İCRA EMRİ İCRA MAHKEMESİNCE İPTAL EDİLMİŞ İSE DE BU DURUM İCRA TAKİBİNİN İPTAL EDİLDİĞİ ANLAMINA GELMEMEKTEDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


08 Nis
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2018/(19)11-360
KARAR NO   : 2021/1751

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ              :
 Konya 2. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ                        : 09/11/2017
NUMARASI                : 2017/384 - 2017/566
DAVACI                      : F. A.Ş. vekili Av. E.K.
DAVALI                      : M.G. vekili Av. İ.T.

1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Konya 2. Tüketici Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:                  

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmelerine bağlı olarak davalı hakkında icra takipleri yaptıklarını, sonuç alınamaması üzerine ipoteğin paraya çevrilmesine dair ilamsız takip yapıldığını, ipotek resmî senedinin 1. maddesine göre dava konusu ipoteğin davalı borçlunun müvekkiline olan doğmuş ve doğacak tüm borçlarının teminatı olarak verildiğini, dolayısıyla tüketici kredisi yanında kredi kartı borcunun da teminatı olduğunu ileri sürerek davalının icra takibine haksız itirazının iptali ile takibin devamına ve davalı aleyhine alacağın %20’si oranında icra inkâr tazminatına hükmolunmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

 5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konu icra takibinin mükerrer olduğu gibi müvekkilinin taşınmazındaki ipoteğin davacı bankadan kullanılan konut finansmanı kredisi için tesis edilmiş ipotek olduğunu, bu krediden dolayı bütün borçlarını ödediğini, takip konusu borcun ise konut finansmanı dışında kullandırılan tüketici kredisi ve kredi kartından kaynaklanan borçlar olduğunu, davacı bankanın kötü niyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuş ve davacıdan alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı tahsil edilmesine karar verilmesini istemiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Konya 2. Tüketici Mahkemesinin 10.09.2015 tarihli ve 2014/333 E., 2015/1250 K. sayılı kararı ile; ipotek akit sözleşmesinde yer alan ''doğmuş ve doğacak tüm borçlarına teminat teşkil etmek üzere üst sınır ipoteği tesis'' edilmesine ilişkin hükmün haksız şart niteliğinde olduğu, davacı tarafın hukuku dolanarak ilamsız takipler yaptığı, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçtiği, haksız şart kapsamında önceden tesis edilmiş olan krediler ve kredi kartı için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

 7. Konya 2. Tüketici Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunulmuştur.

 8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 04.04.2017 tarihli ve 2016/6456 E., 2017/2724 K. sayılı kararı ile;

“… Dava ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.

 Mahkemece ipotek akit tablosunda doğmuş ve doğacak tüm borçlarına teminat teşkil etmek üzere üst sınır ipoteği tesis edilmesine ilişkin hükmün haksız şart niteliğinde olduğu belirtilmiş ise de lehine ipotek verilen 3. kişiye henüz belirsiz olan borçlarına karşılık verilmiş olup yasa da üst sınır ipoteği tesis edilmeyeceğine dair hüküm bulunmaması dikkate alındığında ipoteğin geçerli olduğu kabul edilerek tarafların delilleri toplanıp yargılamaya devam olunarak esas hakkında karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir,…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

 9. Konya 2. Tüketici Mahkemesinin 09.11.2017 tarihli ve 2017/384 E., 2017/566 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçe yanında, ipotek kavramı, çeşitleri ve rehin hukukuna hakim olan ilkeler açıklanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu ipotek akit sözleşmesinde yer alan “doğmuş ve doğacak tüm borçlarına teminat teşkil etmek üzere üst sınır ipoteği tesis” edilmesine ilişkin hükmün haksız şart niteliğinde bulunup bulunmadığı ve başka bir borcun teminatı olarak kullanılıp kullanılamayacağı, buradan varılacak sonuca göre davalı hakkında önceden tesis edilmiş olan krediler ve kredi kartı için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi yapılıp yapılamayacağı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Her ne kadar Özel Daire ile mahkeme arasındaki uyuşmazlık yukarıda açıklanan şekilde belirlenmiş ise de, somut olayda davalı tarafından aynı borç nedeniyle hakkında mükerrer icra takibi yapıldığı belirtilerek derdestlik itirazında bulunulmuştur. Bu nedenle öncelikle bu hususa ilişkin açıklama yapılmasında yarar vardır.

13. Derdestlik; mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda (HUMK) ilk itiraz olarak düzenlendiği hâlde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)114/1-(ı) maddesiyle dava şartı olarak kabul edilmiştir.

14. Dava şartları, mahkemece davanın esası hakkında yargılama yapılabilmesi için gerekli olan koşullardır. Diğer bir anlatımla; dava şartları dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan “kamu düzeni” ile ilgili zorunlu koşullardır. Mahkeme, hem davanın açıldığı günde hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının tamam olup olmadığını kendiliğinden araştırıp incelemek durumunda olup; bu konuda tarafların talep ve beyanları ile bağlı değildir.

15. Dava şartları dava açılmasından hüküm verilmesine kadar var olmalıdır. Dava şartlarının davanın açıldığı günde bulunmaması ya da bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda, mahkemenin davayı dinlenebilir olmadığından reddetmesi gerekir.

16. Dava şartlarından bazıları olumlu (davanın açılması sırasında var olması gerekli); bazıları ise olumsuz (davanın açılması sırasında bulunmaması gereken) şartlar olup, derdestlik olumsuz dava şartları arasında yer alır.

17. Açılmış ve görülmekte olan bir davanın davacısı, hukukî korunma sürecini başlatmış olduğundan artık onun aynı davayı yeniden bir başka mahkeme önüne getirmesinde hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmamaktadır. Bu nedenle daha önce açılmış ve hâlen görülmekte olan bir davanın, ikinci kez açılması hâlinde, davacının bu ikinci davayı açmasında hukukî yararı olmadığı gerekçesi ile HMK'nın 114. maddesiyle derdestlik dava şartı kabul edilerek maddenin (ı) bendinde “Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması” düzenlemesine yer verilmiştir. HMK'nın 114. maddesinin gerekçesinde derdestlik itirazının hukukî yarar eksikliğinin somut ve özel planda bir düzenleniş biçimi olduğu, onun da temelinde yatan bu düşünceye uygun işlev görmesinin sağlanabilmesi için ilk itiraz olmaktan çıkartılıp, dava şartına ilişkin usulî itiraza dönüştürülmesinde kaçınılmaz bir zorunluluk olduğu belirtilmiştir.

18. Derdest bir davanın ilk koşulu, tarafları, müddeabihi ve dava sebebi aynı olan bir davanın daha önce açılmış olmasıdır. İkinci koşulu ise daha önce açılmış bulunan davanın hâlen görülmekte olması, kesin hükümle sonuçlanmamış olmasıdır. Bu iki koşulun birlikte bulunması hâlinde derdest bir davanın varlığı kabul edilmelidir. Bir davanın açılması ile şeklî anlamda kesin hükme bağlanması arasında geçen sürede davanın derdest olduğu kabul edilir (Tanrıver, Süha: Medeni Usul Hukukunda Derdestlik İtirazı, Ankara 2007, s.8 vd.). Davanın derdest olması, taraflar arasında o konuda ortaya çıkan uyuşmazlığın henüz tam olarak çözümlenemediği anlamına gelir.

19. Derdestlik (görülmekte olan dava), yargılamanın başlaması anından hüküm verilmesine ve bu hükmün de kesinleşmesine kadar geçen süreç, görülmekte olan yargılamayı ifade eder. Başka bir ifadeyle, bir davanın görülmekte olması için, verilen kararın şeklî anlamda da kesinleşmemiş olması gerekir (Mazlum, İsmet: Medenî Usûl Hukukunda Aslî Müdahale, Ankara 2019, s. 126; Tanrıver, s. 49).

20. Devam etmekte olan bir icra takibine rağmen yeniden aynı alacak için aynı borçluya karşı icra takibi gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceğine ilişkin açık bir düzenleme 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda (İİK) yer almamaktadır. HMK’daki derdestliğe ilişkin düzenlemenin icra takiplerine kıyasen uygulanması gerekir (Pekcanıtez, Hakan/Simil, Cemil İcra-İflâs Hukukunda Şikâyet, İstanbul 2017, s. 38).

21. Derdestlik kurumunun amaçları davada ve icra takibinde ortaktır. Dava bakımından bir dava engeli olan derdestlik, icra takibi bakımından da bir takip engelidir. Dolayısıyla olumsuz bir dava şartı olarak nitelendirilen derdestlik aynı zamanda olumsuz bir takip şartı olarak değerlendirilmelidir. Bu nedenle, tıpkı davada derdestlik gibi icra takibinde de derdestlik takip hukukunun doğasına uygun ölçüde icra memurunca/mahkemece kendiliğinden gözetilen ve taraflarca takibin/davanın her aşamasında ileri sürülebilen bir takip şartı olarak değerlendirilmelidir.

22. İcra takibinde derdestlikten söz edebilmek için; icra takibinin daha önce aynı veya başka bir icra dairesinde başlatılmış olması, tarafları, konusu ve sebebinin aynı olması gerekir.

23. İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan icra takibi taraflar arasında derdestken; tarafları, takip konusu ve sebebi aynı olacak şekilde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başka bir icra takibi yapılamaz. Zira, alacaklının aynı ipotek hakkına dayanarak başlattığı icra takipleri arasında derdestlik ilişkisi doğar.

24. Öte yandan, İİK’nın 45. maddesi, alacağı rehne bağlanmış bir alacaklının diğer takip yollarından önce rehnin paraya çevrilmesi yoluna başvurması kuralını düzenlenmiştir. Bu kuralın istisnaları aynı maddede öngörülmüştür. Öğretide aksi yönde görüşler ileri sürülmekle birlikte, önce rehne başvuru zorunluluğu kamu düzenine ilişkin bir kural olarak değerlendirilir (Muşul, Timuçin: İcra ve İflas Hukuku, C.2, Ankara 2013, s. 964). Bu nedenle, kuralın ihlâli hâlinde süresiz şikâyet yoluna başvurulur.

25. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki dava, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı tarafından davalı aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra emri gönderilerek yapılan icra takibine davalının itirazı üzerine icra emrinin iptaline karar verilmesi üzerine bu defa davacı tarafından Konya 9. İcra Müdürlüğünün 2013/11.27 sayılı takip dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız icra takibi yapılmış, borçlu davalının itirazı üzerine icra takibi durmuş, alacaklı tarafından eldeki itirazın iptali davası açılmıştır.

26. Her ne kadar davacı tarafından davalı aleyhine 23.07.2013 tarihinde Konya 10. İcra Müdürlüğünün 2013/7.90 sayılı dosyası ile başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibine konu icra emri icra mahkemesince iptal edilmiş ise de, bu durum icra takibinin iptal edildiği anlamına gelmemekte olup, bu icra takibi hâlen derdesttir.

27. Dolayısıyla bu icra takibi derdestken, davacı banka tarafından davalı aleyhine Konya 9. İcra Müdürlüğünün 2013/11.27 sayılı dosya ile başlatılan ve tarafları, konusu, sebebi aynı olan eldeki davaya esas ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan 13.12.2013 tarihli ikinci takip mükerrer bir icra takibidir. Bu bağlamda HMK’nın 114/1-(ı) maddesinin kıyasen eldeki davaya uygulanması gerekli olup, takip şartlarından olan ve icra takibinin/davanın her aşamasında re’sen dikkate alınması gereken derdest bir icra takibinin olmaması, eş söyleyişle aynı icra takibinin daha önceden başlatılmış ve hâlen görülmekte olmaması şartı bulunmaktadır. Dolayısıyla belirtilen takip şartı yokluğundan eldeki davanın reddi gerekir. Kaldı ki, davalı vekili bu hususu cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında, davaya konu icra takibinin mükerrer olduğunu belirtmek suretiyle dile getirmiştir.

28. Diğer taraftan dava tarihi 24.10.2014 olduğu hâlde, direnmeye ilişkin gerekçeli karar başlığında 03.08.2017 olarak gösterilmesine ilişkin yanlışlık mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde bulunduğundan bozma nedeni yapılmamıştır.

29. Hâl böyle olunca; taraflar arasında derdest olan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi varken, davalı hakkında yeniden tarafları, konusu ve sebebi aynı olacak şekilde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi yapılması nedeniyle eldeki davanın takip şartı yokluğundan reddi gerektiğinden sonucu itibariyle doğru bulunan direnme kararı yukarıda anlatılan değişik gerekçe ve nedenlerle yerinde olduğundan onanması gerekmiştir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi gereğince uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesine uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.12.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.