerektiğini, ancak şikâyetçilerin bu fesih nedenlerinden hiçbirine dayanmadığını, icra mahkemesinin yalnızca ihalenin yukarıda sayılan koşullara uygun şekilde yapılıp yapılmadığını incelemekle sınırlı bir görevi bulunduğunu, ayrıca tapu iptali ve tescil davasının taşınmaza haciz konulduktan sonra açıldığını, haczin konulduğu esnada tapu kaydında şerh veya davaya ilişkin tedbir kararı bulunmadığını, şikâyet dilekçesinde belirtilen davaların ihalenin feshi istemi ile ilgisi bulunmadığını, bahsi geçen davalarda ihale konusu taşınmazın satışı ve üçüncü şahıslara devrini engelleyici bir tedbir kararı da bulunmadığından bu davaların sonuçlarının beklenmesine gerek olmadığını belirterek şikâyetin reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkeme Kararı:

7. İstanbul Anadolu 3. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 18.03.2015 tarihli ve 2014/941 E., 2015/284 K. sayılı kararı ile; icra dosyasında haczin 19.11.2012 tarihinde konulduğu, bu aşamadan sonra Nurgül K.'nın İstanbul Anadolu 13. Aile Mahkemesinin 2013/668 E. sayılı dosyasında taşınmazın tapusunun iptali ile eski malik Fatih K. adına tescilini talep ettiği, mahkemece yapılan yargılama sırasında talep üzerine tedbir şerhinin 23.09.2013 tarihinde işlendiği, yargılama sonucunda satış işleminin yolsuz tasarruf olduğu belirtilerek tapu kaydının iptali ile tekrar Fatih K. adına tesciline karar verildiği, kararın 12.04.2014 (12.05.2014) tarihinde kesinleştiği, kesinleşmeden sonra tapu kaydının tekrar Fatih K. adına tescil edildiği, Fatih K.’nın İstanbul 4. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 2014/1188 E. sayılı dosyasında taşınmazdaki haczin kaldırılmasını talep ettiği, tensip zaptı ile cebri satış işleminin tedbiren durdurulması talebinin reddine karar verildiği, yargılamanın hâlen devam ettiği, İİK’nın 134. maddesinde ihalenin feshini BK’nın 226. (TBK’nın 281.) maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek sureti ile ihaleye iştirak edenler yurt içinde bir adres göstermek koşulu ile icra mahkemesinden şikâyet yolu ile ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde isteyebilecekleri, ihalenin feshi nedenlerinin yasada sınırlı sayıda belirtilmediği, öğreti ve uygulamada fesih nedenlerinin ihaleye fesat karıştırılmış olması, arttırmaya hazırlık aşamasındaki hatalı işlemler, ihalenin yapılması sırasındaki hatalı işlemler, alıcıların taşınmazın önemli nitelikleri hakkında hataya düşürülmüş olmasının gösterildiği, somut olayda şikâyetçi Fatih K.'nın taşınmazda malik olmasına rağmen icra dosyasında borçlu sıfatının bulunmadığı ve haczin kaldırılması için dava açtığı, davanın hâlen derdest olduğu, her ne kadar bu dava dosyasında satışın tedbiren durdurulması talebinin reddine karar verilmiş olsa da İİK'nın 364. maddesinin yorumlanması ile bu dava sonuçlanmadan taşınmazın ihale ile satılamayacağı, yapılacak bir satış işleminin hak zayiatına neden olabileceği, icra dosyasında borçlu sıfatı olmayan üçüncü kişi adına tescilli bulunan bir taşınmazın satıldığı, İstanbul Anadolu 13. Aile Mahkemesinin 2013/668 E., 2014/247 K. sayılı kararında da iptaline karar verilen tescil işleminin yolsuz olduğunun belirtildiği, bu durumda yolsuz tescilin ilk kurulduğu andan itibaren tüm sonuçlarıyla ortadan kalktığı gerekçesiyle davanın (şikâyetin) kabulüyle İstanbul Ümraniye Yukarı Dudullu Mahallesi 3.9 Ada 48 parselde bulunan B/1/5 nolu bağımsız bölümle ilgili İstanbul Anadolu 10. İcra Müdürlüğünün 2014/1.9 Tal. sayılı dosyasında yapılan ihalenin feshine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili ile ihale alıcısı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

9. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 13.10.2015 tarihli ve 2015/19110 E., 2015/24179 K. sayılı kararı ile;

“… Borçlu Gökhan A. ile taşınmaz maliki 3. kişi Fatih K., Fatih K.'ya ait olan taşınmazın 22.05.2012 tarihinde borçlu Gökhan A.'a satıldığı, taşınmaz üzerine 19.11.2012 tarihinde haciz konulduğu, Fatih K.'nın eşi tarafından İstanbul 13. Aile Mahkemesinin 2013/668-2014/247 sayılı dosyasında 12.09.2013 tarihinde açılan tapu iptali ve tescil davasında taşınmaz satış işleminin iptali ile taşınmazın yeniden Fatih K. adına tesciline karar verildiği, kararın 12.05.2014 tarihinde kesinleştiği ve 16.05.2014 tarihinde Fatih K. adına tapuya tescil işleminin yapıldığını ileri sürerek 02.12.2014 tarihinde yapılan ihalenin feshini talep etmiş, mahkemece davanın kabulü ile ihalenin feshine karar verildiği anlaşılmıştır.

İİK'nun 134. maddesinde ihalenin feshi nedenleri teker teker belirtilerek gösterilmemiştir. Sadece, BK'nun 226. maddesinde yazılı nedenler de dahil olmak üzere, satış ilanının tebliğ edilmemiş olması, satılan malın esaslı niteliklerindeki hata ve ihaledeki fesat nedenleriyle ihalenin bozulabileceğine değinilmiştir.

İhalenin bozulma nedenleri gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamasında;

1- İhaleye fesat karıştırılmış olması

2- Artırmaya hazırlık aşamasındaki hatalı işlemler

3- İhalenin yapılması sırasındaki hatalı işlemler

4- Alıcının taşınmazın önemli nitelikleri hakkında hataya düşürülmüş olması şeklinde sıralanmıştır.

Somut olayda, mahkemece, dava açılan taşınmazın ihale tarihinden önce Aile Mahkemesi kararı ile üçüncü kişi adına tapuya tesciline karar verildikten sonra satışa çıkarıldığı gerekçesi ile ihalenin feshi isteminin kabul edildiği görülmektedir. Mahkemenin bu yöndeki kabulü yukarıda açıklanan fesih nedenleri arasında bulunmamaktadır.

Öte yandan ihaleye konu taşınmazın icra müdürlüğünce haciz konulduğu 19.11.2012 tarihinde borçlu adına tapuda kayıtlı olduğu anlaşıldığından, icra memurunun haciz işleminde bir usulsüzlük bulunmaktadır (bulunmamaktadır). Taşınmazın İstanbul 13. Aile Mahkemesi’nin 08.04.2014 tarih ve 2013/668 esas, 2014/247 karar sayılı ilamı gereğince, şikayetçilerden Fatih K. adına tesciline karar verildiği anlaşılmış ve hükmen tescilin hacizden sonra yapıldığı tespit edilmiştir. Sonradan mahkemeden tapu iptal tescil kararı alınması hacizlerin fekkine dair karar alınmadığı sürece duruma etkili değildir.

Şikayetçinin dayanak yaptığı İstanbul 13. Aile Mahkemesi’nin 08.04.2014 tarih ve 2013/668 esas, 2014/247 karar sayılı ilamında, sadece iptal ve tescil ile yetinilmiş, hacizlerin kaldırılması ile ilgili bir hükme yer verilmemiştir. İcra müdürü haciz işlemini yaparken bir başka anlatımla haciz tarihinde, taşınmazın borçlu adına kayıtlı olması zorunlu ve yeterlidir. Böyle olduğu takdirde icra müdürünün haciz işleminde bir usulsüzlük bulunmadığı sonucuna varılmalıdır HGK.nun 13.6.2001 tarih, 2001/12-461 E. - 2001/516 K.).

Haciz tarihinde borçlu adına kayıtlı taşınmaz için 3. kişinin açmış olduğu tapu iptal ve tescil davasının kabul edilip kesinleşmesi halinde dahi, haciz tarihindeki mülkiyet durumuna etkisi olmaz. Tescil kararı hacizden sonra verildiğinden ve tapudaki hacizlerin kaldırılması yönünde bir hüküm taşımadığından, haczin kaldırılması istemi 3. kişinin genel mahkemede açacağı davada tartışılabilir ve bu karar sebebiyle ihalenin feshine karar verilmesi isabetsizdir.

O halde mahkemece, şikayetin reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

10. İstanbul Anadolu 3. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 21.04.2016 tarihli ve 2016/230 E., 2016/454 K. sayılı kararı ile; Hukuk Genel Kurulunun 01.06.2011 tarihli ve 2011/1-321 E., 2011/382 K. sayılı kararının değerlendirilmesi neticesinde yolsuz bir tescile dayanılarak yapılan ihale sonrasında icra mahkemesinde ihalenin feshi talebi reddedilse dahi genel mahkemelerde yolsuz tescile dayalı olarak tapu iptali ve tescil davasının açılabileceği sonucuna varıldığı, somut olayda taşınmaz borçlu adına kayıtlı iken haciz işlemi yapıldığı, hacizden sonra taşınmazın borçlu adına tescilinin yolsuz olduğu mahkeme kararı ile tespit edilerek tapu sicilindeki mülkiyetin yolsuz tescilden önceki hâle getirildiği, bu aşamadan sonra ihaleye hazırlık işlemleri sırasında tapu malikinin icra mahkemesinden haczin fekkini talep ettiği ve yine satışın durdurulmasını istediği, ihalenin feshi talebinde yolsuz tescilin terkininden önce borçlu tapu maliki aleyhine yapılan haczin hüküm ve sonuç doğuracağı kabul edilerek ihalenin feshi talebinin reddedilmesi hâlinde kesin hüküm oluşturmayan icra mahkemesi kararı sonrasında yukarıda belirtilen Hukuk Genel Kurulu kararı uyarınca genel mahkemelerde yolsuz tescile dayalı tapu iptal ve tescil davasının rahatlıkla açılabileceği ve yolsuz tescile dayalı haciz ve satış işlemleri icra dosyasında aleni olduğundan açılacak bu davanın kabul edileceği, böyle bir hâlde hukukî güvenlik ilkesinin zedeleneceği, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)'nun 1023. maddesinde tapu kütüğündeki tescile iyi niyete dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımının korunacağının ifade edildiği, maddede iyi niyetle iktisabı korunan hakkın ayni hak olduğu, haczin ise bir ayni hak olmadığı, bu nedenle TMK’nın 1023. maddesi kapsamında bir koruma sağlanmayacağı, yolsuz bir tescilin tapudan terkini hâlinde kendisine bağlı ve TMK’nın 1023. maddesi kapsamı dışında bulunan tüm hakların da yolsuz tescille beraber ortadan kalkacağı, Kanunda böyle bir durumda korunan hakların sınırlı olarak sayıldığı, Kanun’un lafzı dışına çıkılarak bu hakların genişletilmesinin mümkün olmadığı, aksi takdirde devleti oluşturan unsurlardan biri olan toprak unsurunda alenilik sağlanamayacağı, bu hususun ise kamu düzeni ile ilgili olduğu, açıklanan nedenlerle yolsuz tescile dayalı haciz işlemine cevaz verilmesinin mümkün olmadığı, kayden geçerli olmayan bir haciz nedeniyle taşınmazın ihale ile satılmasının imkânsız olduğu, ayrıca ihaleden önce açılan haczin fekki davası sonuçlanmadan İİK'nın 364. maddesi gereğince satış işlemlerine devam edilemeyeceği gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

11. Direnme kararı süresi içinde alacaklı vekili ile ihale alıcısı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; haciz tarihinde borçlu adına kayıtlı olan taşınmazın tapusunun iptali ile üçüncü kişi adına tesciline karar verilmesi hâlinde icra mahkemesince ihalenin feshine karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

13. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle haciz ve ihale kavramlarının açıklanması gerekmektedir.

14. Haciz, cebri icra organı tarafından yapılan devlete ilişkin bir hakimiyet tasarrufu olup, icra takibinin konusu olan belli bir para alacağının ödenmesini sağlamak için, bu yolda istemde bulunan alacaklı lehine, söz konusu alacağı karşılayacak miktar ve değerdeki borçluya ait mal ve haklara, icra memuru tarafından hukuken el konulmasıdır. İİK'nın 85. maddesinin 1. fıkrasına göre icra müdürlüğünce, borçlunun kendi yedinde veya üçüncü şahısta bulunan menkul malları ile gayrimenkullerinden ve alacak ve haklarından alacaklının ana para, faiz ve masraflar da dâhil olmak üzere bütün alacaklarına yetecek miktarı haczedilir.

15. Taşınmazların haczi İİK'nın 79. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen usule göre kaydına işletilmek suretiyle yapılır. Taşınmazın borçlunun borcu nedeniyle haczedilebilmesi için haciz tarihinde borçlu adına kayıtlı olması zorunlu ve yeterlidir. Başka bir deyişle, haciz tarihinde takipte taraf olmayan üçüncü kişi adına tapuda kayıtlı olan taşınmazın, borçlunun borcu için haczedilmesi mümkün değildir. Nitekim bu husus Hukuk Genel Kurulunun 07.04.2004 tarihli ve 2004/12-210 E., 2004/208 K. ile 08.12.2020 tarihli ve 2017/12-273 E., 2020/1009 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.

16. Hukuk Genel Kurulunun 21.01.2020 tarihli ve 2019/12-518 E., 2020/37 K. sayılı kararında da benimsendiği üzere haciz tarihinde takip borçlusu olmayan kişi adına tapuda kayıtlı taşınmaz üzerine konulan haczin kaldırılması istemi icra memur işlemine yönelik şikâyet niteliğinde olup, uyuşmazlığın şikâyet koşulları doğrultusunda çözümlenmesi gerekir. İcra müdürünün anılan kurala aykırı işlemi, tapu kaydının niteliği gözetildiğinde İİK’nın 16. maddesinin 2. fıkrası gereğince süresiz şikâyete tabidir.

17. Taşınmaz haczi ile tasarruf hakkı İİK’nın 91. maddesi hükmüne göre TMK’nın 1010. maddesi anlamında tahdide uğrar. TMK’nın 1010. maddesinin 3. fıkrasına göre tapu kütüğüne şerh verilen haciz (tasarruf yetkisi kısıtlaması), şerh verilmekle taşınmaz üzerinde sonradan kazanılan hakların sahiplerine karşı ileri sürülebilir. TMK’nın 1020 maddesinin 3. fıkrası uyarınca üçüncü kişi, tapu kütüğündeki haciz şerhini bilmediğini ileri süremez.

18. Hacizli taşınmazın (satış talebinden önce veya sonra) başkasına devredilmesi hâlinde, (haciz alacaklısının alacağı icra müdürlüğünün banka hesabına ödenmedikçe, İİK m. 9/1) hacizli taşınmaz (borçlununmuş gibi) icra dairesi tarafından satılır; taşınmazın satış bedelinden, önce haciz alacaklısının alacağı, faizi ve takip giderleri ödenir; artan para (borçluya değil) yeni malike verilir; misal; taşınmazın haczedildiği tapuya şerh verildikten sonra, taşınmazı iktisap eden kimse (yeni malik), aynen borçlu (eski malik) gibi sorumludur. Ancak (yeni malikin) bu sorumluluğu taşınmazın satış bedeli ile sınırlıdır. Yeni malikin hakkı, alacaklının hakkından sonra gelir. Satış bedelinden asıl borç, fer'ileri ve takip masrafları ödendikten sonra, artan para olursa yeni malike verilir. Satıştan önce, yeni malikin haczin fekkini isteyebilmesi için, asıl borç ve fer'îleri ile takip giderlerini ödemesi gerekir (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 445).

19. Bu noktada ihale ve ihalenin feshi nedenlerinin irdelenmesi yerinde olacaktır.

20. Hacizli taşınmazlar satış talebi üzerine yalnız açık artırma yolu ile satılır. Burada söz konusu olan İcra ve İflas Kanunu’na göre yapılan cebri açık artırma ile satıştır. Açık artırma yolu satışı, yeri, zamanı ve koşulları önceden belirlenerek, hazır olanlar arasından en yüksek bedeli öneren ile yapılan satıştır (Kuru, s. 642).

21. Açık artırma ve ihalenin hukukî niteliğini belirlemek, hem ihalenin ortaya çıkardığı hukukî sonuçlar hem de ihalenin feshi açısından önemlidir. Öğretide cebri artırma ve ihalenin bir satım sözleşmesi değil bir cebri icra tasarrufu olduğu görüşü benimsenmektedir. Cebri artırma yolu ile satımın icra organının kamu gücüne dayanan bir kamusal işlemi olduğu kabul edilmektedir (Arslan, Ramazan: İcra İflas Hukukunda İhale ve İhalenin feshi, Ankara 1984, s. 55).

22. Cebri artırmada icra memuru hem borçlunun, hem alacaklının hem de ihale edilenin (alıcının) yararlarını korumaya çalışır. Cebri artırma ve ihale TMK’nın 705 ve İİK’nın 134. maddeleri uyarınca taşınmazın mülkiyetinin tescilden önce kazanma hâllerinden biridir. Tapu siciline alıcı adına tescil İİK’nın 134. maddesinde yazılı sürelerin geçmesinden veya süresi içinde ihalenin feshi talebinde bulunulması ile ihalenin feshi talebinin reddi kararının kesinleşmesi sonrası yapılır.

23. İcra ve İflas Kanunu’nun 134 ve BK’nın 226. (TBK’nın 281.) maddelerinin öngördüğü koşulların varlığı hâlinde ilgililer şikâyet yolu ile icra mahkemesinden cebri artırma ile ihalenin feshini isteyebilirler. Cebri artırma sonucu yapılan ihalenin kamusal işlem olarak nitelendirilmesinin bir sonucu da ihale ile mülkiyetin kazanılmasında görülür. Yolsuz tescil yüzünden borçlunun malik göründüğü taşınmazın mülkiyeti ihale ile alıcıya geçer. Ayrıca ihalenin feshi için hukuk mahkemelerinde dava yoluna değil de icra mahkemesinde şikâyet yoluna başvurulması bu hukukî niteliğin bir başka sonucudur.

24. İcra ve İflas Kanunu’nun 134. maddesinde ihalenin feshi nedenleri tek tek belirtilerek gösterilmemiş, BK’nın 226. (TBK 281.) maddesinde yazılı nedenler de dahil olmak üzere, satış ilanının tebliğ edilmemiş olması, satılan malın esaslı niteliklerindeki hata ve ihaledeki fesat nedenleriyle ihalenin bozulabileceğine değinilmiştir.

25. İhalenin bozulma nedenleri gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamasında;

1) İhaleye fesat karıştırılmış olması,

2) Artırmaya hazırlık aşamasındaki hatalı işlemler,

3) İhalenin yapılması sırasındaki hatalı işlemler,

4) Alıcının taşınmazın önemli nitelikleri hakkında hataya düşürülmüş olması şeklinde sıralanmıştır.

26. Somut olayda; alacaklı tarafından İstanbul 43. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/533 D.İş sayılı ve 15.11.2012 tarihli ihtiyati haciz kararına dayalı olarak 16.11.2012 tarihinde İstanbul 13. İcra Müdürlüğünün 2012/24.00 E. sayılı dosyasında B. Yayınevi San. Tic. Ltd. Şti., G. Dış Tic. Teks. Ürün. San. Ltd. Şti. ve Gökhan A. aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığı, ihtiyati haciz kararının infazının 16.11.2012 tarihinde istendiği, icra müdürlüğünce 16.11.2012 tarihinde yasal prosedüre uygun bulunan istemin yerine getirilmesine karar verildiği, borçlu Gökhan A. adına kayıtlı İstanbul ili, Ümraniye ilçesi, Yukarı Dudulu Mah., 3.9 Ada 48 parselde kayıtlı 5 nolu bağımsız bölümün tapu kaydı üzerine 19.11.2012 tarihinde haciz şerhi işlendiği, 12.09.2013 tarihinde İstanbul Anadolu 13. Aile Mahkemesinde davacı Nurgül K. tarafından davalılar (üçüncü kişi) Fatih K. ve (borçlu) Gökhan A.’a karşı tapu iptali ve tescil davası açıldığı, 23.09.2013 tarihinde aile mahkemesince taşınmazın tapu kaydına ihtiyati tedbir şerhi konulduğu, İstanbul Anadolu 13. Aile Mahkemesinin 08.04.2014 tarihli ve 2013/668 E., 2014/247 K. sayılı kararı ile “…Talebin kabulü ile, davalılar Fatih K. ve Gökhan A. arasında 22/05/2012 tarihli resmi senette konu İstanbul Ümraniye Yukarı Dudullu Mh. 3.9 Ada 48 Parsel de kayıtlı 3.295.21 m2 yüz ölçümlü arsa nitelikli taşınmazın 10/840 Arsa paylı 5 No lu bağımsız bölüm daire nitelikli taşınmazın 22/05/2012 tarihli 13168 yevmiye numarası ile Tayyar oğlu Gökhan A.'a yapılmış taşınmaz satış işleminin iptaline, taşınmazın davalılardan Fatih K. adına yeniden tesciline, taşınmaz kaydına İİK 28. Md. gereğince şerh düşülmesine, kararın kesinleşmesinden sonra taşınmaz kaydına aile konutu şerhi işlenmesine…” karar verildiği, 12.05.2014 tarihli kesinleşme şerhine göre “hüküm taraflara mahkeme kaleminde tebliğ edilmiş, 12.05.2014 tarihli imzalı dilekçeleri ile temyizden feragat ettiklerini beyan etmiş olmakla, hüküm feragat nedeniyle” 12.05.2014 tarihinde kesinleştiği, taşınmazın 16.05.2014 tarihinde Fatih K. adına tapuda hükmen tescil edildiği, alacaklı vekilinin 06.01.2014 tarihinde satış talebinde bulunduğu, İstanbul 13. İcra Müdürlüğünce 16.06.2014 tarihinde İstanbul Anadolu 13. Aile Mahkemesine yazılan yazı ile taşınmazın satılarak paraya çevrileceği, taşınmazın üzerinde bulunan 2013/668 E. sayılı dosyada konulan ihtiyati tedbir kararının cebri satışa engel olup olmadığının sorulduğu, İstanbul Anadolu 13. Aile Mahkemesinin 2013/668 E. sayılı 19.06.2014 tarihli cevabında “…kararda Gökhan A.’a yapılmış taşınmaz satış işleminin iptaline, taşınmazın davalılardan Fatih K. adına yeniden tesciline, taşınmaz kaydına İİK 28. md. gereğince şerh düşülmesine, kararın kesinleşmesinden sonra taşınmaz kaydına aile konutu şerhi işlenmesine karar verilmiş, karar 12.05.2014 tarihinde kesinleşmiştir…” şeklinde cevap verildiği, aile mahkemesince ihtiyati tedbirin cebri satışa engel olduğunun bildirilmediği, alacaklı vekilinin satış talebine istinaden yazılan talimat üzerine İstanbul Anadolu 10. İcra Müdürlüğünün 2014/1.9 Tal. sayılı dosyasında 20.10.2014 tarihinde satış kararı verildiği ve ihalenin 02.12.2014 tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır.

27. Taşınmazın ihale tarihinden önce mahkeme kararı ile üçüncü kişi adına tapuya tesciline karar verilmesi yukarıda belirtilen ihalenin feshi nedenleri arasında yer almamaktadır. İhale konusu taşınmaz haciz tarihinde borçlu Gökhan A. adına kayıtlı olup, tapu iptali ve tescil kararı haciz tarihinden sonradır. Haciz tarihinde taşınmazın borçlu adına kayıtlı olması zorunlu ve yeterli olup, icra memurunun haciz işleminde usulsüzlük bulunmamaktadır. Taşınmaz ihale tarihinden önce üçüncü kişi adına tescil edilmiş ise de, haciz tarihinden sonra tapu iptal ve tescil kararı verilmesi hacizlerin kaldırılmasına hükmedilmediği sürece duruma etkili değildir. İstanbul Anadolu 13. Aile Mahkemesinin 08.04.2014 tarihli ve 2013/668 E., 2014/247 K. sayılı kararında da hacizlerin kaldırılmasına hükmedilmemiştir.

28. Diğer taraftan İİK’nın 22. maddesi gereğince şikâyet, icra mahkemesince karar verilmedikçe icrayı durdurmaz. Üçüncü kişi Fatih K. vekili tarafından İstanbul 4. İcra (Hukuk) Mahkemesinde meskeniyet iddiası ile haczin kaldırılması isteminde bulunulduğu ve tedbiren cebri satış işlemi ile takibin durdurulmasının talep edildiği, icra mahkemesince 08.12.2014 tarihli tensip tutanağı ile; “Davacı vekilinin cebri satış işlemi ile takibin durdurulması talebinin reddine” karar verildiği, İstanbul 4. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 09.04.2015 tarihli ve 2014/1188 E., 2015/341 K. sayılı kararı ile; takip dosyasında taraf olmayan üçüncü kişinin meskeniyet şikâyetinde bulunma hakkının bulunmadığı gerekçesi ile husumet yokluğu nedeniyle şikâyetin reddine karar verildiği, mahkeme kararında kesinleşme şerhinin bulunmadığı ve UYAP sisteminde yapılan incelemede dosyanın Yargıtay’a gönderilmediği, kararın temyiz edildiğine ilişkin bir beyanın bulunmadığı anlaşılmaktadır. İİK’nın 364. maddesinin 3. fıkrası “temyiz, satıştan başka icra muamelelerini durdurmaz” hükmünü içermektedir. Meskeniyet şikâyetinde bulunma hakkı borçluya ait olup, şikâyet eden borçlu olmadığı gibi temyiz aşamasında olan bir şikâyette bulunmadığından İİK’nın 364. maddesinin 3. fıkrasının olayda uygulanma imkânı yoktur.

29. Öte yandan Fatih K. vekili tarafından genel mahkemede taşınmaza konulan haciz şerhinin kaldırılması istemiyle dava açıldığı, İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesince 20.08.2014 tarihli tensip tutanağında “Mevcut delil durumu nazara alınarak davacının İstanbul 13. İcra Müdürlüğünün 2012/24.00 E. sayılı takip dosyası ile başlatılan satış işleminin durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir isteminin reddine” karar verildiği, İstanbul 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.09.2015 tarihli ve 2014/330 E., 2015/263 K. sayılı kararı ile yetkisizlik kararı verildiği görülmektedir. Bu durumda genel mahkemede açılan dava da cebri satışın önlenmesi ile ilgili ihtiyati tedbir kararı verilmediği sürece ihalenin yapılmasına engel değildir.

30. Somut olayda haciz tarihinde taşınmaz borçlu adına kayıtlı olup üçüncü kişinin açtığı dava sonucunda üçüncü kişi lehine tapu iptal tescil kararı verilmiş ve bu kararın kesinleştiği görülmekte ise de anılan kararda taşınmaz üzerindeki hacizlerin kaldırılmasına ayrıca karar verilmediğinden taşınmaz TMK’nın 1010. maddesinin 3. fıkrası uyarınca hacizle yükümlü olarak üçüncü kişi adına tescil edilmiştir. Geçerli hacze dayalı olarak yapılan ihaleye hazırlık ve ihale işlemleri İİK’da öngörülen usullere göre yapılmıştır. Haciz tarihinden sonra taşınmazın üçüncü kişi lehine tapu iptal tescil kararı verilip kesinleşmesinin haciz tarihindeki mülkiyet durumuna etkisi yoktur. Tescil kararı hacizden sonra verildiğinden ve tapu kaydındaki hacizlerin kaldırılması yönünde bir hüküm bulunmadığından bu karar sebebi ile ihalenin feshine karar verilmesi isabetsizdir. Taşınmaz ihalesinde takibin tarafları dışında taşınmazı ihalede satın alan üçüncü kişilerinde menfaatinin korunması gerekir. Aksinin kabulü hâlinde ihaleye olan talep ve talip azalacağından, icra takibinin ve borçlunun sorumluluğunun etkisizleşmesine yol açar.

31. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; icra takibinde borçluya ait malların satılabileceği, satış talebinin tapuda hükmen tescil tarihinden sonra olduğu, taşınmazın borçluya aitmiş gibi satılamayacağı, satışa hazırlık işlemlerinde usulsüzlük olduğu gerekçesi ile direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

32. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

33. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Alacaklı vekili ile ihale alıcısı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.10.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 21 üyenin 18’i BOZMA, 3’ü ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.