İCRA TAKİBİNDE TARAF OLMAYAN BORÇLUNUN EŞİNİN MALVARLIĞI İCRA MÜDÜRLÜĞÜNCE SORGULANAMAZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


22 Şub
2017

Yazdır

T.C.
İzmir
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO  : 2016/90 Esas
KARAR NO  : 2016/78 Karar

TÜRK MİLLETİ ADINA
İSTİNAF KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                             : İzmir 1. İcra Hukuk Mahkemesi
ESAS NO                                   : 2016/495
KARAR NO                                : 2016/301
TARİHİ                                        : 04/08/2016
DAVACI                                      : A. PINARBAŞI ŞB.
VEKİLİ                                        : Av. N.T. - M. Cad. No.. Konak - İZMİR
DAVALI                                       : HASIMSIZ
DAVA                                          : Şikayet
TEBLİĞ VEYA TEFHİM TARİHİ : 11/08/2016
İSTİNAF TARİHİ                         : 19/08/2016
KARAR TARİHİ                          : 14/10/2016
G. K. YAZIM TARİHİ                   : 19/10/2016

İzmir 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 04/08/2016 gün 2016/495 Esas - 2016/301 Karar sayılı kararma karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi;

DAVA : Davacı vekili tarafından İzmir 5. İcra Müdürlüğünün 2015/1...5 esas sayılı takibi kapsamında müdürlükçe alınan 21/07/2016 tarihli kararın iptaline karar verilmesi talep edilmiştir.

CEVAP : Dava icra müdürlüğünün işlemine karşı şikayet davası olup hasımsızdır.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI : Açılan dava sonucu İzmir 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/495 - 301 E.K. sayılı kararı ile şikayetin reddine karar verilmiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı taraf istinaf dilekçesinde; borçlunun eşine ilişkin malvarlığı sorugulama talebinin reddinin İİK' nun lafzına ve ruhuna aykırı olduğunu, icra müdürlüğünün borçlunun eşinin, çocuklarının, anne ve babasının mal varlığını sorgulamaması halinde kötüniyetli borçlunun alacaklıyı zarara uğratmasının önüne geçilemeyeceğini beyan ederek İzmir 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/495 - 301 E.K. kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

GEREKÇE : Davacı alacaklı taraf icra müdürlüğüne sunduğu talebi ile borçluların eşleri adına taşınmaz bulunup bulunmadığının sorgulanmasını talep etmiş, müdürlük bu talebi söz konusu kişilerin borçla ilişkilerinin bulunmadığı, ancak takip borçlularının mal varlıklarının araştırmasının yapılabileceği gerekçesi ile reddetmiştir. Şikayete konu karar bu karardır. Burada çözülmesi gereken ihtilaf borçlu dışındaki kişilerin mal varlığı bilgilerinin takip dosyası kapsamında temin edilerek açığa çıkarılmasının mümkün olup olmadığıdır.

Konu ile ilgili mevzuat hükümleri incelendiğinde;

TC Anayasası madde 13: Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

TC Anayasası madde 20/3: Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi madde 8: 1- Herkes, özel ve aile yaşamına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.

2- Bu hakkın kullanımına, yasa/hukuk uyarınca olması ve ulusal güvenlik, kamu emniyeti ya da ülkenin ekonomik refahı, düzensizliğin ya da suçun önlenmesi, sağlığın ya da ahlakın korunması ya da başkalarının haklarının ve özgürlüklerinin korunması için demokratik toplumda gerekli olması hali istisna olmak üzere, bir kamu makamı tarafından bulunulmayacaktır.

Kişisel Verilerin Korunması Kanunu madde 3/1-d) Kişisel veri: Kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgiyi,

Madde 3/1-e) Kişisel verilerin işlenmesi: Kişisel verilerin tamamen veya kısmen otomatik olan ya da herhangi bir veri kayıt sisteminin parçası olmak kaydıyla otomatik olmayan yollarla elde edilmesi, kaydedilmesi, depolanması, muhafaza edilmesi, değiştirilmesi, yeniden düzenlenmesi, açıklanması, aktarılması, devralınması, elde edilebilir hâle getirilmesi, sınıflandırılması ya da kullanılmasının engellenmesi gibi veriler üzerinde gerçekleştirilen her türlü işlemi,

Madde 5: 1- Kişisel veriler ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemez.

2- Aşağıdaki şartlardan birinin varlığı hâlinde, ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın kişisel verilerinin işlenmesi mümkündür:

a) Kanunlarda açıkça öngörülmesi.

b) Fiili imkânsızlık nedeniyle rızasını açıklayamayacak durumda bulunan veya rızasına hukuki geçerlilik tanınmayan kişinin kendisinin ya da bir başkasının hayatı veya beden bütünlüğünün korunması için zorunlu olması.

c) Bir sözleşmenin kurulması veya ifasıyla doğrudan doğruya ilgili olması kaydıyla, sözleşmenin taraflarına ait kişisel verilerin işlenmesinin gerekli olması.

ç) Veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu olması.

d) İlgili kişinin kendisi tarafından alenileştirilmiş olması.

e) Bir hakkın tesisi, kullanılması veya korunması için veri işlemenin zorunlu olması.

f) İlgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla, veri sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması.

Madde 28: 1- Bu Kanun hükümleri aşağıdaki hâllerde uygulanmaz: d) Kişisel verilerin soruşturma, kovuşturma, yargılama veya infaz işlemlerine ilişkin olarak yargı makamları veya infaz mercileri tarafından işlenmesi, düzenlemelerine rastlanmaktadır.

Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerine göre kişinin mal varlığı bilgilerinin kişisel veri niteliğinde olduğu tartışmasızdır. (Kişisel Verilerin Korunması Kanunu madde 3/1-d) Kişisel verilerin tamamen veya kısmen elde edilerek kaydedilmesi ise kişisel verilerin işlenmesidir. (Kişisel Verilerin Korunması Kanunu madde 3/1-e) Kişisel veriler ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemez. (Kişisel Verilerin Korunması Kanunu madde 5) Kişisel verilerin soruşturma, kovuşturma, yargılama veya infaz işlemlerine ilişkin olarak yargı makamları veya infaz mercileri tarafından işlenebilmesi ise bu kuralın istisnasıdır.(Kişisel Verilerin Korunması Kanunu madde 28/1-d) Tüm bu hususlardan açıkça anlaşıldığı üzere kişisel veriler ve bu bağlamda tapu kayıtları gizlidir, edinilip kaydedilmeleri ilgili kişinin açık rızasına bağlıdır ve bu durum gerek Anayasa, gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve gerekse kanunlarla düzenlenerek koruma altına alınmıştır. Somut olayda tapu kaydına ulaşması ve kaydetmesi istenen kurum icra müdürlüğü olup bu kurumun yukarıda belirtilen istisnalar arasında sayılan kuramlardan olmadığı da açıktır.

Davacı tarafın beyanlarında dile getirdiği gibi borçlunun eşi adına kayıtlı taşınmaz bilgilerinin tespitinin borcu tahsilde alacaklı tarafa katkı sağlaması muhtemeldir. Hatta bu durum kendi adına kayıtlı mallarını alacaklılardan mal kaçırmak kastı ile eşi veya çocuklarına devretme yoluna giden kötü niyetli borçluların bu şekilde davranmalarının önüne geçmek sonucunu da doğurabilecektir. Ancak kişisel verilerin bu şekilde işlenmesi ile elde edilmesi muhtemel yararların yanısıra doğabilecek zararlar da birlikte değerlendirilmelidir. Anayasa Mahkemesinin 09/04/2014 tarih ve 2013/122-2014/74 EK sayılı kararında kişisel verilerin niçin gizli tutulması gerektiği ayrıntılı olarak açıklanmıştır. “Kişisel verilerin korunması hakkı, kişinin insan onurunun korunmasının ve kişiliğini serbestçe geliştirebilmesi hakkının özel bir biçimi olarak, bireyin hak ve özgürlüklerini kişisel verilerin işlenmesi sırasında korumayı amaçlamaktadır. Bilişim teknolojilerindeki gelişmeler sonucunda, geleneksel yöntemlerle mümkün olmayan çok sayıda verinin toplanabilmesi; daha önce birbirinden ilişkisiz şekilde tutulan pek çok verinin merkezi olarak bir araya getirilebilmesi; verilerin, veri eşleştirme ve veri madenciliği gibi ileri teknolojik imkânlarla analize tabi tutulmak suretiyle, veriden yeni veriler üretme kapasitesinin artması; verilere erişim ve veri transferinin kolaylaşması; kişisel verilerin ticari işletmeler için kıymetli bir varlık niteliği kazanması neticesinde, özel sektör unsurlarınca yaratılan risklerin daha yaygın ve önemli boyutlara ulaşması ve terör ve suç örgütlerinin kişisel verileri ele geçirme yönündeki faaliyetlerinin artması gibi etkenler, günümüzde kişisel verilerin en üst seviyede korunmasını zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda Anayasa'nın 20. Maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesinde, "Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir." hükmüne yer verilerek kişisel verilerin korunması hakkı anayasal güvenceye bağlanmış ve bu şekilde kamu makamlarının keyfi müdahalelerine karşı koruma altına alınmıştır.’' O halde yapılacak bir fayda-zarar kıyaslamasında kişisel verilere kolaylıkla ulaşılmasının yaratması muhtemel olan zararlarının sağlaması muhtemel olan yararlarına göre daha fazla ve daha mühim olduğu anlaşılmaktadır.

Tüm bu açıklamalar çerçevesinde davacı tarafın icra müdürlüğüne yaptığı borçluların eşleri adına taşınmaz bulunup bulunmadığının sorgulanmasına ilişkin talebi yerinde olmayıp bu talebin reddine ilişkin müdürlük kararı doğrudur. Nitekim bu hususta yerleşmeye başlayan uygulama kapsamında da mahkemelerce verilen benzer mahiyetteki kararlar Yargıtay tarafından da onanmaktadır. (Benzer mahiyette Yargıtay 12 HD’nin 05/05/2016 tarih ve 2015/33810-2016/13366 EK sayılı onama kararı)

Yukarıda açıklanan nedenlerle incelenen mahkeme kararının yerinde olduğu anlaşıldığından istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Yukarıdaki açıklanan nedenlerle;

1- İzmir 1. İcra Hukuk Mahkemesi'nin, 04.08.2016 tarihli, 2016/495 E, 2016/301 K sayılı kararına yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1- b. 1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,

2- Alınması gerekli istinaf başvuru harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,

3- İstinaf kanun yolu yargılama giderlerinin, istinaf eden üzerinde bırakılmasına,

4- Kararın taraflara tebliğine,

5- Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK 'nun 361 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren bir ay içerisinde Yargıtay'a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 14/10/2016

 

T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2016/31688
KARAR NO    : 2016/25540 

 T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ          :
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
TARİHİ                    : 14/10/2016
NUMARASI             :  2016/90 - 2016/78
DAVACI                  : A. TAŞ Pınarbaşı Şb
DAVALI                  : 

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesi kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Meltem Duyan tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Alacaklı tarafından genel haciz yoluyla ilamsız icra takibine başlandığı, alacaklı vekilinin, borçluların, alacaklılardan mal kaçırma gayesi ile malvarlıklarını 3. kişilere sattıklarının tespit edildiğini, bu nedenle icra dairesinden, borçluların ve eşlerinin mal varlığının sorgulanması talebinde bulunulduğunu, ancak icra dairesinin talebi reddettiğini ileri sürerek icra müdürlüğü işleminin iptali istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, İzmir 1. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 04/08/2016 tarih ve 2016/495 E. 2016/301 K. sayılı kararı ile şikayetin reddine  karar verildiği, alacaklı vekili tarafından, şikayetin reddine dair ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulduğu, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi'nin 14/10/2016 tarih ve 2016/90 E. 2016/78 K. sayılı kararı ile alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nun 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

SONUÇ : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının İİK'nun 364. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken HMK'nun 370. maddeleri uyarınca (ONANMASINA), alınması gereken 31,40 TL temyiz harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın temyiz edenden tahsiline, 19/12/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Başkan                 Üye                      Üye                    Üye                       Üye
E. UZUNER           Y. Z. AKSOY       A. TUNCAL       Dr. Ş. KELEŞ      G. HEYBET

BİLGİ : Yargıtay ilamının kaleme alınmasında, "borçluların" ve "eşlerinin" malvarlığının sorgulanması talebinin icra müdürlüğünce reddedilmesi kararının doğru bulunduğu kanısı uyansa da, yukarıda paylaşılması zorunluluğu doğan İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi Kararı'na göre, icra takibinde taraf olmayan "borçlunun eşinin" malvarlığı sorgulanması talebinin icra müdürlüğünce reddedilmesi kararı doğru bulunmuştur. Bu yüzden, tekrar ifade etmek gerekirse, uygulamadaki hak kayıplarının önüne geçilmesi adına, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin ilamına konu İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi Kararı da yukarıda paylaşılmıştır.