İCRA DAİRESİNİN VERDİĞİ KARARDAN KENDİLİĞİNDEN DÖNEREK KARAR VERMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


24 Nis
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/12-2789
KARAR NO   : 2021/1487

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                       :
 İstanbul Anadolu 2. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                                 : 28/04/2016
NUMARASI                         : 2016/320 - 2016/373
DAVACI-ALACAKLI            : T.U. vekili Av. A.E.S.
DAVALILAR-BORÇLULAR : 1- M.T.
                                                2- B.E. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti.

1. Taraflar arasındaki "şikâyet" isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, İstanbul Anadolu 2. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen şikâyetin reddine ilişkin karar alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.

2. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. İNCELEME SÜRECİ

Alacaklı İstemi:

4. Alacaklı vekili şikâyet dilekçesinde; borçlular hakkında ihtiyati haciz kararı alınarak icra müdürlüğünde infazını istediklerini, icra dosyasında borçlulara ödeme emirlerinin tebliğe çıkarıldığını ve tebliğ edildiğini, tebliğ şerhini havi tebligat mazbatasının icra dosyasına döndükten sonra borçlular hakkında icra takibi kesinleştiği için ilgili mahkemeden teminatın iadesi talepli dilekçelerine icra dairesinden derkenar talep ettiklerini, icra müdürlüğünce 25.11.2014 tarihli tensiple; "Her iki borçluya da gönderilen ödeme emri tebligatında tebligatın borçluya ulaşmasını dolayısı ile takipten haberdar olmasını engelleyen maddi hata-eksiklik mevcut olup yapılan tebligatlar usulsüzdür. Yapılan ödeme emri tebligatlarının usulsüz olması nedeni ile takip kesinleşmediğinden alacaklı vekilinin teminatın iadesine ilişkin talebinin reddine karar verildi." şeklinde işlem yapıldığını, icra memurunun icra dosyasındaki tebligatların usulsüzlüğünü tespit etme hak ve yetkisinin olmadığını, ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğünün ancak ilgilisi tarafından 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 16. maddesi uyarınca yasal sürede icra mahkemesinde şikâyet yoluyla ileri sürülmesi hâlinde değerlendirilebilecek bir husus olup, icra müdürlüğünce kendiliğinden nazara alınıp tebligatın usulsüz olduğu değerlendirilerek karar verilemeyeceğini, ayrıca teminatın iadesine ilişkin taleplerini ilgili mahkemesine yapmış olmalarına rağmen icra dairesi tarafından bu konuda bir değerlendirme yetkisi olmadığı hâlde teminatın iadesinin reddine karar verilmesinin de hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek 25.11.2014 tarihli icra müdürlüğü kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Borçlu Cevabı:

5. Borçlulara davetiye tebliğine rağmen cevap vermedikleri gibi duruşmaya da gelmemişlerdir.

Mahkeme Kararı:

6. İstanbul Anadolu 2. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 12.03.2015 tarihli ve 2014/852 E., 2015/123 K. sayılı kararı ile; icra müdürlüklerinin İİK kapsamına göre icra işlerinde birinci derecede görevli oldukları, icra müdürlerinin bazı işlemlerde bir takdir yetkisinin bulunmadığı, örneğin takip talebi üzerine ödeme emri düzenlemek zorunda olması gibi, bazı işlemlerde de geniş takdir yetkisinin bulunduğu, mesela İİK’nın 82 ve 83. maddesine göre bir malın haczedilip edilemeyeceğine karar vermek gibi, tebligatın yapılma usulünün 7201 sayılı Tebligat Kanunu ile düzenlendiği, İİK’nın 21 ve 57. maddelerinde ise geçersiz tebligat ile usulsüz tebligatın düzenlendiği, icra dosyasında yapılan tebligatın geçerli olup olmadığını birinci elden denetleyecek kişinin icra müdürü olduğu, şikâyete konu uyuşmazlığın usulsüz tebliğe ilişkin değil, geçersiz tebliğe ilişkin olduğu, dolayısıyla maddi hataya ilişkin durum tespitinin bizzat müdürlük tarafından yapılmasının gerektiği gerekçesi ile şikâyetin reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 19.11.2015 tarihli ve 2015/17087 E., 2015/28655 K. sayılı kararı ile;

“… Şikâyetçi-alacaklı vekili icra mahkemesine başvurusunda, takibin kesinleşmesi üzerine, dosyaya ihtiyati haciz için sunmuş oldukları teminatın iadesi talebinin icra müdürlüğünce, borçlulara yapılan ödeme emri tebligatının maddi hata sebebiyle geçersiz olduğu gerekçesiyle reddedildiğini ileri sürerek, bu işlemin iptalini talep ettiği; mahkemece istemin reddine karar verildiği görülmektedir.

İcra müdürü takiple ilgili olarak tebligatları kendisi çıkarır ve gönderir. Bu tebligatlar 7201 sayılı Kanun hükümleri gereği tebliğ memurlarınca tebliğ olunur.

İcra müdürünün kendi yaptığı muamelelere karşı ilgili kişi İİK’nın 16. maddesi kapsamında şikâyette bulunabilir. Bu şikâyet icra mahkemesince incelenerek sonuçlandırılır.

Bu durumda icra müdürünce kendi yaptığı işlemden dönerek hatalı olduğundan bahisle yeni bir karar verilemez.

Somut olayda borçluya gönderilen tebligat icra müdürlüğünce çıkartıldığından, borçlunun mernis adresi tespit edilmeden tebligat zarfı üzerine yanlış adres yazılarak tebliğin usulsüz hale gelmiş olması, ancak borçlunun tebliğin usulsüzlüğüne ilişkin icra mahkemesine yapacağı başvuru üzerine mahkemece incelenip sonuçlandırılacak bir husus olup, icra müdürünün, sonradan hatasını fark ederek kendiliğinden tebliğin geçersizliğine karar vermesi doğru değildir.

O halde mahkemece şikâyetin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir..." gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. İstanbul Anadolu 2. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 28.04.2016 tarihli ve 2016/320 E., 2016/373 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçe ile birlikte icra müdürünün usulsüz tebliği değil geçersiz tebliğe ilişkin maddi hatayı düzelttiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; icra müdürünün borçlulara yapılan ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olup olmadığını denetleme yetkisinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle şikâyetin açıklanması gerekmektedir.

13. İcra (ve iflâs) dairesi İcra ve İflâs Kanunu’nu (ve icra-iflâs hukukuna ilişkin diğer hükümleri) birinci derecede uygulamakla görevlidir. İcra (ve iflâs) dairesi, bu görevlerini yaparken, kanunu yanlış uygular, kanunun kendisine tanıdığı takdir yetkisini hadiseye uygun olarak kullanmaz, bir hakkı yerine getirmez veya bir hakkın yerine getirilmesini sebepsiz sürüncemede bırakırsa, usulsüz (yolsuz) hareket etmiş olur. İcra (ve iflâs) dairesinin bu gibi yolsuz işlemlerine karşı, bundan zarar gören ilgililer icra mahkemesinde şikâyet yoluna başvurabilirler (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 103).

14. Şikâyet, icra ve iflas hukukunda düzenlenmiş, kendisine özgü hukukî bir çaredir. Şikâyet kendisine özgü bir yol olup bir dava ve gerçek anlamda bir kanun yolu değildir. Şikâyet, icra takibinin taraflarına veya hukukî yararı bulunan diğer kişilere tanınmış ve bu yolla icra ve iflas dairelerinin (veya diğer icra organlarının) kanuna veya olaya uygun olmayan işlemlerinin iptalini veya düzeltilmesini ya da yapmadıkları veya geciktirdikleri işlemlerin yapılmasını sağlayan hukuki bir çaredir (Pekcanıtez, Hakan/ Atalay, Oğuz/ Özkan, Meral Sungurtekin/ Özekes Muhammet :İcra ve İflas Hukuku, 11. Bası, Ankara, 2013, s. 125 vd.).

15. Şikâyet İİK’nın 16, 17 ve 18. maddelerinde düzenlemiştir. Şikâyetin konusu, icra ve iflas dairelerinin yapmış oldukları işlemlerdir. İcra dairesinin işleminden maksat, somut olay karşısında icra dairesinin davranış biçimidir. İşlemin, şikâyete konu olabilmesi için mutlaka memurun olumlu bir davranışının olması gerekmez. İcra memurunun yapması gereken bir işlemi yapmaması veya ihmal etmesi, sürüncemede bırakması durumunda da bu olumsuz davranışı şikâyet konusu olabilir.

16. İşlem kavramından ilk olarak icra ve iflas memuru olarak ve icra ve iflas dairesi adına yaptığı işlemlerin anlaşılması gerekir. İşlemin bizzat icra veya iflas memuru tarafından yapılmış olması gerekmez. Örneğin icra veya iflas dairesinin tebliğleri PTT idaresi tarafından yapıldığı hâlde, posta memurunun icra dairesini temsilen yaptığı kanuna veya usulüne aykırı tebliğ işlemi dahi icra dairesinin işlemi olarak kabul edilmektedir. İşlemi yapan memurun şikâyet sırasında o dairede hâlen çalışıyor olup olmamasının da bir önemi yoktur (Pekcanıtez, Hakan/ Simil, Cemil: İcra- İflas Hukukunda Şikâyet, İstanbul 2017, 2. B., s. 60-61).

17. Bir muamelenin şikâyet konusu olabilmesi için, şikâyet edenin mutlaka zarar görmesi gerekmediği gibi, icra organının kusurlu olması da gerekmez. Şikâyetin icra mahkemesi yerine icra dairesine yapılması, herhangi bir hukukî sonuç doğurmaz. Şikâyet, icra mahkemesince incelenir ve karara bağlanır. İcra mahkemesinin şikâyeti inceleyebilmesi için kendisine talepte bulunulması gerekir.

18. Şikâyet konusu işlemi yapmış olan icra (veya iflas) dairesinin kendi işlemi aleyhine şikâyet yoluna başvurma hakkı yoktur. İcra müdürü tipik bir idari işlem yapmadığından işlemi geri alması menfaatler dengesi bakımından bir taraf lehine olan durumun bozulması anlamına gelebilir. İcra müdürü şikâyet süresi içinde de olsa yaptığı işlemi kendiliğinden değiştirmemeli, işlemin doğru olup olmadığına şikâyet üzerine icra mahkemesi karar vermelidir (Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder/ Ayvaz, Sema Taşpınar/ Hanağası, Emel: İcra ve İflas Hukuku, Ankara 2020, 6. B., s. 80-81).

19. İcra ve İflas Kanunu’nun 16. maddesi ile icra dairesinin işlem ve kararlarının değiştirilmesi ya da iptali şikâyet yoluyla başvuru hâlinde icra mahkemesi kararı ile olanaklı kılınmıştır. Dolayısı ile icra dairesinin verdiği karardan kendiliğinden dönerek karar vermesi mümkün değildir. Nitekim bu ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 20.09.2000 tarihli ve 2000/12-1145 E., 2000/1159 K.; 11.04.2007 tarihli ve 2007/12-231 E., 2007/196 K.; 03.10.2007 tarihli ve 2007/12-601 E., 2007/695 K.; 06.02.2013 tarihli ve 2012/12-703 E., 2013/214 K.; 27.11.2015 tarihli ve 2015/12-1881 E., 2015/2705 K. ile 16.03.2021 tarihli ve 2017/12-360 E., 2021/264 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

20. Yeri gelmişken usulsüz tebliğ işleminin irdelenmesi gerekmektedir.

21. İcra ve İflas Kanunu’nun 21. maddesinin 1. fıkrası ile 57. maddesinin 1. fıkrasına göre icra işlerinde tebligat 7201 sayılı Tebligat Kanunu, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik ve Elektronik Tebligat Yönetmeliği hükümlerine göre yapılır.

22. Tebligat ile ilgili Kanun ve Yönetmelik hükümleri tamamen şeklidir. Değinilen işlemler, bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemi olmakla, gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak Kanun ve Yönetmelikte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Kanun ve Yönetmeliğin amacı tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi (tebligatın bilgilendirme fonksiyonu) ve bu hususların belgeye (tebligatın belgelendirme fonksiyonu) bağlanmasıdır. Tebligat Kanunu ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılmaz. Nitekim, Kanunun ve Yönetmeliğin belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı yerleşik yargısal içtihatlarda da açıkça vurgulanmıştır.

23. Bir hukukî işlemin tebligat olarak nitelendirilebilmesi için iki unsura ihtiyaç vardır. Bu unsurlar kanunda öngörüldüğü şekilde yazılı bildirim ve belgelendirmedir. Bu iki unsurun veya birinin mevcut olmaması hâlinde tebligatın “usulsüzlüğü” değil “yokluğu” söz konusu olur. Bu iki unsur mevcut olmakla beraber Tebligat Kanunu’na uygun değil ise usulsüz tebliğ var demektir (Muşul, T.; Tebligat Hukuku, Ankara 2018, s. 85).

24. Tebligat Kanunu’nun “Usulüne aykırı tebliğin hükmü” başlıklı 32. maddesinde yer alan “Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır.

Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur.”

hükmü uyarınca tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Usulsüz tebligatın muhatabın öğrenmesiyle geçerli hâle gelebilmesi için tebligatın yasal muhatap adına çıkarılması, ancak tebliğ işleminin kanun ve yönetmelikte ön görülen şekilde yapılmaması gerekmektedir. Tebliğ usulsüz ise muhatabın her ne şekilde olursa olsun tebliğ evrakını veya davetiyeyi alması ya da bunların içeriğini öğrenmesi ile tebliği öğrenmiş sayılır ve usulsüz tebliğ geçerli hâle gelir (Muşul, s. 562, 573).

25. Tebliğ çıkaran merci, tebliğ işlemini PTT veya memur vasıtasıyla ya da istisnai hâllerde doğrudan doğruya (vasıtasız) gerçekleştirir. Tebliğ PTT vasıtası ile yapılmış olsa bile tebliğ işlemi PTT’nin değil tebliği çıkaran merciin işlemidir. Zira PTT (veya memur) tebliğ işlemini tebliği çıkaran merci adına yapar. İcra tebliğleri, PTT veya memur vasıtasıyla icra dairesi adına yapıldığından icra dairesinin işlemlerindendir. Bu yüzden, icra tebliğine ilişkin şikâyet hakkı borçluya ait olup, icra müdürünce doğrudan doğruya göz önünde tutularak geçersiz sayılamaz. İcra ve İflas Kanunu’nun 16. maddesinde kanun koyucu, icra dairesinin işlemlerine karşı şikâyet yolunu öngördüğünden, icra dairesi yaptığı hatalı işlemlerini kendisi düzeltemez. Ödeme emri tebliğ işleminin usulsüzlüğü, borçlu tarafından İİK’nın 16. maddesinin 1. fıkrası uyarınca yasal yedi günlük süre içinde icra mahkemesinde şikâyet yoluyla ileri sürülmesi hâlinde incelenebilir. Tebligatın muhatabı, tebliğ yapılan şahıs olduğundan tebligatın yapılmadığı veya usulsüzlüğü de sadece muhatap tarafından ileri sürülebilir. Örneğin borçlu genel haciz yolu ile ilamsız takipte ödeme emrinin usulsüz olduğunu şikâyet (İİK m. 16/1) yoluyla icra mahkemesinde ileri sürebilir. Ödeme emri, icra dairesinin bir icra takip işlemi olduğu gibi, ödeme emrinin tebliği de icra dairesinin bir icra işlemidir. İcra işlemlerine karşı şikâyet yoluyla icra mahkemesine başvurulabilecektir. İcra dairesinin ödeme emri tebliğinin usulsüzlüğüne karar verme yetkisi yoktur (Muşul, s. 596-598).

26. Usulsüz tebligat “geçersiz” tebligat anlamına gelmez. Usulüne aykırı yapılmış tebligat mutlaka geçersiz değildir. Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 53. maddesi muhatabın öğrenmiş olması hâlinde tebligatı geçerli saymaktadır. Ancak temelde tebligat usulsüz olduğundan yani mevzuatta öngörülen yöntem izlenmeden yapıldığından bu noktada muhatabın öğrendiğini bildirdiği tarih, tebliğ tarihi sayılmaktadır. Ayrıca usulsüz tebligatı alan ve öğrendiğini bildiren tarafın kendisine yeniden ve usulüne uygun bir tebligat çıkarılmasını (yapılmasını) istemek veya bunu beklemek gibi bir hakkı bulunmamaktadır (Arslan / Yılmaz / Ayvaz/ Hanağası, s. 104). Muhataba gönderilmiş bir tebligat yok ise geçersiz tebligat söz konusudur. Örneğin görülmekte olan davada asılın vekili var ise tebligat vekile yapılır. Vekil yerine asıla yapılan tebligat geçersiz tebligattır. Vekile yeniden tebligat yapılması gerekir.

27. Usulsüz tebliğin geçerli hâle gelebilmesi için muhatabın usulsüz tebliği öğrenmiş olduğunu beyan (ikrar) etmesi gerekir. Muhatabın usulsüz tebliği öğrendiği bu tarih, tebliğ tarihi sayılır. Ancak karşı taraf muhatabın daha önceki tarihte tebliği öğrendiğini yazılı delil ile ispat ederse o tarih tebliğ tarihi olur. Muhatap (örneğin borçlu ödeme emrine itiraz ederken) tebligatın usulsüz olduğunu bildirmemişse icra mahkemesi, tebligatın usulüne uygun olup olmadığını kendiliğinden (re'sen) inceleyemez (Kuru, s. 138).

28. Somut olayda; alacaklı tarafından borçlular Musa T. ve B.E. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. aleyhine ihtiyati haciz kararına dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığı, borçlulara ödeme emri tebliğ işlemleri üzerine alacaklı vekilinin 24.11.2014 tarihinde icra dairesine başvurarak ihtiyati haciz kararının icra dosyasından işleme konulduğunu, borçlular hakkında esas takibe geçildiğini ve borçlular hakkındaki takibin kesinleştiğini belirterek teminatın iade edilmesi için ihtiyati haciz kararının alındığı İstanbul Anadolu 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/94 D. İş. sayılı dosyasına sunmak üzere derkenar verilmesini talep ettiği, icra müdürünün 25.11.2014 tarihli şikâyete konu işleminde “…Dosyanın incelenmesinde borçlu şirkete gönderilen ödeme emri tebligatının adresinde sadece Şeyhli Mah. Milad Sok. yazıldığı, tebligat üzerine ne adres kapı numarası nede ilçe-il ismi yazıldığı tespit edilmiş ayrıca şahıs borçlu Musa T.'in mernis adresinin Yenişehir Mah. Reyhan Cad. No:17-2/1 Pendik/İstanbul olmasına rağmen borçluya gönderilen tebligatta adresin Yenişehir Mah. Reyhan Cad. No:17-2 71 Pendik/İstanbul olarak yazıldığı ve tebligatın bu adrese Tebligat Kanununun 21/2. maddesine göre yapıldığı tespit edilmiştir. Her iki borçluya da gönderilen ödeme emri tebligatında tebligatın borçluya ulaşmasını dolayısı ile takipten haberdar olmasını engelleyen maddi hata-eksiklik mevcut olup yapılan tebligatlar usulsüzdür. Yapılan ödeme emri tebligatlarının usulsüz olması nedeni ile takip kesinleşmediğinden alacaklı vekilinin teminatın iadesine ilişkin talebinin reddine karar verildi…” şeklinde işlem yapıldığı, alacaklı vekilinin memurluk işleminin iptali istemi ile icra mahkemesine başvurduğu görülmektedir.

29. Borçlu Musa T.’e yapılan ödeme emri tebliğ işlemlerinin incelenmesinde; borçlunun takip talebinde gösterilen “Şeyhli Mah. Milad Sk.” adresine çıkarılan ödeme emri tebliğinin Milad Sokak numarası belirtilmediğinden adres yetersiz olduğundan 01.09.2014 tarihinde iade edildiği, alacaklı vekilinin 08.10.2014 tarihli talebi üzerine borçlunun “Yenişehir Mh. Reyhan Cad. No: 17-2/1 Pendik/İstanbul” adresine çıkarılan ödeme emri tebliğinin “muhatabın/şirketin belirtilen adreste tanınmadığı/taşındığı aynı adreste bulunan Yasemin Y.’ın sözlü/imzalı beyanından anlaşıldığından tebliğ imkansızlığı nedeniyle çıkış merciine iade edilmiştir” şerhiyle 16.10.2014 tarihinde iade edildiği, alacaklı vekilinin 07.11.2014 tarihinde borçlu Musa T.’in mernis adresine çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edildiğini, borçlunun “Yenişehir Mh. Reyhan Cad. No: 17-2/1 Pendik/İst.” adresine Tebligat Kanunu’nun 21. (21/2) maddesine göre yeniden tebligat çıkarılmasını talep ettiği, icra dairesince Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesine göre usulüne uygun şerh verilerek çıkarılan tebligatta borçlunun adresinin “Yenişehir Mh. Reyhan Cd. No:17-2 71 Pendik/İstanbul” yazıldığı, tebligatın “gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup tebliğ imkansızlığı sebebiyle Tebligat Kanunu’nun 21/2. Maddesi gereğince Yenişehir Mahalle muhtarına teslim edilmiş olup, 2 nolu haber kağıdı kapısı yapıştırılmıştır” şerhi ile 10.11.2014 tarihinde Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.

30. Borçlu B.E. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. yapılan ödeme emri tebliğ işleminin incelenmesinde; borçlunun takip talebinde gösterilen “Şeyhli Mah. Milad Sk.” adresine çıkarılan ödeme emrinin “Adreste kimse bulunmaması üzerine muhatap firma en yakın Ali K.dan soruldu. Muhatap firma mesai saatinde kapalı olduğunu beyan edip beyanını imzadan imtina etti. Bu sebeple tebliğ evrakı Şeyhli Mah. Muhtarlığına teslim edilerek 2 nolu haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırılıp Ali K.’ya haber verildi” şerhi ile 01.09.2014 tarihinde tebliğ edildiği görülmektedir.

31. O hâlde borçlulara yapılan ödeme emri tebliğ işlemi memurluk işlemi olduğundan muhatap borçlunun usulsüz tebliğ şikâyeti ile İİK’nın 16. maddesinin 1. fıkrasına göre şikâyet yoluyla icra mahkemesine başvurması hâlinde tebliğ işleminin usulüne uygun olup olmadığı mahkemece incelenebilir. Dolayısıyla icra memurunun işlem ve kararlarının değiştirilmesi ya da iptali şikâyet yoluyla başvuru hâlinde icra mahkemesi kararı ile mümkün olduğundan, icra memuru tebligatta maddi hata, eksiklik olduğundan bahisle verdiği karardan kendiliğinden dönerek bir karar veremez. İcra müdürünün, icra mahkemesinin yerine geçerek tebligatın usulüne uygun olup olmadığını denetleme yetkisi bulunmamaktadır.

32. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

33. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.11.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.