İFLAS ERTELEME DAVASINDA HER TÜRLÜ TAKİBİN DURDURULACAĞI KARARI VERİLSE DE İHTİYATİ HACİZ UYGULANIR.

KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde yayınlanan tüm içerik telif yasaları ve Türk Patent Enstitüsü kapsamında koruma altındadır. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın kullanımından doğabilecek zararlar için KARAMERCAN HUKUK Bürosu hiçbir sorumluluk kabul etmez. www.karamercanhukuk.com/blog_yargitay.php internet adresinde paylaşılan Yargıtay Kararları’nın link verilmeden bir başka anlatımla www.karamercanhukuk.com internet adresinden alındığı belirtilmeksizin kopyalanması, paylaşılması ve kullanılması YASAKTIR. KARAMERCAN HUKUK Bürosu internet sitesini ziyaret etmekle, yukarıda belirtilen kullanım şartlarını kabul etmiş sayılırsınız.


27 May
2021

Yazdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/12-323
KARAR NO   : 2020/852

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                 :
İstanbul 10. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                           : 03/05/2016
NUMARASI                   : 2015/828 - 2016/506
DAVACILAR/Borçlular : 1- T. Elektrik Tic. Ve San. Ltd. Şti., 
                                         
2- M. Elektromekanik İnş Taah. Ve Tic. A.Ş. vekilleri Av. Ş.Y.
DAVALI/Alacaklı            : T.C. Z. Bankası A.Ş. vekili Av. M.G.V.

1. Taraflar arasındaki "icra memur işleminin iptali” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, İstanbul 10. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen şikâyetin kabulüne ilişkin karar alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.

2. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. İNCELEME SÜRECİ

Borçlu İstemi:

4. Borçlular vekili 01.08.2014 tarihli şikâyet dilekçesinde; alacaklının müvekkili şirketler aleyhine aldığı 11.07.2014 tarihli ihtiyati haciz kararı ile müvekkili şirketlerin tüm banka hesapları, üçüncü şahıslardaki hak ve alacakları ile gayrimenkulleri üzerine ihtiyati haciz tesis edildiğini, İstanbul Anadolu 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/2.9 E. sayılı dosyasında görülen iflasın ertelenmesi davasında verilen 02.07.2014 tarihli ihtiyati tedbir kararı ile “…6183 sayılı Kanun’a göre yapılan takipler de dahil olmak üzere açılmış ve açılacak tüm icra takiplerin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına…” karar verildiğini, Asliye Ticaret Mahkemesinin 24.07.2014 tarihli ek ihtiyati tedbir kararı ile “…açılmış ve açılacak olan ihtiyati haciz kararlarının infazen durdurulmasına…” karar verildiğini, ancak uygulamada 24.07.2014 tarihli ek ihtiyati tedbir kararının icra dairelerince yanlış yorumlandığını ve 02.07.2014 tarihinden itibaren hüküm doğuran tedbir kararının 24.07.2014 tarihinden itibaren hüküm doğuracak gibi dikkate alındığını, bu nedenle 02.07.2014 tarihli ihtiyati tedbir kararının tavzihi amacıyla mahkemeye başvurduklarını, İstanbul Anadolu 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/2.9 E. sayılı dosyasında verilen 25.07.2014 tarihli ara karar ile “02.07.2014 tarihli ihtiyati tedbir kararında yer alan “davacı şirketler aleyhine açılmış ve açılacak tüm icra takiplerinin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına” hükmünün ihtiyati haciz kararlarının tatbikini de kapsadığının açıklanmasına” karar verildiğini, 25.07.2014 tarihli ara kararı icra dairesine sunarak ihtiyati hacizlerin fekkini talep ettiklerini ancak icra dairesinin 31.07.2014 tarihli işlem ile taleplerinin reddedildiğini, 25.07.2014 tarihli ara karar gereğince 02.07.2014 tarihi itibariyle müvekkili şirketler hakkında hiçbir ihtiyati haciz tatbik edilemeyeceğini ileri sürerek icra müdürlüğünün 31.07.2014 tarihli işleminin düzeltilerek müvekkili şirketler aleyhine konulan tüm ihtiyati hacizlerin fekkine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkeme Kararı: 

5. İstanbul 10. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 15.09.2014 tarihli ve 2014/1167 E., 2014/978 K. sayılı kararı ile; İstanbul Anadolu 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/2.9 E. sayılı dosyasında borçlular hakkında görülen iflasın ertelenmesi davasında mahkemece 02.07.2014 tarihli ihtiyati tedbir kararı ile açılmış ve açılacak icra takiplerinin durdurulmasına karar verildiği, İstanbul 29. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11.07.2014 tarihli ve 2014/2.6 D.İş sayılı kararı ile borçlular aleyhine ihtiyati haciz kararı verildiği, alacaklının borçlular hakkında 17.07.2014 tarihinde takip başlattığı, İstanbul Anadolu 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin ihtiyati tedbir kararı ihtiyati haciz kararından daha önce verildiğinden ihtiyati hacizlerin kaldırılması gerektiği gerekçesiyle icra dairesinin 25.07.2014 tarihli kararının kaldırılmasına evrak üzerinden karar verilmiştir. 

Özel Daire Bozma Kararı:

6. İstanbul 10. İcra (Hukuk) Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 

7. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 17.03.2015 tarihli ve 2014/30895 E., 2015/6105 K. sayılı kararı ile; "... İstanbul 29. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/2.6 D.iş sayılı 11.07.2014 tarihli ihtiyati haciz kararının icra dosyasına sunularak infazının istendiği ve hacizler konulduğu, 17.07.2014 tarihinde alacaklı tarafından bonoya dayalı kambiyo takibine başlandığı anlaşılmıştır.

İstanbul Anadolu 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/2.9 E. sayılı iflasın ertelenmesi davasında verilen 02.07.2014 tarihli ihtiyati tedbir kararı ile borçlu şirketler hakkında "açılmış ve açılacak tüm icra takiplerinin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına" karar verildiği, aynı mahkemenin 25.07.2014 tarihli ara kararı ile de tedbir kararının ihtiyati haciz kararlarının tatbikini de kapsadığına itiraz yolu açık olmak üzere karar verildiği görülmüştür.

İİK’nın 179/b madde hükmü gereğince açılan iflasın ertelenmesi davası nedeniyle verilen bu tedbir kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanun’a göre yapılan takipler de dahil olmak üzere, hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler de durur. 

Ancak, 02.07.2014 tarihli tedbir kararında ihtiyati haciz kararlarının infazına dair herhangi bir açıklamanın bulunmadığı, 25.07.2014 tarihli ara kararın ise itiraz yolu açık olmak üzere verilmiş yeni bir karar olduğundan ara karar tarihinden önce konulmuş hacizlerin kaldırılması doğru değildir. 

O hâlde mahkemece şikâyetin reddi yerine kabulü ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

8. İstanbul 10. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 03.05.2016 tarihli ve 2015/828 E., 2016/506 K. sayılı kararı ile; ihtiyati haciz kararının takibe konmasının da bir çeşit icra işlemi olduğu, tedbir kararında icra takip işlemlerinin durdurulmasına karar verilmesinin ihtiyati hacizleri de kapsadığı, asliye ticaret mahkemesince daha sonradan verilen tedbir kararında, ihtiyati hacizlerin de tedbir kararı kapsamında kaldığının belirtildiği, tedbir kararının icra işlemleri ile takipleri durduracağına göre bono (kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip) ve takiplerin tümü yönünden anlaşılması gerektiği, bütün takip çeşitlerinin tedbir kararında sayılmasına gerek olmadığı, ihtiyati haczin takibe konmasının da icra takip işlemi olduğu, tedbir kararı kapsamında kabul edilmesi gerektiği gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir. 

Direnme Kararının Temyizi:

9. Direnme kararı süresi içinde alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; (1) İstanbul Anadolu 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 02.07.2014 tarihli ihtiyati tedbir kararında, ihtiyati haciz kararlarının infazına dair herhangi bir açıklamanın bulunmadığı gözetildiğinde ihtiyati haczin icra takip işlemi olup olmadığı, 

(2) Burada varılacak sonuca göre İstanbul Anadolu 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 25.07.2014 tarihli ara kararının itiraz yolu açık olmak üzere verilmiş yeni bir karar olup olmadığı, buna göre 25.07.2014 tarihli ara karar tarihinden önce konulmuş olan ihtiyati hacizlerin kaldırılmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

11. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle ihtiyati haczin açıklanması gerekmektedir.

12. İhtiyati haciz, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 257 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş para borcu alacakları ile muayyen yerleşim yeri bulunmayan, mal kaçıran ya da kaçan, hileye başvuran borçluların vadesi gelmemiş para borcundan doğan alacakları temin bakımından alacaklıya talep hakkı tanıyan ve şartların varlığı hâlinde borçlunun yedinde ya da üçüncü kişide bulunan taşınır ve taşınmaz malları ile alacakları üzerine konulan bir nevi güçlendirilmiş tedbirdir. 

13. Aynı Kanunun 264. maddesinde yer alan “Dava açılmadan veya icra takibine başlanmadan evvel ihtiyati haciz yaptırmış olan alacaklının; haczin tatbikinden, haciz gıyabında yapılmışsa haciz zabıt varakasının kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde ya takip talebinde (haciz veya iflas) bulunmaya veya dava açmaya mecbur” olduğuna ilişkin düzenleme de ihtiyati haciz ile icra takibinin ayrı hukuki düzenlemeler olup, ayrı ayrı hukuki sonuçlar doğuracağını ortaya koymaktadır.

14. Bu nedenledir ki, ihtiyati haciz bir icra takip işlemi olmayıp, asıl icra takip işlemine yardımcı olan, güvence sağlayan, koruyucu nitelikte bir kurum ve bizzat icra takip işlemine dönüşmeye elverişli, yapılacak icra takibinden veya açılacak davadan önce uygulanan bir nevi tedbir işlemidir. Nitekim bu hususlar Hukuk Genel Kurulunun 23.01.2008 tarihli ve 2008/12-25 E., 2008/3 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır. 

15. 27.12.2017 tarihli ve 2016/1 E, 2017/6 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere “…İhtiyati haciz; "icra işlemi" değil, özel geçici hukuki koruma müessesesi olduğundan, ancak İcra ve İflas Kanunu'nun 257’nci maddesindeki şartlar çerçevesinde karar verilebilir…”

16. Hukuk Genel Kurulunun 16.02.2000 tarihli ve 2000/12-49 E., 2000/94 K. sayılı kararında ihtiyati haczin “İİK’nın 289. maddesinde öngörülen takip yasağından sayılmayacağı”, vurgulanmış, Hukuk Genel Kurulunun 22.06.1968 tarihli ve 1967/805 E., 1968/475 K. sayılı kararında da “İhtiyati haczin Türk Ticaret Kanunu’nun 662. maddesinde zamanaşımını kesen sebepler arasında sayılan takip talebi niteliğinin bulunmadığı” benimsenmiştir.

17. Diğer taraftan iflasın ertelenmesi İİK'nın 179 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. İflasın ertelenmesi hükümlerinde 09.08.2016 tarihli ve 6278 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmış, 7101 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 15.03.2018 tarihinde de iflasın ertelenmesi hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır.

18. Şikâyet konusu memurluk işleminde belirtilen İstanbul Anadolu 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin ihtiyati tedbir kararları tarihinde yürürlükte bulunan İİK’nın 179/a maddesinin 1. fıkrası “Mahkeme, iflâsın ertelenmesi isteminde bulunulması üzerine, envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerine geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarını onaylanması için derhal bir kayyım atar; ayrıca şirketin ve kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli diğer önlemleri alır” şeklinde, aynı Kanunun 179/b. maddesinin 1. fıkrası “Erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler durur; bir takip muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetler işlemez.” şeklinde düzenlenmiş olup, aynı maddenin 2. fıkrası ise “Erteleme sırasında taşınır, taşınmaz veya ticari işletme rehniyle temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir; ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez. Bu durumda erteleme süresince işleyecek olup mevcut rehinle karşılanamayacak faizler teminatlandırılmak zorundadır.” hükmünü içermektedir. 

19. İİK’nın 179/a maddesinin 1. fıkrası uyarınca iflasın ertelenmesi isteminde bulunulması üzerine mahkeme, şirketin malvarlığının korunması için gerekli diğer önlemleri alır. Bu bağlamda iflasın ertelenmesini talep eden borçlu hakkındaki icra takiplerinin tedbiren durdurulmasına karar verilebilir. 

20. Mahkemenin iflasın ertelenmesi sırasında her türlü takibin durdurulacağına karar vermesi, ihtiyati haciz kararı verilmesini ve kararın uygulanmasını engellemez (Ermenek, İ.: İflasın Ertelenmesi, Ankara 2010, 2. baskı, s. 243)

21. İhtiyati tedbir kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca davacı veya davalının (dava konusu ile ilgili olarak) meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici veya sınırlı olabilen hukuki korumadır (Hukuk Genel Kurulunun 20.12.2013 tarihli ve 21-/1791 E. - 1676 K.)

22. Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete başladığı tarihten önce verilmiş ise bu ihtiyati tedbir kararlarına karşı kanun yolu kapalıdır. 21.02.2014 tarihli ve 2013/1 E., 2014/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 391 ve 394. maddelerinde geçen “kanun yolu” ibaresi ile HMK’nun 391 ve 394. maddelerinde geçen “kanun yolu” ibaresi ile kastedilenin istinaf yolu olduğu, Geçici 3. madde yollamasının sadece 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun temyize ilişkin hükümlerini kapsadığı ve ihtiyati tedbire ilişkin kararların nihai nitelikte kararlardan olmadığı, ayrıca bu konuda özel bir düzenlemenin de bulunmadığı gözetildiğinde bu tür kararların temyiz yolu kapsamında incelenemeyeceği kanaatine varılmıştır.

23. Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki HMK’nın 304. maddesi hükmün tashihini, 305. maddesi ise hükmün tavzihini düzenlemiş olup, anılan maddelerde yazılı durumların ortaya çıkması hâlinde, hâkim vermiş olduğu hükümde bazı düzeltme ve değişiklikler yapabilir. Ancak hükmün tashihi veya tavzihi bahanesiyle hüküm fıkrasında, taraflara tanınan haklarla, yüklenen borçlar bağlamında bir daraltma ya da genişletme yani herhangi bir değişiklik yapılamaz (Tanrıver, S.: Medeni Usul Hukuku C. I, Ankara 2016 s. 999). Bu çerçevede hükmün tavzihine karar veren mahkeme daha önce unuttuğu bir hususu hükme ekleyemez ya da hükmünü düzeltemez. Zira tavzihin amacı hükümdeki hatanın düzeltilmesi ya da eksik kalan unutulan talepler hakkında karar verilmesi değildir (Pekcanıtez, H./ Özekes, M./ Akkan, M. Korkmaz, T.M.: Medeni Usul Hukuku, C. 3., İstanbul 2017, s. 2005).

24. HMK’nın 305. maddesinin 1. fıkrası uyarınca tavzih hükmün icrası tamamlanıncaya kadar aynı Kanunun 306. maddesinde yazılı usule göre istenebilir. 

25. Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; borçlu şirketler tarafından İstanbul Anadolu 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/2.9 E. sayılı dosyasında açılan iflasın ertelenmesi davasında mahkemece 02.07.2014 tarihli ihtiyati tedbir kararı ile “1- İhtiyati tedbir ve kayyum atanması talebinin İİK 179/a maddesi uyarınca kabulü ile İİK. 179/b maddesindeki sınırlamalar dikkate alınmak suretiyle, davacı şirket aleyhindeki 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere, açılmış ve açılacak tüm icra takiplerinin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına; İİK 206. maddesine göre 1. sırada yer alan alacaklar için ihtiyati tedbirin uygulanmamasına; taşınır-taşınmaz veya ticari işletme rehni ile temin edilmiş alacaklılar tarafından açılan icra takipleri yönünden ise sadece muhafaza tedbirlerinin uygulanmasının ve rehinli malların satışının ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına…” karar verildiği, Mahkemenin 24.07.2014 tarihli ek ihtiyati tedbir kararı ile 02.07.2014 tarihli kararın 1 numaralı bendinde yer alan hükme ek olarak “1-…açılmış ve açılacak olan ihtiyati haciz kararlarının infazının durdurulmasına, 2- ihtiyati haciz kararlarının kaldırılması talebinin reddine…” karar verildiği, Mahkemenin 25.07.2014 tarihli ara kararı ile “…1-Kesin haciz yolu ile sağlanamayacak olan tahsil işlemlerinin ihtiyati haciz yolu ile sağlanamayacağı açık olmakla beraber uygulamada tereddüt oluştuğu anlaşılmakla davacılar tarafından mahkememize açılan iflas erteleme davasında mahkememizce verilen 02/07/2014 tarihli ihtiyati tedbir kararında yer alan " davacı şirketler aleyhine açılmış ve açılacak tüm icra takiplerinin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına" hükmünün ihtiyati haciz kararlarının tatbikini de kapsadığının açıklanmasına,..” karar verildiği, alacaklı T.C. Z. Bankası A.Ş. tarafından İstanbul 29. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11.07.2014 tarihli ve 2014/2.6 D. İş sayılı ihtiyati haciz kararının İstanbul 4. İcra Dairesinin 2014/21.47 E. sayılı dosyasına 11.07.2014 tarihinde sunularak infazının istendiği, alacaklı vekilinin borçlu şirketler dışında diğer borçlular hakkında 17.07.2014 tarihinde takip talebinde bulunduğu, borçlular T. Elk. Tic. San. Ltd. Şti. ile M. Elektromekanik İnş. Taah. ve Tic. A.Ş. vekilinin 31.07.2014 tarihinde icra dairesine başvurarak İstanbul Anadolu 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/2.9 E. sayılı dosyasında verilen 02.07.2014 ve 25.07.2014 tarihli ara kararlara dayanarak ihtiyati hacizlerin kaldırılmasını talep ettiği, icra dairesince 31.07.2014 tarihli işlemle talebin reddine karar verildiği, borçlu şirketler vekilinin icra mahkemesine başvurarak 31.07.2014 tarihli memurluk işleminin iptali ile ihtiyati hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiği anlaşılmaktadır.

26. Yukarıda belirtilen ilkelere ve yasal düzenlemelere göre İstanbul Anadolu 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/2.9 E. sayılı dosyasında verilen 02.07.2014 tarihli tedbir kararında ihtiyati haciz kararlarının infazına dair herhangi bir açıklama bulunmayıp, ihtiyati haciz icra takip işlemi olmadığından anılan tedbir kararı ihtiyati haciz kararının infazını engellemez. Başka bir deyişle ihtiyati haciz icra takip işlemi olmadığından 02.07.2014 tarihli ihtiyati tedbir kararı ihtiyati hacizlerin infazını kapsamaz. 

27. İstanbul Anadolu 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/2.9 E. sayılı dosyasında verilen 02.07.2014 tarihli ara kararda hükmedilmeyen ihtiyati haciz kararlarının infazı ile ilgili tedbire 25.07.2014 tarihli ara kararda hükmedildiği görülmektedir. 25.07.2014 tarihli ara kararın, 02.07.2014 tarihli ara kararının tavzihi adı altında verilmiş yeni bir karar olduğunun kabulü gerekir. Mahkeme kararları verildiği andan itibaren hüküm doğurur. Bu itibarla 25.07.2014 tarihli ara karar tarihinden sonra ihtiyati haciz kararı uygulamaları durdurulacaktır. Yoksa 25.07.2014 tarihli ara karar, daha önce 11.07.2014 tarihinde verilip aynı tarihte infaz edilen ihtiyati haciz uygulamalarının kaldırılması hukuki sonucunu doğurmaz.

28. Hukuk Genel Kurulunun 12.03.2019 tarihli ve 2017/12-376 E., 2019/279 K. sayılı kararında da icra mahkemesince verilen ihtiyati tedbir kararının hükümden sonra verilen bir açıklama yazısı ile genişletilemeyeceği, değiştirilemeyeceği benimsenmiştir.

29. Nitekim İstanbul Anadolu 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/2.9 E. sayılı dosyasında verilen 24.07.2014 tarihli ek ihtiyati tedbir kararında da; mahkemece verilen 02.07.2014 tarihli ara kararda ihtiyati hacizler yönünden bir hüküm olmadığı gerekçesi ile ihtiyati haciz kararlarının infazının durdurulması talebinin kabulü ile 02.07.2014 tarihli ara karara ek olarak açılmış ve açılacak olan ihtiyati haciz kararlarının infazının durdurulmasına, infaz olunan ihtiyati haciz kararlarının kaldırılması talebinin reddine karar verilmiştir. Verilen bu karar pek tabidir ki 24.07.2014 tarihinden sonra konulan ihtiyati hacizler hakkında uygulanacaktır.

30. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında ihtiyati haczin bir icra takip işlemi olmadığı ancak İstanbul Anadolu 20. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 25.07.2014 tarihli ara kararın, yanlış bir tavzih kararı olsa da uygulanması gerektiği, icra mahkemesince ara karar yorumlanamayacağından direnme kararının değişik gerekçe ile onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

31. O hâlde İstanbul Anadolu 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/2.9 E. sayılı dosyasında verilen 02.07.2014 tarihli tedbir kararında ihtiyati haciz kararlarının uygulanmasının durdurulmasına dair bir karar olmadığı hâlde, 25.07.2014 tarihli ara karar ile 02.07.2014 tarihli ara kararın ihtiyati haciz kararlarının tatbikini de kapsadığının açıklanması hükmü, tavzih hükmü olmayıp, tavzih adı altında ihtiyati haciz uygulamalarının durdurulması şeklinde verilen 25.07.2014 tarihli bu yeni kararın, 02.07.2014 tarihinde verilmiş karar gibi değerlendirilerek 25.07.2014 tarihinden önce uygulanan ihtiyati hacizlerin kaldırılması usul ve yasaya aykırıdır.

32. Diğer taraftan, İstanbul 10. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 15.09.2014 tarihli ilk kararının gerekçesinde ve hüküm fıkrasında şikâyet konusu olan 31.07.2014 tarihli icra memurluk işlemi yerine 25.07.2014 tarihli icra memurluk işlemi belirtilmiş olması hususu mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde bulunduğundan ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.

33. Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

34. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. 

IV. SONUÇ: 

Açıklanan nedenlerle;

Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 10.11.2020 tarihinde ikinci görüşmede oy çokluğu ile karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nda bulunan 19 üyenin 12'si BOZMA, 7'si ise DEĞİŞİK GEREKÇE İLE ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.

 

AYNI YÖNDE KARAR:

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/12-352
KARAR NO   : 2021/263

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ                 :
İstanbul Anadolu 9. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ                           : 11/02/2016
NUMARASI                   : 2015/1001 - 2016/62
DAVACI-BORÇLU         : T. Elektrik Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi vekili Av. M.Y.
DAVALI-ALACAKLI      : T.P. Kablo ve Sistemleri A.Ş. vekili Av. Y.T.

1. Taraflar arasındaki "icra memur işleminin iptali” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, İstanbul Anadolu 9. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen şikâyetin reddine ilişkin karar borçlu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.

2. Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. İNCELEME SÜRECİ

Borçlu İstemi:

4. Borçlu vekili şikâyet dilekçesinde; alacaklı tarafından alınan ihtiyatî haciz kararı ile müvekkili borçlu şirketin hak ve alacakları ile gayrimenkulleri üzerine ihtiyatî haciz konulduğunu, borçlu şirket hakkında açılan İstanbul Anadolu 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/249 E. sayılı iflas erteleme dosyasında 02.07.2014 tarihli ihtiyatî tedbir kararı ve 24.07.2014 tarihli ek ihtiyatî tedbir kararı ile 6183 sayılı Kanun'a göre yapılan takipler de dahil olmak üzere açılmış ve açılacak tüm takiplerin ve ihtiyatî haciz kararlarının infazının ihtiyatî tedbir yoluyla durdurulmasına karar verildiğinden icra memurluğunca (24.07.2014 tarihli) talepleri üzerine ihtiyatî hacizlerin fekedildiğini, ancak icra memurunun (alacaklının talebi üzerine) 07.08.2014 tarihli işlemle ihtiyatî hacizlerin fekkine yönelik verilen kendi kararının iptaline, talep hâlinde hacizlerin tekrar tesisine karar verdiğini, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nda düzenlenen şikâyet kurumu ile icra memurunun işlem ve eylemlerinin değiştirilmesi ya da iptali yetkisinin sadece icra mahkemelerine verildiğini, icra memurunun 07.08.2014 tarihli işleminde yaptığı kendi işlemini iptal yetkisine sahip olmadığını, daha sonra icra dosyasına İstanbul Anadolu 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/249 E. sayılı dosyasında verilen 25.07.2014 tarihli tavzih mahiyetli ara kararı ibraz ederek borçlu şirket hakkındaki ihtiyatî hacizlerin fekkini talep ettiklerini, ancak bu taleplerinin de icra memurunun 08.08.2014 tarihli işlemi ile reddedildiğini, İstanbul Anadolu 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/249 E. sayılı dosyasında verilen yeni bir tedbir kararı olmayan ve salt 02.07.2014 tarihli kararı tavzih eden 25.07.2014 tarihli kararda 02.07.2014 tarihli tedbir kararının açıkça ihtiyatî hacizlerin tatbikini de kapsadığına karar verildiğinden, icra dosyasında 02.07.2014 tarihinden sonra tesis edilen ihtiyatî hacizlerin kaldırılması taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekirken icra memurunun 08.08.2014 tarihli işlemle taleplerinin reddedilmesinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ileri sürerek icra memurunun 07.08.2014 ve 08.08.2014 tarihli işlemlerinin iptali ile müvekkili şirket hakkındaki tüm ihtiyatî hacizlerin fekkine karar verilmesini talep etmiştir.

Alacaklı Cevabı:

5. Alacaklı vekili cevap dilekçesinde; İstanbul Anadolu 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/249 E. sayılı dosyasında verilen 24.07.2014 tarihli ek ihtiyatî tedbir kararında ihtiyatî hacizlerin kaldırılması talebinin reddine karar verildiğini, 24.07.2014 tarihli ek ihtiyatî tedbir kararının verildiği tarihten itibaren hüküm ifade edeceğini, tatbik edilen ihtiyatî haciz kararının ise 11.07.2014 tarihli olduğunu (14.07.2014 tarihinde infaz edildiğini), ihtiyatî tedbir kararında ihtiyatî hacizleri de kapsayacağı belirtilmediği sürece takiplerin durdurulması yönünde verilen tedbir kararının ihtiyatî haczin infazını engellemeyeceği, bu nedenle 24.07.2014 tarihli ek ihtiyatî tedbir kararına kadar infaz edilen ihtiyatî hacizlerin kaldırılamayacağını, 25.07.2014 tarihli ara karar ile de 02.07.2014 tarihli ihtiyatî tedbir kararının genişletilemeyeceğini, 25.07.2014 tarihli ara kararın yeni bir karar olduğunu savunarak şikâyetin reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme Kararı:

6. İstanbul Anadolu 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 05.11.2014 tarihli ve 2014/631 E., 2014/732 K. sayılı kararı ile; şikâyetçi borçlu tarafından açılan iflas erteleme davasında 02.07.2014 tarihinde verilen tedbir kararı ile istisnalar belirtildikten sonra borçlu aleyhine açılmış ve açılacak tüm takiplerin durmasına karar verildiği, alacaklı tarafından borçlular aleyhine alınan 11.07.2014 tarihli ihtiyatî haciz kararının 14.07.2014 tarihinde icra dairesine sunulduğu ve aynı tarihte şikâyetçi borçlunun malvarlığının ihtiyaten haczine karar verildiği, İİK’nın 179/b maddesi gereğince tedbir kararı doğrultusunda evvelce başlamış veya başlatılacak takiplerin duracağı, ancak ihtiyatî haczin bir icra takip işlemi olmadığı, bu nedenle ihtiyatî tedbir kararında tedbirin ihtiyatî hacizleri de kapsayacağı belirtilmediği sürece icra takiplerinin durdurulması yönünde verilen tedbir kararının ihtiyatî haczin infazını engellemeyeceği, iflas erteleme davasında verilen 24.07.2014 tarihli ek ihtiyatî tedbir kararı ile açılmış ve açılacak olan ihtiyatî haciz kararlarının infazının durdurulmasına karar verildiği ancak ihtiyatî haciz kararlarının kaldırılması talebinin reddedildiği, icra memurluğunca borçlu vekilinin talebi dikkate alınarak ve hataya düşülerek 24.07.2014 tarihinde ihtiyatî hacizlerin kaldırılmasına karar verildiği, icra memurunun alacaklı vekilinin talebi ile hata yaptığını fark ettiği ve 07.08.2014 tarihli kararı ile hatalı kararından dönerek hacizlerin fekki işleminin iptaline karar verdiği, icra memuru kendi verdiği karardan dönemez ise de bilahare önceki verdiği kararın dosya kapsamı ve yasa hükmüne uygun olmadığını fark edip onun yerine somut olayda olduğu gibi yasaya uygun olan kararı vermesine engel bir düzenleme de bulunmadığı, bu nedenle 07.08.2014 tarihli işleminde icra memurunun (24.07.2014 tarihli) ek ihtiyatî tedbir kararındaki "ihtiyati haciz kararlarının kaldırılması talebinin reddine" ilişkin kısmın gözden kaçtığı gerekçesi ile hacizlerin fekki işleminin iptaline karar vermesinin doğru olduğu, şikâyetçi vekilinin icra memurunun 08.08.2014 tarihli işleminin iptali talebine gelince; iflas erteleme davasında verilen 25.07.2014 tarihli ara kararda 02.07.2014 tarihli tedbir kararındaki "davacı şirketler aleyhine açılmış ve açılacak tüm icra takiplerinin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına" hükmünün ihtiyatî haciz kararlarının tatbikini de kapsadığının açıklanmasına karar verildiği, tedbir kararlarından açıkça anlaşıldığı üzere açılmış ve açılacak takipler ile ihtiyatî hacizlerin "durmasına" karar verildiği, bu durma kararına dayanılarak hacizlerin kaldırılmasına karar verilemeyeceği, icra memurunun 08.08.2014 tarihli kararında yasaya aykırı bir yön olmadığı gerekçeleri ile şikâyetin reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

 7. İstanbul Anadolu 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

 8. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 14.04.2015 tarihli ve 2014/35124 E., 2015/9763 K. sayılı kararı ile;

"... Alacaklı tarafından kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan takibe karşı borçlunun, iflas erteleme davasında verilen tedbir ara kararlarına rağmen hatalı olarak tesis edilen ihtiyati haciz işlemlerinin fekkini istediği, bu nedenle 07.08.2014 ile 08.08.2014 tarihli icra müdürlüğü işlemlerini şikayete konu ettiği anlaşılmıştır.

Somut olayda alacaklı tarafından, İstanbul Anadolu 20. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2014/238 D.iş sayılı 11.07.2014 tarihli ihtiyati haciz kararı icra dosyasına sunularak infazının istendiği ve borçlu hakkında hacizler konulduğu, 14.07.2014 tarihinde asıl takibe geçildiği, ödeme emrinin borçluya 16.07.2014 tarihinde tebliğ edildiği, İstanbul Anadolu 20. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2014/249 Esas sayılı iflasın ertelenmesi davasında verilen 02.07.2014 tarihli ihtiyati tedbir kararı ile borçlu şirketler hakkında "açılmış ve açılacak tüm icra takiplerinin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına", aynı mahkemenin 24.07.2014 tarihli ara kararı ile de; "02.07.2014 tarihli karardaki açılmış açılacak olan ihtiyati haciz kararlarının infazının durdurulmasına, açılmış ve açılacak olan ihtiyati haciz kararlarının infazının durdurulmasına, ihtiyati haciz kararlarının kaldırılması talebinin reddine" karar verildiği, borçlu tarafından anılan tedbir kararı dosyaya sunularak tüm hacizlerin kaldırılmasının istendiği, talep üzerine icra müdürlüğü tarafından borçlu hakkında gerçekleştirilen ihtiyati hacizlerin kaldırıldığı, sonrasında alacaklı tarafın hacizlerin fekkedilemeyeceği yönünde icra müdürlüğüne yaptığı başvurunun ise kabul edilerek ve hacizlerin kaldırılmasına yönelik 24.07.2014 tarihli karardan dönülerek, ilk haciz tarihi muhafaza edilmek üzere tekrar haciz işlenmesi yönünde 07.08.2014 tarihli kararın tesis edildiği, sonrasında borçlu tarafından, iflas erteleme davasında mahkemece verilen 25.07.2014 tarihli ara karar ile tedbir kararının ihtiyati haciz kararlarının tatbikini de kapsadığına dair verilen karar, icra müdürlüğüne sunularak, tüm hacizlerin kaldırılmasının istendiği, ancak icra müdürlüğünce, iflas erteleme davasında hacizlerin fekki yönünde karar olmadığından bahisle, istemin 08.08.2014 tarihli karar ile reddedildiği görülmüştür.

İflas erteleme davasında verilen 24.07.2014 tarihli ara kararı ile "açılmış açılacak olan ihtiyati haciz kararlarının infazının durdurulmasına, ihtiyati haciz kararlarının kaldırılması talebinin reddine" karar verilmiş olup, anılan tedbir nedeniyle önceki tarihli ihtiyati hacizlerin kaldırılmasına karar verilemez ise de, borçlu vekilinin 24.07.2014 tarihli talebinin kabulü ile icra müdürlüğü tarafından hacizlerin kaldırılmasından sonra, alacaklının talebi üzerine 07.08.2014 tarihli icra müdürlüğü kararı ile yapılan haciz işlemleri artık yeni bir haciz olup, ihtiyati hacizlerin infazının durdurulması yönündeki tedbir kararının devam ettiği süre içerisinde borçlu hakkında haciz işlemi yapılamayacağından, şikayete konu 07.08.2014-08.08.2014 tarihli icra müdürlüğü kararları ve bu karara dayalı olarak yapılan haciz işlemleri usul ve yasaya aykırıdır.

O halde; mahkemece borçlunun şikayetinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. İstanbul Anadolu 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 11.02.2016 tarihli ve 2015/1001 E., 2016/62 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçelerle birlikte, icra memurunun (24.07.2014 tarihli) hatalı kararı sonucunda alacaklı vekilinin hak kaybına uğramaması için haciz talep etmek zorunda kaldığı ve icra memurluğunca 07.08.2014 tarihinde haciz uygulandığı, icra memurunun hatalı kararı sonucunda alacaklının haciz talep etmek zorunda kalmasının yeni bir haciz talebi olarak nitelendirilmesi hâlinde icra memurunun hatası sonucunda borçlu yararına bir durum oluşacağı, bu durumun kötü niyetli uygulamalara sebebiyet verecek nitelikte olduğu, hatalı işlemin sebebiyet verdiği haciz talebinden borçlu yararına sonuç çıkarılmasının doğru olmayacağı gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; ihtiyatî haciz kararının 14.07.2014 tarihinde infaz edilerek takip talebinde bulunulmasından sonra, şikâyetçi borçlu vekili tarafından iflas erteleme davasında verilen 24.07.2014 tarihli ek ihtiyatî tedbir kararının icra dosyasına sunularak talepte bulunulması üzerine icra memuru tarafından hacizlerin kaldırılması karşısında, alacaklı vekilinin talebi üzerine icra memurunun sehven hacizlerin fekedildiği gerekçesiyle 07.08.2014 tarihli kararı ile yaptığı haciz işlemlerinin yeni bir haciz olup olmadığı, yeni bir haciz işlemi olduğunun kabulü hâlinde iflas erteleme davasında verilen 24.07.2014 tarihli ek ihtiyatî tedbir kararı ile 25.07.2014 tarihli ara karara göre şikâyetçi borçlu şirket hakkında haciz işleminin yapılıp yapılamayacağı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. İcra ve iflas daireleri, cebri icranın yürütülmesinde birinci derecede görevlidir. Bu dairelerde çalışan icra ve iflas memurlarına çok önemli görevler ve yetkiler verilmiştir. Kendilerine geniş yetkiler verilmiş olan icra ve iflas memurlarının, bu yetkilerini kötüye kullanmasını önlemek için bir denetime tabi tutulması gereği açıktır. Bu amaçla icra ve iflas dairelerinin işlemlerinin denetlenmesi için bu dairelerin üzerinde icra mahkemeleri kurulmuş ve bu dairelerde çalışan memurların işlemlerine karşı şikâyet yolu kabul edilmiştir. Şayet icra ve iflas dairesi görevini kanuna uygun olarak veya zamanında yerine getirmez, hakkın yerine getirilmesini sebepsiz sürüncemede bırakır veya takdir yetkisini olaya uygun şekilde kullanmaz ise, bundan zarar gören ilgililer, icra mahkemesine şikâyet yoluna başvurabilirler.

13. İİK’nın 16. maddesinde şikâyet ve şartları, aynı Kanunun 17. maddesinde ise şikâyet üzerine icra mahkemesince yapılacak muameleler düzenlenmiştir.

14. Şikâyet, icra ve iflas hukukunda düzenlenmiş, kendisine özgü hukuki bir çaredir. Şikâyet kendisine özgü bir yol olup bir dava ve gerçek anlamda bir kanun yolu değildir. Şikâyet, icra takibinin taraflarına veya hukuki yararı bulunan diğer kişilere tanınmış ve bu yolla icra ve iflas dairelerinin (veya diğer icra organlarının) kanuna veya olaya uygun olmayan işlemlerinin iptalini veya düzeltilmesini ya da yapmadıkları veya geciktirdikleri işlemlerin yapılmasını sağlayan hukuki bir çaredir (Pekcanıtez, H./ Atalay, O./ Özkan, M.S./Özekes, M.: İcra ve İflas Hukuku, 11. Bası, Ankara, 2013, s. 125 vd.).

15. Şikâyetin konusu, icra ve iflas dairelerinin yapmış oldukları işlemlerdir. İcra dairesinin işleminden maksat, somut olay karşısında icra dairesinin davranış biçimidir. İşlemin, şikâyete konu olabilmesi için mutlaka memurun olumlu bir davranışının olması gerekmez. İcra memurunun yapması gereken bir işlemi yapmaması veya ihmal etmesi, sürüncemede bırakması durumunda da bu olumsuz davranışı şikâyet konusu olabilir. Bir muamelenin şikâyet konusu olabilmesi için, şikâyet edenin mutlaka zarar görmesi gerekmediği gibi, icra organının kusurlu olması da gerekmez. Şikâyet, icra mahkemesince incelenir ve karara bağlanır. İcra mahkemesinin şikâyeti inceleyebilmesi için kendisine talepte bulunulması gerekir.

16. Şikâyetin ileri sürülmesindeki amaç kanuna aykırı veya olaya uygun olmayan işlemin geriye etkili olarak kaldırılması veya ileriye etkili olarak düzeltilmesi ya da yerine getirilmeyen veya sürüncemede bırakılan işlemin yapılmasının sağlanmasıdır (Pekcanıtez, H./ Simil, C.: İcra İflas Hukukunda Şikâyet, İstanbul 2017, s. 11).

17. Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; şikâyetçi borçlu şirket tarafından İstanbul Anadolu 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/249 E. sayılı dosyasında açılan iflasın ertelenmesi davasında mahkemece 02.07.2014 tarihli ihtiyatî tedbir kararı ile “1- İhtiyati tedbir ve kayyum atanması talebinin İİK 179/a maddesi uyarınca kabulü ile İİK. 179/b maddesindeki sınırlamalar dikkate alınmak suretiyle, davacı şirket aleyhindeki 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere, açılmış ve açılacak tüm icra takiplerinin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına; İİK 206. maddesine göre 1. sırada yer alan alacaklar için ihtiyati tedbirin uygulanmamasına; taşınır-taşınmaz veya ticari işletme rehni ile temin edilmiş alacaklılar tarafından açılan icra takipleri yönünden ise sadece muhafaza tedbirlerinin uygulanmasının ve rehinli malların satışının ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına…” karar verildiği, Mahkemenin 24.07.2014 tarihli ek ihtiyatî tedbir kararı ile 02.07.2014 tarihli kararın 1 numaralı bendinde yer alan hükme ek olarak “1-…açılmış ve açılacak olan ihtiyati haciz kararlarının infazının durdurulmasına, 2- ihtiyati haciz kararlarının kaldırılması talebinin reddine…” karar verildiği, Mahkemenin 25.07.2014 tarihli ara kararı ile “…1-Kesin haciz yolu ile sağlanamayacak olan tahsil işlemlerinin ihtiyati haciz yolu ile sağlanamayacağı açık olmakla beraber uygulamada tereddüt oluştuğu anlaşılmakla davacılar tarafından mahkememize açılan iflas erteleme davasında mahkememizce verilen 02/07/2014 tarihli ihtiyati tedbir kararında yer alan "davacı şirketler aleyhine açılmış ve açılacak tüm icra takiplerinin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına" hükmünün ihtiyati haciz kararlarının tatbikini de kapsadığının açıklanmasına,..” karar verildiği, alacaklı vekili tarafından İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11.07.2014 tarihli ve 2014/238 D. İş sayılı ihtiyatî haciz kararının İstanbul Anadolu 22. İcra Dairesinin 2014/13.21 E. sayılı dosyasına 14.07.2014 tarihinde sunularak infazının istendiği ve takip talebinde bulunulduğu, 17.07.2014 tarihinde borçlu vekilinin İstanbul Anadolu 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/249 E. sayılı dosyasında iflas erteleme davasında verilen 02.07.2014 tarihli ihtiyatî tedbir kararını sunarak takibin durdurulmasını ve ihtiyatî hacizlerin kaldırılmasını talep ettiği, icra memurunun 23.07.2014 tarihli işlemi ile tedbir kararı gereği takibin iflas erteleme talep edilen borçlular yönünden durdurulmasına karar verildiği, 24.07.2014 tarihinde borçlu vekilinin iflas erteleme davasında verilen 24.07.2014 tarihli ek ihtiyatî tedbir kararını sunarak takibin durdurulmasını ve ihtiyatî hacizlerin kaldırılmasını talep ettiği, icra memurunun 24.07.2014 tarihli işlemi ile talep usul ve yasaya uygun olmakla talep gibi işlem yapılmasına karar verildiği, 06.08.2014 tarihinde alacaklı vekilinin icra dairesine başvurarak 02.07.2014 ilâ 24.07.2014 tarihleri arasında tatbik edilen haciz işlemlerinin iflas erteleme davasında verilen ek ihtiyatî tedbir kararının kapsamı dışında kaldığı belirtilerek hacizlerin fekedilmesine ilişkin karardan rücu edilmesini talep ettiği, icra memurunun şikâyete konu 07.08.2014 tarihli işlemi ile iflas erteleme davasında verilen 24.07.2014 tarihli ek ihtiyatî tedbir kararında ihtiyatî haciz kararlarının kaldırılması talebinin reddine karar verildiği hususunun sehven gözden kaçırıldığı gerekçesi ile sehven kaldırılan hacizlerin fekki işleminin iptali ile talep hâlinde yeniden ilgili yerlere müzekkere yazılmasına karar verildiği, borçlu vekilinin icra dairesine başvurarak iflas erteleme davasında verilen 25.07.2014 tarihli ara kararı sunarak ihtiyatî hacizler de dahil tüm hacizlerin fekkini talep ettiği, icra memurunun şikâyete konu 08.08.2014 tarihli işlemi ile borçlu vekilinin talebinin reddine karar verildiği, borçlu vekilinin 07.08.2014 ve 08.08.2014 tarihli memurluk işlemlerinin iptali istemiyle şikâyet yolu ile icra mahkemesine başvurduğu görülmektedir.

18. İcra memuru işlemi kanuna uygun olarak veya zamanında yerine getirmez, hakkın yerine getirilmesini sebepsiz sürüncemede bırakır veya takdir yetkisini olaya uygun şekilde kullanmaz ise icra mahkemesine şikâyet yolu ile başvurulması gerekir. Şikâyetin icra mahkemesi yerine icra dairesine yapılması, herhangi bir hukuki sonuç doğurmaz. İİK’nın 16. maddesi ile icra dairesinin işlem ve kararlarının değiştirilmesi ya da iptali şikâyet yoluyla başvuru hâlinde icra mahkemesi kararı ile olanaklı kılınmıştır. Dolayısı ile icra dairesinin verdiği karardan kendiliğinden dönerek karar vermesi mümkün değildir. Nitekim bu ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 20.09.2000 tarihli ve 2000/12-1145 E., 2000/1159 K.; 11.04.2007 tarihli ve 2007/12-231 E., 2007/196 K.; 03.10.2007 tarihli ve 2007/12-601 E., 2007/695 K.; 06.02.2013 tarihli ve 2012/12-703 E., 2013/214 K. ile 27.11.2015 tarihli ve 2015/12-1881 E., 2015/2705 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

19. İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11.07.2014 tarihli ihtiyatî haciz kararı 14.07.2014 tarihinde infaz edilmiş olup, icra müdürü borçlu vekilinin talebi üzerine 14.07.2014 tarihli haczin hatalı olduğu düşüncesi ile önceki kararından dönerek 24.07.2014 tarihinde haczin fekkine karar vermiştir. Bu karar icra memurunun kendi kararından dönemeyeceği kuralına aykırı olduğu gibi, 02.07.2014 tarihli ihtiyatî tedbir kararı, ihtiyatî hacizleri kapsamadığı için ihtiyatî haczin infazında yasal engel olmadığından da isabetli değildir. Ancak kaldırılan haczin ihyası mümkün olmadığından alacaklı vekilinin 06.08.2014 tarihli talebi üzerine icra dairesince 07.08.2014 tarihinde sehven yapılan hacizlerin fekki işleminin iptaline karar verildikten sonra aynı gün tapu sicil müdürlüklerine ve bankalara yazılan müzekkerelere 24.07.2014 tarihli haczin fekki müzekkerelerinin dikkate alınmamasına, hacizler kaldırılmış ise haciz şerhinin ilk haciz şerhi muhafaza edilmek kaydı ile işlenmesine karar verilmesi hukuka uygun değildir. Bu nedenle icra müdürünün 07.08.2014 tarihli kararı yeni bir haciz kararı niteliğinde olup, 07.08.2014 tarihi itibariyle konulan ihtiyatî haczin, asliye ticaret mahkemesince verilen ihtiyatî tedbir kararları çerçevesinde hukuka uygun olup olmadığı değerlendirilmelidir.

20. İstanbul Anadolu 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/249 E. sayılı dosyasında verilen 02.07.2014 tarihli tedbir kararında ihtiyatî haciz kararlarının infazına dair herhangi bir açıklama bulunmayıp, ihtiyatî haciz icra takip işlemi olmadığından anılan tedbir kararı ihtiyatî haciz kararının infazını engellemez. Başka bir deyişle ihtiyatî haciz icra takip işlemi olmadığından 02.07.2014 tarihli ihtiyatî tedbir kararı ihtiyatî hacizlerin infazını kapsamaz.

21. İstanbul Anadolu 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/249 E. sayılı dosyasında verilen 24.07.2014 tarihli ek ihtiyatî tedbir kararında da; mahkemece verilen 02.07.2014 tarihli ara kararda ihtiyatî hacizler yönünden bir hüküm olmadığı gerekçesi ile ihtiyatî haciz kararlarının infazının durdurulması talebinin kabulü ile 02.07.2014 tarihli ara karara ek olarak açılmış ve açılacak olan ihtiyatî haciz kararlarının infazının durdurulmasına, infaz olunan ihtiyatî haciz kararlarının kaldırılması talebinin reddine, aynı mahkemenin 25.07.2014 tarihli ara kararı ile 02.07.2014 tarihli ihtiyatî tedbir kararında yer alan davacı şirketler aleyhine açılmış ve açılacak tüm icra takiplerinin ihtiyatî tedbir yoluyla durdurulmasına hükmünün ihtiyatî haciz kararlarının tatbikini de kapsadığının açıklanmasına karar verilmiştir. Verilen bu kararlar yeni bir tedbir kararı olup, verildiği andan itibaren hüküm doğurur. Dolayısıyla belirtilen 24.07.2014 ve 25.07.2014 tarihli tedbir kararları, 24.07.2014 tarihinden sonra 07.08.2014 tarihinde konulan ihtiyatî hacizler hakkında uygulanacaktır. Nitekim bu husus Hukuk Genel Kurulunun 10.11.2020 tarihli ve 2017/12-323 E., 2020/852 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.

22. Bu durumda 24.07.2014 tarihli ek ihtiyatî tedbir kararından sonra borçlu şirket hakkında ihtiyatî haciz uygulanamayacağından, yukarıda açıklandığı üzere (17. nolu paragrafta) yeni bir haciz işlemi olan 07.08.2014 tarihinde yapılan haciz işlemlerinin kaldırılması gerekir.

23. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında ihtiyatî haczin bir icra takip işlemi olmadığı ancak İstanbul Anadolu 20. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 25.07.2014 tarihli ara kararın icra mahkemesince yorumlanamayacağı, 02.07.2014 tarihinden sonra ihtiyatî haciz uygulanamayacağından ihtiyatî hacizlerin kaldırılması gerektiği gerekçesi ile 07.08.2014 tarihli haczin yeni bir haciz işlemi olmadığı gerekçesiyle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

24. Diğer taraftan, icra mahkemesinin direnme kararından sonra İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12.06.2019 tarihli ve 2018/932 E., 2019/670 K. sayılı kararı ile borçlu şirketin iflasına karar verildiği, kararın (henüz) kesinleşmediği anlaşılmıştır. İflasın açılması ile takiplerin durması, iflas kararının kesinleşmesi ile düşmesi ve iflas tasfiyesi sırasında müflise karşı yeni bir takip yapılamaması hakkındaki İİK’nın 193. maddesi hükmü kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden göz önüne alınmak durumundadır. Borçlu şirket hakkında iflas kararı (henüz) kesinleşmediğinden iflas kararının eldeki şikâyete etkisi Hukuk Genel Kurulunca değerlendirilmemiştir.

25. Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

26. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 16.03.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nda bulunan 21 üyenin 15'i BOZMA, 6'sı ise ONAMA yönünde oy kullanmışlardır.

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 16.03.2021 tarihli 2017/12-360 E. - 2021/264 K. sayılı kararı da aynı yöndedir.