HANGİ TARİHTEN İTİBAREN HANGİ ORANDA FAİZ UYGULANMASI GEREKTİĞİ HUSUSLARINDA İCRA MAHKEMESİNİN SONUCA VARMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


20 Şub
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/12-715
KARAR NO   : 2021/1250

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
 Antalya 2. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                        : 08/06/2016
NUMARASI                : 2016/301 - 2016/554
DAVACI-ALACAKLI  : İ.D. vekili Av. T.Ç.
DAVALI-BORÇLU      : A.D.

1. Taraflar arasındaki "memur işleminin iptali" isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, Antalya 2. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen şikâyetin reddine ilişkin karar alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.

2. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. İNCELEME SÜRECİ

Şikâyeti Alacaklı İstemi:

4. Alacaklı vekili şikâyet dilekçesinde; borçlular aleyhine başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takipte borçlu Ahmet D.’e ödeme emrinin 28.06.2007 tarihinde tebliğ edildiğini ve itiraz edilmediğinden takibin kesinleştiğini, borçlu Ahmet D.’ün almakta olduğu emekli maaşından yapılan kesintiler ile dosya borcunun ödendiğini, icra müdürlüğünün 26.02.2015 tarihli karar tensip tutanağı ile yapılan dosya hesabına göre fazla yatırılan 2.065,60 TL’nin borçluya iadesine karar verildiğini, takip talebinde aylık %10 faiz talep edildiğini, kesinleşen faiz oranının icra müdürlüğünce değiştirilerek değişen oranlarda yasal faiz (değişen oranlarda avans faizi) uygulanamayacağını ileri sürerek 26.02.2015 tarihli karar tensip tutanağı ile borçlu tarafından itiraza konu edilmeyen "aylık %10 ve yıllık %120 akdi faiz" yerine, değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına dair işlemin ve dosya hesabının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Borçlu Cevabı:

5. Borçlu; şikâyet dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilmesine rağmen cevap vermediği gibi, duruşmaya da katılmamıştır.

Mahkeme Kararı:

6. Antalya 2. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 10.06.2015 tarihli ve 2015/218 E., 2015/554 K. sayılı kararı ile; re’sen seçilen uzman bankacı bilirkişi tarafından dosyaya sunulan gerekçeli bilirkişi raporunda takip borçlusuna iadesi gereken tutarın 1.343,70 TL olduğunun bildirildiği, bilirkişi raporuna göre icra dairesince verilen kararın hatalı olmadığı, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olduğu gerekçesi ile şikâyetin reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 27.01.2016 tarihli ve 2015/24218 E., 2016/2342 K. sayılı kararı ile;

"... Alacaklı tarafından borçlu hakkında genel haciz yoluyla başlatılan ilamsız takipte, 5.000,00 TL asıl alacağın, takip tarihinden itibaren işleyecek aylık %10 faizi ile tahsilinin istendiği, talep edilen faizin cinsinin belirtilmediği, takibin bu hâliyle itiraz edilmeksizin kesinleştiği, icra müdürlüğünce yapılan 26.02.2015 tarihli hesap tablosunda ise takip tarihinden itibaren avans faizi oranları uygulanmak suretiyle hesaplamanın yapıldığı görülmüştür.

Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre takip talebinde istenen faiz oranının cinsinin belirtilmesi ya da istenen faiz oranının o tarihte uygulanan yasal veya ticari faiz oranlarından birine denk gelmesi durumunda o cins faiz oranının istendiğinin kabulü gerekeceğinden ödeme emrine yasal sürede itiraz edilmemiş olsa bile faizin istenen faiz türüne göre ve değişen oranlarda hesaplanması gerekir. Ancak, takipte talep edilen ve itiraz edilmeyerek kesinleşen işleyecek faizin türünün gösterilmemesi ve oranının takip tarihi itibariyle yasal ya da ticari faiz oranlarından birine denk gelmemesi hâlinde aynı sonuca varılamaz. Bu durumda, itiraz edilmeyerek kesinleşen oran üzerinden faizin hesaplanması gerekir.

İcra takibinde, alacaklı tarafından talep edilen aylık %10 faiz oranının türü belirtilmediği gibi takip tarihi itibariyle yasal ve ticari faiz oranlarının da üzerindedir.

Bu nedenle alacaklının ticari faiz istediği sonucuna varılamayacağından itiraz edilmeyerek kesinleşen oran üzerinden faizin hesaplanması gerekmekle, mahkemece değişen oranlarda avans faizi oranlarına göre hesaplama yapan bilirkişi raporuna dayalı olarak şikâyetin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Antalya 2. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 08.06.2016 tarihli ve 2016/301 E., 2016/554 K. sayılı kararı ile; takipte yıllık %120 sözleşme faizi birlikte asıl alacak talep edilmiş ise de 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun 88 ve 120. maddeleri ile 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 7. maddesi birlikte değerlendirildiğinde vekâlet ücreti alacağı nedeniyle yapılan ilamsız takipte takipten sonraki dönem için ancak yasal faiz istenebileceği bu faiz oranının da %9 olduğu ve bu faizin de yukarıda belirtilen Kanun maddeleri gereğince %100 oranında arttırabileceği, bunun da %18 faiz oranına isabet ettiği, icra dairesince avans faizi üzerinden yapılan dosya hesabına karşı alacaklı tarafından şikâyet yoluna başvurulduğu, borçlunun icra dairesinin bu işleme karşı bir şikâyetinin olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; itiraz edilmeyerek kesinleşen genel haciz yolu ile ilamsız takip talebinde takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek %10,00 aylık faiz ile tahsil talebinin bulunması karşısında 26.02.2015 tarihli dosya hesabında yıllık %120 oranı üzerinde mi yoksa değişen oranlarda avans faizi oranları üzerinde mi hesaplama yapılması gerektiği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Genel haciz yolu ile takip, alacaklının icra dairesine yapacağı bir takip talebi ile başlar. Takip talebinin geçerli olabilmesi ve buna dayanarak icra müdürünün borçluya ödeme emri gönderebilmesi için takip talebinde bulunması gereken kayıtlara takip talebinin şartları denir. İİK’nın 58. maddesinin 1. fıkrasının 3. bendine göre “Alacağın veya istenen teminatın Türk parasıyla tutarı ve faizli alacaklarda faizin miktarı ile işlemeye başladığı gün, alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği ve faizi” takip talebinde bulunması gereken kayıtlardan biridir. İİİK’nın 60. maddesine göre icra müdürü takip talebinin İİK’da öngörülen şartları içerdiğine karar verirse ödeme emri düzenleyerek bunu borçluya gönderir.

13. Genel haciz yolu ile ilamsız takipte borçlu İİK’nın 62. maddesi uyarınca her türlü itirazını ödeme emrinin tebliğinden itibaren yasal 7 günlük sürede icra dairesine bildirmeye mecburdur. Borçlunun takip talebinde istenen işleyecek faiz oranına itirazı da borca itiraz niteliğinde olduğundan bu maddede öngörülen zorunluluğa ve kurala tabi olup bu husustaki itirazını icra dairesine bildirmelidir.

14. Takip talebindeki faiz oranına ödeme emrine itiraz süresi içerisinde itiraz edilmezse, takip talebinde belirtilmiş olan faiz oranı kesinleşir (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 199).

15. Takip talebinde istenen faiz oranının cinsinin belirtilmesi ya da istenen faiz oranının o tarihte uygulanan yasal veya ticarî faiz oranlarından birine denk gelmesi durumunda, o cins faiz oranının istendiğinin kabulü gerekeceğinden, ödeme emrine yasal sürede itiraz edilmemiş olsa bile faizin, istenen faiz türüne göre ve değişen oranlarda hesaplanması gerekir (Kuru, s. 201). Ancak, takipte talep edilen ve itiraz edilmeyerek kesinleşen işleyecek faizin türünün gösterilmemesi ve oranının yasal ya da ticarî faiz oranlarından birine denk gelmemesi hâlinde aynı sonuca varılamaz. Bu durumda, itiraz edilmeyerek kesinleşen oran üzerinden faizin hesaplanması gerekir.

16. İcra müdürlüğünce yapılacak hesap işlemi sırasında uygulanan faiz oranının takipte kesinleşen faiz oranına ve yasalara aykırılığı İİK'nın 16. maddesi kapsamında şikâyete konu edilebilir. İcra mahkemesince kesinleşen faiz oranına göre değerlendirme yapılması gerekir.

17. Diğer taraftan 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nın 88 ve 120. maddelerinde akdi faiz ile temerrüt faizine sınırlamalar getirilerek, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 7. maddesinde görülmekte olan davalara ilişkin olarak, "Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76 ncı, faize ilişkin 88 inci, temerrüt faizine ilişkin 120 nci ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138 inci maddesi, görülmekte olan davalarda da uygulanır" hükmü düzenlenmiştir. İcra takibi derdest bir dava olmadığından, belirtilen yasal düzenlemelerin kesinleşen icra takibinde uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Hangi tarihten itibaren hangi oranda faiz uygulanması gerektiği hususları genel mahkemelerde yapılan yargılama sonucunda belirlenebilecek olduğundan dar yetkili icra mahkemesinin anılan konularda yargılama yaparak sonuca varması mümkün değildir. Dolaysıyla genel mahkemece verilen bir kararın bulunması hâlinde bu hususlar dosya hesabında dikkate alınabilir.

18. Açıklanan bu yasal düzenlemeler ve ilkelere göre somut olay incelendiğinde; alacaklı tarafından 25.06.2007 tarihinde borçlu aleyhine başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takipte, takip talebi ve örnek (7) nolu ödeme emrinde 5.000,00TL asıl alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek %10 aylık faizi ile tahsilinin istendiği, faiz cinsinin belirtilmediği, ödeme emrinin borçluya 06.07.2007 tarihinde tebliğ edildiği ve borçlu tarafından takibe itiraz edilmeyerek takibin bu hâli ile kesinleştiği, icra müdürlüğünün 26.02.2015 tarihli işleminde TBK’nın 120. maddesinin 2. fıkrası ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 2. maddesi gereğince takip talebinde istenen 5.000,00TL’ye değişen oranlarda avans faizinin uygulanmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

19. Şu hâle göre takip talebinde alacaklı tarafından talep edilen aylık %10 faiz oranının türü belirtilmediğinden ve istenen faiz oranı takip tarihinde uygulanan yasal veya ticarî faiz oranlarından birine denk gelmediğinden alacaklının değişen oranlarda avans faizi istediği sonucuna varılamaz. O hâlde itiraz edilmeyerek kesinleşen (%10 aylık faiz) yıllık %120 oranı üzerinden dosya hesabının yapılması gerekir.

20. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, icra müdürünün emredici hüküm olan TBK’nın 88 ve 120. maddelerini re’sen gözeterek icra dosyasında bakiye borç hesabı yapması gerektiğinden takip tarihinden TBK’nın 120. maddesinin yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihine kadar takip talebinde istenilip kesinleşen aylık %10 faiz oranı üzerinden, 01.07.2012 tarihinden şikâyete konu dosya hesabının yapıldığı 26.02.2015 tarihine kadar ise TBK’nın 120. maddesinde belirlenen tavan faiz oranı sınırlarını geçmeyecek şekilde hesaplama yapılması gerektiğinden direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş, Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

21. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

22. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.10.2021 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; itiraz edilmeyerek kesinleşen genel haciz yolu ile ilamsız takip talebinde, takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek % 10 aylık faiz ile tahsil talebinin bulunması karşısında 26.12.2015 tarihli dosya hesabı yapılırken 01.07.2012 tarihinden itibaren takipte kesinleşen yıllık % 20 oranı üzerinden mi yoksa TBK 120. maddesinde belirlenen üst faiz oranı sınırı esas alınarak mı faiz hesabı yapılması gerektiği hususundadır.

Yerel Mahkeme takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faiz oranına göre yapılan bilirkişi raporunu esas alarak hüküm kurmuştur.

Takip talebinde istenen ve itiraz edilmeyerek kesinleşen aylık %10 faiz oranı üzerinden takip tarihinden itibaren asıl alacağa faiz yürütülmesi konusundaki Özel Dairenin bozma gerekçesi doğrudur. Ancak şikâyete konu bakiye borç hesabı 26.12.2015 tarihli olup, bu tarihten önce 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6101 sayılı Kanun 1. maddesi aynen: “Türk Borçlar Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sürelerine bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmiş ise kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sonu erme ve tasfiye Türk Borçlar Kanunun hükümlerine tabidir.” Bu hükümde temerrütten de söz edilmekte olup faiz borcunu doğuran sözleşme veya hukukî ilişkideki önce yapılmış olsa bile TBK’nın yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra işleyecek akdi ve temerrüt faizlerin TBK’nın 88. ve 120. maddelerdeki sınırlamalara tâbi olacağı anlaşılmaktadır.

Türk Borçlar Kanunu Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 sayılı Kanunun 7. maddesi hükmüne göre “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76, faize ilişkin 88, temerrüt faizine ilişkin 120 ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138. maddesi görülmekte olan davalarda da uygulanır.” Bu hükümler derdest olan icra takipleri içinde kıyasen uygulanması gerekmektedir. Cebr-i icra, borçların Devlet kuvveti yardımı ile zorla yerine getirilmesidir (ifa edilmesidir). İcra hukukun da borç, borçlu ve alacaklı terimi ile borçlar hukuku anlamında borç borçlu ile alacaklı kastedilmektedir. Hatta icra ve iflas hukukunda bu terimlerin anlamı daha geniştir (Kuru B. İcra İflas Hukuk El Kitabı İstanbul 2004 3,59). İcra dairesi bağımsız olup, kanun, tüzük ve yönetmeliklerin kendisine vermiş olduğu görevleri icra mahkemesine danışmadan doğrudan doğruya kendisi yapar. İcra dairesi görevini yaparken kanuna aykırı hareket ederse yaptığı kanuna aykırı işlem ilgililerin şikâyeti üzerine icra mahkemesi tarafından iptal edilir veya düzeltilir (İİK’nun 16-18.) (Kuru B. Sayfa 70).

Bu bağlamda icra müdürü borçlar hukukunun emredici hükümlerini re’sen gözeterek icra dosyasında bakiye borç hesabı yapmak durumundadır.

Borçlar Kanunu temerrüt faizi başlıklı 120. maddesi, “Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamış ise faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdi faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faiz kararlarlaştırılmamışsa ve yıllık akdi faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise temerrüt faiz oranı hakkında akdi faiz oranı geçerli olur.” düzenlenmesini içermektedir. İcra müdürü de açık ve anlaşılır olan bu hükmü uygulamakla yükümlüdür. İcra müdürünün anılan Kanun hükümlerini gözardı ederek icra takibi bakiye borcunu hesaplaması hâlinde, takibin taraflarının bu işlemi şikâyet yolu ile icra mahkemesi önüne getirmesi mümkündür. İcra müdürünün bu hükümleri uygulama görevinin olmadığı görüşü hukuka uygun değildir. Aksinin kabulü icra müdürünün kanuna aykırı hesap yapmasına ve bu hatalı hesapların düzeltilmesi için yerel mahkemelere başvurulmasına neden olur.

Yukarıda belirtilen ilke ve kurallar ışığında somut olaya baktığımızda icra müdürünün takip tarihinden Borçlar Kanununun 120. maddesinin yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihine kadar takip talebinde istenilip kesinleşen aylık % 10 faiz oranı üzerinden faiz 01.07.2012 tarihinden şikâyete konu 26.02.2015 tarihine kadar ise TBK’nın 120. maddesinde belirlenen tavan faiz oranı sınırlarını geçmeyecek şekilde faiz hesaplaması yapılması gerekmektedir. Yerel Mahkeme kararının bu değişik gerekçeler ile bozulması görüşünde olduğumdan çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılamıyorum.

Dr. Şanver KELEŞ
Üye

KARŞI OY

Hukuk Genel Kurulunda yapılan ilk görüşmede çoğunluk sağlanamamış ve ikinci görüşme bakımından uyuşmazlık, eski tarihli sözleşmelere ilişkin faiz tavan sınırlarının henüz sonuçlanmamış icra takiplerinde 01.07.2012 tarihinden itibaren uygulanması gerekip gerekmediği noktasında toplanmış olmakla, konu bu kapsamda değerlendirileceğinden faiz tavan sınırlarının 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 7. maddesi nedeniyle TBK’nın yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden öncesi için uygulanması gerekip gerekmediği ikinci görüşme için tartışma dışı kalmıştır.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) ile sözleşme faizi ve temerrüt faizine ilişkin olarak 818 sayılı Borçlar Kanununda yer almayan yeni, sınırlayıcı hükümler getirilmiştir. Bu hükümler akdi ve temerrüt faizine ilişkin olarak sözleşme serbestisine sınırlar çizmektedir.

Bu düzenlemeler akdi faiz yönünden 88. maddede, temerrüt faizi yönünden 120. maddede yer almakta olup şu hükümler bulunmaktadır:

Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir (TBK 88/1).

Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde elli fazlasını aşamaz (TBK 88/2).

Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir (TBK 120/1).

Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz (TBK 120/2).

Bu sınırlamaların TBK öncesi yapılan sözleşmelere etkili olup olmadığı, etkili olması hâlinde etkisini hangi tarihten itibaren doğuracağı konusunda 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun ile düzenleme yapılmıştır.

Bu düzenleme "geçmişe etkili olmama kuralı" başlığını taşıyan 1. maddede yer almakta olup bu hükme göre; Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.

Kanunun 1. maddesinde yer alan hüküm ile TBK hükümlerinin kural olarak geçmişe etkili olmadığı düzenlenmiş ancak TBK öncesi gerçekleşmiş işlemlere ilişkin olarak TBK sonrası gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiyenin TBK'ya tabi olduğu belirtilmiştir. Burada temerrüt de sayıldığı için TBK'nın yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihi sonrasındaki temerrüde ilişkin ve buna bağlı olarak bu tarihten sonra işleyecek akdi faiz ve temerrüt faizi için TBK hükümlerinin uygulanacağı ve buna bağlı olarak 88 ve 120. maddedeki tavan sınırların da uygulanacağı anlaşılmaktadır.

Faiz tavan sınırına ilişkin hükümler kamu düzenine ilişkin bir hüküm olup eldeki davalara uygulanacağı gibi icra takibi de dava gibi düşünüleceğinden, faiz tavan sınırına ilişkin 6098 sayılı TBK’nın anılan hükümlerinin henüz sonuçlanmamış icra takiplerinde de uygulanması gerekir. Takibin daha yüksek oran üzerinden yapılmış ve itiraz edilmeyerek kesinleşmiş olması icra müdürünün bu tavan sınırları kendiliğinden uygulamamasını gerektirmez.

Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; 01.07.2012 tarihinden sonrası işleyen faiz yönünden yasal faizin iki katı oranında olmak üzere % 18 oranında temerrüt faizi uygulanabileceği gözetilerek buna göre hesaplama yapılmış rapor alınarak bir karar verilmesi gerekirken avans faizine göre hesaplama yapan ve bazı dönemlerde bu tavan sınırın altında kalan bir hesaplama içeren bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmesi doğru olmamıştır.

Bu durumda direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçeyle bozulması gerektiği görüşünde olduğumdan, icra müdürünün kesinleşen takipte istenen oranı değiştirir biçimde uygulama yapamayacağı ve kesinleşen takipte istendiği gibi yıllık % 120 oranında temerrüt faizi uygulanması gerektiği için özel daire kararı gibi bozma yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.

Zeki GÖZÜTOK
Üye

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda bulunan 19 üyenin 12’si BOZMA, 7’si ise DEĞİŞİK GEREKÇE İLE BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.