ICSID SÖZLEŞMESİNDE KARARLARIN DOĞRUDAN UYGULANACAĞINA İLİŞKİN HÜKÜM OLMADIĞINDAN DOĞRUDAN İÇ HUKUKTA UYGULANAMAZ.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


14 Eyl
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi

ESAS NO       : 2021/875
KARAR NO    : 2021/4586

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ          :
 İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi
TARİHİ                    : 10/11/2020
NUMARASI            : 2020/1210 - 2020/2487
DAVACI                  : Borçlu     : İ. İnşaat Limited Şirketi
DAVALI                   : Alacaklı  : Türkmenistan Adalet Bakanlığı 

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Yeliz Aziz tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;

Alacaklı Türkmenistan Cumhuriyeti’ni temsilen Türkmenistan Adalet Bakanlığı tarafından borçlu şirket hakkında, Devletler ve Diğer Devletlerin Vatandaşları Arasındaki Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözümlenmesi Hakkında Sözleşme kapsamında kurulan Uluslararası Yatırım İhtilaflarının Çözüm Merkezi (ICSID) tarafından verilen 08.3.2016 tarih ve ARB/10/24 dava numaralı hakem kararına dayalı olarak başlatılan ilamlı icra takibine karşı, borçlu şirketin icra mahkemesine başvurusunda; sair şikayetlerinin yanı sıra, takip konusu hakem kararının Türkiye’de yetkili mahkeme yada mercilerce incelenmeden (onaylamadan) doğrudan icra takibine konu edilemeyeceğini ileri sürerek takibin iptalini talep ettiği, İlk Derece Mahkemesi’nce şikayetin reddine karar verildiği; kararın borçlu yanca istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesi’nce borçlunun istinaf isteminin esastan reddine hükmedildiği, kararın borçlu tarafından temyiz edildiği görülmektedir.      

02.06.1988 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 3460 sayılı Devletler ve Diğer Devletlerin Vatandaşları Arasındaki Yatırım Uyuşmazlıklarının Çözümlenmesi Hakkında Sözleşme’nin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun ile Türk Hukuk Sistemine dahil olan ICSID Ana Sözleşmesinin 53/1. maddesine göre; Heyet kararı tarafları bağlayıcı olacak, daha üst bir makama götürülmeyecek veya bu sözleşmede öngörülenler dışında bir çözüme konu olmayacaktır. Taraflar, bu sözleşme hükümlerine göre kararın yürütülmesi durdurulmadıkça karara uyacaklar ve hükümlerini yerine getireceklerdir.

Adı geçen Sözleşme’nin 54. maddesine göre ise;

(1) Her üye ülke bu sözleşmeye uygun olarak verilmiş her kararı bağlayıcı kabul edecek ve kararın parasal yükümlülüklerini kendi sınırları içerisinde kendi Devletinin mahkemesinin nihaî bir kararı gibi yerine getirecektir. Federal Anayasalı bir âkit ülke bu kararı Federal Mahkemelerde yürütecek ve bu mahkemelerin karara Federe Devletin Mahkemelerinin nihaî bir kararı gibi yaklaşmalarını sağlayacaktır.

(2) Bir âkit ülkenin sınırları içerisinde bu kararın tanınmasını ve yürütülmesini isteyen taraf, âkit devletin bu amaçla atayacağı uygun bir mahkeme veya otoriteyi Genel Sekreterce onaylanmış kararın bir örneği ile donatacaktır. Her âkit devlet bu amaçla atayacağı uygun bir mahkemeyi veya diğer otoriteyi ve daha sonra bu atamada yapılacak değişikliği Genel Sekretere bildirecektir.

(3) Kararın uygulanması, bu uygulamanın sınırları içinde âkit devletin kararların uygulanmasına ilişkin yapacağı kanunları gereğince yapılacaktır.

ICSID Ana Sözleşmesi’nin 61. maddesinin ikinci fıkrası da; “Hakemlik davasında, taraflar üzerinde başka türlü anlaşamadığı takdirde, Heyet davaya ilişkin taraflarca yüklenilecek masrafla tayin eder ve bu masraflar, heyet üyelerinin ödenek ve masrafları ve merkez olanaklarım kullanmanın masraflarının nasıl ve kim tarafından ödeneceğine karar verir. Bu karar, kararın bir parçasını oluşturur.” şeklindedir.

Somut olayda; takip dayanağı Hakem Heyeti Kararı’nın davacısının İ. … Ltd. Şti., davalısının Türkmenistan Devleti olduğu ve davacının taleplerinin dayanağı olmadığı gerekçesiyle davanın bütünüyle reddedildiği, devamında da davacının, davalının yasal masrafları ile bilirkişi ücret ve giderlerinin karşılanması için 1.747.521,00 USD tutarı davalıya ödemesine hükmedildiği, ayrıca tarafların Kurulun ücret ve giderlerini ve ICSID tesislerinin masraflarını üstleneceğine ve eşit olarak ödeyeceklerine karar verildiği, bu kararın davalısı olan Türkmenistan Devleti tarafından kararın 411/e bendinde yazılı 1.747.521,00 USD kısmının ve karar tarihinden takip tarihine kadar hesaplanan 28.397,93 USD işlemiş faizinin, takipten önce Türkiye’de herhangi bir mercie başvurulmaksızın doğrudan ilamlı icra takibine konu edildiği anlaşılmaktadır.

ICSID Ana Sözleşmesi’nin 54/1. maddesinde; her üye ülkenin bu sözleşmeye uygun olarak verilmiş her kararı bağlayıcı kabul edeceği ve kararın parasal yükümlülüklerini kendi sınırları içerisinde kendi Devletinin mahkemesinin nihaî bir kararı gibi yerine getireceği düzenlendikten sonra, aynı maddenin ikinci fıkrasında bu kararların akit ülke sınırlarında uygulanma usulü düzenlenmektedir. Buna göre; bu kararların akit ülkelerde tanınmasını ve yürütülmesini isteyen tarafın, âkit devletin bu amaçla atayacağı uygun bir mahkeme veya otoriteye başvurarak Genel Sekreterce onaylanmış kararın bir örneğini sunmaları gerekmektedir.

Her ne kadar söz konusu ICSID Ana Sözleşmesi’nin amacı; ekonomik gelişme için uluslararası işbirliği ihtiyacı ve uluslararası özel yatırımların buradaki rolü göz önüne alınarak, âkit tarafların ve âkit devletlerin vatandaşlarının bu tip anlaşmazlıkları uluslararası uzlaştırma ve hakemliğe sunmaları için kolaylık sağlanması olarak açıklanmış ve bu kararlar hakkında yabancı kararların tanınması ve tenfizini düzenleyen MÖHUK’un 60. ve devamı maddelerinde düzenlenen tenfiz ve tanıma gibi bir usule yer verilmemiş ise de; bu kararların akit devletlerde uygulanabilmesinin ön koşulu olarak Sözleşme’nin 54/2. maddesinde düzenlenen, âkit devletin bu amaçla atayacağı uygun bir mahkeme veya otoriteye başvuru şartı gibi özel bir düzenleme getirilmiştir. Sözleşmenin 54. maddesinde akit devletin, kararın uygulanması ve yürütülmesi noktasında bir otorite (mahkeme) atamaması halinde kararın doğrudan uygulanacağına, icra takibine konu edileceğine ilişkin bir hüküm de bulunmamakla; bu şart yerine getirilmeden söz konusu kararların doğrundan iç hukukta uygulanma olanağı bulunmadığının kabulü gerekir.

Öte yandan yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş ilamların infazı için Türk mahkemeleri tarafından tenfiz kararı verilmesi (MÖHUK 50/1) ve bu tenfiz kararının usulünce kesinleşmesinden sonra ilamlı icraya konu edilebilirken, takibe konu Hakem kararının, hiç bir milli otorite tarafından denetlenmeksizin, doğrudan ilamlı takip başlatılması, gerek Türk hukuk mevzuatına, gerekse sözleşmeye uygun düşmeyecektir.

O halde; mahkemece hükme esas alınan 13.9.2017 havale tarihli bilirkişi heyet raporunda da değinildiği üzere; Türkiye tarafından, Sözleşme’nin 54/2. maddesi kapsamında, kararların ülkemiz sınırlarında icra edilebilirliği yönünden henüz bir otorite belirlenmediği anlaşılmakla, sözleşmede belirlenen bu ön koşul sağlanmadan doğrudan icra takibine geçilebileceği yönünde bir sonuca ulaşılamayacağından, İlk Derece Mahkemesi’nce, borçlunun şikayetinin kabulü ile takibin iptaline hükmedilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile şikayetin reddi yönünde hüküm tesisi ve istinaf başvurusunun da Bölge Adliye Mahkemesi’nce esastan reddedilmesi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının ise bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile, yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK'nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nun 373/1. maddesi uyarınca, istinaf talebinin esastan reddine ilişkin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’nin 10.11.2020 tarih 2020/1210 E. - 2020/2487 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, İstanbul Anadolu 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 25.02.2020 tarih 2020/43 E. - 2020/77 K. sayılı kararının BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesi'ne, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, 28/04/2021 oy birliğiyle karar verildi.

Başkan           Üye              Üye               Üye             Üye
A. TUNCAL    M. ÇAMUR   S. MUTTA     İ. YAVUZ     A. AYAN