HASTANE KAYITLARININ TUTULMASI VE SUNULMASI DOKTORLARIN GÖREVİ KAPSAMINDADIR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


08 May
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
BAŞKANLIĞI

ESAS NO       : 2020/6595
KARAR NO    : 2021/8955

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
İZMİR 16. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ                        : 22/11/2019
NUMARASI                : 2018/542 - 2019/575
DAVACILAR              : 1- B.Ö. 2- P.Ö.
VEKİLİ                       : AV. L.Ö.
DAVALILAR               : 1- M.S. VEK. AV. M.G.
                                      2- A.İ. VEK. AV. Y.E. 

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

Y A R G I T A Y   K A R A R I

Davacılar; davalı doktorların aşırı ağır kusurlu hareketleri ile yaptırılan doğum sırasında çocukları Zeynep’in hipoksik kalması sonucunda beden tamlığının ciddi şekilde ihlal edildiğini, yaşamının ciddi tehlikeye atıldığını ileri sürerek; toplam 2.077 TL maddi, 90.000 TL manevi tazminatın 11/08/2005 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmişlerdir.

Davalılar; hastaneye yattığı andan itibaren hem anne hem de bebek için gerekli tüm tetkiklerin özenli bir şekilde yapıldığını, davalı doktorların üzerlerine düşen tüm sorumlulukları yerine getirdiklerini savunarak davanın reddini dilemişlerdir.

Mahkemece; davanın dayanağı olan tıbbi süreç nedeniyle, davalılarca doğum sırasında ihmal nedeni ile küçük Zeynep'te gelişimsel gerilik meydana gelmesine neden oldukları yönünde sorumluluklarını gerektiren haksız eylemlerinin bulunduğunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davalılar hakkında açılan tazminat davasının reddine dair verilen karar davacıların temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 25/01/2018 tarihli ve 2015/39412 Esas 2018/603 Karar sayılı kararıyla; “... Davanın temeli, doktor sorumluluğuna ilişkin olup, bir davada dayanılan olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini arayıp bulmak hâkimin doğrudan görevidir. Dava, davalı doktorların vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır.

Vekil, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil de bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır (BK.390/11). vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumludur (BK.321/1). O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları (hafif de olsa) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktor, hastanın zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Doktor tıbbi çalışmalarda bulunurken bazı mesleki şartları yerine getirmek hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak tedaviyi her türlü ihtiyat tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Doktor ufak bir tereddüt gösteren durumlarda bu tereddüdü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve orada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken hastanın özelliklerini göz önünde tutmalı onu gereksiz risk altına sokmamalı en emin yolu tercih etmelidir. Gerçekte de mesleki bir iş gören; doktor olan vekilden, ona güvenen müvekkil titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemekte haklıdır. Titizlik ve özen göstermeyen bir vekil, BK. 394/1 uyarınca vekâleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.

Somut olayda, davacılardan Zeynep Ö.’in doğumuna kadar geçen sürede davacı anne Pınar Ö.’in davalı doktor Ayşe İ. tarafından muayene ve takip edildiği ve doğumunun yaptırıldığı, diğer davalı doktor Mete S.’nın ise doğum sonrası davacı Zeynep’in muayene ve tetkiklerini yaptığı sabittir.

Yargılama sırasında Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınmıştır. Raporda davalı doktorların bir kusuru olmadığı belirlenmiştir. Mahkemece Adli Tıp Kurumu raporu esas alınarak hüküm verilmiş ise de anılan Rapor, doğum öncesi ve anında yapılan işlemlerin davacı Zeynep’in hipoksik doğmasında etkili olup olmadığı hususları yönündeki taraf iddialarını yanıtlayacak ve davalı doktorların teşhis ve tedavide yeterli özen ve dikkati gösterip göstermediğini ortaya koyacak nitelikte yeterli açıklamayı içermemektedir. Olayda davalıların kusurlu olup olmadığının tespiti için bu rapora dayanılarak hüküm kurulamaz. Ortaya çıkan hiç bir sonuç nedensiz olamaz. Nitekim davacı tarafça rapora itiraz edilmiş, çelişkiler sebebiyle yeni bir rapor aldırılması talep edilmiştir.

O halde mahkemece, gerek dava dışı hastanedeki muayene ve tedavilere ilişkin tüm bilgiler ve hasta tabela kağıtları, varsa çekilen filmler, inceleme raporları, epikriz ve Adli Tıp Raporu birlikte gönderilip, üniversitelerin tıp fakültelerinde görevli öğretim üyelerinden Kadın Hastalıkları ve Doğum konusunda uzman, akademik kariyere sahip üç kişilik bilirkişi kurulundan, davalı doktorun doğum şekli tercihi ve doğum esnasında aldığı kararlar ve uygulamaların davacı Zeynep Ö.’in hipoksik kalması üzerine %50 oranında gelişimsel geriliğe sahip olmasıyla sonuçlanan olayda davalı doktorlara atfı kabil bir kusur olup olmadığı konusunda, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.” gerekçesi ile bozulmuştur.

Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; davalıların sorumluluklarını gerektiren haksız eylemlerinin bulunduğunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Bozma gereği mahkemece kadın hastalıkları ve doğum uzmanı doktorlardan oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinden aldırılan 11/06/2019 tarihli bilirkişi raporunda; bebekte hipoksik iskemik ensefalopatinin varlığının doğum öncesi, doğum sırasında ve doğum sonrasındaki faktörlere bağlı olarak gelişebileceği, dolayısıyla asfiksinin doğum eylemi sırasında geliştiğini söyleyebilmek için eylem sırasında çekilen NST çıktılarına gereksinim olduğu, doğum eylemi öncesinde plasenta yetersizliği ve bebeğin göbek kordonunun basıya uğraması vb.faktörler, doğum eylemi sırasında doğumdan sorumlu hekimin ve ebenin takibinden ve doğum sonrasında bebeğin yenidoğan servisinde çocuk hekimi tarafından yapılan gözetim ve tedavisinden bağımsız olarak asfiktik doğumun nedeni olabileceği, dosyada mevcut evrakın incelemesinde doğum eylemi sırasında çekilmiş herhangbir NST çıktısı veya doğum anında alınan herhangi bir çocuk kan gazı örneğine rastlanamadığı, NST çıktılarının ve diğer detaylı bilgilerin sunulan dosyada bulunmaması sebebiyle davalı doktorların bebeğin rahatsızlığında ihmal veya kusurlarının olup olmadığının belirlenemeyeceği, NST çıktılarının dosyada bulunmamasının ise bir eksiklik olarak değerlendirilebileceği belirtilmiştir.

Hükmüne uyulan bozma kararında da belirtildiği gibi, davanın temeli vekalet sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayanılmıştır (818 s. BK. 386-390). Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Vekilin sorumluluğu genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur (BK.321/1 md.). O nedenle hekimin ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir.

Davacı Pınar Ö.'in Ö.A. Hastanesi dosyası içeresinde NST çıktılarının bulunmadığı, bu nedenle de davalı doktorların bebeğin rahatsızlığında ihmal veya kusurlarının olup olmadığının belirlenemeyeceği, dosyadaki tüm bilirkişi raporlarında ifade edilmiştir. Oysa, teşhis ve tedaviye ilişkin kayıtların doğru bir şekilde tutulması gerekir. Özen borcunun kapsamı içerisinde, hastane kayıtlarının düzenli tutulması da bulunmaktadır. Davalı doktorların kayıtların düzenli tutulmamasından dolayı sorumluluğu söz konusudur.

O halde mahkemece, kayıtların tutulması ve sunulmasının davalı doktorların görevi olduğu gözetilerek, doğum eylemi sırasında çekilen NST ve doğum anında alınan çocuk kan gazı örneği kayıtlarını tutmanın hangi davalı doktorun sorumluluğunda olduğu saptanmak suretiyle belirlenecek sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük sürede karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/09/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan             Üye                 Üye             Üye                        Üye
M. DUMAN        H. KANIK       E. ATEŞ      M. GÜRKANLI       İ. ULUKUL

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ

Esas No       : 2022/850
Karar No      : 2023/434

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L  M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                       :
 Kayseri 1. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ                                 : 12.10.2021
SAYISI                                 : 2016/2622 E., 2021/475 K.

Taraflar arasındaki tüketiciyi koruma kanunundan kaynaklanan davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 2013 yılı sonlarında davalı K. Kardioloji Merkezi ve Sağlık Hizmetleri San. Tic. A.Ş ‘nin diş kliniğine başvurarak diğer davalı diş hekimi Ahmet Can T. vasıtası ile 7 adet diş kaplaması ve kanal tedavisi hizmeti aldığını, ancak yeni dişler takıldıktan sonra özellikle sol kısımda ağrı meydana geldiğini, devam eden ağrılar nedeni ile başvurduğu davalı diş hekiminin durumun geçici olduğunu bildirdiğini, ancak ağrıların geçmediğini yazılı başvurularına rağmen davalılardan bir cevap alamadığını, tedavi hizmeti karşılığı ödenen 3.750,00 TL ile sağlık sorunları, hastane yönetiminin duyarsızlığı nedeni ile müvekkilinde meydana gelen manevi yıkıma karşılık 5.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP                                  

1. Davalı K. Kardiyoloji Merkezi ve Sağlık Hizmetleri San. Tic. A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; husumet ve zamanaşımı itirazlarında bulunmuş, davacının talep ettiği tazminat miktarlarından müvekkilinin bir sorumluluğunun bulunmadığını, istenen manevi tazminat miktarının yüksek olduğunu, davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı Ahmet Can T. cevap dilekçesinde özetle; davacıya yapılan diş müdahalesinin tıbbi ilkelere uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

- Kayseri 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/126 Esas, 2016/112 Karar sayılı ve 26/04/2016 tarihli kararı ile somut olayda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verilmiştir. Bu karar davalı K. Kardiyoloji Merkezi ve Sağlık Hizmetleri San. Tic. A.Ş vekilince temyiz edilmiştir.

- Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2016/19885 Esas, 2016/12572 Karar sayılı ve 08/11/2016 tarihli kararı ile görevsizlik kararı onanmıştır. Süresinde talepte bulunulması neticesinde yargılamaya görevli Tüketici Mahkemesinde devam edilmiştir.

IV. ONAMA KARARINDAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Tüketici Mahkemesince Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacıda tedavi sonrası ortaya çıktığı iddia edilen ağrı şikayetiyle kişiye davalı hekim tarafından uygulanan tedavi arasında mevcut verilerle illiyet bağının mevcut olmadığı, ayrıca sağ alt veya üst azılar bölgesindeki yemek birikimine neden olduğu beyan edilen restorasyonların tespitinin mümkün olmadığı, dolayısıyla; mevcut verilerle ilgili hekimin uygulamalarına tıbbi hata atfedilemeyeceği, hizmeti sağlık çalışanları aracılığı ile yürüten diğer davalının dosya içerisindeki mevcut belgelere göre görünür bir hatasının saptanmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; müvekkilinin 2013 yılı sonlarında davalı K. Kardioloji Merkezi ve Sağlık Hizmetleri San. Tic. A.Ş ‘nin diş kliniğine başvurarak diğer davalı diş hekimi Ahmet Can T. vasıtası ile 7 adet diş kaplaması ve kanal tedavisi hizmeti aldığını, ancak yeni dişler takıldıktan sonra özellikle sol kısımda ağrı meydana geldiğini, devam eden ağrılar nedeni ile başvurduğu davalı diş hekiminin durumun geçici olduğunu bildirdiğini, daha sonraki başvurularına da bir karşılık alamadığını, davalıların sözleşme edimini usulüne uygun yerine getirmediğini, dosya kapsamında hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporunda işlem öncesi grafiler bulunmadığından yanlış yorum yapıldığını, hastanın tedavi öncesinde grafisinin bulunmamasının sorumluluğunun da davalılarda olduğunu, rapora göre davacının ağrıları şikayeti ile davalı hekim tarafından uygulanan tedavi arasında mevcut verilerle illiyet bağı bulunmadığı belirtilmiş ise de ağrıların tedavi ile başladığının sabit olduğunu, yerel mahkemenin eksik inceleme ile karar verdiğini, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

 Dava, hatalı diş tedavisi nedeniyle açılmış olup, maddi ve manevi zararların tahsil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 369 ncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 nci maddeleri, TBK'nın 470-486. maddeleri

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanunun 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Taraflar arasındaki akdi ilişki, TBK'nın 470 (BK. m. 355) ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, maddi ve manevi tazminat talep edilmektedir.

Eser sözleşmesinde, işin uzmanı sayılan yüklenici, yapımını yüklendiği işi, özen borcu gereği olarak fen ve sanat kurallarına, sözleşme hükümlerine, kendisine duyulan güvene ve beklenen amaca uygun şekilde yapmakla ödevlidir.

Eser sözleşmelerini diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran önemli hususlardan birisi sonuç sorumluluğu, yani tarafların iradeleri doğrultusunda yüklenici tarafından bir sonucun meydana getirilmesi taahhüdüdür. Zira; eser sözleşmesinde bir eserin, sonucun yaratılıp teslim edilmesi borcu altına girilmektedir. Bu borcun altına giren taraf yani yüklenici, işin mahiyeti gereği işi sadakat ve özenle yerine getirmek zorundadır. Sadakat borcu, yüklenicinin iş sahibinin yararına olacak şeyleri yapması ve ona zarar verecek her türlü eylemden kaçınmasıdır.

Eserin, sözleşmede kararlaştırılan niteliklerine, ya da iş sahibinin beklediği amaca uygun olmaması veya lüzumlu bazı vasıflardan bir ya da bir kaçının bulunmaması halinde ayıplı yapıldığının kabulü gerekir.

Eser sözleşmesinde, yüklenici belli bir sonucu (eser) taahhüt ettiğinden sonuç gerçekleşirse, yüklenici borcunu ifa etmiş sayılır ve ücrete hak kazanır.

Buna göre yüklenici, hastası olan davacının zarar görmemesi için mesleki tüm şartları yerine getirmişse; somut durumun gerektirdiği tedbirleri noksansız biçimde almışsa, uygun tedaviyi belirleyip uygulamışsa, uygulanan tedavide nadir de olsa görülebilecek olumsuz sonuçlara dair davalıyı aydınlatıp uyarmış ve davalının bu hususta rızasını almışsa, eserini iş sahibi davalının ondan beklediği amaca uygun olarak tamamlayarak teslim etmişse ücrete hak kazanır.

İş sahibinin ayıptan doğan hakları TBK. m. 475'te düzenlenmiştir. Bu haklar; sözleşmeden dönme, ayıp oranında bedelden indirim ya da ücretsiz onarım isteme hakları ile genel hükümlere göre tazminat isteme hakkıdır. Bunlarda ilk üçü, yani dönme, bedelden indirim ve ücretsiz onarım isteme hakları seçimlik haktır. Tazminat isteme hakkı ise, iş sahibinin zarar görmesi şartıyla her üç seçimlik hakla birlikte istenebilir. Bu haklar sınırlı olarak sayılmış olduğu için bunlar genişletilemez.

Onarım hakkının seçilmesi halinde iş sahibi gideri yükleniciye ait olmak üzere bunun yapılmasını üçüncü bir kişiye verebilir. Bu takdirde bundan doğan giderleri iş sahibi yükleniciden tazminat olarak isteyebilir.

Somut olayda, hükme esas alınan Adli Tıp 7. İhtisas Kurulunun 28/04/2021 tarihli raporunda; dava dosyasında kişiye davalı diş hekimi tarafından yapılan diş tedavileri öncesinde çekilmiş grafi bulunmadığı, bu nedenle dosyada mevcut verilerle değerlendirme yapıldığı, tedavi öncesine ait grafi olmadığı için ağrının ilgili hekimin yaptığı diş tedavisi kaynaklı olup olmadığına karar verilemediği, tüm bu nedenlerle; kişide tedavi sonrası ortaya çıktığı iddia edilen ağrı şikayetiyle kişiye davalı hekim tarafından uygulanan tedavi arasında mevcut verilerle illiyet bağının mevcut olmadığı, ayrıca sağ alt veya üst azılar bölgesindeki yemek birikimine neden olduğu beyan edilen restorasyonların tespitinin mümkün olmadığı, dolayısıyla; mevcut verilerle ilgili hekimin uygulamalarına tıbbi hata atfedilemeyeceği belirtilmiştir. Ancak; tedavi öncesinde çekilmiş olan bir takım film, röntgen, grafi ve başka tıbbi dokümanların tutulması ve saklanmasının davalıların sorumluluğunda olduğu bu hali ile tedavi öncesi grafinin dosya kapsamında bulunmayışının davacının değil, tedavi hizmeti sunan davalıların sorumluluğunda olduğu, bu hali ile davalıların kusurlu olduğu anlaşılmıştır.

O halde mahkemece yapılması gereken iş; dosyanın Diş Hekimliği fakültelerinden seçilecek bilirkişi veya bilirkişi kuruluna sevk edilerek, davalıların kusurlu eylemi nedeni ile başka diş hekimlerince yapılan tıbbi girişimlerin ve bu nedenle davacının yaptığı harcamaların, davacı tarafça sunulan faturalar da nazara alınarak tetkiki ile, maddi tazminatın kapsam ve tutarının belirlenmesi konusunda denetime elverişli bir rapor alınması, davacının istemekte haklı olduğu alacak miktarının bu şekilde belirlenmesi, daha sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek manevi tazminat bakımından da sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı lehine BOZULMASINA,

Davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,

Karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine,

06/02/2023 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Başkan             Üye                  Üye                     Üye                         Üye 
Murat Kıyak       Birol Soner       Özcan Turan       Mahmut Coşkun     Doğan Ağırman