İCRA MÜDÜRLÜĞÜNCE YAPILAN İŞLEMLERDEN DOLAYI ALACAKLIYA KUSUR YÜKLENMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


08 Eki
2022

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2019/4-753
KARAR NO   : 2022/640

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ               :
 İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                         : 02/04/2019
NUMARASI                 : 2019/46 - 2019/138
DAVACI                       : A.K. vekili Av. C.T.
DAVALI                       : Ö. Bilişim İnş. Tur. Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. vekili Av. Ö.O.

1. Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı tarafından müvekkili aleyhine Bakırköy 7. İcra Müdürlüğünün 2015/700 E. sayılı dosyasında genel haciz yoluyla başlatılan icra takibine vekâletname ibrazı ile yetkiye ve borca itiraz etmeleri üzerine takibin durduğunu, alacaklının talebi ile dosyanın gönderildiği yetkili İstanbul 19. İcra Müdürlüğünün 2015/8138 E. sayılı dosyasında ödeme emrinin usul ve yasaya aykırı olarak müvekkili asıla tebliğ edildiğini, vekile tebligat yapılmaksızın ve icra takibi kesinleşmeksizin müvekkilinin işyerinde 27.04.2015 tarihinde 26.000TL karşılığı haksız haciz işlemi gerçekleştirildiğini, İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/603 E., 2015/677 K. sayılı kararı ile ödeme emrinin ve haciz işleminin iptaline karar verildiğini, haciz sırasında müvekkilinin borca itiraz ettiğini, haczin hukuka aykırı ve haksız olduğunu söylemesine rağmen alacaklının baskıcı ve ısrarlı davranışlarıyla işyerindeki menkul mallarının haczedildiğini, bu işlemlerin müvekkilinin kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğini ileri sürerek 10.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı Cevabı

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkiline kira borcu sebebiyle borçlu olan davacının haksız iddiaları ile borcundan kurtulmaya çalıştığını, icra müdürlüğüne yapılan taleplerin icra müdürlüğünce kabul edilerek işlem yapıldığından ve tacir sıfatı bulunan borçlunun basiretli davranarak vekiline bilgi vermesi gerektiğinden müvekkiline atfedilecek kusur olmadığını ve husumet yöneltilemeyeceğini, ayrıca haciz esnasında usulsüz bir işlem yapılmadığı gibi malların da muhafaza altına alınmayarak mahallinde yediemine teslim edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkeme Kararı

6. İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.06.2016 tarihli ve 2015/238 E., 2016/313 K. sayılı kararı ile; haksız yere bir kimsenin mallarının haczettirilmesinin o kimsenin şeref ve haysiyetini ihlal eden, kişilik haklarına saldırı teşkil eden bir durum olduğu ve manevi tazminat sorumluluğu gerektirdiği, davalının isteği üzerine icra memurunun tebligat çıkartarak haciz yaptığından davalının kusursuz olduğuna yönelik beyanlarının yerinde olmadığı, icra mahkemesi kararına göre haczin haksızlığının kesinleştiği, haksız haciz sebebiyle davacının ticarî itibarının zedelendiği ve kişilik haklarının zarar gördüğü gerekçesiyle 4.000 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 26.11.2018 tarihli ve 2016/11350 E., 2018/7319 K. sayılı kararı ile; “…. Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesi (818 sayılı BK 49. maddesi) hükmüne göre kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Haksız haciz nedeniyle manevi tazminata hükmedilebilmesi için davalının icra takibinde kötü niyetinin ve ağır kusurunun varlığı ile buna bağlı olarak zararının oluşması gereklidir. Olayların yukarıda açıklanan gelişimi dikkate alındığında salt davacıya zarar vermek amacıyla haciz işleminin yapıldığı başka bir ifade ile takibin haksız ve kötü niyetli olduğu söylenemez. Şu durumda, koşulları oluşmayan manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile kısmen kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle bozma nedenine göre sair yönler incelenmeksizin oy çokluğu ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı

9. İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 02.04.2019 tarihli ve 2019/46 E., 2019/138 K. sayılı kararı ile; borçlu avukatına tebligat çıkarılmaması ve takip kesinleşmeden haciz işlemi yapılması sebebiyle icra dairesinin hatalı işlem yaptığı sabit ise de bu işlemlerin alacaklı tarafın talebiyle yapıldığı, haciz tutanağında açıkça yazıldığı üzere takibe itiraz ettiklerini defalarca tekrar etmesi, haciz yapılamayacağını bildirmiş olmasına rağmen alacaklı vekilinin talebiyle davacının dükkânında bir kısım ticarî eşya ve menkul malın haczedildiği, davalının kötü niyetli kabul edilmese de ağır kusurlu olduğunun sabit olduğu, bozma ilamında belirtilen ağır kusur koşulunun gerçekleştiği, müşterileri işyerinde iken haksız haciz yapıldığından davacının ticarî itibarının zedelendiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi

10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı tarafından davacı aleyhine yapılan takip ile bu takibe dayalı olarak yapılan haciz sebebiyle davacı lehine manevi tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Görülmekte olan davanın hukuksal dayanağı haksız fiildir. Bu nedenle, haksız fiil kavramı ile bu hukukî müessesenin kanuni düzenlemeleri üzerinde durulmasında yarar vardır.

13. Haksız fiilden doğan borçlar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 49-76. maddeleri arasında düzenlenmiştir.

14. Türk Borçlar Kanunu’nun “Sorumluluk” başlıklı 49. maddesinde;

“Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.

Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” hükmü yer almaktadır.

15. Haksız fiil, kusurlu ve hukuka aykırı bir eylemle başkasına zarar verilmesidir. Bir haksız fiil sonucu zarara uğrayan kimse, uğradığı zararın tazminini bu haksız fiilden sorumlu olan kimseden veya kimselerden talep edebilir.

16. Manevi zarar ise kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Duyulan acı, çekilen ızdırap manevi zarar değil, onun görüntüsü olarak ortaya çıkabilir. Acı ve elemin manevi zarar olarak nitelendirilmesi sonucu, tüzel kişileri ve bilinçsizleri; öte yandan, acılarını içlerinde gizleyenleri tazminat isteme haklarından yoksun bırakmamak için yasalar manevi tazminat verilebilecek bazı olguları özel olarak düzenlemiştir.

17. Türk Borçlar Kanunu’nun “Kişilik hakkının zedelenmesi” başlıklı 58. maddesinde;

“Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.

Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.

18. Görüldüğü üzere, 6098 sayılı TBK’nın 58. maddesi gereğince kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir.

19. Burada da kural olarak doğrudan doğruya zarar görme koşulu aranmaktadır. Ancak kişilik değerlerinin kapsam ve çerçevesi, yerleşik değer yargılarına ve yaşam deneyimine bağlı olarak belirlenmelidir.

20. Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesinin uygulanabilmesi için ilk olarak saldırının hukuka aykırı olması gerekir. Hukuka uygun bir eylem, bu maddenin uygulanmasına imkân vermez. İkinci koşul ise kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusursuz sorumluluk hâlleri hariç kusurunun bulunması gerekir. Kişilik hakkı zedelenenin ayrıca manevi zarara uğramış olması gerekirken hukuka aykırı saldırı ile manevi zarar arasında uygun illiyet bağı da bulunmalıdır. Bu unsurların tümünün bir arada bulunmadığı, bir veya birkaç unsurun eksik olduğu durumlarda haksız fiilin varlığından söz edilemez (Uygur, Turgut: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Şerhi, Cilt 1, 2012, s. 452-454).

21. Haksız haciz uygulanması nedeniyle aleyhine haciz uygulanan kişinin manevi tazminat isteminde bulunması durumunda ancak haciz bilerek veya ağır kusurlu olarak yapılırsa ve haczin dayanağı olan olay yanlış biçimde gösterilerek hak kötüye kullanılmış olursa haciz yaptıran kişinin eylemi hukuka aykırı olur ve bu kapsamda manevi tazminata hükmedilebilir.

22. Somut uyuşmazlıkta; davalı vekili tarafından faturalara dayalı alacağa istinaden başlatılan icra takibinde davacı borçlunun vekili vasıtasıyla yetkiye ve borca itirazı üzerine yetkisiz icra dairesinde takip yapılması sebebiyle icra müdür yardımcısının takibin yetki yönünden durdurulmasına karar verdiği, alacaklı olan davalı vekilinin dilekçesiyle dosyanın yetkili icra dairesine gönderilmesini talep etmesi üzerine gönderilen yetkili icra dairesince yeni ödeme emri tebliğinin vekâletname sunan borçlu vekiline yapılmayıp doğrudan asıla yapıldığı, takibe süresinde itiraz edilmemesi ile takibin kesinleştiği, devamında alacaklı vekilinin haciz talebinin icra müdür yardımcısı tarafından uygun görülmesi üzerine borçlu adresinde haciz uygulandığı fakat haczedilen malların muhafaza altına alınmayarak borçluya yediemin olarak bırakıldığı, sonrasında borçlu tarafından yapılan şikâyet üzerine borçlu asıl hakkında düzenlenen ödeme emrinin ve yapılan haciz işleminin iptaline karar verildiği görülmüştür. Bu şikâyet sonrası verilen karar ile icra takibindeki ödeme emri ve yapılan haciz işleminin iptali gerçekleştirilmiş, icra müdürlüğünce yapılan hatalı işlemler düzeltilmiştir.

23. Tebligat Kanunu’nun “Vekile ve kanuni mümesile tebligat” başlıklı 11. maddesinin birinci cümlesindeki “Vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır” düzenlemesi karşısında yetkisiz icra dairesinde yapılan takibe vekâletname sunarak itiraz edilmesinden dolayı dosyanın gönderildiği yetkili icra dairesinde tebligatların vekile yapılması gerekirken asıla yapılması yerinde değil ise de; bu durum icra takibini yapan alacaklının ağır kusur veya kötü niyetinden kaynaklı olmayıp dosyanın gönderildiği icra dairesi davalı alacaklının herhangi bir talebi olmaksızın borçlu asıla tebligat çıkartmıştır. Yetkisiz icra dairesinin dosyanın yetkili icra dairesine gönderilmesine yönelik 03.04.2015 tarihli gönderme yazısında borçlu vekilinin adı yer almaktadır. Buna rağmen icra müdürlüğü yeniden hazırladığı ödeme emrinde vekile yer vermeksizin sadece borçlunun adına yer vermiş ve ödeme emrini de doğrudan borçlu asıla göndermiştir.

24. İcra dosyasında gerek ödeme emri tebliğinde gerekse haciz yapılması yönündeki talep ve sonrasında gerçekleşen haciz işlemi sırasında davalı alacaklının ağır kusuru ve kötü niyeti bulunmamaktadır. İcra müdürlüğünce yapılan işlemlerden dolayı alacaklıya kusur yüklenmesi mümkün değildir. Sonuç itibariyle; bilerek, kötü niyetli ve ağır kusurlu şekilde haksız hacze sebebiyet vermeyen davalının manevi tazminattan sorumlu tutulması doğru olmamıştır.

25. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; manevi tazminat için ağır kusurun şart olmadığı; somut olayda alacaklı olan davalının manevi tazminat sorumluluğunu gerektirir kusurlu bir eylemi bulunmadığı, sonuç itibariyle kusurlu eylemin yokluğu sebebiyle manevi tazminat koşulları oluşmadığından direnme kararının yerinde olmadığı ve bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüş, yukarıda açıklanan sebeplerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

26. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki delillere, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

27. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440/III-1. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 17.05.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

KARŞI OY

Haksız fiiller TBK 49 ila 76. maddelerde düzenlenmiştir. Haksız fiilin temelinin düzenlendiği TBK 49. maddeye göre; kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.

Bu temel düzenleme ile bakıldığında, haksız fiil sorumluluğundan bahsedilebilmesi için bir fiilin bulunması, fiilin hukuka aykırı olması, kusurun bulunması, hukuka aykırı fiille zarar verilmesi ve hukuka aykırı fiil ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Böylelikle haksız fiilin; fiil, hukuka aykırılık, kusur, zarar ve uygun illiyet bağından ibaret olmak üzere beş unsuru bulunduğu söylenebilir. Bu unsurların tümünün bir arada bulunmadığı, bir veya birkaç unsurun eksik olduğu durumlarda, haksız fiilin varlığından söz edilemeyecektir.

TBK 58. maddeye göre; kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir. Haksız fiile dayalı olan bu sorumlulukta da haksız fiilin unsurları aranacaktır.

Bu maddede düzenlenen sorumluluk kusur esasına dayalıdır. BK 49. maddede1988 yılında yapılan değişiklikle kusurun ağırlığı unsur olmaktan çıkarılmış ve maddenin karşılığı olan TBK 58. maddede de unsur olarak yer verilmemiş olduğundan, manevi tazminata hükmedilmesi için ağır kusurlu olunması şart olmayıp ağır olmasa da kusurlu olunması yeterlidir.

Haksız fiilin temelinin düzenlendiği TBK 49. maddede de kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar verenin, bu zararı gidermekle yükümlü olduğu belirtilmiş ve ağır kusur unsuruna yer verilmemiştir.

Kanunun esas aldığı kusur unsuru yerine ağır kusurun aranması kusur dahil tüm koşullar olduğu hâlde bazı eylemlerin haksız fiil sorumluluğundan kurtulmasına yol açacak bu durum ise kanun hükümlerine uygun olmayacaktır.

Kişinin iyi niyetli veya kötü niyetli olması kusur sorumluluğu bakımından bir unsur olmamakla birlikte kişinin kusurlu sayılıp sayılamayacağı ve buradan hareketle TBK 58. madde kapsamında manevi tazminata hükmedilebilmesi yönünden yine de önem taşımaktadır. Hayatın olağan akışı içinde kendinden beklenmesi gereken özeni gösteren kişinin kötü niyetli ve buna bağlı olarak kusurlu olduğu sonucuna varılamaz ise de objektif özen yükümlülükleri çerçevesinde davranmayara başkalarının kişilik haklarının zedelenmesine yol açacak bir sonucu gerçekleştiren kişinin de doğrudan kusursuz sayılması ve manevi tazminat sorumluluğundan kurtulması mümkün değildir.

Kusurun varlığı ve kişinin iyi niyetli ya da kötü niyetli sayılıp sayılmayacağının her somut olayın özelliğine göre değerlendirilmesi, hukuka aykırılık unsuru bakımından ise somut olayla ilgili yasal düzenlemelerin de gözetilmesi gerekir.

Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; yetkisiz yerde yapılan icra takibinde yetkiye ve borca borçlu vekaletnamesini sunan borçlu vekilince itiraz edildiği, alacaklının dilekçesiyle dosyanın yetkili icra dairesine gönderilmesini talep ettiği, yetkili icra dairesince yeni ödeme emri tebliğinin vekile değil asile yapıldığı, icra takibinin süresinde itiraz edilmeyerek kesinleştiği kabul edilmek suretiyle borçlu adresinde haciz uygulandığı ancak haczedilen mallar muhafaza altına alınmayarak borçluya yediemin olarak bırakıldığı sonrasında yapılan şikâyet üzerine haciz işleminin iptaline karar verildiği, haksız haciz uygulandığı iddiasıyla manevi tazminat talepli bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Yetkisiz yerde yapılan takipte vekaletname sunularak takibe itiraz edildiğine göre icra dosyasında yapılması gereken sonrası tebligatların asile değil vekile yapılması gerekir. Bu durum icra müdürünce kendiliğinden gözetilmeli ve buna göre tebliğ yapılıp bir sonrası aşamaya geçilip geçilemeyeceği saptanmalıdır. Vekil yerine asile tebliğ yapılması hatalı ise de bu durumun haciz sırasında öğrenilmesi üzerine şikâyet yoluna başvurulup icra prosedürü içinde kısa sürede yanlışlığın düzeltildiği görülmektedir.

Takibin hatalı kesinleştirilmesi alacaklı taraf için bir kusur değildir. Bu durumun haciz uygulanırken bildirilmesi üzerine alacaklı malları muhafaza altına aldırmamış ve sonrasında yanlışlığın düzelebilmesi yolunu da açık tutmuştur. Manevi tazminat istemek için ağır kusurun varlığı şart değil ise de açıklanan aşamalar itibarıyla borçlunun manevi tazminat sorumluluğunu gerektirir kusurlu bir eylemi bulunduğu sonucuna da varılamayacağından manevi tazminat koşulları oluşmamıştır.

Manevi tazminat koşulları bulunmadığı yönünden esasen değerli çoğunluk görüşü ile aramızda görüş farklılığı yok ise de manevi tazminat istenebilmesi için ağır kusurun varlığının şart olduğu, ancak ağır kusur koşulu gerçekleşmediği için manevi tazminat istenemeyeceği yönündeki gerekçesi yönünden değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.

Zeki GÖZÜTOK
Üye